EL-İTKÂN | MÜFESSİRİN MUHTAÇ OLDUĞU HARF, İSİM, FİİL ve ZARF OLARAK KULLANlLAN EDATLARlN MÂNALARl


 

40 - MÜFESSİRİN MUHTAÇ OLDUĞU HARF, İSİM, FİİL ve ZARF OLARAK KULLANlLAN EDATLARlN MÂNALARl

Aralarındaki farklar bakımından bu konunun iyice öğrenilmesi, zaruridir. Çünkü cümlenin mânası ve bundan çıkarılacak hüküm, edatlara göre değiş­mektedir.

Meselâ; ***** «...0 halde ya biz veya siz (iki­mizden biri) doğru yol üzerinde veya açık bir sapıklık içindeyiz.» (Sebe, 23.) âyetinde ***** edatı, ***** nin önünde, ***** edatı ***** in önüne getirilmiştir. Çünkü hidayette olanın mevkii yücedir, her yöne istediği şekilde bakabilir. Dalette olan kimse ise, sanki karanlıklara dalmış, nereye döneceğini bilmediğinden şaşkınlıklar içindedir.

Meselâ şu âyette birkaç cümle birbirine atfedilmiştir. ***** «..'birinizi şu gümüş para ile şehre gönderin baksın, hangi yiyecek daha temiz ise ondan size bir azık getirsin, fakat çok dikkatli davransın, fakat sizi birisine sezdirmesin.» (Kehf, 19.) ilk cümlelerin atfı ***** ile, sonuncusu da cümledeki bağın kesildiğinden ***** ile yapılmıştır. Çünkü, yiyeceği getirmenin seçmekle, seçmenin yiyecek satılan yere gitmekle, yiyecek almak için dolaşırken mağarada kalma müddeti konusunda münakaşa etmemekle, bu hususu Allah'ın ilmine bırakmakla alâkalı olduğu halde, dikkatli davranmanın yiyeceği getirmekle her hangi bir alâkası yoktur.

*****

 «Zekâtı Allah'dan bir farz olarak fakirlere, yoksullara, zekâtı toplayan memurlara kalbleri (islâm)a ısındırılmak istenenlere, kölelere, borçlulara, Allah yolunda cihad edenlere ve yolda kalmışlara verilir. Şüphesiz Allah, 'Alimdir, Hakimdir' her şeyi çok iyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.» (Tevbe, 60.) âyeti de buna misaldir. Bu âyette zekât verilecek gruplardan ilk dördü için J, son dördü için de ***** edatı kullanılmıştır. Bunun sebebi, ***** edatı ile zikredilenlerin zekât almada, ***** edatı

Sayfa : 398

ile zikredilenlerden daha lâyık olmasıdır. Çünkü ***** edatında, bir şeyi içine alma mânası vardır. Bunu kullanmakla Allahü teâlâ bu kimselerin, bir şeyin kaba konularak korunduğu gibi, kendilerine zekât verilmekle haklarının korunacağına işaret etmiştir.

el-Farisi şöyle der: Allahü teâlâ bu âyette ***** şeklini kullanmadan ***** demiştir. Çünkü köle, mülk edinme hakkına sahip değildir. İbn-i Abbâs: Allaha hamdolsun ki ***** «ki onlar kıldıkları namazlarından yanılmaktadırlar» (Maun, 5.) âyetinde ***** edatını kullanmış da ***** adatını kullanmamıştır, der.

Buna benzer misaller ileride gelecektir. Bunlar, alfabetik sıraya göre verilecektir. Bu konuda mütekaddimînden Herevi «e l - E z h i y e», müteâhhirinden İbn-i Ümmî Kasım, «Cene'd-Dânî fi Hurufi'l-Meânî» adlı eserleri tasnif etmişlerdir.

1-Hemze Harfi

Bu harf, iki şekilde kullanılır.

Birincisi: istifhamı belirtir. Cümledeki gerçek vazifesi, bilgi istemektir. Bu yüzden çeşitli özellikleri vardır.

a- Elli Altıncı Bölümde anlatılacağı gibi, hazfi caizdir.

b- Bir şeyin tasavvur ve tasdikini istemek için kullanılır. Aynı mânada olan ***** edatı, sadece tasdik, diğer istifham edatları da sadece tasavvur içindir.

c- Hemze müsbet cümlelere dahil olur. ***** «İnsanları (hakkın ukubiyetiyle) korkut...» (Yunus, 2.), ***** «...de ki iki erkeği mi haram etti...» (Enâm, 143.) âyetleri buna misaldir. Aynı zamanda menfi cümlelere de dahil olur. ***** «Biz senin göğsünü açmadık mı?» (inşirah, 1.) âyeti buna misaldir. Bu durumda iki ayrı mânaya gelir. Birisi önceki misallerde görüldüğü ve ***** «Görmedin mi Rabbin gölgeyi nasıl uzattı?..,» (Furkan, 45.) âyetinde olduğu gibi, hatırlatma ve uyarma maksadiyle, diğeri de: ***** «Şu binlerce kişi iken ölüm korkusuyla yurtlarından çıkanları görmedin mi? Allah onlara 'ölün' dedi ve sonra da kendilerini diriltti...» (Bakara, 243.) âyetinde olduğu gibi, önemli bir konuda taaccüp maksadı ile kullanılır. Her iki durumda da ***** «Biz öncekileri helak etmedik mi?» (Mürselât, 16.) âyetinde olduğu gibi, ihtar mânası ifade eder.

d- ***** «Onlar her ne zaman bir ahitte bulunmuşlarsa içlerinden bir kısmı onu bozmamış mıdır?...» (Bakara, 100.), ***** «Ya da o ülkelerin halkı kendilerini kuşluk vakti eğlenirlerken, azabımızın onlara gelmeyeceğinden emin midirler?) (Araf, 98.), ***** «Azab başınıza geldikten sonra mı ona inanacaksınız...» (Yunus, 51.). âyetlerinde olduğu gib, atıf edatından önce gelir. Diğer edatlar ise, atıf harfinden sonra gelir. Nitekim***** «...nasıl kurtulacaksınız?..» (Müzzemmil, 17.) ***** «O halde nereye gidiyorsunuz?..» (Tekvîr, 26.) ***** «...o halde nasıl çevriliyorsunuz?» (Enâm, 95.) ***** «..Bu iki topluluktan hangisi emniyet içinde olmaya daha lâyıktır...» (Enâm, 81.), ***** «..Dinden ayrılan bir topluluktan başka kim helak edilir?» (Ahkâf, 35.) ***** «Size ne oldu ki münafıklar hakkında iki gruba ayrıldınız?...» (Nisa, 88.) âyetlerinde olduğu gibi, matuf cümlelerde uygulanan kıyas budur.

e- Hemze ile yapılan istifham, soranın düşüncesinde sorulan konu hak­kında müsbet bir duygu uyandırır. ***** edatı, bunun aksinedir. Çünkü bu edat, soru soran kimsede ne müsbet, ne de menfi bir duygu uyandırır. Bunu, Ebû Hayyân nakletmiştir.

f- Hemze, diğerlerinin hilâfına: ***** «...şimdi sen ölürsen (sanki) onlar ebedi mi kalacaklar.» (Enbiya, 34.), ***** «..şimdi o ölür veya öldürülürse siz ökçelerinizin üzerinde geriye mi döneceksiniz?» (Âl-i imrân, 144.) âyetlerinde olduğu gibi, şart edatından önce gelir. Hemze bazan gerçek istifhamlıktan çıkar, Elli Yedinci Bölümde anlatılacağı gibi, başka mânalara da gelir.

***** fiilinden önce gelince, fiilin mânası gözle görmek ve akılla idrak etmek mânasından çıkar, bana haber ver mânasına gelir. Hemze bazan ***** ya ibdal edilir, ***** (Âli İmrân, 119.) âyetinde olduğu gibi, Kunbul'un kıraati üzere, kasr'la okunur. Hemze bazan da kasem cümlesinde kullanılır. ***** (Maide, 106.) âyetinde ***** tenvinle, ***** kelimesinin de med'le okunması, bu kabildendir.

İkincisi: Hemze, yakın olan bir şeyi çağırmada kullanılan nida harfidir. Ferrâ; ***** harfinin tahfifi ile okunan kıraata göre ***** (Zümer, 9.) âyetini, bu kabilden saymıştır. Böylece mâna «ey bu sıfatların sahibi kimse» demek olur.

İbn-i Hişam şöyle der: Kur'anda ***** nın dışında nida harfinin bulunmadığı iddiası kabul edilemez. Bunu, nidanın mecâzî mânada kullanılmadığı gerçeği doğrular. Zira Cenabı Hak, bir şeyin mahiyetini öğrenmek maksadiyle soru sormaz. Ayrıca, nidanın çokça hazfedildiği de söylenemez. Yukarıdaki âyete hemzeyi istifham kabul edene göre, ***** takdiri, ***** (Zümer, 9.) âyetinde muhatab olan kâfire aittir. Bu ifade de, hemze ve haberin yerini tutan iki kelime hazfedilmiştir.

2- ***** Kelimesi

Ebû Hâtim, «K i t a b u' z - Z î n e» adlı eserinde şöyle der: Bu kelime ***** kelimesinden daha mükemmel olan bir isimdir. Dildeki kullanış şekline dikkat edilecek olursa falancanın yerini, biri dolduramaz ifadesinde ***** kelimesi kullanıldığından, bu kimsenin yerini, iki veya ikiden fazla kimseler doldurabilir, mânası çıkar. Halbuki, ***** kelimesi kullanılarak kimse onun yerini dolduramaz şeklinde ifade edilirse, bu iki kelimenin kullanılışındaki mâna farklılığı, kendiliğinden görülür.

***** kelimesinde, ***** kelimesinde olmayan bazı özellikler mevcuttur. ***** evde bir kimse yoktur ifadesindeki ***** kelimesinden; hayvanlar, kuşlar, yırtıcı hayvanlar ve insanlar akla gelebilir. Böylece hem insanları, hem de diğer mahlûkatı içine alan bir mâna taşır. Halbuki ***** evde hiçbir kimse yoktur ifadesi, bunun tam tersidir. Çünkü ***** kelimesi, sadece insan için kullanılan bir kelimedir.

Arap dilinde ***** kelimesi, ***** ilk ve ***** bir mânasına da gelebilir. Müsbet cümlede olduğu kadar, menfi cümlelerde de kullanılır. Meselâ ***** ***** «De ki: O Allah birdir.» (ihlâs, 1.) âyetinde ***** kelimesi bir mânasındadır. ***** «..birinizi şu gümüşle şehre gönderin..» (Kefh, 19.) âyetinde ise ***** mânasındadır. Bu iki âyet dışında, sadece nefiy mânasında da kullanılır. ***** bana hiç bir kimse gelmedi cümlesi buna misal olduğu gibi, ***** «İnsan, hiç kimsenin kendisine güç yetiremiyeceğini mi sanıyor?» (Beled, 5.),. ***** «Kimse kendisini görmedi mi sanıyor?» (Beled, 7.) ***** «Sizden hiç kimse buna engel olamazdı.» (Hakka, 47.) ***** «onlardan ölen hiçbirine namaz kılma...» (Tevbe, 84.) âyetleri de buna misaldir.

***** kelimesi ise, mutlak olarak hem menfi, hem müsbet cümlelerde kullanılır, ***** kelimesi, müzekker ve müennes olarak müştereken kullanılır. ***** «..siz kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz..»(Ahzâb, 32.) âyeti buna misaldir. ***** kelimesi ise bu özelliği taşımaz. Mesela: ***** denilmez, aksine ***** denilir. ***** kelimesi, hem müfred, hem cemi olarak kullanılır.

Bu konuda şunu ilâve etmek isterim: ***** «Sizden hiç kimse buna engel olamazdı.» (Hâkka, 47.) âyetinde Cenâb-ı Hak ***** yerine, ***** kelimesini kullanmıştır. ***** kelimesi, kendi lâfzından gelen cemi' kelimelere sahibtir. ***** ve ***** buna misaldir. ***** kelimesinin ise, kendi lâfzından cemisi yoktur. ***** denmez, bunun yerine ***** ve ***** denilir.

***** kelimesi ***** kelimesinin aksine çarpmada, toplamada, bölmede ve hesapla ilgili herhangi bir işlemde kullanılmaz.

İbn-i Hişam'ın özetle naklettiğimiz sözleri bunlardır. İfadelerinden anlaşıldığına göre, bu iki kelime arasında yedi ayrı fark bulunmaktadır.

Barizi «E s r â u' t- T e n z î l» adlı eserinde, İhlâs sûresini tefsir ederken şöyle der: Arab dilinde ***** kelimesi nefiy edatından sonra, ***** kelimesi de müsbet cümlede kullanıldığı meşhur olduğu halde, bu sûrede ***** kelimesi de müsbet cümlede nasıl kullanılmıştır? denilecek olursa, şu cevabı veririz: Ebû Ubeyde; iki kelimenin aynı mânada olduğu görüşündedir. Buna göre ***** kelimesi, çoğunlukla menfi cümlelerde kullanılmış olsa bile, ikisi arasında bir fark yoktur. İhlâs süresinde, fasılalardan dolayı, ***** kelimesi, müsbet cümlede kullanılmıştır.

Râgıb «M ü f r e d â t u' l - K u r' a n» adlı eserinde şöyle der: ***** kelimesi, yalnız menfi ve yalnız müsbet cümlede olmak üzere iki şekilde kullanılır. Menfilik, insan cinsinin umumiliğini ifade eder, az veya çokluğu içine alır. Bu yüzden ***** demek caiz olur. ***** «Sizden hiç kimse buna engel olamazdı.» (Hâkka, 47.) âyeti, bu kabildendir. Müsbetlik üçe ayrılır. Birincisi: Sayılarda ***** ve ***** misallerinde olduğu gibi, onluklarla beraber kullanılır, ikincisi: ***** mânasında sayıya muzaf olarak kullanılır. ***** «..biriniz yine efendisine şarap sunacak..» (Yûsuf, 41) âyeti buna misaldir. Üçüncüsü: Mutlak vasıf olarak sadece Allah'ın vasfında kullanılır. ***** «De ki: O Allah birdir.) buna misaldir. Aslı ***** dir, ancak bu şekli, Allah'ın vasfı dışında kullanılır.

3- ***** Kelimesi

İz kelimesi, iki şekilde kullanılır;

a- Ekseriyetle geçmiş zaman için kullanılan bir isimdir. Fakat çoğu ulema ***** «Eğer siz o (elçimiz Muhammed)e yardım etmezseniz, iyi bilin ki, Allah ona yardım etmişti..» (Tevbe, 40.) âyetinde olduğu gibi sadece zarf, ***** «...bizi doğru yola ilettikten sonra..» (Âli İmrân, 8.), ***** «İşte o gün (yer) haberlerini söyler.» (Zilzâl, 4.), ***** "ki o zaman siz (o can çekişen kimseye) bakar durursunuz.» (Vakıa, 84.) âyetlerinde olduğu gibi, kendisine zarf izafe edilerek kullanıldığını da söyler.

Bazıları da ***** «...düşününüz, siz az idiniz Allah sizi çoğalttı..» (Araf, 86.) âyetinde olduğu gibi mefulü bih olduğunu söyler. Keza Kur'anda her kıssanın evvelinde geçen ***** kelimeleri, ***** takdiriyle mefûlün bih makamındadır. Bir de mefulden bedel olarak gelir. .***** «Kitapta Meryem'i de an. Bir zaman o ailesinden ayrılıp..» (Meryem, 16.) âyetinde ***** kelimesi, meful olan Meryem kelimesinden, bedel-i iştimaldir.

 Bu aynen: ***** «Ey Muhammed, sana mukaddes olan haram ayda savaş etmekten soruyorlar..» (Bakara, 217.) âyetindeki bedel-i iştimal gibidir. ***** «Ey kavmim, Allah'ın size olan nimetini hatırlayın, zira (O) aranızda peygamberler var etti..» (Mâide, 20.) âyetinde bedel-i kül mine'l-kül olarak gelmiştir. Yani zikredilen nimeti hatırlayın demektir. Cumhur, Araf sûresinin 86. âyetindeki il kelimesini, mahzûf bir mefule zarf olarak kabul eder. Bu da: ***** demektir. Meryem sûresinin 16. âyetinde ise, mahzûf mefule muzaf olan kelimeye zarf kabul eder. Bu da ***** «Meryem kıssasını an..» demektir. ***** «Allah'ın size olan nimeti hatırlayın, hani siz birbirinize düşman idiniz..» (Âl-i İmrân, 103.) âyetinde bu hususun açıkça belirtilmesi, bunu teyid eder.

Zemahşerî, Âl-i İmrân sûresinin 164. âyetinde ***** şeklindeki kıraata dayanarak, bu âyette geçen il kelimesinin mübteda olduğunu söyler. Bunu ***** şeklinde takdir eder ki bu durumda il, mahallen merfudur. Nitekim ***** liderin en etkili konuşma şekli, ayaktaki konuşmasıdır, cümlesindeki ***** zarfı da mübtedadır, mahallen merfudur. Böylece bu âyetin takdiri ***** «Allah Taâlâ Peygamberini gönderdiği zaman Mü’minlere ihsanda bulunmuş oldu.» şeklinde olur. İbn-i Hişam bu âyet hakkında böyle bir ifadede bulunanı görmedik, der.

Çoğu âlimler, **** kelimesinin, mazi mânasından çıkıp istikbal ifade ettiğini söylerler. ***** «İşte o gün (yer) haberlerini söyler.» (Zilzâl, 4.) âyeti buna misaldir. Oysa cumhur, bu görüşü reddeder, âyeti ***** âyetinde olduğu gibi, istikbalde vukuu vacib olanın, geçmişi ifade eden mazi sigasında kullanıldığını kabul eder. Aralarında İbn-i Mâlik olmak üzere il kelimesinin istikbal mânasına kullanıldığını kabul edenler ***** «...Yakında bileceklerdir. Boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu halde sürükleneceklerdir.» (Gâfir, 70-71.) âyetlerini, delil getirirler. Çünkü âyette ***** fiilinin başına, istikbâle delalet eden ***** geldiğinden, lâfzan ve manen istikbale delalet eder. ***** fiili *****kelimesinin âmili durumunda olduğuna göre ***** kelimesi burada ***** mânası taşıması gerekir.

Bazı ulema, ***** kelimesinin ***** «siz ne iş yapsanız mutlaka biz, içine daldığınız an üzerinizde şahidiz..»(Yunus, 61.) âyetinde olduğu gibi, hal olarak geldiğini zikreder. Âyetteki takdir: ***** şeklindedir.

İbn-i Ebî Hâtim, Süddi tarikiyle Ebû Mâlik'in şöyle dediğini zikreder: Kur'an'da elifin kesresiyle gelen ***** harfi, henüz vukubulmadı, ***** harfi de vukubuldu mânasındadır.

b- ***** harfi: ***** «..(böyle temenni etmeniz), bugün size bir fayda sağlamaz; çünkü zulmettiniz, siz azap (çekme)de ortaksınız.» (Zuhruf, 39.) âyetinde olduğu gibi, sebep bildirir. Bu durumda âyetin takdiri, ***** dir. ***** harfi, lâm-ı tâlil menzilesinde bir harf midir veya vakit mânasında kullanılan bir zarf mıdır? Sebeb mânası, lafızdan ziyade kelâmın yapısından mı gelmektedir? Bu konuda iki görüş mevcuttur. Sibeveyh sebebin, kelâmın yapısından geldiği görüşündedir. Diğerleri ise, âyetin tefsirindeki zorluktur. Çünkü, zaman bakımından değişik olduklarından il kelimesi ***** kelimesi yerini tutmadığı gibi, âyette geçen ***** fiiline de zarf olamaz. Zira bu fiil, iki ayrı zarfa birden amel edemez. Ayrıca âyetteki ***** kelimesine de zarf olamaz. Çünkü ***** ve benzerlerine haber olan kelimenin ma'mülü ***** harfinden önce gelemez. Sılanın ma'mülü, mevsûle tekaddüm etmez. Zira azabda müşterek olmaları, zulmü işledikleri zamanda değil, âhiretteki hesaptan sonraki zamandadır.

il harfinin sebeb bildirme mânasına geldiğini gösteren diğer âyetler de şunlardır: ***** «..fakat onlar, onunla hidayete erişemediklerinden: Bu eski bir yalandır, diyecekler.» (Ahkâf, 11.) ***** «İçlerinden biri: 'Mademki siz onlardan ve Allahdan başka taptıkları şeylerden ayrıldınız, o halde mağaraya sığının ki..» (Kehf, 16.)Cumhur, Zuhruf sûresinin 39. âyetindeki il kelimesiyle ilgili tefsiri kabul etmeyip takdirin ***** şeklinde olacağı görüşündedir.

İbn-i Cinnî şöyle der: Ebû Âli'ye: ***** «-bugün size bir fayda sağlamaz..» âyetinin tefsiri hakkında defalarca müracatta bulunup ***** kelimesinin ***** kelimesi yerinde kullanılıp kullanılmayacağını sordum. Kendisinden şu cevabı aldım: Dünya ile âhiret birbirine bağlıdır, Allah'ın hükmünde her ikisi de eşittir, ***** kelimesi, geçmiş zamanı gösterir.

c- Ebû Ubeyde'ye göre ***** harfi, ziyade olmak üzere, tekid ifade eder. Buna, İbn-i Kuteybe de katılır. Delil olarak ***** «Bir zamanlar Rabbin meleklere...» (Bakara, 30.) âyetini gösterirler.

d- ***** harfi gibi, tahkik ifade eder. Yukarıda geçen âyet, buna misaldir. Suheylî, ***** «...siz Müslüman olduktan sonra...» (Âli İmrân, 80.) âyetini, ayrı bir misal olarak ileri sürmüştür. İbn-i Hişam, bu iki görüşün yerinde olmadığını söyler.

***** Harfinin Bazı Özellikleri

***** harfi, isim veya fiil cümlelerine muzaf olur. ***** «Düşünün ki siz bir zaman azdınız..» (Enfal, 26.) âyeti, isim cümlesine misaldir. Fiil cümlesine muzaf olduğunda fiil, ya ***** «Bir zamanlar Rabbin meleklere..» (Bakara, 30.), ***** «Rabbin bir zamanlar ibrahim'i..»

 (Bakara, 124.) âyetlerinde olduğu gibi, lâfzan ve manen mazi, olur, veya ***** «Allah'ın kendisine nimet verdiği kimseye şöyle diyordun..» (Ahzâb, 37.) âyetinde olduğu gibi manen mazi, lâfzan muzari, ***** «Eğer siz o (elçimiz Muhammed'e) yardım etmezseniz iyi bilin ki Allah ona yardım etmişti. Hani yalnız iki kişiden biri olduğu halde inkâr edenler, kendisini Mekke'den çıkardıkları sırada ikisi mağarada iken arkadaşına diyordu ki..» (Tevbe, 40.) âyetinde ise, her üç özellik bir arada bulunur.

Bilindiği için, cümle bazen hazfedilir, yerine tenvin getirilir, sakinin bir araya gelmesinden dolayı ***** harfinin ***** si, kesre ile harekelenir, ***** «..o gün Mü’minler sevinirler..» (Rum, 4.) ile ***** «ki o zaman siz (o can çekişen kimseye) bakar durursunuz.» Vakıa, 84.) âyetleri buna misaldir.

Ahfeş'e göre, cümlesi hazfolunan *****, cümleye ihtiyacı kalmadığından murabdır. ***** harfinin aldığı kesre, irabıdır. Çünkü ***** ve ***** kelimeleri, il harfine muzaftır. Ahfeş'in bu görüşü, kelimenin iki harf üzerine kuruluşu, muzafolacağı cümleye sılası hazfedilen mevsûf gibi, manen muhtaç oluşu sebebiyle, geçerli kabul edilmemiştir.

4- ***** Edatı

Bu edatın iki özelliği vardır.

a- Ansızın mânasında, sadece isim cümlelerinin başında gelir. Cevaba ihtiyaç duymaz, ibtidai kelâm olarak cümlede yer almaz. Mânası istikbale değil, hâle delalet eder. ***** «(Musa) attı, bir de ne görsün. O, koşan kocaman bir yılan!» (Tâhâ, 20.), ***** «Ama (Allah) onları kurtarınca hemen yeryüzünde haksız yere taşkınlık yaparlar..» (Yunus, 23.) ***** «Ken­dilerine dokunan bir darlıktan sonra insanlara bir rahmet (sağlık ve bolluk zevkini) tattırdığımız zaman bakarsın ki, yine âyetlerimiz hakkında bir tuzak düşünürler..» (Yunus, 21.) âyetleri buna misaldir. İbnu'l-Hâcib şöyle der il edatındaki ansızın mânası, bir şeyin, senin hareketinle, aynı zamanda vukû bulmasıdır. ***** evden çıkarken bir de ne göreyim, kapıda aslan!!., cümlesinin mânası, evden çıkacağım yerde veya sırada, aslanın kapıda bulunması, aslanın çıkacağım yerde bulunması, çıkışıma tam tesadüf etmesidir. Çünkü aslanla karşılaştığı. zaman dışında bu yer, bana ait olan bir yerdir. Karşılaşma hâli ne kadar birbirine yakın olursa, ansızın karşılaşma durumu da o kadar kuvvetli olur.

