72 - FEDÂİLU'L-KUR’ÂN
5855 Ebû Bekr b. Ebî Şeybe, Nesâî, Ebû Ubeyd Kasım b. Sellâm ve İbn-i Da-ris ve diğer ulemâ, bu sahada eser telif etmişlerdir. Kur’ân'ın bütününü ilgilendiren hadislerle, bazı sûreler hakkında fezâil hadisleri bulunduğu bir gerçektir. Fakat, Fedâil'l-Kur’ân'la ilgili pek çok, mevzû hadis de bulunmaktadır. Bu yüzden «Hamâilu'z-Zuher fî Fedâili's-Suver» adlı bir eser telif ettim, bunda, mevzû olmayan hadisleri topladım. Bu bahsi, iki fasıl halinde incelemek istiyorum.
1- Kur’ân'ın Bütününü İlgilendiren Hadisler
5856 Tirmizî, Dârimî ve diğer muhaddisler, Harisu'l-A'var tarikıyle, Hazret-i Ali'den şu rivâyette bulunmuşlardır:
Resûlüllah'ın şöyle buyurduğunu işittim; İlerde bir takım fitneler doğacaktır. Ya Resûlallah; Bunlardan nasıl kurtuluruz? diye sorduğumda şöyle buyurdu:
«Kurtuluş, Allah'ın Kitabındadır. Kur’ân, hak ile batıl arasını ayıran kesin bir hükümdür, bir eğlence değildir. Kur’ân'ı terkeden asiyi, Allah helâk eder, O'nun dışında hidayet arayanı dalalete sevkeder. O, tutunacak sağlam bir Kitab, hikmetli bir zikir, dosdoğru bir yoldur. Kur’ân, heva ve hevesi yanlış yola çekmeyen, dile kötü söz söyletmeyen, ulemayı hiç bıktırmayan, ne kadar okunursa okunsun değerini kaybetmeyen, hikmetleri tükenmek bilmeyen bir kitaptır. O'nu okuyan, doğru kimselerden olur. O'nunla amel eden mükâfatını görür. O'nunla hükmeden âdil olur. O'na davet eden, doğru yola erdirilmiş olur.»
Dârimî, Abdullah b. Amr'dan merfuan şu rivâyette bulunur: Kur’ân Allah'a semavât ve arz ile, ikisi arasında bulunanlardan daha sevimlidir.
İmâm Ahmed ve Tirmizî, Şeddâd b. Evs'in şu hadisini rivâyet ederler: Her müslüman yatağına yatarken Kur’ân'dan bir sûre okursa, Allah ona koruyucu melek gönderir. Uyanıncaya kadar ona hiçbir kötülük dokunmaz.
Hâkim ve diğer muhaddisler, Abdullah b. Amr'ın şu hadisini rivâyet ederler:
Kur’ân okuyan herkes, tedricen peygamberlik vasfını kendinde toplar. Ancak ona vahiy gelmez. Devamlı Kur’ân okuyanın kalbinde Allah kelâmı bulunduğundan, kibirlenenle birlikte kibirlenmesi, cahille birlikte cahil olması yakışmaz.
Bezzâr, Enes'in şu hadisini rivâyet eder.
İçinde Kur’ân okunan evde hayır artar, okunmayan yerde ise azalır.
Taberânî, İbn-i Ömer'in şu hadisini rivâyet eder:
Üç kimse vardır ki; kıyamette en büyük korku kendilerini korkutmaz, hesaba çekilmez, hesabın sonuna kadar bir misk deryası içinde kalırlar. Bunlar: Allah'ın rızasına kavuşmak için Kur’ân okuyanlar, kendisinden razı olan bir cemaata imamlık eden ... kimselerdir.
Ebû Ya'lâ ve Taberânî, Ebû Hureyre'nin şu hadisini rivâyet ederler.
Kuran bir zenginliktir. Kur’ân'a sarılan fakr u zarurete düşmez, Kur’ân'sız zenginlik olmaz.
İmâm Ahmed ve diğer muhaddisler, Ukbe b. Âmir'in şu hadisini naklederler:
Kur’ân, ham deri üzerine yazılmış olsa bile, ateşin yakmadığı bir kitaptır.
