HADİS: Ben Mescid-i Nebevi`de namaz kılıyordum. Resulullah (sav) beni çağırdı. Fakat (namazda olduğum için) icabet edemedim. Sonra yanına gelerek: "Ey Allah`ın Resulü namaz kılıyordum (bu sebeple cevap veremedim diye özür beyan ettim). Bana: "Allahu Teala Kitabında: "Ey iman edenler, Allah ve Resulü sizi çağırdıkları zaman hemen icabet edin" buyurmuyor mu?" (Enfal, 24) dedi ve arkasından ilave etti: "Sen mescidden çıkmazdan önce, sana Kur`an-ı Kerim`in (sevabca) en büyük süresini öğreteyim mi?" dedi ve elimden tuttu. Mescidden çıkacağı sırada ben: "Sana en büyük sureyi öğreteceğim" dememiş miydiniz? dedim. Bana: "O sure Elhamdü lillahi Rabbi`l Alemin`dir (ki namazlarda tekrar tekrar okunan) yedi ayet (es-Seb`u`l-Mesani) ve bana verilen yüce Kur`an`dır" buyurdu.
FASIL: TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU: Fatiha Suresi
RAVİ: Hz. Ebu Said İbnu`l-Mualla
KAYNAK: Buhari, Tefsir 1; Nesai, İftitah 26; Ebu Davud, Vitr 15
HADİS: Hz. Peygamber (sav), Ubey İbnu Ka`b (ra)`a uğradı. O namaz kılıyordu... devamını yukandaki gibi aynen kaydetti. Ancak şu ziyade var: "Nefsimi kudret elinde tutan Zat-ı Zü`l-Celal`e yemin ederim ki, Allah, Fatihanın bir mislini ne Tevrat`ta, ne İncil`de, ne Zebur`da, ne de Furkan`da indirmemiştir. O (namazlarda) tekrarla okunan yedi ayet ve bana ihsan edilen yüce Kur`an`dır." (Tirmizi hadisin sahih olduğunu söylemiştir. Nesai`nin yine Ebu Hüreyre`den yaptığı bir rivayette: "O (Fatiha süresi) benimle kulum arasında taksim edilmiştir. Kuluma istediği verilmiştir" ziyadesi vardır)
FASIL: TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU: Fatiha Suresi
RAVİ: Hz. Ebu Hüreyre
KAYNAK: Tirmizi, Sevabu`l-Kur`an 1, (2878)
HADİS: Cibril (a.s.), Hz. Peygamber (sav)`in yanında otururken yukarıda kapı sesine benzer bir ses işitti. Başını göğe doğru kaldırdı. Cibril(a.s) dedi ki: "İşte gökten bir kapı açıldı, bugüne kadar böyle bir kapı asla açılmamıştır Derken oradan bir melek indi. Cibril (a.s.) tekrar konuştu: "İşte arza bir melek indi, şimdiye kadar bu melek hiç inmemiştir. Melek selam verdi ve Hz. Peygamber (sav)`e: "Sana verilen iki nuru müjdeliyorum. Bunlar, senden önce başka hiçbir peygambere verilmemişlerdi: Onların biri Fatiha Süresi, diğeri de Bakara Süresi`nin son kısmı. Onlardan okuduğun her harfe mukabil sana mutlaka büyük sevap verilecektir" dedi.
FASIL: TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU: Fatiha Suresi
RAVİ: Hz. İbnu Abbas
KAYNAK: Müslim, Müsafirin 254; Nesai, İftihah 25.
HADİS: Hz. Peygamber (sav) buyurdular ki: (Fatiha`da geçen) el-mağdub aleyhim (Allah`ın gazabına uğrayanlar) Yahudilerdir, ed-dallin (sapıtanlar) da Hıristiyanlar`dır"
FASIL: TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU: Fatiha Suresi
RAVİ: Hz. Adiyy İbnu Hatim
KAYNAK: Tirmizi, Tefsir 2, (2957)
HADİS: Hz. Peygamber (sav)`i işittim, diyordu ki: "Kur`an-ı Kerim`i okuyun. Zira Kur`an, kendini okuyanlara kıyamet günü şefaatçi olarak gelecektir." Zehraveyn`i yani Bakara ve Al-i İmran surelerini okuyun! Çünkü onlar kıyamet günü, iki bulut veya iki gölge veya saf tutmuş iki grup kuş gibi gelecek, okuyucularını müdafaa edeceklerdir. Bakara suresini okuyun! Zira onu okumak berekettir. Terki ise pişmanlıktır. Onu tahsil etmeye sihirbazlar muktedir olamazlar." (Bir rivayette şu ziyade mevcuttur: Bir rekatta, secdeden önce, bir kul onu okur, sonra da Allah`tan birşey isterse Allah istediğini mutlaka verir.")
FASIL: TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU: Bakara Suresi
RAVİ: Hz. Ebu Ümame
KAYNAK: Müslim, Müsafirin, 252, (804)
HADİS:Resulullah (sav) kalabalık bir askerin katıldığı orduyu sefere çıkardı. Askerlere Kur`an okumalarını tenbihledi. Ayrıca teker teker görerek herbirine Kur`an`dan bildikleri yerleri okumalarını tenbihliyordu. Derken sıra yaşça en genç birisine gelmişti. Ona: "Kur`an`dan sen ne biliyorsun ey falanca?" diye sordu. Genç: "Ben," dedi, "falan falan sureleri ve bir de Bakara suresini biliyorum." Resulullah (sav): Yani sen Bakara`yı biliyor musun?" diye sordu. "Evet!" cevabı üzerine: "Haydi yürü, seni askerlere komutan tayin ettim" dedi. Askerlerin ileri gelenlerinden biri atılıp: "Yemin olsun, Bakara`yı ezberlememe mani olan şey, hükümleriyle amel edememek korkusundan başka birşey değildir" dedi. Resulullah (sav) şu tenbihte bulundu: "Kur`an`ı öğrenin ve onu okuyun. Kur`an-ı Kerim`in onu öğrenip okuyan ve onunla amel eden kimse için durumunu, içi ağzına kadar misk dolu bir kutuya benzetebiliriz. Bu her tarata koku neşreder. Kur`an`ı öğrendiği halde, ezberinde olmasına rağmen okumayıp yatan kimse de ağzı sıkıca bağlanmış, hiç koku neşretmeyen misk kabı gibidir."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Hüreyre
KAYNAK:Tirmizi, Sevabu`l-Kur`an 2, 2879
HADİS:Resulullah (sav)`ın şöyle söylediğini işittim: "Kıyamet günü Kur`an-ı Kerim ve ona dünyada iken sahip çıkıp onunla amel edenler getirilirler. Bu gelişte. Bakara ve Al-i İmran süreleri Kur`an-ı Kerim`in önünde yer alırlar." Resulullah (sav) bir iki sure için üç teşbihte bulundu ki, bir daha onları unutmadım. Şöyle demişti: "Onlar sanki iki bulut veya aralarında nur ve aydınlık olan iki siyah gölgelik veya sahiplerini müdafaa vaziyeti almış saflar halinde iki kuş sürüsü gibidirler."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Nevvas İbnu Sem`an
KAYNAK:Müslim, Müsafirin 253, (305); Tirmizi. Sevabu`l-Kur`an 5, (2886)
HADİS:Resulullah (sav) buyurdular ki: "Evlerinizi kabirlere çevirmeyin, içerisinde Bakara suresi okunan evden şeytan kaçar."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Hüreyre
KAYNAK:Müslim, Müsafirin, 212, (780); Tirmizi, Sevabu`l-Kur`an 2, (2780)
HADİS:Müslim`in bir rivayetinde yukandaki hadise şu ziyade yapılmıştır: "Resulullah (sav) buyurdu ki: "Sizden biri mescidde namazı bitirdi mi, namazından evine de bir pay ayırsın. Zira Cenab-ı Hakk, namazlarından evine de hayır yaratacaktır"
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Nevvas İbnu Sem`an
KAYNAK:Müslim, Misafirin 210, (778)
HADİS:Resulullah (sav) şöyle buyurdular: "Bakara Suresinin sonundaki iki ayeti geceleyin kim okursa o iki ayet ona kafi gelir."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Mesud
KAYNAK:Buhari, Megazi 12, Fedailu`l-Kur`an 10, 17, 37; Müslim, Müsafirin 255, 256, (807-808); Ebu Davud, Salat 326, (1397); İbnu Mace, 183, (1369); Tirmizi, Sevabu`l-Kur`an 4, (2884)
HADİS:Resulullah (sav) kalabalık bir askerin katıldığı orduyu sefere çıkardı. Askerlere Kur`an okumalarını tenbihledi. Ayrıca teker teker görerek herbirine Kur`an`dan bildikleri yerleri okumalarını tenbihliyordu. Derken sıra yaşça en genç birisine gelmişti. Ona: "Kur`an`dan sen ne biliyorsun ey falanca?" diye sordu. Genç: "Ben," dedi, "falan falan sureleri ve bir de Bakara suresini biliyorum." Resulullah (sav): Yani sen Bakara`yı biliyor musun?" diye sordu. "Evet!" cevabı üzerine: "Haydi yürü, seni askerlere komutan tayin ettim" dedi. Askerlerin ileri gelenlerinden biri atılıp: "Yemin olsun, Bakara`yı ezberlememe mani olan şey, hükümleriyle amel edememek korkusundan başka birşey değildir" dedi. Resulullah (sav) şu tenbihte bulundu: "Kur`an`ı öğrenin ve onu okuyun. Kur`an-ı Kerim`in onu öğrenip okuyan ve onunla amel eden kimse için durumunu, içi ağzına kadar misk dolu bir kutuya benzetebiliriz. Bu her tarata koku neşreder. Kur`an`ı öğrendiği halde, ezberinde olmasına rağmen okumayıp yatan kimse de ağzı sıkıca bağlanmış, hiç koku neşretmeyen misk kabı gibidir."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Hüreyre
KAYNAK:Tirmizi, Sevabu`l-Kur`an 2, 2879
HADİS:Resulullah (sav)`ın şöyle söylediğini işittim: "Kıyamet günü Kur`an-ı Kerim ve ona dünyada iken sahip çıkıp onunla amel edenler getirilirler. Bu gelişte. Bakara ve Al-i İmran süreleri Kur`an-ı Kerim`in önünde yer alırlar." Resulullah (sav) bir iki sure için üç teşbihte bulundu ki, bir daha onları unutmadım. Şöyle demişti: "Onlar sanki iki bulut veya aralarında nur ve aydınlık olan iki siyah gölgelik veya sahiplerini müdafaa vaziyeti almış saflar halinde iki kuş sürüsü gibidirler."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Nevvas İbnu Sem`an
KAYNAK:Müslim, Müsafirin 253, (305); Tirmizi. Sevabu`l-Kur`an 5, (2886)
HADİS:Resulullah (sav) buyurdular ki: "Evlerinizi kabirlere çevirmeyin, içerisinde Bakara suresi okunan evden şeytan kaçar."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Hüreyre
KAYNAK:Müslim, Müsafirin, 212, (780); Tirmizi, Sevabu`l-Kur`an 2, (2780)
HADİS:Müslim`in bir rivayetinde yukandaki hadise şu ziyade yapılmıştır: "Resulullah (sav) buyurdu ki: "Sizden biri mescidde namazı bitirdi mi, namazından evine de bir pay ayırsın. Zira Cenab-ı Hakk, namazlarından evine de hayır yaratacaktır"
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Nevvas İbnu Sem`an
KAYNAK:Müslim, Misafirin 210, (778)
HADİS:Resulullah (sav) şöyle buyurdular: "Bakara Suresinin sonundaki iki ayeti geceleyin kim okursa o iki ayet ona kafi gelir."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Mesud
KAYNAK:Buhari, Megazi 12, Fedailu`l-Kur`an 10, 17, 37; Müslim, Müsafirin 255, 256, (807-808); Ebu Davud, Salat 326, (1397); İbnu Mace, 183, (1369); Tirmizi, Sevabu`l-Kur`an 4, (2884)
HADİS:Müslim ve Ebu Davud`un Enes (radıyallahu anh)`ten rivayet ettikleri bir diğer hadis şöyledir: "Onlar Beytu`l-Makdis`e doğru yönelmiş halde, sabah namazının rüküunda iken, Beni Seleme`den bir adam kendilerine uğradı ve: "Kıble istikameti Kabe`ye çevrildi" dedi. Bu sözünü iki kere tekrar etti. Cemaat rüküda iken Kabe`ye yöneldiler."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Enes
KAYNAK:Müslim, Mesacid 15, (527); Ebu Davud, Salat 206, (1045)
HADİS:Ayet-i kerimenin emriyle Hz. Peygamber (sav) kıbleyi Kabe`ye yöneltince Müslümanlar sordular: "Ey Allah`ın Resulü, Beytü`l-Makdis`e yönelerek namaz kılmış ve şimdi ölmüş olan kardeşlerimizin namazları ne olacak?" Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "Senin yöneldiğin istikameti, peygambere uyanları, cayanlardan ayırd etmek için kıble yaptık. Doğrusu Allah`ın yola koyduğu kimselerden başkasına bu ağır bir şeydir. Allah imanlarınızı (ibadetlerinizi) boşa çıkaracak değildir" (Bakara, 143).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Ebu Davud, Salat 16 (4680); Tirmizi, Tefsir, Bakara (2968)
HADİS:Hz. Peygamber (sav) buyurdular ki: "(Kıyamet günü) Hz. Nuh (a.s.) ve ümmeti gelir. Cenab-ı Hakk ona: "Tebliğ ettin, dinimi duyurdun mu?" diye sorar. Nuh (a.s.): "Evet, ey Rabbim" diye cevap verir. Rabb Teala bu sefer ümmetine sorar: "Nuh (a.s.) size tebliğ etmiş miydi?" "Hayır!" bize peygamber gelmedi" derler. Rabb Teala Hz. Nuh (a.s.)`a yönelerek: "Söylediğin şey hususunda sana kim sahicilik edecek?" diye sorar. Nuh (a.s.): "Muhammed (sav) ve ümmeti!" der ve Muhammed (sav)`nın ümmeti: "Nuh tebligatta bulundu" diye şehadette bulunur. Bu duruma şu ayet işaret eder: "Biz böylece sizleri vasat bir ümmet kıldık, ta ki insanlara karşı şahidler olasınız" (Bakara, 143).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Said
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Bakara 13, Enbiya 3, İ`tisam 19; Tirmizi, Tefsir, Bakara (2965); İbnu Mace, Zühd 34, (4284)
HADİS:Tirmizi`nin rivayetinde şu ziyade vardır: "(...Nuh kavmi): "Bize ne bir korkutucu, ne de başka biri, hiç kimse gelmedi" derler.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Said
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Bakara (2965)
HADİS:Hz. Aişe (ra)`ye şu (mealdeki) ayet hakkında sordum: "Şüphesiz ki Safa ile Merve Allah`ın şeairlerindendir. Kim Kabe`yi hacceder veya ümre yaparsa, bu ikisini de tavaf etmesinde bir beis yoktur." (Bakara, 158). Dedim ki: "Kasem olsun (ayetten) Safa ve Merve`yi tavaf etmeyenlere de bir günah yoktur (manası çıkmaktadır). "Bana dedi ki: Ey kızkardeşimoğlu söylediğin ne kadar çirkin! Ayetin, senin te`vil ettiğin manada olması için, "onları tavaf etmeyene herhangi bir günah terettüp etmez" şeklinde olmalıydı. Halbuki ayet Ensar hakkında inmiştir. Bunlar Müslüman olmazdan önce, Müşellel`deki azgın Menat`a tapınıyorlar, ona telbiye getiriyorlardı. Menat`a telbiye getirenler, Safa ile Merve arasında tavaf etmekten çekiniyorlardı. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk: "Safa ve Merve Allah`ın şeairindendir..." ayetini indirdi. Aişe (ra) şunu da söyledi: "Resulullah (sav) Safa ile Merve arasında tavafta bulunmayı sünnet kıldı. Bunu terketmek kimseye caiz olmaz." Zühri der ki: Ebu Bekr İbnu Abdi`r-Rahman`a bu hadisi haber verdim. Bana şunu söyledi: "Ben bu bilgiyi (hadisi) duymamıştım. Ben alimlerden bazılarını dinledim şöyle diyorlardı: "Hz. Aişe`nin Menat için telbiye getirenlerden haber verdikleri dışında kalan halkın tamamı Safa ve Merve`yi tavaf ediyorlardı. Ne zaman ki Cenab-ı Hakk Kur`an-ı Kerim`de tavafından bahsedip Safa ve Merve`den söz etmeyince: "Ey Allah`ın Resulü! Biz Safa ve Merve`yi tavaf ediyorduk. Halbuki Cenab-ı Hakk Kabe`nin tavafını emrediyor, Safa ve Merve`den bahsetmiyor, Safa ve Merve`yi tavaf etmemizde bize bir mahzur var mı?" dediler. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk: "Safa ve Merve Allah`ın şeairindendir. Öyle ise kim Beytullah`a hac yapar veya ümre ziyaretinde bulunursa Safa ve Merve`yi de tavaf etmesinde bir günah yoktur" ayetini indirdi. Ebu Bekr İbnu Abdirrahman der ki: "Ben bu ayetin, (yukarda zikredilen) her iki grub hakkında da inmiş olduğunu görüyorum. Yani, hem cahiliye devrinde Safa ve Merve`yi tavaftan çekinenler hakkında inmiştir, hem de öncekileri tavaf ettikleri halde. İslam`dan sonra -Allah`ın Kabe`yi tavaf etmeyi emretmiş olmasına rağmen Safa ve Merve`yi zikretmemiş olması sebebiyle- bunları tavaftan çekinenler hakkında inmiştir. Safa ve Merve`nin de (Kur`an`da) zikri Kabe`yi tavaf emrinden sonra gelmiştir.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Urve İbnu`z-Zübeyr
KAYNAK:Buhari, Hacc 79, Umre 10, Tefsir, Bakara 21; Müslim, Hac, 260-263 (1277); Ebu Davud, Menasik 56, (3901); Tirmizi, Tefsir, Bakara (2969); Nesai, Menasik 168, (5, 238-239); Muvatta, Hacc 129, (1, 373)
HADİS:Buhari ve Müslim`den gelen bir rivayette şöyle denir: "Ancak, Müslüman olmazdan önce Ensar ve bunlarla birlikte Gassan, Menat için telbiyede bulunurlar, Safa ile Merve arasında tavaftan çekinirlerdi. Bu davranış onlara ecdad yadigarı bir adet idi. Menat için ihrama giren Sofa ile Merve arasında tavaf yapmazdı. Müslüman olunca bu hususta Hz. Peygamber (sav)`e sordular. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk "Safa ve Merve Allah`ın şeairindendir..." ayetini indirdi.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Urve İbnu`z-Zübeyr
HADİS:Mücahid, İbnu Abbas (ra)`tan rivayet ettiğine göre şunu anlatmıştır: "Benİ İsrail`de kısas vardı, fakat diyet yoktu. Cenab-ı Hakk Muhammed ümmetine şöyle buyurdu: "Öldürülenler hususunda size kısas farz kılınmıştır. Hür hür ile, köle köle ile, kadın kadın ile kısas edilir. Öldüren, ölenin kardeşi tarafından affedilmişse, kendisine örfe uymak ve affedene güzellikle (diyet) Ödemek gerekir" (Bakara, 178). Buradaki "afv`dan maksad, amden öldürmelerde kişinin diyet almayı kabul etmesidir. "Örfe uygun ve affedene güzellikle ödemek"e gelince, bundan maksad (mağdur tarafın) örfe uygun miktarda bir diyet istemesi, öbürünün de bunu güzellikle ödemesidir. Ayetin devamındaki: "Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir" ibaresi de, "sizden öncekilere farz kılınanlarda olmayan bir hafifletme" demektir, (çünkü onlara diyet imkanı tanınmamıştı). Ayetin son kısmı olan "Bundan sonra tecavüzde bulunana elim azab vardır" ibaresinden diyet almayı kabul etmesine rağmen (kan davası güderek) katili öldüren kimse kastedilmektedir."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Bakara 2, 23, Diyat 8; Nesai, Kasame 27, (8, 36,37)
HADİS:Ata`nın anlattığına göre, İbnu Abbas (ra) şu ayeti okurken dinlemiştir: "Oruca dayanamayanlar, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir" (Bakara, 184). İbnu Abbas (ra) ayeti okuduktan sonra ilave etti: "Bu ayet, oruç tutmaya tahammül edemeyen yaşlı erkek ve yaşlı kadın hakkında mensuh değildir. Onlar da her bir günün orucu yerine bir fakir doyururlar."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Bakara 25; Nesai, Siyam 63 (4, 190-191); Ebu Davud, Savm 3, (2318), Sıyam 2, (2316)
HADİS:Ebu Davud merhumun bir rivayetinde şu ziyade var: "İbnu Abbas dedi ki: "Oruca dayanamayanlar, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir" (Bakara, 184) ayeti şu demektir: "Onlardan kim orucuna mukabil bir fakiri doyuracak kadar fidye vermek isterse fidye verir ve böylece orucunu tutmuş sayılır." Cenab-ı Hak buyurmuştur: "Kim (vacib miktardan) daha fazla fidye verirse bu kendisi için daha hayırlı olur. Orucu (yiyip de fidye vermek yerine) bizzat tutmanız daha hayırlıdır" (Bakara, 184). Sonra Cenab-ı Hakk şöyle buyurdu: "Sizden kim Ramazan ayına ulaşırsa orucu tutsun. Kim de hasta olur veya yolcu bulunursa yediği miktarda başka günlerde oruç tutar."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Ebu Davud, Savm 2 (2316)
HADİS:Yine Ebu Davud`un bir başka rivayetinde şöyle denmektedir: "(Ramazan`da orucu yiyip, fidye ödemeye ruhsat veren ayet) hamile ve emzikli kadınlar için sabittir, mensuh değildir." Nesai`de rivayet şöyledir: "Orucu tutmaya dayanamayanlar orucu kendilerine (tahammül edilmez) bir meşakkat addedenler için bir yoksula yetecek kadar fidye gerekir. Ayetin "Kim de hayır düşünerek (bir fakire yetecek miktardan fazlasını) verirse" hükmü mensuh değildir, bu onun için daha hayırlıdır. (Fidye vermektense) oruç tutmanız daha hayırlıdır. Ayetteki ruhsat, oruca takat getiremeyen veya şifasız hastalığa yakalananlar içindir."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
KAYNAK:Nesai, Sıyam 63, (4,190-191)
HADİS:Buhari ve Müslim`den gelen bir rivayette şöyle denir: "Ancak, Müslüman olmazdan önce Ensar ve bunlarla birlikte Gassan, Menat için telbiyede bulunurlar, Safa ile Merve arasında tavaftan çekinirlerdi. Bu davranış onlara ecdad yadigarı bir adet idi. Menat için ihrama giren Sofa ile Merve arasında tavaf yapmazdı. Müslüman olunca bu hususta Hz. Peygamber (sav)`e sordular. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk "Safa ve Merve Allah`ın şeairindendir..." ayetini indirdi.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Urve İbnu`z-Zübeyr
HADİS:Mücahid, İbnu Abbas (ra)`tan rivayet ettiğine göre şunu anlatmıştır: "Benİ İsrail`de kısas vardı, fakat diyet yoktu. Cenab-ı Hakk Muhammed ümmetine şöyle buyurdu: "Öldürülenler hususunda size kısas farz kılınmıştır. Hür hür ile, köle köle ile, kadın kadın ile kısas edilir. Öldüren, ölenin kardeşi tarafından affedilmişse, kendisine örfe uymak ve affedene güzellikle (diyet) Ödemek gerekir" (Bakara, 178). Buradaki "afv`dan maksad, amden öldürmelerde kişinin diyet almayı kabul etmesidir. "Örfe uygun ve affedene güzellikle ödemek"e gelince, bundan maksad (mağdur tarafın) örfe uygun miktarda bir diyet istemesi, öbürünün de bunu güzellikle ödemesidir. Ayetin devamındaki: "Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir" ibaresi de, "sizden öncekilere farz kılınanlarda olmayan bir hafifletme" demektir, (çünkü onlara diyet imkanı tanınmamıştı). Ayetin son kısmı olan "Bundan sonra tecavüzde bulunana elim azab vardır" ibaresinden diyet almayı kabul etmesine rağmen (kan davası güderek) katili öldüren kimse kastedilmektedir."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Bakara 2, 23, Diyat 8; Nesai, Kasame 27, (8, 36,37)
HADİS:Ata`nın anlattığına göre, İbnu Abbas (ra) şu ayeti okurken dinlemiştir: "Oruca dayanamayanlar, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir" (Bakara, 184). İbnu Abbas (ra) ayeti okuduktan sonra ilave etti: "Bu ayet, oruç tutmaya tahammül edemeyen yaşlı erkek ve yaşlı kadın hakkında mensuh değildir. Onlar da her bir günün orucu yerine bir fakir doyururlar."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Bakara 25; Nesai, Siyam 63 (4, 190-191); Ebu Davud, Savm 3, (2318), Sıyam 2, (2316)
HADİS:Ebu Davud merhumun bir rivayetinde şu ziyade var: "İbnu Abbas dedi ki: "Oruca dayanamayanlar, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir" (Bakara, 184) ayeti şu demektir: "Onlardan kim orucuna mukabil bir fakiri doyuracak kadar fidye vermek isterse fidye verir ve böylece orucunu tutmuş sayılır." Cenab-ı Hak buyurmuştur: "Kim (vacib miktardan) daha fazla fidye verirse bu kendisi için daha hayırlı olur. Orucu (yiyip de fidye vermek yerine) bizzat tutmanız daha hayırlıdır" (Bakara, 184). Sonra Cenab-ı Hakk şöyle buyurdu: "Sizden kim Ramazan ayına ulaşırsa orucu tutsun. Kim de hasta olur veya yolcu bulunursa yediği miktarda başka günlerde oruç tutar."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Ebu Davud, Savm 2 (2316)
HADİS:Yine Ebu Davud`un bir başka rivayetinde şöyle denmektedir: "(Ramazan`da orucu yiyip, fidye ödemeye ruhsat veren ayet) hamile ve emzikli kadınlar için sabittir, mensuh değildir." Nesai`de rivayet şöyledir: "Orucu tutmaya dayanamayanlar orucu kendilerine (tahammül edilmez) bir meşakkat addedenler için bir yoksula yetecek kadar fidye gerekir. Ayetin "Kim de hayır düşünerek (bir fakire yetecek miktardan fazlasını) verirse" hükmü mensuh değildir, bu onun için daha hayırlıdır. (Fidye vermektense) oruç tutmanız daha hayırlıdır. Ayetteki ruhsat, oruca takat getiremeyen veya şifasız hastalığa yakalananlar içindir."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
KAYNAK:Nesai, Sıyam 63, (4,190-191)
HADİS:Buhari, Ebu Davud ve Tirmizi`nin bir rivayetinde de şöyle gelmiştir: "Ashab-ı Muhammed (a.s.)`in (başlangıçta) durumu şöyleydi: Bir kimse oruçlu iken, iftar vakti gelince, iftarını açmadan uyuyacak olsa, artık o gece yemediği gibi ertesi günü de yiyemez, o günün akşamına kadar beklerdi. Kays İbnu Sırma el-Ensari (ra) oruçlu olduğu bir günde iftar vakti girince hanımına gelerek yiyecek birşey olup olmadığını sordu. Kadın: "Hayır, yok!" ancak bekle, sana yiyecek arıyayım" dedi. Kays, gün boyu çalışan birisiydi, beklerken uyuyakaldı. Hanımı gelince baktı ki uyuyor: "Eyvah mahrum kaldın, yiyemiyeceksin" diye eseflendi. Ertesi gün, öğleye doğru Kays (ra) açlıktan baygın düştü. Durumu Resulullah (sav)`a anlattılar. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Oruç tuttuğunuz günlerin gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız size helal kılındı" (Bakara, 187). Buna Müslümanlar fevkalede sevindiler. Arkadan, "Tanyerinde beyaz iplik, siyah iplikten sizce ayırd edilinceye kadar yiyin için.." ayeti nazil oldu." Ayetin nüzülüne sebep olan zatın ismi Ebu Davud`da Sırma İbnu Kays (ra)`dır. Nesai`de ise rivayet şöyledir: "Ashab`tan biri akşam yemeğinden önce uyursa, artık o gece ve ertesi gün güneş batıncaya kadar bir şey yiyip içmesi ona helal olmazdı. Bu durum şu ayet nazil oluncaya kadar devam etti: "Tan yerinde beyaz iplik siyah iplikten, sizce ayırd edilinceye kadar yiyin, için." Ravi der ki: "Bu ayet, Kays İbnu Amr hakkında nazil olmuştur."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
KAYNAK:Buhari, Savm 15; Tirmizi, Tefsir 2, (2972); Ebu Davud, Savm 1, (2314); Nesai, Sıyam 29, (4, 147-148)
HADİS:Beyaz iplik siyah iplikten, sizce ayrılıncaya kadar yiyin için" ayeti indiği zaman "tan yerinde" kelimeleri henüz nazil olmamıştı. Bir kısım insanlar, oruç tutacakları zaman ayaklarına siyah ve beyaz (iplik) bağlar, bunlar görülünceye kadar yiyip içmeye devam ederlerdi. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk "Tan yerinde" kelimelerini inzal buyurdu. O zaman herkes anladı ki burada beyaz ve siyah ipliklerden maksad gündüz ve gece imiş."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Sehl İbnu Sa`d es-Saidi
KAYNAK:Buhari, Savm 16, Tefsir, Bakara 2, 28; Müslim, Sıyam 35, (1091)
HADİS:Adiy İbnu Hatim (ra) biri siyah, biri beyaz iki köstek bağı aldı. Bir gece bunlara baktı fakat biri diğerinden ayrılmıyordu. Sabah olunca durumu Resulullah (sav)`a şöyle bildirdi: "Yastığımın altına biri siyah biri beyaz iki iplik koydum." Resulullah (sav) ona takıldı: "Beyaz iplikle siyah iplik senin yastığının altında iseler yastığın çok geniş olmalı"
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Adiy İbnu Hatim
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Bakara 2, 28, Savm 16; Müslim, Sıyam 33, (1090); Ebu Davud, Savm 17, (2349); Tirmizi, Tefsir, 2 (2974-2975); Nesai, Sıyam 29, (4, 148)
HADİS:Resulullah (sav)`a: "Ey Allah`ın Resulü! Ayette geçen "beyaz ipliğin siyah iplikten ayrılması" nedir, bunlar iki iplik değil mi?" diye sordum da bana: "İki ipliğe baktı isen sen gerçekten kalın enselisin" dedi ve şu açıklamayı yaptı: "Hayır iki iplik değil, onun biri gecenin karanlığı, diğeri de gündüzün beyazlığıdır."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Adiy İbnu Hatim
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Bakara 2, 28
HADİS:Ensar hac yapıp da döndükleri zaman evlerine kapılarından girmezlerdi. Onlardan biri hac dönüşü kapıdan evine girdi. Fakat hemşehrileri onu bu davranışı sebebiyle kınadılar. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "İyilik, evlere arkasından girmeniz değildir. Kötülükten sakınan kimse(nin ameli) iyidir. Evlere kapılarından girin" (Bakara, 189)
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Bera İbnu`l-Azib
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Bakara 2, 29, Umre 18; Müslim, Tefsir, Nisa, (3026)
HADİS:"Allah yolunda infak edin, kendinizi ellerinizle tehlikeye atmayın. İhsanda bulunun. Allah ihsan edenleri sever" (Bakara, 195) mealindeki ayetle ilgili olarak demiştir ki: "Bu ayet infak ile alakalı olarak nazil oldu."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Huzeyfe
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Bakara 2,31
HADİS:Medine`den gazve için yola çıktık. Niyetimiz İstanbul`du. Cemaatin başında Abdurrahman İbnu Halid İbnil-Velid vardı. Rum askerleri sırtlarını şehrin surlarına yaslamış müdafaada idiler. Bizden biri tek başına düşmana saldırıya geçti. Halk: "Dur, dur! Lailale illallah, eliyle kendini tehlikeye atıyor!" diye bağrıştılar. Ebu Eyyub el-Ensari hazretleri (ra) atılarak "Ey Ensar topluluğu, bu ayet bizim hakkımızda indi. Cenab-ı Hakk, Resulullah (sav)`a yardım edip, İslam galebe çalınca biz: "Artık işlerimizin başında kalıp, onları yoluna koyalım" dedik. Bunun üzerine Allah-u Teala bu ayeti indirdi. Yani "Ellerimizle kendimizi tehlikeye atmak" demek malın-mülkün başında kalıp onları düzene koymak için cihadı terketmektir."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Eşlem (Ömer (ra)`in azadlı kölesi)
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2976); Ebu Davud, Cihad 23, (2512)
HADİS:Ka`b İbnu Ucre (ra)`ye "Oruçtan yahut sadakadan yahut kurbandan bir fidye lazımdır" (Bakara, 196) mealindeki ayetten sordum. Dedi ki: "Başımda bitler kaynaştığı halde Resulullah (sav)`a götürüldüm. Beni görünce: "Meşakkatin, bu gördüğüm dereceye ulaşacağını zannetmezdim. Bir koyun bulabilecek misin dedi. "Hayır" cevabını verdim. [Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "...İçinizde hasta olan veya başından rahatsız varsa fidye olarak ya oruç tutması, ya sadaka vermesi ya da kurban kesmesi gerekir..." (Bakara, 196) Resulullah (sav): "Üç gün oruç tut veya her fakire yarım sa` yiyecek vermek suretiyle altı fakiri doyur, başını traş et" dedi. Bu ayet hassaten benim hakkımda nazil oldu, ancak umumen hepimize şamildir."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Abdullah İbnu Ma`kıl
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Bakara 2, 32, Meğazi 35, Tıbb 16; Müslim, Hacc 80, 85 (1201); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2977); Ebu Davud, Menasik, 43, (1856); İbnu Mace, Menasik 8, 6, (3079); Muvatta, Hacc, 239 (1-117); Nesai, Menasik 96, (5,194-195)
HADİS:Ben hac sırasında, ücret mukabili hizmet veren birisi idim. Bana: "Senin haccın hacc sayılmaz" dediler. Bilahere İbnu Ömer (ra)`e rastladım. O`na: "Ben hacc sırasında, ücretle hizmet veren birisiyim, halk bana: "Senin haccın hacc sayılmaz diyorlar" dedim, İbnu Ömer (ra) "İhrama girmiyor, telbiye okumuyor, tavafta bulunmuyor musun?" dedi: "Hepsini yapıyorum" diye cevap verdim. Cevabım üzerine şu açıklamayı yaptı: "Senin haccın hacc sayılır. Nitekim Resulullah (sav)`a bir adam gelmiş, senin bana sorduğuna yakın şeyler sormuştu. Resulullah (sav) sükut buyurdu ve adama cevap vermedi, Derken şu ayet nazil oldu: "(Hacc mevsiminde, ticaret yaparak) Rabbinizden rızık istemenizde bir günah yoktur... (Bakara, 198). Bunun üzerine Resulullah (sav) o adamı çağırtarak, ayeti okudu ve: "Haccın hacc sayılır" buyurdu."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Ümame et`Temimi
KAYNAK:Ebu Davud, Menasik 7, (1733)
HADİS:Ukaz, Mecenne ve Zülmecaz cahiliye devrinin panayırları idi. İslam geldiği zaman halk, hac mevsiminde ticaret yapmayı günah addeder oldular. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Hac mevsiminde Rabbinizden rızık taleb etmenizde sizin için bir günah yoktur." Ayeti İbnu Abbas şu şekilde okudu.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Bakara 2, 34, Hacc 150, Büyu 1; Ebu Davud, Menasik 5, (1732), 7, (1734)
HADİS:Yemen ahalisi, hacca geliyorlar fakat beraberlerinde azık almıyorlardı. "Biz mütevekkil kimseleriz" diyorlardı. Mekke`ye gelince bu davranışlarını halka sordular. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti inzal buyurdu: "Azıklanın, ancak bilin ki, en hayırlı azık takvadır" (Bakara, 197).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Buhari, Hacc 6; Ebu Davud, Menasik 4, (1730)
HADİS:Kişi ihramsız olarak (yani Mekke`de ikamet edenler veya ümre için gelip, ümreden sonra ihramı çıkaranlar) Beytullah`ı ziyaret eder. Bu imkan, hacc niyetiyle ihram giymeye kadar devam eder. Arafat`a çıkınca, kime deve, sığır veya davardan kurban müyesser olmuşsa, dilediğini kurban eder. Bunlardan biri olmazsa, ona hacdaki, üç günün orucu terettüp eder. Bu günler, arefe gününden evvele ait olmalıdır. Bu üç günün sonuncu günü arefe gününe tesadüf ederse, bunda bir günah yoktur. Sonra Arafat`da vakfe`ye gider ikindi namazından akşam karanlığının gelmesine kadar vakfe`de kalır. İbnu Abbas anlatmaya üslubu biraz değiştirerek devam ediyor. Sonra Arafat`tan insanlar sökün edince, orayı terketsinler. Topluca geceyi geçirecekleri yere (Müzdelife`ye) gelsinler. Orada Allah`ı çokça zikretsinler, sabah vakti girmezden önce bilhassa tekbir ve tehlili çok yapsınlar sonra buradan da topluca hareket etsinler. Çünkü (eskiden beri) herkes buradan hareket ederdi. Cenab-ı Hakk: "İnsanların toplu olarak sökün ettiği yerden siz de sökün edin, (eski yaptıklarınızdan) Allah`a af dileyin. Allah bağışlar ve merhamet eder" (Bakara, 199). Şeytan taşlayıncaya kadar akmaya (ve çok zikretmeye) devam edin.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Bakara 2, 35
HADİS:Süheyb (ra) muhacir olarak Mekke`den yola çıktı. Kureyş`ten bazıları onu takibe başladılar. Bunun üzerine o da devesinden inerek sadağında ne kadar ok varsa hepsini çıkardı. Takipçilere: "Allah`a kasem olsun oklarımın hepsini alıncaya kadar bana yetişemezsiniz. Sonra elimde durdukça kılıcımı kullanacağım. Eğer dilerseniz, size Mekke`de toprağa gömdüğüm malın yerini söyleyeyim, mukabilinde siz de beni serbest bırakın, yoluma devam edeyim" dedi. Takipçiler teklifini kabul ettiler. (O da sağ salim yoluna devam etti). Resulullah (sav)`ın yanına varınca şu ayet nazil oldu: "İnsanlardan öyle kimse de vardır ki, Allah`ın rızasını isteyerek nefsini satın alır..." (Bakara, 207). Hz. Peygamber (sav): "Ebu Yahya`nin alış-verişi karlı oldu" der ve ayeti tilavet buyurur". (Rezin`in ilavesidir. Bagavi ve İbnu Kesir tefsirlerinde senedsiz olarak kaydederler)
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Müseyyeb
KAYNAK:Rezin
HADİS:Cenab-ı Hakk`ın şu sözleri nazil olduğu zaman: "Yetim rüşdüne erinceye kadar, onun malına o en güzel olanından başka bir suretle yaklaşmayın"; keza "Yetimlerin mallarını haksız (ve haram) olarak yiyenler karınlarına ancak bir ateş yemiş olurlar. Onlar çılgın bir ateşe gireceklerdir" (Nisa, 10) yanında yetim bulunanlar hemen gidip yetimlerin yiyeceğini ve içeceğini kendilerinin yiyip içeceklerinden ayırdılar. Yetime ait yiyecek ve içeceklerden bir şey artsa ona dokunulmuyor, yiyinceye veya kokuşup bozuluncaya kadar saklanıyordu. Bu hal, bir kısım müşkilatlara sebep oldu. Durum Resulullah (sav)`a arzedildi. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Sana yetimleri sorarlar. De ki; "Onları faydalı ve iyi bir hale getirmek hayırlıdır. Şayet kendileriyle bir arada yaşarsanız onlar sizin kardeşlerinizdir" (Bakara, 220). Bu ayet üzerine yetimlerin yiyeceklerini ve içeceklerini kendi yiyecek ve içeceklerine karıştırdılar."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Ebu Davud, Vesaya 7, (2871); Nesai, Vesaya 11, (6, 256-257)
HADİS:İbnu Ömer (ra) Kur`an okuduğu zaman, okuma işinden çıkıncaya kadar hiç konuşmazdı. Bir gün ben (Mushafı, yüzünden takip ediverdim, o da ezberden) Bakara süresini okudu. Bir ayete gelince bana: "Bu ayet ne hakkında indi biliyor musun?" diye sordu. Ben "Hayır" deyince: "Şu, şu mesele için" diye açıkladı, sonra (okumaya) devam etti.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Nafi` İbnu Ebi Galib
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Bakara 2, 39
HADİS:Yahudiler: "Kadına arka istikametinden temas edilirse çocuk şaşı doğar" derlerdi. Bunun üzerine: "Kadınlarınız sizin (evlad yetiştiren) tarlanızdır. O halde tarlanıza dilediğiniz gibi gelin" ayeti nazil oldu" (Bakara 223).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Cabir İbnu Abdullah el-Ensari
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Bakara 2, 39; Müslim, Nikah 117 (1435); Ebu Davud, Nikah 46, (2163); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2982)
HADİS:Hz. Ömer (ra), Resulullah (sav)`a gelerek: "Ey Allah`ın Resulü mahvoldum" buyurdu. Hz. Peygamber (sav): "Niye mahvoldun ne var?" diye sorunca açıkladı: "Bu gece bineğimi ters çevirdim (arka canibinden yanaştım). "Resulullah (sav) hiçbir cevap vermedi. Cenab-ı Hakk peygamberine şu ayeti vahyetti: "Kadınlarınız sizin tarlalarınızdır. Tarlanıza istediğiniz gibi gelin." Dübüründen ve hayız halinde temastan kaçınmak şartıyla önden, arkadan, nasıl istersen öyle gel.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2984)
HADİS:Allah, İbnu Ömer (ra)`i mağfiret buyursun, bir hususta yanılmıştı. Şu Ensariler putperestti ve ehl-i kitaptan Yahudilerle birlikte idiler. Ensar (İslam`dan önce) ilim yönüyle Yahudilerin kendilerinden üstün olduklarına inanırlardı. Bu sebeple onların birçok davranışlarını aynen taklid ediyorlardı. Ehl-i kitaba has adetlerden biri de kadınlarına tek istikametten (yani ön cihetten) yanaşırlardı. Bu, kadın için de en uygun tarzdı. Ensar topluluğu, bu adeti de Yahudilerden aynen almıştı. Kureyşliler ise, kadınları hoş olmayan şekilde açarlar, onlara arka cihetlerinden, ön cihetlerinden, sırt üstü yatmış vaziyette yanaşırlardı. Medine`ye muhacir olarak Mekkeliler gelince onlardan bir erkek Medineli bir kızla evlendi. Erkek, kadına Kureyş usulünce temas etmek istedi. Kadın buna müsaade etmedi. "Bizde kadına tek istikametten temas edilir, sen de öyle yap, aksi halde bana dokunma" dedi. Onların bu ihtilafı büyüdü ve herkes duydu. Öyle ki Resulullah (sav)`a da intikal etti. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti inzal buyurdu: "Kadınlarınız (çocuk yetiştirdiğiniz) tarlanızdır. Tarlaya dilediğiniz gibi gelin" (Bakara 223). "Dilediği gibi" den maksad (istikamet olarak) önlerinden, arkalarından, sırt üstü yatmış olarak. Ancak bu geliş çocuk mahalline olacak."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Ebu Davud, Nikah 46, (2164)
HADİS:Resulullah (sav): "Kadınlarınız (çocuk yetiştirdiğiniz) tarlalarınızdır, tarlanıza dilediğiniz gibi gelin" ayetiyle ilgili olarak şöyle buyurdu: "Tek yoldan (ki o da çocuk yoludur) olmak kaydıyla dilediğiniz şekilde temas kurun"
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Ümmü Seleme
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Bakara, (2983)
HADİS:Kur`an`daki: "Allah sizi (dil alışkanlığı olarak maksadsız yapılan) lağv yeminleriniz için muaheze etmez" ayeti kişinin sözünde sıkça kullandığı, "vallahi evet", "billahi hayır" gibi yeminleri için nazil oldu." (Yukandaki metin Buhari`den alınmadır. Hadisi, Ebu Davud hem Hz. Peygamber (sav)`in sözü olarak hem de Hz. Aişe (ra)`nin sözü olarak iki şekilde rivayet etmiştir. İmam Malik Muvatta`da bu hadisle ilgili olarak şunu söyler: "Bu mevzuda işittiğimin en güzeli şudur: "Ayette geçen "Lağv", bir kimsenin öyle bildiği için bir şey hakkında yaptığı yemindir, ancak sonradan, o şeyin, bildiği gibi olmadığını anlar. Bu durumda yaptığı yemin için kefaret gerekmez. Ancak bir kimse de çıkıp, günahkar ve yalancı olduğunu bile bile, birilerini memnun etmek veya bir malı ede etmek için yemin ederse bu öylesine büyük bir günahtır ki, bunun kefareti yoktur.")
