Aradığınız konunun baş harfini aşağıdan seçiniz:
A |
B |
C |
Ç |
D |
E |
F |
G |
|
H |
I |
İ |
K |
L |
M |
N |
O |
|
Ö |
P |
R |
S |
Ş |
T |
U |
Ü | |
V |
Y |
Z |
Kaynak: https://sorularlaislamiyet.com
KATL KEFFÂRETİ İslâm'da keffâret, bazı günahlara karşı konan ve ibadetlerle yerine getirilen bir ceza türüdür Keffâret dört çeşittir: Hatalı öldürme, zıhâr, ramazan orucunu kasten bozma ve yemin keffâreti Zıhâr ve oruç bozmanın keffâreti köle azadı, buna gücü yetmezse iki ay arka arkaya oruç tutmak, buna da güç yetmezse altmış yoksulu doyurmaktır. Yemin keffâreti ise, on yoksulu doyurmak veya giydirmek yahut mü'min bir köle azat etmek. Bunlara güç yetmezse ara vermeden üç gün oruç tutmaktır.
Hatalı öldürmede kısas gerekmediği konusunda, İslâm hukukçularının görüş birliği vardır. Bunun cezası; âkile üzerine diyet, keffâret ve hatalı öldürdüğü miras bırakandan miras ve vasiyet edileni alamamadır. Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyurulur: "Hata dışında bir mü'min diğer mü'mini öldürmez. Kim bir mü'mini hata ile öldürürse, bir mü'min köle azat etmesi, bir de ölünün ailesine diyet teslim etmesi gerekir. Ancak, ölünün aileşinin bağışlaması müstesnadır. Bunu bulamayan kimsenin arka arkaya iki ay oruç tutması gerekir" (en-Nisâ, 4/92).
Bu uygulamada toplum yararı ve nefis terbiyesi vardır. Kur'ân, diyetle; ölenin aileşinin bir köle azadı ile de toplumun yararını gözetmiştir. Çünkü bir insanı öldürmek toplumun bir ferdini eksiltmektir. Bu eksiklik köle azadı ile giderilmiş olur, Çünkü köle, bir bakıma ölü mesabesinde olup hürriyete kavuşunca sanki dirilmektedir. Bu duruma göre esirlik ve kölelik sanki bir ölüm, hürriyet ise hayattır. Günümüzde köle statüsü kalmadığı için keffâret, sadece iki ay aralıksız oruçla yerine getirilebilir. Bu da kişinin mânevi eğitim ve terbiyesinde etkili olan bir ibadettir.
İslâm hukukçularının çoğunluğuna göre zimmî'nin hatalı öldürülmesinde de keffâret gerekir. İmam Mâlik aksi görüştedir. Hanefîler kasta benzer öldürmede keffâreti gerekli görürken, Şafiîler bu hükmü kıyas yoluyla kasten adam öldüreni de bu kapsam da kabul ederler (es-Serahsî, el Mebsût, VIII, 147 vd.; el-Kâsânî, Bedâyiu's-Sanâyi', V, 97, VII, 252; İbnü'l-Hümâm, Fethu'l-Kadîr, IV, 18, 20 vd.; İbn Kudâme, el-Muğnî, VII, 771, VIII, 92; ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletüh, III, 488, VI, 328, 330; İbn Âbidîn, Reddü'lMuhtâr, V, 277; Ebû Zehrâ, Usûlü'l-Fıkh, Trc. Abdülkâdir Şener, Ankara 1973, s. 102, 144; Süleyman Akdemir, Ceza Hukukunda Mağdurun Korunması, İzmir 1988, s. 63, 64).