Ebû Ubeyd, Ukbe'nin bu sözünü şöyle açıklar: Ham deriden kastı, Mü’minin kalbi ve Kur’ân'ı muhafaza eden sinesidir. Başkaları da şöyle der: Bu sözün mânası şudur. Kur’ân'ı ezberleyen cehenneme girse, domuzdan daha kötü duruma düşer. lbnu'l-Enbari bunu şöyle açıklar: Ateş onu yok edemez, işiten kulaklardan, mânasını anlayan zihinlerden Kur’ân'ı silip atamaz. Bu aynen: 'Sana suyun izini kaybettiremediği bir kitab indirildi' hadisine benzer. Bunun mânası, su onu yok edemez, kelimeleri ve yerlerini silip atamaz, demektir. Gerçek su onu ıslatıp yıkasa bile, kalpteki izlerini silip yok edemez.
Taberânî, İsmet b. Mâlik'in şu sözünü nakleder:
Kur’ân, ham bir deri üzerine yazılsa bile, ateş onu yakamaz.
Taberânî, Sehl b. Sa'dı'ın şu sözünü nakleder:
Kur’ân, ham deri üzerine yazılsa bile, ateş ona dokunmaz.
Taberânî, «Mu'cemu'ş-Sağîr»inde Enes'in şu sözünü nakleder:
Kur’ân'ı gece-gündüz okuyan ve onunla amel eden, helâlını helâl, haramını haram kabul eden kimseyi Allah cehennemde yakmaz. Onu kirâmen kâtibin melekleriyle birlikte kılar. Öyle ki kıyamet gününde Kur’ân, onun hücceti olur.
Ebû Ubeyd, Enes'den merfûân şu rivâyette bulunur:
Kur’ân; hem şefaat eder, hem şefaat ettirir, hem şânı yüceltir, hem de tasdik eder. Onunla amel e-deni cennete, ondan uzaklaşanı cehenneme götürür.
Taberânî, Enes'in şu hadisini rivâyet eder:
Kur’ân'ı ezberleyenler cennet ehli arasında en çok tanınan kimselerdir.
Nesâî, İbn-i Mâce ve Hâkim, Enes'in şöyle dediğini rivâyet ederler:
Kur’ân ehli, Allah'ın sevdiği hâs kullarıdır.
Müslim ve diğer muhaddisler, Ebû Hureyre'den rivâyetle Resûlüllah'ın şöyle dediğini naklederler:
Sizden biriniz evine döndüğünde, büyük semiz, yüklü üç deveye sahip olmak istemez mi? diye sorduğunda; Evet isteriz cevabını verdiler. Bunun üzerine Resûlüllah:
Namazda üç âyet okumanız, bu semiz, yüklü üç deveye sahip olmanızdan daha hayırlıdır, buyurdu.
Müslim, Câbir b. Abdillah'ın şu sözünü rivâyet eder:
Sözlerin en hayırlısı, Allah'ın kitabıdır.
İmâm Ahmed, Muaz b. Enes'in şu sözünü rivâyet eder:
Kur’ân'ı Allah rızası için okuyan, sadık, şehid ve salih kullarla birlikte haşrolunur. Bu, ne güzel bir dostluktur!
Taberânî «Mu'cemu'l-Evsat»ında, Ebû Hureyre'den şu rivâyette bulunur:
Evlâdına Kur’ân okumasını öğreten kimseye, kıyamet günü, cennet taçlarından bir taç giydirilir.
5873 Ebû Dâvud, İmâm Ahmed ve Hâtim, Muaz b. Enes'in şu sözünü naklederler:
Kur’ân'ı tamamıyle okuyan ve onunla amel eden kimsenin babasına kıyamet günü, parlaklığı dünyadaki güneşin parlaklığından daha kuvvetli olan bir taç giydirilir. Kur’ân'la amel edenin giyeceği tacı siz düşünün!
Tirmizî, İbn-i Mâce ve İmâm Ahmed, Hazret-i Ali'nin şu hadisini rivâyet ederler:
Kur’ân'ı okuyan ve ezberleyen, helâlını helal, haramını haram kabul edeni, Allah cennete dahil eder.
Taberânî, Ebû Ümâme'nin şu sözünü rivâyet eder:
Kur’ân'dan bir âyet öğrenenin yüzü kıyamet gününde bu âyetle gülecektir.
Buhârî ve Müslim, Hazret-i Âişe'den şu hadisi rivâyet ederler:
Kur’ân'ı kolaylıkla okuyan, kıyamette meleklerle beraber olur. Zorla, kekeleyerek okuyana da, iki kat sevap verilir.