Bu mânada kullanılan ***** edatı hakkında ihtilaf mevcuttur. Ahfeş'e göre bu mânadaki *****, harftir. İbn-i Mâlik de, bunu tercih eder. Muberred'e göre, zarf-ı mekândır. Zemahşerî'nin tercihi de budur. Zemhşerî'ye göre ***** edatının â, mili mufacee lâfzından müştak, mukadder bir fiildir. Takdiri; ***** dir. Bu husus Zemahşerî dışında, başkalarından duyulma­mıştır. İbn-i Hişam, nahviyyûna göre bu edatı nesbeden, cümlede mevcut olan haber veya mukadder âmildir, Kur'anda ***** edatının âmili, daima açık haber olarak gelmiştir, der.

b- ***** edatı, ansızın mânası dışında başka mânalara da gelebilir. Umumiyetle, şart mânasını içine alarak, istikbal için zarf edatı şeklinde kullanılır, sadece fiil cümlelerinin başına gelir, cevab cümlesine muhtaç olur, ansızın mânasına gelen ***** edatının aksine, cümlenin başında bulunur. Kendisinden sonra gelen fiil ***** «Allahın yardımı geldiği zaman» (Nasr, 1) âyetinde olduğu gibi, ya açıkca zikredilir veya ***** «Gök yarıldığı zaman» (İnşikak, 1.) âyetinde olduğu gibi, takdir edilir. Cevap cümlesi: ***** «..Allah'ın emri geldiği zaman hak yerine getirilir..» (Gâfir, 78.) âyetindeki gibi ya fiil cümlesi, ***** «O sura üflenildiği zaman işte o gün çetin bir gündür.» (Müddessir, 8-9.),***** «Sur'a üfürüldüğü zaman, artık o gün aralarında soylar yoktur ve (birbirlerine soylarını) soramazlar.» (Mü'minûn, 101.) âyetlerinde olduğu gibi ya, başında ***** harfi bulunan isim cümlesi, ***** «Sen Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol.» (Hicr, 98.) âyetinde olduğu gibi, ya da talep ifade eden fiil cümlesi: ***** ***** «...sonra sizi yerden bir tek davetle çağırdığı zaman bir de bakarsın ki (diriltilmiş olarak yerden) çıkarılıyorsunuz.» (Rum, 25.), ***** *****. «...derken onu kullarından dilediğine uğratınca hemen sevinirler.» (Rum, 48.) âyetlerinde olduğu gibi, ya da başına ansızın mânasına gelen ***** edatının bulunduğu isim cümlesi olur.

Hazfin çeşitleri bahsinde görüleceği gibi, ***** nın cevabı bazan makablinin (kendinden öncekinin) veya siyak-sibakın delaletiyle mukadder olur.

Ahfeş'e göre ***** kelimesi, ***** «..oraya geldikleri zaman.» (Zümer, 71.) âyetinde olduğu gibi zarf mânasında değildir. Çünkü âyetteki ***** ile mecrurdur. İbn-i Cinnî, *****. «O alçaltıcı yükselticidir.» (Vakıa, 3.) âyeti, ***** «Olacak vakıa olduğu zaman.» (Vakıa, 1.) âyetini mansub okuyana göre, birinci ***** mübteda, ikincisi de haberidir. Mansub okunan âyet de hâl makamındadır. Aynı şekilde: ***** «Onun oluşunu yalanlıyacak kimse çıkmaz.» (Vâkıa, 2.) âyetinde geçen ***** ve iki mamulü, hal makamında olur, der. Buna göre âyetin mânası: Kıyamet, bir kavmi alçaltarak, diğerini de yükselterek koptu, bu yeryüzünün sarsıldığı vakittir, şeklinde olur.

 Cumhur-i ulema, ***** nın, zarfiyet mânası dışında kullanılışını kabul etmemiş, Zümer sûresinin 71. âyetinde geçen ***** kelimesini ameli olmaksızın, cümlenin tamamına dahil olan ibtida harfi olduğunu, Vakıa sûresinin 4. âyetinde geçen ***** nın, birinci âyetteki ***** dan bedel yapıldığını, birinci ***** nın, zarf olup cevabının, mânası anlaşıldığından, mahzuf olduğunu söylemiştir.. Âyetlerin mâna bakımından birbirine bağlı olarak devam edişi, cevabın yerinde hazfedildiğini gösterir, ikinci ***** dan sonra hazfedilen cümlenin takdiri ***** üç kısma ayrılarak bölündünüz, şeklinde olur.

***** «Örttüğü zaman geceye andolsun.» (Leyl, 1.) âyetinde olduğu gibi, ***** edatı, bazan istikbal mânasından çıkar, hâl mânasını alır. Bu âyetteki bürüyüp örtünme durumu gece ile alâkalıdır. ***** «Ortaya çıkıp göründüğü zaman gündüze andolsun.» (Leyl, 2.), ***** «İnmekte olan yıldıza andolsun ki.» (Necm, 1.) âyetleri de bu kabildendir.

Bazan da, ***** «Bir ticaret ve eğlence gördükleri zaman...» Cuma, 11.) âyetinde olduğu gibi mazi mânası alır. Çünkü bu âyet, Eshâbın kervanı görüp mescidden dağılmalarından sonra nâzil olmuştır. ***** «Kendilerini (binek sağlayıp) bindirmen için sana geldikleri zaman sen; 'sizi bindirecek bir şey bulamıyorum' deyince...» (Tevbe, 92.) ***** «Nihayet güneşin doğduğu yere ulaşınca...» (Kehf, 90.) ***** «...iki dağın arasını (demir kütükleriyle doldurup dağlarla) aynı seviyeye getirince 'üfleyin' dedi...» (Kehf, 96.) âyetleri de buna misaldir. ***** «...kızdıkları zaman onlar affederler.» (Şûra, 37.) ***** «Bir zulüm ve saldırıya uğradıkları zaman (kahramanca birbirlerine yardım ederek) kendilerini savunurlar.» (Şûra, 39.) âyetlerinde olduğu gibi ***** edatı, bazan şart edatı olmaktan çıkar. Bu iki âyetteki ***** , kendisinden sonraki mübtedanın haberine zarftır. Şayet şart mânasına gelse, cevabı da isim cümlesi olsaydı, bu cümlenin ***** harfiyle başlaması gerekirdi. Bazı ulemanın ***** harfi takdiridir sözü, merduddur. Zira ***** harfinin hazfi sadece zaruret halinde yapılır. Bazılarının Şûra sûresinin 37. âyetindeki ***** zamirinin mübteda olmayıp te'kid için geldiği veya zamirden sonra gelen cümlenin şarta cevap olduğu sözünü kabul etmek, mümkün değildir. Bazı ulemanın, şartın cevabı, kendisinden sonra gelen cümlenin delaletiyle mahzuftur sözü de, makbul değildir. Çünkü, zaruret olmaksızın, bir zorlama mevcuttur.

***** Edatının Bazı Özellikleri

a- Nahviyyûna göre ***** edatını nasbeden amil, şart cümlesidir. Cumhura göre de ***** edatını nasbeden, fiil veya fiile benzeyen cümle şeklinde gelen cevaptır.

b- ****** edatı, muzari fiilde olduğu gibi, mazi, hâl ve istikbal ifade eden durumlarda, istimrar için kullanılır. ****** «inanmış olanlara rastladıkları zaman: 'İnandık' derler. Fakat şeytanlarıyla yalnız kaldıkları zaman: 'Biz sizinle beraberiz, sadece (onlarla) alay ediyoruz' derler.» (Bakara, 14.) âyeti, buna misaldir. Yani onlar daima bu haldedir, demektir. ****** «Onlar, namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar...» (Nisa, 142.) âyeti de bu kabildendir.

c- İbn-i Hişam, «M u ğ n i' l - L e b i b» adlı eserinde ***** edatını zikrettiği halde, ****** edatını zikretmemiştir. Behauddîn es-Subkî ise «A u s u' l - E f r a h» adlı eserinde, şart edatlarını sıralarken ****** edatına yer vermiştir. ****** edatı Kur'anda mevcut değildir. Sibeveyh'e göre ****** harftir. Muberred ve diğer ulema, ****** nın, zarf olarak kaldığını söyler, ****** edatı ise, ****** (Şûra, 37.) ile ****** «..Bindirmen için sana geldiklerinde...» (Tevbe, 92.) âyetlerinde görüldüğü gibi Kur'anda mevcuttur. Zarf mânasını koruduğu veya . harf olduğunu söyleyene rastlamadım. ***** hakkında söylenenlerin, ****** hakkında da söylenmesi muhtemel olduğu gibi, zarf olarak kalmasının kesinliği de muhtemeldir. ****** nın aksine ******, terkip halinde bulunamaz.

d- ****** edatı, ****** edatının aksine, kesinlik, zan ve vukuu çokça olan cümlelerde bulunma özelliğine sahiptir. Çünkü ****** edatı, şüphe, vehim ve vukuu nadir olan cümlelerde bulunur. Bu yüzden Allahu Tealâ: ****** buyurmuş, sonra da ****** (Maide, 6.) demiştir. Âyetin abdestle ilgili bölümünde, tekrarı ve sebeplerin çokluğundan ****** edatını, abdestsizliğe nazaran cünüblüğün nadiren vukû bulması sebebiyle cünüblükle ilgili bölümünde ****** edatını getirmiştir. ****** «Onlara bir iyilik geldiği zaman: 'Bu bizimdir' derler. Kendilerine bir kötülük ulaşırsa...» (Araf, 131.) ****** «Biz insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman onunla sevinirler. Elleriyle yapıp öne sürdüklerinden dolayı onlara bir kötülük erişince de derhal umutsuzluğa dü­şerler. (Rum, 36.) âyetlerinde,****** edatı ****** kelimesiyle birlikte gelmiştir. Çünkü Allah'ın kullarına olan nimetleri pek çok ve kesindir, ****** edatı da ****** kelimesiyle birlikte gelmiştir. Çünkü kötülüğün vukuu nadir ve şüphelidir. Evet, bu kaideye göre şu âyetlerin izahı güçtür. ****** (Âli İmrân, 158.) ile ****** (Âli imrân, 144.) âyetlerinde ölümün vukuu muhakkak olmasına rağmen, ****** edatı ile gelmiştir. ****** «insanlara bir zarar dokundu mu Rablerine yönelerek Ona yalvarırlar. Sonra (Rableri) onlara kendinden bir rahmet tattırınca, bir de bakarsın ki bir grup, Rablerine ortaklar koşmaya başlar.» (Rûm, 33.) âyetinde ise her iki ifadede de ****** edatı gelmiştir. Zemahşerî birincileri şöyle cevaplandırır Ölümün ne zaman geleceği belli olmadığı için, vukuu kesin olmayan mesabesinde tutulmuştur. Sekkâkî, Rûm sûresinin 33. âyeti olan ikinci misale şu açıklamayı getirmiştir: Cenabı Hak bu âyette azarlama ve ders verme gayesini güttüğünden, onları korkutmak ve azabın kendilerine muhakkak dokunacağını haber vermek için ***** edatını kullanmıştır. Azlık, ****** lâfzı ile ****** kelimesinin nekre oluşundan çıkarılmıştır. ****** «İnsana bir nimet verdik mi yüz çevirir; yan çizer...» (Fussilet, 51.) âyetindeki müşkil, şöyle açıklanmıştır. ****** fiilindeki ****** zamiri, mutlak insana değil, böbürlenip yüz çeviren insana aittir. Burada ***** lâfzı, böbürlenip yüz çeviren kimsenin yaptığı kötülüğü karşılığında cezalandırmasının kesin olduğunu tenbih için gelmiştir.

Huveyyî şöyle der: Kanaatımca ***** edatının kesinlik ve şüphe ifade eden cümlelerin başına gelmesi, caizdir. Çünkü, ******, zarf ve şart edatıdır. Şart edatı olması bakımından şüphe ifade eden cümlelerin başına, zarf olması bakımından da diğer zarflarda olduğu gibi, kesinlik ifade eden cümlelerin başına gelir.

e- Umumilik ifade etme bakımından ****** ile ****** arasında fark vardır. İbn-i Usfûr şöyle der: ****** Zeyd kalkınca Amr da kalkar dediğin zaman, Zeyd'in her kalkışında Amr'ın da kalkacağı anlaşılır. Doğru olan da budur. ****** ile yapılan şart menfi olursa, cezası vaki olur. ****** edatında ise, varlığından ümit kesilinceye kadar, ceza vaki olmaz, ****** nın cezası ise, şartını takip eder, ne önce, ne de sonra gelir. ****** ise, bunun aksinedir, ***** edatı, dahil olduğu kelimeyi cezmetmez, çünkü sadece şart edatı değildir.

****** edatı bazan, ziyade olarak bulunur. ****** «Gök yarıldığı zaman» (İnşikak, 1.) âyetindeki ****** edatı ziyade olduğundan ****** (Kamer, 1.) âyetindeki gibi ******şeklinde anlaşılır.

5- ****** Edatı

Sibeveyh şöyle der: Bu edat cümlede, cevap ve ceza ifade eder. Şelûbîn'de: Bu edatın her zaman, cevap ve ceza mânası taşıdığını söyler. el-Farisî ise: Ekseriyetle bu mânada kullanıldığını, açık veya mukadder ****** veya ****** e cevap olarak geldiğini belirtir. el-Ferrâ da: Bu edattan sonra ****** gelir. Açık olmasa bile, kendinden önce mukadder ****** bulunursa cevap mânasında olduğunu, söyler. Buna: ****** «...o takdirde her tanrı yarattığını (alıp) götürürdü... (Mü'minûn, 91.) âyetini misal olarak getirir.

****** edatı, muzari fiili nasbeden bir harftir. Bu fiili nasbetmesi, fiilin önünde bulunması, fiilin istikbal mânasını ifade etmesi, fiilde arasına kasem veya nefiy edatı olan ****** dışında, her hangi bir kelime girmemesiyİe mümkün olur.

Nahivciler şöyle der: Bu edat ******yeya ****** harflerinden sonra gelirse iki vecih caiz olur. Buna: ***** «...o takdirde kendileri de senin ardından pek az (bir süre) kalabilirler.» (İsra, 76.) ile ***** «..eğer öyle olsaydı insanlara bir çekirdek parçası bile vermezlerdi.»(Nisa, 53.) âyetleri misaldir. Bu iki âyetteki muzari fiiller, şâz olarak mansub okunmuştur. İbn-i Hişam da şöyle der: Gerçek şudur ki, şart ve ceza cümlesi kendisinden önce gelir ve atfedilir, bu atıf şart cümlesinin cevabına yapılırsa, fiil meczûm olur, araya girmiş olmasından dolayı da ***** nin ameli ortadan kalkar. Yahut, şart ve ceza cümlelerine atfedilirse, fiilin merfû ve mensub olması caiz olur. Aynı şekilde, haberi merfû fiil olan müpteda bu edattan önce gelir fiil cümlesine atfedilirse, fiii merfû olur. Yahut, haberi isim cümlesi olan mübteda önce gelirse, bu durumda her iki vecih de caiz olur.

Bazı nahivciler bu edatı ikiye ayırırlar:

a- iki cümle arasındaki mâna irtibatını sağlamak için, sebep ve şart ifade etmesidir. Meselâ; yarın ziyaretine geleceğim, sözüne karşılık ***** o halde size ikramda bulunurum denilir. Bu cümledeki ***** , fiilin önüne gelerek istikbal mânasında olan muzariyi mansub kılmıştır.

b- Önceki cümleye bağlı bir cevabı te'kid eder veya o anda vukû bulan bir müsebbibi gösterir. Bu durumda ***** edatı, amel etmez. Çünkü tekid durumunda olan kelimeler, amel etme gücüne sahip değildir, ancak âmil durumunda olanlar amel eder. ***** cümleleri, buna misaldir. Görüldüğü gibi bu cümlelerdeki ***** edatı kaldırıldığı takdirde, her iki cümle arasındaki bağ kolaylıkla anlaşılır.

Te'kid durumunda olan (*****) : ***** misalinde olduğu gibi isim cümlesine dahil olur, cümle ortasına veya sonuna gelmesi caizdir. Buna ***** «...Sana gelen ilimden sonra onların keyiflerine uyarsan, o takdirde sen, mutlaka zalimlerden olursun.» (Bakara, 145.) âyeti misaldir. Âyetteki ***** edatı, önceki cümleye bağlı olarak cevap cümlesini te'kid eder.

***** Edatı ile İlgili İki Açıklama

a- Hocamız Kâfiyeci'nin şu âyet hakkında şöyle dediğini işittim. ***** «Eğer sizin gibi bir insana uyarsanız o takdirde siz, mutlaka ziyana uğrayanlarsınız demektir.» (Mü'minun, 34.). Âyetteki ***** kelimesi, bildiğimiz nâsb edatı değil, şart edatı olan ***** dir. Kendisine muzaf olan cümle hazfedilmiş, ***** kelimesinde olduğu gibi, yerine tenvin getirilmiştir. Bana göre en iyi açıklama şekli budur. Zannederim ki hocamızdan önce böyle bir açıklamada bulunan olmamıştır. el-Burhan'da gördüğüm bir ibarede ise Zerkeşî; ***** nin bu iki mânasını zikrettikten sonra şöyle der: Müteahhirin ulemasından Bazıları, bu iki mânaya bir üçüncüsünü ilâve eder. Bu da geçmiş zaman zarfı olan ***** ile, kendisinden sonra açıkça, veya mukadder olarak gelen cümleden meydana gelmiştir. Fakat bu cümle, ifadede hafiflik sağlamak için hazfedilmiş, ***** kelimesinde olduğu gibi, yerine tenvin gelmiştir. Bu mânada kullanılan *****, muzari fiili nasbetmez. Çünkü nasbeden *****, muzari fiiline mahsustur, ancak bu fiilde amel eder. Cümleden ivaz olarak tenvin alan ***** ise, mazi fiile dahil olduğu gibi, ***** «O zaman elbette kendilerine...» (Nisa, 67.) ***** «..o zaman sarfetmekle..» (İsra, 100.) ***** «..o zaman sana tattırırdık..» (İsra 75.) âyetleri buna misal teşkil etmektedir. İsme de dahil olabilir. ***** «..hem o takdirde siz (bana) yakın olacaksınız.» (Şuara,42.) âyeti buna misaldir. Zerkeşî; Bu mânayı, nahiv uleması zikretmemiştir, fakat, ***** hakkında söylediklerine kıyasla çıkarılmıştır, der.

Ebû Hayyân, «e t - T e z k i r a» adlı eserinde şöyle der: Alemuddin Kumnî'nin bana anlattığına göre Kâdî Takiyuddîn b. Zerrin'nin ***** edatındaki tenvin mahzuf cümleden ivazdır, şeklindeki sözü, bir nahiv âliminin sözü değildir.

Huveyyi de şöyle der: Öyle zannediyorum ki ***** ifadesi, ***** 'bana gelirsen sana ikramda bulunurum' mânasında olmak üzere, ***** fiili merfû okunmuştur. Böylece ***** fiili hazfedilmiş, cümleden bedel olarak yerine tenvin getirilmişir. iki sakin bir araya geldiğinden elif düşmüştür. Bu durumdaki fiilin ***** ile mensub olduğu konusunda nahiv ulemasının ittifak etmiş olması mümkündür. Çünkü nahviyyûn bu edatın fiili nasbeden harf olduğu görüşündedir. Bu görüş, zarf-ı zaman mânasına gelen ***** murâd edilir ve hazfedilen cümleden ivaz olarak tenvin getirilirse ***** den sonra fiilin merfû olmasını engellemez, mânasındadır. Nitekim bazı nahiv uleması ***** kelimesi şart mânasında ise, kendisinden sonra gelene muzari fiilini cezmettiği ismi mevsûl mânasında olursa, fiilin merfû okunduğunu söyler.

Bu ulema, şeyhimiz Kâfiyeci'nin sözünden farklı bir görüş getirmemişler, üstelik aralarında, nahivde şöhrete ulaşmış ve sözüne güvenilir biri de mevcut değildir. Evet, bazı nahivciler nasbeden ***** nin aslı isimdir görüşündedirler. ***** cümlesinin takdiri, ***** şeklindedir. Bu cümle hazfedilmiş, bu­nun yerine ***** tenvin almış, gizli bir ***** getirilmiştir. Diğer Bazıları ise bunun, ***** ve ***** den mürekkep bir harf olduğunu söylemişlerdir. Bu iki görüşü «e l - M ğ n î» adlı eserinde İbn-i Hişam zikretmiştir.

b- Cumhura göre *****, nun harfinden bedel olan elif üzerine vakf edilir. Kurrânın icmâı da budur. Aralarında Muberred ve Mâzeni'nin de bulunduğu bir grup ulema, Kur'an'ı Kerim dışında ***** ve ***** edatlarında olduğu gibi, nûn üzerine vakfedilebileceğini caiz görürler. Bu edatın yazılış şekli, üzerinde nasıl vakfedileceğine dair ihtilafa dayanır. Şirinciye göre Mushaflarda yazıldığı gibi ***** şeklinde eliflidir, ikinciye göre de ***** şeklinde «nun» iledir.

Buna şu ilâvede bulunmak isterim: Kur'an'da ***** üzerinde vakfedileceği, elif ile yazılacağına dair icmâın varlığı, bu edatın tenvinli bir isim olduğu, sonu da «nun» bulunan bir harf olmadığına bir delildir. Özellikle bu edatın, Kur'anda muzari fiili nasbettiğine dair misali yoktur. Doğru olan; şeyhimiz Kâfiyeci'nin benimsediği ve kendisinden nakledenlerin kabul ettiği gibi, kendisinde bu mânanın mevcut olmasıdır.

6- ***** Kelimesi

Nefret ve öfke anında kullanılan bir kelimedir.

Ebû'l-Bekâ, ***** (İsra, 23.) âyetindeki bu kelimeyi iki türlü açıklamıştır

a- Emir ifade eden isim fiildir. Mânası; yeter, bırak demektir.

b- Mazi ifade eden isim fiildir. Mânası; bıktım, usandım, demektir.

Bir üçüncü açıklama da şudur: Muzari ifade eden, isim fiildir. Mânası; size kızıyorum, öfkeleniyorum, demektir.

Enbiya sûresindeki ***** 67. âyeti Ebû'l-Bekâ, isrâ sûresinde geçen kelimeyle aynı tutar, mâna yönünden müsavi olduklarını, aralarında fark bulunmadığını belirtir.

Uzeyzî «G a r i b» adlı eserinde bu kelimeyi; size yazıklar olsun, mânasında kullanır. «S a h a h» adlı eserin müellifi bu kelimeyi pis şeklinde tefsir eder. «e l - İ r t i s â f» adlı eserde bu kelime öfkeleniyorum şeklinde açıklanır. Vasıtî «e l - B a s i t» adlı eserinde bu kelimeyi öfkelenmek mânasında kullanır. Öfke ve öfkelendim mânasına geldiği de söylenir. Bu kelimenin ayrıca otuz dokuz mânaya geldiği de ifade edilir.

Kıraati seb'ada ***** kelimesi, tenvinsiz olarak *****şeklinde kesre ile, kesre ile tenvinli olarak ***** şeklinde, tenvinsiz olarak fetha ile ***** şekillerinde okunur. Şâz kıraatlarda ise tenvinli ve tenvinsiz olarak ***** şeklinde, zamme ile, bir de ***** şeklinde, şeddesiz okunmuştur. .

İbn-i Ebî Hâtim, Mücâhid'den yaptığı rivâyette; ***** «...onlara 'üf' bile deme...» (İsra, 23.) âyetindeki bu kelimeyi Mucahid: onlara pis demeyin' şeklinde tefsir ettiğini söyler. Ebû Mâlik'den yaptığı rivâyette ise bu kelimenin, adi bir söz mânasına geldiğini nakleder.

7- ***** Kelimesi

Bu kelime üç ayrı mânada kullanılır.

a- ***** ve benzerleri mânasına gelen ismi-i mevsûldür, ism-i fâil ve ism-i mef'ullere dahil olur. ***** «Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar...» (Ahzâb, 35.), ***** «...tevbe eden ve ibadet edenler...» (Tevbe, 112.) âyetleri buna misaldir. Bu durumda harf-i tarif veya harf olarak mevsûl olduğu söylenir.

b- Harf-i tariftir. Âhdiyye ve cinsiyye olmak üzere iki nev'e ayrılır. Bunlar da kendi arasında üç kısma bölünür.

Ahdiyye: Ya bitiştiği kelime aynı ifadede önceden zikredilmiştir;***** ***** «..nasıl ki Firavun'a da bir elçi göndermiştik. Firavun, elçiye karşı geldi..» (Müzemmil, 15-16.),***** ***** «..içinde lamba bulunan penceresiz bir oyuğa benzer. Lamba, cam içerisindedir...» (Nur, 35.) âyetleri, buna misaldir. Bunun kaidesi; bitiştiği kelime ile birlikte zamirin, bu kelime yerine kullanılabilmesidir. Yahut, zihnî ahid olmasıdır. ***** «..mağarada oldukları sırada..» (Tevbe, 40.) ile ***** «..ağacın altında sana beyat ediyorlardı..» (Feth, 18.) âyetleri buna misaldir. Veya, bilinen belli ahid olmasıdır ***** ***** «..bugün sizin dininizi kemâle erdirdim (tamamladım)..» (Maide, 3.) ile ***** «Bugün size iyi ve temiz şeyler helâl kılındı..» (Maide, 5.) âyetleri buna misaldir.

İbn-i Usfûr: ism-i işaretten, nidada kullanılan ***** den, ansızın mânasında kullanılan ***** dan, ***** mânasındaki ism-i zamandan sonra gelen ***** takısı da, aynen böyledir, der.

Cinsiyye: Ya cinsin bütün fertlerine şâmildir. Bu da hakikat olarak bütün, hepsi mânasına gelir. ***** «..insan zayıf yaratılmıştır.» (Nisa, 28.) ve ***** «..(O) gizliyi ve aşikâreyi bilendir..» (Ra'd, 9.) âyetleri buna misaldir. Bu mânaya geldiğini gösteren delil, cins mânasına gelen isimden istisnanın yapılabilmesidir. ***** «insan ziyan içindedir. Ancak inananlar...» (Asr, 2-3.) âyetleri buna misaldir. Veya bu ismin cemi olarak vasıflanmasıdır. ***** «..ve çocuklara ki onlar müzahir değillerdir...» (Nur, 31.) âyeti buna misaldir. Ya da fertlerin özelliklerine şâmil olmasıdır. Bu da, mecâz olarak bütün, hepsi mânasına gelir. *****«İşte o kitap...»(Bakara, 2.) âyeti buna misaldir. Yani; hidayette mükemmel, bütün semavî Kitap'ların özelliklerini ve vasıflarını bir araya toplayan Kitap demektir. Veya, bir şeyin mahiyeti, hakikati ve cinsini tarif için kullanılır. Bu da ne hakikat, ne de mecâz olarak cinsin fertlerinden biri diğeri yerine kaim olabilir.

