Aradığınız konunun baş harfini aşağıdan seçiniz:
A |
B |
C |
Ç |
D |
E |
F |
G |
|
H |
I |
İ |
K |
L |
M |
N |
O |
|
Ö |
P |
R |
S |
Ş |
T |
U |
Ü | |
V |
Y |
Z |
Kaynak: https://sorularlaislamiyet.com
MUZARAA (ZİRAAT ORTAKLIĞI) Ziraat Ortakçılığı.
Ziraat yapmak, toprağı ekip biçme ve çiftçiliğin gerektirdiği diğer işlemleri yapma anlamına gelir. Ziraat ortakçılığı ise, iki ve daha çok kişinin, tarım alanında ortaklaşa iş yapması demektir. Bir terim olarak şöyle tarif edilebilir: Bir taraftan arazi, diğer taraftan çalışma, emek konulmak suretiyle çıkacak ürünün belirli nisbet dahilinde paylaşılması şartı ile yapılan bir ortaklık anlaşmasıdır (Mecelle, madde,1431) bu ortaklığa "müzârea veya muhabere" denir. Meyve ağaçları üzerinde yapılan ortakçılığa ise "müsâkât" adı verilir.
İslâm hukukçularının çoğunluğu ziraat ortakçılığını meşru sayarlar. Hz. Peygamber (s.a.s), Hayber fethedildiği zaman, o yörede oturan Yahudileri topraklarında bırakmış ve onlarla, çıkacak ürünün yarısı karşılığında müzâraa ve müsakat akdi yapmıştır. Abdullah b. Ömer (R.anhümâ)dan şöyle dediği rivayet edilmiştir:
Hz. Peygamber (s.a.s), "Hayber topraklarından elde edilecek meyve veya ekin ürünlerinin yarısı Hayber halkına ait olmak üzere anlaşma yaptı. Rasûlüllah (s.a.s) bu ürünlerden seksen ölçeği (1 ölçek 200 kg.) hurma, yirmi ölçeği arpa olmak üzere toplam yüz ölçeği hanımlarına veriyordu" (Buhârî, Hars, Müzâraa).
Ebû Hanife, Hayber Yahudilerinden alınan bu ürünlerin, gayri müslimlerden alınan bir haraç vergisi niteliğinde olduğunu söyler.
Diğer yandan sahabenin en önde gelenleri topraklarını ziraat ortakçılığı yoluyla işletmiş ve onlara karşı çıkan bulunmadığı için bu konuda icma meydana gelmiştir.
Kays b. Müslim, Ebû Cafer'den şöyle dediğini nakletmiştir: "Ehl-i beytten Medine'ye hicret eden hiç bir kimse yoktur ki, ürünün üçte biri veya dörtte biri toprak sahibine ait olmak üzere ziraat ortakçılığı yapmış olmasın" (Buhârî, müzâraa) Ashâb-ı kirâmdan Hz. Ömer, Osman, İbn Mes'ud ve Sa'd b. Ebî Vakkas gibi zatlar, topraklarının üçte bir veya dörtte bir nisbetinde ürün karşılığında ortaklığa vermişlerdir (Ali Şafak, İslâm Arazi Hukuku ve Tatbikatı, İstanbul 1977, s. 301, 302).
İmam Ebû Yusuf ziraat ortakçılığını "müdârebe" ortaklığına kıyas eder. Müdârebe, bir kimsenin ticâret yapabilecek birisine sermaye olarak nakit para veya ticaret eşyası vererek kâra ikide bir veya üçte bir nisbetinde ortak olmasıdır. Bu çeşit ortaklıklar Kitap ve Sünnetle câiz görülmüştür. Bu duruma göre bir arazi hakkında yapılacak ziraat ortakçılığı da müdârebe akdine benzemektedir. Bu konuda ekin arazisi ile ağaçlı ve bahçeli topraklar arasında bir fark yoktur.
Toprağın nakit para karşılığında kiralanması da câizdir. Ancak bu çeşit kiralama Hz. Peygamber devrinde nakit para darlığı nedeniyle yaygın değildi. Hatta Allâh'ın Elçisi, ihtiyaç fazlası toprağı mü'min kardeşine, ekip biçmek üzere meccânen vermesini tavsiye etmiştir.
Ziraat ortakçılığının rüknü, icab ve kabul olup aşağıdaki hususları kapsaması gerekir.
1) Ortakçının işini bizzat yapması veya adamlarına yaptırması,
2) Üzerinde ortakçılık sözleşmesi yapılan toprak,
3) Ziraat işinde kullanılacak tarım âletleri,
4) Toprağa ekilecek tohum.