Taberânî «Mu'cemu'l-Evsat»ında, Cabir'in şu hadisini rivâyet eder:
Kur’ân'ı hıfzedenin Allah katında müstecâb bir duası vardır. Bunu, isterse dünyada kullanır, isterse ahirete saklar.
5878 Buhârî ve Müslim, Ebû Musa'nın şu hadisini rivâyet ederler:
Kur’ân okuyan Mü’minin durumu, tadı ve kokusu güzel olan bir turunca benzer: Okumayan Mü’minin durumu, tadı olup kokusu bulunmayan hurmaya benzer. Kur’ân okuyan facir'in durumu, kokusu güzel, tadı acı olan fesleğene benzer. Kur’ân'ı okumayan facir'in durumu ise, tadı acı, kokusu olmayan ebucehil karpuzuna benzer.
Buhârî ve Müslim, Hazret-i Osman'ın şu hadisini rivâyet ederler:
Sizin en hayırlınız, veya en faziletli olanınız, Kur’ân'ı öğrenip, başkasına öğreteninizdir.
Beyhaki; «el-esma ves'Sifat» adlı eserinde Hazret-i Osman'ın bu sözüne: Kur’ân'ın diğer kelâma nazaran üstünlüğü, Allah'ın kullarına üstünlüğü gibidir, cümlesini ilâve eder.
Tirmizî ve Hâkim, İbn-i Abbâs'ın şu hadisini rivâyet ederler:
Kur’ân'dan bir ezberi olmayanın kalbi, harap bir ev gibidir.
5881 İbn-i Mâce, Ebû Zerr'in şu hadisini rivâyet eder:
Oturup Allah'ın kitabından bir âyeti anlaman, yüz rekat namaz kılmandan daha hayırlıdır.
Taberânî, İbn-i Abbâs'ın şu hadisini nakleder:
Allah'ın kitabını anlayan, sonra da içindekilerle amel edeni Allah, dalâletten hidayete erdirir, kıyamette kötü akıbetlerden korur.
İbn-i Ebî Şeybe, Ebû Şurayh el-Huzelî'nin şu sözünü rivâyet eder:
Bu Kur’ân, bir ucu Allah'a dayanan, diğer ucu da elinizde bulunan bir sebebdir. Ona sımsıkı sarılınız. Ona sarılmakla, asla dalâlete düşmez, helâk olmaktan kurtulursunuz.
Deylemî, Hazret-i Ali'den şu hadisi rivâyet eder:
Kur’ân'ı ezberleyenler, Allahın gölgesinden başka gölge bulunmayan bir günde, gölgelendirileceklerdir.
Hâkim, Ebû Hureyre'den şu hadisi rivâyet eder:
Kur’ân'ı anlayan kimse, kıyamet günü hesaba çağrıldığında Kur’ân şöyle der: Ya Rabbi bu kulunu bağışla. Bunun üzerine kula, keramet tacı giydirilir. Sonra şöyle devam eder: Ya Rabbi, ecrini daha da artır, ondan razı ol. Allah da rızasını gösterir. O kula bir sayfa oku denilir. Okuduğu her âyete karşılık bir sevap fazla verilir.
Hâkim, Abdullah b. Ömer'in şu hadisini rivâyet eder:
Oruç ve Kur’ân, kula şefaatçı olacaktır.
Ebû Zerr'in şu hadisini de nakleder:
Siz Allah'a Kur’ân'ından daha faziletli bir amelle dönemezsiniz.
2-Bazı Sûreler Hakkında Varid Olan Hadisler
Fatiha Sûresi:
5888 Tirmizî, Nesâi ve Hâkim, Ubeyy b. Ka'b'dan merfuân şu hadisi rivâyet ederler:
Allah ne Tevrat'da, ne İncil'de, Ummu'l-Kur’ân gibi bir sûre indirmemiştir. Bu sûre, seb'ul-mesânî'dir.
Ahmed ve başkaları Abdullah b. Cabir’den şu hadisi rivâyet ederler:
Kur’ânda en hayırlı sûre, el-hamdu lillahi rabbil-alemin (Fatiha sûresi)dir.
Beyhaki «Şu'abu'l-İmân»ında, Hâkim «Mustedrek» inde Enes'den şu hadisi rivâyet ederler:
Kur’ân'ın en faziletli sûresi, Fatiha sûresidir.