***** «..her canlıyı sudan yarattık..» (Enbiya, 30.) ve ***** «İşte, onlar kendilerine kitap, hüküm ve nübüvvet verdiğimiz.»

(Enâm, 89.) âyetleri buna misaldir. Denilir ki, başına lâm-ı tarif gelen cins isim, varlığı zihinde tutulmak kaydiyle, hakikati ifade eder. Nekre olarak gelen cins isim, ise, bir kayıt şartı olmadan, hakikati mutlak olarak ifade eder.

c- Zâid olarak gelmesidir. Bu da, lâzım ve gayri lâzım olarak iki nevidir. Lâzım olan, ism-i mevsûllerdeki ***** takısıdır. Bir kavle göre, ism-i mevsûlleri belirleyen sıla cümlesidir. Ayrıca ***** ve ***** kelimelerinde olduğu gibi, bir mânadan başka bir mânaya nakil için veya Kâbe'ye karşılık ***** Tibâ şehrine karşılık ***** Süreyya yıldızına karşılık ***** denildiği gibi, şöhreti galip gelen isimlere bitişen lâm-ı tariftir. Esasen bu takı, ahd içindir.

İbn-i Ebî Hâtim, Mücâhid'den yaptığı rivâyette ***** «İnmekte olan yıldıza andolsun ki..» (Necm, 1.)âyetindeki ***** kelimesini, Süreyya yıldızı olarak tefsir etmiştir.

Gayri lâzım, duruma göre vaki olan ***** takısıdır. Bazı kurrânın: ***** «...daha üstün olan daha alçak olanı...» (Münafikun, 8.) âyetinde­ki ***** fiilinin muzariat harfi fetha ile okumaları, buna misaldir. Âyetteki ***** kelimesi, ***** şeklinde nekredir. Çünkü durum, bu kelimenin nekre olmasını gerektirir, ancak bu kıraat, fesih değildir. Doğru olan, muzafı hazfedilmiş, muzafun ileyh olarak kabul etmektir. Yani,***** şeklinde takdir edilmesidir. Nitekim Zemahşerî, aynı takdiri yapmıştır.

Allah ismindeki *****hakkında ihtilaf edilmiştir. Sibeveyh: Aslı ***** olmak üzere, mahzuf hemzenin yerine geldiğini, buna ***** dahil olduğunu, hemzenin harekesi lâma verilip, sonra da idgam edildiğini söyler. el-Farisi de bu görüşe katılır, ***** kelimesindeki hemzenin, hemze-i katı' olması ve kelimenin bir parçası haline gelmesi, bunun bir delilidir, der. Diğer ulema; tefhim ve ta'zim maksadı ile marifelik için getirilen ziyade bir harf olduğunu, ***** kelimesinin aslı ***** olduğunu söyler. Bir kısım ulema da bunun, marifelik için değil, mevcudiyeti zaruri olan bir ziyade olduğunu belirtir.

Bazı Ulemaya göre ***** kelimesinin aslı, ***** harfidir. Buna, mülkiyet lamı ilâve edilerek ***** olmuş, ta'zim için de ***** ilâve edilmiştir. Bununla ***** isminin yüceliğini te'kid etmişlerdir. el-Halil ve Bazı ulema ***** takısının, ***** kelimesinin aslında mevcud olduğu, hiçbir kelimeden türemediği, bunun Allah'a mahsus bir alem olduğunu söyler.

Kûfe ve bazı Basra uleması ile müteahhirinden biri çoğu ***** takısının, muzafun ileyh durumunda olan zamirin yerine geldiğini söyler, buna ***** «(Onun için) gidilecek yer cennettir.» (Nâziat, 41.) âyetini delil gösterirler. Bu görüşe katılmayanlar ise, zamiri tekrar ederler. Zemahşerî de bunun, zamirin dışında isimlerin yerine geleceğini kabul eder. Delil olarak da; ***** «Adem'e isimlerin hepsini öğretti..» (Bakara, 31.) âyetini gösterir. Çünkü âyetteki ***** aslında ***** dır.

8- ***** Kelimesi

Hemzenin fethası, lamın tahfifi ile okunan bu kelime, Kur'an'da bir kaç mânada kullanılmıştır

a- Bu kelime, tenbih için kullanılır. Kendinden sonraki ifadenin tahkikini gösterir. Zemahşerî: Bu yüzden, kendisinden sonraki, kasem mânasında olabilecek kelimelerle başlayan cümleler gelir, isim cümlesine olduğu kadar) fiil cümlesine de dahil olur, der. ***** «..iyi bilin ki asıl sefihler kendileridir..» (Bakara, 13.) ve ***** «..iyi bilinki o (azab) başlarına geldiği gün..» (Hûd, 8.) âyetleri buna misaldir.

İbnu'l-Hişâm, «M u ğ n î' l - L e b i b» adlı eserinde: Bu kelimeyi İrab edenler, bunun istifham harfi olduğunu söyler, irabdaki yerini belirtmelerine rağmen, mânasını ihmal ederler. Bu kelimenin tahkik ifade etmesi, hemze ve lâmın terkibinden doğmuştur. Çünkü istifham hemzesi, nefiy edatına dahil olunca, tahkik ifade eder. ***** «Şimdi bunların gücü yetmez..» (Kıyame, 40.) âyeti buna misaldir.

b ve c- Bir şeyi talep etmek mânasına tehdid ve arz için kullanılır. Birincisi ısrarla talep, ikincisi de yumuşak bir eda ile talep mânası taşır. Bu iki mânadaki *****, fiil cümlelerinde kullanılır. ***** «(Savaşa başlamış) kavimle savaşmayacak mısınız..» (Tevbe, 13.), ***** «(git) «..Firavn' ın kavmine., korunmuyorlar mı (azabımız)dan» (Şuarâ, 11.) ***** «..yemez misiniz? (dedi)» (Zariyat, 27.) ve ***** «Allah'ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz?..» (Nur, 22.) âyetleri buna misaldir.

9- ***** Kelimesi

Hemzenin fethası ve lâmın şeddesi ile okunan bu kelime, bir şeyi ısrarla talep etme mânasına gelen bir harftir. Bildiğim kadarıyla Kur'an'da bu mânada mevcut değildir. Ancak***** «...Allah'a secde etmeleri gerekmez miydi?...» (Neml, 25.) âyetindeki ***** harfini bu mânada kabul etmemiz mümkündür. Fakat ***** «Bana karşı büyüklük taslamayın ve bana teslim olarak girin (diye yazıyor.)» (Neml, 31.) âyetindeki ***** böyle değildir. Bu kelime, nevasıbtan olan ***** ile nefy edatı olan ***** dan veya tefsir için kullanılan ***** ile nehiy edatı olan ***** dan mürekkep bir kelimedir.

10-***** Kelimesi

Hemzenin kesresi, lâmın şeddesiyle okunan bu kelime, birkaç mânaya gelir.

a- İstisnâ-i muttasıl mânasına gelir; ***** «içlerinden pek azı hariç ondan içtiler.» (Bakara, 249.) ve ***** «..içlerinden pek azı hariç, bunu yapmazlardı..» (Nisa, 66.) âyetleri buna misaldir. Veya, istisnâ-i munkatı' mânasına gelir; ***** «'Buna karşı sizden bir ücret değil, Rabbine doğru bir yol tutmak isteyen kimseler istiyorum' de. (Furkan, 57.) âyeti ile ***** «O, yaptığı iyiliği birinden karşılık görmek için değil, ancak yüce Rabbinin hoşnudluğuna ermek için verir.» (Leyl, 19-20.) âyetleri buna misaldir.

b- ***** mânasına gelir. Bunun bütün özelliklerini alır, kendisinden sonra gelen kelime, nekre olarak cemi veya benzeri olur. Kendisinden sonra gelen kelimenin irabı, ***** kelimesiyle yapılan İrab gibidir. ***** «Eğer (yerde ve gökte) Allah'dan başka tanrılar olsaydı ikisi de bozulup gitmişti-» (Enbiya, 22.) âyeti buna misaldir. Bu âyette, istisna caiz değildir. Çünkü ***** kelimesi, müsbet mânada nekre olan cemidir, kelimede umumilik mânası yoktur, dolayısiyle kendisinden istisna mümkün değildir. Şayet istisna olsaydı, âyetin mânası: 'Eğer yerde ve göklerde ilâhlar olsaydı, Allah onlar arasında bulunmasaydı, yerle gök fesada uğrardı' şeklinde olurdu. Mefhum olarak âyetin mânasını böyle düşünmek, yanlıştır.

c- Cümleleri birbirine bağlayan atıf vâvı gibi, atıf harfidir. Bunu Ahfeş, Ferrâ ve Ebû Ubeyde zikretmiş, ***** «..insanların aleyhinizde (kullanabilecekleri) bir delil(leri) olmasın. Yalnız haksızlık edenler başka» (Bakara 150.) ***** «..korkma; çünkü ben (evet) benim huzurumda Peygamberler korkmaz. Ancak zulmeden, sonra yaptığı kötülüğün yerine iyilik yapan olursa..» (Neml, 10-11.) âyetlerini buna misal getirmişlerdir. Yani, birinci âyetteki takdir ***** «..yalnız haksızlık edenler başka.» ikinci âyetteki takdir ise ***** «..ancak kim zulmederse..» şeklindedir. Cumhur bu iki âyeti, istisnâ-i munkatı' olarak mâna vermişlerdir.

d- Bazı ulemanın zikrettiğine göre, ***** mânasına gelir. ***** «Biz bu Kur'anı sana güçlük çekesin diye indirmedik, Ancak bir öğüt.» (Tâhâ, 2-3.) âyetleri buna misaldir, yanı ***** demektir.

e- İbn-i Saiğ'in belirttiğine göre, bedel mânasına gelir. ***** «Allah'dan başka ilahlar...» (Enbiya, 22.) âyetini buna misal getirir. Yani, ***** 'Allah'a karşılık' veya ***** 'Allah yerine' demektir. Bu açıklama ile istisnada, mefhum bakımından ***** ile vasıflandırmada zorluk ortadan kalkmış olur. İbn-i Mâlik; ***** «Eğer siz yardım etmezseniz, iyi bilin ki Allah ona yardım etmiştir...» (Tevbe, 40.) âyetindeki ***** yı istisnanın kısımlarından saymakla, hataya düşmüştür. Aksine bu kelime, şart edatı olan ***** ile nefiy edatı olan ***** nın gerektirdiği mâna, kendisinden sonra geleni, önce gelenin hükmünden çıkarmaktır. Şayet; ***** Zeyd'den başka herkes geldi. dersen, Zeydin gelenler içinde olmadığını belirtmiş olursun, şayet; ***** Bana Zeyd'den başka hiç kimse gelmedi, dersen, Zeydin geldiğini belirtmiş olursun. Şayet; ***** 'Zeyd bana binekle geldi.' dersen, koşarak veya yürüyerek gelmediğini, özellikle binmiş olarak geldiğini belirtmiş olursun.

11- ***** Kelimesi

Şimdiki zamanı gösteren bir isimdir. Mecâzen mazinin dışında da kullanılabilir. Bazı ulema; bu kelimenin iki zaman için bir sınır, yani mazi ile müstakbel için bir zarftır; birinden diğerine geçiş zamanı olarak kullanılır, der.

İbn-i Mâlik de şöyle der: Bu kelime, inşâ fiiliyle başlayan ifadenin tamamı veya bir Kısmının vakti gibi, o anın bütününü içine alan bir vakti gösterir.

***** «Şimdi Allah sizden (yükü) hafifletti..» (Enfâl, 66.) âyeti ile ***** «...artık kim de dinlemek isterse kendisini gözetleyen bir alev parçası bulur.» (Cin, 9.) âyetini buna misal getirerek, kelimenin genellikle zarfiyet ifade ettiği, fakat her zaman bu mânaya gelmediğini söyler. Kelimedeki ***** hakkında, belli bir zamanı tarif veya gerekli olan ziyade mânasında olduğu söylenir.

12- ***** Kelimesi ...

Bu kelime, harfi cerdir. Çeşitli mânalar taşır. Bunlardan en meşhuru, ***** «..sonra ta gece oluncaya kadar orucu tamamlayın..» (Bakara, 187.) âyetinde olduğu gibi, zaman bakımından bir şeyin son bulduğunu veya ***** «..Mescidi Aksa'ya..» (İsra, 1.) âyetinde olduğu gibi, mekân bakımından bir şeyin sona erdiğini gösterir. Bu iki mâna dışında: Bu iş, sana bağlıdır, demek olan ***** «..ben, siz olmadıkça hiç bir şeyi (kendi başıma) kesip atamam.» (Neml, 33.) âyetinde olduğu gibi, ayrı bir mânası vardır. Ulemanın çoğu, sadece bu mânalan zikretmişlerdir.

İbn-i Mâlik ve diğerleri, Kûfe ulemasına uyarak, buna başka mânalar da ilâve etmişlerdir. Maiyye mânası, bunlardan biridir. Lehte ve aleyhte olan bir hükmün veya ilgili bir hususun, diğer bir hükme katılması, maiyye manasıdır. ***** «..Allah yolunda kim bana yardımcı olur..» (Âli İmrân, 52.), ***** «..dirseklere kadar ellerinizi..» (Mâide, 6.) *****

 «..onların mallarını sizin mallarınıza katarak yemeyin..» (Nisa, 2.) âyetleri buna misaldir.

Radiyy şöyle der: Gerçek şudur ki, bu harfi cer, intihâ mânasına gelir. Buna göre âyetler; elleri dirseklere kadar yıkayınız ve onların mallarını, mallarınıza katarak yemeyiniz mânasına gelir. Başkaları da; buna benzer durumlarda, âmil takdir edilerek tevil cihetine gidilmiş, ***** harfi cerri, aslı üzere bırakılmıştır. Buna göre birinci âyetin mânası; Allah yolunda bana kim yardım edebilir şeklinde olur, demişlerdir.

***** harfi cerri, ***** harfi cerri gibi zarfiyet mânasındadır.***** «..sizi mutlaka kıyamet gününde bir araya toplayacaktır..» (Nisa, 87.) âyeti buna misaldir. Buradaki ***** mânasındadır. ***** «De ki: '(nasıl), arınmaya gönlün var mı?'» (Nâziat, 18.) âyetindeki ***** ise, ***** mânasındadır.

***** harfi cerri J harfi cerri mânasındadır. Yukarıda intiha için getirilen ***** «..söz hakkı sizin..» âyeti, ***** «..söz sizin..» mânasındadır.

***** harfi cerri, beyân mânasına gelir. İbn-i Mâlik; bunun, fâili beyan ettiğini söyler. Bu durumda mecrûru, taaccüb fiilinden veya ismi tafdilden, sevgi veya buğz ifade eden kelimelerdir. ***** «(Yusûf), Rabbim, dedi bana göre zindan bunlann beni davet ettiği şeyden iyidir..» (Yusuf, 33.) âyeti, buna misaldir.

***** harfi cerri, ziyade olarak te'kid mânasına gelir. ***** «..artık sen de insanlardan bir takım gönülleri onları sever (onlara) koşar (yap)..» (İbrahim, 37.) âyeti buna misaldir. Ferrâ'ya göre ***** fiilindeki ***** ın kurrâdan Bazıları ***** mânasında olduğunu söylemiştir.

İbn-i Usfûr, İbn-i Enbârî'nin «Ş e r h u E b y â t i' l - i d â h» adlı eserinden naklen şöyle der: ***** harfi cerri, isim olarak kullanılır.***** 'Sabahleyin ondan ayrıldım.' denildiği gibi, ***** 'Senden ayrıldım' da denilebilir. ***** «Hurma dalını sana doğru silkele, üzerine taze, olmuş hurma dökülsün.» (Meryem, .25.) âyetini buna misal göstermiştir. Bu açıklama ile Ebû Hayyân'ın belirttiği zorluk, ortadan kalkmış olur. Bu zorluk, fiil, doğrudan doğruya veya harfi ile bitişen zamire müteaddi olduğunda, muttasılı ref eder şeklindeki meşhûr kaideye dayanır. Bu iki hal, ***** bâbı dışında, aynı mânada kullanılır.

13- ***** Kelimesi

Meşhur olan kavle göre, bu kelimenin mânası; Ya Allah'dır. Nida ya'sı hazfedilmiş, yerine kelime sonundaki şeddeli mim harfi getirilmiştir. Aslı; ***** Ey Allah'ımız, bizi emniyete ulaştır, ve ***** terkiplerinde olduğu gibi terkib-i mezci yapıldığı söylenir.

Ebû Racâli'l-Utâridî şöyle der: Buradaki mim harfi, Allah'ın isimlerinden yetmişini içine alır. İbn-i Zafer şöyle der: Denilir ki, bu kelime Allah'ın ism-i âzamidir. Lâfzatullah'ın «Allah'»a, kelimede mevcut mim'in de doksan dokuz ismine delâlet ettiği ileri sürülür. Bu yüzden Hasanu'l-Basri; «Allahumme» kelimesi, bütün duaları cemeder, demiştir. Nadr b. Şumeyl; Allahumme, diyen kimse, Allahu Teâlâ'ya bütün isimleriyle dua etmiş olur, der.

14- ***** Kelimesi

Bu kelime, atıf harfidir. İki nevidir. Bu iki neviden biri, muttasıldır. Bu da ikiye ayrılır:

a- Eşitlik ifade eden hemzenin, kendinden önce gelmesidir. İ ***** «Onları uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir..» (Ba­kara, 6.) âyeti ile ***** «..Artık biz sızlansak da, sabretsek de birdir.» (İbrahim, 21.), ***** «onlara mağfiret dilesen de, dilemesen de onlar için birdir..» (Münâfikûn, 6.) âyetleri buna misaldir.

b- Kendisinden önce hemze gelir. Hemze ve ***** harfleriyle bir husunun

tayini istenir. ***** «..De ki: (Allah), iki erkeği mi haram etti, iki dişiyi mi..» (Enam, 144.) âyeti buna misaldir.

Bu iki kısma da, muttasıl denilir. Çünkü ***** harfinden önce ve sonra gelen kelimeler, birbirinden ayrı olmaz. Buna aynı zamanda, birinci kısımda eşitlik, ikinci kısımda da istifham olması bakımından hemzeye muadeletinden dolayı, muâdile adı verilir.

Bu iki kısım da kendi arasında dörde ayrılır:

a ve b- Eşitlik hemzesinden sonra gelen ***** harfine cevap gerekmez. Çünkü eşitlik hemzesiyle geldiğinde, istifham mânası taşımaz. Sonra gelen kelam da haber olduğundan, tasdik ve tekzibe müsaittir. İstifham hemzesiyle geldiğinde durum, böyle değildir. Çünkü buradaki istifham, gerçek mânasındadır.

c ve d- Eşitlik hemzesinden sonra gelen ***** harfi ancak, iki cümle arasına girer. Bu kelime ile birlikte iki cümle, ancak iki müfret şeklinde tevil edilir. Bu iki cümle, birbirinden farklı olarak fiil veya isim cümlesi olabilir.***** «..Ha onları çağırmışsınız, ha susmuşsunuz, sizin için birdir.» (Araf, 193.) âyeti buna misaldir. İstifham ***** ise, çoğunlukla iki müfret kelime arasında bulunur. ***** «Yaradılışça siz mi daha çetinsiniz, yoksa gök mü (Allah) onu yaptı.» (Nâziât, 27.) âyeti buna misaldir. Bazen de, müfrede tevil edilmeksizin iki cümle arasında bulunur.

Diğer ikinci nevi de, munkatı'dır; bu da üç kısımdır

a- Haberin kendisinden önce gelmesidir. ***** «Şüphe yok ki, bu Kitabın indirilişi, alemlerin Rabbi tarafındandır. Yoksa onu uydurdu mu sanıyorlar?..» (Secde, 2-3.) âyetleri buna misaldir.

b- İstifham mânasında olmayan hemzenin, kendisinden önce gelmesidir. ***** «Onların yürüyecekleri ayakları mı var, yoksa tutacak elleri mi var?..» (Araf, 195.) âyeti buna misaldir. Âyetteki hemze, hemze-i inkârîdir, nefiy ifade eder, kendisinden sonra muttasıl olan ***** harfi gelmez.

c- Kendisinden önce, hemze dışında, başka bir istifham harfinin gelmesidir. ***** «..De ki, körle gören, yahut karanlıkla nur bir olur mu?..» (Rad, 16.) âyeti buna misaldir.

Hemzeden ayrılmayan munkatı ***** in mânası, ıdrab'dır. Bu kelime bazan, sadece istifham ifade eder, bazan da istifham manasıyla birlikte, inkâr ifade eder. Birinciye misâl; ***** «..yoksa karanlıkla nur bir olur mu?..» âyetidir. Çünkü iki istifham, ardarda gelmez. İkinciye misal; ***** «Yoksa kızlar ona, oğullar size mi?» (Tur, 39.) âyetidir. Takdiri; ***** şeklindedir. Şayet burada, sadece idrab mânasında kullanılmış olsaydı, muhal olan bir şeyin var olması gerekirdi.

***** kelimesinin bunlardan başka, iki ayrı özelliği de vardır;

a- ***** kelimesi, aynı anda hem muttasıl, hem de munkatı olması muhtemeldir. ***** »De ki; Allah'dan (bu hususta) bir söz mü aldınız?-şayet öyle ise Allah verdiği sözden dönmez - yoksa Allah hakkında bilmediğiniz bir şey mi söylüyorsunuz..» (Bakara, 80.) âyeti buna misaldir. Zemahşerî şöyle der: ***** kelimesi, iki şeyden birinin meydana gelişi bilindiği için, takrir olmak üzere bunlardan hangisidir, mânasına muadil olduğu gibi munkatı mânasında da olabilir.

b- Ebû Zeyd'in belirttiğine göre ***** kelimesi, zâid olarak da gelir. ***** «..'görmüyor musunuz' yahut ben, zavallı ve neredeyse konuşamayan bu kimseden daha üstün değilmiyim.» (Zuhruf, 51-52.) âyetlerini buna misal getirerek ***** görmüyor musunuz ben üstünüm şeklinde takdirini yapar.

15-***** Kelimesi

Hemzenin fethası, mim'in şeddesiyle okunan bu kelime; şart, tafsil ve tekid harfi olarak kullanılır. Şart harfi olması, kendisinden sonra ***** nin zaruri olarak gelmesidir. ***** «...îman edenler onun Rableri tarafından bir gerçek olduğunu bilirler. Onlar (Kâfirler) ise 'Allah bu misalle ne demek istedi' derler..» (Bakara, 26.) âyeti buna misaldir. ***** «Yüzleri kararanlara, inanmanızdan sonra inkâr ettiniz ha!..» (Âl-i imrân, 106.) âyetine ***** sözü takdir edilir. Makulü'l-kavlin delaletinden dolayı takdiri olan bu kavil ***** ile birlikte hazfedilmiştir. ***** «Ama inkâr edenlere gelince (onlara şöyle denir) 'Âyetlerim size okunurdu (değil mi?)..» (Câsiye, 31.) âyeti de bu kabildendir.

Tafsil harfi olması, yukarıda geçtiği gibi, ***** kelimesinin en çok kullanılan şeklidir. ***** «O gemi denizde çalışan yoksullarındı...» (Kehf, 79.), ***** «O çocuğa gelince...» (Kehf, 80.) ***** «O duvar ise..» (Kehf, 82.) âyetleri buna misaldir. Bunlardan biri diğerinin yerini tuttuğunda, tekrarından kaçınıldığı da olur. Bunu, hazfin nevileri konusunda ele alacağız.

Te'kid harfi olması konusunda Zemahşerî şöyle der: Bir cümlede ***** nın faydası, o cümleye te'kid kazandırmasıdır. *****Zeyd gidiyor cümlesinde te'kid kastediliyor kesinlikle gittiği ifade edilmek isteniyorsa, gitmede kararlı ve azimli ise, ***** Zeyd'e gelince mutlaka gidecek, cümlesiyle ifade edilir. Bu yüzden Sibeveyh bu cümlenin tefsirinde ***** Her şeye rağmen Zeyd mutlaka gidecek ibaresin kullanmıştır.

***** ile ***** arası, ya yukarıdaki âyetleri gibi mübteda ile, ya ***** cümlesinde olduğu gibi haber ile, ya ***** «(Ölen kişi Allah'a) yaklaştırılanlardan ise..» (Vakıa, 88-89.) âyetlerinde olduğu gibi şart cümlesiyle, ya ***** «Öyle ise sakın öksüzü ezme.» (Duhâ, 9.) âyetinde olduğu gibi cevap cümlesiyle mensûb olan bir isim ile, ya da ***** kelimesini mansub okuyan kıraata göre ***** «Semûd (kavmine) gelince onlara yol gösterdik..» (Fussilet, 17.) âyetinde olduğu gibi ***** harfinden sonrakini tefsir eden mahzuf âmilin mamulü olan isim ile ayrılır. ***** «..yoksa ne yaptınız?» (Neml, 84.) âyetindeki ***** kelimesi, yukarıdakilerden farklıdır. Çünkü âyetteki bu kelime, munkatı mânasındaki ***** ile, istifham mânasında olan ***** dan meydana gelmiştir.

16- ***** Kelimesi

Hemzenin kesresi, mim'in şeddesi ile okunan bu kelimenin birkaç mânası vardır. ***** «Başka bir takımları da var ki Allah'ın emrine bırakılmışlardır. (Allah) ya onlara azap eder, ya da onları affeder..» (Tevbe, 106.) âyetinde olduğu gibi, müphemlik ifade eder. ***** «..ya azap edersin ya kendilerine güzel davranırsın..» (Kehf, 86.), *****.....***** «..'ya sen at, yahut önce atan biz olalım..» (Tâhâ, 65.), .***** «..ya lütfen bırakır yahut karşılığında fidye alırsınız...» (Muhammed, 4.) âyetlerinde olduğu gibi, muhayyerlik ifade eder. ***** «..ya şükredici veya nankör olur..» (insan, 3.) âyetinde olduğu gibi, mufassallık ifade eder.

