7 - KUR’ÂN'lN İLK NÂZİL OLAN ÂYETLERİ
Kur'anda ilk nâzil olan ayetler hakkında şu görüşler ileri sürülür.
Birincisi: Alak sûresinin ******** «Yaratan Rabbinin adıyla oku!.» (1.) ayeti ile başlayan ayetlerdir. Sahih olan da budur.
Buhârî, Müslim ve diğer muhaddisierin rivâyetine göre Hazret-i Aişe şöyle demiştir: «Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) ilk vahiy, sadık bir rüya şeklinde gelmişti. Gördüğü rüyalar, sabahın aydınlığı gibi açıktı. Sonra bu şekildeki rüyalar O'na, yalnız kalma sevgisini verdi. Bu yüzden sık sık Hira mağarasına çekilir, belli saatlerde gecelerini ibadetle geçirirdi. Bunun için, yanına yiyeceğini alır daha fazla ibadet eder, bittiğinde Hatice'ye dönüp yiyeceğini alarak, tekrar Hira'ya giderdi. Resûlüllah'ın bu durumu, kendisine Hak gelinceye kadar Hira mağarasında devam etti. Melek (Cebrâîl) O'na gelerek: Oku, dedi. Resûlüllah: Okuma bilmiyorum, cevabını verdi. Melek beni kuvvetlice sıktı, sonra bıraktı. Bana tekrar: Oku, dedi. Tekrar kuvvetlice sıktı, sonra bıraktı. Bana yine: Oku, dedi. Üçüncü defa kuvvetlice sıktı, sonra bıraktı ve «Yaratan Rabb'ın adıyla oku!» diye başlayan ayetleri okudu. Resûlüllah, bütün vücudu titrer durumda, bu ayetlerle döndü.
Hâkim «M üst e d r e k»inde, Beyhaki «D e l â i I»inde Hazret-i Aişe'nin şu sözünü sahih olarak rivâyet ederler: «Kur'anın ilk nâzil olan sûresi, Alak sûresidir.» T aberani «M ü s n e d - i K e b î r»inde sahih senedie, Ebû Reca el-Utaridi'nin şöyle dediğini rivâyet eder: «Ebû Mûsa bizi halka halinde oturtarak Kur'an'dan ayetler okurdu. Sırtında iki beyaz elbisesi vardı. Alak sûresini okuturken bu sûre, Hazret-i Muhammed' e inen ilk sûredir, derdi.»
Said İbn-i Mansûr «S ü n e n»inde Sufyan'dan, o da Amr b. Dinar'dan, o da Ubeyd b. Umeyr'den şöyle dediğini rivâyet etmiştir: «Cebrâîl aleyhisselam Peygamberimize gelerek: Oku, dedi. Resûlüllah, okuyamıyorum, yemin ederim okuma bilmem, dedi. Bunun üzerine Cebrâîl, Alak sûresinin ilk ayetlerini okudu.Resûlüllah bunların ilk indirilen ayetler olduğuna işaret buyurdu»
Ebû Ubeyd «F e d â i I»inde şu nakilde bulunur: Biz, AbdurRahmân'dan, o Sufyan'dan, o İbn-i Ebî Necih'den, o da Mücahid'den şu rivâyeti nakletti: Kuran'ın ilk nâzil olan sûreleri. Alak ve Nûn sûreleridir»
279 İbn-i Este «e l - M e s â h i f» inde Ubeyy İbn-i Umeyr'in şu rivâyetini nakleder: «Cebrâil (aleyhisselâm) mûtad şekilde Resûlüllah'a geldi ve oku, dedi. Resûlüllah, ben okuma bilmem, cevabını verince, Alak sûresinin ilk âyetleri nâzil oldu. Onlar da, gökten inen ilk sûrenin bu sûre olduğunu anladılar.»
İbn-i Eşte ayrıca Zühri'den şu rivâyeti nakleder: «Resûlüllah Hira mağarasında iken Cebrâil, üzerinde Alak sûresinin ilk beş âyeti yazılı bir atlasla geldi.»