Buhârî Ebû Sa’id b. el-Mualla’dan şu hadisi rivâyet eder:
Kur’ânda en büyük sûre, el-hamdu lillahi rabbil-alemin (Fatiha sûresi)dir.
Abdullah (Dârımî) «Musned»inde İbn-i Abbâs'dan şu hadisi rivâyet eder:
Fatiha sûresi, Kur’ân'ın üçte ikisine eşit bir sûredir.
Bakara ve Âl-i İmrân Sûreleri
5893 Ebû Ubeyd, Enes'in şu hadisini rivâyet eder: Şeytan, içinde Bakara sûresi okunan evden uzaklaşır. Aynı hadis, İbn-i Mes'ud, Ebû Hureyre ve Abdullah b. Mugaffel'den de rivâyet edilmiştir.
Müslim ve Tirmizî, Nuvas b. Sem'an'ın şu hadisini rivâyet ederler:
Kıyamet günü, Kur’ân ve onunla amel edenler getirilir. Bakara ve Âl-i İmrân sûreleri, onlara öncülük eder. Resûlüllah'ın bu iki sûreyi üç meselle açıkladığını, hâlâ unutmadım. Resûlüllah şöyle buyurmuştu: Bu iki sûre sanki iki bulut veya iki gölgelik veya aralarında bir duvar bulunan iki saçak veya arkadaşlarını korumak üzere saf halinde uçan iki kuş gibidir.
İmâm Ahmed, Buhârî'nin şu hadisini rivâyet eder:
Bakara sûresini öğreniniz. Öğrenilmesi bereket, terki ise hasrettir. Ona bâtıl giremez. Bakara ve Â-l-i İmrânı öğreniniz, çünkü bunlar iki nurdur, sahibini kıyamet gününde gölgelendirirler. Sanki onlar iki bulut, iki gölgelik veya saf halinde uçan iki kuş grubu gibidir.
İbn-i Hıbbân ve diğer muhaddisler, Sehl b. Sa'd'ın şu hadisini rivâyet ederler:
Her şeyin zirvesi vardır. Kur’ân'ın zirvesi de Bakara sûresidir. Bu sûreyi gündüz okuyan kimsenin evine üç gün şeytan giremez. Geceleyin okuyanın e-vine de üç gece giremez.
Beyhaki «Şu'abu'l-İman» adlı eserinde, Sasâl tarikiyle şu hadisi rivâyet eder:
Bakara sûresini okuyana, cennetten bir taç giydirilir.
Ebû Ubeyd, Hazret-i Ömer'den merfuân şu hadisi rivâyet eder:
Bir gecede Bakara ile Âl-i İmrân sûresini okuyan, ibadet edenler zümresinden sayılır.
Beyhaki, mürsel olarak Mekhûl'den şu rivâyette bulunur:
Cuma günü Âl-i İmrân sûresini okuyana melekler, akşama kadar dua ederler.
Âyetel Kürsî Hakkında Varid Olan Hadisler
5901 Müslim, Ubeyy b. Ka'b'ın şu hadisini rivâyet eder: Allah'ın kitabında en değerli âyet, Âyet'el-Kürsîdir.
Tirmizî ve Hâkim, Ebû Hüreyre'nin şu hadisini rivâyet ederler:
Her şeyin bir zirvesi vardır, Kur’ân'ın zirvesi Bakara sûresidir. Bu sûrede âyetlerin en değerlisi olan, Âyet'el-Kürsî bulunmaktadır.
Hâris b. Ebî Usame, Hasanu'l-Basrî'den mürsel olarak şu hadisi rivâyet eder:
Kur’ân'ın en faziletli sûresi, Bakara sûresidir. Bu sûrenin en değerli âyeti, Âyet'el-Kürsî'dir.
İbn-i Hibbân ve Nesâi, Ebû Ümâme'nin şu hadisini rivâyet ederler:
Farz namazların sonunda Âyet'el-Kürsî'yi okuyan kimsenin cennete girmesine, hayatta olmasından başka hiçbir engeli yoktur.
İmâm Ahmed, Enes'in şu hadisini rivâyet eder: Âyet'el-Kürsî, Kur’ân'ın dörtte biridir.