***** kelimesinin üç ayrı özelliğini gösteren bu misallerden birincisindeki ***** da, kesinlikle atıf mânası yoktur. Ancak ikinci ***** da, ihtilaf edilmiştir. Ulemanın çoğu, bunun da atıf mânası taşıdığı görüşündedir. Aralarında İbn-i Mâlik'in bulunduğu bir kısım ulemâ, beraberinde devamlı olarak atıf vav'ı geldiğinden, buna karşı çıkmışlardır. İbn-i Usfûr'un iddiasına göre, bu konuda icma vardır, atıf harfiyle beraber geldiğinden ulema bunu atıf konusu içinde mütaala etmiştir, der. Bazı ulema da ***** nın, bir ismi diğerine, atıf vav'ı da ***** yı diğer ***** ya atfettiği görüşündedir ki bu görüş, kabule şayan değildir.

Bu harfin taşıdığı mânaları ***** harfinin de taşıdığını ilerde göreceğiz. Ancak ***** ile ***** arasındaki fark; ***** cümlede hangi gaye ile kullanılmış ise cümle bu gaye üzerinde kurulur, bu yüzden ***** tekrar eder. Fakat ***** bundan farklıdır. ***** ile başlayan cümle kesinlik ifade eder, sonra da mübhemlik gibi haller arız dur. Bu yüzden tekrarı gerekmez. ***** (Meryem, 26.) âyetindeki ***** kelimesi, yukarıdakilerden farklıdır. Çünkü âyetteki bu kelime, şart mânasında olan ***** ile ziyade olan ***** dan meydâna gelmiştir.

17- ***** Kelimesi

Hemzenin kesresi, nun'un sükunu ile okunan bu kelime, çeşitli mânalara gelir.

a- Şu âyetlerde olduğu gibi, şart ifade eder. ***** «..Eğer vazgeçerlerse, geçmişteki (günahları) kendilerine bağışlanır..» (Enfal, 38.), ***** «..yok yine dönerlerse, öncekilerin kanunu geçmiştir.» (Enfâl, 38.). ***** harfiyle bitiştiği zaman cezm, ***** harfiyle değil, ***** harfiyle yapılır. ***** «Yok eğer yapamadınızsa...» (Bakara, 24.) âyeti buna misaldir. Yahut ***** harfiyle bitiştiği zaman cezm, ***** ile değil ***** harfiyle yapılır. ***** «..eğer beni bağışlamazsan..» (Hud, 47.), ***** «...eğer ona yardım etmezseniz..» (Tevbe, 40.) âyetleri buna misaldir. Bunlar arasındaki fark, ***** âmildir, mamulüyle birlikte gelir, aralarına herhangi bir kelime girmez, ***** kelimesinde ise, kendisiyle mamulü arasına, fiilin mamulü girebilir. ***** kelimesi, nefiy ***** sı olursa cezmetmez, cümledeki amel, ***** harfine izafe edilir.

b- Bu kelime nefiy mânası ifade eder, isim ve fiil cümlelerinin başına gelir, ***** «..Kâfirler derin bir gaflet ve aldanma içindedirler.» (Mülk, 20.), ***** «onların anaları, ancak kendilerini doğuranlardır.» (Mücâdele, 2.), ***** «iyilikten başka bir niyetimiz yoktu» (Tevbe, 107.) ***** «Onu bırakıp bir takım dişilerden başkasına çağırmıyorlar..» (Nisa, 117.) âyetleri buna misaldir. Bu misallerde görüldüğü gibi ***** den sonra ancak, istisna edatı olan ***** veya mim'in şeddesi ile ***** gelir. Mim'i şeddeli okuyan kıraata göre; ***** «Hiç bir can yoktur ki, başında bir koruyucu (gözetleyen) olmasın.» (Tarık, 4.) âyeti buna misaldir. ***** «..bu hususda hiç bir deliliniz yok..» (Yunus, 68.), ***** «Bilmem, belki de o (azabın ertelenmesi) sizi denemek ve bir süreye kadar yaşatmak içindir.» (Enbiya, 111.) âyetleri, ***** den sonra her zaman istisna edatının gelmeyeceğine bir delildir.

***** den sonra her zaman nefiy ***** sının gelmediğini ***** «..yapacak olsaydık, böyle yapardık.» (Enbiya, 17.), ***** «Ey Peygamberim, sana 'Allah'ın bir oğlu var' derlerse, 'onu inkâr edenlerin ilki benim' de.» (1) (Zuhruf, 81.) âyetleri gösterir. Bu durumda; ***** «Onlara, size vermediğimiz servet ve kuvveti vermiştik...» (Ahkâf, 26.) âyetlerinde biraz düşünmek gerekir, Âyetin takdiri; ***** «Size vermediğimiz kuvveti.» şeklindedir. Âyetteki, ***** nin zâid olduğu söylenir. Birinci görüşü; ***** «..hem onlara yeryüzünde size vermediğimiz şeyleri vermiştik..» (Enâm, 6.) âyeti teyid eder. ***** nın tekrarından ve cümlenin ağırlığından kaçınmak için âyetteki U nın yerine ***** kelimesinin nefiy mânasında kullanılması, Garibu'l-Kur'an Bahsinde geçen İbn-i Ebî Talha tariki ile İbn-i Abbâs'dan yapılan bir rivâyete dayanmaktadır. ***** «..andolsun, zeval bulsalar, kendisinden sonra artık onları kimse tuta­maz..» (Fatır, 41.) âyetinde şart ve nefiy mânası, bir arada gelmiştir.

Nefiy edatı isim cümlesinin başına geldiğinde, cumhura göre ***** amel etmez. Kisâî ve Muberred, bunun ***** gibi amel ettiğine inanırlar. Said b. Cubeyr'in kıraatına göre okunan şu âyet; ***** «Allah'tan başka çağırdıklarınız (dua edip yalvardıklarmız) da sizin gibi kullardır.» (Araf, 194.) âyetini buna misal getirirler. İbn-i Ebî Hâtim, Mücahid'in şöyle dediğini rivâyet eder: Kur'anda mevcut bütün ***** harfleri, inkâr mânasındadır.

c- ***** şeddeden tahfif edilmiş olarak, muhaffefe şeklinde gelir. İsim ve fiil 'cümlelerine dahil olur. İsim cümlesinin başına geldiğinde, umumilik ifade etmez. ***** «ve (nice) süsler verdik. Bütün bunlar, sadece (geçici) dünya metaindan ibarettir..» (Zuhruf, 35.), ***** «Ancak hepsi toplandığı zaman huzurumuza getirileceklerdir.» (Yâsin, .32.), Hafs ve İbn-i Kesir kıraatına göre ***** «..bunlar iki büyücüden başka bir şey değil..» (Tâhâ, 63.) âyetleri buna misaldir.

 Bazan da amel eder. Mekke ve Medine kurrâsının kıraatına göre, ***** «Şüphesiz ki Rabbin, hepsinin işlerini(n karşılığını) tam verecektir..» (Hud, 111.) âyeti buna misaldir.

***** kelimesi, fiil cümlesinin başına geldiğinde, fiil çoğunlukla nevasıb fiillerinden, mazi sigasiyle gelir. ***** «Şüphesiz bu saygı gösterenlerden başkasına ağır gelir.» (Bakara, 45.) ***** «Az daha onlar seni, sana vahyettiğimizden ayıracak..» (isrâ, 73.) âyetleri buna misaldir. ***** «O inkâr edenler, zikri (Kur'anı) işittikleri zaman neredeyse seni gözleriyle devireceklerdi.» (Kalem, 51.) ve ***** «'biz seni mutlaka yalancılardan sanıyoruz'» (Şuarâ, 186.) âyetlerinde olduğu gibi, bazan da muzari sigasıyle gelir. Cümlede ***** bulunur. Kendisinden sonra meftuh olan ***** gelirse, şeddeli***** den muhaffeftir.

d- Bazan da ziyade olarak gelir. ***** «..size vermediğimiz kuvveti vermiştik..» (Ahkâf, 26.) âyeti buna misaldir.

e- Kûfelilere göre, bazan da talil için gelir, ***** «..inanıyorsanız Allah'dan korkun.» (Maide, 57.), ***** «..Allah dilerse güven içinde Mescidi Harama gireceksiniz..» (Fetih, 27.) ***** «..eğer (gerçekten) inanıyorsanız mutlaka siz üstün geleceksiniz.» (Âl-i İmrân, 139.) âyetlerini buna misal göstermişlerdir. Kesinlik ifade eden cümleler de, bu kabildendir.

Cumhur, Fetih sûresi 27. âyetini bu misallerin dışında mütalâa ederek, gayenin kullara, istikbalden söz ettiklerinde nasıl konuşacaklarını öğretmek olduğunu, bu kelime aslında şart edatı olmasına rağmen, teberrük için kullanıldığını, âyetteki mânanın; hepiniz Mescidi Harama gireceksiniz, inşaâllah hiç biriniz oraya girmeden ölmezsiniz olduğunu, bazı âyetlerde şart edatı olduğu halde, heyecan ve korku verme maksadiyle kullanıldığını, nitekim insan, oğluna: Eğer oğlum isen bana itaat et dediğini söyler.

f- Kutrub'un zikrettiğine göre bu kelime bazan ***** mânasında kullanılır. ***** «O halde eğer hatırlatmak fayda verirse hatırlat.» (A'lâ, 9.) âyeti buna misaldir. ***** in mânası, ***** dir. Burada şart mânası doğru olmaz. Çünkü her hal ü kârda, hatırlatmakla mükelleftir.

Bir kısım ulema da şöyle den ***** kelimesi, bu âyette şart ifade eder. Mânası; Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) muhatabı olanları zemmetmek, hatırlatmanın kendilerine fayda vermeyeceğini bildirmektir. Bir kavle göre de ***** «..ve sizi sıcaktan koruyan (elbiseler) var eyledi.» (Nahl, 81.) âyetine benzetilerek ***** şeklinde takdir yapılır.

Bazı ulema da şu görüştedir ***** kelimesi, Kur'an-ı Kerimde şart sigası ile gelir. Ancak şu altı âyette, şart mânası mevcut değildir. ***** «..namuslu kalmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın...» (Nur, 33.), ***** «Allah'ın nimetine şükredin, eğer kulluk ediyorsanız.» (Nahl, 114.), ***** «ve eğer seferde olur da yazacak birini bulamazsanız alınan rehinler (yeter)..» (Bakara, 283.), ***** «..şüphe ederseniz (bilin ki) onların bekleme süresi üç aydır..» (Talâk, 4.), ***** «..korkarsanız namazı kısaltmanızda..» (Nisa, 101.) ve ***** «..kocaları da bu arada barışmak isterlerse onları geri almaya daha çok hak sahibidirler..» (Bakara, 228.)

18- ***** Kelimesi

Hemzenin fethası, nun'un sükûnu ile okunan bu kelime, çeşitli şekil ve mânalarda kullanılır.

a- Muzari fiili nasbeden masdar harfi olur. İki yerde kullanılır. İbtida olarak kullanılışında; ***** «..oruç tutmanız sizin için (daha) hayırlıdır..» (Bakara, 184.) ile ***** «..böyle yapmanız takvaya daha yakındır..» (Bakara, 237.) âyetlerinde olduğu gibi, mahallen merfu olur.

Zan ifade eden kelimeden sonra kullanılışında ***** «inananlar için hâlâ vakit gelmedi mi ki kalpleri Allah'ın zikrine ve inen hakka saygı duysun..» (Hadid, 16.) ile ***** «..bazan hoşunuza gitmeyen şey hakkınızda iyi olabilir..» (Bakara, 21 6.) âyetlerinde olduğu gibi mahallen merfu, ***** «Bize bir felâket gelmesinden korkuyoruz..» (Maide, 52.), ***** «..Bu Kur'an Allah'dan başkası tarafından uydurulacak bir şey de­ğildir..» (Yunus, 57.) ***** «..onu kusurlu yapmak istedim..» (Kehf, 79.) âyetlerinde olduğu gibi mahallen mensub, ***** «..sen gelmezden önce de sen geldikten sonra da bize işkence edildi..» (Araf, 129.), ***** «..birinize ölüm gelmeden önce..» (Münafikun, 10.) âyetlerinde olduğu gibi, mahallen mecrur olur.

Bu kelime, mevsûl harfidir. Sıla cümlesi, yukarıda geçtiği gibi, muzari fiil olarak gelir. ***** «..Allah bize lütfetmiş olmasaydı bizi yere batırırdı..» (Kasas, 82.), ***** «..Seni sabitleştirmeseydik..» (İsrâ, 74.) âyetinde olduğu gibi, mazi fiil olarak da gelir. Bazan, İbn-i Muhaysın'ın kıraatına göre; ***** «..emzirmeyi tamamlamak isteyen kimse için..» (Bakara, 233.) âyetinde olduğu gibi, benzeri kelime olan ***** ya hamledilerek ameli ihmal edilir, kendisinden sonra gelen muzari fiili, merfu olur.

b- Bu kelime bazan, şeddeli ***** den tahfifle gelir, yakîn ifade eden kelime ve benzerlerinden sonra vaki olur. ***** «Onlar görmüyorlar mı ki o (buzağı) kendilerine söz söyleyemez..» (Tâhâ, 89.), ***** «..(Allah) içinizdeki hastaları bilir..» (Müzemmil, 20.) merfu kıraata göre, ***** «Bir fitne kopmayacak sandılar...» (Maide, 71.) âyetleri buna misal teşkil eder.

c- ***** Kelimesi gibi tefsir ifade eden harf olur. ***** «Biz ona vahyettik ki; 'Gözlerimizin önünde ve vahyimizle (öğrettiği­miz) le o gemiyi yap.» (Mü'minûn, 27.), ***** «..onlara 'işte size cennet; yaptıklarınıza karşılık o size miras verildi' diye seslenildi.» (Araf, 43.) âyetleri buna misaldir. Bu mânada kullanılan ***** nin şartı kendisinden önce bir cümlenin gelmesidir. Bu yüzden; ***** «..dualarının sonu da: 'Alemlerin Rabbi Allah'a hamdolsun' sözleridir..» (Yunus, 10.) âyetindeki ***** kelimesini bu kabilden sayanlar hataya düşmüşlerdir. Diğer bir şart da, kendisinden sonra cümlenin gelmesi ve kendisinden önceki cümlede kavil mânasının bulunmasıdır. *****«Onlardan bir grup fırladı: 'yürüyün, tanrılarınıza bağlı kalın..» (Sâd, 6.) âyeti buna misaldir. Âyetteki ***** kelimesinden murad, bilinen yürümek değil, söyledikleri sözdür. Nitekim ***** kelimesinden, bilinen yürümek değil, yürümeğe devam etmek mânası anlaşılır.

Zemahşerî'ye göre; ***** «Dağlardan, ağaçlardan ve kurdukları çardaklardan evler edin!» (Nahl, 68.) âyetindeki ***** kelimesi, tefsir harfidir. Çünkü bu âyetteki ***** den önce, ***** «Rabbin bal arısına (şöyle) vahyetti..» âyeti gelmiştir. Âyetteki vahiy­den maksat, ittifakla, ilham mânasındadır. İlhamda ise te'vil mânası mevcut değildir, ancak masdar harfi mânasındadır. Yani; ***** dağlan edinmekle demektir.

***** kelimesinin bir diğer şartı da, kendisinden önce gelen cümlede, kavil harflerinden birinin bulunmamasıdır. ***** «Ben onlara: Benim ve sizin Rabbınız olan Allah'a kulluk edin, diye senin bana emretmiş olduğundan başka bir şey söylemedim..» (Maide, 117.) âyetinde Zemahşerî, emir sigasına te'vil etmek suretiyle âyetteki kavli, tefsir eden kelime olabileceğini söyler. İbn-i Hişam da bunun doğru olduğunu ifade eder. Buna göre kaide; kendisinde kavil harflerinden birinin bulunması, bulunduğu takdirde başkasıyla te'vil edilmesidir.

Burada şunu ilâve etmek isterim: Nahiv uleması bu kelimede kavil mânasını şart koştukları halde, kavil mânası geldiğinde, açıkça zikredilmesine rağmen bunu te'vil etmeleri, gerçekten gariptir. Yukarıda da görüldüğü üzere bu husus aynen ***** kelimesindeki ***** mânasını tazammun etmiştir, demelerine rağmen bunu ziyade kabul etmeleri gibidir. Şartlardan biri de, başına harfi cer gelmemesidir.

d- Bu kelime bazan, ziyade olarak gelir. Çoğu zaman vakit bildiren ***** dan sonra bulunur. ***** «Elçilerimiz Lut'a gelince..» (Ankebût, 33.) âyeti buna misaldir.

Ahfeş bu kelimenin, ziyade kelime olarak muzari fiili nasbettiği görüşündedir, ***** «..Bizler neden Allah yolunda savaşmıyalım ki..» (Bakara, 246.) ile ***** «Bize yollarımızı göstermişken neden biz Allah'a dayanmıyalım?..» (ibrahim, 12.) âyetlerini buna misal göste­rir, ***** «Allah'a neden îman etmeyelim ki» (Maide, 84.) âyetini de, bu kelimenin ziyade kelime olduğuna delildir, der.

e- Kûfe uleması bu kelimenin hemzenin kesriyle okunan ***** kelimesi gibi şart edatı olduğunu söyler. ***** «..Ta ki (kadınlardan) biri unuttuğun­da diğeri ona hatırlatsın..» (Bakara, 282.) ***** «..Mescidi Haramdan çevirdiklerinden dolayı..» (Maide, 2.), ***** «Siz, haddi aşan bir kavim oldunuz diye..» (Zuhruf, 5.) âyetlerini buna misal olarak gösterirler. İbn-i Hişam: ***** ve ***** kelimelerinin aynı cümlede gelmeleri, bana göre mümkündür. Burada asıl olan, birbirine uygunluğu, kendisinden sonra gelen kelimeye ***** «hatırlatır» (Bakara, 282.) âyetinde olduğu gibi ***** nin dahil olmasıdır. Yukarıdaki âyetler de bu iki vecih üzere okunmuştur.

f- ***** kelimesi bazan da nefiy harfi olur. Bazı ulema: ***** «..Birine size verilenin misli veriliyor.» (Âl-i İmrân, 73.) âyetini buna misal göstermişlerdir. Yani; ***** verilmez mânasındadır. Doğru olan, bu kelimenin masdar mânasında olmasıdır. Yani; ***** kimseye verilene inanmayın, demektir. Bu da ***** bir kimseye verilmekle mânasındadır. .

g- Bazı ulemanın ifadesine göre bu kelime J gibi, sebep mânası taşır. ***** «İçlerinden bir uyananın gelmesine şaştılar da..» (Kaf, 2.), ***** «..Rabbiniz Allah'a inandığınız­dan dolayı Resulü ve sizi (yurdunuzdan) çıkardıkları halde..» (Mümtehine, 1.) âyetleri buna misaldir, doğru olan, bu kelimenin masdar mânası taşıması, kendisinden önce sebep bildiren ***** ın takdir edilmesidir.

h- Bazı ulemanın ifadesine göre bu kelime, ***** mânasını taşır. ***** «..şaşırmamanız için Allah size (hükmünü) açıklıyor..» (Nisa, 176.) âyeti buna misaldir. Doğru olan, masdar mânasını taşımasıdır. Bu durumda âyetin takdiri; ***** şeklindedir.

19- ***** Kelimesi

Hemzenin kesresi, nunun şeddesi ile okunan bu kelime üç mânaya gelir.

a- Ekseriyetle, te'kid ve tahkik mânasında kullanılır, ***** «..Muhakkak ki Allah çok bağışlayandır, çok affedendir.» (Bakara, 173.) ile ***** «..ki biz size gönderilmiş elçileriz..» (Yâsin, 16.) âyetleri buna misaldir. Abdulkahir el-Curcani: Bu harflerle yapılan tekid ***** harfi ile yapılan tekidden daha kuvvetlidir. Yapılan incelemeye göre bu kelime ekseriyetle, soran kimsenin sorusunda zan bulunduğunda açık veya gizli sorunun cevabı olarak gelir, der.

b- İkinci mânası, sebep bildirir. Bunu, İbn-i Cinnî ve İlm-i Beyân uleması ifade etmişlerdir, ***** «..Allah'dan, mağfiret dileyin. Şüphesiz Allah çok esirgeyen çok bağışlayandır.» (Müzzemmil, 20.) ***** "..ve onlara dua et çünkü senin duan onları yatıştırır..» (Tevbe, 103.) ve ***** (Yusuf, 53.) âyetlerini buna delil olarak göstermişlerdir. Bu mânada kullanılışı, te'kid nevilerinden biri olur.

c- Ekser ulemanın belirttiğine göre ***** evet mânasına da gelir. ***** «..bunlar iki büyücü..» (Tâhâ, 63.) âyetini bu kabilden saymışlardır. Aralarında Muberred olmak üzere Bazı ulema da buna karşı çıkmışlardır.

20- ***** Kelimesi

Hemzenin fethası, nun'un şeddesi ile okunan bu kelime, iki mânaya gelir.

a- Te'kid harfidir. Doğru olan, hemzenin kesresi ile okunan ***** nin bir benzeri olup mevsûl harfidir. İsmi ve haberiyle birlikte, masdar mânası verilir. Şayet haberi müştak kelime olursa, te'vil edilen masdar kendi lâfzından alınır. ***** «..Allah'ın bilgisinin her şeye kadir olduğunu..» (Talak, 12.) âyeti buna misaldir. Yani; ***** onun kudreti demektir, kelime camid ise, umumilik ifade eden ***** masdarı takdir edilir. Bu durumda te'kid mânası taşıması biraz zordur. Zira, kendisiyle yapılan masdar açıkça zikredildiğinde, te'kid ifade etmez. Buna şu cevabı veririm: Buradaki te'kid, cümleden çevrilen masdara aittir. Bu yüzden, kendisiyle, meksur okunan ***** arasındaki fark ortaya çıkar. Çünkü meksur ***** ile yapılan te'kid, cümlenin hükmüne aittir. Halbuki ***** cümleyi meydana getiren unsurlardan birini te'kid etmektedir.

b- ***** mânasında kullanılmasıdır. Hemzenin fethası ile okunan kıraata göre; ***** «...Hem bilir misiniz. O (mucize) gelmiş olsa da onlar yine inanmazlar.» (Enâm, 109.) âyeti buna misaldir. Yani, ***** demektir.

21 - ***** Kelimesi

Bu kelime, istifham ve şart mânasında müşterek olarak kullanılan bir isimdir. istifham olarak, ***** nasıl? mânasını taşır, ***** «..Allah bunu öldükten sonra nasıl diriltecek?..» (Bakara, 259.), ***** «..nasıl da (hakdân batıla) çevriliyorlar?..» (Tevbe, 30.) âyetleri buna misaldir. Aynca, ***** nereden mânasına da kullanılır. ***** (Âli İmrân, 37.) âyeti buna misaldir. Mânası «..'Ey Meryem bu sana nereden geldi..» yani «o bize nereden geldi» demektir.

Kazvini, «A r u s u' l - E f r â h» adlı eserinde şöyle der: ***** ile ***** arasındaki fark şudur; ***** neresi? bir şeyin bulunduğu yeri,***** nereden de bir şeyin çıktığı yeri sormada kullanılır. Bu mânadan dolayı ***** «(nasıl) biz suyu döktükçe döktük.» (Abese, 25.) âyeti şâz olarak okunmuştur.

Bundan başka, ***** ne zaman mânasına da gelir. Zikredilen bu üç mâna, ***** «..o halde tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın..» (Bakara, 223.) âyetinde bir arada bulunur. İbn-i Cerîr; bunlardan birinci mânayı İbn-i Abbâs tariki ile, ikinci mânayı Rabi' b. Enes tariki ile, (ki kendi tercihi de budur.) üçüncü mânayı Dahhâk tariki ile nakleder. Aynca; İbn-i Ömer tariki ile ***** dilediğiniz gibi mânasında bir dördüncü rivâyette bulunmuştur. Ebû Hayyân ve diğer ulema, âyetteki bu kelimenin şart mânasında olduğunu, kendisinden önceki kelimenin delaletiyle cevabının hazfedildiğini, şayet istifham mânasında olsaydı, istifham ifade eden durumlarda olduğu gibi, kendisinden sonra gelen kelime ile yetinilirdi, der. Yani bu kelimeden sonra isim veya fiil olsun, dinleyenin bir başka kelime beklemesine hacet bırakmaz.