İkincisi; Müddessir sûresidir.
Buhârî ve Müslim Ebû Seleme b. AbdirRahmân'ın şu kavlini naklederler: «Câbir b. Abdillah'a, Müddessir'den önce Kur’ândan hangi sûre nâzil oldu? diye sordum. Müddessir, cevabını verdi. Ben de; Alak sûresi değil miydi? deyince. Ben size, Resûlüllah'ın bu konuda bize söylediklerini nakledeyim, dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Sonra, vâdiye doğru yol aldım. Etrafıma bakındım. Bir ara yüzümü göğe çevirdim. O anda Cebrâil'i gördüm, hemen titremeğe başladım. Acele eve, Haticenin yanına gelerek beni örtmesini söyledim. O sırada Cenâb-ı Hak Müddesir sûresini inzal buyurdu.»
Bu hadisten şu manaları çıkarmak mümkündür:
a- Soru, sûrenin tam olarak inişiyle ilgilidir. Alak sûresinin nüzûlü tamamlanmadan Müddessir sûresinin bütünüyle indiği bir gerçektir, Çünkü önce nâzil olan onun ilk âyetleridir. Bunu aynı zamanda Sahihaynın Ebû Seleme tarikiyle Câbir'den yaptığı nakil teyid eder. Câbir şöyle demiştir: «Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem), vahyin bir ara kesilmesinden söz ederken şöyle dediğini duydum: Bir ara yürürken gök tarafından bir ses işittim. Başımı kaldırdım. Hira mağarasında bana gelen o meleği yerle gök arasında bir kürside otururken gördüm. Hemen eve döndüm. Beni örtün, beni örtün dedim. Örtünmüş vaziyette iken Allah Müddessir sûresini inzal buyurdu.» Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) «Hira mağarasında bana gelen melek» sözü, Müddessir sûresinin Alak sûresinden sonra indiğini gösterir.
b- Câbir'in «önce»likten kasdı, mutlak öncelik değil, vahyin fetretinden sonraya ait olan önceliktir.
c- Öncelikten kasıt, inzar zamiri ile ilgili, önceliktir. Bazıları bunu şöyle ifade eder: Nübüvvetiyle ilgili olarak inen ilk âyet, Alak sûresinin oku emrini taşıyan âyetleridir.
d- Nüzûl önceliğinden kasıt, daha önce vukubulan bir sebepten ötürü ilk nâzil olmasıdır. Müddessir sûresi, bürünme ve korku sebebiyle, Alak sûresi ise daha önceki bir sebebe dayanmadan nâzil olmuştur. Bu, İbn-i Hacerin ifadesidir.
e- Câbir bunu kendi ictihadıyla çıkarmıştır. Çünkü rivâyetler arasında buna raslanmamaktadır. Hazret-i Âişe'nin rivâyeti bundan öncedir. Bu da Kirmânî'nin sözüdür.
Bu mânaların en uygunu, birinci ve sonuncusudur.
Üçüncüsü; Fatiha sûresidir.
283 Keşşâf da ifade edildiğine göre, İbn-i Abbâs ve Mücahid ilk inen sûrenin Alak sûresi olduğunu ifade etmişlerdir. Müfessirlerin bir çoğu ilk inen sûrenin Fatiha sûresi olduğunu savunmuşlardır.