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Aişe
KAYNAK:Buhari, Eyman 14, Tefsir, Maide 8; Ebu Davud, Eyman 7, (3254); Muvatta, Eyman 9, (2, 477)
HADİS:Yahudiler: "Kadına arka istikametinden temas edilirse çocuk şaşı doğar" derlerdi. Bunun üzerine: "Kadınlarınız sizin (evlad yetiştiren) tarlanızdır. O halde tarlanıza dilediğiniz gibi gelin" ayeti nazil oldu" (Bakara 223).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Cabir İbnu Abdullah el-Ensari
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Bakara 2, 39; Müslim, Nikah 117 (1435); Ebu Davud, Nikah 46, (2163); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2982)
HADİS:Hz. Ömer (ra), Resulullah (sav)`a gelerek: "Ey Allah`ın Resulü mahvoldum" buyurdu. Hz. Peygamber (sav): "Niye mahvoldun ne var?" diye sorunca açıkladı: "Bu gece bineğimi ters çevirdim (arka canibinden yanaştım). "Resulullah (sav) hiçbir cevap vermedi. Cenab-ı Hakk peygamberine şu ayeti vahyetti: "Kadınlarınız sizin tarlalarınızdır. Tarlanıza istediğiniz gibi gelin." Dübüründen ve hayız halinde temastan kaçınmak şartıyla önden, arkadan, nasıl istersen öyle gel.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2984)
HADİS:Allah, İbnu Ömer (ra)`i mağfiret buyursun, bir hususta yanılmıştı. Şu Ensariler putperestti ve ehl-i kitaptan Yahudilerle birlikte idiler. Ensar (İslam`dan önce) ilim yönüyle Yahudilerin kendilerinden üstün olduklarına inanırlardı. Bu sebeple onların birçok davranışlarını aynen taklid ediyorlardı. Ehl-i kitaba has adetlerden biri de kadınlarına tek istikametten (yani ön cihetten) yanaşırlardı. Bu, kadın için de en uygun tarzdı. Ensar topluluğu, bu adeti de Yahudilerden aynen almıştı. Kureyşliler ise, kadınları hoş olmayan şekilde açarlar, onlara arka cihetlerinden, ön cihetlerinden, sırt üstü yatmış vaziyette yanaşırlardı. Medine`ye muhacir olarak Mekkeliler gelince onlardan bir erkek Medineli bir kızla evlendi. Erkek, kadına Kureyş usulünce temas etmek istedi. Kadın buna müsaade etmedi. "Bizde kadına tek istikametten temas edilir, sen de öyle yap, aksi halde bana dokunma" dedi. Onların bu ihtilafı büyüdü ve herkes duydu. Öyle ki Resulullah (sav)`a da intikal etti. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti inzal buyurdu: "Kadınlarınız (çocuk yetiştirdiğiniz) tarlanızdır. Tarlaya dilediğiniz gibi gelin" (Bakara 223). "Dilediği gibi" den maksad (istikamet olarak) önlerinden, arkalarından, sırt üstü yatmış olarak. Ancak bu geliş çocuk mahalline olacak."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Ebu Davud, Nikah 46, (2164)
HADİS:Resulullah (sav): "Kadınlarınız (çocuk yetiştirdiğiniz) tarlalarınızdır, tarlanıza dilediğiniz gibi gelin" ayetiyle ilgili olarak şöyle buyurdu: "Tek yoldan (ki o da çocuk yoludur) olmak kaydıyla dilediğiniz şekilde temas kurun"
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Ümmü Seleme
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Bakara, (2983)
HADİS:Kur`an`daki: "Allah sizi (dil alışkanlığı olarak maksadsız yapılan) lağv yeminleriniz için muaheze etmez" ayeti kişinin sözünde sıkça kullandığı, "vallahi evet", "billahi hayır" gibi yeminleri için nazil oldu." (Yukandaki metin Buhari`den alınmadır. Hadisi, Ebu Davud hem Hz. Peygamber (sav)`in sözü olarak hem de Hz. Aişe (ra)`nin sözü olarak iki şekilde rivayet etmiştir. İmam Malik Muvatta`da bu hadisle ilgili olarak şunu söyler: "Bu mevzuda işittiğimin en güzeli şudur: "Ayette geçen "Lağv", bir kimsenin öyle bildiği için bir şey hakkında yaptığı yemindir, ancak sonradan, o şeyin, bildiği gibi olmadığını anlar. Bu durumda yaptığı yemin için kefaret gerekmez. Ancak bir kimse de çıkıp, günahkar ve yalancı olduğunu bile bile, birilerini memnun etmek veya bir malı ede etmek için yemin ederse bu öylesine büyük bir günahtır ki, bunun kefareti yoktur.")
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Aişe
KAYNAK:Buhari, Eyman 14, Tefsir, Maide 8; Ebu Davud, Eyman 7, (3254); Muvatta, Eyman 9, (2, 477)
HADİS:Aişe`nin azadlısı Ebu Yunus anlatıyor: "Hz. Aişe (ra), kendisine bir mushaf yazmamı emretti ve dedi ki: "Şu ayete gelince bana haber ver: "Namazlara ve bilhassa orta namazına devam edin" (Bakara, 238). Yazarken bu ayete gelince ona haber verdim. Bana şunu imla ettirdi: "Namazlara ve orta namazına ve ikindi namazına devam edin ve Allah için yalvaranlar olarak eda edin" (Bakara, 238). Hz. Aişe (ra): "Ben bunu Resulullah`dan işittim" dedi.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Yunus
KAYNAK:Müslim, Mesacid 207, (629); Ebu Davud, Salat 5, (410); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2986); Nesai, Salat 6, (1, 236); Muvatta, Salat 25, (1,138-139)
HADİS:Anlattığına göre, "Hz. Hafsa (ra)`ya bir mushaf yazıyormuş. Hz. Hafsa (ra) kendisinden, önceki hadiste "(Ebu Yunus`tan) Hz. Aişe`nin taleb ettiği hususu aynen taleb ettiğini anlatmıştır."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Amr İbnu Rafi
KAYNAK:Muvatta, Cema`a 25, (1, 139)
HADİS:Bera İbnu`l-Azib (ra)`ten naklettiğine göre, demiştir ki: "Önce şu ayet nazil oldu: "Namazlara ve bilhassa ikindi namazına devam edin." Resulullah (sav) bunu bize Allah`ın dilediği müddetçe okudu. Sonra Allah bunu nashetti ve şu ayeti indirdi: "Namazlara ve bilhassa orta namazına devam edin." Şakik`in yanında oturmakta olan bir zat kendisine: "öyle ise bu ikindi namazıdır." Bera dedi ki: "Ben bu ayetin nasıl nazil olduğunu, Allah`ın nasıl neshettiğini sana haber verdim."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Şakik İbnu Utbe
KAYNAK:Müslim, Mesacid 208, (630)
HADİS:İmam Malik (ra)`e ulaştığına göre, Ali İbnu Ebi Talib (ra)`e İbnu Abbas (ra), Ku`an`da zikri geçen "orta namaz"a, (salatu`l-vusta) sabah namazı demişlerdir. (Tirmizi, bu hadisi İbnu Abbas ve İbnu Ömer`den muallak (senetsiz) olarak zikretmiştir.)
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
KAYNAK:Muvatta, Cema`a 28, (1, 137); Tirmizi, Salat 133, (182)
HADİS:Zeyd İbnu Sabit ve Hz. Aişe (ra) "Orta namazı, öğlen namazıdır" derlerdi.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
KAYNAK:Muvatta, Cema`a 27, (1, 139); Tirmizi, Salat 133, (182); Ebu Davud, Salat 5, (411)
HADİS:Aişe`nin azadlısı Ebu Yunus anlatıyor: "Hz. Aişe (ra), kendisine bir mushaf yazmamı emretti ve dedi ki: "Şu ayete gelince bana haber ver: "Namazlara ve bilhassa orta namazına devam edin" (Bakara, 238). Yazarken bu ayete gelince ona haber verdim. Bana şunu imla ettirdi: "Namazlara ve orta namazına ve ikindi namazına devam edin ve Allah için yalvaranlar olarak eda edin" (Bakara, 238). Hz. Aişe (ra): "Ben bunu Resulullah`dan işittim" dedi.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Yunus
KAYNAK:Müslim, Mesacid 207, (629); Ebu Davud, Salat 5, (410); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2986); Nesai, Salat 6, (1, 236); Muvatta, Salat 25, (1,138-139)
HADİS:Anlattığına göre, "Hz. Hafsa (ra)`ya bir mushaf yazıyormuş. Hz. Hafsa (ra) kendisinden, önceki hadiste "(Ebu Yunus`tan) Hz. Aişe`nin taleb ettiği hususu aynen taleb ettiğini anlatmıştır."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Amr İbnu Rafi
KAYNAK:Muvatta, Cema`a 25, (1, 139)
HADİS:Bera İbnu`l-Azib (ra)`ten naklettiğine göre, demiştir ki: "Önce şu ayet nazil oldu: "Namazlara ve bilhassa ikindi namazına devam edin." Resulullah (sav) bunu bize Allah`ın dilediği müddetçe okudu. Sonra Allah bunu nashetti ve şu ayeti indirdi: "Namazlara ve bilhassa orta namazına devam edin." Şakik`in yanında oturmakta olan bir zat kendisine: "öyle ise bu ikindi namazıdır." Bera dedi ki: "Ben bu ayetin nasıl nazil olduğunu, Allah`ın nasıl neshettiğini sana haber verdim."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Şakik İbnu Utbe
KAYNAK:Müslim, Mesacid 208, (630)
HADİS:İmam Malik (ra)`e ulaştığına göre, Ali İbnu Ebi Talib (ra)`e İbnu Abbas (ra), Ku`an`da zikri geçen "orta namaz"a, (salatu`l-vusta) sabah namazı demişlerdir. (Tirmizi, bu hadisi İbnu Abbas ve İbnu Ömer`den muallak (senetsiz) olarak zikretmiştir.)
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
KAYNAK:Muvatta, Cema`a 28, (1, 137); Tirmizi, Salat 133, (182)
HADİS:Zeyd İbnu Sabit ve Hz. Aişe (ra) "Orta namazı, öğlen namazıdır" derlerdi.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
KAYNAK:Muvatta, Cema`a 27, (1, 139); Tirmizi, Salat 133, (182); Ebu Davud, Salat 5, (411)
HADİS:Ravinin bir hücresi vardı ve içinde hurma bulunuyordu. Buraya bir gulyabani (cin) dadanmış gelip hurmadan alıyordu. Bu durumu Resulullah (sav)`a, açtı. Resulullah (sav) kendisine: "Git, tekrar görecek olursan "Allah`ın adıyla, Resulullah (sav)`a icabet et" dersin" buyurdu. Ebu Eyyub der ki: (Bekledim, tekrar gelince) yakaladım. Ancak, bir daha gelmeyeceğine dair yemin etti, ben de salıverdim.Sonra Resulullah (sav)`la karşılaştığımda Resulullah (sav): "Esirin ne oldu?" diye sordu. Ben: "Bir daha gelmeyeceğine dair yemin etti (ben de bıraktım)" dedim. Resulullah (sav): "O yalan söylemiş, o yalana alışkındır" buyurdu. Ebu Eyyüb, bir başka sefer yine geldiğini, yakalayınca gelmeyeceğine dair yine yemin ettiğini, yemini üzerine salıverdiğini anlatır. Resulullah (sav) tekrar: "Esirin ne oldu?" diye sorar. "Gelmeyeceğine dair yemin edince bıraktım" der. Resulullah (sav): "Yalan söylemiş, o zaten yalana alışkındır" buyurur. Ebu Eyyub (ra) üçüncü sefer yine yakalar ve: "Bu sefer seni bırakmayacağım, mutlaka Resulullah (sav)`a kadar götüreceğim" der. Bunun üzerine cin: "(Dinle beni) sana mühim bir şey hatırlatacağım: Ayet`ü`l-Kürsi var ya, onu evinde oku. O takdirde sana hiç ne şeytan ne başkası yaklaşamaz" der. (Ebu Eyyub yine salar) ve Hz. Peygamber (sav)`e gelir. Resulullah (sav): "Esirin ne oldu?" diye sorar. Olup biteni haber verince: "(Hayret), yalancı olduğu halde bu sefer doğruyu söylemiş" buyurur."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Eyyub el-Ensari
KAYNAK:Tirmizi, Sevabu`l-Kur`an 3, (2883)
HADİS:"Dinde zorlama yoktur" (Bakara 256) ayeti Ensar hakkında inmiştir. Şöyle ki: Medine`de çocuğu yaşamayıp ölen kadınlar, "çocuğum yaşarsa Yahudi dini üzerine yetiştireceğim" diye adakta bulunurdu. Benu Nadir Yahudileri Medine`den sürüldükleri vakit, bunlar arasında Yahudileştirilmiş çok sayıda Ensar çocuğu vardı. Ensariler: "Çocuklarımızı onlara terketmeyiz" dediler. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk: "Dinde zorlama yoktur, artık iman ile küfür apaçık meydana çıkmıştır..." (Bakara) ayetini inzal buyurdu.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Ebu Davud, Cihad 126, (2682)
HADİS:Resulullah (sav) buyurdular ki: "Hz. İbrahim (a.s.)`in şu sözleriyle ifade ettiği şüpheyi yaşamaya biz ondan daha layıkız: "Ey Rabbim ölüleri nasıl dirilteceğini bana göster" demiş, (Allah: "Buna) inanmadın mı yoksa" demiş, o da: "İnandım, fakat kalbimin, (gözümle görerek) yatışması için (istedim, diye) söylemiştir (Bakara, 260). Allah, Lut (a.s.)`a rahmetini bol kılsın, aslında o çok muhkem bir kaleye sığınmıştı. Eğer, Hz. Yusuf (a.s.)`un kaldığı müddetçe hapiste ben kalsaydım, davete icabet ederdim."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Hüreyre
KAYNAK:Buhari, Enbiya 11, 15, 19, Tefsir, Yusuf 5, Tazir 9; Müslim, İman 238, (151), Fedail 152, (151); Tirmizi, Tefsir, Yusuf 12, (3115)
HADİS:Tirmizi`nin bir rivayetinde Hz. Yusuf`la ilgili olarak Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Kerim oğlu Kerim oğlu Kerim oğlu Kerim; İbrahimoğlu İshakoğlu Yakuboğlu Yusuftur. Ve ilave etti: "Şayet, hapiste onun yerine ben yatmış olsaydım da, sonunda bana elçi gelseydi, çıkma hususunda hemen cevap verirdim." Resulullah (sav) arkadan şu ayeti okudu: "Kendisine elçi gelince, "Efendine dön de ellerini kesen o kadınların zoru neydi kendisine sor" dedi. Resulullah (sav) devamla şunu söyledi: "Allah Teala`nın rahmeti Lut`a olsun, o aslında çok sağlam bir kaleye sığınmışta Allah ondan sonra, her peygamberi kavminden kalabalık bir cemaat içinde gönderdi."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Yusuf, (3115)
HADİS:Ömer İbnu`l-Hattab (ra) Resulullah (sav)`ın ashabına sordu: "Şu ayet kimin hakkında nazil olmuştur? "Sizden herhangi biri arzu eder mi ki, hurmalardan, üzümlerden kendisinin bir bahçesi olsun, altında ırmaklar aksın, orada kendisinin her çeşit meyveleri bulunsun. Fakat ona ihtiyarlık çöksün, aciz ve küçük çocukları da olsun, derken o bahçeye içinde bir ateş bulunan bir bora isabet etsin de o, yanıversin?" (Bakara, 266). Cemaat: "Allah ve Resulü daha iyi bilir" cevabını verdi. Hz. Ömer (ra) bu cevaba kızdı ve: "Biliyoruz veya bilmiyoruz" deyin dedi.Bunun üzerine İbnu Abbas (sav): "Bu hususta içimden bir şeyler geçiyor ey müminlerin emiri" dedi. Hz. Ömer (ra) ona: "Ey kardeşimin oğlu söyle onu, kendini küçük görme" dedi. İbnu Abbas: "Bu, bir iş için misal olarak verilmiştir" deyince Hz. Ömer: "Hangi iş için?" diye tekrar etti. İbnu Abbas da: "Zengin bir kimsenin işi için, öyle ki bu zengin Allah`a da kulluk ve itaatini yerine getiriyordu. Sonra Allah ona şeytanı gönderdi. (Zengin onun iğvasına kapılarak günahlar işledi ve sonunda bütün (salih) amellerini batırdı."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Ubeyd İbnu Umayr
KAYNAK:Buhari, Tefsir,Bakara 47
HADİS:Ravinin bir hücresi vardı ve içinde hurma bulunuyordu. Buraya bir gulyabani (cin) dadanmış gelip hurmadan alıyordu. Bu durumu Resulullah (sav)`a, açtı. Resulullah (sav) kendisine: "Git, tekrar görecek olursan "Allah`ın adıyla, Resulullah (sav)`a icabet et" dersin" buyurdu. Ebu Eyyub der ki: (Bekledim, tekrar gelince) yakaladım. Ancak, bir daha gelmeyeceğine dair yemin etti, ben de salıverdim.Sonra Resulullah (sav)`la karşılaştığımda Resulullah (sav): "Esirin ne oldu?" diye sordu. Ben: "Bir daha gelmeyeceğine dair yemin etti (ben de bıraktım)" dedim. Resulullah (sav): "O yalan söylemiş, o yalana alışkındır" buyurdu. Ebu Eyyüb, bir başka sefer yine geldiğini, yakalayınca gelmeyeceğine dair yine yemin ettiğini, yemini üzerine salıverdiğini anlatır. Resulullah (sav) tekrar: "Esirin ne oldu?" diye sorar. "Gelmeyeceğine dair yemin edince bıraktım" der. Resulullah (sav): "Yalan söylemiş, o zaten yalana alışkındır" buyurur. Ebu Eyyub (ra) üçüncü sefer yine yakalar ve: "Bu sefer seni bırakmayacağım, mutlaka Resulullah (sav)`a kadar götüreceğim" der. Bunun üzerine cin: "(Dinle beni) sana mühim bir şey hatırlatacağım: Ayet`ü`l-Kürsi var ya, onu evinde oku. O takdirde sana hiç ne şeytan ne başkası yaklaşamaz" der. (Ebu Eyyub yine salar) ve Hz. Peygamber (sav)`e gelir. Resulullah (sav): "Esirin ne oldu?" diye sorar. Olup biteni haber verince: "(Hayret), yalancı olduğu halde bu sefer doğruyu söylemiş" buyurur."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Eyyub el-Ensari
KAYNAK:Tirmizi, Sevabu`l-Kur`an 3, (2883)
HADİS:"Dinde zorlama yoktur" (Bakara 256) ayeti Ensar hakkında inmiştir. Şöyle ki: Medine`de çocuğu yaşamayıp ölen kadınlar, "çocuğum yaşarsa Yahudi dini üzerine yetiştireceğim" diye adakta bulunurdu. Benu Nadir Yahudileri Medine`den sürüldükleri vakit, bunlar arasında Yahudileştirilmiş çok sayıda Ensar çocuğu vardı. Ensariler: "Çocuklarımızı onlara terketmeyiz" dediler. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk: "Dinde zorlama yoktur, artık iman ile küfür apaçık meydana çıkmıştır..." (Bakara) ayetini inzal buyurdu.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Ebu Davud, Cihad 126, (2682)
HADİS:Resulullah (sav) buyurdular ki: "Hz. İbrahim (a.s.)`in şu sözleriyle ifade ettiği şüpheyi yaşamaya biz ondan daha layıkız: "Ey Rabbim ölüleri nasıl dirilteceğini bana göster" demiş, (Allah: "Buna) inanmadın mı yoksa" demiş, o da: "İnandım, fakat kalbimin, (gözümle görerek) yatışması için (istedim, diye) söylemiştir (Bakara, 260). Allah, Lut (a.s.)`a rahmetini bol kılsın, aslında o çok muhkem bir kaleye sığınmıştı. Eğer, Hz. Yusuf (a.s.)`un kaldığı müddetçe hapiste ben kalsaydım, davete icabet ederdim."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Hüreyre
KAYNAK:Buhari, Enbiya 11, 15, 19, Tefsir, Yusuf 5, Tazir 9; Müslim, İman 238, (151), Fedail 152, (151); Tirmizi, Tefsir, Yusuf 12, (3115)
HADİS:Tirmizi`nin bir rivayetinde Hz. Yusuf`la ilgili olarak Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Kerim oğlu Kerim oğlu Kerim oğlu Kerim; İbrahimoğlu İshakoğlu Yakuboğlu Yusuftur. Ve ilave etti: "Şayet, hapiste onun yerine ben yatmış olsaydım da, sonunda bana elçi gelseydi, çıkma hususunda hemen cevap verirdim." Resulullah (sav) arkadan şu ayeti okudu: "Kendisine elçi gelince, "Efendine dön de ellerini kesen o kadınların zoru neydi kendisine sor" dedi. Resulullah (sav) devamla şunu söyledi: "Allah Teala`nın rahmeti Lut`a olsun, o aslında çok sağlam bir kaleye sığınmışta Allah ondan sonra, her peygamberi kavminden kalabalık bir cemaat içinde gönderdi."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Yusuf, (3115)
HADİS:Ömer İbnu`l-Hattab (ra) Resulullah (sav)`ın ashabına sordu: "Şu ayet kimin hakkında nazil olmuştur? "Sizden herhangi biri arzu eder mi ki, hurmalardan, üzümlerden kendisinin bir bahçesi olsun, altında ırmaklar aksın, orada kendisinin her çeşit meyveleri bulunsun. Fakat ona ihtiyarlık çöksün, aciz ve küçük çocukları da olsun, derken o bahçeye içinde bir ateş bulunan bir bora isabet etsin de o, yanıversin?" (Bakara, 266). Cemaat: "Allah ve Resulü daha iyi bilir" cevabını verdi. Hz. Ömer (ra) bu cevaba kızdı ve: "Biliyoruz veya bilmiyoruz" deyin dedi.Bunun üzerine İbnu Abbas (sav): "Bu hususta içimden bir şeyler geçiyor ey müminlerin emiri" dedi. Hz. Ömer (ra) ona: "Ey kardeşimin oğlu söyle onu, kendini küçük görme" dedi. İbnu Abbas: "Bu, bir iş için misal olarak verilmiştir" deyince Hz. Ömer: "Hangi iş için?" diye tekrar etti. İbnu Abbas da: "Zengin bir kimsenin işi için, öyle ki bu zengin Allah`a da kulluk ve itaatini yerine getiriyordu. Sonra Allah ona şeytanı gönderdi. (Zengin onun iğvasına kapılarak günahlar işledi ve sonunda bütün (salih) amellerini batırdı."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Bakara Suresi
RAVİ: Hz.Ubeyd İbnu Umayr
KAYNAK:Buhari, Tefsir,Bakara 47
HADİS:Resulullah (sav) şu mealdeki ayeti okudu: "(Habibim) Sana Kitab`ı indiren O`dur. Ondan bir kısım ayetler muhkemdir ki bunlar Kitab`ın anası (temeli)dir. Diğer bir kısmı da müteşabihlerdir. İşte kalblerinde eğrilik bulunanlar sırf fitne aramak (ötekini berikini saptırmak) ve (kendi arzularına göre) onun te`viline yeltenmek için onun müteşabih olanına tabi olurlar. Halbuki onun te`vilini Allah`dan başkası bilmez, ilimde yüksek gayeye erenler ise; "Biz ona inandık, hepsi Rabbimiz katındadır" derler. (Bunları) salim akıllılardan başkası iyice düşünmez." Resulullah (sav) ayetin okunmasını tamamlayınca bana şunu söyledi: "Kur`an`ın müteşabih ayetlerine tabi olanları gördüğünüz vakit bilin ki onlar Allah`ın ayette haber verdiği kimselerdir, onlardan sakının."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Al-i İmran Suresi
RAVİ: Hz.Aişe
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Al-i İmran 1; Müslim, İlim 1, (2665); Tirmizi, Tefsir, Al-i İmran (2996); Ebu Davud, Sünne 2, (4598)
HADİS:Bir adam gelerek, İbnu Abbas (ra)`a "Ben Kur`an`da bazı ayetler görüyorum onlar bana aralarında ihtilaflı geliyor" dedi. İbnu Abbas (ra): "Nelermiş onlar?" diye sorunca adam şu ayetleri okudu: "Sur`a üflendiği zaman, aralarında o gün (böbürlenecekleri) soyları sopları olmadığı gibi, (birbirlerinin halini) de soramazlar" (Mü`minun, 101). Halbuki şu ayet de var: "Birbirlerine dönüp soruşurlar" (Saffat, 27). Bir ayette şöyle denir: "O gün inkar edip peygambere baş kaldırmış olanlar, yerle bir olmayı ne kadar isterler ve Allah`tan bir söz gizleyemezler" (Nisa, 42). Halbuki şu ayet var: "Sonra, Rabbimiz Allah`a and olsun ki bizler puta tapanlar değildik, demekten başka çare bulamazlar" (En`am, 23). Naziat suresinde: "Ey inkarcılar! Sizi yaratmak mı daha zordur, yoksa göğü yaratmak mı? Ki onu Allah bina edip yükseltmiş ve ona şekil vermiştir. Gecesini karanlık yapmış, gündüzümü aydınlatmıştır. Ardından yeri düzenlemiştir" (27-30) buyuruyor. Burada göğün yaratılışı yerin yaratılışından öncedir. Halbuki şu ayette yerin yaratılışı göğün yaratılışından öncedir: "Ey Muhammed onlara de ki: "Siz yeri iki günde yaratanı mı inkar ediyor ve O`na eşler koşuyorsunuz! O alemlerin Habbedir. O yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdi, onu bereketli kıldı. Arayanlar için yeryüzünde gıdalarım normal olarak dört gün (dört mevsim) içinde yetiştirmesi kanununu koydu. Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi. Ona ve yeryüzüne "İsteyerek veya istemeyerek buyruğuma gelin"dedi, ikisi de: "İsteyerek geldik" dediler (Fussilet, 9-11). Kur`an`da: "Allah affedici, merhametli oldu", "Allah aziz ve hakim oldu", "Allah işitici ve görücü oldu" denmektedir. Sanki, Allah eskiden böyle olmuş bitmiş gibi ifade edilmektedir." İbnu Abbas (ra) şu cevabı verdi: "Sur`a ilk üflemede onların aralarında hiçbir bağ olamaz, Allah`ın diledikleri dışında herkes gökte olsun yerde olsun bu ilk üflemede baygın düşer, işte bu baygınlık anında bağ da yok, hal hatır sorma da yok. Sonra ikinci üfleme var. Bu üflemede birbirlerine gelip soruşurlar." İbnu Abbas devam etti: ".,,Rabbimiz Allah`a and olsun ki biz puta tapanlar değildik" ayeti ile; "..Allah`tan bir şey gizleyemezler" ayetine gelince: "Allah Teala ihlas sahiplerinin günahlarını affeder. Bunun üzerine müşrikler: "Gelin biz de: "Müşrik değildik" diyelim" derler. Allah da onların ağızlarını mühürler. Vücudlarındaki her bir uzuv yaptığı işleri söyler. O sırada, Allah`ın hiçbir sözü gizlemediği bilinir. O`nun yanında: "İnkar edenler: "Keşke Müslüman olsaydık" temennisinde bulunacaklardır" (Hicr, 2). Diğer soruna gelince: Allah yeri iki günde yarattı. Sonra göğe yöneldi, başka iki günde de onu yedi kat olarak tanzim etti, sonra diğer iki günde arzı düzenledi yani yaydı, arzdan su ve otlak çıkardı. Arzda dağlar, ağaçlar, tepeler ve arzla sema arasında bulunan şeyleri yarattı. Bunu Cenab-ı Hakk: "Ardından yeri düzenlemiştir" (Naziat, 30) kelam-ı şerifleriyle ifade buyurmaktadır. Böylece arz ve içindekiler dört günde yaratılmış olmaktadır. Semavat da iki günde yaratılmış olmaktadır. "Allah affedici, merhametli oldu" kelamına gelince, Allah kendisini bu şekilde isimlemiştir, yani O hep böyle olmuştur ve böyle olacaktır. Allah her ne irade buyurdu ise irade buyurduğu şey mutlaka olmuştur. Yazık sana, Kur`an (ayetleri) sana ihtilaflı gelmemeli. Çünkü onun tamamı Aziz ve Celil olan Allah`tandır."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Al-i İmran Suresi
RAVİ: Hz.Said İbnu Cübeyr
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Ha-Mim, Secde (Fussilet) 1
HADİS:Resulullah (sav), Bedir savaşında Kureyş`i yendikten sonra Medine`ye döndüğü zaman Yahudileri toplayarak onlara: "Kureyş`in başına gelen musibet size de gelmeden Müslüman olun" dedi. Onlar cevaben: "Ey Muhammed, Kureyş`ten savaşmasını bilmeyen toy bir grubu mağlub etmen sakın seni aldatmasın. Şayet bizimle savaşacak olursan bizim kimler olduğumuzu öğrenecek ve bizim gibisiyle hiç karşılaşmadığını anlayacaksın!" dediler. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "(Habibim), O (Yahudi) kafirlerine de ki: Yakında mağlub olacaksınız ve (toptan) cehenneme sürüleceksiniz. O, ne kötü yataktır, (Bedir muharebesinde) karşılaşan iki grub hakkında sizin için muhakkak bir ibret vardı. (Onlardan) bir grub Allah yolunda dövüşüyordu, diğeri ise kafirdi" (Al-i İmran, 12-13).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Al-i İmran Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Ebu Davud, Harac 22 (3001)
HADİS:Resulullah (sav) buyurdular ki: "Her peygamberin peygamberlerden dostları vardır. Benim dostum, ceddim ve Rabbimin halili olan İbrahim`dir." Resulullah (sav) sonra şu ayeti tilavet buyurdular: "Gerçekten, insanlardan İbrahim`e en yakın olanı her halde (zamanında) ona tabi olanlarla şu peygamber ve (şu) iman edenlerdir. Allah da o iman edenlerin yaridir" (Al-i İmran, 68).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Al-i İmran Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Mesud
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Al-i İmran (2998)
HADİS:"...İbrahim`in ailesi ve İmran`ın ailesi..." (Al-i İmran, 33) ayeti hakkında: "Onlar, İbrahim`in neslinden, İmran`ın neslinden, Yasin`in neslinden ve Muhammed`in neslinden iman eden kimselerdir." Allah Teala hazretleri şöyle buyuruyor: "Gerçekten, insanlardan İbrahim`e en yakın olanı her halde (zamanında) ona tabi olanlarla şu peygamber ve (şu) iman edenlerdir. Allah da o iman edenlerin yaridir" (Al-i İmran, 68) demiştir. Bu hadisi Buhari, muallak (senetsiz) olarak tahric etmiştir (Enbiya, 44).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Al-i İmran Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
HADİS:Resulullah (sav) şu mealdeki ayeti okudu: "(Habibim) Sana Kitab`ı indiren O`dur. Ondan bir kısım ayetler muhkemdir ki bunlar Kitab`ın anası (temeli)dir. Diğer bir kısmı da müteşabihlerdir. İşte kalblerinde eğrilik bulunanlar sırf fitne aramak (ötekini berikini saptırmak) ve (kendi arzularına göre) onun te`viline yeltenmek için onun müteşabih olanına tabi olurlar. Halbuki onun te`vilini Allah`dan başkası bilmez, ilimde yüksek gayeye erenler ise; "Biz ona inandık, hepsi Rabbimiz katındadır" derler. (Bunları) salim akıllılardan başkası iyice düşünmez." Resulullah (sav) ayetin okunmasını tamamlayınca bana şunu söyledi: "Kur`an`ın müteşabih ayetlerine tabi olanları gördüğünüz vakit bilin ki onlar Allah`ın ayette haber verdiği kimselerdir, onlardan sakının."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Al-i İmran Suresi
RAVİ: Hz.Aişe
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Al-i İmran 1; Müslim, İlim 1, (2665); Tirmizi, Tefsir, Al-i İmran (2996); Ebu Davud, Sünne 2, (4598)
HADİS:Bir adam gelerek, İbnu Abbas (ra)`a "Ben Kur`an`da bazı ayetler görüyorum onlar bana aralarında ihtilaflı geliyor" dedi. İbnu Abbas (ra): "Nelermiş onlar?" diye sorunca adam şu ayetleri okudu: "Sur`a üflendiği zaman, aralarında o gün (böbürlenecekleri) soyları sopları olmadığı gibi, (birbirlerinin halini) de soramazlar" (Mü`minun, 101). Halbuki şu ayet de var: "Birbirlerine dönüp soruşurlar" (Saffat, 27). Bir ayette şöyle denir: "O gün inkar edip peygambere baş kaldırmış olanlar, yerle bir olmayı ne kadar isterler ve Allah`tan bir söz gizleyemezler" (Nisa, 42). Halbuki şu ayet var: "Sonra, Rabbimiz Allah`a and olsun ki bizler puta tapanlar değildik, demekten başka çare bulamazlar" (En`am, 23). Naziat suresinde: "Ey inkarcılar! Sizi yaratmak mı daha zordur, yoksa göğü yaratmak mı? Ki onu Allah bina edip yükseltmiş ve ona şekil vermiştir. Gecesini karanlık yapmış, gündüzümü aydınlatmıştır. Ardından yeri düzenlemiştir" (27-30) buyuruyor. Burada göğün yaratılışı yerin yaratılışından öncedir. Halbuki şu ayette yerin yaratılışı göğün yaratılışından öncedir: "Ey Muhammed onlara de ki: "Siz yeri iki günde yaratanı mı inkar ediyor ve O`na eşler koşuyorsunuz! O alemlerin Habbedir. O yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdi, onu bereketli kıldı. Arayanlar için yeryüzünde gıdalarım normal olarak dört gün (dört mevsim) içinde yetiştirmesi kanununu koydu. Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi. Ona ve yeryüzüne "İsteyerek veya istemeyerek buyruğuma gelin"dedi, ikisi de: "İsteyerek geldik" dediler (Fussilet, 9-11). Kur`an`da: "Allah affedici, merhametli oldu", "Allah aziz ve hakim oldu", "Allah işitici ve görücü oldu" denmektedir. Sanki, Allah eskiden böyle olmuş bitmiş gibi ifade edilmektedir." İbnu Abbas (ra) şu cevabı verdi: "Sur`a ilk üflemede onların aralarında hiçbir bağ olamaz, Allah`ın diledikleri dışında herkes gökte olsun yerde olsun bu ilk üflemede baygın düşer, işte bu baygınlık anında bağ da yok, hal hatır sorma da yok. Sonra ikinci üfleme var. Bu üflemede birbirlerine gelip soruşurlar." İbnu Abbas devam etti: ".,,Rabbimiz Allah`a and olsun ki biz puta tapanlar değildik" ayeti ile; "..Allah`tan bir şey gizleyemezler" ayetine gelince: "Allah Teala ihlas sahiplerinin günahlarını affeder. Bunun üzerine müşrikler: "Gelin biz de: "Müşrik değildik" diyelim" derler. Allah da onların ağızlarını mühürler. Vücudlarındaki her bir uzuv yaptığı işleri söyler. O sırada, Allah`ın hiçbir sözü gizlemediği bilinir. O`nun yanında: "İnkar edenler: "Keşke Müslüman olsaydık" temennisinde bulunacaklardır" (Hicr, 2). Diğer soruna gelince: Allah yeri iki günde yarattı. Sonra göğe yöneldi, başka iki günde de onu yedi kat olarak tanzim etti, sonra diğer iki günde arzı düzenledi yani yaydı, arzdan su ve otlak çıkardı. Arzda dağlar, ağaçlar, tepeler ve arzla sema arasında bulunan şeyleri yarattı. Bunu Cenab-ı Hakk: "Ardından yeri düzenlemiştir" (Naziat, 30) kelam-ı şerifleriyle ifade buyurmaktadır. Böylece arz ve içindekiler dört günde yaratılmış olmaktadır. Semavat da iki günde yaratılmış olmaktadır. "Allah affedici, merhametli oldu" kelamına gelince, Allah kendisini bu şekilde isimlemiştir, yani O hep böyle olmuştur ve böyle olacaktır. Allah her ne irade buyurdu ise irade buyurduğu şey mutlaka olmuştur. Yazık sana, Kur`an (ayetleri) sana ihtilaflı gelmemeli. Çünkü onun tamamı Aziz ve Celil olan Allah`tandır."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Al-i İmran Suresi
RAVİ: Hz.Said İbnu Cübeyr
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Ha-Mim, Secde (Fussilet) 1
HADİS:Resulullah (sav), Bedir savaşında Kureyş`i yendikten sonra Medine`ye döndüğü zaman Yahudileri toplayarak onlara: "Kureyş`in başına gelen musibet size de gelmeden Müslüman olun" dedi. Onlar cevaben: "Ey Muhammed, Kureyş`ten savaşmasını bilmeyen toy bir grubu mağlub etmen sakın seni aldatmasın. Şayet bizimle savaşacak olursan bizim kimler olduğumuzu öğrenecek ve bizim gibisiyle hiç karşılaşmadığını anlayacaksın!" dediler. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "(Habibim), O (Yahudi) kafirlerine de ki: Yakında mağlub olacaksınız ve (toptan) cehenneme sürüleceksiniz. O, ne kötü yataktır, (Bedir muharebesinde) karşılaşan iki grub hakkında sizin için muhakkak bir ibret vardı. (Onlardan) bir grub Allah yolunda dövüşüyordu, diğeri ise kafirdi" (Al-i İmran, 12-13).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Al-i İmran Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Ebu Davud, Harac 22 (3001)
HADİS:Resulullah (sav) buyurdular ki: "Her peygamberin peygamberlerden dostları vardır. Benim dostum, ceddim ve Rabbimin halili olan İbrahim`dir." Resulullah (sav) sonra şu ayeti tilavet buyurdular: "Gerçekten, insanlardan İbrahim`e en yakın olanı her halde (zamanında) ona tabi olanlarla şu peygamber ve (şu) iman edenlerdir. Allah da o iman edenlerin yaridir" (Al-i İmran, 68).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Al-i İmran Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Mesud
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Al-i İmran (2998)
HADİS:"...İbrahim`in ailesi ve İmran`ın ailesi..." (Al-i İmran, 33) ayeti hakkında: "Onlar, İbrahim`in neslinden, İmran`ın neslinden, Yasin`in neslinden ve Muhammed`in neslinden iman eden kimselerdir." Allah Teala hazretleri şöyle buyuruyor: "Gerçekten, insanlardan İbrahim`e en yakın olanı her halde (zamanında) ona tabi olanlarla şu peygamber ve (şu) iman edenlerdir. Allah da o iman edenlerin yaridir" (Al-i İmran, 68) demiştir. Bu hadisi Buhari, muallak (senetsiz) olarak tahric etmiştir (Enbiya, 44).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Al-i İmran Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
HADİS:Ravinin babası ve ceddi tarikiyle anlattığına göre, Resulullah (sav)`ın "Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz" (Al-i İmran, 110) ayeti hakkında şunu söylediğini işitti: "Siz yetmiş ümmeti yetmişe tamamlayan sonuncu ümmetsiniz. Siz onların en hayırlısı ve Allah yanında en değerli olanısınız."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Al-i İmran Suresi
RAVİ: Hz.Behz İbnu Hakim İbni Muaviye İbni Hayde el-Kuşeyri
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Al-i İmran (3004); İbnu Mace, Zühd 34, (4288)
HADİS:"Rabb`e kul olun (kunu Rabbaniyyin)" (Al-i İmran, 79) ayetiyle "Hakimler, fakihler olun" denmek istenmiştir" buyurmuştur. Buhari, bu hadisi bab başlığında kaydetmiştir (İlm 10)
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Al-i İmran Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Buhari, İlm 10
HADİS:Şu ayet bizim hakkımızda indi: "O zaman içinizden iki zümre za`f göster(mek iste)mişdi. Halbuki onların yardımcısı Allah`tı. Mü`minler ancak Allah`a güvenip dayanmalılar." (Al-i İmran, 122). Hz. Cabir devamla şu açıklamayı yaptı: "Biz iki zümreydik: Bir zümre Benü Harise, diğeri Benü Seleme. Ayette: "Allah onların yardımcısıdır" dendiği için bu ayet hakkımızda inmemiş olsaydı sevinmezdim,"
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Al-i İmran Suresi
RAVİ: Hz.Cabir İbnu Abdullah el-Ensari
KAYNAK:Buhari, Megazi 18, Tefsir, Al-i İmran 8; Müslim, Fedailu`s-Sahabe 171, (2505)
HADİS:Resulullah (sav) Safvan İbnu Umeyye, Süheyl İbnu Amr ve el-Haris İbnu Hişam`a beddua ediyordu. Bunun üzerine şu ayet indi: "Allah`ın, onların tövbelerini kabul veya onlara azab etmesi işiyle senin bir ilişiğin yoktur; çünkü onlar zalimlerdir" (Al-i İmran, 128).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Al-i İmran Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Ömer
KAYNAK:Buhari, Megazi 21, Tefsir, Al-i İmran 9; Tirmizi, Tefsir, Al-i İmran (3007, 3008); Nesai, Salat 121, (2, 203)
HADİS:Tirmizi`de geldiği üzere Resulullah (sav) Uhud günü şöyle demiştir: "Ey Allahım, Ebü Süfyan`a lanet et! Ey Allahım, el-Haris İbnu Hişam`a lanet et! Ey Allahım, Saffan İbnu Umeyye`ye lanet eti" Bunun üzerine: "Allah`ın onların tevbelerini kabul veya onlara azab etmesi işiyle senin bir ilişiğin yoktur, çünkü onlar zalimlerdir" (Al-i İmran, 128) mealindeki ayet indi.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Al-i İmran Suresi
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Al-i İmran (3007)
HADİS:Ravinin babası ve ceddi tarikiyle anlattığına göre, Resulullah (sav)`ın "Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz" (Al-i İmran, 110) ayeti hakkında şunu söylediğini işitti: "Siz yetmiş ümmeti yetmişe tamamlayan sonuncu ümmetsiniz. Siz onların en hayırlısı ve Allah yanında en değerli olanısınız."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Al-i İmran Suresi
RAVİ: Hz.Behz İbnu Hakim İbni Muaviye İbni Hayde el-Kuşeyri
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Al-i İmran (3004); İbnu Mace, Zühd 34, (4288)
HADİS:"Rabb`e kul olun (kunu Rabbaniyyin)" (Al-i İmran, 79) ayetiyle "Hakimler, fakihler olun" denmek istenmiştir" buyurmuştur. Buhari, bu hadisi bab başlığında kaydetmiştir (İlm 10)
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Al-i İmran Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Buhari, İlm 10
HADİS:Şu ayet bizim hakkımızda indi: "O zaman içinizden iki zümre za`f göster(mek iste)mişdi. Halbuki onların yardımcısı Allah`tı. Mü`minler ancak Allah`a güvenip dayanmalılar." (Al-i İmran, 122). Hz. Cabir devamla şu açıklamayı yaptı: "Biz iki zümreydik: Bir zümre Benü Harise, diğeri Benü Seleme. Ayette: "Allah onların yardımcısıdır" dendiği için bu ayet hakkımızda inmemiş olsaydı sevinmezdim,"
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Al-i İmran Suresi
RAVİ: Hz.Cabir İbnu Abdullah el-Ensari
KAYNAK:Buhari, Megazi 18, Tefsir, Al-i İmran 8; Müslim, Fedailu`s-Sahabe 171, (2505)
HADİS:Resulullah (sav) Safvan İbnu Umeyye, Süheyl İbnu Amr ve el-Haris İbnu Hişam`a beddua ediyordu. Bunun üzerine şu ayet indi: "Allah`ın, onların tövbelerini kabul veya onlara azab etmesi işiyle senin bir ilişiğin yoktur; çünkü onlar zalimlerdir" (Al-i İmran, 128).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Al-i İmran Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Ömer
KAYNAK:Buhari, Megazi 21, Tefsir, Al-i İmran 9; Tirmizi, Tefsir, Al-i İmran (3007, 3008); Nesai, Salat 121, (2, 203)
HADİS:Tirmizi`de geldiği üzere Resulullah (sav) Uhud günü şöyle demiştir: "Ey Allahım, Ebü Süfyan`a lanet et! Ey Allahım, el-Haris İbnu Hişam`a lanet et! Ey Allahım, Saffan İbnu Umeyye`ye lanet eti" Bunun üzerine: "Allah`ın onların tevbelerini kabul veya onlara azab etmesi işiyle senin bir ilişiğin yoktur, çünkü onlar zalimlerdir" (Al-i İmran, 128) mealindeki ayet indi.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Al-i İmran Suresi
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Al-i İmran (3007)
HADİS:Emevi halifesi Mervan kapıcısına: "Ey Rafi! İbnu Abbas (ra)`a git ve de ki: "Eğer bizden herkes, ettiği ile sevinmesinden ve yapmadığı şeyle de övülmekten hoşlanmasından dolayı azab görecekse, toptan hep azaba maruz kalacağız demektir." İbnu Abbas (ra) kendisine bu söylenince şöyle dedi: "O ayetten size ne? O ayet, Ehl-i Kitap hakkında inmiştir." Sonra şu ayeti okudu: "Allah kitap verilenlerden, onu insanlara açıklayacaksınız ve gizlemeyeceksiniz diye ahid almıştı. Onlar ise, onu arkalarına atıp, az bir değere değiştiler. Alış-verişleri ne kötüdür. Ettiklerine sevinen ve yapmadıklarıyla övülmekten hoşlananların, sakın sakın onların azabtan kurtulacaklarını sanma, elem verici azab onlaradır." (Al-i İmran, 187-188). İbnu Abbas (ra) sözüne devam ederek şu açıklamayı yaptı: "Resulullah (sav) onlara bir husus sordu, gerçeği gizleyip, değişik şekilde yanlış cevap verdiler. Üstelik kendilerine sorduğu hususa verdikleri cevap sebebiyle medhedilmeyi beklediklerini de iş`ar ettiler. Ayrıca sorulan şeyi ona gizlemiş olmalarına da sevindiler."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Al-i İmran Suresi
RAVİ: Hz.Humeyd İbnu Abdirrahman İbnu Avf
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Al-i İmran 16 (6, 51); Müslim, Sıfatu`l-Münafıkin 8, (2778); Tirmizi, Tefsir, Al-i İmran (3018)
HADİS:"İster, amelce iyi, müttaki, isterse amelce kötü, facir kişi olsun, ölüm herkes hakkında hayırlıdır" buyurduktan sonra şu ayeti okudu: "İnkar edenler, kendilerine vermiş olduğumuz mühletin sakın kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz onlara ancak, günahları çoğalsın diye mühlet veriyoruz. Alçaltıcı azab onlaradır" (Al-i İmran, 178). Sonra da şu ayeti okudu: "Fakat Rablerinden sakınanlara, Allah katından ziyafetler bulunan, içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları cennetler vardır. Allah katındaki şeyler iyi olanlar için daha hayırlıdır" (Al-i İmran, 198). (Rezin kaydetmiş fakat, kaynak vermemiştir. Ancak bunu Hakim, el-Müstedrek`te (2, 298) tahric eder.)
