Aradığınız konunun baş harfini aşağıdan seçiniz:
A |
B |
C |
Ç |
D |
E |
F |
G |
|
H |
I |
İ |
K |
L |
M |
N |
O |
|
Ö |
P |
R |
S |
Ş |
T |
U |
Ü | |
V |
Y |
Z |
Kaynak: https://sorularlaislamiyet.com
GANİMET Daru'l-Harb*de yaşayan gayr-i müslim (kâfir)lerle yapılan savaş esnasında veya savaşan iki ordunun karşılaşmaları sırasında gazilerin kuvveti ile düşmandan alınan mal. Ganimet mallarından taşınabilir olanlarına, ganâim-i me'lufe; taşınmaz mallara, ganaim-i gayr-i me'lufe denir. Enfâl de denilen ganimet mallarına, genel anlamda ganâim-i hâlise; beşte biri devlet hazinesine ayrıldıktan sonra gazilere dağıtılan ganimet mallarına, ganâim-i maksûme; düşmandan alınıp da henüz gaziler arasında taksim edilmeyen ganimet mallarına, ganâim-i gayr-ı maksûme; devlet başkanının veya ordu emîrinin, savaşa teşvik için gazilere fazladan verdiği ganimet mallarına neıl (çoğulu enfâl) denir. Kur'an'ın sekızınci suresine, ganimetlerden bahsettiği için "el-Enfâl Sûresi" denilmiştir. Düşmandan harbetmeksizin alınan ganimete de "fey" denir.
"Allah'ın onlardan Peygamber'ine verdiği fey'e gelince, siz bunun üzerine ne ata, ne deveye binip koşmadınız..."
"Allah'ın, o kent halkından, Resulune verdiği ganimetler Allah'a, Resule, ve ona akrabalığı bulunanlara, yetimlere, yoksullara, (yolda kalmış) yolcuya aittir... '
"(Bilhassa o fey'), hicret eden fakirlere aittir..." (el-Haşr, 59/6, 7, 8).
"Sana savaş ganimetlerinden sorarlar; de ki: Ganimetler, Allah'ın ve Resulunundur..." (el-Enfâl, 8/1).
"... bilin ki ganimet aldığınız şeylerin beşte biri, Allah'a, Resulune ve (Resul ile) akrabalığı bulunanlara, yetimlere, yoksullara ve yolculara aittir..."(el-Enfâl 8/41) (Ayrıca bk: Âl-i İmrân 3/161, en-Nisâ, 4/94, el Ahzâb 33/50, el-Fetih 48/15, 19, 20).
"Artık elde ettiğiniz ganimetten helâl ve temiz olarak yeyin..." (el Enfâl, 8/69).
Vaktiyle müslümanlar tarafından fethedilerek ya mücâhidlere veya diğer müslümanlara, mülk olarak verilen arazilerin (Arap yarımadası ve Basra arazisi gibi) mahsullerinden öşür (onda bir, yahut yirmide bir hisse) adıyla alınan vergi ile tüccardan alınan gümrük vergisi İslâm devletinin önemli bir geliri idi. Bunlar; fakirlere, parasız kalan yolculara, borcunu ödeyemeyen borçlulara, hürriyeti için anlaşma bedelini ödeyemeyen kölelere harcanırdı.
Müslümanlar tarafından zorla zapt ve fethedildiği halde müslüman olmayan eski sahibinin elinde bırakılan veya hariçten gayr-i müslim vatandaşlara mülk olarak verilen yahut sulh ile fethedilip de bir vergi karşılığında gayr-i müslim halka terk olunan arazilerden alınan haraç (adı altında alınan vergi), İslâm ülkesinde yaşayan gayr-i müslimlerden, korunma karşılığı alınan cizye, yabancılardan alınan hediyeler ve harpsiz olarak elde edilen sulh bedelleri de İslâm devletinin gelirlerindendir. Bu gelirler, müslümanların menfaati olan sınırları koruma, yol, köprü yapım ve tamiri, asker ailelerinin geçimini sağlama, devlet memurlarının ve ilim ile uğraşanların maaşlarını ödeme gibi yerlerde harcanırdı. Rikâz adı verilen madenler ile bulunup çıkarılan hazinelerin ve harp neticesinde düşmandan alınan ganimetlerin muayyen bir kısmı fakirler, kimsesiz yetimler ve borcunu ödeyemeyen borçlulara sarfedilirdi.
Vâris bırakmadan ölenlerin malları, velisi bulunmayan maktullerin kan bedelleri, sahibi bulunmayan yitik mallar, sahibi bilinmeyen terk edilmiş çocukların ve velisi olmayan fakir çocukların nafakalarına, tedavi ücretlerine, techiz ve tekfinlerine, hastahanelere sarf edilirdi.