KUR'AN-I KERİM MEALİ | KUREYŞ, MAUN VE KEVSER SURESİ




KUREYŞ SURESİ

Rahmân (ve) rahîm (olan) Allah’ın ismiyle.
(Bu sûrenin mana itibariyle kendinden önceki sûre ile bağlantılı olduğu söylenmiştir. Bunlar arasında Ubeyy b. Ka'b da vardır. Mushaf'ında bu iki sûreyi birbirinden ayırmamıştır. Bk. Râzî ve Kurtubî.)
106/1. (Ey Resûlüm,) Kureyş (kavmine verdiğim sayısız nimetler içinde onların) emniyet ve selâmeti için (Fil ashâbını helâk etmem vardır. Fîl ashâbı onlara çok sıkıntı veriyordu.)
106/2. (Özellikle) kışın (Yemen'e) ve yazın (Şam'a) seyahatlere alıştırdığı (onlara verilen birçok nimetten dolayı Allah’a kulluk etmiyorlarsa, hiç olmazsa, yolculuk ve ticaretleri konusunda onları güven ve selâmete kavuşturduğu) için,
106/3. Şu Beyt’in (Kâ'be’nin) Rabbine (bu nimetin bir şükrü ve itirafı olarak) kulluk etsinler. (Tevhîd, kulluğun, ibâdetlerin anahtarıdır.)
106/4. (O Rab ki, Mekkelilerin Habeşlilerden aldıkları yiyeceklerle veya kıtlık senelerinde Yemen’den getirilen ürünlerle) onları açlıktan doyurdu (kurtardı) ve kendilerini (Fil ashâbının)korku(sun)dan emin (güvenli) kıldı.
(İlgili âyet-i kerimede şöyle buyrulur:
O vakit [Peygamberim] İbrâhim: “Ey Rabbim, bu [mekânı] emin [güvenli] bir belde [şehir] kıl. […] îman edenleri çeşitli meyvalarla rızıklandır!” diye dua etmişti. Bk. Bakara 2/126.)

MAUN SURESİ

Rahmân (ve) rahîm (olan) Allah’ın ismiyle.
107/1. Gördün mü, o dîni (hesap ve ceza gününü) yalanlayan (Ebû Cehil veya Ebû Süfyân yahut Velîd b. Mugîre veyahut Âs b. Vâil veya bir Münâfık)ı.
107/2. İşte o, yetimi (öksüzü) iter, kakar.
107/3. Yoksulu doyurmaya (ne ailesini, ne başkalarını) teşvik etmeyen odur!
107/4. (Bu vasıflarla) namaz kılanlara veyl (şiddetli azap) olsun!
107/5. Onlar kıldıkları namaz(lar)dan gâfildirler. (Onlar namazlarını vaktinde kılmayanlar veya gafletlerinden dolayı namaza aldırış etmeyenlerdir.)
107/6. Onlar (ibadetlerinde, hâl ve hareketlerinde halkın övgüsünü kazanmak düşüncesiyle) riyakâr davranırlar (gösteriş yaparlar).
107/7. Onlar mâûn(zekâta veya iğne, balta, çanak, çömlek, kova gibi emânet olarak verilmesi âdet olanlara yahut su, ateş, tuz gibi şeyler ile yardımlaşmaya) engel olurlar.
(Bu sûrede Allahü teâlâ münâfıkları şu dört sıfatla anlatmıştır:
a. Cimrilik: Yetimi şiddetle itip kakarlar ve yoksulu doyurmaya teşvik etmezler.
b. Namazı terk etmek: Namazlarından gâfildirler.
c. Namazda riyakârlık yapmak: Onlar, riya yapanların tâ kendileridir!
d. Zekât vermemek: Onlar, mâûnu da vermezler. Bk. Râzî.)

KEVSER SURESİ

Rahmân (ve) rahîm (olan) Allah’ın ismiyle.
108/1. (Ey Resûlüm,) şüphesiz biz sana kevser(ilim, amel ile dünya ve âhiret şerefinden pek çok hayrı veya kıyâmette hesap için durulacak yerdeki havzı yahut cennetteki kevser isimli ırmağı veyahut peygamberliği; Kur’ân-ı Kerîm’i ve İslâm’ı) verdik.
108/2. O hâlde (gösteriş yapanların tam aksine sırf) Rabbin için namaz kıl (veya Kurban bayramı namazını kıl) ve kurban kes. (Zekâta ve iyiliğe mâni olanların tersine kurban keserek sadaka ver, hayır işle.)
108/3. (Ey Resûlüm! “Erkek evlâdı yok!” diyerek) sana buğzeden (yok mu? İşte) şüphesiz (asıl) ebter (zürriyeti kesik olan) odur!
(Peygamber “aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm”ın mübarek oğlu Kâsım vefat edince, Âs b. Vâil, Resûlüllah’a ebter [nesli kesilmiş] demişti. Sûrenin iniş sebebi budur [Celâleyn].
Sana ebter diyen kişi, esas o zürriyetsiz, bî-şeref ve nâmsızdır. Sana gelince [Resûlüm,] senin pâk neslin, şânın, şeref ve faziletlerin tâ kıyâmete kadar devam edecektir. Hatta âhirette sana, insanların sözle ifade etmeyecekleri derecede nice büyük nimet ve mükâfatlar verilecektir. Bk. Beydâvî.)