Bakara Sûresinin Son Âyetleri
5906 Kütüb-i Sitte İmâmları, İbn-i Mes'ud'un şu hadisini rivâyet ederler:
Bakara sûresinin sonundaki iki âyet geceleri okuyana, sevabı yeter.
Hâkim, Nu'man b. Beşir'in şu sözünü rivâyet eder:
Allah, semavâtı ve arzı yaratmadan iki bin sene önce bir kitap yazdı. Bu kitap'ta, Bakara sûresinin sonunda bulunan iki âyet indirdi. Bu âyetleri evinde okumayana, ardarda üç gece şeytan musallat olur.
Âl-i İmrân Sûresinin Sonundaki Âyetler
Beyhaki, Osman b. Affân'ın şu sözünü rivâyet eder: Âl-i İmrân sonunu her gece okuyan, bütün geceyi ihya etmiş olur.
En'âm Sûresi
Dârimî ve diğer muhaddisler, Ömer b. Hattab'dan merfuân şu sözünü rivâyet ederler: En'âm sûresi, Kur’ân'ın en güzide sûrelerinden biridir.
Seb'u Tıvâl (Yedi Uzun Sûre) Hakkında Varid Olan Hadis
Hâkim ve İmâm Ahmed, Hazret-i Âişe'den şu hadisi rivâyet ederler: Seb'u Tı-vâli öğrenen, hayırlı bir kimsedir.
Hûd Sûresi
Taberânî «Mucemu'l-Evsat»ında, zayıf bir senedle Hazret-i Ali'den şu rivâyeti nakleder: Münafık olan bir kimse; Tevbe, Hûd, Yâsin, Duhân ve Nebe' sûrelerini ezberlemesin.
İsrâ Sûresinin Son Âyetleri
İmâm Ahmed, Muaz b. Enes'in şu sözünü rivâyet eder: ***** «Çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan, a-cizlikten dolayı bir yardımcısı bulunmayan Allah'a hamdolsun, de...» (İsrâ, 111.) âyeti, izzet âyetidir.
Kehf Sûresi
Hâkim, Ebû Said'in şu sözünü rivâyet eder: Cuma günü Kehf sûresini okuyan kimsenin Allah, iki cuma arasındaki günlerini nurlandırır.
Müslim, Ebû'd-Derdâ'nın şu sözünü rivâyet eder: Kehf sûresinin ilk on âyetini ezberleyen, Deccâl'ın fitnesinden korunur.
İmâm Ahmed, Muaz b. Enes'in şu sözünü rivâyet eder: Kehf sûresinin ilk ve son âyetlerini okuyanın, vücudunu nur kaplar. Sûrenin tamamını okuyanın, yerle gök arasını dolduran nuru olur.
Bezzâr, Hazret-i Ömer'in şu sözünü rivâyet eder: Her gece ***** «..Kim Rabbine kavuşmayı arzu ediyorsa..» (Kehf, 110.) âyetini okuyanın A-den'den Mekke'ye kadar nuru yayılır, çevresini melekler sarar.
Secde Sûresi
Ebû Ubeyd, Müseyyib b. Râfi'den mürsel olarak şu hadisi rivâyet eder: Secde sûresi kıyamet gününde iki kanadını gererek, okuyanı gölgelendirir ve şöyle der: Korkma, güneş seni yakmayacak, güneş seni yakmayacak.
İbn-i Ömer'den merfuân yaptığı rivâyette şöyle dediğini nakleder: Secde sûresi ile Mülk sûresinin fazileti, diğer sûrelerden altmış derece daha üstündür.
Yâsîn Sûresi
Ebû Dâvud, Nesâî ve İbn-i Hibbân, Ma'kil b. Yesâr'ın şu sözünü rivâyet ederler: Yâsîn, Kur’ân'ın kalbidir. Bir kimse, Allah'a ve ahiret gününe inanarak bu sûreyi okursa, bütün günahları bağışlanır. Bu sûreyi, ölülerinize mutlaka okuyunuz.
Tirmizî ve Dârimî, Enes'in şu sözünü naklederler: Her şeyin bir kalbi vardır, Kur’ân'ın kalbi de Yâsîn'dir. Kim bu sûreyi okursa, Kur’ân'ı on kere hatmetmiş kadar sevap kazanır.
Dârimî ve Taberânî, Ebû Hureyre'nin şu sözünü rivâyet ederler: Her gece Yâsîn'i Allah rızası için okuyanın, bütün günahları bağışlanır.
