FIKIH | VAKIT

Aradığınız konunun baş harfini aşağıdan seçiniz:

A
B
C
Ç
D
E
F
G
H
I
İ
K
L
M
N
O
Ö
P
R
S
Ş
T
U
Ü
V
Y
Z

Kaynak: https://sorularlaislamiyet.com

VAKIT 

Arapça "vekate-yekıtu" fiilinden "vakt" mastarı vakit koymak, vakit tayın etmek demektir. Vakt bir isim olarak vakit, zaman, süreç anlamına gelir. Çoğulu "evkât" tır.

Vakit bazı ibadetlerin yükümlünün üzerine farz olması için bir sebeptir. Vakit girmedikçe farz da meydana gelmez. Mesela Ramazan ayının girmesi orucun farz olmasına sebeptir. Hadiste, " Ramazan hilâlini görünce oruç tutunuz, Şevval hilâlini görünce de oruç yeyiniz" (Buhârî, Savm, II; Müslim, Sıyâm, 4,18) buyurulur. Diğer yandan Kur'ân-ı Kerîm'de; "Sizden kim Ramazan ayına yetişirse, onu oruçlu geçirsin" (el-Bakara, 2/185) buyurularak, farz olan orucun vakti belirlenmiştir. Diğer yandan günlük tutulan orucun da kendi vakti, ikinci fecirden güneşin batmasına kadar olan süredir. Bu süre Kur'ân'da "Ramazan gecesinde ak iplik kara iplikten ayırdedilinceye kadar yeyin için, sonra geceye kadar yani güneş batıncaya kadar orucu tamamlayın" (el-Bakara, 2/187) âyetiyle belirlenir.

Hac ibadetinde diğer şartların bulunması yanında Zilhicce ayının girmesi ve Arefe günü ihramlı olarak Arafat'ta vakfede hazır bulunulması şarttır. Bu yüzden Hicaz'a gitme imkânı bulduğu halde hac günlerinden önce vefat eden kimseye hac farz olmaz.

Zekât bakımından da, Müslüman, akıllı, ergin olma ve asl ihtiyaçları dışında nisap miktarı mala sahip bulunma yanında bir kamerî yılın da vakit olarak geçmesi gerekir. Bu süre geçmeden yoksul düşme veya vefat etme durumunda zekât farz olmaz.

Vakit, namazın şartlarından bir tanesidir. Namaza başlamadan önce bulunması gereken farzlar altı tane olup şunlardır: a) Hadaten temizlenme, b) Necasetten temizlenme, c) Avret yerini örtmek, d) Kabeye yönelmek, e) Vakit, f) Niyet. Bunlara "namazın şartları" da denir.

Farz namazlar ile bunların sünnetleri, vitir namazı, teravih ve bayram namazları için belirli vakitler konulmuştur. Farz namazları sabah, öğle, ikindi, akşam, yatsı namazlarıdır. Cuma namazı da öğle namazı yerine geçer. Vaktinden önce kılınacak farz namaz sahih olmadığı gibi, vaktinden sonraya bırakılan namaz da kazaya kalmış olur. Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyurulur: "Şüphesiz namaz, mü'minler üzerine vakit ile belirlenmiş olarak farz kılınmıştır" (en-Nisâ, 4/103).

Cebrâil aleyhisselâm, Hz. Peygamber'e beş vakit farz namazların başlangıç ve sonunu şöyle belirlemiştir: "Câbir (r.a)'ten rivayete göre şöyle demiştir: "Cebrail (a.s) Allah elçisine gelerek "Kalk namaz kıl" demiştir. Hz. Peygamber güneş tepe noktasından batıya meylettiği zaman öğle namazı kılmıştır. Sonra Cebrâil (a.s) yine ikindi vaktinde gelerek, namaz kılmasını istemiş, Rasûlüllah (s.a.s) kalkıp ikindi namazını kalmıştır. Sonra akşam vaktinde gelip, namaz kılmasını söylemiş, Hz. Peygamber de güneş batınca akşam namazını kılmıştır. Sonra yatsı vaktinde gelip, namaz kılmasını söylemiş ve Hz. Peygamber aydınlık kaybolunca yatsı namazını kılmıştır. Sonra Cebrâil (a.s) sabah vaktinde gelerek, namaz kılmasını söylemiş, Hz. Peygamber de fecr-i sadığın hemen ardından sabah namazını kılmıştır. Sonra ertesi gün öğle vaktinde gelerek, namaz kılmasını söylemiş, Hz. Peygamber, her şeyin gölgesi bir misli uzadığı bir sırada öğle namazını kılmıştır. Sonra ikindi vaktinde gelip, namaz kılmasını söylemiş, o da ikindi namazını her şeyin gölgesini iki katına uzadığı bir sırada kılmıştır. Sonra akşamleyin aynı vakitte geldi ve önceki günün vaktinde kıldırdı. Sonra yatsı vaktinde gecenin yarısı geçtikten sonra veya gecenin üçte biri geçtikten sonra geldi ve Hz. Peygamber yatsı namazını kıldı. Sonra ortalık iyice aydınlanınca geldi ve namaz kılmasını söyledi. O da sabah namazını kıldı. Sonra Cebrâil (a.s) şöyle dedi: "Bu iki vaktin arası sabah vaktidir" (Buhârî, Mevâkît, 24, Ezan,162; Tirmizî, Salât,1; Ahmed b. Hanbpl, I, 382, III, 330, 331, 352, IV, 416; eş-Şevkânî; Neylü'l Evtâr, I, 300). Buhârı, bu hadisin namazların vakitleri konusunda en sağlam hadis olduğunu söylemiştir. Hadis, akşam namazı dışındaki namazların iki vakti olduğuna, başka bir deyimle iki vakit arasında kılınabileceğine delâlet etmektedir (eş-Şevkânî, a.g.e., I, 300).