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Al-i İmran Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Rezin
HADİS:"Ey Allah`ın Resulü, Allahu Teala`nın kadınları hicretle ilgili olarak zikrettiğini hiç işitmiyorum, niçin?" diye sordum. Bu sorum üzerine şu ayet indi: "Rableri dualarını kabul etti: Birbirinizden meydana gelen sizlerden, erkek olsun, kadın olsun iş yapanın işini boşa çıkarmam. Hicret edenlerin, memleketlerinden çıkanların, yolumda ezaya uğratılanların, savaşan ve öldürülenlerin günahlarını elbette örteceğim. And olsun ki, Allah katında bir nimet olarak, onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Nimetin güzeli Allah katındadır." (Al-i İmran, 195).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Al-i İmran Suresi
RAVİ: Hz.Ümmü Seleme
KAYNAK:Tirmizi, Nisa, (3026)
HADİS:Emevi halifesi Mervan kapıcısına: "Ey Rafi! İbnu Abbas (ra)`a git ve de ki: "Eğer bizden herkes, ettiği ile sevinmesinden ve yapmadığı şeyle de övülmekten hoşlanmasından dolayı azab görecekse, toptan hep azaba maruz kalacağız demektir." İbnu Abbas (ra) kendisine bu söylenince şöyle dedi: "O ayetten size ne? O ayet, Ehl-i Kitap hakkında inmiştir." Sonra şu ayeti okudu: "Allah kitap verilenlerden, onu insanlara açıklayacaksınız ve gizlemeyeceksiniz diye ahid almıştı. Onlar ise, onu arkalarına atıp, az bir değere değiştiler. Alış-verişleri ne kötüdür. Ettiklerine sevinen ve yapmadıklarıyla övülmekten hoşlananların, sakın sakın onların azabtan kurtulacaklarını sanma, elem verici azab onlaradır." (Al-i İmran, 187-188). İbnu Abbas (ra) sözüne devam ederek şu açıklamayı yaptı: "Resulullah (sav) onlara bir husus sordu, gerçeği gizleyip, değişik şekilde yanlış cevap verdiler. Üstelik kendilerine sorduğu hususa verdikleri cevap sebebiyle medhedilmeyi beklediklerini de iş`ar ettiler. Ayrıca sorulan şeyi ona gizlemiş olmalarına da sevindiler."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Al-i İmran Suresi
RAVİ: Hz.Humeyd İbnu Abdirrahman İbnu Avf
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Al-i İmran 16 (6, 51); Müslim, Sıfatu`l-Münafıkin 8, (2778); Tirmizi, Tefsir, Al-i İmran (3018)
HADİS:"İster, amelce iyi, müttaki, isterse amelce kötü, facir kişi olsun, ölüm herkes hakkında hayırlıdır" buyurduktan sonra şu ayeti okudu: "İnkar edenler, kendilerine vermiş olduğumuz mühletin sakın kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz onlara ancak, günahları çoğalsın diye mühlet veriyoruz. Alçaltıcı azab onlaradır" (Al-i İmran, 178). Sonra da şu ayeti okudu: "Fakat Rablerinden sakınanlara, Allah katından ziyafetler bulunan, içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları cennetler vardır. Allah katındaki şeyler iyi olanlar için daha hayırlıdır" (Al-i İmran, 198). (Rezin kaydetmiş fakat, kaynak vermemiştir. Ancak bunu Hakim, el-Müstedrek`te (2, 298) tahric eder.)
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Al-i İmran Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Rezin
HADİS:"Ey Allah`ın Resulü, Allahu Teala`nın kadınları hicretle ilgili olarak zikrettiğini hiç işitmiyorum, niçin?" diye sordum. Bu sorum üzerine şu ayet indi: "Rableri dualarını kabul etti: Birbirinizden meydana gelen sizlerden, erkek olsun, kadın olsun iş yapanın işini boşa çıkarmam. Hicret edenlerin, memleketlerinden çıkanların, yolumda ezaya uğratılanların, savaşan ve öldürülenlerin günahlarını elbette örteceğim. And olsun ki, Allah katında bir nimet olarak, onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Nimetin güzeli Allah katındadır." (Al-i İmran, 195).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Al-i İmran Suresi
RAVİ: Hz.Ümmü Seleme
KAYNAK:Tirmizi, Nisa, (3026)
HADİS:Bir adamın yanında yetime bir kız vardı. Onu kendisine nikahladı. Kızın meyve veren bir hurma ağacı vardı. Kız, o hurma ağacında olsun, adamın başka malında olsun ona ortaktı. Adam kızı kendisi için tutuyor, kıza kendisinden (mehir olarak) bir şey vermiyordu. Bunun üzerine şu ayet indi: "Eğer velisi olduğunuz mal sahibi yetim kızlarla evlenmekle onlara haksızlık yapmaktan korkarsanız, onlarla değil, hoşunuza giden başka kadınlarla iki, üç ve dörde kadar evlenebilirsiniz..." (Nisa, 3)
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.Aişe
KAYNAK:Buhari, Vesaya 21, Tefsir, Nisa 1, 23, Nikah 1, 16, 19, 37, Hiyel 8; Müslim, Tefsir 6, 3018; Ebu Davud, Nikah 13, 2068; Nesai, Nikah 66 (6, 115, 116)
HADİS:Bir rivayette hadis şöyledir: "Yetime kız velisinin terbiyesindedir. Velisi, kızın güzelliğine ve malına tamah etmekte (evlenmek istemekte)dir. Ancak mehrini tam değil, eksik vermeyi düşünmektedir. Böyle veliler, yetimlere, mehri hususunda adaletli davranmadıkça, yetimle evlenmeleri yasaklanmış, başka kadınlarla evlenmeleri emredilmiştir."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.Aişe
HADİS:Yukarıdaki hadis, bir rivayette şöyle gelmiştir: Rahatsızlanmıştım. Tam o sırada yedi kızkardeşim vardı, benim yanımda idiler. Resulullah (sav) yanıma girdiler. Girince ilk iş yüzüme (okuyup) üfledi. Hemen ayıldım. Ayılır ayılmaz: "Ey Allah`ın Resulü, kızkardeşlerim için malımın üçte ikisini vasiyet edeyim mi?" dedim. Bana: "İhsanda bulun!" dedi. Ben: "Öyleyse yarısını?" dedim. Resulullah: "İhsanda bulun" dedi. Sonra beni bıraktı ve çıkarken şöyle dedi: "Bu ağrıdan ölmeyeceksin. Allah Teala kızkardeşlerine vermen gereken miktar hususunda açıklayıcı ayet indirdi. Onları hissesini üçte iki kıldık." Cabir (ra) şu ayet benim hakkımda indi derdi: "Senden fetva isterler, de ki Allah size ikinci dereceden mirasçılar hakında fetva veriyor..." (Nisa 176)
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.Cabir İbnu Abdullah el-Ensari
HADİS:Bir kadın iki kızıyla gelerek: "Ey Allah`ın Resulü, bu iki kız Sabit İbnu Kays`ın kızlarıdır. Babaları Uhud`da seninle beraber cihad ederken şehid oldu. Kızların amcası, babalarından kalan mallarının ve miraslarının tamamını aldı ve kızlara hiçbir şey bırakmadı. Bu hususta ne dersiniz ey Allah`ın Resulü. Allah`a yemin ederim bunlar malları olmadıkça asla evlenemezler de!" dedi. Resulullah (sav) "Bunlar hakkında Allah hükmeder" cevabını verdi. Arkadan Nisa suresi nazil oldu: "Allah çocuklarınız hakkında erkeğe, iki kızın hissesi kadar tavsiye eder" (Nisa 11). Resulullah (sav) "Bana kadını ve sahibini çağırın!" emretti. Çocukların amcasına: Babalarından kalan malın üçte ikisini kızlara, sekizde birini kızların annesine ver, geriye kalan da senindir" dedi. (Metin Ebu Davud`a aittir)
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.Cabir İbnu Abdullah el-Ensari
KAYNAK:Ebu Davud, Feraiz 4, 2891; Tirmizi, Feraiz, 3, (2093)
HADİS:Resulullah (sav)`a bir vahiy geldiği zaman, vahiy sebebiyle onu bir gam ve keder alır, yüzünün rengi uçardı. Bir gün Cenab-ı Hakk yine vahiy indirmişti ki aynı hal onu sardı. Keder hali açılınca: "(Zina haddiyle ilgili hükmü) benden alın. Allah onlar hakkında yol kıldı (yani çok açık şekilde had beyan etti): Bekar bekarla zina yapmışsa cezası yüz sopa ve bir yıl sürgündür. Dul dulla zina yaparsa yüz sopa ve recm`dir."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.Ubadetu`bnu`s-Samit
KAYNAK:Müslim, Hudud 13, 1690; Ebu Davud, Hudud 23, 4415; Tirmizi, Hudud 8,1434
HADİS:"Ey iman edenler! Kadınlara zorla mirasçı olmaya kalkmanız size helal değildir. Apaçık hayasızlık etmedikçe onlara verdiğinizin bir kısmım alıp götürmeniz için onları sıkıştırmayın..." (Nisa 19) ayeti hakkında şu açıklamayı yaptı: "Cahiliye devrinde bir erkek ölünce, karısı üzerinden en ziyade onun yakınları hak sahibi idiler: Onlardan biri dilerse onunla evlenir, dilerse kadını bir başkasıyla evlendirirlerdi, dilemedikleri takdirde de evlenmesine mani olurlardı. Erkeğin yakınları bu hususta, kadının akrabalarından da çok hak sahibi idiler. Yukandaki ayet bu durumla ilgili olarak indi"
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Nisa 6, İkrah 5; Ebu Davud, Nikah 23, 2089
HADİS:Ebu Davud`da gelen bir diğer rivayetle şöyle denir: "Erkek, akrabasının hanımına varis olur, kadın ölünceye veya mehrini kendisine iade edinceye kadar müşkülat çıkarırdı. Cenab-ı Hakk buna mani oldu ve kadına uygulanan engeli yasakladı."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
KAYNAK:Ebu Davud, Nikah 23 (2090)
HADİS:Yukarıdaki hadis, bir rivayette şöyle gelmiştir: Rahatsızlanmıştım. Tam o sırada yedi kızkardeşim vardı, benim yanımda idiler. Resulullah (sav) yanıma girdiler. Girince ilk iş yüzüme (okuyup) üfledi. Hemen ayıldım. Ayılır ayılmaz: "Ey Allah`ın Resulü, kızkardeşlerim için malımın üçte ikisini vasiyet edeyim mi?" dedim. Bana: "İhsanda bulun!" dedi. Ben: "Öyleyse yarısını?" dedim. Resulullah: "İhsanda bulun" dedi. Sonra beni bıraktı ve çıkarken şöyle dedi: "Bu ağrıdan ölmeyeceksin. Allah Teala kızkardeşlerine vermen gereken miktar hususunda açıklayıcı ayet indirdi. Onları hissesini üçte iki kıldık." Cabir (ra) şu ayet benim hakkımda indi derdi: "Senden fetva isterler, de ki Allah size ikinci dereceden mirasçılar hakında fetva veriyor..." (Nisa 176)
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.Cabir İbnu Abdullah el-Ensari
HADİS:Bir kadın iki kızıyla gelerek: "Ey Allah`ın Resulü, bu iki kız Sabit İbnu Kays`ın kızlarıdır. Babaları Uhud`da seninle beraber cihad ederken şehid oldu. Kızların amcası, babalarından kalan mallarının ve miraslarının tamamını aldı ve kızlara hiçbir şey bırakmadı. Bu hususta ne dersiniz ey Allah`ın Resulü. Allah`a yemin ederim bunlar malları olmadıkça asla evlenemezler de!" dedi. Resulullah (sav) "Bunlar hakkında Allah hükmeder" cevabını verdi. Arkadan Nisa suresi nazil oldu: "Allah çocuklarınız hakkında erkeğe, iki kızın hissesi kadar tavsiye eder" (Nisa 11). Resulullah (sav) "Bana kadını ve sahibini çağırın!" emretti. Çocukların amcasına: Babalarından kalan malın üçte ikisini kızlara, sekizde birini kızların annesine ver, geriye kalan da senindir" dedi. (Metin Ebu Davud`a aittir)
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.Cabir İbnu Abdullah el-Ensari
KAYNAK:Ebu Davud, Feraiz 4, 2891; Tirmizi, Feraiz, 3, (2093)
HADİS:Resulullah (sav)`a bir vahiy geldiği zaman, vahiy sebebiyle onu bir gam ve keder alır, yüzünün rengi uçardı. Bir gün Cenab-ı Hakk yine vahiy indirmişti ki aynı hal onu sardı. Keder hali açılınca: "(Zina haddiyle ilgili hükmü) benden alın. Allah onlar hakkında yol kıldı (yani çok açık şekilde had beyan etti): Bekar bekarla zina yapmışsa cezası yüz sopa ve bir yıl sürgündür. Dul dulla zina yaparsa yüz sopa ve recm`dir."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.Ubadetu`bnu`s-Samit
KAYNAK:Müslim, Hudud 13, 1690; Ebu Davud, Hudud 23, 4415; Tirmizi, Hudud 8,1434
HADİS:"Ey iman edenler! Kadınlara zorla mirasçı olmaya kalkmanız size helal değildir. Apaçık hayasızlık etmedikçe onlara verdiğinizin bir kısmım alıp götürmeniz için onları sıkıştırmayın..." (Nisa 19) ayeti hakkında şu açıklamayı yaptı: "Cahiliye devrinde bir erkek ölünce, karısı üzerinden en ziyade onun yakınları hak sahibi idiler: Onlardan biri dilerse onunla evlenir, dilerse kadını bir başkasıyla evlendirirlerdi, dilemedikleri takdirde de evlenmesine mani olurlardı. Erkeğin yakınları bu hususta, kadının akrabalarından da çok hak sahibi idiler. Yukandaki ayet bu durumla ilgili olarak indi"
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Nisa 6, İkrah 5; Ebu Davud, Nikah 23, 2089
HADİS:Ebu Davud`da gelen bir diğer rivayetle şöyle denir: "Erkek, akrabasının hanımına varis olur, kadın ölünceye veya mehrini kendisine iade edinceye kadar müşkülat çıkarırdı. Cenab-ı Hakk buna mani oldu ve kadına uygulanan engeli yasakladı."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
KAYNAK:Ebu Davud, Nikah 23 (2090)
HADİS:Ümü Sa`d Binti Rebi`ye Kur`an`dan okuyordum. Bu kadın Hz. Ebu Bekir es-Sıddık (ra)`in terbiyesinde yetişen bir yetime idi. Ben Nisa suresinin 33. ayetini "vellezine akadet eymanukum" diye okuyunca müdahele ederek: "Öyle okuma fakat "vellezine akadet eymanukum" diye oku. Bu ayet Hz. Ebu Bekir ve oğlu Abdurrahman hakkında nazil oldu. Oğlu, İslam`ı kabul etmeyince Hz. Ebu Bekir, ona miras bırakmayacağım diye yemin etmişti. Bilahare Abdurrahman Müslüman olunca, Cenab-ı Hakk, mirasdan nasibini ayırması için Hz.Ebu Bekir`e bu ayetle emir buyurdu" dedi. Bir rivayette şu ilave açıklama yapılmıştır: "Abdurrahman`ın İslam`a girişi Müslümanların maddi galebesine kadar gecikti."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.Davud İbnu`l-Husayn
KAYNAK:Ebu Davud, Feraiz 16, (2923)
HADİS:"Allah, şüphesiz zerre kadar haksızlık etmez, zerre kadar iyilik olsa onu kat kat artırır ve yapana büyük ecir verir" ayeti ile ilgili olarak Resulullah (sav)`ın şöyle dediğini rivayet etti: "Allah hiçbir mü`mine, yaptığı tek hayrın bile karşılığını ihmal etmek suretiyle zulümde bulunmaz. Yaptığı her hasenenin karşılığı hem dünyada hem de ahirette kendisine verilir. Kafir ise, yaptığı hayır sebebiyle dünyada öylesine yedirilir ki, ahirete varınca, karşılığı verilecek tek hayrı kalmaz."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.Enes
KAYNAK:Müslim, Sıfatu`l-Münafıkin 56, (2808)
HADİS:İmam Mdlik`e ulaştığına göre, Hz. Ali (ra): "Karı-kocanın arasının açılmasından endişelenirseniz, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin, bunlar düzeltmek isterlerse, Allah onların aralarım buldurur" (Nisa 35) ayetinde temas edilen iki hakem hakkında "karı-kocanın ayrılma veya birleşme kararları bu iki hakemin vereceği hükme kalmıştır" diye beyanda bulunmuştur.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
KAYNAK:Muvatta, Talak 72 (2,584)
HADİS:Amcasından (ra) naklen Hz. Peygamber (sav): "Şerlerinden, serkeşliklerinden yıldığınız kadınlara gelince: Onlara (evvela) öğüt verin, (vazgeçmezlerse) kendilerini yataklarında yalnız bırakın..." (Nisa, 34) ayeti hakkında şunu söylemiştir: "Kadınların serkeşlik etmelerinden yılarsanız yatakta onları yalnız bırakın." Hammad merhum, yatakta yalnız bırakmayı "cinsi teması terketmek" olarak anlamıştır.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Hürre er-Rakkaşi
KAYNAK:Ebu Davud, Nikah 43 (2145)
HADİS:İbnu Avf (ra) bizim için yemek hazırlayarak bizi davet etti, gittik, yemeği yedik. Arkadan şarap ikram etti, içtik. Bu ziyafet şarabın haram edilmesinden önce idi. Şarab beni sarhoş etmişti. Namaz vakti gelince imam olmamı istediler. Namazda Kafirun suresini okudum. Ancak "sizin taptığınıza ben tapmam" diyecek yerde "biz, sizin taptığınıza taparız" şeklinde yanlış okudum. Bunun üzerine: "Ey iman edenler! Sarhoşken, ne dediğinizi bilene kadar, cünubken -yolcu olan müstesna- gusledene kadar namaza yaklaşmayın..." ayeti nazil oldu." (Tirmizi hadisin sahih olduğunu belirtir)
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.Ali
KAYNAK:Ebu Davud, Eşribel, (3671); Tirmizi, Tefsir, Nisa (3029)
HADİS:Ümü Sa`d Binti Rebi`ye Kur`an`dan okuyordum. Bu kadın Hz. Ebu Bekir es-Sıddık (ra)`in terbiyesinde yetişen bir yetime idi. Ben Nisa suresinin 33. ayetini "vellezine akadet eymanukum" diye okuyunca müdahele ederek: "Öyle okuma fakat "vellezine akadet eymanukum" diye oku. Bu ayet Hz. Ebu Bekir ve oğlu Abdurrahman hakkında nazil oldu. Oğlu, İslam`ı kabul etmeyince Hz. Ebu Bekir, ona miras bırakmayacağım diye yemin etmişti. Bilahare Abdurrahman Müslüman olunca, Cenab-ı Hakk, mirasdan nasibini ayırması için Hz.Ebu Bekir`e bu ayetle emir buyurdu" dedi. Bir rivayette şu ilave açıklama yapılmıştır: "Abdurrahman`ın İslam`a girişi Müslümanların maddi galebesine kadar gecikti."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.Davud İbnu`l-Husayn
KAYNAK:Ebu Davud, Feraiz 16, (2923)
HADİS:"Allah, şüphesiz zerre kadar haksızlık etmez, zerre kadar iyilik olsa onu kat kat artırır ve yapana büyük ecir verir" ayeti ile ilgili olarak Resulullah (sav)`ın şöyle dediğini rivayet etti: "Allah hiçbir mü`mine, yaptığı tek hayrın bile karşılığını ihmal etmek suretiyle zulümde bulunmaz. Yaptığı her hasenenin karşılığı hem dünyada hem de ahirette kendisine verilir. Kafir ise, yaptığı hayır sebebiyle dünyada öylesine yedirilir ki, ahirete varınca, karşılığı verilecek tek hayrı kalmaz."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.Enes
KAYNAK:Müslim, Sıfatu`l-Münafıkin 56, (2808)
HADİS:İmam Mdlik`e ulaştığına göre, Hz. Ali (ra): "Karı-kocanın arasının açılmasından endişelenirseniz, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin, bunlar düzeltmek isterlerse, Allah onların aralarım buldurur" (Nisa 35) ayetinde temas edilen iki hakem hakkında "karı-kocanın ayrılma veya birleşme kararları bu iki hakemin vereceği hükme kalmıştır" diye beyanda bulunmuştur.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
KAYNAK:Muvatta, Talak 72 (2,584)
HADİS:Amcasından (ra) naklen Hz. Peygamber (sav): "Şerlerinden, serkeşliklerinden yıldığınız kadınlara gelince: Onlara (evvela) öğüt verin, (vazgeçmezlerse) kendilerini yataklarında yalnız bırakın..." (Nisa, 34) ayeti hakkında şunu söylemiştir: "Kadınların serkeşlik etmelerinden yılarsanız yatakta onları yalnız bırakın." Hammad merhum, yatakta yalnız bırakmayı "cinsi teması terketmek" olarak anlamıştır.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Hürre er-Rakkaşi
KAYNAK:Ebu Davud, Nikah 43 (2145)
HADİS:İbnu Avf (ra) bizim için yemek hazırlayarak bizi davet etti, gittik, yemeği yedik. Arkadan şarap ikram etti, içtik. Bu ziyafet şarabın haram edilmesinden önce idi. Şarab beni sarhoş etmişti. Namaz vakti gelince imam olmamı istediler. Namazda Kafirun suresini okudum. Ancak "sizin taptığınıza ben tapmam" diyecek yerde "biz, sizin taptığınıza taparız" şeklinde yanlış okudum. Bunun üzerine: "Ey iman edenler! Sarhoşken, ne dediğinizi bilene kadar, cünubken -yolcu olan müstesna- gusledene kadar namaza yaklaşmayın..." ayeti nazil oldu." (Tirmizi hadisin sahih olduğunu belirtir)
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.Ali
KAYNAK:Ebu Davud, Eşribel, (3671); Tirmizi, Tefsir, Nisa (3029)
HADİS:Abdurrahman İbnu Avf ve bir kısım arkadaşlar, Mekke`de Hz. Peygamber (sav)`e gelerek şöyle dediler: "Biz müşrik iken izzet ve itibarı olan kimselerdik. Müslüman olduktan sonra zelil duruma düştük. (Müsaade edin müşriklere karşı koyalım). Hz. Peygamber (sav) onlara: "Ben affetmekle emrolundum. Sakın müşriklerle mücadeleye kalkmayın" dedi. Ancak, Medine`ye hicretten sonra Cenab-ı Hakk cihad emretti. Bu sefer onlar durakladılar. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Kendilerine: "Elinizi savaştan çekin, namaz kılın, zekat verin" denenleri görmedin mi? Onlara savaş farz kılındığında, içlerinden bir takımı hemen, insanlardan, Allah`tan korkar gibi hatta daha çok korkarlar ve "Rabbimiz! bize savaşı niçin farz kıldın, bizi yakın bir zamana kadar te`hir edemez miydin?" derler. Ey Muhammed de ki; "Dünya geçimliği azdır, ahiret, Allah`a karşı gelmekten sakınan için hayırlıdır, size zerre kadar zulmedilmez" (Nisa, 77).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Nesai, Cihad 1, (6, 3)
HADİS:Zeyd İbnu Sabit (ra)`i şöyle derken dinledim: "Kim bir mü`mini kasden öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir. Allah ona gazab etmiş, lanetlemiş ve büyük azab hazırlamıştır" (Nisa, 93) ayeti, Furkan süresindeki "Onlar, Allah`ın yanında başka tanrı tutup ona yalvarmazlar. Allah`ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar..." (Furkan 68) ayetinden altı ay kadar sonra nazil oldu." Nesai merhumun bir rivayetinde şu ziyade mevcuttur: "Kim bir mü`mini kasden öldürürse cezası, içinde ebedi kalacağı cehennemdir" ayeti indiği zaman (ayette ifade edilen şiddet sebebiyle) çok korktuk. Bunun üzerine (bize rahatlık getiren) Furkan süresindeki "Onlar, Allah`ın yanında başka tanrı tutup ona yalvarmazlar, Allah`ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar..." ayeti nazil oldu."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.Harice İbnu Zeyd
KAYNAK:Ebu Davud, Fiten 6, (4272); Nesai, Tahrimu`d-Dem 2, (7, 87, 88)
HADİS:İbnu Abbas (ra)`a: "Bir mü`mini kasden öldürenin tevbesi makbul olur mu?" diye sordum da bana "Hayır!" diye cevap verdi. Ben de kendisine, Furkan süresindeki : "Onlar ki Allah`ın yanında başka tanrı tutup ona yalvarmazlar, Allah`ın haram kıldığı cana kıymazlar... Ancak tevbe eden, inanıp, yararlı iş işleyenlerin, işte Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah bağışlar ve merhamet eder" (Furkan, 68-70) ayetini okudum. Bana şu cevabı verdi. "Senin okuduğun ayet Mekke`de nazil olmuştur. Onu Medine`de nazil olan: "Kim bir mü`mini kasden öldürürse, cezası, içinde ebedi kalacağı cehennemdir..." (Nisa, 93) ayeti neshetmiştir."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.Sa`id İbnu Cübeyr
KAYNAK:Buhari, Menakıbu`l-Ensar 29, Tefsir, Nisa 16, Tefsir, Furkan 2, 3, 4; Müslim, Tefsir 16, (3023); Ebu Davud, Fiten 6, (4273, 4274, 4275); Nesai, Tahrimü`d-Dem 2, (7, 85, 86)
HADİS:Şu ayet; "Onlar Allah`ın yanında başka tanrı tutup ona yalvarmazlar, Allah`ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar, zina etmezler. Bunları yapan, günaha girmiş olur. Kıyamet günü azabı kat kat olur, orada alçaltılarak ebedi kalır" (Furkan 68-69) ayeti Mekke`de nazil olduğu zaman müşrikler şöyle dediler: "İslamiyet bize ne bahsediyor? (Hep azab vaad etmekte. Zira) biz Allah`a şirk günahını işledik. Allah`ın haram ettiği cana kıydık,diğer bir çok kötülüklere bulaştık." Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "Ancak tevbe eden, inanıp yararlı iş işleyenler var ya, işte Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah bağışlar ve merhamet eder" (Furkan 70). Bir rivayette şu ziyade var. "Kim İslam`a girer ve onu idrak eder, sonra da katil olursa onun tevbesi kabul olmaz"
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
HADİS:Ebu Davud`dan gelen bir rivayette de şöyle denmektedir: "Kim kasıtlı olarak bir mü`mini öldürürse, onun günahını hiçbir şey ortadan kaldırmaz."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
KAYNAK:Ebu Davud, Fiten 6, 4275
HADİS:Abdurrahman İbnu Avf ve bir kısım arkadaşlar, Mekke`de Hz. Peygamber (sav)`e gelerek şöyle dediler: "Biz müşrik iken izzet ve itibarı olan kimselerdik. Müslüman olduktan sonra zelil duruma düştük. (Müsaade edin müşriklere karşı koyalım). Hz. Peygamber (sav) onlara: "Ben affetmekle emrolundum. Sakın müşriklerle mücadeleye kalkmayın" dedi. Ancak, Medine`ye hicretten sonra Cenab-ı Hakk cihad emretti. Bu sefer onlar durakladılar. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Kendilerine: "Elinizi savaştan çekin, namaz kılın, zekat verin" denenleri görmedin mi? Onlara savaş farz kılındığında, içlerinden bir takımı hemen, insanlardan, Allah`tan korkar gibi hatta daha çok korkarlar ve "Rabbimiz! bize savaşı niçin farz kıldın, bizi yakın bir zamana kadar te`hir edemez miydin?" derler. Ey Muhammed de ki; "Dünya geçimliği azdır, ahiret, Allah`a karşı gelmekten sakınan için hayırlıdır, size zerre kadar zulmedilmez" (Nisa, 77).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Nesai, Cihad 1, (6, 3)
HADİS:Zeyd İbnu Sabit (ra)`i şöyle derken dinledim: "Kim bir mü`mini kasden öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir. Allah ona gazab etmiş, lanetlemiş ve büyük azab hazırlamıştır" (Nisa, 93) ayeti, Furkan süresindeki "Onlar, Allah`ın yanında başka tanrı tutup ona yalvarmazlar. Allah`ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar..." (Furkan 68) ayetinden altı ay kadar sonra nazil oldu." Nesai merhumun bir rivayetinde şu ziyade mevcuttur: "Kim bir mü`mini kasden öldürürse cezası, içinde ebedi kalacağı cehennemdir" ayeti indiği zaman (ayette ifade edilen şiddet sebebiyle) çok korktuk. Bunun üzerine (bize rahatlık getiren) Furkan süresindeki "Onlar, Allah`ın yanında başka tanrı tutup ona yalvarmazlar, Allah`ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar..." ayeti nazil oldu."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.Harice İbnu Zeyd
KAYNAK:Ebu Davud, Fiten 6, (4272); Nesai, Tahrimu`d-Dem 2, (7, 87, 88)
HADİS:İbnu Abbas (ra)`a: "Bir mü`mini kasden öldürenin tevbesi makbul olur mu?" diye sordum da bana "Hayır!" diye cevap verdi. Ben de kendisine, Furkan süresindeki : "Onlar ki Allah`ın yanında başka tanrı tutup ona yalvarmazlar, Allah`ın haram kıldığı cana kıymazlar... Ancak tevbe eden, inanıp, yararlı iş işleyenlerin, işte Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah bağışlar ve merhamet eder" (Furkan, 68-70) ayetini okudum. Bana şu cevabı verdi. "Senin okuduğun ayet Mekke`de nazil olmuştur. Onu Medine`de nazil olan: "Kim bir mü`mini kasden öldürürse, cezası, içinde ebedi kalacağı cehennemdir..." (Nisa, 93) ayeti neshetmiştir."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.Sa`id İbnu Cübeyr
KAYNAK:Buhari, Menakıbu`l-Ensar 29, Tefsir, Nisa 16, Tefsir, Furkan 2, 3, 4; Müslim, Tefsir 16, (3023); Ebu Davud, Fiten 6, (4273, 4274, 4275); Nesai, Tahrimü`d-Dem 2, (7, 85, 86)
HADİS:Şu ayet; "Onlar Allah`ın yanında başka tanrı tutup ona yalvarmazlar, Allah`ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar, zina etmezler. Bunları yapan, günaha girmiş olur. Kıyamet günü azabı kat kat olur, orada alçaltılarak ebedi kalır" (Furkan 68-69) ayeti Mekke`de nazil olduğu zaman müşrikler şöyle dediler: "İslamiyet bize ne bahsediyor? (Hep azab vaad etmekte. Zira) biz Allah`a şirk günahını işledik. Allah`ın haram ettiği cana kıydık,diğer bir çok kötülüklere bulaştık." Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "Ancak tevbe eden, inanıp yararlı iş işleyenler var ya, işte Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah bağışlar ve merhamet eder" (Furkan 70). Bir rivayette şu ziyade var. "Kim İslam`a girer ve onu idrak eder, sonra da katil olursa onun tevbesi kabul olmaz"
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
HADİS:Ebu Davud`dan gelen bir rivayette de şöyle denmektedir: "Kim kasıtlı olarak bir mü`mini öldürürse, onun günahını hiçbir şey ortadan kaldırmaz."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
KAYNAK:Ebu Davud, Fiten 6, 4275
HADİS:"Mü`minlerden özür sahibi olmaksızın (evlerinde) oturanlarla Allah yolunda mallarıyla canlarıyla savaşanlar bir olmaz" (Nisa, 95) ayetini Bedir savaşına katılanlara uygulayarak şöyle demiştir: "Bedir savaşına gitmeyip (evlerinde) oturanlarla ona katılanlar bir olmaz" (Bu rivayet Buhari`ye aittir). Tirmizi`nin rivayetinde şu ziyade var: Bedir Gazvesi olduğu zaman Abdullah İbnu Cahş ve İbnu Ümmi Mektum: "Ey Allah`ın Resulü, biz amayız, bize bir ruhsat var mı?" dediler. Bunun üzerine şu ayet indi: "İnsanlardan özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile, mal ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler birbirine eşit değildir. Allah, mal ve canlarıyla cihad edenleri, mertebece, oturanlardan üstün kılmıştır. Allah hepsine de cenneti vaadetmiştir, ama Allah, cihad edenleri oturanlara, büyük ecirler, dereceler, mağfiret ve rahmetle üstün kılmıştır. Allah bağışlar ve merhamet eder." (Nisa, 95-96).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Buhari, Meğazi 4, Tefsir, Nisa 18; Tirmizi, Tefsir, Nisa, (3035)
HADİS:"Mü`zminlerden oturanlarla Allah yolunda mallarıyla canlarıyla savaşanlar bir olmaz" (Nisa, 95) ayeti nazil olduğu zaman Hz. Peygamber (sav) Zeyd (ra)`i çağırdı. Zeyd bir kürek kemiği ile, ayeti yazmaya geldi. Bu sırada İbnu Mektum gözlerinin ama oluşundan yakınıyordu. Bunun üzerine ayetin devamında özür sahipleri istisna edildi: "Mü`minlerden, özür sahibi olmaksızın (evlerinde) oturanlarla Allah yolunda mallarıyla canlarıyla savaşanlar bir olmaz."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.el-Berd İbnu`l-Azib
KAYNAK:Buhari, Cihad 31, Tefsir, Nisa 18, Fezailu`l-Kur`an 4; Tirmizi, Cihad 1, (1670), Tefsir, Nisa (3034); Nesai, Cihad 4, (6, 10)
HADİS:Etbauttabiin`den Muhammed İbnu Abdirrahman anlatıyor: Abdullah İbnu Zübeyr`in hilafeti sırasında Şamlılara karşı gönderilmek üzere) Medine halkından askeri bir birlik teşkili kararlaştırıldı. Birliğe de yazıldım. Bu esnada İbnu Abbas (ra)`ın azadlısı İkrüne ile karşılaştım, durumu ona anlatmıştım. Bu sefere katılmayı bana şiddetle yasakladı. Sonra da şunu anlattı: "İbnu Abbas (ra) bana haber verdi ki: "Müslümanlardan bir grup (Resulullah (sav) devrinde) müşriklerle beraberdi ve onların sayılarını artırıyorlardı. Müşriklere atılan ok, bazan gelip onlardan birine isabet edip öldürdüğü oluyordu. Kılıç darbeleriyle hayatlarını kaybedenler de vardı. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "Kendilerine yazık edenlerin canlarını melekler aldıkları zaman onlara: "Ne yaptınız bakalım?" deyince, "Biz yeryüzünde zavallı kimselerdik" diyecekler" melekler de: "Allah`ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!" cevabını verecekler, onların varacakları yer cehennemdir. Orası ne kötü dönülecek yerdir" (Nisa, 97).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.Muhammed İbnu Abdirrahman
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Nisa 19, Fiten 12
HADİS:"...Yağmurdan zarar görecekseniz veya hasta olursanız, silahlarınızı bırakmanıza engel yoktur. Fakat bütün ihtiyat tedbirlerini alın..." (Nisa, 102) ayeti "Abdurrahman İbnu Avf (ra) hakkında, o yaralı iken nazil oldu" demiştir.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Nisa 22
HADİS:Ömer İbnu`l-Hattab (ra)`a: Ayet-i kerime`de: "Yeryüzünde sefere çıktığınız zaman, kafirlerin size fenalık yapacağından endişe ederseniz, namazdan kısaltmanızda üzerinize bir vebal yoktur" (Nisa, 101) buyuruluyor. Şimdi ise halk emniyet içerisinde, buna rağmen, sefer halinde niye namaz kasrediliyor (kısaltılıyor)" diye sordum. Bana şu cevabı verdi:"Senin gibi, ben de aynı şekilde merak ederek bu meselede Resulullah (sav)` sormuştum. Bana şu açıklamayı yapmıştı: "Namazın kısaltılması, Allah`ın sizlere yaptığı bir sadakadır. Rabbinizin sadakasını kabul edin."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.Ya`la İbnu Ümeyye
KAYNAK:Müslim, Salatu`l-Müsafirin 4, (686); Tirmizi, Tefsir, Nisa (3037); Ebu Davud, Salat 270, (199); Nesai, Taksiru`s-Salat 1 (3,116)
HADİS:"Mü`minlerden özür sahibi olmaksızın (evlerinde) oturanlarla Allah yolunda mallarıyla canlarıyla savaşanlar bir olmaz" (Nisa, 95) ayetini Bedir savaşına katılanlara uygulayarak şöyle demiştir: "Bedir savaşına gitmeyip (evlerinde) oturanlarla ona katılanlar bir olmaz" (Bu rivayet Buhari`ye aittir). Tirmizi`nin rivayetinde şu ziyade var: Bedir Gazvesi olduğu zaman Abdullah İbnu Cahş ve İbnu Ümmi Mektum: "Ey Allah`ın Resulü, biz amayız, bize bir ruhsat var mı?" dediler. Bunun üzerine şu ayet indi: "İnsanlardan özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile, mal ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler birbirine eşit değildir. Allah, mal ve canlarıyla cihad edenleri, mertebece, oturanlardan üstün kılmıştır. Allah hepsine de cenneti vaadetmiştir, ama Allah, cihad edenleri oturanlara, büyük ecirler, dereceler, mağfiret ve rahmetle üstün kılmıştır. Allah bağışlar ve merhamet eder." (Nisa, 95-96).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Buhari, Meğazi 4, Tefsir, Nisa 18; Tirmizi, Tefsir, Nisa, (3035)
HADİS:"Mü`zminlerden oturanlarla Allah yolunda mallarıyla canlarıyla savaşanlar bir olmaz" (Nisa, 95) ayeti nazil olduğu zaman Hz. Peygamber (sav) Zeyd (ra)`i çağırdı. Zeyd bir kürek kemiği ile, ayeti yazmaya geldi. Bu sırada İbnu Mektum gözlerinin ama oluşundan yakınıyordu. Bunun üzerine ayetin devamında özür sahipleri istisna edildi: "Mü`minlerden, özür sahibi olmaksızın (evlerinde) oturanlarla Allah yolunda mallarıyla canlarıyla savaşanlar bir olmaz."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.el-Berd İbnu`l-Azib
KAYNAK:Buhari, Cihad 31, Tefsir, Nisa 18, Fezailu`l-Kur`an 4; Tirmizi, Cihad 1, (1670), Tefsir, Nisa (3034); Nesai, Cihad 4, (6, 10)
HADİS:Etbauttabiin`den Muhammed İbnu Abdirrahman anlatıyor: Abdullah İbnu Zübeyr`in hilafeti sırasında Şamlılara karşı gönderilmek üzere) Medine halkından askeri bir birlik teşkili kararlaştırıldı. Birliğe de yazıldım. Bu esnada İbnu Abbas (ra)`ın azadlısı İkrüne ile karşılaştım, durumu ona anlatmıştım. Bu sefere katılmayı bana şiddetle yasakladı. Sonra da şunu anlattı: "İbnu Abbas (ra) bana haber verdi ki: "Müslümanlardan bir grup (Resulullah (sav) devrinde) müşriklerle beraberdi ve onların sayılarını artırıyorlardı. Müşriklere atılan ok, bazan gelip onlardan birine isabet edip öldürdüğü oluyordu. Kılıç darbeleriyle hayatlarını kaybedenler de vardı. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "Kendilerine yazık edenlerin canlarını melekler aldıkları zaman onlara: "Ne yaptınız bakalım?" deyince, "Biz yeryüzünde zavallı kimselerdik" diyecekler" melekler de: "Allah`ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!" cevabını verecekler, onların varacakları yer cehennemdir. Orası ne kötü dönülecek yerdir" (Nisa, 97).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.Muhammed İbnu Abdirrahman
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Nisa 19, Fiten 12
HADİS:"...Yağmurdan zarar görecekseniz veya hasta olursanız, silahlarınızı bırakmanıza engel yoktur. Fakat bütün ihtiyat tedbirlerini alın..." (Nisa, 102) ayeti "Abdurrahman İbnu Avf (ra) hakkında, o yaralı iken nazil oldu" demiştir.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Nisa 22
HADİS:Ömer İbnu`l-Hattab (ra)`a: Ayet-i kerime`de: "Yeryüzünde sefere çıktığınız zaman, kafirlerin size fenalık yapacağından endişe ederseniz, namazdan kısaltmanızda üzerinize bir vebal yoktur" (Nisa, 101) buyuruluyor. Şimdi ise halk emniyet içerisinde, buna rağmen, sefer halinde niye namaz kasrediliyor (kısaltılıyor)" diye sordum. Bana şu cevabı verdi:"Senin gibi, ben de aynı şekilde merak ederek bu meselede Resulullah (sav)` sormuştum. Bana şu açıklamayı yapmıştı: "Namazın kısaltılması, Allah`ın sizlere yaptığı bir sadakadır. Rabbinizin sadakasını kabul edin."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.Ya`la İbnu Ümeyye