Taberânî, Enes'in şu sözünü rivâyet eder: Her gece Yâsîn sûresinin kıraatına devam eden kimse, şehid olarak ölür.
Hâ Mîm'le Başlayan Sûreler
Ebû Ubeyd, İbn-i Abbâs'dan merfuân şu hadisini rivâyet eder: Her şeyin bir özü vardır, Kur’ân'ın özüde Hâ Mîm'le başlayan sûrelerdir.
Hâkim, İbn-i Mesûd'dan merfuân şu rivâyette bulunur: Hâ Mîm'ler Kur’ân' ın süsüdür.
Duhân Sûresi
Tirmizî ve diğer muhaddisler, Ebû Hüreyre'nin şu sözünü rivâyet ederler: Her gece Duhân sûresini okuyana yetmiş bin melek, sabaha kadar duada bulunur.
Mufassal Sûreler
Dârimî, İbn-i Mes'ud'dan merfuân şu rivâyette bulunur:
Her şeyin bir özü vardır, Kur’ân'ın özü de mufassal sûrelerdir.
Rahmân Sûresi
Beyhâki, Hazret-i Ali'den merfuân şu rivâyette bulunur:
Her şeyin bir güzeli vardır, Kur’ân'ın güzeli de Rahmân sûresidir.
Sebbeha İle Başlayan Sûreler
İmâm Ahmed, Ebû Dâvud, Tirmizî ve Nesâî, İrbâd b. Sâriye'den şu rivâyette bulunurlar: Nebi (sallallahü aleyhi ve sellem) her gece yatmadan önce musebbihatı okur, şöyle derdi:
Bu sûrelerde bir âyet vardır ki bin âyetten hayırlıdır.
İbn-i Kesir «Tefsir»inde bu âyetin ***** «O, ilktir, sondur, zahirdir, batındır. O, her şeyi bilendir.» (Hadid, 3.) âyeti olduğunu söyler.
İbn-i Sunnî, Enes'den şu rivâyette bulunur: Nebi (sallallahü aleyhi ve sellem) bir kimseye yatarken, Haşr sûresini okumasını tavsiye etti.
Ölecek olursan, şehid olarak ölürsün, buyurdu.
Tirmizî, Ma'kil b. Yesâr'dan şu rivâyette bulundu:
Sabah vakti, Haşr sûresinin son üç ayetini okuyana Allah, yetmiş bin melek gönderir, akşama kadar ona dua ederler. O gün ölürse şehidlerden olur. Bunu akşam vakti okuyan da aynı derecededir.
Beyhakî, Ebû Umâme'den şu rivâyette bulunur:
Haşr sûresinin son âyetlerini gece veya gündüz okuyan, o gün veya gece ölecek olursa, Allah ona cennetini bahşeder.
Mülk Sûresi
Kütüb-ü Sitte'den dört imam, İbn-i Hibbân ve Hâkim, Ebû Hüreyre'nin şu hadisini rivâyet ederler:
Kur’ân'da otuz âyetlik bir sûre vardır. Bağışlanıncaya kadar şefaat eder. Bu da Mülk sûresidir.
Tirmizî, İbn-i Abbâs'ın şu hadisini rivâyet eder:
Mülk sûresi kabir azabına mani olan ve ondan kurtaran bir sûredir.
Hâkim, İbn-i Abbâs'ın şu sözünü nakleder:
Mülk sûresini her Mü’minin ezberlemesini arzularım.
Nesâî, İbn-i Mes'ud'un şu sözünü rivâyet eder:
Her gece Mülk sûresini okuyanı Allah, kabir azabından korur.
A'lâ Sûresi
Ebû Ubeyd, Ebû Temîm'den yaptığı rivâyette Resûlüllah'ın şöyle dediğini nakleder: Sebbeha ile başlayan sûrelerin hangisinin efdal olduğunu unuttum, demesi üzerine Ubeyy b. Ka'b: Yanılmıyorsam A'lâ sûresi olacaktır, dedi. Resûlüllah da bunu, evet diyerek tasdik etti.
Beyyine Sûresi
Ebû Nu'aym, İsmail b. Ebî Hâkim Müzenî'den merfuân şu rivâyette bulunur:
Allah, Beyyine sûresini okuyanı muhakkak işitir ve o kuluma müjdeler olsun, izzetim hakkı için, sana cennetten istediğin yerde mekân vereceğim, buyurur.