22- ***** Kelimesi

Bu kelime atıf harfidir, bazı mânaları vardın

a- Konuşanın şüphede olduğunu gösterir, ***** «(Her halde) bir gün yahut günün bir kısmı kadar kaldık...» (Mu'minûn, 113.) âyeti buna misaldir.

b- Dinleyende müphemlik bırakır. ***** «..O halde ya siz veya biz (ikimizden biri) doğru yol üzerinde veya açık bir sapıklık içindeyiz.» (Sebe' 24.) âyeti buna misaldir.

c- Aralarını birleştirme imkânı olmayan, birbirine atfedilen iki mânadan birini seçmede kullanılır.***** «Allah ve Resulüne (Mü’minlere) harp açanların, yer yüzünde (yol kesmek suretiyle) fesatçılığa koşanların cezası, ancak öldürülmeleri, ya asılmaları, yahut (sağ) elleriyle (sol) ayaklarının çaprazvarî kesilmesi, yahut da (bulundukları) yerden sürülmeleridir. (Maide, 33.) âyeti buna misaldir. Ölüm, asılma veya sürgün cezalarından ancak birini uygulamak mümkündür. İkisi aynı anda uygulanamaz mutlaka biri tercih edilecektin

d- Aralarına birleştirme imkânı bulunan, birbirine atfedilen iki mânayı mubah kılmada kullanılır, ***** «..size kendi evlerinizden, yahut babalarınızın evlerinden yemenizde bir günah yok» (Nur, 61.) âyeti buna misaldir.

e- Bu kelime, icmalden sonra tafsil ifade eder. ***** «Kitap ehli: Yahudi ve Hıristiyanlar olun ki doğru yolu bulaşınız, dediler..» (Bakara, 135.) ***** «..mutlaka büyücü ve cinlenmiş, dediler..» (Zâriât, 52.) âyetleri buna misaldir. Yani; bazısı şöyle, bazısı böyle dedi, demektir.

f- Bu kelime, ***** kelimesi gibi ıdrab (kendinden öncekinin hükmü hilafına hüküm getirmek) mânası ifade eder. ***** «ve onu yüz bin insana, ya da daha fazla olanlara peygamber gönderdik.» (Sâffât, 147.) ***** «Onunla arasındaki mesafe, iki yay kadar yahut daha az kaldı.» (Necm, 9.) bazı kıraata göre Vav'ın sükûnu ile ***** «Ne zaman bir ahit (anlaşma) yaptılarsa onlardan bir grup o ahdi bozup atmadı mı? (Bakara, 100.) âyetleri buna misaldir.

g- ***** kelimesi, ***** gibi mutlak cem' mânasına gelir***** «..belki öğüt alır da korkar.» (Tâhâ, 44.), ***** «..ki (günahlarından) korunsunlar, yahut (Kur'an) onlara bir hatırlama yaptırsın.» (Tâhâ, 113.) âyetleri buna misaldir.

h- *****kelimesi, Harîrî ve Ebû'l-Bekâ'nın ifadesine göre, yakınlık mânası ifade eder. ***** «..o (kıyamet) saatinin işi, bir göz açıp yumma gibi, yahut daha yakın (kısa)dır..» (Nahl, 77.) âyeti buna misaldir. Yakınlık mânasının ***** kelimesinden değil, başka bir kelimeden geldiği ileri sürülerek, bu görüş kabul edilmemiştir.

ı- ***** kelimesi, istisna edatı olan ***** ile ***** mânasında kullanılır. Bu iki mânaya gelen ***** kelimesinden sonraki muzari fiil gizli ***** ile mensûb olur. ***** «Henüz dokunmadan, ya da mehir kesmeden kadınları boşarsanız size bir günah yoktur.»(Bakara, 236.) âyeti buna misaldir. Âyetteki ***** mehir kesmek fiili, mensûbdur, ***** onlara dokunmak fiiline atıfla, meczûm değildir. Şayet böyle olsaydı mâna; bu iki husustan birinin sona erme müddetinde kadınları boşarsanız, mehirleriyle ilgili hususlarda size bir günah yoktur, olurdu. Halbuki, temas olmaksızın mehir tayin edilmemişse, mehri misil gerekir. Eğer mehir tayin edilmemiş, temas gerçekleşmemişse, takdir edilen mehrin yarısını vermek gerekir. Bu durumda, iki halden birinin kalkması ile günah olmaması ve ***** «..onları boşamışsanız..» (Bakara, 237.) âyetinde mehir tayin edilerek boşanmış kadınların durumu tekrar zikredilmesine, âyetin mefhumunda geçtiği üzere temas edilmiş kadınlardan söz edilmemesine rağmen nasıl doğru olur? Şayet âyetteki ***** mehir kesmek fiili meczûm olsaydı, temas edilen ve kendilerine mehir takdir edilen kadınlann zikri, eşit olurdu. Eğer ***** mânasında kullanılsaydı, kendilerine mehir takdir edilen kadınlar zikirde, temas edilenlerden ayrılırdı.***** kelimesi ***** mânasında kullanılsaydı, durum aynı olurdu. gaye, teması nefyetmek değil, günahı kaldırmaktır.

Birinci durumu İbni Hacib şöyle cevaplandırır İki durumdan birinin sona erme mânasında değil, bilâkis her ikisinin nefyedilmesi mânasındadır. Çünkü açıkça ifade edilen nefiyden sonra, kelime nekre olarak gelirse umum ifade eder.

İkinci durum da, Bazıları şöyle cevaplandırır Kendilerine mehir takdir edilenlerin zikredilmesi, mehrin yarısının kendilerine verilmesidir, yoksa, genel mânada kendilerine mehir verilmesini beyan etmek için değildir. Ubey b. Kâbın ***** «..onlarla (ya) dövüşürsünüz, yahut (onlar) müslüman olurlar..» (Fetih, 16.) âyetindeki kıraat, bu mânada olduğuna misal getirilmiştir.

***** Kelimesiyle İlgili Diğer Görüşler

a- Mütekaddimûn uleması ***** kelimesindeki bu mânaları zikretmemişler, aksine, kelimenin iki veya daha fazla ihtimalden birinin seçiminde kullanılır demişlerdir. İbn-i Hişam: Gerçek de budur, zikredilen mânalar karine ile çıkarılmıştır, der.

b- Ebû'l-Bekâ şöyle der: Nehiy mânasında kullanılan *****mübah mânasında kullanılan ***** in zıddıdır. Bu iki hususu, dikkate almak gerekir. Buna; ***** «..ve onlardan hiç bir günahkâra yahut nanköre itaat etme..» (İnsan, 24.) âyeti misaldir. Âyetteki iki fiilden birini işlemek caiz değildir. Şayet ikisi de yapılmış olursa, yasak edilen bir işi, üst üste işlemek olurdu. Çünkü bu iki fiilden her biri, diğerinin aynıdır. Bazıları da: Bu durumdaki ***** kelimesi mutlak cemi' ifade eden *****mânasındadır, derler.

Tibi şöyle der: ***** kelimesinin en uygun mânası, sadece atıf edatı olmasıdır. Kendisinde umumilik mânasının bulunması, nefiy mânasında olan nehiyden gelmektedir. Çünkü bu nehiyden sonra gelen nekre kelime, umumilik ifade eder, nehiyden önceki mâna günahkâr veya Kâfirden birine itaat edersin olur. Eğer başına nehiy edatı gelirse, daha önce müsbet durumda olanı etkiler hiçbirine itaat etme mânasına gelir. Bu durumda umumilik, nehiy edatından gelmektedir. ***** kelimesi, asıl mânasında kullanılmıştır.

c- ***** kelimesi, kendisinden sonra geleni, önceden gelene ortak etmediği için, ***** ın aksine, her iki kelimeye müstakil zamir gönderilir, fakat ***** «..zengin veya fakir de olsalar..» (Nisâ, 135.) âyetinde durum, farklıdır. Âyetteki ***** in, ***** mânasında olduğu söylendiği gibi, âyetin mânasının 'zengin olsun, fakir olsun, iki hasım' olduğu da söylenir.

İbn-i Ebî Hâtim, İbn-i Abbâs'dan şöyle rivâyet eder Kur'an'da mevcut bütün ***** ler, tercih mânasındadır. Şayet âyette ***** ibaresi bulunursa tercih, sırasıyla yapılır. Beyhaki «e s - S u n e n» adlı eserinde İbn-i Cureycin şöyle dediğini rivâyet eder: Kur'an'da geçen her ***** kelimesi, ***** «..(ya) öldürülmeleri, ya asılmaları..» (Maide, 33.) âyeti hariç, tercih mânasında kullanılır, bu âyette tercih mânası mevcut değildir. İmâm Şâfiî de, aynı görüşte olduğunu ifade eder.

23- ***** Kelimesi

Bu kelime Kur'anı Kerim'de***** «Yine gerektir sana belâ gerek...» (Kıyame, 35.) ile ***** (Muhammed, 20.) âyetlerinde geçmektedir. Cevheri «e s - S a h a h»ında şöyle der: ***** kelimesi, tehdid ve vaîd mânasındadır. Bunu, şairin şu sözü de desteklemektedir

***** Yazıklar olsun ona, yazıklar!!..

el-Esmaî şöyle der: Bu kelimenin mânası kendisini helak edecek felâket günü yaklaştı, yani felakete uğradı, demektir. Cevheri; el-Esmai'nin verdiği mânadan daha güzelini kimse söylememiştir, der. Bazı ulema Kelimenin mebni bir isim-fiil olduğunu, şerden kurtulamayasın, mânasına geldiğini, ***** ise, şerre uğrayanı belirtmek için kullanıldığını söyler. Bu kelimenin vaîd için kullanıldığı, gayri munsarif olduğu, bu yüzden tenvin almadığı, mübteda olarak mahallen merfu, ***** nin haberi olduğu söylenir. Bu görüşe göre vezni, ***** ölçüsündedir, sonundaki elif, ilhak elifidir. ***** vezninde de geldiği söylenir. Kelimenin ayrıca yazıklar olsun sana mânasına geldiği söylenir. Esasen ***** kelimesinden maklûbdur, aslı ***** dir, illetli harf yer değiştirerek sona gelmiştir. el-Hansâ'nın beyti de bu mânadadır

*****

Bir takım düşüncelere daldım nefsim hakkında;

Ancak, nefsim layık olduğu şeye kavuşacaktır kendi hakkında

Dendi ***** nin mânası: Seni yermek, övmekten daha iyidir. Müpteda, konuşurken çokça tekrar edildiği için, hazfolunmuştur.

Sa'leb şöyle der Arab'ın konuşmasında geçen ***** kelimesi, helakin yakındır, mânasındadır. Bu, helak oldun veya helak olmak üzeresin demek gibidir. Kelimenin aslı, yakınlık mânasında ***** masdarından gelmektedir. ***** «..Kâfirlerden size yakın olanlarla savaşın...» (Tevbe, 123.) âyeti, buna misaldir. Yani; size yaklaşanlarla mânasındadır. Nahhâs şöyle der ***** ifadesini Araplar, helak olayazdın mânasında kullanırlar, takdiri; ***** helak oldun şeklindedir.

24- ***** Kelimesi

Hemzenin kesri, ya'nın sükunuyla okunan bu kelime evet mânasında kullanılan cevap harfidir. Bu yüzden söylenen sözü doğrulamak, öğrenilmek istenen şeyi öğrenmek isteyene bildirmek mânasını taşır. Nahiv uleması; kelimenin ancak kasemden önce geldiğini söylerken İbn-i Hacib de istifham'dan sonra geldiğini söyler. Buna ***** «Sahiden (bize söylediğin) gerçek midir?...» (Yunus, 53.) âyetini delil getirir.

25- ***** Kelimesi

Hemzenin fethası, ya'nın şeddesiyle okunan bu kelime, çeşitli mânalara gelir.

a- ***** «..Demek hangi süreyi yerine getirsem bana düşmanlık yok..» (Kasas, 28.), ***** «..Hangisiyle çağırırsanız, nihayet en güzel isimler O'nundur...» (isrâ, 110.) âyetlerinde olduğu gibi şart mânasındadır.

b- ***** «...'Bu hanginizin imanını artırdı?'...» (Tevbe, 124.) âyetinde olduğu gibi, istifham mânasındadır. Bu kelime, aynı işde ortak yönü bulunan iki kişiden birinin, diğerinden temyiz edilmesi için kullanılır. ***** «..'iki topluluktan hanginizin makamı daha hayırlı?..» (Meryem, 73.) âyeti buna misaldir. Yani; biz mi yoksa Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) in ashabı mı? demektir.

c- ***** «Sonra her milletten Rahmâna en çok karşı geleni ayıracağız.» (Meryem, 69.) âyetinde olduğu gibi, ism-i mevsûldür. Bu kelime, her üç durumda mu'rabdır. Üçüncü durumda, aidi hazfedilip muzaf olduğunda, zamme üzere mebni olur. Ahfeş'de irabını bu şekilde yapmıştır. Bazı kurrânın mensub kıraatini buna misal getirmiş, zamme ile okunan kıraati da hikaye olarak te'vil etmiştir. Zemahşerî ise, mahzuf mübtedanın haberi olarak te'vil etmiştir. Bu durumda âyetin takdiri: ***** 'her milletten bir kısmını ayıracağız.' şeklindedir. Bu sanki; Bazıları dediğiniz kimdir? denildiğinde, en şiddetli olandır, demek gibidir. Sonra da ***** kelimesinin iki gizli mübtedası hazfolunmuştur.

İbn-i't-Tarava, Meryem sûresi 69. âyetindeki bu kelimenin izafet terkibinden çıktığı, mebni olduğu görüşündedir. Âyetteki ***** terkibi ise, mübteda ve haberdir. ***** zamiri ***** kelimesine bitişmiştir, muzaf olmadığı zamanda da bu şekildeki irabı, icmâen kabul edilmiştir.

d- ***** 'Ey insanlar...' ve ***** 'Ey Nebi...' ifadelerinde olduğu gibi, kendisinde lamı tarif bulunan münadaya köprü vazifesi görür.

26- ***** Kelimesi

Zeccâc'a göre bu kelime, gerçek isimdir. Cumhura göre de, zamirdir. Bu konuda ulema arasında farklı görüşler mevcuttur.

a- Bitiştiği kelime ile birlikte, zamir olur.

b- Tek başına zamirdir, sonraki isim kendisine izafe edilmiştir. İzafe edilen bu isim, mütekellim veya gaib veya muhatabı belirler. ***** «...Yalnız benden korkun.» (Nahl, 51.), ***** «..Hayır, yalnız Ona yalvarırsınız..» (Enâm, 41.) ***** «Yalnız Sana ibadet ederiz...» (Fatiha, 4.) âyetleri buna misaldir.

c -Tek başına zamirdir, kendisinden sonraki kelime, murad edileni açıklayan bir harftir.

d- Kendisinden sonra gelen zamire destek olur. Bu kelimenin müştak olduğunu iddia edenler, hataya düşmüştür. Yedi türlü okunması caizdir. Bunlar; hemze ile beraber ya'nın şeddesi ve tahfifi ile dört, hemzenin ***** ya ibdâli ile birlikte ***** nın kesri ve fethi ile dört olmak üzere, sekiz vecihtir. Ancak ***** nın fethi, ***** nın şeddesi ile okunan şekli bundan istisna edilince, geride yedi vecih kalır.

27- ***** Kelimesi

İstifham için kullanılan kelimedir. Bu kelime ile, İbn-i Mâlik ve Ebû Hayyân'ın dediğine göre, sadece gelecek zamana ait soru sorulur. Mânası hakkında, ihtilaf edilmemiştir.

«e l - M a â n î» adlı eserde, mazi sigasında da kullanıldığı belirtilmiştir. Sekkâki ise; ***** «..gelip çatması ne zaman?..» (Araf, 187.), ***** «Din günü ne zaman.» (Zariyat, 12.) âyetlerinde olduğu gibi, yüceltme (tefhim) mevkiinde kullanılır. Nahviyyuna göre meşhur olan; kelimenin ***** gibi tefhim ve başka maksatla da kullanılmasıdır. Nahviyyundan Ali b. İsa er-Rabai, birinci görüştedir. Bunu «e l - B a s î t» adlı eserin müellifi de kabul etmiş, şânı yüce olan bir şey hakkında soru sormak için kullanılmıştır, demiştir.

Zemahşerî «K e ş ş â f»ında şöyle der: Bu kelime, ***** kelimesinden müştak olup, ***** vezninde gelmiştir, mânası ***** 'hangi vakit' demektir. Aynı zamanda ***** fiilinden müştak olduğu da söylenir, ***** 'hangi iş' mânasına gelir. Çünkü parça, bütüne bağlıdır ve ona dayanır. Bu görüş kabule şayan değildir. Kelimenin aslı ***** veya ***** olduğu söylenir. *****kelimesindeki hemze ile ***** kelimesindeki ***** hazfedilmiş vav ya'ya kalbolunmuş, sakin ya'da buna idgam edilmiştir. Bu kelime, ***** şeklinde hemzenin kesri ile de okunmuştur.

28- ***** Kelimesi

***** «...nereye gidiyorsunuz?» (Tekvîr, 26.) âyetinde görüldüğü gibi, mekân belirten sorudur. Mekân'da umumi şart olarak da kullanılır. ***** kelimesi, ***** «...onu nereye gönderse bir hayır getirmez.» (Nahl, 76.) âyetinde görüldüğü gibi ***** den daha umumi mânadadır.

29- ***** Kelimesi

Harfi cerrdir, çeşitli mânaları vardır.

a- Bunların en meşhuru, İlsak mânâsıdır. Sibeveyh buna sadece, İlsak mânası vermiştir. Başka mânalar verilirse bile, İlsak mânasından ayrılmayacağı söylenmiştir. «Ş e r h u' l - L u b b» adlı eserde müellif şöyle der İlsak, fiilin mefulü bihe isalidir (bitişmesidir). İlsak bazen hakiki olur; ***** «elimi mendile sildim», ***** «..ve başınızı meshedin..» (Yani elinizle başınızı iyice meshedin.) «...ellerinizi ve yüzünüzü meshedin..» (Mâide, 6.) örneklerinde olduğu gibi. Bazen de mecâzi olur. ***** «Onların yanlarından geçtikleri zaman bibirine kaş göz eder (ek onları küçümserlerdi». (Mutaffifîn, 30.) âyetinde olduğu gibi; yani onların yanlarından demektir.

b- Hemze gibi, lâzım fiili müteaddi yapmak için kullanılır, ***** «Allah onların (gözlerinin) nurlarını giderdi.» (Bakara, 17.) *****

«..Allah dileseydi elbette işitmelerini ve görmelerini de (alıp) götürürdü..» (Bakara, 20.) âyetleri buna misaldir. ***** «Allah sizden kiri gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister.» (Ahzâb, 33.) âyetinde olduğu gibi ***** fiili giderdi, kaldırdı demektir.

Muberred ve Suheylî; ***** ile yapılan müteaddi ile, » ***** « ile yapılan müteaddi arasında fark olduğu görüşündedir. ***** denildiğinde, beraber gittiniz mânası anlaşılır. Bu görüş, âyetle reddedilmiştir.

c- Yardım dileme mânasında kullanılır. Besmele'deki ***** gibi, yapılacak bir işde kullanılan alete dahil olur. ***** kalemle yazdım, gibi

d- Sebeb bildirmede kullanılır.***** «Hepsini günahlarıyla yakaladık..», (Ankebût, 40.) ***** «..sizler buzağıyı (tanrı edinmekle kendinize) zulmettiniz» (Bakara, 54.) âyetlerinde olduğu gibi, bir işin sebebini bildiren kelimeye dahil olur. Buna, bâ-i ta'lil adı da verilir. e- ***** gibi beraberlik mânasında kullanılır. ***** «..esenlik ve bereketlerle (gemiden) in..» (Hud, 48.) ***** «..Resûl size Rabbinizden gerçeği getirdi..» (Nisâ, 170.) ***** «Sen Rabbini hamd ile tesbih et..» (Hicr, 98.) âyetleri buna misaldir.

f- ***** gibi zaman ve mekân olarak, zarf mânasında kullanılır. *****

***** «yalnız Lût ailesini seher vakti kurtardık» (Kamer, 34.) ***** «Nitekim Allah size Bedir'de de yardım etmişti..» (Âl-i İmrân, 123:) âyetleri buna misaldir.

g- ***** gibi, istilâ mânasında kullanılır. ***** «..yüklerle emanet bıraksan..» (Âl-i İmrân, 75.) âyeti buna misaldir. Yani; ***** demektir. Bu mânaya geldiğine delil, ***** «Yakûb dedi ki: Daha önce kardeşini size inandığım gibi onu da size inanayım, öyle mi?.» (Yûsuf, 64.) âyetidir.

h- ***** gibi mücaveze mânasında kullanılır. ***** «..bunu, bir bilene sor.» (Furkan, 59.) âyeti buna misaldir. Yani, ***** demektir. Bu manaya geldiğine delil, ***** «..sizin haberlerinizi sorsunlar.» (Ahzâb, 20.) âyetidir. Bu harfin sadece istek için kullanıldığı da söylenir. Ayrıca bu mânaya gelmeyeceği de ifade edilir. ***** «..onların nuru, önlerinden ve yanlarından koşar..» (Tahrim, 8.), *****«O gün ki gök beyaz bulutlarla parçalanır..» (Furkan, 25.) âyetleri buna misaldir, âyetlerdeki takdir; ***** ve ***** demektir.

ı- ***** gibi teb'îz mânasında kullanılır. ***** «bir kaynak ki Allah'ın kulları ondan içerler..» (İnsan, 6.) âyeti buna misaldir. Yani, ***** demektir.

i- ***** gibi gaye mânasında kullanılır, ***** «..bana iyilik yaptı..» (Yusuf, 100.) âyeti buna misaldir. Yani; ***** demektir.

j- Mukabele mânasında kullanılır ve ivaz olan kelimelerin başına gelir. ***** «..yaptıklarınıza karşılık cennete girin..» (Nahl, 32.) âyeti buna misaldir. Mutezilenin dediği gibi bunu, sebebiyet mânasına almadık. Çünkü ivaz olarak veren meccanen de verebilir. Müsebbib ise, sebebsiz gerçekleşmez.

k- Tevkîd mânasında kullanılır, ziyade harf olarak gelir, ***** «..ne güzel işitir, ne güzel görürler..» (Meryem, 38.) âyetinde olduğu gibi, fâilde vucuben zâid olur. ***** «..Allah'ın şahadeti kâfidir.» (Nisa, 79.) âyetinde olduğu gibi, çoğunlukla caiz olarak gelir. Çünkü bu âyette lâfza-i Celâl fâil, ***** kelimesi ise hal veya temyiz olarak mansub, ***** harfi ise zâiddir, cümledeki bağı kuvvetlendirmek için dahil olmuştur. ***** âyetinde ***** kelimesi, fâil olarak fiile bağlıdır.

İbn-i'ş-Şecerî şöyle der: Âyetteki ***** harfinin ziyade olarak gelmesi; Allah'ın destek olmasının, yücelik bakımından başkasının destek olmasına benzemediğini gösterir. Bu yüzden mânayı dikkate olarak, lâfzı takviye edilmiştir. Zeccâc ise; ***** harfinin ***** fiiline dahil olması, ***** mânasını kazandırmak için getirilmiştir, der.

İbn-i Hişam; âyetteki bu harfin cümlede bir güzellik sağladığını ifade eder. Denilir ki; âyetteki fâil mukadderdir. Takdiri: ***** Yeterlilik bakımından Allah kâfidir, şeklindedir. Masdar hazfedilmiş, hazfedilene delâlet olmak üzere, mamulü kalmıştır, ***** mânasında ***** fiilinin fâiline harf ilâve edilmez. ***** «..onlara karşı Allah sana yeterlidir..» (Bakara, 137.), ***** «..Allah savaşta Mü’minlere (yardımıyla) yetti..» (Ahzâb, 25.) âyetleri buna misaldir.

***** harfi zâid olarak mefulün önüne ***** «..kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayınız..»(Bakara, 195.), *****

«Hurma dallarını sana doğru silkele.» (Meryem, 25.).***** «..tavana bir ip uzatsın..» (Hac, 15.), ***** «..kim orada zulüm ile

haktan sapmak isterse..» (Hac, 25.) âyetleri buna misaldir.

Ayrıca, zâid olarak mübtedanın önüne gelir. ***** «Hanginizin fitnelenmiş olduğunu...» (Kalem, 6.) âyeti buna misaldir. Yani ***** Hanginizin? demektir. Âyetteki ***** nin zarf olduğu söylenir. Yani; ***** siz hangi taifedensiniz? demektir. .

***** fiilinin ismine, ***** harfi dahil olur. ***** kelimesini mansub okuyan kurrâya göre, ***** «Yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz iyilik değildir..» (Bakara, 177.) âyeti buna misaldir.

***** harfi, menfi haberin önüne, zâid olarak' gelir. ***** «..Allah bilmez değildir..» (Bakara, 74.) âyeti buna misaldir. Muceb (olumlu) haberin önüne geldiği de söylenir. ***** «..(yaptıkları) kötülüğün cezası aynen verilir..» (Yunus, 27.) âyeti, buna misal getirilmiştir.

***** harfi te'kid lâfzına da dahil olur. ***** «..üç temizlik süresi kendilerini gözetenler..» (Bakara, 228.) âyeti buna misal olarak gösterilmiştir. ***** «..başınızı meshedin..» (Maide, 6.) âyetindeki ***** harfinde ihtilaf edilmiştir, İlsak, teb'îz, ziyade ve istiane mânasına geldiği, kelâmda, hazif ve kalb olduğu söylenmiştir. Çünkü ***** fiili, kendisinden izale edilene vasıtasız, izale edene ise ***** harfi vasıtasıyla müteaddi olur. Bunun aslı,***** ***** başınızı da meshedin şeklindeki takdirledir.

30-***** Kelimesi

Kendisinden sonra cümle geldiğinde idrab mânasında olur.

***** «Rahmân çocuk edindi, dediler. O, (böyle şeylerden) yüce (münezzeh)tir. Hayır, onlar (melekler) ikram edilmiş kullardır.» (Enbiya, 26.) ***** «Yoksa onda bir delilik var mı, diyorlar? Hayır O hakkı getirdi..» (Mü'minûn, 70.) ***** «...katımızda hakkı söyleyen bir kitap vardır. Herkesin yaptığı onda tesbit edilmiştir.) Onlara asla haksızlık edilmez.» (Mü'minûn, 62.) âyetlerinde olduğu gibi, idrabın mânası bazan, makablinin (kendinden öncekinin) hükmünü ibdal için, bazan da ***** «Fakat onların (inkârcıların) kalbleri, bundan gaflet içindedir..» (Mü'minûn, 63.) âyetinde olduğu gibi, bir mânadan diğer mânaya intikal için gelir, kendisinden önceki cümle, eski halini korur. ***** «Doğrusu mutluluğa ermiştir arınan; Rabbinin adını anan ve namaz kılan. Ama siz dünya hayatını üstün tutuyorsunuz.» A'lâ, 14-16.) âyetleri de buna misaldir.

İbn-i Mâlik, «K â f i y e Ş e r h i n»de şöyle der ***** harfi, Kur'anda sadece bu mânada kullanılır. İbn-i Hişam, bunu şüphe ile karşılar. Bu konuda İbn-i Mâlik «e l - B a s î t» adlı eserin sahibinden önce, açıklamada bulunmuştur. İbn-i Hacib, İbn-i Mâlik'in görüşüne katılarak, «Ş e r h u' l - M u f a s s a l» adlı eserinde şöyle der: Müsbet cümlelerde birincinin ibdâli, ikincinin isbatını düşünmek yanlıştır. Buna dair Kur'anda herhangi bir misal mevcut değildir. Eğer ***** harfinden sonra müfred kelime gelirse *****atıf harfi olur. Bunun da Kur'anda bir misali yoktur.