KAYNAK:Müslim, Salatu`l-Müsafirin 4, (686); Tirmizi, Tefsir, Nisa (3037); Ebu Davud, Salat 270, (199); Nesai, Taksiru`s-Salat 1 (3,116)
HADİS:Şevde validemiz (ra) Resulullah (sav)`nın kendisini boşayacağından korkarak: "Beni boşama, nikahın altında tut, benim sıramı Aişe alsın" dedi. Resulullah (sav) da öyle yaptı. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Eğer kadın, kocasının serkeşliğinden veya aldırışsızlığından endişe ederse, aralarında anlaşmaya çalışmalarında kendilerine bir engel yoktur. Anlaşmak daha hayırlıdır..." (Nisa, 128). "Her ne üzerine anlaşılırsa o caizdir"
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Nisa, (3043)
HADİS:Şevde validemiz (ra) Resulullah (sav)`nın kendisini boşayacağından korkarak: "Beni boşama, nikahın altında tut, benim sıramı Aişe alsın" dedi. Resulullah (sav) da öyle yaptı. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Eğer kadın, kocasının serkeşliğinden veya aldırışsızlığından endişe ederse, aralarında anlaşmaya çalışmalarında kendilerine bir engel yoktur. Anlaşmak daha hayırlıdır..." (Nisa, 128). "Her ne üzerine anlaşılırsa o caizdir"
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Nisa, (3043)
HADİS:Bir adamın yanında yetime bir kız vardı. Onu kendisine nikahladı. Kızın meyve veren bir hurma ağacı vardı. Kız, o hurma ağacında olsun, adamın başka malında olsun ona ortaktı. Adam kızı kendisi için tutuyor, kıza kendisinden (mehir olarak) bir şey vermiyordu. Bunun üzerine şu ayet indi: "Eğer velisi olduğunuz mal sahibi yetim kızlarla evlenmekle onlara haksızlık yapmaktan korkarsanız, onlarla değil, hoşunuza giden başka kadınlarla iki, üç ve dörde kadar evlenebilirsiniz..." (Nisa, 3)
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.Aişe
KAYNAK:Buhari, Vesaya 21, Tefsir, Nisa 1, 23, Nikah 1, 16, 19, 37, Hiyel 8; Müslim, Tefsir 6, 3018; Ebu Davud, Nikah 13, 2068; Nesai, Nikah 66 (6, 115, 116)
HADİS:Bir rivayette hadis şöyledir: "Yetime kız velisinin terbiyesindedir. Velisi, kızın güzelliğine ve malına tamah etmekte (evlenmek istemekte)dir. Ancak mehrini tam değil, eksik vermeyi düşünmektedir. Böyle veliler, yetimlere, mehri hususunda adaletli davranmadıkça, yetimle evlenmeleri yasaklanmış, başka kadınlarla evlenmeleri emredilmiştir."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nisa Suresi
RAVİ: Hz.Aişe
HADİS:Yahudiler, Hz. Ömer (ra)`e şöyle dediler: "Siz bir ayet okuyorsunuz ki o, şayet bize inseydi o günü bayram ittihaz eder (her yıl kutlardık)." Hz. Ömer (ra) diyor ki: "Ben onun indiği anı ve yeri, indiği sırada Resulullah (sav)`ın bulunduğu noktayı biliyorum: Arafe günü inmişti. O zaman ben de Arafat`ta idim ve bir cuma günüydü. Kasteddikleri ayet de: "Size bugün dininizi tamamladık" (Maide, 3) ayeti idi."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Maide Suresi
RAVİ: Hz.Tarık İbnu Şihab
KAYNAK:Buhari, İman, 33, Meğazi, 77, Tefsir, Maide 2, İ`tisam giriş; Müslim, Tefsir 3, (3017); Tirmizi, Tefsir Maide (3046); Nesai, İman 18, (8, 114), Hac 194, (5, 251)
HADİS:"Allah ve Peygamberiyle savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuğa uğraşanların cezası öldürülmek veya asılmak yahut çapraz olarak el ve ayakları kesilmek ya da yerlerinden sürülmektir. Onlara ahirette büyük azab vardır. Şu kadar ki, siz kendileri üzerine kadir olmazdan (kendilerini ele geçirmezden evvel) tevbe eden (muhariblerle yol kesen)ler müstesnadırlar. Bilin ki Allah, çok affedici ve çok merhamet sahibidir" (Maide 33-34) ayeti müşrikler hakkında indi. Kendileri mağlub edilmezden önce, kim gelip teslim olursa bu, ona işlediği suç sebebiyle had cezası uygulamaya mani değildir.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Maide Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Ebu Davud, Hudud 3, (4372); Nesai, Tahrimü`d-Dem 9, (7, 101)
HADİS:Hz. Peygamber (sav)`in yanına yürür kömürle karartılmış ve dayak atılmış bir Yahudi getirdiler. Bunun üzerine Resulullah (sav) Yahudileri çağırarak: "Kitabınızda zina haddini (cezasını) böyle mi buluyorsunuz? diye sordu. "Evet" dediler. Sonra Hz. Peygamber (sav) onların alimlerinden birini çağırdı ve "Musa`ya, Tevrat`ı indiren Allah aşkına soruyorum, zina edenin haddini kitabınızda böyle mi buluyorsunuz?" dedi. Alim: "Hayır! Eğer bana böyle yemin vererek sormasa idin sana haber vermezdim. Kitapta recm buluyoruz. Fakat, zina vakıaları eşrafımız arasında çoğaldı. Artık şerefli birini bu suçla yakalarsak onu bırakır olduk. Ancak biçare birisini yakalarsak ona haddi tatbik ediyoruz. Kendi aramızda şöyle dedik: "Gelin aramızda öyle bir ceza şeklinde anlaşalım ki o, eşraftan olsun, halktan olsun herkese tatbik edilsin. Sonunda recm yerine suratın kömürle boyanıp dayak atılmasında ittifak ettik." Bunun üzerine Resulullah (sav), "Allahım, onların öldürdüğü emr-i şerifini ilk ihya edip dirilten ben olayım" dedi ve had cezasının tatbikini emretti, zani hemen recmedildi. Bunun üzerine şu ayet indi: "Ey Peygamber! Kalbleri inanmışken ağızlarıyla "inandık" diyenler, Yahudilerden yalana kulak verenler ve başka bir topluluk hesabına casusluk edenlerden inkara koşanlar seni üzmesin. Sözleri asıl yerlerinden değiştirirler de "Böyle bir (fetva) size verilirse alın, verilmezse kaçının" derler..." (Maide 41). Az sonra Allah Teala şu ayeti indirdi: "Allah`ınidirdiği ile hükmetmeyenler, işte onlar kafirlerdir..." "Allah`ın indirdiği ile hükmetmeyenler işte onlar zalimlerdir..." "..Allah`ın indirdiği ile hükmetmeyenler, işte onlar fasıklardır!" (Maide 44, 45, 47). Bu ayetlerin hepsi kafirler hakkında nazil olmuştur.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Maide Suresi
RAVİ: Hz.Bera İbnu`l-Azib
KAYNAK:Müslim, Hudud 28, (1700); Ebu Davud, Hudud, 26 (4448)
HADİS:Ebu Davud`un İbnu Abbas (ra)`dan kaydettiği bir başka rivayette şöyle demiştir: "Bu üç ayet hassaten Kureyza ve en-Nadir Yahudileri hakkında nazil oldu."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Maide Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Ebu Davud, Diyat 2, (356)
HADİS:Yine Müslim`in bir başka rivayetinde Bera (ra) şunu anlatıyor: "Şarap haram edilmezden önce, Ashab (ra)`dan bazıları vefat etmişti. Şarap haram edilince birçok kimse: "Arkadaşlarımız şarap içerek öldüler, onların hali ne olacak?" dediler. Bunun üzerine ayet indi: "İnananlara, ve faydalı iş yapanlara daha önceleri tatmış olduklarından dolayı bir sorumluluk yoktur" (Maide 93) ayeti indi. Tirmizi hadisin sahih olduğunu söyledi.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Maide Suresi
RAVİ: Hz.Bera İbnu`l-Azib
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir Maide, (3054)
HADİS:Ömer: "Allah`ım, şarap hakkında bize tatminkar bir açıklamada bulun" diye dua etmişti ki Bakara suresinde bulunan şu ayet indi: "Sana içki ve kumarı sorarlar, de ki: "ikisinde hem büyük günah ve hem insanlara bazı faydalar vardır. Günahları faydasından daha büyüktür" (Bakara 219). Bunun üzerine Ömer (ra) çağırıldı ve ayet kendisine okundu. Ömer yine: "Allah`ım şarap hakkında bize tatminkar bir açıklamada bulun" dedi. Bir müddet sonra Nisa süresindeki: "Ey iman edenler! Sarhoşken ne dediğinizi bilene kadar, cünubken, -yolcu olan müstesna- gusledene kadar namaza yaklaşmayın..." (Nisa, 43) ayeti nazil oldu. Ömer (ra) çağırıldı ve ayet kendine okundu. Ömer yine: "Allah`ım şarap hakkında bize tatminkar bir açıklamada bulun" dedi. Bir müddet sonra, Maide süresindeki ayet indi: "Ey iman edenler! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir. Bunlardan kaçının ki saadete eresiniz. Şeytan şüphesiz içki ve kumar yüzünden aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah`ı anmaktan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçersiniz değil mi?" (Maide 90-91). Ömer yine çağırılıp ayet kendisine okundu. Bu sefer "Evet Rabbimiz vazgeçtik, vazgeçtik" dedi. Tirmizi hadisin sahih olduğunu söyledi.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Maide Suresi
RAVİ: Hz.Ömer İbnu`l-Hattab
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Maide (3053); Ebu Davud, Eşribe 1, (3670); Nesai, Eşribe 1, (8, 286, 287)
HADİS:Hz. Peygamber (sav)`e sorular sordular. Soruda öylesine aşırı gittiler ki, birgün minbere çıkıp (öfkeyle): "Sorun, her sorunuza cevap vereceğim!" dedi. Cemaat bu sözü işitince, korkuyla başlarını öne eğdiler. Başlarına mühim bir hadise gelmekte olmasından korktular. Enes (ra) devamla dedi ki: "Ben sağıma soluma bakmaya başladım. Bir de ne göreyim, herkes elbisesini başına sarmış ağlıyordu. (Kimseden ses çıkmıyordu). Derken, münakaşa falan ettiği zaman, babasından başka birisine nisbet edilen bir kimse ilk konuşan oldu: "Ey Allah`ın Resulü! Babam kimdir?" dedi. Resulullah (sav): "Baban Hüzafedir" buyurdu. Hz. Ömer (ra) de: "Rabb olarak Allah`tan, din olarak islam`dan, peygamber olarak da Muhammed`den razıyız. Fitnelerden Allah`a sığınırız" dedi. Hz. Peygamber (sav) de: "Hayır ve şer her ikisinin de bugünkü kadar bol indiğini hiç mi hiç görmedim, Bana cennet ve cehennem gözle görülecek hale getirildi ve onları şu duvarın önünde gördüm" dedi. (Bir rivayette şu ziyade var: "... Bunun üzerine şu ayet indi: "Ey iman edenler! Size açıklanınca hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayın. Kur`an indirilirken onları sorarsanız size açıklanır, (ama üzülürsünüz). Allah sorduğunuz şeyleri affetmiştir, Allah bağışlayandır, halimdir. Sizden önce bir millet onları sormuştu. Sonra da onları inkar etmişlerdi" (Maide 101-102))
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Maide Suresi
RAVİ: Hz.Enes
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Maide 12, Rikak 27, İ`tisam 3; Müslim, Fedail 134-138, (2359); Tirmizi, Tefsir, Maide (3058)
HADİS:Tabiin`den İbnu`l-Müseyyeb anlatıyor: "el-Bahira, cahiliye Araplarınca, sütü putlara bağışlanan, bu sebeple hiç kimse tarafından sağılmayan deveye denirdi. Es-Saibe; ilahları için salıverilen, üzerine hiçbir yük vurulmayan deveye denir. El-Vasile; ilk doğumunu dişi yapıp sonra ikinci doğumunu da dişi yapan ve araya erkek doğum girmeyen devedir, bu da putlar için salıverilir, hiçbir şekilde istifade edilmezdi. El-Ham; dölünden muayyen batın yavruya ulaşılan erkek devedir, bu da putlara adanır, yükte kullanılmazdı." İbnu`l-müseyyib, Ebu Hüreyre`den şu sözü nakleder: Resulullah (sav) buyurdu ki: "Amr İbnu Amir el-Huza`i`yi, cehennemde barsaklarını sürürken gördüm. Bu adam, hayvanları putlara adak olsun diye ilk salıveren (şaibe bırakan) kimse idi."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Maide Suresi
RAVİ: Hz.İbnu`l-Müseyyeb
KAYNAK:Buhari, Menakib 9, Tefsir, Maide 13; Müslim, Cennet 51, (2856)
HADİS:Benu Sehm`den bir kişi, Tecimüd`-Dari ve Adiy İbnu Bedda ile birlikte yola çıktı. Es-Sehmi, hiç Müslüman bulunmayan bir yerde vefat etti. Terikesini Temin ve Adiyy getirdiler. Ancak (Sehmi`nin yakınları vasiyette adı geçen) gümüş işlemeli bir kabı (teslim edilen mallar arasında) bulamadılar. (Şikayet üzerine) Resulullah (sav) bu hususta ikisine (Temin ve Adiyy`e) yemin ettirdi. Sonra kap Mekke`de bulundu. Kabın yanlarında bulunduğu kişiler: "Biz bunu Temin ve Adiyy`den aldık" diye yemin ettiler. Sehmi`nin yakınlarından iki kişi de kalkıp Allah`a yemin ederek: "Bizim şahitliğimiz o ikisinin şehadetinden daha doğrudur, kap da arkadaşımıza aittir" dediler. İbnu Abbas der ki şu ayet bunlar hakkında nazil oldu: "Ey iman edenler! Ölüm birinize geldiği zaman vasiyet ederken içinizden iki adil kimseyi, şayet yoklukta olup başınıza da ölüm musibeti gelmişse, namazdan sonra alıkoyacağınız, -şüpheleniyorsanız, "Akraba bile olsa yeminle hiçbir değeri değiştirmeyeceğiz, Allah`ın şahidliğini gizlemiyeceğiz, yoksa şüphesiz günahkarlardan oluruz" diye yemin eden- sizden olmayan iki kişiyi şahid tutun. Eğer bu şahidlerin günah işlemiş oldukları ortaya çıkarsa ölene kadar yakın hak sahibi diğer kişi bunların yerine geçer ve "bizim şahidliğimiz ikisininkinden de daha doğrudur, biz aşırı gitmedik, yoksa şüphesiz zulmedenlerden oluruz" diye Allah`a yemin ederler. Bu, şahitliği gerektiği gibi yapmalarını veya yeminlerinden sonra yeminlerin kabul edilmesinden korkmalarını daha iyi sağlar. Allah`tan sakının, dinleyin, Allah fasık kimselere yol göstermez" (Maide, 106-108)
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Maide Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Buhari, Vesaya 35; Tirmizi, Tefsir, Maide (3062); Ebu Davud, Akdiye 19, (3606)
HADİS:Yine Müslim`in bir başka rivayetinde Bera (ra) şunu anlatıyor: "Şarap haram edilmezden önce, Ashab (ra)`dan bazıları vefat etmişti. Şarap haram edilince birçok kimse: "Arkadaşlarımız şarap içerek öldüler, onların hali ne olacak?" dediler. Bunun üzerine ayet indi: "İnananlara, ve faydalı iş yapanlara daha önceleri tatmış olduklarından dolayı bir sorumluluk yoktur" (Maide 93) ayeti indi. Tirmizi hadisin sahih olduğunu söyledi.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Maide Suresi
RAVİ: Hz.Bera İbnu`l-Azib
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir Maide, (3054)
HADİS:Ömer: "Allah`ım, şarap hakkında bize tatminkar bir açıklamada bulun" diye dua etmişti ki Bakara suresinde bulunan şu ayet indi: "Sana içki ve kumarı sorarlar, de ki: "ikisinde hem büyük günah ve hem insanlara bazı faydalar vardır. Günahları faydasından daha büyüktür" (Bakara 219). Bunun üzerine Ömer (ra) çağırıldı ve ayet kendisine okundu. Ömer yine: "Allah`ım şarap hakkında bize tatminkar bir açıklamada bulun" dedi. Bir müddet sonra Nisa süresindeki: "Ey iman edenler! Sarhoşken ne dediğinizi bilene kadar, cünubken, -yolcu olan müstesna- gusledene kadar namaza yaklaşmayın..." (Nisa, 43) ayeti nazil oldu. Ömer (ra) çağırıldı ve ayet kendine okundu. Ömer yine: "Allah`ım şarap hakkında bize tatminkar bir açıklamada bulun" dedi. Bir müddet sonra, Maide süresindeki ayet indi: "Ey iman edenler! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir. Bunlardan kaçının ki saadete eresiniz. Şeytan şüphesiz içki ve kumar yüzünden aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah`ı anmaktan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçersiniz değil mi?" (Maide 90-91). Ömer yine çağırılıp ayet kendisine okundu. Bu sefer "Evet Rabbimiz vazgeçtik, vazgeçtik" dedi. Tirmizi hadisin sahih olduğunu söyledi.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Maide Suresi
RAVİ: Hz.Ömer İbnu`l-Hattab
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Maide (3053); Ebu Davud, Eşribe 1, (3670); Nesai, Eşribe 1, (8, 286, 287)
HADİS:Hz. Peygamber (sav)`e sorular sordular. Soruda öylesine aşırı gittiler ki, birgün minbere çıkıp (öfkeyle): "Sorun, her sorunuza cevap vereceğim!" dedi. Cemaat bu sözü işitince, korkuyla başlarını öne eğdiler. Başlarına mühim bir hadise gelmekte olmasından korktular. Enes (ra) devamla dedi ki: "Ben sağıma soluma bakmaya başladım. Bir de ne göreyim, herkes elbisesini başına sarmış ağlıyordu. (Kimseden ses çıkmıyordu). Derken, münakaşa falan ettiği zaman, babasından başka birisine nisbet edilen bir kimse ilk konuşan oldu: "Ey Allah`ın Resulü! Babam kimdir?" dedi. Resulullah (sav): "Baban Hüzafedir" buyurdu. Hz. Ömer (ra) de: "Rabb olarak Allah`tan, din olarak islam`dan, peygamber olarak da Muhammed`den razıyız. Fitnelerden Allah`a sığınırız" dedi. Hz. Peygamber (sav) de: "Hayır ve şer her ikisinin de bugünkü kadar bol indiğini hiç mi hiç görmedim, Bana cennet ve cehennem gözle görülecek hale getirildi ve onları şu duvarın önünde gördüm" dedi. (Bir rivayette şu ziyade var: "... Bunun üzerine şu ayet indi: "Ey iman edenler! Size açıklanınca hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayın. Kur`an indirilirken onları sorarsanız size açıklanır, (ama üzülürsünüz). Allah sorduğunuz şeyleri affetmiştir, Allah bağışlayandır, halimdir. Sizden önce bir millet onları sormuştu. Sonra da onları inkar etmişlerdi" (Maide 101-102))
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Maide Suresi
RAVİ: Hz.Enes
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Maide 12, Rikak 27, İ`tisam 3; Müslim, Fedail 134-138, (2359); Tirmizi, Tefsir, Maide (3058)
HADİS:Tabiin`den İbnu`l-Müseyyeb anlatıyor: "el-Bahira, cahiliye Araplarınca, sütü putlara bağışlanan, bu sebeple hiç kimse tarafından sağılmayan deveye denirdi. Es-Saibe; ilahları için salıverilen, üzerine hiçbir yük vurulmayan deveye denir. El-Vasile; ilk doğumunu dişi yapıp sonra ikinci doğumunu da dişi yapan ve araya erkek doğum girmeyen devedir, bu da putlar için salıverilir, hiçbir şekilde istifade edilmezdi. El-Ham; dölünden muayyen batın yavruya ulaşılan erkek devedir, bu da putlara adanır, yükte kullanılmazdı." İbnu`l-müseyyib, Ebu Hüreyre`den şu sözü nakleder: Resulullah (sav) buyurdu ki: "Amr İbnu Amir el-Huza`i`yi, cehennemde barsaklarını sürürken gördüm. Bu adam, hayvanları putlara adak olsun diye ilk salıveren (şaibe bırakan) kimse idi."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Maide Suresi
RAVİ: Hz.İbnu`l-Müseyyeb
KAYNAK:Buhari, Menakib 9, Tefsir, Maide 13; Müslim, Cennet 51, (2856)
HADİS:Benu Sehm`den bir kişi, Tecimüd`-Dari ve Adiy İbnu Bedda ile birlikte yola çıktı. Es-Sehmi, hiç Müslüman bulunmayan bir yerde vefat etti. Terikesini Temin ve Adiyy getirdiler. Ancak (Sehmi`nin yakınları vasiyette adı geçen) gümüş işlemeli bir kabı (teslim edilen mallar arasında) bulamadılar. (Şikayet üzerine) Resulullah (sav) bu hususta ikisine (Temin ve Adiyy`e) yemin ettirdi. Sonra kap Mekke`de bulundu. Kabın yanlarında bulunduğu kişiler: "Biz bunu Temin ve Adiyy`den aldık" diye yemin ettiler. Sehmi`nin yakınlarından iki kişi de kalkıp Allah`a yemin ederek: "Bizim şahitliğimiz o ikisinin şehadetinden daha doğrudur, kap da arkadaşımıza aittir" dediler. İbnu Abbas der ki şu ayet bunlar hakkında nazil oldu: "Ey iman edenler! Ölüm birinize geldiği zaman vasiyet ederken içinizden iki adil kimseyi, şayet yoklukta olup başınıza da ölüm musibeti gelmişse, namazdan sonra alıkoyacağınız, -şüpheleniyorsanız, "Akraba bile olsa yeminle hiçbir değeri değiştirmeyeceğiz, Allah`ın şahidliğini gizlemiyeceğiz, yoksa şüphesiz günahkarlardan oluruz" diye yemin eden- sizden olmayan iki kişiyi şahid tutun. Eğer bu şahidlerin günah işlemiş oldukları ortaya çıkarsa ölene kadar yakın hak sahibi diğer kişi bunların yerine geçer ve "bizim şahidliğimiz ikisininkinden de daha doğrudur, biz aşırı gitmedik, yoksa şüphesiz zulmedenlerden oluruz" diye Allah`a yemin ederler. Bu, şahitliği gerektiği gibi yapmalarını veya yeminlerinden sonra yeminlerin kabul edilmesinden korkmalarını daha iyi sağlar. Allah`tan sakının, dinleyin, Allah fasık kimselere yol göstermez" (Maide, 106-108)
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Maide Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Buhari, Vesaya 35; Tirmizi, Tefsir, Maide (3062); Ebu Davud, Akdiye 19, (3606)
HADİS:Yahudiler, Hz. Ömer (ra)`e şöyle dediler: "Siz bir ayet okuyorsunuz ki o, şayet bize inseydi o günü bayram ittihaz eder (her yıl kutlardık)." Hz. Ömer (ra) diyor ki: "Ben onun indiği anı ve yeri, indiği sırada Resulullah (sav)`ın bulunduğu noktayı biliyorum: Arafe günü inmişti. O zaman ben de Arafat`ta idim ve bir cuma günüydü. Kasteddikleri ayet de: "Size bugün dininizi tamamladık" (Maide, 3) ayeti idi."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Maide Suresi
RAVİ: Hz.Tarık İbnu Şihab
KAYNAK:Buhari, İman, 33, Meğazi, 77, Tefsir, Maide 2, İ`tisam giriş; Müslim, Tefsir 3, (3017); Tirmizi, Tefsir Maide (3046); Nesai, İman 18, (8, 114), Hac 194, (5, 251)
HADİS:"Allah ve Peygamberiyle savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuğa uğraşanların cezası öldürülmek veya asılmak yahut çapraz olarak el ve ayakları kesilmek ya da yerlerinden sürülmektir. Onlara ahirette büyük azab vardır. Şu kadar ki, siz kendileri üzerine kadir olmazdan (kendilerini ele geçirmezden evvel) tevbe eden (muhariblerle yol kesen)ler müstesnadırlar. Bilin ki Allah, çok affedici ve çok merhamet sahibidir" (Maide 33-34) ayeti müşrikler hakkında indi. Kendileri mağlub edilmezden önce, kim gelip teslim olursa bu, ona işlediği suç sebebiyle had cezası uygulamaya mani değildir.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Maide Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Ebu Davud, Hudud 3, (4372); Nesai, Tahrimü`d-Dem 9, (7, 101)
HADİS:Hz. Peygamber (sav)`in yanına yürür kömürle karartılmış ve dayak atılmış bir Yahudi getirdiler. Bunun üzerine Resulullah (sav) Yahudileri çağırarak: "Kitabınızda zina haddini (cezasını) böyle mi buluyorsunuz? diye sordu. "Evet" dediler. Sonra Hz. Peygamber (sav) onların alimlerinden birini çağırdı ve "Musa`ya, Tevrat`ı indiren Allah aşkına soruyorum, zina edenin haddini kitabınızda böyle mi buluyorsunuz?" dedi. Alim: "Hayır! Eğer bana böyle yemin vererek sormasa idin sana haber vermezdim. Kitapta recm buluyoruz. Fakat, zina vakıaları eşrafımız arasında çoğaldı. Artık şerefli birini bu suçla yakalarsak onu bırakır olduk. Ancak biçare birisini yakalarsak ona haddi tatbik ediyoruz. Kendi aramızda şöyle dedik: "Gelin aramızda öyle bir ceza şeklinde anlaşalım ki o, eşraftan olsun, halktan olsun herkese tatbik edilsin. Sonunda recm yerine suratın kömürle boyanıp dayak atılmasında ittifak ettik." Bunun üzerine Resulullah (sav), "Allahım, onların öldürdüğü emr-i şerifini ilk ihya edip dirilten ben olayım" dedi ve had cezasının tatbikini emretti, zani hemen recmedildi. Bunun üzerine şu ayet indi: "Ey Peygamber! Kalbleri inanmışken ağızlarıyla "inandık" diyenler, Yahudilerden yalana kulak verenler ve başka bir topluluk hesabına casusluk edenlerden inkara koşanlar seni üzmesin. Sözleri asıl yerlerinden değiştirirler de "Böyle bir (fetva) size verilirse alın, verilmezse kaçının" derler..." (Maide 41). Az sonra Allah Teala şu ayeti indirdi: "Allah`ınidirdiği ile hükmetmeyenler, işte onlar kafirlerdir..." "Allah`ın indirdiği ile hükmetmeyenler işte onlar zalimlerdir..." "..Allah`ın indirdiği ile hükmetmeyenler, işte onlar fasıklardır!" (Maide 44, 45, 47). Bu ayetlerin hepsi kafirler hakkında nazil olmuştur.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Maide Suresi
RAVİ: Hz.Bera İbnu`l-Azib
KAYNAK:Müslim, Hudud 28, (1700); Ebu Davud, Hudud, 26 (4448)
HADİS:Ebu Davud`un İbnu Abbas (ra)`dan kaydettiği bir başka rivayette şöyle demiştir: "Bu üç ayet hassaten Kureyza ve en-Nadir Yahudileri hakkında nazil oldu."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Maide Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Ebu Davud, Diyat 2, (356)
HADİS:"İman edenler, bununla beraber imanlarına zulüm bulaştırmayanlar var ya, işte (ancak) onlardır ki korkudan emin olmak hakkı kendilerinindir. Onlar doğru yolu bulmuş kimselerdir" (En`am, 82) ayeti indiği zaman, bu ayet Müslümanlara çok ağır geldi ve: "Hangimiz nefsine zulmetmiyor? (mahvolduk)" dediler. Resulullah (sav): "Hayır, burada kastedilen o değil, şirktir. Lokmanın oğluna olan şu sözünü işitmediniz mi?: "Oğulcuğum, Allah`a şirk koşma, zira şirk büyük zulümdür" (Lokman, 13).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:En`am Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Mesud
KAYNAK:Buhari, İman 23, Enbiya 8, 41, Tefsir, En`am 3, Tefsir, Lokman 1, İstitabe 1, 9; Müslim, İman 197, (124); Tirmizi, Tefsir, En`am, (3029)
HADİS:Bir grup insan Resulullah (sav)`a gelerek: "Ey Allah`ın Resulü biz kendi öldürdüğümüzü yiyor, fakat Allah`ın öldürdüğünü yemiyoruz (bu nasıl iş?)" dediler. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "Allah`ın ayetlerine inanıyorsanız, üzerine Allah`ın adı anılmış olan şeyden yiyin. Size ne oluyor ki, Allah size darda kalmanızın dışında, haram olanları genişçe anlatmışken adının üzerine anıldığı şeyden yemiyorsunuz? Doğrusu çoğunluk, heva ve heveslerine uyarak bilmeden sapıtıyorlar. Aşırı gidenleri en iyi bilen Rabbindir. Günahın açığını da gizlisini de bırakın. Günah kazananlar, kazandıklarına karşılık şüphesiz ceza göreceklerdir. Üzerine Allah`ın adının anılmadığı kesilmiş hayvanları yemeyin. Bunu yapmak Allah`ın yolundan çıkmaktır. Doğrusu şeytanlar sizinle tartışmaları için dostlarına fısıldarlar. Eğer onlara itaat ederseniz, şüphesiz siz müşrik olursunuz" (En`am, 118-122).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:En`am Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, En`am, (3071); Ebu Davud, Edahi, 13, (2817, 2818, 2819); Nesai, Edahi 40, (7, 237)
HADİS:Ebu Davud`un bir rivayetinde "...Doğrusu şeytanlar, sizinle tartışmaları için dostlarına fısıldarlar..." (En`am, 121) ayetiyle ilgili olarak, İbnu Abbas şu açıklamayı yapar: Yani "Allah`ın öldürdüğü" diyerek meyteyi (kesilmeksizin, kendiliğinden ölen hayvanı) kastederek: "Onu niye yemiyorsunuz? derler." İşte bunun üzerine Cenab-ı Hakk: "Eğer onlara itaat ederseniz, şüphesiz siz müşrik olursunuz" ayetim indirdi. Bundan sonra da: "Üzerine Allah`ın adının anılmadığı kesilmiş hayvanları yemeyin..." ayeti indi."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:En`am Suresi
KAYNAK:Ebu Davud, Edahi 13, (2818)
HADİS:Bir diğer rivayetinde şöyle buyrulur: "Üzerine Allah`ın ismi zikredilen (hayvan etinden) yiyin" (En`am, 118). "Üzerine Allah`ın ismi zikredilmeyenden yemeyin" (En`am 121) emri neshedilip, ehl-i kitabın kestiği, yasaktan istisna edilerek şöyle dendi: "...Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin yemeğiniz de onlara helaldir..." (Maide, 5)
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:En`am Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Ebu Davud, Edahi, 13, (2817)
HADİS:Cenab-ı Hakk`ın "Üzerine Allah`ın isminin zikredilmediği (kesilmiş hayvan eti)nden yemeyin" ayeti ile ilgili olarak şu açıklamayı yapmaktadır: "Müşrikler, bu meselede müminlerle ihtilaf ederek (alayvari) şöyle dediler: "Allah`ın kestiğini yemiyorsunuz, fakat kendi kestiğinizi yiyorsunuz."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:En`am Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Nesai, Zebaih 40, (7. 237)
HADİS:"İman edenler, bununla beraber imanlarına zulüm bulaştırmayanlar var ya, işte (ancak) onlardır ki korkudan emin olmak hakkı kendilerinindir. Onlar doğru yolu bulmuş kimselerdir" (En`am, 82) ayeti indiği zaman, bu ayet Müslümanlara çok ağır geldi ve: "Hangimiz nefsine zulmetmiyor? (mahvolduk)" dediler. Resulullah (sav): "Hayır, burada kastedilen o değil, şirktir. Lokmanın oğluna olan şu sözünü işitmediniz mi?: "Oğulcuğum, Allah`a şirk koşma, zira şirk büyük zulümdür" (Lokman, 13).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:En`am Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Mesud
KAYNAK:Buhari, İman 23, Enbiya 8, 41, Tefsir, En`am 3, Tefsir, Lokman 1, İstitabe 1, 9; Müslim, İman 197, (124); Tirmizi, Tefsir, En`am, (3029)
HADİS:Bir grup insan Resulullah (sav)`a gelerek: "Ey Allah`ın Resulü biz kendi öldürdüğümüzü yiyor, fakat Allah`ın öldürdüğünü yemiyoruz (bu nasıl iş?)" dediler. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "Allah`ın ayetlerine inanıyorsanız, üzerine Allah`ın adı anılmış olan şeyden yiyin. Size ne oluyor ki, Allah size darda kalmanızın dışında, haram olanları genişçe anlatmışken adının üzerine anıldığı şeyden yemiyorsunuz? Doğrusu çoğunluk, heva ve heveslerine uyarak bilmeden sapıtıyorlar. Aşırı gidenleri en iyi bilen Rabbindir. Günahın açığını da gizlisini de bırakın. Günah kazananlar, kazandıklarına karşılık şüphesiz ceza göreceklerdir. Üzerine Allah`ın adının anılmadığı kesilmiş hayvanları yemeyin. Bunu yapmak Allah`ın yolundan çıkmaktır. Doğrusu şeytanlar sizinle tartışmaları için dostlarına fısıldarlar. Eğer onlara itaat ederseniz, şüphesiz siz müşrik olursunuz" (En`am, 118-122).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:En`am Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, En`am, (3071); Ebu Davud, Edahi, 13, (2817, 2818, 2819); Nesai, Edahi 40, (7, 237)
HADİS:Ebu Davud`un bir rivayetinde "...Doğrusu şeytanlar, sizinle tartışmaları için dostlarına fısıldarlar..." (En`am, 121) ayetiyle ilgili olarak, İbnu Abbas şu açıklamayı yapar: Yani "Allah`ın öldürdüğü" diyerek meyteyi (kesilmeksizin, kendiliğinden ölen hayvanı) kastederek: "Onu niye yemiyorsunuz? derler." İşte bunun üzerine Cenab-ı Hakk: "Eğer onlara itaat ederseniz, şüphesiz siz müşrik olursunuz" ayetim indirdi. Bundan sonra da: "Üzerine Allah`ın adının anılmadığı kesilmiş hayvanları yemeyin..." ayeti indi."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:En`am Suresi
KAYNAK:Ebu Davud, Edahi 13, (2818)
HADİS:Bir diğer rivayetinde şöyle buyrulur: "Üzerine Allah`ın ismi zikredilen (hayvan etinden) yiyin" (En`am, 118). "Üzerine Allah`ın ismi zikredilmeyenden yemeyin" (En`am 121) emri neshedilip, ehl-i kitabın kestiği, yasaktan istisna edilerek şöyle dendi: "...Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin yemeğiniz de onlara helaldir..." (Maide, 5)
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:En`am Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Ebu Davud, Edahi, 13, (2817)
HADİS:Cenab-ı Hakk`ın "Üzerine Allah`ın isminin zikredilmediği (kesilmiş hayvan eti)nden yemeyin" ayeti ile ilgili olarak şu açıklamayı yapmaktadır: "Müşrikler, bu meselede müminlerle ihtilaf ederek (alayvari) şöyle dediler: "Allah`ın kestiğini yemiyorsunuz, fakat kendi kestiğinizi yiyorsunuz."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:En`am Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Nesai, Zebaih 40, (7. 237)
HADİS:Resulullah (sav) şu ayeti okudu: "Rabbi dağa tecelli edince onu yerle bir etti" (A`raf 143) -hadisi rivayet eden Hammad şöyle der: Hammad`dan rivayeti yapan Süleyman b. Harb merhum- (tecellinin hafifliğini göstermek için) baş parmağının yanıyla sağ parmağının ucuna değdirerek gösterir. (Ve ayetin kıraati bitince Resulullah) ilave eder: "Dağ, çığlık attı ve Musa baygın düştü"
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:A`raf Suresi
RAVİ: Hz.Enes
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, A`raf (3076)
HADİS:Hz. Ömer (ra)`den: "Rabbim Beni Ademden, bellerinden zürriyetlerini alıp da onları nefislerine karşı şahid tutarak: "Rabbiniz değil miyim?" diye işhad ettiği vakit bela (evet) dediler: Şahidiz. "Kıyamet günü bizim bundan haberimiz yoktu" demeyesiniz. Yahud: "Ancak önceden atalarımız şirk koştular, biz ise onlardan sonra bir zürriyet idik, şimdi o batılı te`sis edenlerin yaptıklarıyla bizi helak mı edeceksin?" demeyesiniz" (A`raf 172-173) ayetinden soruldu. Hz. Ömer (ra) şu cevabı verdi: "Bu ayetten Resulullah (sav)`a da sorulmuştu. O şöyle açıkladı: "Allah Teala hazretleri, Hz. Adem`i yarattı sonra sağ eliyle meshedip ondan bir zürriyet çıkardı ve: "Bunlar cennet içindir, bunlar cennet ehlinin ameliyle amel ederler" dedi. Rabb Teala, ikinci defa sırtını okşadı, ondan bir nesil daha çıkardı ve: "Bunları da cehennem için yarattım, bunlar da cehennem ehlinin amelini işleyecekler" dedi. Cemaatten bir adam: "Ey Alla`ın Resulü! (kaderimiz ezelden yazılmış ise) niye amel ediyoruz? diye sordu. Resulullah (sav) şu açıklamayı yaptı: "Allah bir kişiyi cennet ehli olarak yaratmışsa onu cennet ehlinin amelinde çalıştırır. Öyle ki cennetliklerin bir ameli üzere ölür ve Allah da onu cennetine kor. Aksine bir kulu da cehennem ehli olarak yaratmışsa, onu da cehennemliklerin amelinde istimal eder. Öyle ki bu da cehennemliklerin bir ameli üzere ölür, Allah da onu cehenneme koyar."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:A`raf Suresi
RAVİ: Hz.Müslim İbnu Yesar el-Cüheni
KAYNAK:Muvatta, Kader 2, (2, 898, 899); Tirmizi, Tefsir, A`raf, (3077); Ebu Davud, Sünnet 17, (4703)
HADİS:Resulüllah (sav) buyurdular ki: "Allahu Zül-Celal hazretleri Adem (a.s.)`ı yarattığı zaman sırtını meshetti. Bunun üzerine kıyamete kadar onun neslinden yaratacağı insanlardan herbirinin iki gözü arasına nurdan bir parlaklık koydu. Sonra hepsini Adem (a.s.)`e arzetti. Adem (a.s.): "Ey Rabbim bunlar da kim?" diye sordu. "Bunlar senin zürriyetindir" dedi. Onlardan bir tanesi dikkatini çekti, gözlerinin arasındaki parlaklık çok hoşuna gitmişti. "Ey Rabbim şu da kim?" diye sordu. "Davud" deyince. "Pekala ne kadar ömür verdin?" diye sordu. "Altmış yıl" dedi. Adem: "Ey Rabbim, ona benim ömrümden kırk yıl ilave et!" dedi. Resulullah (sav) buyurdular ki: Hz. Adem`in yaşı kırk yıl eksik olarak kesinleşince hemen ölüm meleği geldi. Adem (a.s.) ona: "Yani benim ömrümden kırk yıl daha geride kalmadı mı?" dedi. Melek: "İyi ama", dedi, sen onu oğlun Davud`a vermedin mi?" Adem inkar etti, zürriyeti de inkar etti. Adem unuttu ve meyveden yedi. Zürriyeti de unuttu. Adem hata işledi, zürriyeti de hata işledi." (Tirmizi hadisin sahih olduğunu söyledi)
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:A`raf Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Hüreyre
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, A`raf, (3078)
HADİS:Resulullah (sav) buyurdular ki: "Havva (a.s.) hamile kaldığı zaman iblis Havva`nın yanına geldi. (Bu sırada) Havva`nın çocuğu yaşamıyor hep ölüyordu. İblis: "Çocuğa Abdü`l-Haris adını ver, çünkü o yaşıyor" dedi. Havva bu ismi verdi, çocuk da yaşadı. Ancak bu durum şeytanın bir telkini ve emri idi."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:A`raf Suresi
RAVİ: Hz.Semure İbnu Cündüb
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, A`raf, (3079)
HADİS:"Sen afyolunu tut, bağışla, uygun olanı emret, bilgisizlere aldırış etme" (A`raf, 199) ayeti, ancak ve ancak halkın ahlakı hususunda nazil oldu.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:A`raf Suresi
RAVİ: Hz.İbnu`z`Zübeyr
KAYNAK:Buhari, Tefsir, A`raf 5; Ebu Davud, Edeb 5, (4787)