Zilzâl Sûresi
Tirmizî, Enes'in şu sözünü rivâyet eder:
Kim Zilzâl sûresini okursa, Kur’ân'ın yarısını okumuş sayılır.
Âdiyât Sûresi
Ebû Ubeyd, mürsel olarak Hasan'dan şu rivâyette bulunur:
Zilzâl sûresi Kur’ân'ın yarısına, Âdiyât sûresi de diğer yarısına muâdildir.
Tekâsür Sûresi
Hâkim, İbn-i Ömer'den şu hadisi rivâyet eder:
Sizden biriniz, her gün bin âyet okuyabilir mi? diye sorunca, Sahâbe: Günde bin âyeti kim okuyabilir! şeklinde cevap verdi. Resûlüllah bunun üzerine; Hiçbiriniz, Tekâsür sûresini okuyamaz mı? buyurdu.
Kâfirûn Sûresi
Tirmizî, Enes'in şu sözünü rivâyet eder:
Kâfirûn sûresi, Kur’ân'ın dörtte biridir.
Ebû Ubeyd, İbn-i Abbâs'ın şu sözünü rivâyet eder: Kâfirûn sûresi, Kur'a-n'ın dörtte biridir. İmâm Ahmed ve Hâkim, Nevfel b. Muaviye'nin şu sözünü rivâyet ederler: Uyumadan önce Kâfirûn sûresini oku, sonra uyu. Bu sûre, seni şirkten korur.
Ebû Ya'lâ, İbn-i Abbâs'ın şu sözünü rivâyet eder: Sizi şirkten kurtaracak bir teklifte bulunayım mı? yatarken Kâfirûn sûresini okuyunuz.
Nasr Sûresi
Tirmizî, Enes'in şu sözünü rivâyet eder:
Nasr sûresi, Kur’ân'ın dörtte birinin faziletine tekabül eden bir sûredir.
İhlâs Sûresi
Müslim ve diğer muhaddisler, Ebû Hüreyre'nin şu sözünü rivâyet ederler:
İhlâs sûresi, Kur’ân'ın üçte birinin faziletine tekabül eden bir sûredir.
Bu sûre hakkında bazı Sahâbe'den rivâyetler de mevcuttur.
Taberânî, «Mu'cemu'l-Evsat»ında, Abdullah b. Şihhîr'den şu rivâyette bulunmuştur:
Ölüm anında İhlâs sûresini okuyan bir kimse, kabirdeki sualden kolay kurtulur, darlık içinde kalmaz, kıyamet günü melekler onu, sırat köprüsünden geçirerek cennete ulaştırır.
Tirmizî, Enes'den şu rivâyette bulunur:
Günde iki yüz kere İhlâs sûresini okuyan kimse, şayet borçlu değilse, elli senelik günahları bağışlanır. Yatağa girdiği sırada uyumadan önce sağ tarafına dönerek İhlâs sûresini yüz kere okusun. Kıyamet gününde Allah ona: Ey kulum, cennete sağ tarafından gir, buyurur.
Taberânî, İbn-i Deylemî'nin şu sözünü rivâyet eder:
Namazda veya namaz dışında İhlâs sûresini yüz kere okuyanı, Allah cehennemden uzak tutar.
«Evsat»ında, Ebû Hüreyre'den şu rivâyeti nakleder:
İhlâs sûresini günde on bir kere okuyana cennette bir saray, yirmi kere okuyana iki saray, otuz kere okuyana da üç saray verilir.
«Mu'cemu's-Sagîr»inde ise, Ebû Hüreyre'den şu rivâyeti nakleder:
Sabah namazından sonra on iki kere İhlâs sûresini okuyan, Kur’ân'ı dört kere hatmetmiş sevabını alır. Takvâ üzerinde bulunduğu takdirde o gün, yeryüzünün en faziletli insanı olur.
Muavvizeteyn Sûreleri
İmâm Ahmed, Ukbe'den rivâyetle Resûlüllah'ın kendisine şöyle dediğini nakleder: Sana; Zebur'da, İncil'de ve Kur’ân'da misli bulunmayan sûreler nedir söyleyeyim mi? Ukbe; Evet söyle, Ya Resûlallah deyince: Bunlar İhlâs ve Muavvizeteyn sûreleridir, buyurur.