31- ***** Kelimesi

Elifi, aslından olan bir harftir. Aslının ***** olduğu, ziyade bir elif ilâve edildiği, imalesinden dolayı, müennes olduğu da söylenir.

Cümle içinde iki yerde kullanılır.

A- Kendisinden önceki nefyi reddeder. ***** «..Biz hiç bir kötülük yapmıyorduk, (Melekler cevap olarak): Hayır, Allah sizin yaptıklarınızı biliyor.» (Nahl, 28.) Yani, kötülüğü işlediniz, demektir. ***** «..Allah ölen kimseyi diriltmez diye yemin ederler. Hayır diriltecektir, (bu) O'nun gerçek olarak üzerine vaittir..» (Nahl 38.) Yarti onlara yeniden can verir, demektir. ***** «İnkâr edenler, katiyen diriltilmeyeceklerini sandılar. De ki, Rabbim hakkı için mutlaka dirileceksiniz..» (Teğâbûn, 7.), ***** «..'ümmilere karşı bize bir sorumluluk yoktur' dedikleri için..», «Hayır, kim sözünü yerine getirir ve (günahtan) korunursa..» (Âli imrân, 75-76.), ***** «Yahudi ve Hıristiyan olandan başkası cennete girmeyecek, dediler. Hayır, kim işini güzel yaparak özünü Allah'a teslim ederse..» (Bakara, 111-112.) ***** «Bir de dediler ki: Sayılı bir kaç günün dışında bize asla ateş dokunmayacaktır.. Hayır, kim kötülük kazanır da..» (Bakara, 80-81.) âyetleri buna misaldir.

b- Nefye dahil olan istifhama dahil olur. Bu durumda nefyin ibdalini ifade eder. Ya: ***** Zeyd ayakta mıdır? sorusuna ***** ile cevap verilen misalde olduğu gibi hakiki istifham olur veya ***** «Yoksa biz onların sırlarını ve gizli konuşmalarını işitmez miyiz sanıyorlar? Hayır, işitiriz ve yanlarında bulunan elçilerimiz de her yaptıklarını yazarlar.» (Zuhruf, 80.), ***** («insan bizim kendisinin kemiklerini bir araya toplamıyacağımızı mı sanıyor? Evet, toplarız..» (Kıyame, 3-4.) âyetlerinde olduğu gibi, tevbihi istifham olur, veya ***** «..Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (demişti) 'Evet, (buna) şahidiz' dediler..» (Araf, 172.) âyetinde olduğu gibi, takriri istifham olur. İbn-i Abbâs ve diğer sahâbe şöyle der: Şayet bu âyetteki soruya ***** ile cevap verselerdi, Kâfir olurlardı. Şöyle ki: ***** kelimesi, haber verilen bir şeyin, menfi veya müsbet tasdik etmek için kullanılır. ***** kelimesini kullanmayıp ***** deselerdi, ***** Hayır, Rabbimiz değilsin, demiş olacaklardı. Çünkü, ***** kelimesi nefyi iptal içindir. ***** cümlesindeki takdir, ***** Sen Rabbımızsın şeklinde olur.

Suheylî ve diğer ulema, takriri istifhamın muceb (olumlu) bir haber olup olmadığı hususunda tereddüde düşmüşlerdir. Bu yüzden Sibeveyh, ***** «..Görmüyor musunuz? Ben hayırlı değil miyim?» (Zuhruf, 51-52.) âyetlerindeki ***** kelimesini, bir önceki kelimeye bağlamaktan kaçınmıştır. Çünkü bu ***** , müsbet ifadeden sonra gelmemiştir. Şâyet müsbet cümleden sonra gelseydi, müsbeti tasdik bakımından ***** ile cevap verilirdi.

İbn-i Hişam; müsbet cümleye ittifaken ***** ile cevap verilmez, sözü ulemayı müşkil durumda bırakmıştır, der.

32- ***** Kelimesi

Çekimi olmayan zem fiilidir.

33- ***** Kelimesi

Râgıb: Bu kelime, iki şey arasındaki mesafeyi belirtmek için kullanılır, der. ***** «..ortalarında da ekin bitirmiştik.» (Kehf, 32.) âyeti buna misaldir. Bazan zarf, bazan da isim olarak kullanılır, ***** «..Allah'ın ve Resulünün huzurunda öne geçmeyin..» (Hucurât, 1.) *****

 «..gizli konuşmanızdan önce sadaka verin..» (Mücadele, 12.) ***** «..Sen aramızda hak ile hükmet..» (Sâd, 22.) âyetleri, zarf olarak geldiğine misaldir,

,Bu kelime ancak, ***** 'iki belde arasında' misalinde olduğu gibi, mesafede, ***** 'iki adam arasında' ve ***** iki kavim arasında misallerinde olduğu gibi, sayısı iki veya daha yukarı olanlarda kullanılır. *****

***** «..ve seninle bizim aramızda bir perde var..» (Fussilet, 5.)

***** «..seninle bizim aramızda bir buluşma yeri ve zamanı tayin et..» (Tâhâ, 58.) âyetlerinde olduğu gibi, tekrar ettiği takdirde, vahdet mânasını gerektiren kelimeye izafe edilir. ***** «..aranızdaki bağlar kesilmiş..» (Enâm, 94.) âyetindeki ***** kelimesi, zarf olarak mansub okunduğu gibi birleştirme mânasında, masdar ismi olarak merfû da okunur. ***** «..aranızı düzeltin..» (Enfâl, 1.), ***** «..iki denizin birleştiği yere varınca..» (Kehf, 61.) âyetlerinde olduğu gibi mertu veya mensup olarak okunması muhtemeldir.

34- ***** Kelimesi

Kasem mânasında kullanılan, harfi cerdir. Sadece taaccüb ifade eder, ***** lâfzının önüne gelir. Zemahşerî «K e ş ş â f»ında; ***** «Allah'a yemin ederim ki, putlarınıza tuzak kuracağım..» (Enbiya, 57.) âyetinin tefsirinde şöyle der: Kasem harflerinde asıl olan ***** harfidir. ***** nin yerine ***** ise ***** ın yerine kasem maksadiyle kullanılır. Âyetteki ***** ise taaccüb mânasında ziyade harftir. Sanki; Hazret-i !brahim(aleyhisselâm)'in ***** ifadesi, Nemrud'un kuvveti zorbalığı karşısında söylenmiş çok cesaretli, insanı hayrete sürükleyen bir söz olmuş oluyor.

35- ***** kelimesi

***** kutludur, mazi sigasında kullanılan bir fiildir. Ancak, ***** lâfzıyla birlikte gelir.

36- ***** Kelimesi

 Çekimi de yapılmaz. Bu yüzden isim-fıil olduğu söylenir.

37- ***** Kelimesi

Hükümde ortaklık, tertib ve mühlet gibi üç hususu kendinde toplayan bir harftir. Bunlann herbirinde ihtilaflı yönler vardır.

Hükümde ortak olma hususunda Kûfe uleması ve Ahfeş, bu kelimenin bazen ortaklık mânasına gelmeyip, ziyade olduğu inancındadır. Bu yüzden asla atıf edatı olmaz.*****

***** «...tevbelerini kabul buyurdu. Bütün genişliğiyle beraber arz başlarına dar gelmiş ve canlan kendilerini sıktıkça sıkmış ve Allah'dan, yine Allah'a sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı..»

(Tevbe, 118.) âyeti buna misaldir. Kûfelilerin bu görüşüne karşılık âyetteki ***** nın cevabı, mukadderdir şeklinde cevap verilir.

Tertib ve mühlet ifade etme özelliği konusunda, Bir kısım ulema şu âyetlere dayanarak ***** kelimesinin sadece bu iki özelliği taşımadığı inancındadırlar: *****«Sizi bir tek candan yarattı, sonra ondan eşini meydana getirdi...» (Zümer, 6.), ***** «..ve insanı yaratmağa çamurdan başladı. Sonra onun neslini bir özden, hakir bir sudan yaptı. Sonra onu düzeltti..» (Secde, 7-9.), ***** «ve Ben, tevbe eden, îman eden ve yararlı iş yapan, sonra da yola gelen kimseyi elbette çok bağışlayanımdır(Tâhâ, 82.) ***** «Korunmanız için size böyle tavsiye etti. Sonra Musa'ya kitap verdik ki.;» (Enâm, 153-154.)

Bu âyetlerdeki ***** kelimesi hüküm tertibi için değil, âyetlerde mevcut haberleri sıralamak için geldiği şeklinde cevap verilmiştir.

İbn-i Hişam şöyle den Buna başka türlü cevap vermek, daha uygun olur. Çünkü bu cevap, sadece tertibde geçerli olup, mühlet için geçerlilik yönü yoktur. Bu durumda iki haber arasında mühlet mevcut değildir. Tertib ve mühletin uygunluğunu doğrulayan cevap, birinci âyette ise ***** kelimesinin ikinciye değil birinci cümleye atfedildiğini, üçüncü âyette ise, hidayete devamın murad edildiğini belirten görüşlerdir.

Kûfe uleması, ***** kelimesinin şart fiilinden sonraki muzari fiilinin önüne gelip nasbetmesinin cevazına dayanarak ***** ve ***** harfleri hükmünde kabul ederler. el-Hasan'ın kıraatına göre okunan şu âyeti, buna misal gösterirler ***** «...Kim Allah ve Resulü için göç etmek amacıyla evinden çıkar da kendisine ölüm yetişirse..» (Nisâ, 100.) Bu âyetteki ***** fiili, mensûb olarak okunmuştur.

38-***** Kelimesi

***** harfinin fethasıyla okunan bu kelime, uzaklık ifade eden bir isimdir. ***** «Ötekileri de buraya yaklaştırdık.» (Şuara, 64.) âyeti buna misaldir. Bu kelime aynı zamanda çekimi yapılmayan bir harftir. Bu yüzden ***** «Nereye bakarsın (ki) görürsün.» (Dehr, 20.) âyetindeki ***** kelimesini fiilinin mefulü olarak İrab eden hataya düşmüştür. ***** «...nihayet bize dönecekler. Sonra da Allah onların yaptıklarına şahittir.» (Yunus, 46.) âyetindeki ***** kelimesi, bir kıraata göre ***** şeklinde ***** nin fethasıyla okunmuştur. Buna göre mâna; orada Allah şahid olacaktır demektir. Bu mânaya geldiğine delil ***** «İşte böyle bir durumda hakimiyet, varlığından şüphe olmayan Allah'ındır..»(Kehf, 44.) âyetidir. Taberi; ***** «..(azab) başınıza geldikten sonra mı inanacaksınız?» (Yunus, 51.) âyetindeki ye, ***** mânasını verir, atıf edatı olmadığını söyler. Taberi burada, zamme ile okunan ***** ile, fetha ile okunan ***** yi birbirine karıştırmıştır. Hattab; «T e r ş î h» adlı eserinde şöyle der ***** kelimesi, ***** nereye kadar? mânasında bir zarftır.

39- ***** Kelimesi

Râgıb şöyle der: ***** bütün fiillerde, umumi mâna taşıyan bir lafızdır.

***** ve benzeri fiillerden daha umumidir. Cümlede beş ayn şekilde kullanılır:

a- ***** ve ***** fiilleri gibi lâzım olur, müteadi olmaz.***** Zeyd şöyle demeye başladı, cümlesi buna misaldir.

b- ***** fiili yerinde kullanılır.***** «..karanlıkları ve aydınlığı var etti..» (Enâm, 1.) âyetinde olduğu gibi, yalnız bir meful alır.

c- ***** «..size kendi nefislerinizden eşler yarattı.» (Nahl, 72.), ***** «..Dağlarda sizin için barınaklar yarattı..» (Nahl, 81.) âyetlerinde olduğu gibi, bir şeyden başka bir şey meydana getirmek için kullanılır.

d- ***** «O (Rab) ki, yeri sizin için döşek yaptı..» (Bakara, 22.), ***** «Ve ayı bunların içinde bir nur yaptı..» (Nuh, 16.) âyetlerinde olduğu gibi, bir halden diğerine geçişte kullanılır.

e- Bir şeyle başka bir şeye hükmetmekte kullanılır. Bu; ***** «..onu Peygamberlerden yapacağız..» (Kasas, 7.) âyetinde olduğu gibi ya hakikidir, ***** «..Allah'a kızlar mal ediyorlar..» (Nahl, 57.), ***** ***** «Onlar Kur'an'ı bölük bölük ettiler.» (Hicr, 91.) âyetlerinde olduğu. gibi ya da batıldır.

40- ***** Kelimesi

*****«..Allah için, hâşâ bu insan değildir..» (Yusûf, 314) ***** ***** «Hâşâ, Allah için (doğru söylemek lâzım) biz ondan hiçbir kötülük görmedik..» (Yusuf, 51.) âyetlerinde olduğu gibi, tenzih mânasını taşıyan bir isimdir. Bu kelime; tenvinle okunan ***** kıraatına göre, ***** «Allah'dan bir savaş ilanıdır..» (Tevbe, 1.) âyetinde olduğu gibi ne fiil, ne harftir. İbn-i Mes'ud bu kelimeyi ***** ve ***** gibi ***** şeklinde izafetle okumuştur. Kıraati seb'aya göre ***** a dahil olur. Halbuki cer harfi, başka cer harfinin önüne gelmez. Kıraati seb'aya göre bu kelimenin tenvinsiz okunması, lafız bakımından harfi cer olan ***** ya benzediği için, mebni olmasındandır. Bazı ulema bu kelimenin mebniliğinden dolayı isim-fiil olduğunu, ***** çekiliyorum ve ***** (o kadın) çekindi, mânasına geldiği kanaatindadır. Bazı lehçelerde irabı yapıldığından, mebni oluşu reddedilmiştir.

Muberred ve İbn-i Cinnî; ***** kelimesinin fiil olduğunu, yukardaki âyetin mânası; 'Yusûf (aleyhisselâm) Allah rızası için günah işlemekten uzak kaldı' şeklinde olduğunu söylerler. Bu şekildeki tefsir, diğer âyet için geçerli değildir.

el-Farisi şöyle der ***** kelimesi, cihet mânasında olan ***** kökünden gelen bir fiildir. Mânası; Yusuf (aleyhisselâm) bîr köşeye çekilerek kendisinden istenileni yapmadı, mâsiyetten korunmuş oldu, demektir. Kur'anda mevcut bütün ***** kelimeleri, ancak istisna mânasında kullanılmıştır.

41- ***** Kelimesi

***** gibi, bir şeyin son noktasını gösteren harftir. Fakat ikisi arasında bazı farklar vardır. ***** kelimesi ancak gerçek ismi, parçaları bulunan bir şeyin sonunu veya ona bitişik olan kelimeyi cer eder. ***** «O gece, ta tan yeri ağarıncaya kadar, emniyetlidir ve esenliktir.» (Kadr, 5.) âyeti buna misaldir. Kendinden önceki fiil, yavaş yavaş gerçekleşir. ***** kelimesi, bir şeyin başlangıcına dayanmaksızın sonunu bildirir. Kendisinden sonra mukadder ***** ile, mansub muzari gelir, her ikisi birden mecrûr masdar ile te'vil edilir. Bu durumda *****üç mânada kullanılır.

a***** harfine müradif olur. ***** «(Hayır) dediler: Musa bize dönünceye kadar buna tapmaktan vazgeçmiyeceğiz!» (Tâhâ, 91.) âyeti buna misaldir. Yani; dönünceye kadar, demektir.

b- Sebep bildiren ***** harfine müradif olur. ***** «..onlar yapabilseler sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşırlar..» (Bakara, 217.), ***** «..Allah'ın elçisinin yanında bulunanlara infak etmeyin ki dağılıp gitsinler..» (Münafikûn, 7.) âyetleri veya her iki mânayı ihtiva eden, ***** «..Allahın buyurduğuna dönünceye kadar saldıran tarafla vuruşun..» (Hucurât, 9.) âyeti buna misaldir.

c- İstisna edatı olan ***** ya müradif olur. İbn-i Mâlik ve diğer ulema; ***** «..Biz bir fitneyeyiz, küfre gitmeyin, demedikçe kimseye bir şey öğretmiyorlardı..» (Bakara, 102.) âyetini buna misal gösterirler.

***** ve ***** dan sonra gelen kelimenin, önceki kelimenin hükmüne girip girmediğini gösteren bir delil bulunursa, onunla amel edilir. Birinciye misal; ***** «..dirseklere kadar ellerinizi..» (Maide, 6.) ***** «..topuklara kadar ayaklarınızı..» (Maide, 6.) âyetidir. Çünkü sünneti nebeviyye, abdest alırken dirseklerle topukların abdest uzvuna dahil olduğunu beyan etmiştir. İkinciye misal: ***** «..Sonra ta gece oluncaya dek orucu tamamlayın..» (Bakara, 187) âyetidir. Çünkü oruçta müddet, gecenin başlaması vaktine kadardır. ***** «...bir kolaylığa çıkıncaya kadar beklemek..» (Bakara, 280.) âyeti de buna misaldir. Şâyet gaye olan ***** kelimesi hükme dahil olsaydı, bolluk anında da beklemek gerekirdi. Bu durum, alınacak meblağın istenmesine, alacaklının hakkının zayi olmasına sebeb olurdu.

Bu iki husustan birine delâlet eden herhangi bir durum bulunmazsa, şu dört ihtimal ortaya çıkar.

a- Her iki durumda galip olanı dikkate alarak ***** ile gelen gaye, makablinin hükmüne dahil olur. Çoğunlukla karine, ***** dan sonra gelen gayenin önceki hükme dahil olmadığını, ***** dan sonra gelen gayenin, önceki hükme dahil olduğunu gösterir. Bu yüzden tereddüd anında hükmü buna hamletmek gerekir. Doğru olan da budur.

b- Gaye, her ikisinde de hükme dahil olur.

c- Gaye, her ikisinde de hükme dahil olmaz.

Bu iki durumun birbirine eşit olduğunun delili ***** «..ve onları bir süre daha yaşatmıştık..» (Yunus, 98.) âyetidir. İbn-i Mes'ud bunu ***** şeklinde okumuştur.

d- ***** harfi, ibtida-i kelamda (sözün başlangıcında) vaki olur, kendisinden sonra cümle gelir. Bu cümle isim cümlesi olduğu gibi, mazi veya muzari olmak üzere fiil cümlesi de olabilir. Merfû kıraata göre:***** «..Öyle sarsılmışlardı ki, nihayet peygamberle demişlerdi..» (Bakara, 214.) ***** «Sonra kötülüğü değiştirip yerine iyilik getirdik de (insanlar) çoğaldılar.» (Araf, 95.) ***** «..Ne zaman ki, başarısızlığa düştünüz, savaş hususunda münakaşa ettiniz..» (Âli İmrân, 152.) âyetleri buna misaldir.

İbn-i Mâlik'e göre ***** yukarıdaki âyetlerde harfi cer'dir. Son iki âyette muzmer ***** ile ***** yı cer etmiştir. Diğer ulema, bu görüşe karşıdır. ***** bazan atıf edatı olarak da gelir. Ancak, Kur'anda bunun örnekleri yoktur. Bununla çok az atıf yapılır. Bu bakımdan Kûfe uleması ***** ile yapılan atfı kesinlikle reddederler. Huzeyl lehçesinde ***** nın ***** sı ***** na ibdal edilir. İbn-i Mes'ud da harfi bu şekilde okumuştur.

42- ***** Kelimesi

Zarf-ı mekândır. Ahfeş şöyle der: Gaye ifade eden kelimelere benzetilmek suretiyle, zamme üzere mebni olarak zaman zarfı mânasında kullanılır. Cümlelere izafe edilmesi, izafet olmamış gibidir. Bu yüzden Zeccâc: ***** «..sizin onları göremediğiniz yerden.,» (Araf, 27.) âyetinin irabını yaparken ***** dan sonra gelen cümlenin muzafun ileyh olmayıp, ***** ya sıla cümlesi olduğunu söyler. Yani ***** kelimesi, kendisinden sonra gelen cümleye muzaf da değildir, sıladır; cümle onun bir parçası da sayılmaz. el-Farisi, Zeccâc'ın bu sözünden, cümlenin ***** ye sıla cümlesi olduğunu anlamışsa da, bu görüşü kabul edilmemiştir.

Bazı dilciler bu kelimeyi mureb kabul ederken, Bazıları da iki sakinin bir arada bulunmasından dolayı kesre üzerine, metni tahfif için de fetha üzerine mebni kılarlar. ***** «..bilmedikleri yerden..» (Araf, 182.) âyetindeki ***** yü kesre, ***** «Allah elçiliğini nereye koyacağını (elçilik görevini kime vereceğini) bilir..» (Enâm, 124.) âyetindeki ***** yü fetha okuyan kıraatlara göre bu âyetler, her iki görüşe misaldir. Meşhur olan ***** kelimesinin tasrif edilmemesidir.

Bir kısım ulema son âyetteki ***** kelimesinin mefulü bih olabileceğine cevaz vermişler, zarf olamayacağını söylemişlerdir. Zira Cenâb-ı Hak'kın bilgisi, şu veya bu mekâna göre değişmez. Bu yüzden âyetin mânası Allahu Tealâ emir ve yasaklarını, göndereceği uygun yeri bilir, şeklindedir. Bu bakımdan ***** yü nasbeden ***** değil, onun delaletiyle gizli olan ***** fiilidir. Çünkü ism-i tafdil, alim sigasıyla te'vil edilmedikçe mefûlün bih olamaz.

Ebû Hayyân şöyle der. Zâhir olan, âyetteki ***** kelimesini mecâzi zarf olarak kabul etmek, ***** kelimesini zarfa müteaddi olan âmil değerinde tutmaktır. Buna göre âyetin takdiri; ***** şeklindedir. Yani; Allah emir ve yasaklarını nereye indireceğini bilir, demektir.

43- ***** Kelimesi

Bu kelime, ***** kelimesine zıd mânada, zarf olarak kullanılır. Meşhur kavle göre, fiil gibi çekimi yapılmaz. Bir rivâyete göre de çekimi yapılır, ***** ***** «...ve bizden bunun dışında olan da var...» (Cin, 11.) âyetinde merfû ve mansub olarak iki şekilde okunur. Bu kelime bazan, ***** mânasında isim olarak da gelir. ***** «...yoksa Ondan başka tanrılar mı edindiler?...» (Enbiya, 24.) âyeti buna misaldir. Burada ***** mânasındadır. Zemahşerî; bir şeyin altında bulunan, mânasına geldiğini söyler.***** kelimesi bazen, durumda mevcut farklılık için kullanılır. Meselâ; ***** Zeyd değil Amr, denildiğinde, şeref ve ilim bakımından aralarında fark olduğu anlaşılır. Kelime aynı zamanda daha geniş mânada kabul edilerek, haddi aşma, mânasında kullanılır. ***** «Mü'minleri bırakıp da Kâfirleri dost edinmeyin..» (Nisa, 144.) âyeti buna misaldir.

44- ***** Kelimesi

Sahip mânasında bir isimdir, Marife isimleri cümlelerle nitelendirmek için ***** kullanıldığı gibi, cins isimlerle zevatı nitelemek için de ***** kelimesi kullanılmıştır. Bu kelime, zamir ve müştak isimler dışında, sadece muzaf olarak kullanılır. Bazı ulema buna cevaz vermiş, İbn-i Mesûd'un kıraati üzere okunan ***** (Yûsuf, 76.) âyetini buna misal getirmişlerdir. Ulemanın çoğu, âyetteki ***** kelimesini ***** kelimesi gibi masdar veya ***** kelimesinin, ziyade kelime olduğunu söylemişlerdir.

Suheylî şöyle der: ***** ile izafe, ***** ile izafeden daha şereflidir. Çünkü ***** kelimesi tâbie, ***** kelimesi ise metbûa muzaf olur.***** Ebû Hureyre, Peygamberin sahâbesidir, denildiği halde, ***** Peygamber, Ebû Hureyre'nin arkadaşıdır denilmez, ***** kelimesinde ***** mal sahibi, ***** arşın sahibi, denildiğinde, birinci ismin tâbi değil, metbu olduğunu görürüz. Böylece fark, kendiliğinden ortaya çıkmış olur. Allahü teâlâ Enbiya sûresinde ***** «..Balık sahibi..» (87.) buyurmuştur. Bu âyette ***** kelimesi, balık mânasındaki ***** kelimesine izafe edilirken, Nûn sûresinde ***** «..Balık sahibi gibi olma..» (48.) buyurmuştur. Her ikisinde de mâna aynıdır. Fakat her iki âyetteki ifadenin güzelliğine bakılırsa, ***** ile ***** arasındaki farkın büyüklüğü ortaya çıkar. Çünkü Cenâb-ı Hak balığı överken, izafeti daha şerefli olan ***** yı, ***** yerine de ***** u kullanmıştır. Çünkü bu kelime, sûrelerin evvelinde bulunuşundan dolayı, diğerinden daha şereflidir. ***** kelimesinde ise bu özellik mevcut değildir. Bu yüzden Allahü teâlâ Hazret-i Muhammed'e (sallallahü aleyhi ve sellem) Yunus aleyhisselâma benzemeyi yasakladığında ***** ve ***** kelimelerini kullanmıştır.