HADİS:Resulullah (sav) şu ayeti okudu: "Rabbi dağa tecelli edince onu yerle bir etti" (A`raf 143) -hadisi rivayet eden Hammad şöyle der: Hammad`dan rivayeti yapan Süleyman b. Harb merhum- (tecellinin hafifliğini göstermek için) baş parmağının yanıyla sağ parmağının ucuna değdirerek gösterir. (Ve ayetin kıraati bitince Resulullah) ilave eder: "Dağ, çığlık attı ve Musa baygın düştü"
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:A`raf Suresi
RAVİ: Hz.Enes
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, A`raf (3076)
HADİS:Hz. Ömer (ra)`den: "Rabbim Beni Ademden, bellerinden zürriyetlerini alıp da onları nefislerine karşı şahid tutarak: "Rabbiniz değil miyim?" diye işhad ettiği vakit bela (evet) dediler: Şahidiz. "Kıyamet günü bizim bundan haberimiz yoktu" demeyesiniz. Yahud: "Ancak önceden atalarımız şirk koştular, biz ise onlardan sonra bir zürriyet idik, şimdi o batılı te`sis edenlerin yaptıklarıyla bizi helak mı edeceksin?" demeyesiniz" (A`raf 172-173) ayetinden soruldu. Hz. Ömer (ra) şu cevabı verdi: "Bu ayetten Resulullah (sav)`a da sorulmuştu. O şöyle açıkladı: "Allah Teala hazretleri, Hz. Adem`i yarattı sonra sağ eliyle meshedip ondan bir zürriyet çıkardı ve: "Bunlar cennet içindir, bunlar cennet ehlinin ameliyle amel ederler" dedi. Rabb Teala, ikinci defa sırtını okşadı, ondan bir nesil daha çıkardı ve: "Bunları da cehennem için yarattım, bunlar da cehennem ehlinin amelini işleyecekler" dedi. Cemaatten bir adam: "Ey Alla`ın Resulü! (kaderimiz ezelden yazılmış ise) niye amel ediyoruz? diye sordu. Resulullah (sav) şu açıklamayı yaptı: "Allah bir kişiyi cennet ehli olarak yaratmışsa onu cennet ehlinin amelinde çalıştırır. Öyle ki cennetliklerin bir ameli üzere ölür ve Allah da onu cennetine kor. Aksine bir kulu da cehennem ehli olarak yaratmışsa, onu da cehennemliklerin amelinde istimal eder. Öyle ki bu da cehennemliklerin bir ameli üzere ölür, Allah da onu cehenneme koyar."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:A`raf Suresi
RAVİ: Hz.Müslim İbnu Yesar el-Cüheni
KAYNAK:Muvatta, Kader 2, (2, 898, 899); Tirmizi, Tefsir, A`raf, (3077); Ebu Davud, Sünnet 17, (4703)
HADİS:Resulüllah (sav) buyurdular ki: "Allahu Zül-Celal hazretleri Adem (a.s.)`ı yarattığı zaman sırtını meshetti. Bunun üzerine kıyamete kadar onun neslinden yaratacağı insanlardan herbirinin iki gözü arasına nurdan bir parlaklık koydu. Sonra hepsini Adem (a.s.)`e arzetti. Adem (a.s.): "Ey Rabbim bunlar da kim?" diye sordu. "Bunlar senin zürriyetindir" dedi. Onlardan bir tanesi dikkatini çekti, gözlerinin arasındaki parlaklık çok hoşuna gitmişti. "Ey Rabbim şu da kim?" diye sordu. "Davud" deyince. "Pekala ne kadar ömür verdin?" diye sordu. "Altmış yıl" dedi. Adem: "Ey Rabbim, ona benim ömrümden kırk yıl ilave et!" dedi. Resulullah (sav) buyurdular ki: Hz. Adem`in yaşı kırk yıl eksik olarak kesinleşince hemen ölüm meleği geldi. Adem (a.s.) ona: "Yani benim ömrümden kırk yıl daha geride kalmadı mı?" dedi. Melek: "İyi ama", dedi, sen onu oğlun Davud`a vermedin mi?" Adem inkar etti, zürriyeti de inkar etti. Adem unuttu ve meyveden yedi. Zürriyeti de unuttu. Adem hata işledi, zürriyeti de hata işledi." (Tirmizi hadisin sahih olduğunu söyledi)
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:A`raf Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Hüreyre
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, A`raf, (3078)
HADİS:Resulullah (sav) buyurdular ki: "Havva (a.s.) hamile kaldığı zaman iblis Havva`nın yanına geldi. (Bu sırada) Havva`nın çocuğu yaşamıyor hep ölüyordu. İblis: "Çocuğa Abdü`l-Haris adını ver, çünkü o yaşıyor" dedi. Havva bu ismi verdi, çocuk da yaşadı. Ancak bu durum şeytanın bir telkini ve emri idi."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:A`raf Suresi
RAVİ: Hz.Semure İbnu Cündüb
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, A`raf, (3079)
HADİS:"Sen afyolunu tut, bağışla, uygun olanı emret, bilgisizlere aldırış etme" (A`raf, 199) ayeti, ancak ve ancak halkın ahlakı hususunda nazil oldu.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:A`raf Suresi
RAVİ: Hz.İbnu`z`Zübeyr
KAYNAK:Buhari, Tefsir, A`raf 5; Ebu Davud, Edeb 5, (4787)
HADİS:Ebu Cehl (birgün) şöye dedi: "Allah`ımız, eğer bu Kitap, gerçekten senin katından ise, bize gökten taş yağdır veya can yakıcı bir azab ver" (Enfal, 32) diye dua etmişti. Şu ayet indi: "Sen içlerinde iken Allah onlara azab etmez. Onlar bağışlanma dilerken de elbette Allah azab edecek değildir" (Enfal, 33) Müşrikler mü`minleri Mekke`den çıkardıkları zaman da şu ayet indi: "Yoksa Mecsid-i Haram`a girmekten men ederlerken Allah onlara niçin azab etmesin?" (Enfal, 34).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Enfal Suresi
RAVİ: Hz.Enes
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Enfal 3, 4; Müslim, Sıfatu`l-Münafıkin 37, (2796)
HADİS:Resulullah (sav) minberde iken dinledim, şu ayeti okudu: "Ey iman edenler! Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar -Allah`ın düşmanı ve sizin düşmanlarınızı ve bunların dışında Allah`ın bilip sizin bilmediklerinizi yıldırmak üzere kuvvet ve savaş atları hazırlayın..." (Enfal, 60). Ayette geçen "kuvvet"i "Bilesiniz, kuvvet "atmak"tır" diye açıkladı ve bunu üç kere tekrar etti."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Enfal Suresi
RAVİ: Hz.Ukbe İbni Amir
KAYNAK:Müslim, İmaret 167, (1917); Tirmizi, Tefsir, Enfal (3083); Ebu Davud, Cihad 24, (2514)
HADİS:Müslim ve Tirmizi`de şu ziyade vardır: "... Haberiniz olsun! Allah, arzı fethetmenizi müyesser kılacak, ihtiyaçlarınız (Allah tarafından) karşılanacaktır. Sizden kimse oklarıyla oynamaktan sakın geri kalmasın."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Enfal Suresi
RAVİ: Hz.Ukbe İbni Amir
KAYNAK:Müslim, İmaret 168, (1918)
HADİS:"Ey Peygamber! Mü`minleri savaşa teşvik et. Sizin sabırlı yirmi kişiniz onlardan iki yüz kişiyi yener. Sizin yüz kişiniz, inkar edenlerden bin kişiyi yener; çünkü onlar anlayışsız bir güruhtur" (Enfal, 65) ayeti inince bir kişinin on kişinin önünden kaçmaması, yirmi kişinin de iki yüz kişinin önünden kaçmaması farz kılındı. Sonra da şu ayet indi: "Şimdi Allah yükünüzü hafifletti, zira içinizde zaaf bulunduğunu biliyordu. Sizin sabırlı yüz kişiniz, onlardan iki yüz kişiyi yener. Sizin bin kişiniz, Allah`ın izniyle, iki bin kişiyi yener. Allah sabredenlerle beraberdir." (Enfal, 66). Böylece yüz kişinin, iki yüz kişinin önünden kaçmaması farz kılındı.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Enfal Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Enfal 6, 7; Ebu Davud, Cihad 106, (2646)
HADİS:Bir rivayette de şöyle denir: "... Sizin sabırlı yirmi kişiniz, onlardan iki bin kişiyi yener" ayeti nazil olunca bu, Müslümanlara ağır geldi ve şu ayet indi: "Şimdi Allah yükünüzü hafifletti. Zira içinizde zaaf bulunduğunu biliyordu. Sizin sabırlı yüz kişiniz onlardan iki yüz kişiyi yener. Sizin bin kişiniz, Allah`ın izniyle onlardan iki bin kişiyi yener.." (Enfal, 66). Allah onlardan miktarı hafiflettikçe, Müslümanların sabrı da -azaltılan miktar nisbetinde- eksildi."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Enfal Suresi
KAYNAK:Ebu Davud, Cihad 106, (2646)
HADİS:Ebu Cehl (birgün) şöye dedi: "Allah`ımız, eğer bu Kitap, gerçekten senin katından ise, bize gökten taş yağdır veya can yakıcı bir azab ver" (Enfal, 32) diye dua etmişti. Şu ayet indi: "Sen içlerinde iken Allah onlara azab etmez. Onlar bağışlanma dilerken de elbette Allah azab edecek değildir" (Enfal, 33) Müşrikler mü`minleri Mekke`den çıkardıkları zaman da şu ayet indi: "Yoksa Mecsid-i Haram`a girmekten men ederlerken Allah onlara niçin azab etmesin?" (Enfal, 34).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Enfal Suresi
RAVİ: Hz.Enes
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Enfal 3, 4; Müslim, Sıfatu`l-Münafıkin 37, (2796)
HADİS:Resulullah (sav) minberde iken dinledim, şu ayeti okudu: "Ey iman edenler! Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar -Allah`ın düşmanı ve sizin düşmanlarınızı ve bunların dışında Allah`ın bilip sizin bilmediklerinizi yıldırmak üzere kuvvet ve savaş atları hazırlayın..." (Enfal, 60). Ayette geçen "kuvvet"i "Bilesiniz, kuvvet "atmak"tır" diye açıkladı ve bunu üç kere tekrar etti."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Enfal Suresi
RAVİ: Hz.Ukbe İbni Amir
KAYNAK:Müslim, İmaret 167, (1917); Tirmizi, Tefsir, Enfal (3083); Ebu Davud, Cihad 24, (2514)
HADİS:Müslim ve Tirmizi`de şu ziyade vardır: "... Haberiniz olsun! Allah, arzı fethetmenizi müyesser kılacak, ihtiyaçlarınız (Allah tarafından) karşılanacaktır. Sizden kimse oklarıyla oynamaktan sakın geri kalmasın."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Enfal Suresi
RAVİ: Hz.Ukbe İbni Amir
KAYNAK:Müslim, İmaret 168, (1918)
HADİS:"Ey Peygamber! Mü`minleri savaşa teşvik et. Sizin sabırlı yirmi kişiniz onlardan iki yüz kişiyi yener. Sizin yüz kişiniz, inkar edenlerden bin kişiyi yener; çünkü onlar anlayışsız bir güruhtur" (Enfal, 65) ayeti inince bir kişinin on kişinin önünden kaçmaması, yirmi kişinin de iki yüz kişinin önünden kaçmaması farz kılındı. Sonra da şu ayet indi: "Şimdi Allah yükünüzü hafifletti, zira içinizde zaaf bulunduğunu biliyordu. Sizin sabırlı yüz kişiniz, onlardan iki yüz kişiyi yener. Sizin bin kişiniz, Allah`ın izniyle, iki bin kişiyi yener. Allah sabredenlerle beraberdir." (Enfal, 66). Böylece yüz kişinin, iki yüz kişinin önünden kaçmaması farz kılındı.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Enfal Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Enfal 6, 7; Ebu Davud, Cihad 106, (2646)
HADİS:Bir rivayette de şöyle denir: "... Sizin sabırlı yirmi kişiniz, onlardan iki bin kişiyi yener" ayeti nazil olunca bu, Müslümanlara ağır geldi ve şu ayet indi: "Şimdi Allah yükünüzü hafifletti. Zira içinizde zaaf bulunduğunu biliyordu. Sizin sabırlı yüz kişiniz onlardan iki yüz kişiyi yener. Sizin bin kişiniz, Allah`ın izniyle onlardan iki bin kişiyi yener.." (Enfal, 66). Allah onlardan miktarı hafiflettikçe, Müslümanların sabrı da -azaltılan miktar nisbetinde- eksildi."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Enfal Suresi
KAYNAK:Ebu Davud, Cihad 106, (2646)
HADİS:Bir diğer rivayette Said İbnu Cübeyr`in: "Ya Suretu`l Haşr (niçin inmiştir?)" sorusuna İbnu Abbas (ra)`ın: (Haşr süresi mi? hayır! O), Benun-Nadir süresidir" cevabını verdiği kaydedilmiştir.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Beraet (Tevbe) Suresi
RAVİ: Hz.Said İbnu Cübeyr
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Haşr 1, Enfal 1, Meğazi 14; Müslim, Tefsir 31, (3031)
HADİS:Bir diğer rivayette Said İbnu Cübeyr`in: "Ya Suretu`l Haşr (niçin inmiştir?)" sorusuna İbnu Abbas (ra)`ın: (Haşr süresi mi? hayır! O), Benun-Nadir süresidir" cevabını verdiği kaydedilmiştir.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Beraet (Tevbe) Suresi
RAVİ: Hz.Said İbnu Cübeyr
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Haşr 1, Enfal 1, Meğazi 14; Müslim, Tefsir 31, (3031)
HADİS:Hz. Ebu Bekir (ra), Resulullah (sav) tarafından Veda haccından önceki hacc mevsiminde hacc emiri olarak tayin edildiği hacda, "Bu yıldan sonra müşriklere haccetmek yasaktır", "Çıplak olarak Beytullah tavaf edilemez" diye ilan etmek üzere vazifelendirdiği bir gruba beni de gönderdi. Ancak, bilahare Hz. Peygamber (sav), Hz. Ebu Bekir (ra)`in arkasından Hz. Ali`yi gönderdi ve Beraet süresini halka ilan etmeyi ona emretti. Hz. Ali (ra) bizimle birlikte Mina`da halka, Beraet`i ilan etti: "Bu yıldan sonra hiçbir müşrik hacc yapamıyacak ve çıplak olarak Beytullah tavaf edilmeyecek."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Beraet (Tevbe) Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Hüreyre
KAYNAK:Buhari, Salat 10, Hacc 67, Cizye 16, Meğazi 66, Tefsir, Tevbe 2, 3, 4; Müslim, Hacc 435, (1347); Ebu Davud, Hacc 67, (1946); Nesai, Hacc 161, (5, 234)
HADİS:Bir başka rivayette, aynı hadise şöyle gelmiştir: "Haccu`l-Ekber günü, kurban bayramı günüdür. el-Haccu`l-Ekber de haccdır. Hacca "el-Haccu`l-Ekber" denilmesi, halkın ümreye "el-Haccul-Asgar" demesinden ileri gelmiştir." Ebu Hureyre devamla diyor ki: "O yıl, Hz. Ebu Bekir (ra) bu tebliği halka duyurdu. Bunun üzerine ertesi yıl yani Hz. Peygamber (sav)`ın bizzat katılarak Veda haccını yaptığı zaman, tek müşrik hacca katılmadı. Hz. Ebü Bekir`in müşriklere ilanda bulunduğu sene Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "Ey iman edenler! Doğrusu puta tapanlar pistirler, bu sebeple, bu yıldan sonra Mescid-i Haram`a yaklaşmasınlar. Eğer fakirlikten korkarsanız, bilin ki, Allah dilerse sizi bol nimetiyle zenginleştirecektir. Allah şüphesiz bilendir, hakimdir" (Tevbe 28). Müşrikler ticaret yapıyorlar, Müslümanlar da bundan faydalanıyorlardı. Allahu Teala müşriklerin Mescid-i Haram`a yaklaşmalarını yasaklayınca, Müslümanlar müşriklerin yaptıkları ticaretin kesilmesiyle ondan elde ettikleri menfaatin kesileceği endişesine düştüler. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu vahyi indirdi: "Eğer fakirlikten korkarsanız, bilin ki, Allah dilerse sizi bol nimetiyle zenginleştirecektir."Sonra bunu takip eden ayette Cenab-ı Hakk cizyeyi helal kıldı. Bu daha önce alınmıyordu. Bunu, müşriklerin ticaretiyle elde edilen menfaate bir karşılık (ivaz) yaptı. Cenab-ı hakk şöyle buyurdu: "Kitap verilenlerden, Allah`a, ahiret gününe inanmayan, Allah`ın ve Peygamberinin haram kıldığını haram saymayan, hak dinini din edinmeyenlerle, boyunlarını büküp kendi elleriyle cizye verene kadar savaşın" (Tevbe, 29). Allah Müslümanlara bunu helal kılınca, anladılar ki, Allah kendilerine, müşriklerle olan ticaretin kesilmesi sebebiyle kaybından korkup üzüldükleri menfaatten daha fazlasını vermektedir"
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Beraet (Tevbe) Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Hüreyre
KAYNAK:Buhari, Salat 10, Hacc 67, Cizye 16, Meğazi 66, Tefsir, Tevbe 2, 3, 4; Müslim, Hacc 435, (1347); Ebu Davud, Hacc 67, (1946); Nesai, Hacc 161, (5, 234)
HADİS:Nesai`den gelen bir diğer rivayet şöyledir: Ebu Hüreyre (ra) dedi ki: "Resulullah (sav) Ali İbnu Ebi Talib (ra)`i Beraet suresiye birlikte Mekke ahalisine gönderdiği zaman onunla beraber ben de geldim. Kendisine "Ne ilan ediyordunuz?" diye soruldu. Şu cevabı verdi: "Biz şunları ilan ediyorduk: 1- Kabe`ye ancak mü`minler girer. 2- Beytullah çıplak tavaf edilemez. 3- Kimin Resulullah (sav)`la bir anlaşması varsa bunun müddeti dört ayın hitamıdır. Dört ay geçtikten sonra Allah ve Resulü müşriklerden beridir. 4- Bu seneden sonra hiçbir müşrik haccetmeyecek. Ben bunları böyle (yüksek sesle ve tekrarla) bağırarak söylüyorum ki O gün sesim kısıldı."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Beraet (Tevbe) Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Hüreyre
KAYNAK:Nesai, Hacc 161, (5, 234)
HADİS:Bir diğer rivayette Said İbnu Cübeyr`in: "Ya Suretu`l Haşr (niçin inmiştir?)" sorusuna İbnu Abbas (ra)`ın: (Haşr süresi mi? hayır! O), Benun-Nadir süresidir" cevabını verdiği kaydedilmiştir.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Beraet (Tevbe) Suresi
RAVİ: Hz.Said İbnu Cübeyr
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Haşr 1, Enfal 1, Meğazi 14; Müslim, Tefsir 31, (3031)
HADİS:Bir diğer rivayette Said İbnu Cübeyr`in: "Ya Suretu`l Haşr (niçin inmiştir?)" sorusuna İbnu Abbas (ra)`ın: (Haşr süresi mi? hayır! O), Benun-Nadir süresidir" cevabını verdiği kaydedilmiştir.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Beraet (Tevbe) Suresi
RAVİ: Hz.Said İbnu Cübeyr
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Haşr 1, Enfal 1, Meğazi 14; Müslim, Tefsir 31, (3031)
HADİS:Hz. Ebu Bekir (ra), Resulullah (sav) tarafından Veda haccından önceki hacc mevsiminde hacc emiri olarak tayin edildiği hacda, "Bu yıldan sonra müşriklere haccetmek yasaktır", "Çıplak olarak Beytullah tavaf edilemez" diye ilan etmek üzere vazifelendirdiği bir gruba beni de gönderdi. Ancak, bilahare Hz. Peygamber (sav), Hz. Ebu Bekir (ra)`in arkasından Hz. Ali`yi gönderdi ve Beraet süresini halka ilan etmeyi ona emretti. Hz. Ali (ra) bizimle birlikte Mina`da halka, Beraet`i ilan etti: "Bu yıldan sonra hiçbir müşrik hacc yapamıyacak ve çıplak olarak Beytullah tavaf edilmeyecek."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Beraet (Tevbe) Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Hüreyre
KAYNAK:Buhari, Salat 10, Hacc 67, Cizye 16, Meğazi 66, Tefsir, Tevbe 2, 3, 4; Müslim, Hacc 435, (1347); Ebu Davud, Hacc 67, (1946); Nesai, Hacc 161, (5, 234)
HADİS:Bir başka rivayette, aynı hadise şöyle gelmiştir: "Haccu`l-Ekber günü, kurban bayramı günüdür. el-Haccu`l-Ekber de haccdır. Hacca "el-Haccu`l-Ekber" denilmesi, halkın ümreye "el-Haccul-Asgar" demesinden ileri gelmiştir." Ebu Hureyre devamla diyor ki: "O yıl, Hz. Ebu Bekir (ra) bu tebliği halka duyurdu. Bunun üzerine ertesi yıl yani Hz. Peygamber (sav)`ın bizzat katılarak Veda haccını yaptığı zaman, tek müşrik hacca katılmadı. Hz. Ebü Bekir`in müşriklere ilanda bulunduğu sene Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "Ey iman edenler! Doğrusu puta tapanlar pistirler, bu sebeple, bu yıldan sonra Mescid-i Haram`a yaklaşmasınlar. Eğer fakirlikten korkarsanız, bilin ki, Allah dilerse sizi bol nimetiyle zenginleştirecektir. Allah şüphesiz bilendir, hakimdir" (Tevbe 28). Müşrikler ticaret yapıyorlar, Müslümanlar da bundan faydalanıyorlardı. Allahu Teala müşriklerin Mescid-i Haram`a yaklaşmalarını yasaklayınca, Müslümanlar müşriklerin yaptıkları ticaretin kesilmesiyle ondan elde ettikleri menfaatin kesileceği endişesine düştüler. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu vahyi indirdi: "Eğer fakirlikten korkarsanız, bilin ki, Allah dilerse sizi bol nimetiyle zenginleştirecektir."Sonra bunu takip eden ayette Cenab-ı Hakk cizyeyi helal kıldı. Bu daha önce alınmıyordu. Bunu, müşriklerin ticaretiyle elde edilen menfaate bir karşılık (ivaz) yaptı. Cenab-ı hakk şöyle buyurdu: "Kitap verilenlerden, Allah`a, ahiret gününe inanmayan, Allah`ın ve Peygamberinin haram kıldığını haram saymayan, hak dinini din edinmeyenlerle, boyunlarını büküp kendi elleriyle cizye verene kadar savaşın" (Tevbe, 29). Allah Müslümanlara bunu helal kılınca, anladılar ki, Allah kendilerine, müşriklerle olan ticaretin kesilmesi sebebiyle kaybından korkup üzüldükleri menfaatten daha fazlasını vermektedir"
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Beraet (Tevbe) Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Hüreyre
KAYNAK:Buhari, Salat 10, Hacc 67, Cizye 16, Meğazi 66, Tefsir, Tevbe 2, 3, 4; Müslim, Hacc 435, (1347); Ebu Davud, Hacc 67, (1946); Nesai, Hacc 161, (5, 234)
HADİS:Nesai`den gelen bir diğer rivayet şöyledir: Ebu Hüreyre (ra) dedi ki: "Resulullah (sav) Ali İbnu Ebi Talib (ra)`i Beraet suresiye birlikte Mekke ahalisine gönderdiği zaman onunla beraber ben de geldim. Kendisine "Ne ilan ediyordunuz?" diye soruldu. Şu cevabı verdi: "Biz şunları ilan ediyorduk: 1- Kabe`ye ancak mü`minler girer. 2- Beytullah çıplak tavaf edilemez. 3- Kimin Resulullah (sav)`la bir anlaşması varsa bunun müddeti dört ayın hitamıdır. Dört ay geçtikten sonra Allah ve Resulü müşriklerden beridir. 4- Bu seneden sonra hiçbir müşrik haccetmeyecek. Ben bunları böyle (yüksek sesle ve tekrarla) bağırarak söylüyorum ki O gün sesim kısıldı."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Beraet (Tevbe) Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Hüreyre
KAYNAK:Nesai, Hacc 161, (5, 234)
HADİS:Ben Resulullah (sav)`ın minberinin yanında idim. Bir adam: "Ben Müslüman olduktan sonra başka bir amelde bulunmamış olmama kıymet vermem, ancak hacılara su dağıtmam harıç" dedi. Bir diğeri: "Ben de Müslüman olduktan sonra başka bir iş yapmamış olmama ehemmiyet vermem, ancak Mescid-i Haram`ı imar edip bakımını yapmam hariç" dedi. Bir üçüncüsü de: "Allah yolunda cihad, söylediklerinizden daha üstün bir ameldir" dedi. Hz. Ömer (ra) onlara müdahale ederek konuşmalarını menetti ve: "Resulullah (sav)`ın minberinin yanında sesinizi yükseltmeyin, bugün cumadır. Namazı kılınca ben huzura girer, ihtilaf ettiğiniz hususu sorarım" dedi. Arkadan Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "Hacca gelenlere su vermeyi, Mescid-i Haram`ı onarmayı Allah`a ve ahiret gününe inananla, Allah yolunda cihad edenle bir mi tuttunuz? Allah katında bir olmazlar, Allah zulmeden milleti doğru yola eriştirmez. İnanan, hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad eden kimselere Allah katında en büyük dereceler vardır. İşte kurtulanlar onlardır" (Tevbe, 19-20).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Beraet (Tevbe) Suresi
RAVİ: Hz.en-Nu`man İbnu Beşir
KAYNAK:Müslim, İmare 111 (1879)
HADİS:Boynumda altundan yapılmış bir haç olduğu halde Resulullah (sav)`a geldim. Bana: "Ey Adiy boynundan şu putu çıkar, at!" dedi ve arkadan şu ayeti okuduğunu hissettim: "Onlar Allah`ı bırakıp hahamlarını, papazlarını ve Meryem oğlu Mesih`i rableri olarak kabul ettiler. Oysa tek ilahtan başkasına kulluk etmemekle emrolunmuşlardı. Ondan başka ilah yoktur. Allah, koştukları eşlerden münezzehtir." (Tevbe, 31). Resulullah (sav) devamla: "Aslında onlar, bunlara (ruhbanlarına) tapınmadılar, ancak bunlar (Allah`ın haram ettiği bir şeyi) kendileri için helal kılınca hemen helal addediverdiler, (Allah`ın helal kıldığı bir şeyi de) kendilerine haram edince hemen haram addediverdiler."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Beraet (Tevbe) Suresi
RAVİ: Hz.Adiy İbnu Hatim
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Berae, (3094)
HADİS:Rebeze`ye uğramıştım. Orada Ebu Zerr (ra)`i gördüm. Kendisine: "Seni buraya getiren sebep nedir?" diye sordum. Şöyle açıkladı: "Şam`daydım. Bir ayet hakkında Muaviye (ra) ile ihtilafa düştük. Ayet şu: "Ey iman edenler! Hahamlar ve rahiplerin çoğu, insanların mallarını haksızlıkla yerler. Allah yolundan alıkoyarlar. Altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda sarfetmeyenlere can yakıcı bir azabı mujdele. Bunlar cehennem ateşinde kızdırıldığı gün, alınları, böğürleri ve sırtları onlarla dağlanacak. "Bu, kendiniz için biriktirdiğinizdir, biriktirdiğinizi tadın" denecek" (Tevbe, 34-35). Muaviye (ra): "Bu ayet ehli kitap hakkına inmiştir" dedi. Ben ise: "Hem bizim, hem de onlar hakkında indi" dedim. Bu mesele üzerinde aramızda ihtilaf çıktı. Halife Hz. Osman (ra)`a yazarak beni şikayet etti. Hz. Osman bana yazarak Medine`ye gelmemi emretti. Bunun üzerine Medine`ye geldim. Halk, sanki daha önce beni hiç görmemiş gibi, çoklukla etrafımı sardı. Durumu Osman (ra)`a açtım. Bana: "İstersen buraya yakın bir yere git" dedi. İşte beni buraya getiren gerçek sebep budur. Benim üzerime Habeşli siyahi bir köleyi amir tayin etseler mutlaka dinler, itaat ederim."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Beraet (Tevbe) Suresi
RAVİ: Hz.Zeyd İbnu Vehb
KAYNAK:Buhari, Zekat 4, Tefsir, Berae 6
HADİS:Bir bedevi kendisine: "Bana şu ayet hakkında açıklamada bulun", dedi ve ayeti okudu: "Altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda sarfetmeyenlere can yakıcı bir azabı müjdele" (Tevbe, 35). İbnu Ömer şu cevabı verdi: "Kim onu biriktirir ve zekatını vermezse vay haline! Bu ayet zekat emri gelmezden önceye aittir. Zekat emri gelince, Allah zekatı mallar için bir temizlik kıldı."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Beraet (Tevbe) Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Ömer
KAYNAK:Buhari, Zekat 4, Tefsir, Berae 6; Muvatta, Zekat 1, (1, 256)
HADİS:Muvatta`da şöyle denmiştir: "İbnu Ömer (ra)`e "(Azaba sebep olacak) hazine nedir?" diye sorulunca: "Zekatı verilmeyen maldır" diye cevap verdi."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Beraet (Tevbe) Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Ömer
KAYNAK:Muvatta, Zekat 1, (1, 256)
HADİS:Ben Resulullah (sav)`ın minberinin yanında idim. Bir adam: "Ben Müslüman olduktan sonra başka bir amelde bulunmamış olmama kıymet vermem, ancak hacılara su dağıtmam harıç" dedi. Bir diğeri: "Ben de Müslüman olduktan sonra başka bir iş yapmamış olmama ehemmiyet vermem, ancak Mescid-i Haram`ı imar edip bakımını yapmam hariç" dedi. Bir üçüncüsü de: "Allah yolunda cihad, söylediklerinizden daha üstün bir ameldir" dedi. Hz. Ömer (ra) onlara müdahale ederek konuşmalarını menetti ve: "Resulullah (sav)`ın minberinin yanında sesinizi yükseltmeyin, bugün cumadır. Namazı kılınca ben huzura girer, ihtilaf ettiğiniz hususu sorarım" dedi. Arkadan Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "Hacca gelenlere su vermeyi, Mescid-i Haram`ı onarmayı Allah`a ve ahiret gününe inananla, Allah yolunda cihad edenle bir mi tuttunuz? Allah katında bir olmazlar, Allah zulmeden milleti doğru yola eriştirmez. İnanan, hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad eden kimselere Allah katında en büyük dereceler vardır. İşte kurtulanlar onlardır" (Tevbe, 19-20).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Beraet (Tevbe) Suresi
RAVİ: Hz.en-Nu`man İbnu Beşir
KAYNAK:Müslim, İmare 111 (1879)
HADİS:Boynumda altundan yapılmış bir haç olduğu halde Resulullah (sav)`a geldim. Bana: "Ey Adiy boynundan şu putu çıkar, at!" dedi ve arkadan şu ayeti okuduğunu hissettim: "Onlar Allah`ı bırakıp hahamlarını, papazlarını ve Meryem oğlu Mesih`i rableri olarak kabul ettiler. Oysa tek ilahtan başkasına kulluk etmemekle emrolunmuşlardı. Ondan başka ilah yoktur. Allah, koştukları eşlerden münezzehtir." (Tevbe, 31). Resulullah (sav) devamla: "Aslında onlar, bunlara (ruhbanlarına) tapınmadılar, ancak bunlar (Allah`ın haram ettiği bir şeyi) kendileri için helal kılınca hemen helal addediverdiler, (Allah`ın helal kıldığı bir şeyi de) kendilerine haram edince hemen haram addediverdiler."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Beraet (Tevbe) Suresi
RAVİ: Hz.Adiy İbnu Hatim
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Berae, (3094)
HADİS:Rebeze`ye uğramıştım. Orada Ebu Zerr (ra)`i gördüm. Kendisine: "Seni buraya getiren sebep nedir?" diye sordum. Şöyle açıkladı: "Şam`daydım. Bir ayet hakkında Muaviye (ra) ile ihtilafa düştük. Ayet şu: "Ey iman edenler! Hahamlar ve rahiplerin çoğu, insanların mallarını haksızlıkla yerler. Allah yolundan alıkoyarlar. Altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda sarfetmeyenlere can yakıcı bir azabı mujdele. Bunlar cehennem ateşinde kızdırıldığı gün, alınları, böğürleri ve sırtları onlarla dağlanacak. "Bu, kendiniz için biriktirdiğinizdir, biriktirdiğinizi tadın" denecek" (Tevbe, 34-35). Muaviye (ra): "Bu ayet ehli kitap hakkına inmiştir" dedi. Ben ise: "Hem bizim, hem de onlar hakkında indi" dedim. Bu mesele üzerinde aramızda ihtilaf çıktı. Halife Hz. Osman (ra)`a yazarak beni şikayet etti. Hz. Osman bana yazarak Medine`ye gelmemi emretti. Bunun üzerine Medine`ye geldim. Halk, sanki daha önce beni hiç görmemiş gibi, çoklukla etrafımı sardı. Durumu Osman (ra)`a açtım. Bana: "İstersen buraya yakın bir yere git" dedi. İşte beni buraya getiren gerçek sebep budur. Benim üzerime Habeşli siyahi bir köleyi amir tayin etseler mutlaka dinler, itaat ederim."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Beraet (Tevbe) Suresi
RAVİ: Hz.Zeyd İbnu Vehb
KAYNAK:Buhari, Zekat 4, Tefsir, Berae 6
HADİS:Bir bedevi kendisine: "Bana şu ayet hakkında açıklamada bulun", dedi ve ayeti okudu: "Altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda sarfetmeyenlere can yakıcı bir azabı müjdele" (Tevbe, 35). İbnu Ömer şu cevabı verdi: "Kim onu biriktirir ve zekatını vermezse vay haline! Bu ayet zekat emri gelmezden önceye aittir. Zekat emri gelince, Allah zekatı mallar için bir temizlik kıldı."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Beraet (Tevbe) Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Ömer
KAYNAK:Buhari, Zekat 4, Tefsir, Berae 6; Muvatta, Zekat 1, (1, 256)
HADİS:Muvatta`da şöyle denmiştir: "İbnu Ömer (ra)`e "(Azaba sebep olacak) hazine nedir?" diye sorulunca: "Zekatı verilmeyen maldır" diye cevap verdi."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Beraet (Tevbe) Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Ömer
KAYNAK:Muvatta, Zekat 1, (1, 256)
HADİS:Şu ayet Kuba halkı hakkında nazil omuştur: (Mealen): "Orada, arınmak isteyen insanlar vardır. Allah arınmak isteyenleri sever" (Tevbe, 108).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Beraet (Tevbe) Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Hüreyre
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Berae (3099); Ebu Davud, Taharet 23 (44); İbnu Mace, Taharet, (357)
HADİS:Ben, müşrik olan anne babası için, Allah`tan af ve mağfiret dileyen birini gördüm. Kendisine: "Sen müşrik olan anne baban için istiğfarda mı bulunuyorsun, (olur mu bu?)" dedim. Adam bana: "(Niye olmasın, Kur`an-ı Kerimede) Hz. İbrahim (a.s.) müşrik olan babası için istiğfar etmektedir" diye cevap verdi. Ben durumu Resulullah (sav)`a anlattım. Bunun üzerine şu mealdeki ayet indi: "Cehennemlik oldukları anlaşıldıktan sonra, akraba bile olsalar, puta tapanlar için mağfiret dilemek Peygambere ve müminlere yaraşmaz. İbrahim`in, babası için mağfiret dilemesi, sadece ona verdiği bir sözden ötürü idi. Allah`ın düşmanı olduğunu anlayınca ondan uzaklaştı..." (Tevbe, 113-114).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Beraet (Tevbe) Suresi
RAVİ: Hz.Ali
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Berae (3100); Nesai, Cenaiz 102, (4, 91)