İbn-i Hacer, çoğu ulemanın birinci görüşte olduğunu söyler. İlk inen sûre sözünü, ekser müfessire nisbet edenler, birinci görüşü söyleyenlere nazaran, sayıca pek çok değildir. Bunun delili, Beyhakî «D e l â i l»inde, Vâhidî «E s b â b u' n- N ü z û l»ünde Yûnus b. Bekir tarikiyla Yûnus İbn-i Amr'dan, o babasından, o da Ebû Meysere Amr b. Şurahbil'den naklen şunu rivâyet ederler:
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), zevcesi Hatice'ye şöyle dedi: Yalnız başıma kaldığımda bir ses işittim. Vallahi, bunun ciddi bir durum olmasından korktum. Hatice; Allah korusun, Allah sana böyle bir şey yapmaz. Yemin ederim ki sen, emâneti sahibine verirsin, yakınları ziyaret eder, gönüllerini alırsın, doğru söylersin, dedi. Hazret-i Ebû Bekr gelince Hatice, Resûlüllah'ın sözlerini kendisine anlatarak beraberce Varaka'ya gitmelerini söyledi. İkisi de evden ayrılıp Varaka'ya olayı anlattılar. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şunu ilâve etti: Yalnız başıma kalınca arkamdan; ya Muhammed, ya Muhammed, diye seslenen bir ses işitir, sonra ufka doğru kaçardım. Varaka: Melek sana tekrar gelirse bir daha böyle kaçma, ne dediğini iyice dinle. Sonra bana gel, dediklerini anlat, diye ilâve etti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yalnız kaldığı bir sırada Cebrâil ona, kendisiyle birlikte Besmele çekerek Fatiha sûresini okumasını söyledi.» Bu hadis murseldir, râvileri sikadır.
Beyhakî «Resûlüllah Fatiha sûresini şayet ezberden okumuşsa, bunun Alak ve Müddessir sûrelerinin nüzûlünden sonra nâzil olduğuna haber verme ihtimali mevcuttur,» der.
Dördüncüsü; Besmele'dir.
İbn-i Nakîb, tefsirinin mukaddimesinde bunu, zâid bir söz olarak ifade eder. Vâhidî; İkrime ve Hasen'in şöyle dediklerini nakleder: «Kur’ânın ilk inen ayeti, Besmele'dir, ilk sûresi de Alak sûresidir.»
İbn-i Cerîr ve diğerleri Dahhak tarikiyle İbn-i Abbâs'ın: Cebrâil'in Hazret-i Peygambere ilk gelişinde yâ Muhammed, önce Eûzü billahi mine'ş-şeytani'r-racîm, sonra da Bismi'l-lâhi'r-rahmâni'r-rahîm, de sözünü nakleder.
289 Bana göre bu, ayrı inen kelâm değildir. Çünkü Besmele, sûre ile inmesi zaruri olan bir sözdür, kesinlikle ilk inen âyettir.
İlk inen âyetle ilgili diğer hadis de, Buhârî ve Müslim'in Hazret-i Âişe'den rivâyet ettikleri şu hadistir. Hazret-i Âişe şöyle der «Kur’ândan ilk inen, içinde cennet ve cehennemin zikredildiği kısa sûrelerdir. İslâm'a girenler çoğaldıkça, helâl ve haramla ilgili âyetler inmiştir.» Bu hadis, ilk inen sûrenin Alak süresi olduğu konusunda bir zorluk çıkarmaktadır. Çünkü Alak sûresinde cennet ve cehennem zikredilmemektedir. Buna şöyle cevap verilebilir Hadisin ilk kelimelerinde geçen «evvel» kelimesinden önce «min» takdir edilmektedir. Böylece mâna ilk «ilk inen sûrelerden biridir» olur, bundan kasıt da Müddessir sûresidir. Çünkü sûre, sonunda cennet ve cehennem zikri bulunan, fetret-i vahiyden sonra inen ilk sûredir. Bu sûrenin sonu, Alak sûresinin geri kalan âyetlerinden önce nâzil olması muhtemeldir.
Mekke'de ve Medine'de İlk İnen Sûreler
292 Vâhidî, Hüseyn İbn-i Vâkıd tarikiyle şöyle dediğini rivâyet eder «Aliyy'ubnu'l-Huseyn'in şöyle dediğini işittim: Mekke'de ilk inen sûre, Alak sûresi, son inen de Mü'minûn süresidir. Son inen sûrenin Ankebût olduğu da söylenir. Medine'de ilk inen sûrenin Mutaffifîn, son inen de Tevbe sûresidir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)in Mekke'de ilk ilân ettiği sûre, Necm sûresidir.»