45- ***** Kelimesi

***** fiilinden, mühlet mânasında, ancak ism-i tasgir olarak kutlanılan bir isimdir.

46— ***** Kelimesi

Bu kelime, harftir, hakkında sekiz ayrı görüş vardır.

a- Çoğu ulemanın benimsediğine göre, daima taklîl (azlık) mânasında kullanılır.

b- Daima teksîr (çokluk) mânasında kullanılır. ***** «Bir zaman gelir ki inkâr edenler, 'keşke müslüman olsaydık' derler.» (Hicr, 2.) âyeti buna misaldir. Çünkü kâfirler, çoğu zaman Müslüman olmayı temenni ederler. Birinci görüşte olanlar, kâfirlerin dünyevî güzelliklere dalarak böyle bir temennide pek az bulunduklarını söylerler. .c-Çokluk ve azlıkta kullanılması müsavidir.

d- Çoğu zaman azlık, bazan da çokluk için kullanılır. Ben de bu görüşteyim.

e- Çoğu zaman çokluk, bazan da azlık için kullanılır.

f- Bu kelime, ne çokluk; ne de azlık için kullanılmıştır, aksine isbat harfidir, mânası ifadeden anlaşılır.

g- İftihar mevzûunda kullanıldığı zaman çokluk, onun dışındakilerde ise, taklîl (azlık) ifade eder.

h- Belirsiz sayılarda taklîl veya teksîr mânasında kullanılır. Bu durumda önüne ***** gelerek cer ameline engel olur ve cümlenin başında bulunur. Bu takdirde, lafız ve mâna bakımından, çoğunlukla mazi fiillere dahil olur. Bazan de Hicr sûresi 2. âyetinde olduğu gibi, muzari fiile dahil olur. Bir rivâyete göre; ***** «..sûra da üflenmiştir..» (Kehf, 99.) âyetinde mazi sigası muzari mânasına, Hicr sûresindeki âyette de, muzari sigası mazi mânasında olduğu söylenir.

47- ***** Kelimesi

Muzari fiile hâs, mânasını isikbale çeviren, onun bir parçası sayılan harftir. Bu yüzden fiile amil olma yönünden tesiri olmaz. Basra uleması; ***** harfinin istikbale delaleti ***** ye göre daha yakın zaman ifade ettiği görüşündedir, irabla uğraşanlar buna tenfis harfi derler. Mânası geleceğe ait olduğundan genişleme harfidir. Zira bu harf muzari fiilini zaman bakımından hâle bağlılıktan çıkarıp, geniş zamanı içine alan istikbale aktarır.

Bazı ulema da istikbale değil, devamlılık ifade ettiğini söylemiştir. *****«Başka bir takım insanlar da bulacaksın...» (Nisâ, 91.), ***** ***** «..bazı beyinsizler diyecekler..» (Bakara, 142.) âyetleri buna misaldir. Çünkü bu son âyet, ***** kavlinden sonra nâzil olmuştur. Bu yüzden âyetteki ***** harfi istikbale değil, devamlılığı işaret için gelmiştir.

İbn-i Hişam şöyle der Nahivciler bu görüşe katılmazlar. Devamlılığın bilakis muzariden geldiğini,***** harfinin istikbal mânasını koruduğunu, devamlılığın ancak istikbalde gerçekleştiğini söylerler.

İbn-i Hişam ayrıca; Zemahşerî'nin şöyle dediğini nakleder: Bu harf arzu veya nefret edilen işde kullanılırsa, bu işin muhakkak gerçekleşeceğini ifade eder. Fakat, bunu bu şekilde anlayana rastlamadım. Bu şöyle izah edilebilir. ***** harfi fiilin husule gelmesinde vaad ifade eder. Vaad veya vaîd ifade eden fiile dahil oluşu; fiilin kuvvetlenmesini, mânasının gerçekleşmesini sağlar. Cenâb-ı Hak Bakara süresinde ***** «..Onlara karşı Allah sana yeter..» (137.) âyetiyle buna işaret etmiştir. Ayetteki ***** nin mânası, bir müddet tehir edilse bile mutlaka gerçekleşeceğini ifade eder. Bunu Tevbe sûresinde açıklayarak ***** «..Onlara Allah rahmet edecektir..» (âyet, 710 buyurmuştur. Bu âyetteki ***** mutlak olarak rahmetin gerçekleşeceğini ifade eder. Bu kelime; ***** ifadesinde vaidi tekit ettiği gibi, vaadi de tekid eder.

48-***** Kelimesi

Basra utmasına göre ***** gibidir. Ancak zaman bakımından daha geniş bir mâna taşır. Çünkü bir kelimede harfin çokluğu, mânanın genişliğine delalet eder. Bazı Ulemaya göre de, birbirine müradiftir. *****kelimesi, başına ***** harfi almakla ***** den ayrılır. ***** «Sana elbette verecek..» (Duhâ, 5.) âyeti buna misaldir.

Ebû Hayyân şöyle der: ***** harfinin ***** harfine dahil olması,***** misalinde olduğu gibi harekelerin ardarda gelmesiyle telaffuz ağırlığı hissedileceğinden mahzurlu görülmüştür.

İbn-i Bâşbâz: ***** kelimesi çoğunlukla, tehdid ve vaîd ifade eden sözlerde, ***** de vaad ifade eden cümlelerde kullanılır, ***** bazan vaad ifade eden cümlelerde, ***** de vaid ifade eden cümlelerde bazan kullanılır, der.

49- ***** Kelimesi

Eşit mânasında kullanılan bir kelimedir. ***** «..uygun bir yerde olsun.» (Tâhâ, 58.) âyetinde olduğu gibi ***** kesre ile okuyan kıraata göre meksur, ***** «..onları korkutsan da korkutmasan da onlar için birdir..» (Bakara, 6.) âyetinde olduğu gibi fetha ile memdûd olur.

Vasıl mânasında kullanılır. ***** «..cehennemin ortasında.» (Saffât, 55.) âyetinde olduğu gibi ***** nin fethası ile memdûd okunur. ***** nin fethası ile aynı şekilde tamam mânasına gelir. ***** «..tam dört günde takdir etti.» (Fussilet, 10.) âyeti buna misaldir, yani tam dört günde demektir. ***** «..Bizi yolun ortasına (adalete) götür..» (Sâd, 22.) âyeti de buna misaldir.

Kur'anı Kerim'de bu kelime, ***** mânasında kullanılmamıştır. Bir rivâyete göre kullanıldığı da söylenir. «e l - B u r h â n» sahibi Zerkeşî; ***** «..düz yolu sapıtmış olur.» (Maide, 12.) âyetini buna misal getirmiştir. Bu görüş, vehimden ibarettir. Kelbî'nin ***** «..ne senin ne de bizim caymıyacağımız uygun bir yerde olsun.» (Tâhâ, 58. âyetindeki bu kelimenin istisna edatı olduğu, müstesnanın mahzuf bulunduğu şeklindeki sözü, bundan daha makbuldür. Âyetin takdiri; ***** Bu mekândan başka bir mekân, şeklindedir. Kirmani bunu «e l - A c â i b» adlı eserinde zikrederek bu ihtimalin uzak olduğunu, kelimenin izafetsiz kullanılmadığını belirtir.

50- ***** Kelimesi

Bu kelime, çekimi yapılmayan, zem için kullanılan bir fiildir.

51- ***** Kelimesi

Cenâb-ı Hak'ka tesbih mânasında, masdardır. Daima mansub olur, ya zâhir müfred bir isme izafe edilir; ***** «Allah'ı tenzih ederim, ben müşriklerden değilim.» (Yusuf, 108.), ***** «Eksiklikten uzaktır O (Allah)..» (İsra, 1.) âyetleri buna misaldir. Ya da zamire izafe edilir. ***** «..Haşa o çocuk sahibi olmaktan uzaktır..» (Nisâ, 171.), ***** «..bir bilgimiz yoktur, şüphesiz sen bilensin..» (Bakara, 32.) âyetleri buna misaldir. ***** kelimesi, fiili bulunmayan kelimelerdendir. Kirmani «e l - A c â i b» adlı eserinde; Mufaddal'ın sesi yükselterek dua ve zikirde kullanıldığında ***** fiilinden masdar olduğunu söylemesi, gariptir, der ve şu beyti nakleder.

*****

Hacıların her tesbih, tekbir, tehlil getirişlerinde Allah Taglib kabilesinin yüzünü karartsın.

İbn-i Ebî Hâtim; ***** âyetinin mânasında İbn-i Abbâs'ın şöyle dediğini rivâyet eder: Allahü teâlâ zatını, kötülükten tenzih eder.

52- ***** Kelimesi

***** «..Allah'ın sınırları içinde duracaklarına inandıkları takdirde..» (Bakara, 230.) âyetinde olduğu gibi asıl mânası, tercihe dayanan itikattır, ***** «onlar ki, Rablerine kavuşacaklarını ve gerçekten ona döneceklerini bilirler.» (Bakara, 46.) âyetinde olduğu gibi, kesinlik mânasında da kullanılır.

İbn-i Ebî Hâtim, Mücahid'in şöyle dediğini rivâyet eder. Kur'anda mevcut her zan kelimesi, yakîn ifade eder.

Yukarıdaki birinci âyette olduğu gibi her zaman yakîn mânasında kullanılmaması, bu kelimenin geçtiği bir çok âyette müşkilât çıkarmaktadır. Zerkeşî «e l - B u r h â n»ında şöyle der Kur'anda bu iki mânayı birbirinden ayırmak için iki yol vardır;

a- Zan kelimesi, şükür ve sevap ifade eden cümlelerde yakîn, zem ve vaîd ifade eden cümlelerde şek mânasını taşır.

b- Kendisinden sonra ***** i muhaffefe gelen her zan kelimesi, şek mânasındadır. ***** «Her halde siz zannettiniz ki resûl dönmeyecek..» (Fetih, 12.) âyeti buna misaldir. Kendisinden sonra ***** i müşeddede gelen her zan kelimesi de yakîn mânasındadır. ***** «Ben hesabımla karşılaşacağımı sezmiştim zaten.» (Hâkka, 20.), ***** «ve kendisi bunun ayrılık saati olduğunu anlar.» (Kıyame, 28.) âyetleri buna misaldir. Bu âyet; ***** Bunun ayrılık olduğunu yakîn kesbeder, şeklinde de okunur. Bunun izahı şöyledir ***** yi müşeddede tekit ifade eder. yakîn mânasına gelen kelimelere dahil olur; ***** i muhaffefe ise bunun aksinedir, şek mânasına gelen kelimelere dahil olur. Bu yüzden ***** i müşeddede ***** fiilinden sonra gelmiştir. ***** «Bilin ki Allah'dan başka (gerçek) ilâh yoktur.» (Muhammed, 19.), ***** «..sizde zaaf olduğunu bildi...» (Enfal, 66.) âyetleri buna misaldir. ***** i muhaffefe ise, zan ifade eden fiilden sonra gelmiştir. ***** «Bir fitne kopmayacak sandılar...» (Maide, 71.) âyeti buna misaldir. Bunu Râgıb «M ü f r e d a t»ında zikreder. Bu kaideye uygun düşen ***** «..yine Allah'a sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı..» (Tevbe, 118.) âyetini misal getirir.

Bu âyette ***** i muhaffefe ismin önüne, diğer âyetlerde ise fiilin önüne geldiği şeklinde cevap verilmiştir. Bunu Zerkeşî «e l - B u r h â n»ında zikreder ve «Kur'anın esrarından olan bu kaideyi unutma» şeklinde tavsiyede bulunur.

İbnu'l-Enbârî, Sa'leb'in şöyle dediğini nakleden Araplar zan kelimesini; ilim, şek ve kizb mânasında kullanırlar. Şayet ilim ifade eden deliller, şek ifade eden delillerden kuvvetli ise zan kelimesi, aynen yakîn mânasını taşır, şek ifade eden deliller, yakîn ifade eden delillerden kuvvetli ise zan kelimesi, kizb mânasındadır, ***** «..onlar sadece zannediyorlar.» (Câsiye, 24.) âyetinde olduğu gibi ***** fiili, ***** 'yalancılar' mânasındadır.

53- ***** Kelimesi

Bu kelime harf-i cerrdir, muhtelif mânalar taşır;

a- Bunların en meşhuru, maddî ve manevî yönden istilâ mânasını taşımasıdır. ***** «O (hayvanların) üzerinde ve gemilerin üzerinde taşınırsınız.» (Mü'minûn, 22.), ***** (yer) üzerinde bulunan her şey yok olacaktır.» (Rahmân, 26.), ***** «..kimini kiminden üstün kıldık..» (Bakara, 253.) ***** «Hem benim üzerimde onlara karşı işlediğim bir günah vardır..» (Şuarâ, 14.) âyetleri buna misaldir.

b- ***** kelimesi gibi beraberlik mânası taşır. ***** «...sevdiği malından verdi...» (Bakara, 177.), ***** «...şüphesiz Rabbin, o (insan)ların zulümlerine karşı mağfiret sahibidir.» (Ra'd, 6.) âyetleri buna misaldir.

c- ***** kelimesi gibi ibtida mânası taşır. ***** «..İnsanlardan bir şey ölçüp aldıkları zaman..» (Mutaffifîn, 2.)***** «..ırzlarını korurlar, ancak eşleri..» (Mü'minûn, 5-6.) âyetleri buna misaldir. Bu iki âyetteki ***** kelimeleri ***** mânasındadır. ***** Eşinden başkasına yaklaşma, sözü son âyetteki ***** nın ***** mânasına geldiğine bir delildir.

d- ***** gibi, ta'lil mânasına gelir. ***** «..size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah'ı tekbir etmenizi..» (Bakara, 185.) âyeti buna misaldir. Buradaki ***** mânasında kullanıldığından ***** demektir.

e- ***** gibi zarfiyet mânası taşır. ***** «Halkın habersiz olduğu bir sırada şehre girdi..» (Kasas, 15.), ***** «Süleyman'ın hükümranlığı hakkında onlar şeytanların uydur­dukları sözlere uydular...» (Bakara, 102.) âyetleri buna misaldir. Âyetteki ***** hükümranlığına ifadesi, ***** hükümranlığı zamanında, demektir.

f- Bu kelime, ***** mânasını taşır. Ubeyy'in kıraatında olduğu gibi, ***** «Allah'a karşı gerçekten başkasını söylemek benim üzerime borçtur.» (Araf, 105.) âyeti, ***** şeklinde ***** nın ***** mânasına geldiğine bir delildir.

***** kelimesi; ***** «ve ölmeyene (diriye) tevekkül et..» (Furkan, 58.) âyetinde izafet ve isnad mânasındadır. Yani tevekkülünü Allah'a bağla ve O'na isnad et' demektir. Buna göre âyetteki ***** istisna için kullanılan ***** mânasındadır. ***** «...O rahmet etmeyi kendi üstüne yazmıştır..» (Enâm, 12.) âyetindeki ***** kelimesi, icab ve istihkakı değil, Cenâb-ı Hak'ın fad-lü keremini te'kid mânasında kullanılmıştır. ***** «Sonra onların hesabını görmek bize düşer..» (Gâşiye, 26.) âyetinde de cezalandırma, te'kid mânasında kullanılmıştır.

Bazı ulema şöyle der Şayet nimet ile hamd birlikte zikredilirse, böyle bir cümlede ***** kelimesi kullanılmaz. Şayet yalnız nimet zikredilirse cümlede ***** kelimesi kullanılır. Bu yüzden Resulullah (sallallahü aleyhi ve sellem) hoşuna giden bir şeyle karşılaştığında ***** hoşuna gitmeyen bir şeyle karşılaştığında ise ***** şeklinde niyazda bulunurdu.

Ahfeş'in belirttiğine göre ***** kelimesi, cerr ettiği zamir ile müteallikinin fâili olan her iki zamir, aynı şahsa dönüyorsa, ***** «..eşini yanında tut..» (Ahzâb, 37.) âyetinde olduğu gibi isim olarak gelir. Bu konuya ***** bahsinde, yukarıda temas edilmişti. ***** «Firavun o yerde ululandı..» (Kasas, 4) âyetinde görüldüğü üzere büyüklük mânasında kullanıldığında fiil olur.

54- ***** Kelimesi

Harf-i cerdir, çeşitli mânalan vardır.

a- ***** (Nur, 63.) âyetinde olduğu gibi en meşhur mânası, mücavezedir. Buna göre âyetin mânası; Allah'ın emrine uymayıp ondan uzaklaştılar, şeklindedir.

b- ***** «..o gün hiç kimse kimsenin yerine bir şey ödeyemez..» (Bakara, 48.) âyetinde olduğu gibi bedel mânasındadır.

c- ***** «ibrahimin babasına dua etmesi, sadece ona yaptığı bir vaadden ötürü idi..» (Tevbe, 114.), ***** «..Biz senin sözünle tanırlarımızı terk edecek değiliz...» (Hud, 53.) âyetlerinde olduğu gibi, sebep mânasındadır. Birinci âyette ***** 'vaad edilen vakit.' ikinci âyette ***** 'sözünle' yerine geçmektedir.

d- ***** «..o ancak kendi nefsine cimrilik eder.» (Muhammed, 38.) âyetinde olduğu gibi ***** mânasındadır.

e- ***** «..kullarından tevbeyi kabul eden..» (Tevbe, 104.) âyetinde olduğu gibi ***** mânasındadır. ***** «..birinden kabul edilmiş...» (Maide, 27.) âyeti, kelimenin bu mânaya geldiğine delildir.

f- ***** «..kelimeleri yerlerinden değiştiriyorlar..» (Maide, 13.) âyetinde olduğu gibi ***** mânasındadır. ***** «..yerlerinden..» (Maide, 41.) âyeti, kelimenin bu mânaya geldiğine delildir. ***** «Siz mutlaka tabakadan tabakaya gireceksiniz.» (inşikak, 19.) âyeti de ***** kelimesinin ***** mânasına geldiğine dair başka bir misaldir.

***** kelimesinin önüne ***** harfi geldiğinde, isim olur. İbn-i Hişam ***** «Sonra (onların) önlerinden, arkala­rından, sağlarından, sollarından onlara sokulacağım...» (Araf, 17.) âyetini buna misal getirir ve âyetteki ***** harflerinin ***** nin kendisine değil, mecruruna atfedilmiştir, der.

55- ***** Kelimesi

Camid fiildir, çekimi yapılmaz. Bu yüzden Bazı ulema bunun harf olduğunu iddia etmişlerdir. Mânası; sevilen bir şeyde temenni, sevilmeyen bir şeyde ise şefkat ifade eder. Şu âyette her iki mâna bir arada kullanılmıştır. *****«..Bazan hoşunuza gitmeyen şey hakkınızda iyi olabilir ve hoşunuza giden şeyde hakkınızda kötü olabilir..» (Bakara, 216.)

İbn-i Faris şöyle der ***** «De ki; Belki de acele ettiğinizden bir kısmı ardınıza takılmıştır..» (Neml, 72.) âyetinde olduğu gibi yakınlık ifade eder.

Kisâî ise; Kur'anda geçen haber durumundaki her ***** kelimesi, yukarıdaki âyette olduğu gibi tek başına gelir, umulur ki durum şöyle olur, mânasını taşır, istifham mevkiinde olursa ***** «Demek iş başına gelecek olursa..» (Muhammed, 22.) âyetinde olduğu gibi müfred olarak gelmez, der. Ebû Ubeyde; bu durumda âyet bunu öğrendiniz, başkalarına duyurdunuz mu, mânasına gelir, der

İbn-i Ebî Hâtim ve Beyhaki, İbn-i Abbâs'ın şöyle dediğini rivâyet ederler:

Kur'anda geçen her ***** kelimesi, gereklilik ifade eder. İmâm Şafiî ise; Allah ile ilgili olduğunda, gereklilik ifade eder denildiğini belirtir.

İbnu'l Enbari; Kur'an'daki ***** kelimeleri iki yer hariç, gereklilik ifade ettiğini söyler. Birincisi ***** «..belki Rabbınız size acır..» (İsra, 8.) âyetidir. Âyette, Beni Nadr kabilesi kastedilmektedir ki Allahü teâlâ onlara merhamette bulunmadı, bilakis Resulullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendileriyle savaşarak layık oldukları cezayı verdi, şeklindedir. İkincisi; ***** «O sizi boşarsa, Rabbi ona sizden hayırlı, zevceler verir.» (Tahrim, 5.) âyetidir. Fakat ifade edilen tebdil vaki olmamıştır. Bazı ulema, iki yerde yapılan bu istisnayı yersiz bularak, kaideyi umum mânada kabul etmişlerdir. Çünkü İsra âyetinde geçen merhamet tevbelerinden dönmemeleri şartına bağlanmıştır. Nitekim aynı ayette: ***** «..Ama siz (bozgunculuk yapmaya) dönerseniz, biz de (sizi cezalandırmaya) döneriz..» {İsra, 8.) buyurulmuştur. Tevbelerinden döndükleri için, Allah'ın azabını hak ettiler.

Tahrim suresindeki âyette geçen tebdil ise, boşanma haline bağlı idi. Oysa talâk vaki olmadı, bu yüzden tebdil gerekmedi.

«K e ş ş â f», Tahrim sûresindeki***** kelimesinin tefsirinde şöyle der: Bu kelimenin mânası; Allah'ın kullarını imrendirmesidir. Burada iki vecih vardır. Birincisi; zorbaların adeti üzere verdikleri cevaptır; belki, umulur ki gibi ifadeleri kullanmalarıdır. Onların bu gibi sözleri kesinlik ve katiyyet ifade eder. İkincisi ***** kelimesi, kulların ümitle korku arasında olmalarını öğretmek için kullanır.

Zerkeşî «e l - B u r h â n»ında şöyle der ***** ve ***** kelimeleri, Allahü teâlâ'nın kelamında gereklilik, kulların kelamında ise ümit ve arzu ifade eder. Çünkü şek ve zan, kullarda görülen bir vasıftır. Halbuki Allahü teâlâ bu gibi vasıflardan münezzehtir. Bu gibi lafızların kullanılma şekli nisbidir. Vukuu mümkün işlerde kullar şüpheye düştükleri, gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini kesinlikle ifade edemediklerinden, Allahü teâlâ ise vukuu mümkün olan şeylerin vuku bulacağını kesinlikle bildiğinden, bu lafızlar iki ayrı mânaya nisbet edilirler. Bunlar. Allah'a nisbeti, kesin ve kafi nisbettir. Kullara nisbeti ise, şek ve zanna dayanan nisbettir. Bu yüzden ***** mânasındaki kelimeler bazan Allah katında mevcut gerçeklere göre, kesinlik mânası taşır. ***** «..Allah yakında bir kavim getirir ki (O) onları sever, onlar da O'nu severler..» (Mâide, 54.) âyeti buna misaldir. Bazen de kulların durumuna göre, şek mânasını taşır. ***** «...Belki Allah fethi getirir ya da kendi katından bir azab...» (Maide, 52.) ***** «Ona yumuşak söz söyleyin, belki öğüt alır veya korkar.» (Tâhâ, 44.) âyetleri buna misaldir.

Allahü teâlâ, Hazret-i Musa ve Harun'u elçi olarak gönderdiğinde. Fıravun'un takınacağı tavrı biliyordu. Fakat âyet, Hazret-i Musa ile Harun'un içinden geçen ümit ve tamaha uygun olarak nâzil olmuştur. Kur'an, Arap diliyle nâzil olduğundan, onların diline uygun ifadelerle gelmiştir. Araplar bazan kesinlik ifade eden sözleri, belirli maksatlar için şek ifade eden lafızlarla birlikte kullanırlar.

İbn-i Dahhâk şöyle der: ***** lafız ve mâna olarak mazi fiildir. Çünkü ilerde gerçekleşecek olan bir arzu, fiilen mevcuttur. Bazı ulema ise lâfzan mazi, manen müstakbel olduğunu söyler. Zira bu, gerçekleşmesi istenilen bir arzuyu dile getirir.

***** kelimesi Kur'anda iki şekilde kullanılmıştır.

Birincisi açık ismi ref eder, bu isimden sonra ***** ile birlikte, muzari fiil gelir. Bu durumda meşhur olan irabı, ***** gibi amel eden nakıs mazi fiilin irabıdır. Ref ettiği kelime ismi, sonraki de haberi olur. Amel ve mâna bakımından ***** fiiline benzetilerek müteaddi veya ***** terkibi menzilesinde ise, lazım fiil olduğunu, Sibeveyh ve Muberred ifade ederler. ***** menzilesinde lazım fiil olduğu ***** ise fâilinden bedel-i istimal yapıldığı da söylenir.

İkincisi; kendisinden sonra ***** ile birlikte fiil gelir. Bu durumda olan ***** Arapçada tam fiildir, ***** ve sılası ***** «insanlar inandık demekle bırakılacaklarını mı sandılar?...» (Ankebût, 2.) âyetinde olduğu gibi, ***** nın isim ve haberi yerine geçer.

56- ***** Kelimesi

Zarf-ı mekândır. Bir yerde hazır olma ve kurbiyet mânasında kullanılır. Hazır olma ve yakınlık (kurbiyet) ***** «(Süleymân) tahtı yanına yerleşmiş görünce dedi; 'Bu, Rabbimin lutfundandır.'..» (Neml, 40.) ***** «Sidretü'l-Müntehada ki barınılacak cennet, onun yanındadır. (Necm, 14-15.) âyetlerinde görüldüğü gibi ya hissî olur, veya ***** «Güçlü padişahın huzurunda doğruluk koltuklarında (memnunluk içinde) dirler.» (Kamer, 55.), ***** «Yanında kitabdan bir ilim bulunan kimse de ... dedi...» (Neml, 40.) ***** «Onlar bizim yanımızda seçkin ve hayırlı kimselerdir.» (Sâd, 47.) ***** «...bilâkis onlar diridirler. Rableri katında rızıklandırılmaktadırlar.» (Âli imrân, 169.) ***** «..o şöyle demişti: 'Rabbim, bana yanında cennetin içinde bir ev yap'...» (Tahrim, 11.) âyetlerinde görüldüğü gibi, mânevi olur. Bu âyetlerdeki ***** kelimesinden murad; teşrifin yakınlığı, makamın yüceliğidir.