HADİS:Bana Abdurrahman İbnu Abdillah İbni Ka`b İbni Malik nakletti: Abdullah İbnu Ka`b -ki babası Ka`b gözlerini kaybettiği zaman kardeşleri değil, kendisi babasına rehberlik etmişti- kavmi içinde Resulullah (sav)`ın ashabının hadislerini en iyi bilen ve en iyi öğrenmiş olanıydı. Abdullah dedi ki: "Babam Ka`b İbnu Malik`in, Resulullah (sav) Tebük seferine çıktığı zaman, sefere katılmayışı ile ilgili hikayeyi kendisinden dinledim. Şöyle anlatmıştı: "Ben Tebük gazvesi hariç Resulullah (sav)`ın çıkardığı gazvelerden hiçbirine katılmamazlık etmemiştim. Gerçi Bedir gazvesine iştirak etmedim. Ancak buna katılmayanlardan kimseyi Resulullah (sav) kınamadı. O seferde Resulullah (sav) ve Müslümanlar savaşı değil, Kureyş`in kervanını ele geçirmeyi düşünüyorlardı. Ne var ki Cenab-ı Hakk bunlarla düşmanı beklenmedik anda karşı karşıya getirdi. Ben Akabe gecesinde İslam`la müşerref olup ilk andlaşmayı yaptığımız esnada Resulullah (sav)`la beraberdim. Ben Akabe`de hazır bulunmayı Bedir`de hazır bulunmaya değişmem, halk Bedir gazasını Akabe biatından daha çok ansa da. Benim Tebük seferinden geri kalışımla ilgili habere gelince, gerçekten ben hiçbir zaman, o sıradaki kadar güçlü ve zengin olmamıştım. Allah`a kasemle söylüyorum, daha önce hiçbir zaman devem olmamıştı. Ama o gazve sırasında iki tane binmeye mahsus devem vardı. Bir de Resulullah (sav) gazaya niyet etti mi mübhem ifadeler kullanarak asıl hedefi belli etmezdi. Fakat bu gazvede öyle yapmadı. Çünkü Tebük seferi çok sıcak bir mevsimde oluyordu. Uzak bir seferi ve tehlikeleri göze almış, büyük bir düşmanı hedef edinmişti. Müslümanlar gazve hazırlıklarını tam yapsınlar diye durumu bütün ciddiyetle açıklamış, gidecekleri istikameti gizlemeksizin bildirmişti. Resulullah (sav)`a sefere katılacak Müslümanlar pek çoktu. Askerlerin künyelerini kayıt defreti almıyordu. Kayıt defterinden maksat künyelerin yazıldığı divandır." Ka`b (rivayetine devamla) der ki: "Pek az kimse gözden kaybolmayı (katılmamayı) arzu ediyordu. Bunlar da vahiy gelmedikçe, gizlendikleri, Resulullah (sav) tarafından bilinilemiyeceğini zanneden kimselerdi. Bu gazve, tam meyvelerin erdiği, gölgelerin iyice tatlılaştığı bir zamana rastlamıştı. Ben de meyve ve gölgeye düşkün bir kimseydim. Resulullah (sav) ve Müslümanlar yol hazırlığı yaptılar. Ben de onlarla yol hazırlığı yapmak üzere sabahleyin evden çıkar (kararsızlık içinde) hiçbir şey yapmadan geri dönerdim. Kendi kendime: "Bu da bir şey mi, dilersem hazırlığı çabucak yapabilirim" diye teselli olur, avunurdum. Bu hal böylece devam etti. Öyle ki, başkaları ciddi dddi hazırlığını tamamlamıştı. Resulullah (sav) ve Müslümanlar yola çıktılar. Ben hala hiçbir hazırlık yapmamıştım. Yine hazırlık için gittim geldim ama bir şey yapmaya bir türlü elim varmıyordu. Bu hal de sürgü gitti. Askerler sür`atle yol aldılar. Gazve elimden kaçtı. Yine de yola çıkıp onlara kavuşmayı düşündüm. Keşke bunu yapsaydım. Bana bu da nasib olmadı. Resulullah (sav) Medine`den ayrıldıktan sonra halkın arasına çıkınca gördüğüm bir husus beni üzmeye başladı: Çarşı pazarda benim gibi kalanlar meyanında gördüklerim ya münafıklık damgasını yemiş olanlardı veya zayıflıkları sebebiyle Cenab-ı Hakk`ın mazur addettiği kimselerdi. Öte yandan Resulullah (sav) da beni Tebük`e varıncaya kadar hiç anmamış. Orada kalabalığın arasında otururken: "Ka`b İbnu Malik ne yaptı, (ondan ne haber var?)" diye sormuş. Benü Seleme`den birisi: "Ey Allah`ın Resulü, onu, yakışıklı iki elbisesi ve çalımla iki tarafına bakması (Medine`de) hapsetti" demiş. Muaz da ona şu cevabı vermiş: "Ne kötü konuşuyorsun. Ey Allah`ın Resulü Allah`a kasem olsun Malik hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyoruz" demiş. Resulullah (sav) sükut buyurmuşlar. Resulullah (sav) bu durumda iken, uzaktan beyazlara bürünmüş bir adamın siluetini görür ve: "Bu gelen Ebu Heyseme olmasın!" der. Gerçektende o Ebu Heyseme el-Sari`dir. Yani, sefer hazırlığı sırasında bir sa`lık hurma verdi diye münafıkların birbirlerine kaş-göz ederek istihza ettikleri zat." Ka`b (sözlerine devamla) der ki: "Resulullah (sav)`a Tebük`ten ayrılıp yola çıktığı haberi bana ulaşınca keder ve üzüntüm tekrar arttı. Bir yalan hazırlamaya başladım. "Yarın, Resulullah (sav)`ın öfkesinden, ne söyleyerek kurtulabilirim?" diyordum. Bu hususta ailemde aklıbaşında herkesin fikrine müracat ediyordum. Resulullah (sav)`ın gelmesi yaklaştı dendiği zaman benden yanlış düşünceler zail oldu. İyice anladım ki, hiçbir yalan asla beni kurtaramaz. Doğruyu söylemeye karar verdim. Derken Resulullah (sav) bir sabah Medine`ye geldiler. O, bir seferden dönünce ilk iş olarak mescide uğrar, iki rek`at namaz kılar, ondan sonra halka görünürdü. Bu gelişinde de namazını kılıp halkı kabul etmeye başlayınca sefere katılmayıp geride kalanlar gelip özür dilemeye, özürleri hususunda inandırıcı olmak için yeminler etmeye başladılar. Bunlar seksen kadar erkekti. Resulullah (sav) onların özürlerini kabul ediyor, onlardan beyat alıyor, olara istiğfarda bulunuyor, işlerini Allah`a havale ediyordu. Ben de geldim. Selam verdim. Selamımı işitince öfkeli öfkeli tebessüm etti ve "Gel" dedi. Yaklaştım ve önüne oturdum. "Niye geride kaldın, sen (Akabe`de) biat edip itaati sırtına almış değil miydin?" dedi. Ben şu cevabı verdim: Evet ey Allah`ın Resulü! Ben senin değil de dünya ehlinden bir başkasının yanında oturmuş olsaydım, inandırıcı bir özür söyleyip, mutlaka öfkesini gidererek yanından ayrılırdım. Çünkü, Allah bana yeterli bir ifade gücü vermiş bulunmaktadır. Ancak, Allah`a kasem olsun kesinlikle inanıyorum ki, bugün sizi, benden razı kılacak bir yalan söylesem çok geçmeden Allah sizi bana öfkelendirecektir. Size doğruyu söylesem bana kızacaksınız, Ama ben de o hususta Allah`tan af dilerim. Gerçeği söylüyorum, kasem olsun hiç bir özrüm yoktu. Vallahi başka hiç bir vakit, sizden geri kaldığım zamanki kadar güçlü ve zengin değildim." Benim bu itirafım üzerine Resulullah (sav): "İşte bu doğru konuştu" dedi ve bana da: "Kalk, Allah senin hakkında hükmedinceye kadar bekle!" buyurdu. Ben de kalktım. Benü Seleme`den bir kısım insanlar da koşarak beni takip ettiler ve bana: "Allah`a kasem olsun bundan önce herhangi bir günah işlediğini bilmiyoruz. Savaştan geri kalan diğerlerinin yaptığı gibi Resulullah (sav)`ın senin için yapacağı istiğfar bu günahını affettirmeye yeterdi" dediler." Malik (devamla) şunları anlattı: "Sonra: Benim vaziyetime düşen başka biri var mı? diye sordum. "Evet iki kişi daha tıpkı senin gibi itirafta bulundular. Onlara da sana söylenen söylendi" dediler. "Mürare İbnu`r-Rebi el-Amiri ile Hilal İbnu Ümeyye el-Vakıfi (ra)" dediler. Bana çok salih iki kişi zikretmiş oldular. Bunlar Bedir gazvesinde bulunmuş, nümune-i imtisal kişilerdi. Bunların ismini duyunca, geri gidip özür beyan etme fikrinden vazgeçtim. Derken Resulullah (sav), Müslümanlara gazveye katılmayanlardan sadece üçümüzle konuşmayı yasakladı. Bunun üzerine halk bizden çekindi ve yüz çevirdi. Öyle ki yeryüzü bana yabancılaştı. Dünya, önceden bilip tanıdığım dünya olmaktan çıktı. Bu minval üzere elli gece geçirdik. Diğer iki arkadaşım, halktan uzaklaşıp evlerinde oturup ağlayarak vakit geçirdiler. Onlardan daha genç, daha güçlü olan ben dışarı çıkıyor, namazlara katılıyor, çarşı pazar dolaşıyordum. Ama kimse benimle konuşmuyordu. Bazan namazdan sonra, ashabıyla oturmakta olan Resulullah (sav)`a uğrayıp selam veriyordum. İçimden, "Acaba, benim selamımı alarak dudaklarını kıpırdatır mı?" diye kendi kendime sorardım. Sonra yakınına durup namaz kılar, göz ucuyla da ona bakardım. Namaza durunca bana baktığını da görürdüm. Ama ben ona yönelecek olsam derhal benden yüzünü çevirirdi. Müslümanların cefasından çektiğim bu izdıraplı hal uzayınca bir gün dayanamayıp gittim. Ebu Katade`nin bahçe duvarını aştım.O amcamın oğlu idi ve herkesten çok severdim. Yanına varınca selam verdim. Hayret! Vallahi selamımı almadı. Kendisine: Ey Ebu Katade, Allah aşkına söyle. Allah ve Resulü`nü sevdiğimi bilmiyor musun? dedim. Sustu, cevap vermedi. Tekrar Allah aşkına diye yemin verdim, yine konuşmadı. Üçüncü sefer Allah adına yemin verdim. Bu defa: "Allah ve Resulü daha iyi bilir!" dedi. Bunun üzerine gözlerimden yaş boşandı. Geri döndüm, duvarı aştım." Ka`b hikayesine devamla der ki: "(Bir gün) Medine çarşısında yürürken Medine`ye buğday satmaya gelmiş, Şam ahalisinden Nabati bir fellah: "Ka`b İbnu Malik`i bana kim gösterecek?" diyordu. Halk beni ona gösterdi. Adam bana yaklaştı. Gassan Kralı`ndan bir mektup getirdi. Ben okuma-yazma bilirdim, hemen okudum. Mektupta şöyle diyordu: "Bana gelen habere göre arkadaşın sana sıkıntı veriyormuş. Allah seni hakaret görmek, sıkıntı çekmek için yaratmadı. Bize gel, sana iyi davranalım." mektubu okur okumaz: "Bu da bir başka bela" dedim. Tandıra götürüp attım ve yaktım. Nihayet bu (boğucu) elli günden kırkı geçmiş, (hakkımızda) vahiy de gecikmişti. Aniden Resulullah (sav)`ın elçisi geldi. Bana: "Resulullah, hanımını terketmeni emrediyor" dedi. Ben: "Boşayacak mıyım, yoksa başka şekilde bir terk mi?" diye sordum. "Hayır, boşamıyacaksın, ondan ayrıl, sakın yaklaşma!" dedi. Resulullah (sav) aynı haberi diğer iki arkadaşıma da göndermişti. Hanımıma: "Ailene dön, onların yanında kal, Allah bu meselede bir hüküm bildirinceye kadar da orada bekle" dedim. Hilal İbnu Ümeyye`nin hanımı Resulullah (sav)`a müracaat ederek: "Ey Allah`ın Resulü, Ümeyye İbnu Hilal kendini kaybetmiş bir ihtiyardır, hizmetçisi de yoktur. Ona hizmetini yapıversem bir mahzuru var mı?" diye izin istemiş. Ve: "Hayır, hizmet edebilirsin, ancak sakın yakınlaşmada bulunma" cevabını almış. Kadın da: "Hayır ya Resulallah! Vallahi, zaten onda kımıldayacak mecal kalmadı. Vallahi cezalandığı günden şu ana kadar hiç ara vermeden habire ağlıyor" dedi. Ailemden bazısı bana: "Resulullah (sav)`a gidip hanımın, hizmetlerini yapıvermesi için izin istesen iyi olur. Nitekim o, Hilal`in hanımına hizmet etmesi için müsaade etti" diye tavsiyede bulundu. "Hayır, dedim, böyle bir talepte bulunmayacağım. Bana ne diyeceğini nasıl bilebilirim, ben genç bir kimseyim." Böylece sıkıntısı daha da artan on gece daha geçirdim. Konuşmaktan yasaklandığımızın üzerinden tam elli gece geçti. Ellinci gecenin sabah namazını evlerimizden birinin damında kılmıştım. Ben Allahu Teala`nın hakkımızda belirttiği o dehşetli hal içinde oturmuş duruyordum. Ruhum sıkılmış, bütün genişliğine rağmen dünya daralmıştı. Sanki bir cendere içerisindeydim. Bir ses işittim. Bu, Sel dağı üzerine çıkmış yüksek sesle bağıran birinin sesiydi. (Dikkat kesildim: bana sesleniyor ve): "Ey Ka`b İbnu Malik müjde!" diyordu. Hemen secdeye kapandım. Hakkımızda bir kurtuluşun geldiğini anlamıştım. Meğer Resulullah (sav), Cenab-ı Hakk`ın bizi affettiğine dair müjdeli haberi o gün sabah namazında halka duyurmuş, halk da bize müjdelemek üzere koşuşmuş, bazıları da diğer iki arkadaşıma gitmişmiş. Bir zat bana at koşmuştu, Eslemli biri de yaya olarak seğirtip dağa çıkmış... Tabii ki ses, attan daha hızlı yol aldı. Müjdeci sesini duyduğum kimse bir müddet sonra bizzat yanıma gelince, derhal iki parça elbisemi çıkanp müjde bedeli olarak kendisine giydirdim. Yemin olsun o gün için başka bir şeyim yoktu. Emanet iki giyecek te`min ettim, onları giyip, Resulullah (sav)`ı görmek arzusuyla dışarı fırladım. Yolda halk grup grup beni karşılıyor. Cenab-ı Hakk`ın affı sebebiyle tebrik ediyordu. Bu minval üzere Mescid`e geldim. Resulullah (sav) etrafını saran ashabının ortasında oturuyordu. Beni görünce Talha İbnu Ubeydillah (ra) kalktı, bana doğru koşup musafaha yaptı ve beni tebrik etti. Yemin olsun, onun dışında muhacirlerden başka kalkan olmadı." Ka`b onun bu samimi davranışını ömrü boyu unutmayacaktır. Ka`b, (sözlerine devam ederek) şunları söyledi: "Resulullah (sav)`a selam verince memnuniyetten ışıl ışıl, mütebessim bir yüzle: "Müjdeler olsun! Annenden doğalıdan beri yaşadığın en hayırlı gününü tebrik ederim" dedi. Ben hemen sordum: "Ey Allah`ın Resulü, bu sizin bağışladığınız bir lütuf mu, Cendb-ı Hak`tan gelen bir lütuf mu?" "Hayır, Allah`tan gelen bir lütuf!" dedi. Ka`b, ilaveten dedi ki: "Resulullah (sav)`ın vech-i mübarekleri, sürurlu anlarında, bir ay parçası gibi nurlanır ve parlardı. Biz, bunu derhal anlardık. Ben önüne oturunca: "Ey Allah`ın Resulü! Mazhar olduğum bu af sebebiyle ne var ne yok bütün malımı Allah ve Resulü`ne bağışlıyorum" dedim. "Hayır", dedi. "Hepsi olmaz, bir kısmını kendine ayır, bu senin için daha hayırlı." "Ey Allah`ın Resulü, biliyorum ki, Allah beni sıdkımdan, doğru sözlülüğümden dolayı kurtardı. Benim tevbemden biri de artık, yaşadığım müddetçe hep doğru söylemek olacaktır." Allah`a yemin olsun, Resulullah (sav)`a bunu söylediğim günden beri, doğru söz hususunda, Allah`ın bana lütfettiği ihsandan daha güzeline mazhar olan birisini bilmiyorum. Yine Allah`a kasem ederek söylüyorum, Resulullah (sav)`a söz verdiğim günden beri bir kerecik olsun yalan söylemeyi düşünmedim. Geri kalan ömrümde de Allah`ın beni yalandan korumasmı diliyorum." Ka`b şunu da söyledi: "Bizimle ilgili olarak Allahu Teala şu ayeti indirmişti: "And olsun ki, Allah, sıkıntılı bir zamanda bir kısminin kalpleri kaymak üzere iken Peygambere uyan Muhacirler`le Ensar`ın ve Peygamber`in tövbelerini kabul etti. Tövbelerini, onlara karşı şefkatli ve merhametli olduğu için kabul etmiştir. Bütün genişliğine rağmen dünya onlara dar gelerek nefisleri kendilerini sıkıştırıp Allah`tan başka sığınacak kimse olmadığını anlayan, (savaştan) geri kalmış üç kişinin tevbesini de kabul etti. Allah, tevbe ettikleri için onların tevbesini kabul etmiştir. Çünkü O, tövbeleri kabul eden, merhametli olandır. Ey iman edenler! Allah`tan sakının ve doğrularla beraber olun!" (Tevbe, 117-119). Ka`b şunu da dermiş: "Allah`ıma yeminle söylüyorum, Allah beni İslam`la şereflendirdikten sonra, bana göre, Resulullah (sav)`a söylediğim doğru sözden daha büyük bir nimet vermemiştir. (Allah`ın bana lütfettiği birinci büyük nimeti İslam`la müşerref olmam, ikinci büyük nimeti de Reshulullah (sav)`a, doğru söz söylememi nasib etmiş olmasıdır). Aksi takdirde, diğer yalan söyleyenler gibi ben de helak olacaktım. Nitekim Cenab-ı Hak, vahiy indirdiği zaman, yalan söyleyenler hakında, bir kimse için söylenebilecek en kötü şeyi söylemiştir. Allahu Teala şöyle buyurmuştur: "Döndüğnüzde, kendilerine çıkışmamanız için, Allah`a yemin edeceklerdir. Siz onlardan yüz çevirin. Çünkü onlar pistirler. Yaptıklarının karşılığı olarak varacakları yer cehennemdir. Kendilerinden hoşnud olasınız diye, size yemin verirler. Siz onlardan razı olsanız bile, Allah yoldan çıkmış fasık kimselerden razı olmaz" (Tevbe, 95-96). Ka`b şunu söyledi: "Resulullah Tebük seferinden döndüğü zaman, sefere katılmayanlar gidip özür diledikleri, Resulullah (sav)`ın da, yemin etmeleri üzerine özürlerini kabul buyurup kendileriyle bey`atlaşıp, haklarında istiğfarda bulunduğu kimselerden, biz üç kişi ayrı tutulmuş, (onların mazhar olduğu aftan istifade edememiştik.) Resulullah (sav) bizim işimizi, Allah hakkımızda hükmedinceye kadar tehir etmişti. Hakkımızda gelen ayette, Cenab-ı Hakk`ın: "...geri kalmış üç kişi..." sözünden kasıd, savaştan geri kalmamız değildir, bu geri kalış Resulullah (sav)`ın hakkımızdaki hükmü geri bırakması, yemin ederek özür dileyenlerin özrünü kabul ettiği kimselerden ayrı tutmasıdır."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Beraet (Tevbe) Suresi
RAVİ: Hz.Muhammed İbnu Şihab ez-Zühri
KAYNAK:Buhari, Vesaya 16, Cihad 103, Menakıb 23, Menakıbu`l-Ensar 43, Meğazi 3, 78, Tefsir, Berae, 17, 18, 19, İstizan 21, Eyman 24, Ahkam 53; Müslim, Tevbe 53, (2769); Tirmizi, Tefsir, Berae, (3101); Ebu Davud, Talak 11, (2202), Cihad 173, (2773), Nüzur 29, (33
HADİS:"(Allah yolunda savaşa) çıkmazsanız Allah size can yakıcı azabla azab eder..." (Tevbe,39) ayeti ile, "Medinelilere ve çevrelerinde bulunan bedevilere, savaşta Allah`ın Peygamberinden geri kalmak, kendilerini ona tercih etmek yaraşmaz" (Tevbe, 120) ayetini şu ayet neshetmiştir: "Mü`minler toptan savaşa çıkmamalıdır. Her topluluktan bir taifenin, dini iyi öğrenmek ve milletlerini geri döndüklerinde uyarmak üzere geri kalmaları gerekli olmaz mı?..." (Tevbe, 122).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Beraet (Tevbe) Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Ebu Davud, Cihad 19, (2503)
HADİS:"İbnu Abbas (ra)`a şu ayet hakkında sordum: "(Allah yolunda cihada) çıkmazsanız, Allah size can yakıcı azabla azab eder..." (Tevbe, 39). Şu açıklamayı yaptı: "Allah onlardan yağmuru kesti.Böylece (kuraklık Allah`ın onlara takdir ettiği) azabları oldu."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Beraet (Tevbe) Suresi
RAVİ: Hz.Necdet İbnu Naki`
KAYNAK:Ebu Davud, Cihad 19, (1506)
HADİS:Şu ayet Kuba halkı hakkında nazil omuştur: (Mealen): "Orada, arınmak isteyen insanlar vardır. Allah arınmak isteyenleri sever" (Tevbe, 108).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Beraet (Tevbe) Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Hüreyre
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Berae (3099); Ebu Davud, Taharet 23 (44); İbnu Mace, Taharet, (357)
HADİS:Ben, müşrik olan anne babası için, Allah`tan af ve mağfiret dileyen birini gördüm. Kendisine: "Sen müşrik olan anne baban için istiğfarda mı bulunuyorsun, (olur mu bu?)" dedim. Adam bana: "(Niye olmasın, Kur`an-ı Kerimede) Hz. İbrahim (a.s.) müşrik olan babası için istiğfar etmektedir" diye cevap verdi. Ben durumu Resulullah (sav)`a anlattım. Bunun üzerine şu mealdeki ayet indi: "Cehennemlik oldukları anlaşıldıktan sonra, akraba bile olsalar, puta tapanlar için mağfiret dilemek Peygambere ve müminlere yaraşmaz. İbrahim`in, babası için mağfiret dilemesi, sadece ona verdiği bir sözden ötürü idi. Allah`ın düşmanı olduğunu anlayınca ondan uzaklaştı..." (Tevbe, 113-114).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Beraet (Tevbe) Suresi
RAVİ: Hz.Ali
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Berae (3100); Nesai, Cenaiz 102, (4, 91)
HADİS:Bana Abdurrahman İbnu Abdillah İbni Ka`b İbni Malik nakletti: Abdullah İbnu Ka`b -ki babası Ka`b gözlerini kaybettiği zaman kardeşleri değil, kendisi babasına rehberlik etmişti- kavmi içinde Resulullah (sav)`ın ashabının hadislerini en iyi bilen ve en iyi öğrenmiş olanıydı. Abdullah dedi ki: "Babam Ka`b İbnu Malik`in, Resulullah (sav) Tebük seferine çıktığı zaman, sefere katılmayışı ile ilgili hikayeyi kendisinden dinledim. Şöyle anlatmıştı: "Ben Tebük gazvesi hariç Resulullah (sav)`ın çıkardığı gazvelerden hiçbirine katılmamazlık etmemiştim. Gerçi Bedir gazvesine iştirak etmedim. Ancak buna katılmayanlardan kimseyi Resulullah (sav) kınamadı. O seferde Resulullah (sav) ve Müslümanlar savaşı değil, Kureyş`in kervanını ele geçirmeyi düşünüyorlardı. Ne var ki Cenab-ı Hakk bunlarla düşmanı beklenmedik anda karşı karşıya getirdi. Ben Akabe gecesinde İslam`la müşerref olup ilk andlaşmayı yaptığımız esnada Resulullah (sav)`la beraberdim. Ben Akabe`de hazır bulunmayı Bedir`de hazır bulunmaya değişmem, halk Bedir gazasını Akabe biatından daha çok ansa da. Benim Tebük seferinden geri kalışımla ilgili habere gelince, gerçekten ben hiçbir zaman, o sıradaki kadar güçlü ve zengin olmamıştım. Allah`a kasemle söylüyorum, daha önce hiçbir zaman devem olmamıştı. Ama o gazve sırasında iki tane binmeye mahsus devem vardı. Bir de Resulullah (sav) gazaya niyet etti mi mübhem ifadeler kullanarak asıl hedefi belli etmezdi. Fakat bu gazvede öyle yapmadı. Çünkü Tebük seferi çok sıcak bir mevsimde oluyordu. Uzak bir seferi ve tehlikeleri göze almış, büyük bir düşmanı hedef edinmişti. Müslümanlar gazve hazırlıklarını tam yapsınlar diye durumu bütün ciddiyetle açıklamış, gidecekleri istikameti gizlemeksizin bildirmişti. Resulullah (sav)`a sefere katılacak Müslümanlar pek çoktu. Askerlerin künyelerini kayıt defreti almıyordu. Kayıt defterinden maksat künyelerin yazıldığı divandır." Ka`b (rivayetine devamla) der ki: "Pek az kimse gözden kaybolmayı (katılmamayı) arzu ediyordu. Bunlar da vahiy gelmedikçe, gizlendikleri, Resulullah (sav) tarafından bilinilemiyeceğini zanneden kimselerdi. Bu gazve, tam meyvelerin erdiği, gölgelerin iyice tatlılaştığı bir zamana rastlamıştı. Ben de meyve ve gölgeye düşkün bir kimseydim. Resulullah (sav) ve Müslümanlar yol hazırlığı yaptılar. Ben de onlarla yol hazırlığı yapmak üzere sabahleyin evden çıkar (kararsızlık içinde) hiçbir şey yapmadan geri dönerdim. Kendi kendime: "Bu da bir şey mi, dilersem hazırlığı çabucak yapabilirim" diye teselli olur, avunurdum. Bu hal böylece devam etti. Öyle ki, başkaları ciddi dddi hazırlığını tamamlamıştı. Resulullah (sav) ve Müslümanlar yola çıktılar. Ben hala hiçbir hazırlık yapmamıştım. Yine hazırlık için gittim geldim ama bir şey yapmaya bir türlü elim varmıyordu. Bu hal de sürgü gitti. Askerler sür`atle yol aldılar. Gazve elimden kaçtı. Yine de yola çıkıp onlara kavuşmayı düşündüm. Keşke bunu yapsaydım. Bana bu da nasib olmadı. Resulullah (sav) Medine`den ayrıldıktan sonra halkın arasına çıkınca gördüğüm bir husus beni üzmeye başladı: Çarşı pazarda benim gibi kalanlar meyanında gördüklerim ya münafıklık damgasını yemiş olanlardı veya zayıflıkları sebebiyle Cenab-ı Hakk`ın mazur addettiği kimselerdi. Öte yandan Resulullah (sav) da beni Tebük`e varıncaya kadar hiç anmamış. Orada kalabalığın arasında otururken: "Ka`b İbnu Malik ne yaptı, (ondan ne haber var?)" diye sormuş. Benü Seleme`den birisi: "Ey Allah`ın Resulü, onu, yakışıklı iki elbisesi ve çalımla iki tarafına bakması (Medine`de) hapsetti" demiş. Muaz da ona şu cevabı vermiş: "Ne kötü konuşuyorsun. Ey Allah`ın Resulü Allah`a kasem olsun Malik hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyoruz" demiş. Resulullah (sav) sükut buyurmuşlar. Resulullah (sav) bu durumda iken, uzaktan beyazlara bürünmüş bir adamın siluetini görür ve: "Bu gelen Ebu Heyseme olmasın!" der. Gerçektende o Ebu Heyseme el-Sari`dir. Yani, sefer hazırlığı sırasında bir sa`lık hurma verdi diye münafıkların birbirlerine kaş-göz ederek istihza ettikleri zat." Ka`b (sözlerine devamla) der ki: "Resulullah (sav)`a Tebük`ten ayrılıp yola çıktığı haberi bana ulaşınca keder ve üzüntüm tekrar arttı. Bir yalan hazırlamaya başladım. "Yarın, Resulullah (sav)`ın öfkesinden, ne söyleyerek kurtulabilirim?" diyordum. Bu hususta ailemde aklıbaşında herkesin fikrine müracat ediyordum. Resulullah (sav)`ın gelmesi yaklaştı dendiği zaman benden yanlış düşünceler zail oldu. İyice anladım ki, hiçbir yalan asla beni kurtaramaz. Doğruyu söylemeye karar verdim. Derken Resulullah (sav) bir sabah Medine`ye geldiler. O, bir seferden dönünce ilk iş olarak mescide uğrar, iki rek`at namaz kılar, ondan sonra halka görünürdü. Bu gelişinde de namazını kılıp halkı kabul etmeye başlayınca sefere katılmayıp geride kalanlar gelip özür dilemeye, özürleri hususunda inandırıcı olmak için yeminler etmeye başladılar. Bunlar seksen kadar erkekti. Resulullah (sav) onların özürlerini kabul ediyor, onlardan beyat alıyor, olara istiğfarda bulunuyor, işlerini Allah`a havale ediyordu. Ben de geldim. Selam verdim. Selamımı işitince öfkeli öfkeli tebessüm etti ve "Gel" dedi. Yaklaştım ve önüne oturdum. "Niye geride kaldın, sen (Akabe`de) biat edip itaati sırtına almış değil miydin?" dedi. Ben şu cevabı verdim: Evet ey Allah`ın Resulü! Ben senin değil de dünya ehlinden bir başkasının yanında oturmuş olsaydım, inandırıcı bir özür söyleyip, mutlaka öfkesini gidererek yanından ayrılırdım. Çünkü, Allah bana yeterli bir ifade gücü vermiş bulunmaktadır. Ancak, Allah`a kasem olsun kesinlikle inanıyorum ki, bugün sizi, benden razı kılacak bir yalan söylesem çok geçmeden Allah sizi bana öfkelendirecektir. Size doğruyu söylesem bana kızacaksınız, Ama ben de o hususta Allah`tan af dilerim. Gerçeği söylüyorum, kasem olsun hiç bir özrüm yoktu. Vallahi başka hiç bir vakit, sizden geri kaldığım zamanki kadar güçlü ve zengin değildim." Benim bu itirafım üzerine Resulullah (sav): "İşte bu doğru konuştu" dedi ve bana da: "Kalk, Allah senin hakkında hükmedinceye kadar bekle!" buyurdu. Ben de kalktım. Benü Seleme`den bir kısım insanlar da koşarak beni takip ettiler ve bana: "Allah`a kasem olsun bundan önce herhangi bir günah işlediğini bilmiyoruz. Savaştan geri kalan diğerlerinin yaptığı gibi Resulullah (sav)`ın senin için yapacağı istiğfar bu günahını affettirmeye yeterdi" dediler." Malik (devamla) şunları anlattı: "Sonra: Benim vaziyetime düşen başka biri var mı? diye sordum. "Evet iki kişi daha tıpkı senin gibi itirafta bulundular. Onlara da sana söylenen söylendi" dediler. "Mürare İbnu`r-Rebi el-Amiri ile Hilal İbnu Ümeyye el-Vakıfi (ra)" dediler. Bana çok salih iki kişi zikretmiş oldular. Bunlar Bedir gazvesinde bulunmuş, nümune-i imtisal kişilerdi. Bunların ismini duyunca, geri gidip özür beyan etme fikrinden vazgeçtim. Derken Resulullah (sav), Müslümanlara gazveye katılmayanlardan sadece üçümüzle konuşmayı yasakladı. Bunun üzerine halk bizden çekindi ve yüz çevirdi. Öyle ki yeryüzü bana yabancılaştı. Dünya, önceden bilip tanıdığım dünya olmaktan çıktı. Bu minval üzere elli gece geçirdik. Diğer iki arkadaşım, halktan uzaklaşıp evlerinde oturup ağlayarak vakit geçirdiler. Onlardan daha genç, daha güçlü olan ben dışarı çıkıyor, namazlara katılıyor, çarşı pazar dolaşıyordum. Ama kimse benimle konuşmuyordu. Bazan namazdan sonra, ashabıyla oturmakta olan Resulullah (sav)`a uğrayıp selam veriyordum. İçimden, "Acaba, benim selamımı alarak dudaklarını kıpırdatır mı?" diye kendi kendime sorardım. Sonra yakınına durup namaz kılar, göz ucuyla da ona bakardım. Namaza durunca bana baktığını da görürdüm. Ama ben ona yönelecek olsam derhal benden yüzünü çevirirdi. Müslümanların cefasından çektiğim bu izdıraplı hal uzayınca bir gün dayanamayıp gittim. Ebu Katade`nin bahçe duvarını aştım.O amcamın oğlu idi ve herkesten çok severdim. Yanına varınca selam verdim. Hayret! Vallahi selamımı almadı. Kendisine: Ey Ebu Katade, Allah aşkına söyle. Allah ve Resulü`nü sevdiğimi bilmiyor musun? dedim. Sustu, cevap vermedi. Tekrar Allah aşkına diye yemin verdim, yine konuşmadı. Üçüncü sefer Allah adına yemin verdim. Bu defa: "Allah ve Resulü daha iyi bilir!" dedi. Bunun üzerine gözlerimden yaş boşandı. Geri döndüm, duvarı aştım." Ka`b hikayesine devamla der ki: "(Bir gün) Medine çarşısında yürürken Medine`ye buğday satmaya gelmiş, Şam ahalisinden Nabati bir fellah: "Ka`b İbnu Malik`i bana kim gösterecek?" diyordu. Halk beni ona gösterdi. Adam bana yaklaştı. Gassan Kralı`ndan bir mektup getirdi. Ben okuma-yazma bilirdim, hemen okudum. Mektupta şöyle diyordu: "Bana gelen habere göre arkadaşın sana sıkıntı veriyormuş. Allah seni hakaret görmek, sıkıntı çekmek için yaratmadı. Bize gel, sana iyi davranalım." mektubu okur okumaz: "Bu da bir başka bela" dedim. Tandıra götürüp attım ve yaktım. Nihayet bu (boğucu) elli günden kırkı geçmiş, (hakkımızda) vahiy de gecikmişti. Aniden Resulullah (sav)`ın elçisi geldi. Bana: "Resulullah, hanımını terketmeni emrediyor" dedi. Ben: "Boşayacak mıyım, yoksa başka şekilde bir terk mi?" diye sordum. "Hayır, boşamıyacaksın, ondan ayrıl, sakın yaklaşma!" dedi. Resulullah (sav) aynı haberi diğer iki arkadaşıma da göndermişti. Hanımıma: "Ailene dön, onların yanında kal, Allah bu meselede bir hüküm bildirinceye kadar da orada bekle" dedim. Hilal İbnu Ümeyye`nin hanımı Resulullah (sav)`a müracaat ederek: "Ey Allah`ın Resulü, Ümeyye İbnu Hilal kendini kaybetmiş bir ihtiyardır, hizmetçisi de yoktur. Ona hizmetini yapıversem bir mahzuru var mı?" diye izin istemiş. Ve: "Hayır, hizmet edebilirsin, ancak sakın yakınlaşmada bulunma" cevabını almış. Kadın da: "Hayır ya Resulallah! Vallahi, zaten onda kımıldayacak mecal kalmadı. Vallahi cezalandığı günden şu ana kadar hiç ara vermeden habire ağlıyor" dedi. Ailemden bazısı bana: "Resulullah (sav)`a gidip hanımın, hizmetlerini yapıvermesi için izin istesen iyi olur. Nitekim o, Hilal`in hanımına hizmet etmesi için müsaade etti" diye tavsiyede bulundu. "Hayır, dedim, böyle bir talepte bulunmayacağım. Bana ne diyeceğini nasıl bilebilirim, ben genç bir kimseyim." Böylece sıkıntısı daha da artan on gece daha geçirdim. Konuşmaktan yasaklandığımızın üzerinden tam elli gece geçti. Ellinci gecenin sabah namazını evlerimizden birinin damında kılmıştım. Ben Allahu Teala`nın hakkımızda belirttiği o dehşetli hal içinde oturmuş duruyordum. Ruhum sıkılmış, bütün genişliğine rağmen dünya daralmıştı. Sanki bir cendere içerisindeydim. Bir ses işittim. Bu, Sel dağı üzerine çıkmış yüksek sesle bağıran birinin sesiydi. (Dikkat kesildim: bana sesleniyor ve): "Ey Ka`b İbnu Malik müjde!" diyordu. Hemen secdeye kapandım. Hakkımızda bir kurtuluşun geldiğini anlamıştım. Meğer Resulullah (sav), Cenab-ı Hakk`ın bizi affettiğine dair müjdeli haberi o gün sabah namazında halka duyurmuş, halk da bize müjdelemek üzere koşuşmuş, bazıları da diğer iki arkadaşıma gitmişmiş. Bir zat bana at koşmuştu, Eslemli biri de yaya olarak seğirtip dağa çıkmış... Tabii ki ses, attan daha hızlı yol aldı. Müjdeci sesini duyduğum kimse bir müddet sonra bizzat yanıma gelince, derhal iki parça elbisemi çıkanp müjde bedeli olarak kendisine giydirdim. Yemin olsun o gün için başka bir şeyim yoktu. Emanet iki giyecek te`min ettim, onları giyip, Resulullah (sav)`ı görmek arzusuyla dışarı fırladım. Yolda halk grup grup beni karşılıyor. Cenab-ı Hakk`ın affı sebebiyle tebrik ediyordu. Bu minval üzere Mescid`e geldim. Resulullah (sav) etrafını saran ashabının ortasında oturuyordu. Beni görünce Talha İbnu Ubeydillah (ra) kalktı, bana doğru koşup musafaha yaptı ve beni tebrik etti. Yemin olsun, onun dışında muhacirlerden başka kalkan olmadı." Ka`b onun bu samimi davranışını ömrü boyu unutmayacaktır. Ka`b, (sözlerine devam ederek) şunları söyledi: "Resulullah (sav)`a selam verince memnuniyetten ışıl ışıl, mütebessim bir yüzle: "Müjdeler olsun! Annenden doğalıdan beri yaşadığın en hayırlı gününü tebrik ederim" dedi. Ben hemen sordum: "Ey Allah`ın Resulü, bu sizin bağışladığınız bir lütuf mu, Cendb-ı Hak`tan gelen bir lütuf mu?" "Hayır, Allah`tan gelen bir lütuf!" dedi. Ka`b, ilaveten dedi ki: "Resulullah (sav)`ın vech-i mübarekleri, sürurlu anlarında, bir ay parçası gibi nurlanır ve parlardı. Biz, bunu derhal anlardık. Ben önüne oturunca: "Ey Allah`ın Resulü! Mazhar olduğum bu af sebebiyle ne var ne yok bütün malımı Allah ve Resulü`ne bağışlıyorum" dedim. "Hayır", dedi. "Hepsi olmaz, bir kısmını kendine ayır, bu senin için daha hayırlı." "Ey Allah`ın Resulü, biliyorum ki, Allah beni sıdkımdan, doğru sözlülüğümden dolayı kurtardı. Benim tevbemden biri de artık, yaşadığım müddetçe hep doğru söylemek olacaktır." Allah`a yemin olsun, Resulullah (sav)`a bunu söylediğim günden beri, doğru söz hususunda, Allah`ın bana lütfettiği ihsandan daha güzeline mazhar olan birisini bilmiyorum. Yine Allah`a kasem ederek söylüyorum, Resulullah (sav)`a söz verdiğim günden beri bir kerecik olsun yalan söylemeyi düşünmedim. Geri kalan ömrümde de Allah`ın beni yalandan korumasmı diliyorum." Ka`b şunu da söyledi: "Bizimle ilgili olarak Allahu Teala şu ayeti indirmişti: "And olsun ki, Allah, sıkıntılı bir zamanda bir kısminin kalpleri kaymak üzere iken Peygambere uyan Muhacirler`le Ensar`ın ve Peygamber`in tövbelerini kabul etti. Tövbelerini, onlara karşı şefkatli ve merhametli olduğu için kabul etmiştir. Bütün genişliğine rağmen dünya onlara dar gelerek nefisleri kendilerini sıkıştırıp Allah`tan başka sığınacak kimse olmadığını anlayan, (savaştan) geri kalmış üç kişinin tevbesini de kabul etti. Allah, tevbe ettikleri için onların tevbesini kabul etmiştir. Çünkü O, tövbeleri kabul eden, merhametli olandır. Ey iman edenler! Allah`tan sakının ve doğrularla beraber olun!" (Tevbe, 117-119). Ka`b şunu da dermiş: "Allah`ıma yeminle söylüyorum, Allah beni İslam`la şereflendirdikten sonra, bana göre, Resulullah (sav)`a söylediğim doğru sözden daha büyük bir nimet vermemiştir. (Allah`ın bana lütfettiği birinci büyük nimeti İslam`la müşerref olmam, ikinci büyük nimeti de Reshulullah (sav)`a, doğru söz söylememi nasib etmiş olmasıdır). Aksi takdirde, diğer yalan söyleyenler gibi ben de helak olacaktım. Nitekim Cenab-ı Hak, vahiy indirdiği zaman, yalan söyleyenler hakında, bir kimse için söylenebilecek en kötü şeyi söylemiştir. Allahu Teala şöyle buyurmuştur: "Döndüğnüzde, kendilerine çıkışmamanız için, Allah`a yemin edeceklerdir. Siz onlardan yüz çevirin. Çünkü onlar pistirler. Yaptıklarının karşılığı olarak varacakları yer cehennemdir. Kendilerinden hoşnud olasınız diye, size yemin verirler. Siz onlardan razı olsanız bile, Allah yoldan çıkmış fasık kimselerden razı olmaz" (Tevbe, 95-96). Ka`b şunu söyledi: "Resulullah Tebük seferinden döndüğü zaman, sefere katılmayanlar gidip özür diledikleri, Resulullah (sav)`ın da, yemin etmeleri üzerine özürlerini kabul buyurup kendileriyle bey`atlaşıp, haklarında istiğfarda bulunduğu kimselerden, biz üç kişi ayrı tutulmuş, (onların mazhar olduğu aftan istifade edememiştik.) Resulullah (sav) bizim işimizi, Allah hakkımızda hükmedinceye kadar tehir etmişti. Hakkımızda gelen ayette, Cenab-ı Hakk`ın: "...geri kalmış üç kişi..." sözünden kasıd, savaştan geri kalmamız değildir, bu geri kalış Resulullah (sav)`ın hakkımızdaki hükmü geri bırakması, yemin ederek özür dileyenlerin özrünü kabul ettiği kimselerden ayrı tutmasıdır."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Beraet (Tevbe) Suresi
RAVİ: Hz.Muhammed İbnu Şihab ez-Zühri
KAYNAK:Buhari, Vesaya 16, Cihad 103, Menakıb 23, Menakıbu`l-Ensar 43, Meğazi 3, 78, Tefsir, Berae, 17, 18, 19, İstizan 21, Eyman 24, Ahkam 53; Müslim, Tevbe 53, (2769); Tirmizi, Tefsir, Berae, (3101); Ebu Davud, Talak 11, (2202), Cihad 173, (2773), Nüzur 29, (33
HADİS:"(Allah yolunda savaşa) çıkmazsanız Allah size can yakıcı azabla azab eder..." (Tevbe,39) ayeti ile, "Medinelilere ve çevrelerinde bulunan bedevilere, savaşta Allah`ın Peygamberinden geri kalmak, kendilerini ona tercih etmek yaraşmaz" (Tevbe, 120) ayetini şu ayet neshetmiştir: "Mü`minler toptan savaşa çıkmamalıdır. Her topluluktan bir taifenin, dini iyi öğrenmek ve milletlerini geri döndüklerinde uyarmak üzere geri kalmaları gerekli olmaz mı?..." (Tevbe, 122).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Beraet (Tevbe) Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Ebu Davud, Cihad 19, (2503)
HADİS:"İbnu Abbas (ra)`a şu ayet hakkında sordum: "(Allah yolunda cihada) çıkmazsanız, Allah size can yakıcı azabla azab eder..." (Tevbe, 39). Şu açıklamayı yaptı: "Allah onlardan yağmuru kesti.Böylece (kuraklık Allah`ın onlara takdir ettiği) azabları oldu."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Beraet (Tevbe) Suresi
RAVİ: Hz.Necdet İbnu Naki`
KAYNAK:Ebu Davud, Cihad 19, (1506)
HADİS:Bir adam gelerek: "Ey Allah`ın Resulü! Ben şehrin öbür tarafında bir kadına elledim, cima yapmaksızın onunla nefsimi tatmin ettim. Ve işte ben buradayım, istediğin cezayı ver" dedi. Hz. Ömer atılarak: "Allah seni örtmüş, keşke sen de kendini örtüp açıklamasaydın" dedi. Resulullah (sav) hiçbir cevap vermedi. Adam kalkıp gitti. Resulullah (sav) peşine bir adam göndererek onu çağırtıp şu ayeti okudu: "Gündüzün iki ucunda ve gecenin gündüze yakın zamanlarında namaz kıl. Doğrusu iyilikler kötülükleri giderir... Bu, öğüt kabul edenlere bir öğüttür" (Hud, 114). Bunun üzerine bir adam: "Ey Allah`ın Resulü bu hüküm sadece soru sahibi için mi (başkasına da şamil mi)?" diye sordu. Resulullah (sav): "Herkes için" cevabını verdi.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Hud (as) Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Mesud
KAYNAK:Buhari, Mevfikitu`s-Salat 4, Tefsir, Hud 6; Müslim, Tevbe 39, (2763); Tirmizi, Tefsir, Hud, (3111); Ebu Davud, Hudud 32, (4468)
HADİS:Bir adam gelerek: "Ey Allah`ın Resulü! Ben şehrin öbür tarafında bir kadına elledim, cima yapmaksızın onunla nefsimi tatmin ettim. Ve işte ben buradayım, istediğin cezayı ver" dedi. Hz. Ömer atılarak: "Allah seni örtmüş, keşke sen de kendini örtüp açıklamasaydın" dedi. Resulullah (sav) hiçbir cevap vermedi. Adam kalkıp gitti. Resulullah (sav) peşine bir adam göndererek onu çağırtıp şu ayeti okudu: "Gündüzün iki ucunda ve gecenin gündüze yakın zamanlarında namaz kıl. Doğrusu iyilikler kötülükleri giderir... Bu, öğüt kabul edenlere bir öğüttür" (Hud, 114). Bunun üzerine bir adam: "Ey Allah`ın Resulü bu hüküm sadece soru sahibi için mi (başkasına da şamil mi)?" diye sordu. Resulullah (sav): "Herkes için" cevabını verdi.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Hud (as) Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Mesud
KAYNAK:Buhari, Mevfikitu`s-Salat 4, Tefsir, Hud 6; Müslim, Tevbe 39, (2763); Tirmizi, Tefsir, Hud, (3111); Ebu Davud, Hudud 32, (4468)
HADİS:Hz. Aişe (ra)`ye şu ayetten sordum: "Öyle ki, peygamberler ümidsizliğe düşüp, yalanlandıklarını sandıkları bir sırada onlara yardımımız gelmiştir." (Yusuf, 110). Bu ayette geçen bir kelime küzzibu şeklinde şeddeli mi okunmalı, küzibü şeklinde şeddesiz mi okumalı? dedim. Bana: "Onları kavimleri yalanladı" diye cevap verdi. Urve der ki: "Öyle ise, yemin olsun, onlar kesinlikle bildiler ki, kavimleri kendilerini tekzib etmiştir, (böyle okununca) "tekzib edildikleri zannına düştüler" diye bir mana verme ihtimali kalmaz" dedim. Hz. Aişe: "Ey Urvecik, öyledir. Peygamberler bu hususta kesin kanaate vardılar!" dedi. Ben tekrar: "Ama ayet belki de "küzibü" diye okunmalı" dedim. Cevaben: "Allah korusun, peygamberler, Rableri hakkında böyle bir zanna düşmezler"dedi. Ben tekrar: "Bu ayet nedir? (kimlerden bahsediyor?)" diye sordum. Cevaben: "Onlar peygamberlerin kendilerine tabi olan adamlarıdır, bu kimseler Rablerine inanmış, peygamberlerini de tasdik etmişlerdir. Ancak maruz kaldıkları bela uzamış, Allah`tan onlara gelecek yardım da gecikmiştir. O kadar ki, kavimlerinden kendilerini tekzib edenler sebebiyle peygamberler ümidlerini kestikleri ve artık etbalarının kendilerini tekzib ettiği zannına düştükleri bir anda Allah`ın yardımı onlara ulaşmıştır. (İşte ayet-i kerimede bu durumdaki peygamberler ve onların etbaları kastedilmektedir.)"