İbn-i Hacer'in «Buhârî Şerhi»inde şöyle bir ifade vardır Medine'de inen ilk sûre, ittifakla Bakara süresidir. Yukarıda zikredilen Aliyy'ub-nu Hüseynin sözüne bakılacak olursa «ittifakla iddiası», münakaşa götüren bir sözdür.
Nesefî, tefsirinde Vâkidî'den yaptığı bir rivâyette Medine'de ilk inen sûrenin, Kadr sûresi olduğunu söyler.
295 Ebû Bekr İbnu'l-Hâris ibni Ebyad, meşhur cüzünde şöyle der Bize Ebû'l-Abbâs Ubeydullah b. Muhammed b. A'yuni'l-Bağdâdî, ona Hassan b. ibrahim el-Kirmânî, ona Umeyyetu'l-Esdi, ona da Câbir İbn-i zeyd haber vererek şöyle demiştir: «Mekke'de Kur’ân'dan sıra ile; Alak, Nûn, Kalem, Müzzemmil, Müddessir, Fâtiha, Tebbet, Tekvîr, A'lâ, Leyl, Fecr, Duhan, İnşirah, Asr, Âdiyât, Kevser, Tekâsür, Mâûn, Kâfirûn, Fil, Felak, Nâs, ihlâs, Necm, Abese, Kadir, Şems, Burûc, Tîn, Kureyş, Kâria, Kıyâme, Hümeze, Mürselât, Beled, Târik, Kamer, Sâd, A'raf, Cin, Yâsin, Furkân, Melâike, Meryem, Tâhâ, Vâkıa, Şuarâ, Neml, Kasas, isrâ, Yûnus, Hûd, Yûsuf, Hicr, En'am, Sâffât, Lokmân, Sebe', Zümer, Mü'min, Fussilet, Zuhruf, Duhan, Câsiye, Ahkâf, Zâriât, Gâşiye, Kehf, Şûra, Secde, Enbiyâ, Nahl sûresinin ilk 40 âyeti; geri kalan, Nûn, Tûr, Mü'minûn, Mülk, Hâkka, Meâric, Nebe', Nâziât, Fâtır, inşikak, Rûm, Ankebûd ve Mutaffifîn sûreleri inmiştir.»
«Medine'de nâzil olan sûrelerse şunlardır Bakara, Âli imrân, Enfâl, Ahzâb, Maide, Mümtehine, Nasr, Nûr, Hacc, Münâfikûn, Mücâdele, Hucurât, Tahrim, Cumua, Teğâbûn, Sâff, Feth, Tevbe ve geri kalan sûreler.»
296 Bu rivâyetle ilgili olarak şunu söylemek isterim; bu sıralama, garibdir. Böyle bir tertib hakkında, düşünmek gerekir. Câbir b. Zeyd, tâbiûn ulemasındandır.
el-Burhân, sûrelerin tertibi konusunda Ca'berînin «T a k r i b u' l - M e' mûl fi Tertib'n-Nüzûl» başlıklı kasidesine dayanır:
……………………….
Belirli Konularda İnen İlk Âyetler
297 Savaş hakkında ilk inen âyetler:
Hâkim «M u s t e d r e k»inde İbn-i Abbâs'ın şöyle dediğini nakleder: «Savaş hakkında ilk nâzil olan âyet, Hac sûresinin ***** «Kendileriyle savaşılan mü'minlere -savaşma- izni verildi. Çünkü onlara zulmedilmiştir...» (39.) âyetidir.
İbn-i Cerîr, Ebû’l-Âliyye'nin şöyle dediğini nakleder: «Savaş hakkında Medine'de ilk inen âyet, Bakara sûresinin ***** «Sizinle savaşanlarla Allah yolunda savaşın...» (190.) âyetidir. Hâkim, «e l - İ k l î l» adlı eserinde savaş hakkında ilk nâzil olan âyetin, Tevbe sûresinin ***** ***** «Allah, mü'minlerden canlarını... cennet kendilerinin olmak üzere satın almıştır...» (111.) âyeti olduğunu söyler. İbn-i Cerîr'in Dahhak'tan rivâyetine göre, öldürme hakkında ilk inen âyet, İsrâ sûresinin ***** «...kim zulmen öldürülürse...» (33.) âyetidir.