İmâm Ahmed, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ın İbn-i Abbâs'a şöyle dediğini nakleder: Allah'a sığınanların okuduğu en faziletli sûreleri söyleyeyim mi? Evet söyle, Ya Resûlallah. Bunlar, Muavvizeteyn sûreleridir.
Ebû Dâvud ve Tirmizî, Abdullah b. Hubeyb'den Resûlüllah'ın şöyle dediğini rivâyet ederler: Sabah-akşam İhlâs ve Muavvizeteyn sûrelerini üç defa o-ku, her şeyinde sana yardımcı olur.
İbn-i Sinnî, Hazret-i Âişe'den şu rivâyeti nakleder: Cuma namazından sonra İhlâs sûresi ile Muavvizeteyn sûrelerini yedi kere okuyanı Allah, öbür cumaya kadar karşılaşacağı bütün kötülüklerden korur.
Faziletle ilgili hadislerden bir kısmını, Havassu'l-Kur’ân bahsine bıraktım.
3- Fedâilu'l-Kur’ân'la İlgili Mevzu Hadislerin Gayesi
5956 Hâkim «Medhal» adlı eserinde, Ebû Ammâr Mervezî'den yaptığı rivâyette şöyle der:
Her sûrede Kur’ân'ın fazileti hakkında verilen hadislerin çoğu mevzu hadislerdir.
Ebû İsmet el-Câmi'e şu soru soruldu: Her sûrede, Kur’ân'ın fazileti hakkında, İbn-i Abbâs ve İkrime'den rivâyet edilen hadisleri nereden buluyorsun? Halbuki İbn-i Abbâs ve İkrime'nin talebelerinden böyle bir rivâyet gelmemiştir.
Ebû İsmet bu soruya şu cevabı verir:
İlim erbabının Kur’ân'dan uzaklaşıp Ebû Hanife'nin fıkhı, İbn-i İshak'ın Meğazi'si ile uğraştıklarını gördüm. Bu yüzden Allah rızası için, Fedâil ile ilgili hadisler uydurdum.
İbn-i Hibbân «Tarihu'd-Duafâ» adlı eserinin mukaddimesinde, İbn-i Mehdevî'nin şöyle dediğini nakleder:
Meysere b. Abdirrabih'e şöyle dedim: Kim şu sûre veya âyeti şu kadar okursa, şu kadar sevap kazanır şeklindeki hadisleri nereden çıkardın? Bu soruya Meysere şu cevabı verir: Kur’ân'ın faziletine karşı rağbeti artırmak için, bu sözleri kendim uydurdum.
Biz, Müevvel b. İsmail'den rivâyet ettik. O şöyle dedi: Bana bir Şeyh, Kur’ân'daki sûrelerin fazileti hakkında, Ubeyy b. Ka'b'ın hadislerini rivâyet etti. Ayrıca henüz hayatta olan Medâin'li bir kimse de bana bu gibi hadisler rivâyet etti. Bir gün kendisini arayıp buldum ve: Bu hadisleri sana kim nakletti dedim. Bana; Vâsit şehrinde, henüz hayatta olan falanca şeyh nakletti deyince, onu arayıp buldum. Kendisine: Bu hadisleri kimden rivâyet ediyorsun, diye sordum. Bana; Basra'da oturan bir şeyh rivâyet etti, cevabını verdi. Bu sefer Basra'ya da gittim. Bu şeyhi buldum. Ona da aynı şeyi sordum. Bana; Bu rivâyetleri Abadan'lı bir şeyhden duyduğunu söyledi. Onu da arayıp buldum. Elimden tutup, beni bir eve götürdü. İçeri girdiğimde bir grup tasavvuf ehli, bir şeyhin etrafında toplanmış oturuyordu. Beni içeriye alan kişi; Sorduğum hadisleri bana bu şeyh rivâyet etti, diyerek şeyhi gösterdi. Kendilerine:
Şeyhim, bu hadisleri kimden rivâyet ediyorsunuz, diye sordum. Bana şu cevabı verdi: Bunları bana hiç kimse rivâyet etmedi. Fakat bizler, insanların Kur’ân'dan uzaklaştıklarını gördüğümüzden, kalplerini Kur’ân'a ısındırmak için, bu hadisleri uydurduk.
İbn-i Salâh şöyle demiştir: Müfessir Vâhidî ve tefsirlerinde bu gibi hadisleri nakleden müfessirler, büyük hata işlemişlerdir.