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Yusuf Suresi
RAVİ: Hz.Urve tu`bnu Zübeyr
KAYNAK:Buhari, Enbiya 19, Tefsir, Bakara 38, Yusuf 6
HADİS:Şu ayet hakkında: "Onların çoğu, ortak koşmadan Allah`a inanmazlar" (Yusuf, 106) şu açıklamayı yapmıştır: "Yani, "Onlara kendilerini kim yarattı, semavat ve arzı kim yarattı diye sorarsınız, "Allah" diye cevap verirler, işte bu onların imanıdır, ibadet etmeye gelince Allah`tan başkasına taparlar, bu da onların ortak koşmaları, şirkleridir." (Rezin`in ilavesidir. (Taberi 13,51))
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Yusuf Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Rezin
HADİS:Hz. Aişe (ra)`ye şu ayetten sordum: "Öyle ki, peygamberler ümidsizliğe düşüp, yalanlandıklarını sandıkları bir sırada onlara yardımımız gelmiştir." (Yusuf, 110). Bu ayette geçen bir kelime küzzibu şeklinde şeddeli mi okunmalı, küzibü şeklinde şeddesiz mi okumalı? dedim. Bana: "Onları kavimleri yalanladı" diye cevap verdi. Urve der ki: "Öyle ise, yemin olsun, onlar kesinlikle bildiler ki, kavimleri kendilerini tekzib etmiştir, (böyle okununca) "tekzib edildikleri zannına düştüler" diye bir mana verme ihtimali kalmaz" dedim. Hz. Aişe: "Ey Urvecik, öyledir. Peygamberler bu hususta kesin kanaate vardılar!" dedi. Ben tekrar: "Ama ayet belki de "küzibü" diye okunmalı" dedim. Cevaben: "Allah korusun, peygamberler, Rableri hakkında böyle bir zanna düşmezler"dedi. Ben tekrar: "Bu ayet nedir? (kimlerden bahsediyor?)" diye sordum. Cevaben: "Onlar peygamberlerin kendilerine tabi olan adamlarıdır, bu kimseler Rablerine inanmış, peygamberlerini de tasdik etmişlerdir. Ancak maruz kaldıkları bela uzamış, Allah`tan onlara gelecek yardım da gecikmiştir. O kadar ki, kavimlerinden kendilerini tekzib edenler sebebiyle peygamberler ümidlerini kestikleri ve artık etbalarının kendilerini tekzib ettiği zannına düştükleri bir anda Allah`ın yardımı onlara ulaşmıştır. (İşte ayet-i kerimede bu durumdaki peygamberler ve onların etbaları kastedilmektedir.)"
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Yusuf Suresi
RAVİ: Hz.Urve tu`bnu Zübeyr
KAYNAK:Buhari, Enbiya 19, Tefsir, Bakara 38, Yusuf 6
HADİS:Şu ayet hakkında: "Onların çoğu, ortak koşmadan Allah`a inanmazlar" (Yusuf, 106) şu açıklamayı yapmıştır: "Yani, "Onlara kendilerini kim yarattı, semavat ve arzı kim yarattı diye sorarsınız, "Allah" diye cevap verirler, işte bu onların imanıdır, ibadet etmeye gelince Allah`tan başkasına taparlar, bu da onların ortak koşmaları, şirkleridir." (Rezin`in ilavesidir. (Taberi 13,51))
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Yusuf Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Rezin
HADİS:Resulullah (sav)`a Cenab-ı Hakk`ın: "Arzda birbirine komşu kıtalar vardır, üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar vardır ki hepsi bir su ile sulanıyor. (Böyle iken) biz onlardan bazısını yemişlerinde (ve tadlarında), bazısından üstün kılıyoruz. İşte bunlarda da aklını kullanacak zümreler için elbette ayetler vardır" (Ra`d, 4). Kelam-ı ilahisinde geçen "üstünlük"ü şöyle açıkladılar: "Bu onların, kalitesiz, farisi çeşitten tatlı ve ekşi oluşlarıdır."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Ra`d Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Hüreyre
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Ra`d, (3117)
HADİS:Resulullah (sav)`a Cenab-ı Hakk`ın: "Arzda birbirine komşu kıtalar vardır, üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar vardır ki hepsi bir su ile sulanıyor. (Böyle iken) biz onlardan bazısını yemişlerinde (ve tadlarında), bazısından üstün kılıyoruz. İşte bunlarda da aklını kullanacak zümreler için elbette ayetler vardır" (Ra`d, 4). Kelam-ı ilahisinde geçen "üstünlük"ü şöyle açıkladılar: "Bu onların, kalitesiz, farisi çeşitten tatlı ve ekşi oluşlarıdır."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Ra`d Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Hüreyre
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Ra`d, (3117)
HADİS:Resulullah (sav): "Ardında cehennem vardır, orada kendisine irinli su içirilecektir" (İbrahim 14, 16) ayeti hakkında şu açıklamayı yaptı: "İrin ağzına yaklaştırılır, ondan ikrah eder, iğrenir. Biraz daha yaklaştırılınca suratı yanar ve başının derisi dökülür, irini içince kıçından çıkıncaya kadar, (geçtiği yerleri ve bu meyanda) bağırsaklarını param parça eder." Resulullah bu açıklama üzerine şu ayetleri okudu: "..Ateşte ebedi kalan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimseler..." (Muhammed, 15). "...Onlar yardım istediklerinde erimiş maden gibi, yüzleri kavuran bir su kendilerine sunulur" (Kehf, 29).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:İbrahim Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Ümame
KAYNAK:Tirmizi, Cehennem, 4, (2586)
HADİS:Resulullah (sav): "Ardında cehennem vardır, orada kendisine irinli su içirilecektir" (İbrahim 14, 16) ayeti hakkında şu açıklamayı yaptı: "İrin ağzına yaklaştırılır, ondan ikrah eder, iğrenir. Biraz daha yaklaştırılınca suratı yanar ve başının derisi dökülür, irini içince kıçından çıkıncaya kadar, (geçtiği yerleri ve bu meyanda) bağırsaklarını param parça eder." Resulullah bu açıklama üzerine şu ayetleri okudu: "..Ateşte ebedi kalan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimseler..." (Muhammed, 15). "...Onlar yardım istediklerinde erimiş maden gibi, yüzleri kavuran bir su kendilerine sunulur" (Kehf, 29).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:İbrahim Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Ümame
KAYNAK:Tirmizi, Cehennem, 4, (2586)
HADİS:Resulullah (sav): "Mü`minin ferasetinden kaçının, çünkü o Allahu Teala`nın nuruyla bakar" buyurup sonra şu ayeti okudular: "Elbette bunda fikr u firaseti olanlar için ibretler vardır" (Hicr, 75).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Hicr Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Said
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Hicr, (3125)
HADİS:"Andolsun ki sana Seb`ul-Mesani`yi ve Kur`an-ı Azim`i verdik" (Hicr, 87) ayetinde geçen es-Seb`ul-Mesani, uzun süreler (tıvel)dir.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Hicr Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Nesai, Salat 26, (2,139)
HADİS:"Kur`an`ı parçalayanlara da..." (Hicr, 91) ayetini açıklamak üzere: "Onlar Ehl-i Kitaptır, yani Yahudi ve Hıristiyanlar. Bunlar onu parçalara bölerek bazı kısımlarına inandılar, bazı kısımlarına inanmadılar" buyurmuştur.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Hicr Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Hicr 4, Menakibu`l-Ensar 52
HADİS:"Rablerine andolsun ki hepsini yaptıklarından sorumlu tutacağız" (Hicr, 92-93) ayeti ile ilgili olarak: "Onlar "Lailahe illallah" demekten sorumlu olacaklar" demiştir.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Hicr Suresi
RAVİ: Hz.Enes
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Hicr, (3126); Buhari, hadisi bab başlığı olarak kaydetmiştir
HADİS:Resulullah (sav): "Mü`minin ferasetinden kaçının, çünkü o Allahu Teala`nın nuruyla bakar" buyurup sonra şu ayeti okudular: "Elbette bunda fikr u firaseti olanlar için ibretler vardır" (Hicr, 75).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Hicr Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Said
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Hicr, (3125)
HADİS:"Andolsun ki sana Seb`ul-Mesani`yi ve Kur`an-ı Azim`i verdik" (Hicr, 87) ayetinde geçen es-Seb`ul-Mesani, uzun süreler (tıvel)dir.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Hicr Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Nesai, Salat 26, (2,139)
HADİS:"Kur`an`ı parçalayanlara da..." (Hicr, 91) ayetini açıklamak üzere: "Onlar Ehl-i Kitaptır, yani Yahudi ve Hıristiyanlar. Bunlar onu parçalara bölerek bazı kısımlarına inandılar, bazı kısımlarına inanmadılar" buyurmuştur.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Hicr Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Hicr 4, Menakibu`l-Ensar 52
HADİS:"Rablerine andolsun ki hepsini yaptıklarından sorumlu tutacağız" (Hicr, 92-93) ayeti ile ilgili olarak: "Onlar "Lailahe illallah" demekten sorumlu olacaklar" demiştir.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Hicr Suresi
RAVİ: Hz.Enes
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Hicr, (3126); Buhari, hadisi bab başlığı olarak kaydetmiştir
HADİS:"Gönlü imanla dolu olduğu halde, zor altında olan kimse müstesna, inandıktan sonra Allah`ı inkar edip, gönlünü kafirliğe açanlara Allah katından bir gazab vardır, büyük azab da onlar içindir" (Nahi, 106) ayetindeki umumi hükümden şöyle bir istisna yaptı: "Rabbin, türlü eziyete uğratıldıktan sonra hicret eden, Allah uğrunda savaşan ve sabreden kimselerden yanadır. Rabbin şüphesiz bundan sonra da bağışlar ve merhamet eder." (Nahl, 110). Burada kastedilen Abdullah İbnu Ebi Sarh`tır. Bu zat, Resulullah (sav)`ın vahiy katibi idi. Şeytan onu şaşırttı. Kafirlere katılmasına sebep oldu. Resulullah (sav) Fetih günü, onun öldürülmesini emretti. Araya Hz. Osman girerek affını diledi. Resulullah (sav) da onu affetti.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nahl Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Nesai, Tahrimu`d-Dem 15, (7, 107)
HADİS:"Gönlü imanla dolu olduğu halde, zor altında olan kimse müstesna, inandıktan sonra Allah`ı inkar edip, gönlünü kafirliğe açanlara Allah katından bir gazab vardır, büyük azab da onlar içindir" (Nahi, 106) ayetindeki umumi hükümden şöyle bir istisna yaptı: "Rabbin, türlü eziyete uğratıldıktan sonra hicret eden, Allah uğrunda savaşan ve sabreden kimselerden yanadır. Rabbin şüphesiz bundan sonra da bağışlar ve merhamet eder." (Nahl, 110). Burada kastedilen Abdullah İbnu Ebi Sarh`tır. Bu zat, Resulullah (sav)`ın vahiy katibi idi. Şeytan onu şaşırttı. Kafirlere katılmasına sebep oldu. Resulullah (sav) Fetih günü, onun öldürülmesini emretti. Araya Hz. Osman girerek affını diledi. Resulullah (sav) da onu affetti.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nahl Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Nesai, Tahrimu`d-Dem 15, (7, 107)
HADİS:"Güneşin kayması (düluku`ş-şems) anından gecenin kararmasına kadar güzelce namaz kıl" (İsra, 78) ayetinde geçen düluku`ş-şems`ten maksad, "güneşin meyli" derdi.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:İsrâ Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Ömer
KAYNAK:Muvatta, Vukutu`s-Salat 19, (1, 11)
HADİS:Düluku`ş-şems tabirini, "İza fae`l`fey`u" diye açıklardı. (Bu da gölgenin batı cihetinden çekilip doğuya meyletmesidir. Bu da tam zeval dediğimiz öğle vaktini ifade eder. Güneş gökte tam tepededir ve artık batı cihetine meyletmektedir.) Ayetin devammda gelen "ğasaku`l-leyl" tabirini de, "gece ile gece karanlığının birleşmesi" diye açıklardı.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:İsrâ Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Muvatta, Vukutu`s-Salat 20, (1, 11)
HADİS:"...Sabah namazı şahidlidir" (İsra, 78) ayeti hakkında Resulullah (sav) şu açıklamayı yapmıştır: "Onda gece melekleri de gündüz melekleri de, hazır bulunurlar" (Tirmizi hadisin sahih olduğunu söylemiştir)
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:İsrâ Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Hüreyre
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Benu İsrail, (3136)
HADİS:Resulullah (sav)`a: "...Ümid edebilirsin, Rabbin seni bir Makam-ı Mahmud`a gönderecektir." (İsra, 79) ayetinde zikredilen "Makam-ı Mahmud`dan sual edildi. Resulullah (sav): "Bu şefaat`tir" diye cevap verdi."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:İsrâ Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Hüreyre
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, İsra, (3136)
HADİS:Resulullah (sav) buyurdular ki: "İnsanlar kıyamet günü cemaatler halinde olacaklar. Her ümmet kendi peygamberini takip edip: "Ey falan! bize şefaat et, ey filan bize şefaat et! diyecekler. Sonunda şefaat etme işi bana kalacak. İşte Makam-ı Mahmud budur."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:İsrâ Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Ömer
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Benu İsrail, 11 Zekat 52
HADİS:"Güneşin kayması (düluku`ş-şems) anından gecenin kararmasına kadar güzelce namaz kıl" (İsra, 78) ayetinde geçen düluku`ş-şems`ten maksad, "güneşin meyli" derdi.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:İsrâ Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Ömer
KAYNAK:Muvatta, Vukutu`s-Salat 19, (1, 11)
HADİS:Düluku`ş-şems tabirini, "İza fae`l`fey`u" diye açıklardı. (Bu da gölgenin batı cihetinden çekilip doğuya meyletmesidir. Bu da tam zeval dediğimiz öğle vaktini ifade eder. Güneş gökte tam tepededir ve artık batı cihetine meyletmektedir.) Ayetin devammda gelen "ğasaku`l-leyl" tabirini de, "gece ile gece karanlığının birleşmesi" diye açıklardı.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:İsrâ Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Muvatta, Vukutu`s-Salat 20, (1, 11)
HADİS:"...Sabah namazı şahidlidir" (İsra, 78) ayeti hakkında Resulullah (sav) şu açıklamayı yapmıştır: "Onda gece melekleri de gündüz melekleri de, hazır bulunurlar" (Tirmizi hadisin sahih olduğunu söylemiştir)
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:İsrâ Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Hüreyre
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Benu İsrail, (3136)
HADİS:Resulullah (sav)`a: "...Ümid edebilirsin, Rabbin seni bir Makam-ı Mahmud`a gönderecektir." (İsra, 79) ayetinde zikredilen "Makam-ı Mahmud`dan sual edildi. Resulullah (sav): "Bu şefaat`tir" diye cevap verdi."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:İsrâ Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Hüreyre
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, İsra, (3136)
HADİS:Resulullah (sav) buyurdular ki: "İnsanlar kıyamet günü cemaatler halinde olacaklar. Her ümmet kendi peygamberini takip edip: "Ey falan! bize şefaat et, ey filan bize şefaat et! diyecekler. Sonunda şefaat etme işi bana kalacak. İşte Makam-ı Mahmud budur."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:İsrâ Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Ömer
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Benu İsrail, 11 Zekat 52
HADİS:Şu ayet dua hakkında nazil olmuştur: "(Ey Muhammed) namaz kılarken sesini yükseltme, gizli de okuma.." (İsra, 110).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:İsrâ Suresi
RAVİ: Hz.Aişe
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Benu İsrail 14, Da`avat 17, Tevhid 44; Müslim, Salat 146, (447); Muvatta, Kur`an 39, (1, 218)
HADİS:Şu ayet dua hakkında nazil olmuştur: "(Ey Muhammed) namaz kılarken sesini yükseltme, gizli de okuma.." (İsra, 110).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:İsrâ Suresi
RAVİ: Hz.Aişe
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Benu İsrail 14, Da`avat 17, Tevhid 44; Müslim, Salat 146, (447); Muvatta, Kur`an 39, (1, 218)
HADİS:Resulullah (sav) buyurdu ki: "Kim Kehf süresinin başından -bir rivayette; sonundan- on ayet ezberlerse Mesih Deccal`in şerinden emin olur."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Kehf Suresi
RAVİ: Hz.Ebu`d Derda
KAYNAK:Müslim, Salatu`l-Müsafirin 257, (809); Ebu Davud, Melahim 14, (4323); Tirmizi, Fedailul-Kur`an 6, (2888)
HADİS:Mal ve oğullar dünya hayatının süsüdür. Ama baki kalacak faydalı işler, sevap olarak da, emel olarak da Rabbinin katında daha hayırlıdır" (Kehf, 46)" ayetinde geçen "baki kalacak faydalı işler", kulun sarfedeceği "Allahu ekber, "Sübhanallah", "Elhamdülillah", "Lailahe İllallah", "La-havle ve-la kuvvete illa billah" sözlerdir.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Kehf Suresi
RAVİ: Hz.İbnu`l Müseyyeb
KAYNAK:Muvatta, Kur`an 22, (1, 210)
HADİS:İbnu Abbas (ra)`a dedim ki: "Nevfel-Bekkali, İsrailoğullarının peygamberi olan Hz. Musa (a.s.), Hızır`ın arkadaşı olan Musa olmadığını zannediyor." Bana şu cevabı verdi: "Allah`ın düşmanı yalan söylüyor. Ben Übeyy İbnu Ka`b (ra)`ı dinledim.Demişti ki: "Ben Resulullah (sav)`ı işittim, şunu anlattı: "Musa (a.s.) Beni İsrail`e hutbe irad etmek üzere ayağa kalktı. Kendisine, "insanların en bilgini kimdir?" diye soruldu. O: "Benim" diye cevap verdi. Cenab-ı Hak, "Allahu a`lem (yani en iyi bilen Allah`tır)" demediği için Musa`yı azarladı. Ve: "İki denizin birleştiği yerde bulunan bir kulum senden daha alimdir" diye ona vahyetti. Hz. Musa (a.s.): "Ey Rabbim ben onu nasıl bulabilirim?" diye sordu. Kendisine: Bir zenbile bir balık koy, onu sırtına al. Balığı nerede yitirirsen o zat oradadır" dendi. Dendiği gibi yaparak yola çıktı. Kendisiyle beraber, hizmetçisi olan Yuşa İbnu Nun da yola çıktı. Beraberce yürüyerek bir kayanın yanına geldiler. Hz. Musa ve hizmetçisi dinlenmek üzere orada yattılar. Balık kımıldayarak zenbilden çıkıp denize kaydı. Allah ondan suyun akıntısını tuttu. Öyle ki su kemer gibi oldu. Balık için bir kanal meydana gelmişti. Hz. Musa (a.s.) ve hizmetçisi (balık için olduğunu bilmeksizin) bu manzaraya şaşırdılar. Günlerinin geri kalan kısmı ile o gece boyu da yürüdüler. Musa`nın arkadaşı ona, balığın gitmesini haber vermeyi unutmuştu. Sabah olunca Hz. Musa (a.s.) hizmetçisine: "Hele sabah kahvaltımızı getir. Biz bu yolculukta yorulduk" dedi. Ama emrolunduğu yere gelinceye kadar yorulmamıştı. Hizmetçi: Hani bir kayanın yanma gelmiş yatmıştık ya! Ben balığı orada unuttum. Onu hatırlatmayı, bana mutlaka şeytan unutturdu. Balık denize şaşılacak şekilde sıvışıp gitmişti" dedi. Musa (a.s.): "Bizim aradığımız orasıydı" dedi ve hemen izlerinin üzerine geri döndüler. İzlerini takiben yürüyerek kayaya kadar geldiler. Musa (a.s.) orada örtüsüne bürünmüş bir adam gördü ve ona selam verdi. Hızır aleyhisselam ona: "Senin bu yerinde selam ne gezer!" "Ben Musa`yım." "Beni İsrail`in Musa`sı mı?" "Evet" "Sen, Allah`ın sana öğrettiği bir ilmi bilmektesin ki ben onu bilmem. Ben de Allah`ın bana öğrettiği bir ilmi bilmekteyim ki, onu da sen bilemezsin." "Allah`ın sana öğrettiği hakkı bana öğretmen şartıyla sana uymamı kabul eder misin?" "Sen benimle beraber olmak sabrını gösteremezsin. Mahiyet ve hikmetini bilmediğin şeye nasıl sabredeceksin ki?" "İnşaallah sen beni çok sabırlı bulacaksın. Hem ben senin hiç bir emrine karşı gelmeyeceğim." "Öyleyse gel. Ancak, madem bana tabi olacaksın, ben sana haber vermedikçe bana hiç bir şey sormayacaksın!" dedi. Hz. Musa (a.s.): "Tamam!" dedi. Hz. Musa ve Hz. Hızır (a.s.) beraberce gittiler. Deniz kıyısında yürüyorlardı. Bir gemiye rastladılar. Kendilerini gemiye almalarını söylediler. Gemi sahipleri Hızır (a.s.)`ı tanıdılar. Ve ücret istemeksizin onları gemiye aldılar. Hızır (a.s.), gidip, geminin tahtalarından birini deldi. Hz. Musa (a.s.) ona: "Bak, bunlar bizi bedava gemilerine aldılar, sen gidip gemilerini deldin, adamları boğacakın. Hiç de yakışık olmayan bir iş yaptın!" dedi. Hızır: "Ben sana, "benimle bulunmaya sabredemezsin" demedim mi?" dedi. Hz. Musa: "Unuttuğum şey sebebiyle beni sigaya çekme. Bu iş sebebiyle bana zorluk çıkarma!" ricasında bulundu. Sonra bunlar gemiden indiler. Sahil boyu yürürken, çocuklarla oynayan bir yavrucak gördüler. Hızır (a.s.) yavrucağı yakaladığı gibi eliyle basını kopararak çocuğu öldürdü. Musa (a.s.): "Masum bir çocuğu kısas hakkın olmaksızın niye öldürdün. Bu çok yadırganacak bir iş!" dedi. "Ben sana demedim mi, sen benim beraberliğime sabredemezsin!" diye Hızır (a.s.), Musa`ya çıkıştı. Hz. Musa: "Ama bu birinciden de şiddetli idi" dedi ve ilave etti: "Bundan sonra sana bir şey sorarsam, beni arkadaş etme, nazarımda bu hususta haklı sayılacaksın" dedi. Yola devam ettiler. Bir köye geldiler. Halktan yiyecek birşeyler istediler. Ama kimse onları ağırlamadı. Köyde yıkılmak üzere olan bir duvara rastladılar. Hızır (a.s.) eliyle şöyle göstererek: "Eğilmiş" diyordu. Onu doğrulttu. Hz. Musa (a.s.) ona: Bir cemaat ki, kendilerine geliyoruz, bize ilgi gösterip, ağırlamıyorlar, yiyecek vermiyorlar. Sen onlara bedava iş yapıyorsun, dilesen ücret alabilirdin!" dedi. Hızır (a.s.), Hz. Musa`ya: "Artık birbirimizden ayrılma zamanı geldi. Şimdi sana sabredemediğin şeylerin te`vilini haber vereceğim" dedi. Resulullah (sav) bu ara ilave etti: "Allah Musa`ya rahmet buyursun. Keşke, Hz. Hızır`la beraberliğe sabretseydi de maceralarını bize nakletseydi, bunu ne kadar isterdim!" Ravi devam ediyor: Resulullah (sav) buyurdular ki: "Birinci (soru)su Musa`nın bir unutması idi. Bir serçe gelerek geminin kenarına kondu. Sonra denizden gagasıyla su aldı. Hz. Hızır bunu göstererek Hz. Musa`ya, "Bak", dedi, "Benim ve senin ilmin ve diğer mahlukatın ilmi, Allah`ın ilminden, şu kuşun denizden eksilttiği kadar eksiltir."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Kehf Suresi
RAVİ: Hz.Said İbnu Cübeyr
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Kehf 2, 3, 4, İlm 16, 19, 44, İcare 7, Şurut 12, Bed`u`l-Halk 11, Enbiya 27, Tevhid 31; Müslim, Fedail 170, (2380); Tirmizi, Tefsir, Kehf, (3148); Ebu Davud, Sünnet 17, (4705, 4706, 4707)
HADİS:Resulullah (sav) "duvarın altında onların bir hazinesi vardı" (Kehf, 82) ayetini açıkladı ve: "O hazine altın ve gümüştendi" buyurdu.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Kehf Suresi
RAVİ: Hz.Ebu`d Derda
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, (3153)
HADİS:Resulullah (sav) buyurdu ki: "Kim Kehf süresinin başından -bir rivayette; sonundan- on ayet ezberlerse Mesih Deccal`in şerinden emin olur."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Kehf Suresi
RAVİ: Hz.Ebu`d Derda
KAYNAK:Müslim, Salatu`l-Müsafirin 257, (809); Ebu Davud, Melahim 14, (4323); Tirmizi, Fedailul-Kur`an 6, (2888)
HADİS:Mal ve oğullar dünya hayatının süsüdür. Ama baki kalacak faydalı işler, sevap olarak da, emel olarak da Rabbinin katında daha hayırlıdır" (Kehf, 46)" ayetinde geçen "baki kalacak faydalı işler", kulun sarfedeceği "Allahu ekber, "Sübhanallah", "Elhamdülillah", "Lailahe İllallah", "La-havle ve-la kuvvete illa billah" sözlerdir.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Kehf Suresi
RAVİ: Hz.İbnu`l Müseyyeb
KAYNAK:Muvatta, Kur`an 22, (1, 210)
HADİS:İbnu Abbas (ra)`a dedim ki: "Nevfel-Bekkali, İsrailoğullarının peygamberi olan Hz. Musa (a.s.), Hızır`ın arkadaşı olan Musa olmadığını zannediyor." Bana şu cevabı verdi: "Allah`ın düşmanı yalan söylüyor. Ben Übeyy İbnu Ka`b (ra)`ı dinledim.Demişti ki: "Ben Resulullah (sav)`ı işittim, şunu anlattı: "Musa (a.s.) Beni İsrail`e hutbe irad etmek üzere ayağa kalktı. Kendisine, "insanların en bilgini kimdir?" diye soruldu. O: "Benim" diye cevap verdi. Cenab-ı Hak, "Allahu a`lem (yani en iyi bilen Allah`tır)" demediği için Musa`yı azarladı. Ve: "İki denizin birleştiği yerde bulunan bir kulum senden daha alimdir" diye ona vahyetti. Hz. Musa (a.s.): "Ey Rabbim ben onu nasıl bulabilirim?" diye sordu. Kendisine: Bir zenbile bir balık koy, onu sırtına al. Balığı nerede yitirirsen o zat oradadır" dendi. Dendiği gibi yaparak yola çıktı. Kendisiyle beraber, hizmetçisi olan Yuşa İbnu Nun da yola çıktı. Beraberce yürüyerek bir kayanın yanına geldiler. Hz. Musa ve hizmetçisi dinlenmek üzere orada yattılar. Balık kımıldayarak zenbilden çıkıp denize kaydı. Allah ondan suyun akıntısını tuttu. Öyle ki su kemer gibi oldu. Balık için bir kanal meydana gelmişti. Hz. Musa (a.s.) ve hizmetçisi (balık için olduğunu bilmeksizin) bu manzaraya şaşırdılar. Günlerinin geri kalan kısmı ile o gece boyu da yürüdüler. Musa`nın arkadaşı ona, balığın gitmesini haber vermeyi unutmuştu. Sabah olunca Hz. Musa (a.s.) hizmetçisine: "Hele sabah kahvaltımızı getir. Biz bu yolculukta yorulduk" dedi. Ama emrolunduğu yere gelinceye kadar yorulmamıştı. Hizmetçi: Hani bir kayanın yanma gelmiş yatmıştık ya! Ben balığı orada unuttum. Onu hatırlatmayı, bana mutlaka şeytan unutturdu. Balık denize şaşılacak şekilde sıvışıp gitmişti" dedi. Musa (a.s.): "Bizim aradığımız orasıydı" dedi ve hemen izlerinin üzerine geri döndüler. İzlerini takiben yürüyerek kayaya kadar geldiler. Musa (a.s.) orada örtüsüne bürünmüş bir adam gördü ve ona selam verdi. Hızır aleyhisselam ona: "Senin bu yerinde selam ne gezer!" "Ben Musa`yım." "Beni İsrail`in Musa`sı mı?" "Evet" "Sen, Allah`ın sana öğrettiği bir ilmi bilmektesin ki ben onu bilmem. Ben de Allah`ın bana öğrettiği bir ilmi bilmekteyim ki, onu da sen bilemezsin." "Allah`ın sana öğrettiği hakkı bana öğretmen şartıyla sana uymamı kabul eder misin?" "Sen benimle beraber olmak sabrını gösteremezsin. Mahiyet ve hikmetini bilmediğin şeye nasıl sabredeceksin ki?" "İnşaallah sen beni çok sabırlı bulacaksın. Hem ben senin hiç bir emrine karşı gelmeyeceğim." "Öyleyse gel. Ancak, madem bana tabi olacaksın, ben sana haber vermedikçe bana hiç bir şey sormayacaksın!" dedi. Hz. Musa (a.s.): "Tamam!" dedi. Hz. Musa ve Hz. Hızır (a.s.) beraberce gittiler. Deniz kıyısında yürüyorlardı. Bir gemiye rastladılar. Kendilerini gemiye almalarını söylediler. Gemi sahipleri Hızır (a.s.)`ı tanıdılar. Ve ücret istemeksizin onları gemiye aldılar. Hızır (a.s.), gidip, geminin tahtalarından birini deldi. Hz. Musa (a.s.) ona: "Bak, bunlar bizi bedava gemilerine aldılar, sen gidip gemilerini deldin, adamları boğacakın. Hiç de yakışık olmayan bir iş yaptın!" dedi. Hızır: "Ben sana, "benimle bulunmaya sabredemezsin" demedim mi?" dedi. Hz. Musa: "Unuttuğum şey sebebiyle beni sigaya çekme. Bu iş sebebiyle bana zorluk çıkarma!" ricasında bulundu. Sonra bunlar gemiden indiler. Sahil boyu yürürken, çocuklarla oynayan bir yavrucak gördüler. Hızır (a.s.) yavrucağı yakaladığı gibi eliyle basını kopararak çocuğu öldürdü. Musa (a.s.): "Masum bir çocuğu kısas hakkın olmaksızın niye öldürdün. Bu çok yadırganacak bir iş!" dedi. "Ben sana demedim mi, sen benim beraberliğime sabredemezsin!" diye Hızır (a.s.), Musa`ya çıkıştı. Hz. Musa: "Ama bu birinciden de şiddetli idi" dedi ve ilave etti: "Bundan sonra sana bir şey sorarsam, beni arkadaş etme, nazarımda bu hususta haklı sayılacaksın" dedi. Yola devam ettiler. Bir köye geldiler. Halktan yiyecek birşeyler istediler. Ama kimse onları ağırlamadı. Köyde yıkılmak üzere olan bir duvara rastladılar. Hızır (a.s.) eliyle şöyle göstererek: "Eğilmiş" diyordu. Onu doğrulttu. Hz. Musa (a.s.) ona: Bir cemaat ki, kendilerine geliyoruz, bize ilgi gösterip, ağırlamıyorlar, yiyecek vermiyorlar. Sen onlara bedava iş yapıyorsun, dilesen ücret alabilirdin!" dedi. Hızır (a.s.), Hz. Musa`ya: "Artık birbirimizden ayrılma zamanı geldi. Şimdi sana sabredemediğin şeylerin te`vilini haber vereceğim" dedi. Resulullah (sav) bu ara ilave etti: "Allah Musa`ya rahmet buyursun. Keşke, Hz. Hızır`la beraberliğe sabretseydi de maceralarını bize nakletseydi, bunu ne kadar isterdim!" Ravi devam ediyor: Resulullah (sav) buyurdular ki: "Birinci (soru)su Musa`nın bir unutması idi. Bir serçe gelerek geminin kenarına kondu. Sonra denizden gagasıyla su aldı. Hz. Hızır bunu göstererek Hz. Musa`ya, "Bak", dedi, "Benim ve senin ilmin ve diğer mahlukatın ilmi, Allah`ın ilminden, şu kuşun denizden eksilttiği kadar eksiltir."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Kehf Suresi
RAVİ: Hz.Said İbnu Cübeyr
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Kehf 2, 3, 4, İlm 16, 19, 44, İcare 7, Şurut 12, Bed`u`l-Halk 11, Enbiya 27, Tevhid 31; Müslim, Fedail 170, (2380); Tirmizi, Tefsir, Kehf, (3148); Ebu Davud, Sünnet 17, (4705, 4706, 4707)
HADİS:Resulullah (sav) "duvarın altında onların bir hazinesi vardı" (Kehf, 82) ayetini açıkladı ve: "O hazine altın ve gümüştendi" buyurdu.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Kehf Suresi
RAVİ: Hz.Ebu`d Derda
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, (3153)
HADİS:Ben, Necran`a gelince bana sordular: Sizler şu ayeti okuyorsunuz: "Ey Harun`un kızkardeşi: Baban kötü bir kimse değildi..." (Meryem 28). Halbuki, Hz. Musa, Hz. İsa (a.s.)`dan yüzlerce yıl önce yaşamıştır. (Nasıl olur da Hz. İsa`nın annesi olan Hz. Meryem, Hz. Musa`nın erkek kardeşi olan Hz. Harun`un kızkardeşi olur?)" Ben Medine`ye Resulullah (sav)`ın yanına gelince, bu meseleyi ona sordum, şu cevapta bulundular: "Onlar, kendilerinden önce yaşamış olan peygamberlerinin ve salih kişilerin isimleriyle isimleniyorlardı."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Meryem (a.s.) Suresi
RAVİ: Hz.Mugire İbnu Şu`be
KAYNAK:Müslim, Adab 9, (2135); Tirmizi, Tefsir, Meryem, (3154)
HADİS:Resulullah (sav) okudu: "Ey Muhammed! Hala gaflet içinde bulunanları ve hala inanmayanları, onları işin bitmiş olacağı o hasret günü ile uyar" (Meryem 39). Sonra dedi ki: "(Kıyamet günü) ölüm alaca bir koç suretinde getirilir. Cennetle cehennem arasında yer alan sur üzerinde durdurulur, önce: "Ey cennet ahalisi!" diye bağırılır, onlar başlarını kaldırırlar. Sonra: "Ey cehennem ahalisi!" diye bağırılır, onlar da başlarını kaldırırlar. Sonra sorulur: "Bunu tanıdınız mı, nedir bu?" Hepsi birden: "Evet tanıdık, derler. Bu ölümdür" Koç yatırılır ve kesilir. Eğer, Allah cennet ahalisi için hayata hükmetmemiş olsaydı, neşeyle ölürlerdi. Cehennem ahalisi için de Allah hayata, bekaya hükmetmemiş olsaydı onlar da üzülerek ölürlerdi. (Tirmizi hadisin sahih olduğunu söylemiştir. Buhari`de bu hadis biraz farklı şekilde de rivayet edilmiştir)
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Meryem (a.s.) Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Said
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Meryem (3155), Cennet, 20, (2561); Buhari, Tefsir, Meryem 2; Müslim, Sıfatu`n-Nar
HADİS:"Onu yüce bir yere yükselttik" (Meryem 57). Hz. Enes (ra) Resulullah (sav)`tan şu rivayeti yaptığını belirtir: "Ben Mirac`da iken dödüncü kat semada Hz. İdris (a.s.)`i gördüm."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Meryem (a.s.) Suresi
RAVİ: Hz.Katade İbnu`n-Nu`man
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Meryem, (3156)
HADİS:Resulullah (sav) Hz. Cibril (a.s.)`e: "Bana, niye halen yapmakta olduğundan daha fazla ziyarette bulunmuyorsun?" diye sormuştu, şu ayet indi: "Cebrail Muhammed`e şöyle dedi: "Biz ancak Rabbinin buyruğuyla ineriz, geçmişimizi, geleceginizi ve ikisinin arasındakileri bilmek O`na mahsustur. Rabbin unutkan değildir" (Meryem 64).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Meryem (a.s.) Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Meryem 2, Bedü`l-Halk 6, Tevhid 28; Tirmizi, Tefsir, Meryem, (3157)
HADİS:Resulullah (sav)`ı dinledim şöyle buyurmuştu: "(Hudeybiye biatına katılan) ashabu`ş-şecere`den hiç kimse inşaallah cehenneme girmeyecektir." Bunun üzerine Hafsa (ra) validemiz: "Hayır ey Allah`ın Resulü!" dediyse de Resulullah (sav) onu azarladı. Bunun üzerine Hz. Hafsa (ra) şu ayeti okudu: "Sizden cehenneme uğramayacak yoktur. Bu, Rabbinin, yapmayı üzerine aldığı kesinleşmiş bir hükümdür" (Meryem 71). Resulullah (sav) ona şu cevabı verdi: "Allah şöyle de buyurmaktadır: "Sonra biz, Allah`a karşı gelmekten sakınmış olanları kurtarır, zalimleri de orada diz üstü çökmüş olarak bırakırız" (Meryem 72).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Meryem (a.s.) Suresi
RAVİ: Hz.Ümmü Mübeşşir el-Ensariyye
KAYNAK:Müslim, Fedailu`s-Sahabe 163, (2496)
HADİS:Ben, Necran`a gelince bana sordular: Sizler şu ayeti okuyorsunuz: "Ey Harun`un kızkardeşi: Baban kötü bir kimse değildi..." (Meryem 28). Halbuki, Hz. Musa, Hz. İsa (a.s.)`dan yüzlerce yıl önce yaşamıştır. (Nasıl olur da Hz. İsa`nın annesi olan Hz. Meryem, Hz. Musa`nın erkek kardeşi olan Hz. Harun`un kızkardeşi olur?)" Ben Medine`ye Resulullah (sav)`ın yanına gelince, bu meseleyi ona sordum, şu cevapta bulundular: "Onlar, kendilerinden önce yaşamış olan peygamberlerinin ve salih kişilerin isimleriyle isimleniyorlardı."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Meryem (a.s.) Suresi
RAVİ: Hz.Mugire İbnu Şu`be
KAYNAK:Müslim, Adab 9, (2135); Tirmizi, Tefsir, Meryem, (3154)
HADİS:Resulullah (sav) okudu: "Ey Muhammed! Hala gaflet içinde bulunanları ve hala inanmayanları, onları işin bitmiş olacağı o hasret günü ile uyar" (Meryem 39). Sonra dedi ki: "(Kıyamet günü) ölüm alaca bir koç suretinde getirilir. Cennetle cehennem arasında yer alan sur üzerinde durdurulur, önce: "Ey cennet ahalisi!" diye bağırılır, onlar başlarını kaldırırlar. Sonra: "Ey cehennem ahalisi!" diye bağırılır, onlar da başlarını kaldırırlar. Sonra sorulur: "Bunu tanıdınız mı, nedir bu?" Hepsi birden: "Evet tanıdık, derler. Bu ölümdür" Koç yatırılır ve kesilir. Eğer, Allah cennet ahalisi için hayata hükmetmemiş olsaydı, neşeyle ölürlerdi. Cehennem ahalisi için de Allah hayata, bekaya hükmetmemiş olsaydı onlar da üzülerek ölürlerdi. (Tirmizi hadisin sahih olduğunu söylemiştir. Buhari`de bu hadis biraz farklı şekilde de rivayet edilmiştir)
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Meryem (a.s.) Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Said
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Meryem (3155), Cennet, 20, (2561); Buhari, Tefsir, Meryem 2; Müslim, Sıfatu`n-Nar
HADİS:"Onu yüce bir yere yükselttik" (Meryem 57). Hz. Enes (ra) Resulullah (sav)`tan şu rivayeti yaptığını belirtir: "Ben Mirac`da iken dödüncü kat semada Hz. İdris (a.s.)`i gördüm."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Meryem (a.s.) Suresi
RAVİ: Hz.Katade İbnu`n-Nu`man