İçki hakkında ilk inen âyet: ***** «Sana şaraptan... soruyorlar...» (Bakara, 219.) âyetidir.
300 Tayâlisi «M u s n e d»inde İbn-i Ömer'in şöyle dediğini rivâyet eder: «İçki hakkında üç âyet nâzil olmuştur. İlki, Bakara sûresinin (219.) âyeti olan ***** ***** «Sana şaraptan soruyorlar...» âyetidir. İçki yasaklandığında şöyle dediler: Yâ Resûlallah, bize müsaade et, Allahü Taâlâ'nın dediği gibi ondan istifade edelim. Bu istek karşısında Resûlüllah sustu. Sonra Nisâ sûresinin ***** ***** «Sarhoşken namaza yaklaşmayın...» (43.) âyeti nâzil oldu. Bu âyetten sonra da: Yâ Resûlallah, onu namaz vakitlerine yakın bir sırada içmeyiz, dediler. Resûlüllah yine cevapsız bıraktı. Bunun üzerine Mâide sûresinin *****«Ey mü'minler, şarap... birer pisliktir. (90.) âyeti nâzil oldu. İçki böylece yasaklandı»
301 Mekke'de, yiyecekler hakkında inen ilk âyet, ***** «Bana vahyolunanlar arasında bulamıyorum...» (Enâm, 145.), sonra Nahl sûresinin ***** «Allah'ın size verdiği rızıktan helal ve temiz olarak yiyin...» (114.) âyetleridir.
Medine'de ise, Bakara sûresinin «Allah size leş...haram kıldı...» (173.) âyeti ile Mâide sûresinin «leş size haram kılındı...» (3.) âyetidir. Bu rivâyeti, İbnu'l-Hassâr nakleder.
Buhârî, İbn-i Mes'ud'dan şöyle rivâyet eder «İçinde secde âyeti bulunan ilk sûre, Necm sûresidir.»
303 Firyâbî, Varaka tarikiyle İbn-i Ebî Necih'in Mücâhid'den Tevbe sûresinin ***** «Andolsun Allah size birçok yerlerde ... yardım etmişti...» (25.) âyeti hakkında şöyle dediğini nakleder: «Bu âyet, Tevbe sûresinden inen ilk âyettir.» ikinci bir rivâyetinde ise, Ebû'd-Duhâ'dan Mesrûk, Said ve İsrâil şu sözü nakleder: «Tevbe sûresinden ilk nâzil olan, ***** ***** «Gerek ağır gerek hafif olarak savaşa çıkın...» (41.) âyetidir. Sonra ilk âyetleri daha sonra da son âyetleri nâzil oldu.»
İbn-i Eşte, «K i t â b u' l - M e s â h i f» adlı eserinde, Ebû Mâlik'in şöyle dediğini nakleder: «Tevbe sûresinin ilk inen âyeti, 41. âyetidir. Birkaç sene sonra da sûrenin 40 a kadar ulaşan ilk âyetleri nâzil olmuştur. Bu âyetle ilgili olarak Dâvud tarikiyle Âmir'den yaptığı bir rivâyette ise, Tebûk gazvesinde Tevbe sûresinden ilk inen âyet, 41. âyettir.»
Süfyan ve başkalarının tarikiyle Habib İbn-i Ebî Amra'dan Saîd İbn-i Cubeyr'in şöyle dediğini nakleder: «Âli İmran sûresinden nâzil olan ilk âyet, ***** ***** «Bu insanlara bir açıklama...» (138.) âyetidir. Sûrenin diğer âyetleri, Uhud gazvesinde nâzil olmuştur.»