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Meryem, (3156)
HADİS:Resulullah (sav) Hz. Cibril (a.s.)`e: "Bana, niye halen yapmakta olduğundan daha fazla ziyarette bulunmuyorsun?" diye sormuştu, şu ayet indi: "Cebrail Muhammed`e şöyle dedi: "Biz ancak Rabbinin buyruğuyla ineriz, geçmişimizi, geleceginizi ve ikisinin arasındakileri bilmek O`na mahsustur. Rabbin unutkan değildir" (Meryem 64).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Meryem (a.s.) Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Meryem 2, Bedü`l-Halk 6, Tevhid 28; Tirmizi, Tefsir, Meryem, (3157)
HADİS:Resulullah (sav)`ı dinledim şöyle buyurmuştu: "(Hudeybiye biatına katılan) ashabu`ş-şecere`den hiç kimse inşaallah cehenneme girmeyecektir." Bunun üzerine Hafsa (ra) validemiz: "Hayır ey Allah`ın Resulü!" dediyse de Resulullah (sav) onu azarladı. Bunun üzerine Hz. Hafsa (ra) şu ayeti okudu: "Sizden cehenneme uğramayacak yoktur. Bu, Rabbinin, yapmayı üzerine aldığı kesinleşmiş bir hükümdür" (Meryem 71). Resulullah (sav) ona şu cevabı verdi: "Allah şöyle de buyurmaktadır: "Sonra biz, Allah`a karşı gelmekten sakınmış olanları kurtarır, zalimleri de orada diz üstü çökmüş olarak bırakırız" (Meryem 72).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Meryem (a.s.) Suresi
RAVİ: Hz.Ümmü Mübeşşir el-Ensariyye
KAYNAK:Müslim, Fedailu`s-Sahabe 163, (2496)
HADİS:Resulullah (sav) buyurdular ki: "(Kabe`ye) Kur`an-ı Kerim`de, Beytu`l-Atik denmiş olması (Hacc 29, 33) ona hiç bir cebbarın galebe çalmamış olmasındandır."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Hacc Suresi
RAVİ: Hz.İbnu`z`Zübeyr
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Hacc (3169)
HADİS:Resulullah (sav) Mekke`den çıkarıldığı zaman Hz. Ebu Bekir (ra) şöyle söyledi: "Peygamberlerine eziyet ettiler, o da (dayanamayıp) oradan çıktı. Mutlaka helak olacaklar." Bunun üzerine şu ayet indi: "Haksızlığa uğratılarak kendilerine savaş açılan kimselerin karşı koyup savaşmasına izin verilmiştir. Allah onlara yardım etmeye elbette kadirdir" (Hacc 39). Hz. Ebu Bekir (ra) der ki: "Bu ayet üzerine anladım ki, (müşriklerle) savaş olacak."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Hacc Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Hacc, (3170); Nesai, Cihad 1, (6, 2)
HADİS:Resulullah (sav) buyurdular ki: "(Kabe`ye) Kur`an-ı Kerim`de, Beytu`l-Atik denmiş olması (Hacc 29, 33) ona hiç bir cebbarın galebe çalmamış olmasındandır."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Hacc Suresi
RAVİ: Hz.İbnu`z`Zübeyr
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Hacc (3169)
HADİS:Resulullah (sav) Mekke`den çıkarıldığı zaman Hz. Ebu Bekir (ra) şöyle söyledi: "Peygamberlerine eziyet ettiler, o da (dayanamayıp) oradan çıktı. Mutlaka helak olacaklar." Bunun üzerine şu ayet indi: "Haksızlığa uğratılarak kendilerine savaş açılan kimselerin karşı koyup savaşmasına izin verilmiştir. Allah onlara yardım etmeye elbette kadirdir" (Hacc 39). Hz. Ebu Bekir (ra) der ki: "Bu ayet üzerine anladım ki, (müşriklerle) savaş olacak."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Hacc Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Hacc, (3170); Nesai, Cihad 1, (6, 2)
HADİS:Resulullah (a.s.)`a sorarak: Ey Allah`ın Resulü, "Rablerine dönecekleri için kalpleri ürpererek vermeleri gerekeni verenler, işte onlar iyi işlerde yarış ederler. O uğurda ileri geçerler" (Mü`minun, 60) ayetinde kastedilenler, şarap içenler, hırsızlık yapanlar mı? dedim. Bana: "Hayır ey Sıddik`in kızı. Aksine onlar, oruç tutup, sadaka verip, yaptıkları bu hayırların kendilerinden kabul edilmemesinden korkanlardır. (Baksana ayet ne buyuruyor): İşte onlar iyi işlerde yarış ederler" cevabını verdi.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Mu`minun Suresi
RAVİ: Hz.Aişe
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Mü`minun (3174)
HADİS:"Ateş onların yüzlerini yalar, dişleri sırıtıp kalır" (Mü`minun 104) ayeti hakkında şu açıklamayı yapar: "Ateş yüzü kızartır ve üst dudak büzülür, öyle ki, başının ortasına kadar çekilir, alt dudak da aşagıya sallanır ve göbeğe kadar düşer."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Mu`minun Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Said el-Hudri
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Mü`minun (3175)
HADİS:Resulullah (a.s.)`a sorarak: Ey Allah`ın Resulü, "Rablerine dönecekleri için kalpleri ürpererek vermeleri gerekeni verenler, işte onlar iyi işlerde yarış ederler. O uğurda ileri geçerler" (Mü`minun, 60) ayetinde kastedilenler, şarap içenler, hırsızlık yapanlar mı? dedim. Bana: "Hayır ey Sıddik`in kızı. Aksine onlar, oruç tutup, sadaka verip, yaptıkları bu hayırların kendilerinden kabul edilmemesinden korkanlardır. (Baksana ayet ne buyuruyor): İşte onlar iyi işlerde yarış ederler" cevabını verdi.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Mu`minun Suresi
RAVİ: Hz.Aişe
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Mü`minun (3174)
HADİS:"Ateş onların yüzlerini yalar, dişleri sırıtıp kalır" (Mü`minun 104) ayeti hakkında şu açıklamayı yapar: "Ateş yüzü kızartır ve üst dudak büzülür, öyle ki, başının ortasına kadar çekilir, alt dudak da aşagıya sallanır ve göbeğe kadar düşer."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Mu`minun Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Said el-Hudri
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Mü`minun (3175)
HADİS:Ravi, babası, dedesi tarikiyle rivayet ediyor: Kendisine Mersed İbnu Ebi Mersed denen bir zat (ra) vardı. Mekke`den Medine`ye esir taşırdı. Mekke`de Anak adında fahişe bir kadın bu adamın dostu idi. Mekkeli esirlerden birine, kendisini götürmeyi vaadetmişti. (Şimdi hikayesini kendisinden dinleyelim): Mersed der ki: Mekke`ye geldim, Mekke`nin duvarlarından birinin gölgesine mehtaplı bir gecede indim. Derken Anak geldi, duvarın dibindeki gölgemin karaltısını gördü. Yanıma gelince beni tanıdı ve: "Mersed`sin değil mi?" dedi. Ben: "Evet Mersed`im" dedim. "Merhaba, hoş geldin, gel yanımızda geceyi geçir!" dedi. Ben: "Hayır, ey Anak, Allah zinayı haram etti" dedim. Kadın: "Ey çadır ahalisi, bu adam esirlerinizi götürüyor!" diye bağırdı. Kaçtım. Beni sekiz kişi takip etti. Handeme Dağı`nın yolunu tuttum, bir mağaraya girdim. Takipçiler arkamdan gelip mağaranın ağzını tuttular. Tepemden üzerime bevlettiler. Sidikleri başıma isabet etti. Ancak Allah, onların beni görmelerine mani oldu. Sonra dönüp gittiler. Ben de arkadaşımın yanma döndüm. Onu sırtlandım. Ağır birisiydi. Mekke`nin dışındaki İzhir denen mevkiye geldim. Orada demir bukağılarını çözdüm. Onu sırtımda taşıyordum. Beni çok yormuştu. Nihayet Medine`ye geldim. Resulullah (a.s.)`ın huzuruna çıktım: "Ey Allah`ın Resulü, Anak`la evleneyim mi?" dedim. Resulullah (sav) cevap vermedi. Sonra şu ayet indi: "Zina eden erkek, ancak zina eden veya putperest bir kadınla evlenebilir. Zina eden kadınla da, ancak zina eden veya putperest olan bir erkek evlenebilir..." (Nur, 3). Bu vahiy üzerine Resulullah (sav) bana: "Ey Mersed, zina eden erkek ancak zina eden veya putperest bir kadınla evlenebilir. Zina eden kadınla da ancak zina eden veya putperest olan bir erkek evlenebilir, onunla evlenme!" dedi.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nur Suresi
RAVİ: Hz.Amr İbnu Şuayb an Ebihi an Ceddihi
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Nur, (3176); Ebu Davud, Nikah 5, (2051); Nesai, Nikah 12, (6, 66)
HADİS:Abdullah İbnu Übey İbni Selül cariyesine: "Git biraz fahişelik yap (da para kazan)" diye emretti. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk: "Dünya hayatinin geçici menfaatini elde etmek için, iffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın..." (Nur 33) mealindeki ayeti inzal buyurdu.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nur Suresi
RAVİ: Hz.Cabir İbnu Abdullah el-Ensari
KAYNAK:Müslim, Tefsir 26, (3029); Ebu Davud, Talak 50, (2311)
HADİS:Irak ahalisinden bir grub İbnu Abbas (ra)`a dediler ki: Şu ayet hakkında ne dersiniz? "Ey iman edenler! Ellerinizin altında olan köle ve cariyeler ve sizden henüz erginliğe ermemiş olanlar sabah namazından önce, öğle sıcağından soyunduğunuzda ve yatsı namazından sonra yanınıza gireceklerinde üç defa izin istesinler. Bunlar sizin için açık bulunabileceğiniz üç vakittir. Bu vakitlerin dışında birbirinizin yanına girip çıkmakta,size de, onlara da bir sorumluluk yoktur. Allah size ayetlerini böyle açıklar. Allah bilendir. Hakimidir" (Nur 58). Cenab-ı Hakk burada kesin emirde bulunduğu halde biz bunları tatbik etmiyoruz, dediler. İbnu Abbas (ra): "Allah mü`minlere karşı halim ve rahimdir. Onları örtmeyi sever, insanlar o zaman evlerinde ne örtü ne de perde kullanmıyorlardı. Bazan hizmetçisi veya evladı veya yetimesi, kişi ehlinin üzerinde iken çıkagelirdi. Cenab-ı Hakk bunun üzerine, mezkur avret vakitlerinde izin istemeyi emretti. Böylece Allahu Teala onlara örtü ve hayır getirdi. Ne var ki, hala bu emirle amel eden tek kişi görmedim."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nur Suresi
RAVİ: Hz.İkrime
KAYNAK:Ebu Davud, Edeb 141 (5191, 5192)
HADİS:Abdullah İbnu Übey İbni Selül cariyesine: "Git biraz fahişelik yap (da para kazan)" diye emretti. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk: "Dünya hayatinin geçici menfaatini elde etmek için, iffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın..." (Nur 33) mealindeki ayeti inzal buyurdu.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nur Suresi
RAVİ: Hz.Cabir İbnu Abdullah el-Ensari
KAYNAK:Müslim, Tefsir 26, (3029); Ebu Davud, Talak 50, (2311)
HADİS:Irak ahalisinden bir grub İbnu Abbas (ra)`a dediler ki: Şu ayet hakkında ne dersiniz? "Ey iman edenler! Ellerinizin altında olan köle ve cariyeler ve sizden henüz erginliğe ermemiş olanlar sabah namazından önce, öğle sıcağından soyunduğunuzda ve yatsı namazından sonra yanınıza gireceklerinde üç defa izin istesinler. Bunlar sizin için açık bulunabileceğiniz üç vakittir. Bu vakitlerin dışında birbirinizin yanına girip çıkmakta,size de, onlara da bir sorumluluk yoktur. Allah size ayetlerini böyle açıklar. Allah bilendir. Hakimidir" (Nur 58). Cenab-ı Hakk burada kesin emirde bulunduğu halde biz bunları tatbik etmiyoruz, dediler. İbnu Abbas (ra): "Allah mü`minlere karşı halim ve rahimdir. Onları örtmeyi sever, insanlar o zaman evlerinde ne örtü ne de perde kullanmıyorlardı. Bazan hizmetçisi veya evladı veya yetimesi, kişi ehlinin üzerinde iken çıkagelirdi. Cenab-ı Hakk bunun üzerine, mezkur avret vakitlerinde izin istemeyi emretti. Böylece Allahu Teala onlara örtü ve hayır getirdi. Ne var ki, hala bu emirle amel eden tek kişi görmedim."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nur Suresi
RAVİ: Hz.İkrime
KAYNAK:Ebu Davud, Edeb 141 (5191, 5192)
HADİS:Ravi, babası, dedesi tarikiyle rivayet ediyor: Kendisine Mersed İbnu Ebi Mersed denen bir zat (ra) vardı. Mekke`den Medine`ye esir taşırdı. Mekke`de Anak adında fahişe bir kadın bu adamın dostu idi. Mekkeli esirlerden birine, kendisini götürmeyi vaadetmişti. (Şimdi hikayesini kendisinden dinleyelim): Mersed der ki: Mekke`ye geldim, Mekke`nin duvarlarından birinin gölgesine mehtaplı bir gecede indim. Derken Anak geldi, duvarın dibindeki gölgemin karaltısını gördü. Yanıma gelince beni tanıdı ve: "Mersed`sin değil mi?" dedi. Ben: "Evet Mersed`im" dedim. "Merhaba, hoş geldin, gel yanımızda geceyi geçir!" dedi. Ben: "Hayır, ey Anak, Allah zinayı haram etti" dedim. Kadın: "Ey çadır ahalisi, bu adam esirlerinizi götürüyor!" diye bağırdı. Kaçtım. Beni sekiz kişi takip etti. Handeme Dağı`nın yolunu tuttum, bir mağaraya girdim. Takipçiler arkamdan gelip mağaranın ağzını tuttular. Tepemden üzerime bevlettiler. Sidikleri başıma isabet etti. Ancak Allah, onların beni görmelerine mani oldu. Sonra dönüp gittiler. Ben de arkadaşımın yanma döndüm. Onu sırtlandım. Ağır birisiydi. Mekke`nin dışındaki İzhir denen mevkiye geldim. Orada demir bukağılarını çözdüm. Onu sırtımda taşıyordum. Beni çok yormuştu. Nihayet Medine`ye geldim. Resulullah (a.s.)`ın huzuruna çıktım: "Ey Allah`ın Resulü, Anak`la evleneyim mi?" dedim. Resulullah (sav) cevap vermedi. Sonra şu ayet indi: "Zina eden erkek, ancak zina eden veya putperest bir kadınla evlenebilir. Zina eden kadınla da, ancak zina eden veya putperest olan bir erkek evlenebilir..." (Nur, 3). Bu vahiy üzerine Resulullah (sav) bana: "Ey Mersed, zina eden erkek ancak zina eden veya putperest bir kadınla evlenebilir. Zina eden kadınla da ancak zina eden veya putperest olan bir erkek evlenebilir, onunla evlenme!" dedi.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Nur Suresi
RAVİ: Hz.Amr İbnu Şuayb an Ebihi an Ceddihi
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Nur, (3176); Ebu Davud, Nikah 5, (2051); Nesai, Nikah 12, (6, 66)
HADİS:"O gün zalim kimse ellerini ısırıp: "Keşke Peygamberlerle beraber bir yol tutsaydım, vay başıma gelene, keşke falancayı dost edinmeseydim. And olsun ki beni, bana gelen Kur`an`dan o saptırdı. Şeytan insanı yalnız ve yardımcısız bırakıyor" der" (Furkan 27-30) mealindeki ayet hakkında şu açıklamayı yaptı: "Ayette zikri geçen zalim Ukbe İbnu Ebi Muayt`tır. Zikri geçen dost (halil) da Ümeyye İbnu Haleftir. Dostum Übeyy olduğu da söylenmiştir. (Ayetin inişi bunlarla ilgilidir). Şöyle ki: Ukbe bir yemek hazırlayarak Kureyş`in eşrafını davet eder. Resulullah (sav) da onların arasındadır. Resulullah (sav), "Ukbe kelime-i tevhidi söylemedikçe, yemekten almayacağım" söyledi. Ukbe bu isteği yerine getirdi. Bunun üzerine dostu olan Ümeyye İbnu Halef veya Übeyy ona gelerek: "Sabii mi oldun?" dedi. Ukbe: "Hayır, ancak yemek yemeden evimden ayrılmasından utandım" diye cevap verdi. Übeyy: "Öyleyse, gidip onun yüzüne tükürmezsen ben de senden razı olmayacağım!" dedi. Ukbe, bu talebe müsbet cevap vererek, isteneni yaptı. Ceza olarak Bedir günü yakalanıp idam edildi. Bu rivayetin kaynağı asılda gösterilmemiştir. Ancak rivayeti mana olarak, Taberi Tefsir`inde (18, 6), İbnu Abbas rivayeti olarak kaydeder. Ayrıca, El-Vahidi, Esbabı`n-Nüzul`da (s. 191); Suyüti, ed-Dürrül-Mensur`da (5, 68) kaydetmiştir.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Furkan Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
HADİS:Hz. Peygamber (sav)`a: "Hangi günah daha büyük?" diye sordum. Şu cevabı verdi: "Seni yaratmış olduğu halde Allah`a ortak koşmandır" "Sonra hangisi gelir?" dedim. "Seninle beraber yiyecek korkusuyla çocuğunu öldürmendir" dedi. Ben tekrar: "Sonra ne gelir?" dedim. "Komşunun helalliği ile zina etmen!" dedi. Resulullah (sav)`in bu sözlerine teyiden şu mealdeki ayet nazil oldu: "Onlar ki, Allah`ın yanına başka bir Tanrı daha (katıp) tapmazlar, Allah`ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar, zina etmezler. Kim bunlardan birini yaparsa cezaya çarpar" (Furkan 68).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Furkan Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Mesud
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Furkan 2, Bakara 3, Edeb 20, Muharib`in 20, 46; Müslim, İman 141, (86); Ebu Davud, Talak 50, (2310); Tirmizi, Tefsir, Furkan (3181)
HADİS:"O gün zalim kimse ellerini ısırıp: "Keşke Peygamberlerle beraber bir yol tutsaydım, vay başıma gelene, keşke falancayı dost edinmeseydim. And olsun ki beni, bana gelen Kur`an`dan o saptırdı. Şeytan insanı yalnız ve yardımcısız bırakıyor" der" (Furkan 27-30) mealindeki ayet hakkında şu açıklamayı yaptı: "Ayette zikri geçen zalim Ukbe İbnu Ebi Muayt`tır. Zikri geçen dost (halil) da Ümeyye İbnu Haleftir. Dostum Übeyy olduğu da söylenmiştir. (Ayetin inişi bunlarla ilgilidir). Şöyle ki: Ukbe bir yemek hazırlayarak Kureyş`in eşrafını davet eder. Resulullah (sav) da onların arasındadır. Resulullah (sav), "Ukbe kelime-i tevhidi söylemedikçe, yemekten almayacağım" söyledi. Ukbe bu isteği yerine getirdi. Bunun üzerine dostu olan Ümeyye İbnu Halef veya Übeyy ona gelerek: "Sabii mi oldun?" dedi. Ukbe: "Hayır, ancak yemek yemeden evimden ayrılmasından utandım" diye cevap verdi. Übeyy: "Öyleyse, gidip onun yüzüne tükürmezsen ben de senden razı olmayacağım!" dedi. Ukbe, bu talebe müsbet cevap vererek, isteneni yaptı. Ceza olarak Bedir günü yakalanıp idam edildi. Bu rivayetin kaynağı asılda gösterilmemiştir. Ancak rivayeti mana olarak, Taberi Tefsir`inde (18, 6), İbnu Abbas rivayeti olarak kaydeder. Ayrıca, El-Vahidi, Esbabı`n-Nüzul`da (s. 191); Suyüti, ed-Dürrül-Mensur`da (5, 68) kaydetmiştir.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Furkan Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
HADİS:Hz. Peygamber (sav)`a: "Hangi günah daha büyük?" diye sordum. Şu cevabı verdi: "Seni yaratmış olduğu halde Allah`a ortak koşmandır" "Sonra hangisi gelir?" dedim. "Seninle beraber yiyecek korkusuyla çocuğunu öldürmendir" dedi. Ben tekrar: "Sonra ne gelir?" dedim. "Komşunun helalliği ile zina etmen!" dedi. Resulullah (sav)`in bu sözlerine teyiden şu mealdeki ayet nazil oldu: "Onlar ki, Allah`ın yanına başka bir Tanrı daha (katıp) tapmazlar, Allah`ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar, zina etmezler. Kim bunlardan birini yaparsa cezaya çarpar" (Furkan 68).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Furkan Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Mesud
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Furkan 2, Bakara 3, Edeb 20, Muharib`in 20, 46; Müslim, İman 141, (86); Ebu Davud, Talak 50, (2310); Tirmizi, Tefsir, Furkan (3181)
HADİS:Şu "Sen ilkin en yakın hısımlarını inzar et" (Şuara 214) mealindeki ayet indiği zaman, Resulullah (sav) Safa tepesi üzerine çıktı ve şöyle bağırmaya başladı: "Ey Beni Fihr!, Ey Beni Adiyy!" Bunlar Kureyş kabilesine mensup boylardı. Toplandılar. Onlara şöyle hitab etti: "Ben size, "şu vadide atlılar var, sizlere saldırmak istiyor" desem, beni tasdik eder misiniz?" Hep beraber şu cevabı verdiler: "Evet, tasdik ederiz, şimdiye kadar hiç yalanına rastlamadık, hep doğru söyledin." "Öyleyse dinleyin" dedi. "Önünüzde bekleyen şiddetli bir azabı size haber veriyorum." Ebu Leheb atılıp: "Ey Muhammed, ey kuruyasıca! Bizi bunun için mi çağırdın?" dedi. Bunun üzerine: "Ebu Leheb`in iki eli kurusun. Kendisi de kurudu..." diye başlayan Ebu Leheb suresi nazil oldu.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Şuara Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Şuara 2, Cengiz 98, Menakıb 13; Müslim, İman 355, (208); Tirmizi, Tefsir, Tebbet (3360)
HADİS:Şu "Sen ilkin en yakın hısımlarını inzar et" (Şuara 214) mealindeki ayet indiği zaman, Resulullah (sav) Safa tepesi üzerine çıktı ve şöyle bağırmaya başladı: "Ey Beni Fihr!, Ey Beni Adiyy!" Bunlar Kureyş kabilesine mensup boylardı. Toplandılar. Onlara şöyle hitab etti: "Ben size, "şu vadide atlılar var, sizlere saldırmak istiyor" desem, beni tasdik eder misiniz?" Hep beraber şu cevabı verdiler: "Evet, tasdik ederiz, şimdiye kadar hiç yalanına rastlamadık, hep doğru söyledin." "Öyleyse dinleyin" dedi. "Önünüzde bekleyen şiddetli bir azabı size haber veriyorum." Ebu Leheb atılıp: "Ey Muhammed, ey kuruyasıca! Bizi bunun için mi çağırdın?" dedi. Bunun üzerine: "Ebu Leheb`in iki eli kurusun. Kendisi de kurudu..." diye başlayan Ebu Leheb suresi nazil oldu.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Şuara Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Şuara 2, Cengiz 98, Menakıb 13; Müslim, İman 355, (208); Tirmizi, Tefsir, Tebbet (3360)
HADİS:"Erkeklere yaklaşıyor, yol kesiyor ve toplantılarınızda fena şeyler yapmıyor musunuz?" (Ankebut 29) mealindeki ayette zikredilen toplantılarındaki fena şeylerden maksad nedir? diye Resulullah (sav)`a sordum. Bana şöyle cevap verdi: "Onlar orada sesli sesli yelleniyorlar, oradan geçen kimselere de çakıl vs. fırlatıp onlarla eğleniyorlardı."%732
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Ankebut Suresi
RAVİ: Hz.Ümmü Hani
HADİS:"Allah`ı zikretmek elbet en büyüktür" (Ankebut, 45) mealindeki ayet hakkında şunu söyledi: "Kulun Allahu Teala`yı diliyle zikretmesi büyük (bir ibadet)tir. Onuzikretmesi, herhangi bir günaha yaklaşınca O`ndan korkarak terketmesi, günah işler olduğu halde diliyle zikretmesinden, daha büyüktür.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Ankebut Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Rezin
HADİS:"Erkeklere yaklaşıyor, yol kesiyor ve toplantılarınızda fena şeyler yapmıyor musunuz?" (Ankebut 29) mealindeki ayette zikredilen toplantılarındaki fena şeylerden maksad nedir? diye Resulullah (sav)`a sordum. Bana şöyle cevap verdi: "Onlar orada sesli sesli yelleniyorlar, oradan geçen kimselere de çakıl vs. fırlatıp onlarla eğleniyorlardı."%732
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Ankebut Suresi
RAVİ: Hz.Ümmü Hani
HADİS:"Allah`ı zikretmek elbet en büyüktür" (Ankebut, 45) mealindeki ayet hakkında şunu söyledi: "Kulun Allahu Teala`yı diliyle zikretmesi büyük (bir ibadet)tir. Onuzikretmesi, herhangi bir günaha yaklaşınca O`ndan korkarak terketmesi, günah işler olduğu halde diliyle zikretmesinden, daha büyüktür.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Ankebut Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Rezin
HADİS:"Bedir günü Rumlar, İranlılara galebe çaldı. Bu zaferden müzminler de sevindi. Bunun üzerine şu mealdeki ayet nazil oldu (okundu): "Elif-Lam-Mim, Rumlar mağlub oldu, yakın bir yerde. Halbuki onlar bu yenilmelerinin ardından galib olacaklar birkaç yıl içinde. Önünde de sonunda da emir Allah`ındır. O gün mü`minler Allah`ın nusretiyle ferahlayacak" (Rum 1-4).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Rum Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Sa`id
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Rum (3190)
HADİS:"Bedir günü Rumlar, İranlılara galebe çaldı. Bu zaferden müzminler de sevindi. Bunun üzerine şu mealdeki ayet nazil oldu (okundu): "Elif-Lam-Mim, Rumlar mağlub oldu, yakın bir yerde. Halbuki onlar bu yenilmelerinin ardından galib olacaklar birkaç yıl içinde. Önünde de sonunda da emir Allah`ındır. O gün mü`minler Allah`ın nusretiyle ferahlayacak" (Rum 1-4).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Rum Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Sa`id
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Rum (3190)
HADİS:Resulullah (sav), "Gayb`ın anahtarı beştir" dedi ve şu mealdeki ayeti okudu: "O saatin (kıyametin) ilmi şüphesiz ki Allah`ın nezdindedir. Yağmuru O indirir. Rahimlerde olanı O bilir. Hiçbir kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiçbir kimse hangi yerde öleceğini bilmez. Şüphesiz ki Allah (her şeyi) bilendir. Her şeyden haberdardır" (Lokman 34).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Lokman Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Ömer
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Lokman 2, En`am 1,İstiska 29, 3
HADİS:Resulullah (sav), "Gayb`ın anahtarı beştir" dedi ve şu mealdeki ayeti okudu: "O saatin (kıyametin) ilmi şüphesiz ki Allah`ın nezdindedir. Yağmuru O indirir. Rahimlerde olanı O bilir. Hiçbir kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiçbir kimse hangi yerde öleceğini bilmez. Şüphesiz ki Allah (her şeyi) bilendir. Her şeyden haberdardır" (Lokman 34).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Lokman Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Ömer
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Lokman 2, En`am 1,İstiska 29, 3
HADİS:Hz. Peygamber (sav) Elif-Lam-Mim Tenzil ve Tebareke`llezi bi-Yedihi`l-Mülk surelerini okumadan uyumazdı. Tavus (ra), bu iki surenin faziletçe Kur`an`daki diğer surelerden herbirine yetmiş kat üstün olduğunu söylerdi.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Secde Suresi
RAVİ: Hz.Cabir İbnu Abdullah el-Ensari
KAYNAK:Tirmizi, Sevabul Kur`an 9, (2894), Da`avat 22, (4001)
HADİS:Hz. Peygamber (sav) Elif-Lam-Mim Tenzil ve Tebareke`llezi bi-Yedihi`l-Mülk surelerini okumadan uyumazdı. Tavus (ra), bu iki surenin faziletçe Kur`an`daki diğer surelerden herbirine yetmiş kat üstün olduğunu söylerdi.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Secde Suresi
RAVİ: Hz.Cabir İbnu Abdullah el-Ensari
KAYNAK:Tirmizi, Sevabul Kur`an 9, (2894), Da`avat 22, (4001)
HADİS:"Allah bir adamın içinde iki kalp yaratmadı." (Ahzab, 4) mealindeki ayet hakkında şunu söylerdi: "Bir gün, Hz. Peygamber (sav) namaz kılmak için kalkmıştı, namazda bir hata yaptı. Cemaatte onunla namaz kılan münafıklar derhal: "Bakın, bunun iki kalbi var, bunlardan biri sizinle, biri onlarla (ashabıyla)" dediler, işte onların bu sözü üzerine bu ayet nazil oldu."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Ahzab Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Ahzab, (3197)
HADİS:"O vakit onlar hem üstünüzden, hem altınızdan size gelmişlerdi. O zaman gözler yılmış, yürekler gırtlaklara dayanmıştı ve siz Allah`a karşı türlü zanlarda bulunuyordunuz, işte orada mü`minler imtihana uğratılmıştı. Şiddetli bir sarsıntı ile sarsılmışlardı..." (Ahzab, 10-11) mealindeki ayet hakkında: "Bu, Hendek Savaşı ile ilgilidir" demiştir.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Ahzab Suresi
RAVİ: Hz.Aişe
KAYNAK:Buhari, Meğazi 29
HADİS:Biz şu ayeti amcam Enes İbnu`n-Nadr hakkında indi biliyorduk, (mealen): "Mü`minler içinde Allah`a verdikleri sözde sadakat gösteren nice erler var. İşte onların kimi adağını ödedi, kimi de (bunu) bekliyor. Onlar hiçbir suretle (ahidlerini) değiştirmediler." (Ahzab 23).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Ahzab Suresi
RAVİ: Hz.Enes
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Ahzab 3; Müslim, İmaret 148 (1903); Tirmizi, Tefsir, Ahzab (3198-3199)
HADİS:"Ey Allah`ın Resulü", dedim, "her şeyi erkekler için görüyorum. Hiçbir şekilde kadınların zikredildiğini görmüyorum," Bunun üzerine şu ayet indi. (mealen); "Doğrusu, erkek ve kadın Müslümanlar, erkek ve kadın mü`minler, boyun eğen erkekler ve kadınlar, doğru sözlü erkekler ve kadınlar, sabırlı erkekler ve kadınlar, gönülden bağlanan erkekler ve kadınlar, oruç tutan erkekler ve kadınlar, iffetlerini koruyan erkekler ve kadınlar, işte Allah bunların hepsine mağfiret ve büyük ecir hazırlamıştır" (Ahzab,35).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Ahzab Suresi
RAVİ: Hz.Ümmü Umare
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Ahzab (3209)
HADİS:Eğer Hz. Peygamber (sav) kendisine inen vahiyden bir şey gizleseydi şu ayeti gizlerdi: "(Habibim) hatırla o zamanı ki; Allah`ın kendisine -İslam`la- nimet verdiği ve senin de yine kendisine lütufta bulunduğun zata sen: "Zevceni uhdende tut. Allah`tan kork" diyordun da Allah`ın açığa çıkarıcısı olduğu şeyi içinde gizliyor, insanların (dedikodusundan) korkuyordun. Halbuki Allah kendisinden korkmana daha layıktı. Şimdi madem ki Zeyd o kadından ilişiğini kesti, biz onu sana zevce yaptık. Ta ki oğullukların, kendilerinden ilişkilerini kestikleri zevceler(ini almakta) mü`minler üzerine günah olmasın. Allah`ın emri yerine getirilmiştir" (Ahzab, 37). Nitekim Hz. Peygamber (sav), Zeyneb`le evlenince: "Oğlunun helallığıyla evlendi" dediler. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu mealdeki ayeti indirdi: "Muhammed adamlarınızdan hiçbirinin babası değildir. Fakat Allah`ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur, Allah herşeyi hakkiyle bilendir (Ahzab, 40). Resulullah (sav) Zeyd`i küçükken evlat edinmişti. Büyuyüp delikanlı oluncaya kadar yanında kaldı. Herkes onu Zeyd İbnu Muhammed diye çağırıyordu. Bu sebeple Cenab-ı Hakk şu mealdeki ayeti inzal buyurdu: "Onları babalarına nisbet ederek çağırın. Bu, Allah indinde daha doğrudur. Eğer babalarının (kim olduğunu) bilmiyorsanız o halde (esasen) dinde kardeşleriniz (olmakla beraber) dostlarınızdır da" (Ahzab, 5).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Ahzab Suresi
RAVİ: Hz.Aişe
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Ahzab (3206); Müslim, İman 287, (177); Buhari, Tevhid 22
HADİS:"Allah bir adamın içinde iki kalp yaratmadı." (Ahzab, 4) mealindeki ayet hakkında şunu söylerdi: "Bir gün, Hz. Peygamber (sav) namaz kılmak için kalkmıştı, namazda bir hata yaptı. Cemaatte onunla namaz kılan münafıklar derhal: "Bakın, bunun iki kalbi var, bunlardan biri sizinle, biri onlarla (ashabıyla)" dediler, işte onların bu sözü üzerine bu ayet nazil oldu."
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Ahzab Suresi
RAVİ: Hz.İbnu Abbas
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Ahzab, (3197)
HADİS:"O vakit onlar hem üstünüzden, hem altınızdan size gelmişlerdi. O zaman gözler yılmış, yürekler gırtlaklara dayanmıştı ve siz Allah`a karşı türlü zanlarda bulunuyordunuz, işte orada mü`minler imtihana uğratılmıştı. Şiddetli bir sarsıntı ile sarsılmışlardı..." (Ahzab, 10-11) mealindeki ayet hakkında: "Bu, Hendek Savaşı ile ilgilidir" demiştir.
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Ahzab Suresi
RAVİ: Hz.Aişe
KAYNAK:Buhari, Meğazi 29
HADİS:Biz şu ayeti amcam Enes İbnu`n-Nadr hakkında indi biliyorduk, (mealen): "Mü`minler içinde Allah`a verdikleri sözde sadakat gösteren nice erler var. İşte onların kimi adağını ödedi, kimi de (bunu) bekliyor. Onlar hiçbir suretle (ahidlerini) değiştirmediler." (Ahzab 23).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Ahzab Suresi
RAVİ: Hz.Enes
KAYNAK:Buhari, Tefsir, Ahzab 3; Müslim, İmaret 148 (1903); Tirmizi, Tefsir, Ahzab (3198-3199)
HADİS:"Ey Allah`ın Resulü", dedim, "her şeyi erkekler için görüyorum. Hiçbir şekilde kadınların zikredildiğini görmüyorum," Bunun üzerine şu ayet indi. (mealen); "Doğrusu, erkek ve kadın Müslümanlar, erkek ve kadın mü`minler, boyun eğen erkekler ve kadınlar, doğru sözlü erkekler ve kadınlar, sabırlı erkekler ve kadınlar, gönülden bağlanan erkekler ve kadınlar, oruç tutan erkekler ve kadınlar, iffetlerini koruyan erkekler ve kadınlar, işte Allah bunların hepsine mağfiret ve büyük ecir hazırlamıştır" (Ahzab,35).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Ahzab Suresi
RAVİ: Hz.Ümmü Umare
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Ahzab (3209)
HADİS:Eğer Hz. Peygamber (sav) kendisine inen vahiyden bir şey gizleseydi şu ayeti gizlerdi: "(Habibim) hatırla o zamanı ki; Allah`ın kendisine -İslam`la- nimet verdiği ve senin de yine kendisine lütufta bulunduğun zata sen: "Zevceni uhdende tut. Allah`tan kork" diyordun da Allah`ın açığa çıkarıcısı olduğu şeyi içinde gizliyor, insanların (dedikodusundan) korkuyordun. Halbuki Allah kendisinden korkmana daha layıktı. Şimdi madem ki Zeyd o kadından ilişiğini kesti, biz onu sana zevce yaptık. Ta ki oğullukların, kendilerinden ilişkilerini kestikleri zevceler(ini almakta) mü`minler üzerine günah olmasın. Allah`ın emri yerine getirilmiştir" (Ahzab, 37). Nitekim Hz. Peygamber (sav), Zeyneb`le evlenince: "Oğlunun helallığıyla evlendi" dediler. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu mealdeki ayeti indirdi: "Muhammed adamlarınızdan hiçbirinin babası değildir. Fakat Allah`ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur, Allah herşeyi hakkiyle bilendir (Ahzab, 40). Resulullah (sav) Zeyd`i küçükken evlat edinmişti. Büyuyüp delikanlı oluncaya kadar yanında kaldı. Herkes onu Zeyd İbnu Muhammed diye çağırıyordu. Bu sebeple Cenab-ı Hakk şu mealdeki ayeti inzal buyurdu: "Onları babalarına nisbet ederek çağırın. Bu, Allah indinde daha doğrudur. Eğer babalarının (kim olduğunu) bilmiyorsanız o halde (esasen) dinde kardeşleriniz (olmakla beraber) dostlarınızdır da" (Ahzab, 5).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Ahzab Suresi
RAVİ: Hz.Aişe
KAYNAK:Tirmizi, Tefsir, Ahzab (3206); Müslim, İman 287, (177); Buhari, Tevhid 22
HADİS:Resulullah (sav) buyurdular ki: "Hz. Musa (a.s.) son derece haya sahibi ve sıkı örtünen birisi idi. İstihyası (haya duygusunun fazlalığı) sebebiyle bedeninden hiçbir yer görülmezdi. Beni İsrail`den bazıları ona eziyette bulundu. (Şöyle ki: Bir gün aralarında): "Onun bu şekilde sıkı giyinmesine bedenindeki bir kusur sebep olmasın? Muhakkak ki o, ya abraştır, ya da debbelidir (hayasında şişme vardır) veya bir başka afete maruzdur" diye dedikodu yaptılar. Cenab-ı Hakk Hz. Musa`yı bu dedikodularından tebrie etmek diledi. Yine bir gün Hz. Musa (a.s.) bir tenhada, elbiselerini bir taş üzerine bırakıp tek başına suya girmiş yıkanıyordu. Yıkanması tamam olunca, giyinmek üzere çamaşırlarına doğru yürüdü.Tam bu sırada, üzerinde giyecekler olduğu halde taş yuvarlanmaya başladı. Hz. Musa (a.s.) değneğini eline alıp taşı yakalamaya çalıştı. Bu sırada "Elbisem ey kaya! Elbisem ey kaya!" diye de bağırıyordu. (Taşın peşinden koşarken) Beni İsrail`den bir cemaatın yanına kadar vardı. Hz. Musa`yı çıplak vaziyette gördüler, yaratılışça herkesten güzel (ve kusursuz) ve dedikodulardan beri idi. Kaya durdu. Hz. Musa (a.s.) çamaşırını alıp giydi. Sopasıyla taşa vurmaya başladı. (Ebu Hüreyre der ki): "Allah`a kasem olsun, o taşta sopa darbeleri sebebiyle üç veya dört tane bere izi var." Şu ayet bu hadiseye işaret etmektedir: "Ey iman edenler, siz de Musa`yı incitenler gibi olmayın. Nihayet Allah onu dedikleri şeyden temize çıkardı. O, Allah indinde yüzü (itibarlı bir zat) idi" (Ahzab, 69).
FASIL:TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR
KONU:Ahzab Suresi
RAVİ: Hz.Ebu Hüreyre
KAYNAK:Buhari, Gusl 20, Enbiya 27, Tefsir, Ahzab 11; Müslim, Hayz 75 (339), Fezail, 55 (339); Tirmizi, Tefsir, Ahzab (3219)
DEVAMI>>