Bu kelime ayrıca zarf veya özellikle ***** ile mecrur olarak, kullanılır. ***** (Kasas, 27.) ***** «Ne zaman ki onlara Allah katından, yanlarında bulunan (Tevrat)ı doğrulayan bir kitab geldi..» (Bakara, 89.) âyetleri buna misaldir. ***** «..yürekler, gırtlaklara dayanmıştır.» (Mü’min, 18.), ***** «»kapının yanında..» (Yusûf, 25.), ***** «...Meryem'e hangisi kefil olacak diye kalemlerini atıp kur' a çekerlerken sen onların yanında değildin..»(Âl-i imrân, 44.) ***** «..çekiştikleri zaman da sen yanlarında değildin.» (Âl-i imrân, 44.) âyetlerinde olduğu gibi ***** ve ***** kelimeleri, ***** kelimesi yerine kullanılır ***** «...biz ona katımızdan bir rahmet vermiştik ve ona katımızdan bir ilim öğretmiştik.» (Kehf, 65.) âyetinde olduğu gibi, müştereken kullanılmıştır. Şayet âyetteki bu kelimeler ***** yahut ***** ile gelmiş olsalardı gene de doğru olurdu. Fakat tekrardan kaçınmak için aynı lafızla gelmiştir. ***** «...yanlarında değildin..» (Âl-i imrân, 44.) âyetinde aralarındaki mesafenin uzaklığından dolayı ***** nin tekerrür etmesi uygun düşmüştür.

***** ve ***** arasında, kullanıldıkları yer ve mâna bakımından altı yönden birbirlerinden ayrılırlar.

***** ve ***** kelimeleri, ibtidai gaye için kullanıldıkları gibi başka mânada da kullanılır, ***** kelimesi ise, sadece ibtidai gaye için kullanılır. ***** .***** ve ***** kelimeleri, cümlede bazan fazla olarak gelir. ***** «..yanımızda zapteden (tescil eden) bir kitap vardır.» (Kaf, 4.) ***** ***** «...Katımızda hakkı söyleyen bir kitap vardır.»(Mü'minûn, 62.) âyetleri buna misaldir. Fakat ***** kelimesi cümlede fazla olarak gelmez.

***** kelimesinin ***** ile cerri, nasbından daha çoktur. Hatta Kur'an'da mansub olarak gelmemiştir, ***** kelimesinin mecrûr olarak gelmesi çok görüldüğü halde, ***** kelimesi asla cer kabul etmez. ***** ve ***** kelimeleri murab olurken, ***** kelimesi çoğu lehçelerde mebni olur.

***** kelimesi, ***** ve ***** kelimelerinin aksine cümleye bazan ilâve edilir, bazan da ilâve edilmez.

Râgıb şöyle der: ***** kelimesi, ***** kelimesinden daha manalı ve daha beliğdir. Zira bu, bir işin son bulmak üzere olduğuna delalet eder. *****kelimesi iki yönden ***** kelimesinden daha kuvvetlidir.***** nin aksine, zât ve mânalara zarf olur. ***** kelimesi, şimdiki zaman ile geçmiş zamanda kullanılır.***** ise ancak şimdiki zamanda kullanılır. Bunu İbn-i'ş-Şecerî ve başkaları zikretmiştir.

57- ***** Kelimesi

Devamlı olarak muzaf hâlinde gelen, müphem bir isimdir. İki zıt arasına girmedikçe marife olarak gelmez. Bu yüzden ***** «Kendilerine gazap edilmişlerin...» (Fâtiha, 7.) âyetinde marife isme sıfat olması caiz olmuştur. Halbuki aslında, nekre kelimeye sıfat olarak kullanılır, ***** «(orada eski) yaptıklarımızdan başkasını yapalım.» (Araf, 53.) âyeti buna misaldir.

Eğer yerine ***** harfinin gelmesi uygun düşerse, hâl mevkiinde olur, yerine ***** nın gelmesi uygun düşerse, istisna mevkiinde olur. Bu durumda ***** dan sonra gelen ismin irabı gibi İrab edilir,***** kelimesi, ***** nun sıfatı olduğu için; ***** «İnananlardan özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile_bir olmaz...» (Nisâ, 95.) âyetinde merfu okunmuştur. Veya;

***** «...pek azı hariç bunu yapmazlardı..;» (Nisa, 66.) âyetinde olduğu gibi istisna kabul edilerek bedel olmak üzere merfu okunmuştur. Veya bedel olmaksızın, istisna edatı ile mensûb, veya ***** kelimesinin sıfatı olarak mecrur okunmuştur.

Râgıb «M ü f r e d a t»ında ***** kelimesinin değişik mânalarda kullanıldığını söylen

a- Müsbet mâna ifade etmeksizin, sadece menfi mânada kullanılır. ***** cümlesi buna misaldir. Yani; ***** demektir. ***** «...Allah'dan bir yol gösterici olmadan yalnız kendi keyfine uyandan daha sapık kim olabilir?..» (Kasas, 50.) ***** «...mücadelede, açık olmayan,...» (Zuhruf, 18.) âyetleri buna dair misallerdir.

b- ***** kelimesi ***** mânasında kullanılır, kendisiyle istisna yapılır, nekreye sıfat olur. ***** «...sizin ondan başka tanrınız yoktur...» (Araf, 85.) ***** «...Allah'dan başka size rızık verecek bir yaratıcı var mı?...» (Fatır, 3.) âyetleri buna misaldir.

c- Bir şeyin maddesini değil, şeklini nefiy için kullanılır. ***** Sıcak su, vasfı itibariyle soğuk suyun aynı değildir, cümlesi ile ***** ***** «..derileri piştikçe onlara başka deriler vereceğiz ki...» (Nisa, 56.) âyeti buna misaldir.

d- Zatı ilgilendiren mânalarda kullanılır. ***** «...Allah'a gerçek olmayanı söylemenizden... ötürü...» (Enâm, 93.), «...Ondan başka Rabb mı arayayım?...» (Enâm, 1 64.),***** «...'Bundan başka bir Kur'an getir veya bunu değiştir'...» (Yunus, 15.) ***** «...yerinize başka bir kavim getirir de...» (Muhammed, 38.) âyetleri buna misaldir.

58- ***** Kelimesi

Bu kelime değişik şekillerde kullanılır.

a-Atıf edatıdır.

Bu da üç mânaya gelir.

1- Tertib içindir. ***** «...Musa' da ötekine bir yumruk indirip işini bitirdi...» (Kasas, 15.) âyetinde olduğu gibi ya manevi olur, ya da ***** «Derken şeytan onları(n ayağını) oradan kaydırdı, içinde bulundukları (nimet yurdu)ndan çıkardı..» (Bakara, 36.), ***** «..Musa'dan, bundan daha büyüğünü isteyip, 'Allah'ı bize açıkca göster'.» (Nisâ, 153.), ***** seslendi: 'Rabbim' dedi..» (Hud, 45.) âyetlerinde olduğu gibi, mufassal cümleyi mücmele atfetmek üzere zikri olur. el-Ferrâ, ***** kelimesinin tertib mânasına geldiğini kabul etmez, ***** «Nice kent(ler) helak ettik, gece yatarlarken...» (Araf, 4.) âyetini buna delil getirir. el-Ferrâ'nın bu itirazına, âyetin; «Onun helakini murad ettik» mânasında olduğu şeklinde cevap verilir.

2- Takip içindir. Bu, her cümlenin özelliğine göre değişir. Bu yönüyle ***** «...gökten su indirdi de arz yeşeriyor..» (Hac 63.), *****«...nutfeyi alakaya çevirdik, alakayı da bir çiğnemlik ete çevirdik...» (Mü'minûn, 14.) âyetlerinde olduğu gibi, terâhî (zaman farkı) nazarı itibara alınmaz.

3- Ekseriyetle sebep bildirir. ***** «...Musa da ötekine bir yumruk indirip işini bitirdi...» (Kasas, 15.) ***** «Adem, Rabbından bir takım kelimeler aldı, bunun üzerine onun tevbesini kabul etti.» (Bakara, 37.) ***** ***** «Elbette, bir ağaçtan, bir zakkum ağacından yiyeceksiniz. Onunla karınları dolduracaksınız üzerine de kaynar su içeceksiniz.» (Vâkıa, 52-54 âyetleri buna misaldir.***** «..gizlice ailesinin yanına gitti, semiz bir buzağı getirdi. Onu önlerine yaklaştırdı.»(Zariyat 26-27) ***** «Karısı çığlık içinde geldi. Yüzüne vurarak:..» (Zariyat, 29.),***** «Bağırıp sürenlere... Zikir okuyanlara (Sâffât, 2-3.) âyetlerinde olduğu gibi bazen, yalnız tertib için kullanılır.

b- Atıf kastedilmeksizin, sadece sebep bildirmek için kullanılır. ***** (Sana Kevseri vermedik mi, namaz kıl..» (Kevser, 1-2.) âyetlerî buna misaldir. Zira inşâi cümle haber cümlesine veya bunun aksi, birbirine atfedilmez.

c- Şart cümlesi olarak gelmesi uygun olmadığından, cevap cümlesini

şarta bağlamak için kullanılır. Bu da; ***** «Eğer onlara azab edersen, onlar senin kullarındır...» (Maide, 118.) *****

***** «...eğer sana bir hayır dokunursa, şüphesiz o, her şeyi yapabilendir.» (Enâm, 17.) âyetlerinde olduğu gibi ya isim cümlesi, ***** ***** «...Gerçi sen beni malca ve evlatça senden az görüyorsun ama Rabbim bana senin bağından daha iyisini verebilir.» (Kehf, 39-40) ***** ***** «...Kim böyle yaparsa Allah'dan bir şeyi kalmaz...» (Âli İmrân, 28.), ***** «Sadakaları açıktan verirseniz ne gazel» (Bakara, 271.), ***** «kimin arkadaşı şeytan olursa, arkadaş bakımından hali çok yamandır.» (Nisa, 38.) âyetlerinde olduğu gibi fiili camid olan fiil cümlesi veya ***** «De ki, Allahı seviyorsanız bana tabi olun ki..» (Âli İmrân, 31.), ***** «...eğer (onlar) şahitlik ederlerse sen onlarla beraber şahitlik etme..» (Enâm, 150.) âyetlerinde olduğu gibi inşâî cümle, ***** «..eğer suyunuz çekilirse, size kim bir akarsu getirebilir?..» (Mülk, 30.) âyetinde hem isim, hem de inşâî cümle bir araya gelmiştir, veya: ***** «...eğer çaldıysa bundan önce de kardeşi çalmıştı» (Yusuf, 77.) âyetinde olduğu gibi lâfzan ve manen mazi fiili, veya ***** «..sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah yakında öyle bir kavim getirecek ki...» (Maide, 54.) ***** (Yaptıkları hiç bir iyilik inkâr edilmeyecektir.-» (Âli İmrân, 115.) âyetlerinde olduğu gibi istikbal harfi bulunan cümle olur.

***** Kelimesi, cevabı şarta bağladığı gibi, cevaba benzeyen cümleyi, şarta benzeyen cümleye de bağlar. ***** «O, Allah'ın âyetlerini inkâr edenler haksız yere Peygamberleri öldürenler...» (Âl-i İmrân, 21.) âyeti buna misaldir.

d- ***** Kelimesi, ziyade olarak gelir. Zeccâc, ***** «İşte onu tadsınlar: (O) kaynar su ve irindir!» (Sâd, 57.) âyetini bu kabilden sayar. Âyetteki ***** kelimesinin haber olduğu, mübteda ile arasındaki cümlenin mutarıza cümlesi durumunda bulunduğundan Zeccâc'ın bu görüşü reddedilmiştir. el-Farisi; ***** «Hayır, yalnız Allah'a kulluk et...» (Zümer, 66.) âyetini, başkaları da ***** «Ne zaman ki onlara Allah katından, yanlarında bulunanı (Tevrat'ı) doğrulayıcı bir kitap geldi... o bildikleri (Kur'an) kendilerine gelince..» (Bakara, 89.) âyeti buna misal getirirler.

e- ***** Kelimesi, isti'naf için gelir. ***** «...o da hemen oluverir.» (Bakara, 117.) âyeti nun'un ref'i ile buna misaldir.

59- ***** Kelimesi

Harfi cer'dir. Çeşitli mânaları vardır.

En meşhuru, mekân veya zaman zarfı olmasıdır. ***** «Rum(lar) yenildi; en yakın bir yerde. Onlar, (bu) yenilgiden sonra yeneceklerdir. Bir kaç yıl içinde...» (Rum, 2-3.) âyetlerinde olduğu gibi hakiki zarf, veya ***** «...kısasta sizin için hayat vardır...» (Bakara, 179.), ***** «Andolsun, Yusûf ve kardeşlerinde ibretler vardır...» (Yusuf, 7.), ***** «...Bîz seni açık bir sapıklık içinde görüyoruz.» (Araf, 60.) âyetlerinde olduğu gibi mecâzi zarf olur.

b- ***** kelimesi gibi beraberlik mânasında kullanılır. ***** «..sizden önce geçenlerle girin...» (Araf, 38.) ***** «...dokuz mucize içindedir...» (Neml, 12.) âyetleri buna misaldir.

c- Sebep mânasında kullanılır. ***** «...işte siz beni bunun için kınamıştınız!» (Yusuf,32.) ***** âyetleri buna misaldir,

d- istilâ mânasında kullanılır. ***** «...ve sizi hurma dallarına asacağım...» (Tâhâ, 71.) âyeti buna misaldir.

e- Sebep bildiren ***** mânasında kullanılır. ***** «..Bu (düzen içi)nde sizi üretiyor.» (Şura, 11.) âyeti buna misaldir.

f- ***** mânasında kullanılır. ***** «..(öfkelerinden) ellerini ağızlarına koydular.» (İbrahim, 9.) âyeti buna misaldir.

g- ***** mânasında kullanılır. ***** «Her ümmet içinde, kendilerinden kendi üzerlerine bir şahit getirdiğimiz gün..» (Nahl, 89.) âyeti, diğer bir âyetin delaletiyle buna misaldir.

h- ***** mânasında kullanılır. ***** «...ve o, ahirette de kördür...» (isrâ, 72.) âyeti buna misaldir. Yani, ahiret ve güzelliklerinden demektir.

ı- Mukayese mânasında kullanılır. Bu durumda ***** harf-i cerri tercih edilenle, kendisine tercih olunan iki kelime arasına girer. ***** «...Ama dünya hayatının geçimi, ahiretin yanında pek azdır.» (Tevbe, 38.) âyeti buna misaldir.

i- Ziyade harf olarak te'kid için kullanılır. ***** «'Haydi, (geminin içine) binin' dedi...» (Hud, 41.) âyeti buna misaldir, yani ***** 'ona binin' demektir.

60-***** Kelimesi

İster mazi, ister muzari olsun önüne nâsb, cezm ve istikbal ifade eden harflerden mücerred, müsbet, haberi ve mutasarrıf fiillere mahsus bir harftir. Bu harfin çeşitli mânaları vardır.

a- Mazi fiil ile kullanıldığında, tahkik ifade eder. ***** «Felaha ulaştı o Mü'minler.» (Mü'minûn, 1.), ***** «Nefsini temizleyen iflah olmuş.» (Şems, 9.) âyetleri buna misaldir. Bu mânada kullanılan ***** kaseme cevap olarak vaki olan fiil cümlelerinde, te'kid yönünden cevap olarak kullanılan isim cümlelerindeki ***** ve ***** gibidir.

b- Ayrıca mazi fiil ile geldiğinde, yapılacak işin yaklaştığını göstermek üzere, takrîb mânasında kullanılır. Meselâ; ***** denildiğinde Zeydin kalkışının yakın veya uzak maziye delaleti muhtemeldir. Şâyet; ***** denilecek olursa, Zeyd'in yakında kalktığı anlaşılır.

Nahiv uleması: Bazı hükümler, harfin bu özelliğine dayanır, elemiştir. *****

***** ve ***** fiillerine dahil olmaması, bu özelliklerinden biridir. Çünkü bu fiiller, durum bildirir. Hasıl olan bir şeyin yaklaştığını zikretmenin lüzumu yoktur. Ayrıca bu fiiller, zaman mefhumu taşımazlar.

Hâl mevkiinde olan mazi fiile dahil olmasının vucubiyeti de diğer bir özelliğidir. Bu, ***** «Dediler: Bizler neden Allah yolunda savaşmıyalım ki, oysa biz yurtlarımızdan sürüldük...» (Bakara 246.) âyetinde olduğu gibi ya zâhiridir veya ***** «...işte sermayemiz de bize geri verilmiş...» (Yusuf, 65.), ***** «...yürekleri sıkılarak size gelenler...» (Nisa, 90.) âyetlerinde olduğu gibi, mukadderdir. Kûfe uleması ile Ahfeş, bunu kabul etmeyerek şöyle demişlerdir, ***** harfi olmaksızın, ekseriyetle hâl vaki olduğundan buna ihtiyaç yoktur.

Seyyid Cürcani ve hocamız Kâfiyeci, Basra ulemasının bu konudaki görüşlerinin yanlış olduğunu söyler. Bunun sebebi; hâl lâfzının mahiyetini ayırt edememeleridir. Çünkü ***** ile ifade edilen yakınlık durumu, zamanla ilgilidir. Bir şeyin durumunu bildiren hâl ise, sıfatla ilgilidir. Bu iki mâna, bu -yüzden birbirinden farklıdır.

c- Muzari fiili ile birlikte, azlık ifade eder. İbn-i Hişam, «e l - M u ğ n î» adlı eserinde bunun ikiye ayrıldığını ***** Yalancılar bazen doğru söyler misalinde olduğu gibi fiilin az vuku bulduğunu, ***** «O, sizin ne üzerinde bulunduğunuzu bilir...» (Nur, 64.) âyetinde olduğu gibi, müteallikin azlığını belirtir. Buna göre âyetin mânası; «onların içinde bulundukları durumla ilgili malumatı, Allah'ın ilmine nazaran azdır» demektir. İbn-i Hişam'a göre Bazıları, bu ve benzeri âyetlerde geçen ***** kelimesinin tahkik için olduğu kanaatindadır. Bu görüşte olanlardan biri de Zemahşerî'dir. O şöyle den ***** harfi, bu âyette ilmi te'kid için getirilmiştir, bu aynı zamanda vaid'in te'kidini ifade eder.

d- Sibeveyh ve diğer Ulemaya göre bu harf, çokluk ifade eder. Zemahşerî; ***** «(Ey Muhammed) biz senin yüzünün göğe doğru çevrilip durduğunu (gökten haber beklediğini) görüyoruz.» (Bakara, 144.) âyetini buna misal getirir, «çoğu kez görürüz» şeklinde tefsir eder.

e- Bir işin vukuunu beklemek mânasına gelir. Gelmesi beklenen ve yolu gözlenen kimse için ***** 'Kaybolmuş kişi bazan çıkagelir.' cümlesi, cemaatın namaza durmayı gözlediği için ***** 'Namaz başlıyor' cümlesi buna misaldir. Bazıları ***** «Allah, seninle tartışanın sözünü işitti...» (Mücadele, 1.) âyetini bu kabilden saymışlardır. Çünkü mücadele hâlinde olan kadın, Allah'dan duasının kabulünü beklemiştir.

61- ***** Kelimesi

Harfi cerr'dir, çeşitli mânaları vardır.

a- En meşhuru, teşbih içindir, ***** «Denizde koca dağlar gibi giden yüksek gemiler de onundur.» (Rahmân, 24.) âyeti buna misaldir.

b- Sebep mânasında kullanılmasıdır. ***** «Nitekim kendi içinizden, size âyetlerimizi okuyan bir Resul gönderdik...» (Bakara, 151.) âyeti buna misaldir. Ahfeş bu âyeti şöyle tefsir eder: «aranızdan birini size elçi gönderdiğimiz için...» ***** «...Onun size gösterdiği biçimde Onu anın.» (Bakara, 198.) yani «size hidayeti verdiği için...» ***** «..'Demek gerçekten Kâfirler iflah olmaz' demeye başladılar.» (Kasas, 82.) yani «kurtulamadıkları için taaccüb ederim» ***** «...bunların nasıl tanrıları var, bize de öyle bir tanrı yap...» (Araf, 138.) âyetleri buna misaldir.

c- Ziyade olarak te'kid için kullanılır. Çoğu ulema ***** «...Zatına benzer hiçbir şey yoktur...» (Şura, 11.) âyetini bu kabilden sayar. Yani «O'nun benzeri yoktur.» Şayet ziyade kabul edilmeseydi, Allah'ın bir benzeri olması gerekirdi ki, bu da muhaldir. Bu ifadeden maksat; benzeri nefyetmektir.

İbn-i Cinnî şöyle den Âyetteki ***** harfi, misli nefyetmeyi te'kid için gelmiştir. Çünkü harfin ziyadesi, cümlenin tekrar zikredilmesi demektir. Ragıp el-İsfahanî de şöyle der: ***** ve ***** kelimelerini kullanmanın doğru olmadığını belirtmek üzere Cenâb-ı Hak, nefyi te'kid için ***** ve ***** kelimelerini birlikte kullanarak, her ikisini birden ***** fiili ile nefyetmiştir.

İbn-i Furak da şöyle der: Âyette geçen ***** ziyade değildir. Âyetin mânası; «Allah'ın mislinin misli olan bir şey yoktur.» Misille benzeyiş nefyedilince, hakikatte Allah'ın misli yoktur demek olur.

izzüddîn b. Abdisselâm ise şöyle den ***** kelimesi söylendiğinde bundan zât kastedilir, mesela; ***** cümlesinde 'sen bu işi yapmazsın' anlaşılır. Şairin şu beyti, buna misaldir.

Ey benzeri olmayan, ulûhiyette Tek olan Allahım, Senden başkasına yalvarmam

Allahü teâlâ şöyle buyurun ***** «Sizin inandığınız gibi inanırlarsa, doğru yolu bulmuş olurlar..» (Bakara, 137.) yani, «bizzat kendisine inandığınız» demektir. Çünkü îman etmelerinin bir benzeri yoktur. Bu durumda âyetin takdir; ***** «O'nun zatının bir benzeri yoktur.» şeklinde olur.

Ragıp lsfahanı şöyle den Bu âyetteki ***** kelimesi, sıfat mânasındadır. Buna göre âyetin mânası; «Allah'ın sıfatı gibi bir sıfat yoktur.» şeklindedir. Bu ifadenin inceliği şudur Her ne kadar beşerin vasıflandırıldığı birçok sıfatlarla Allah (celle celalüh) da vasıflandı nisa bite, bu sıfatları beşerde kullanıldığı şekliyle değildir, çünkü en yüce vasıflar Allah'ındır.

***** harfi bazan ***** mânasında isim olarak gelir, irabdan mahalli olur ve kendisine zamir döner. Zemahşerî; ***** «...kuş yapar, ona üflerim.» (Âl-i İmrân, 49.) âyetinin tefsirinde şöyle der: Âyette geçen ***** kelimesindeki zamir ***** kelimesindeki ***** ye döner. Yani; benzer olan o şeye üflerim, böylece o da diğer kuşlar gibi olur.

İsmi işaret olan ***** ve benzeri ismi işaretlerdeki ***** muhatabı belirleyen harftir, irabdan mahalli yoktur. ***** kelimesindeki ***** nin ise harf veya muzafun ileyh olan bir isim olduğu söylenir, ***** kelimesindeki ***** nin ise, harf veya mahallen merfu veya mahallen mansûb bir isim olduğu söylenir. Bunlardan doğru olanı, birincisidir.

62- ***** kelimesi

Nakıs fiildir. Yalnız mazi ve ***** muzari sigalarının çekimi yapılır. Bu fiil, merfû . isim alır, haberi ***** den mücerred olan muzari fiili gelir. Mânası; yakın oldu, şeklindedir. Nefiy halinde yakınlık mânası kalkar, müsbet halinde ise yakınlık mânasını taşır. Birçok lehçelerde meşhur olan, nefiy haline müsbet mâna, müsbet halinde menfi mâna taşımasıdır. Mesela; ***** Zeyd bunu yapamayayazdı, denildiğinde cümlenin mânası, «yapmadı» demek olur. ***** «Az daha onlar seni ayırarak...» (İsra, 73.) âyeti ile ***** 'yapmaya da yaklaşmadı' cümlesi, bunun bir delilidir.***** «...mutlaka yol buluruz (yaparız)..» (Bakara, 71.) âyetinden anlaşılacağı üzere mânası 'yaptı, işledi' demektir,

İbn-i Ebî Hâtim, Dahhâk tariki ile İbn-i Abbâs'ın şöyle dediğini rivâyet eder: Kur'anda mevcut her ***** ve ***** fiili, 'asla olmadı' mânasındadır. Bir işin zorlukla elde edildiğini ifade ettiği de söylenir. ***** «...mutlaka yol buluruz, (yaparız).» (Bakara, 71.) âyetine dayanarak mazi sigasında menfi oluşu, mânasını müsbete çevirmiş, ***** «nerdeyse onu dahi göremez.» (Nur, 40.) âyetine dayanarak muzari sigasında menfi oluşu ise hiçbir şeyi görmediğinden, mânası menfi olarak kalmıştır. Doğru olan, birincisidir. Çünkü bu kelime, diğerlerinden farksızdır. Menfi halinde menfi, müsbet halinde müsbettir. ***** cümlesinin mânası, 'bir işi neredeyse yapıyordu, fakat yapmadı şeklindedir. ***** cümlesi ise, yapması şöyle dursun, yapmaya yaklaşmadı, demektir. Fiilin menfi oluşu, aklen yaklaşmanın menfi oluşunu gerektirir. ***** «..ineği boğazladılar; az daha yapamayacaklardı.» (Bakara, 71.) âyeti, Yahudilerin buzağıyı kesmeden önceki tutumlarını bildirir. Zira onlar, başlangıçta buzağıyı kesme niyetinde değillerdi. Kesme fiilinin gerçekleşmesi ***** 'onu kestiler' kelimesiyle anlaşılmıştır. ***** «Eğer biz seni sağlamlaştırmamış olsaydık, onlara bir parça meyledecektin.» (İsra, 74.) âyeti ise, Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ne az, ne de çok meyletmediği halde, müsbet şeklinde gelmiş, ***** kelimesinden dolayı, mânası menfi olmuştur.

***** fiili bazan ***** mânasında kullanılır. ***** «İşte Yusuf'a böyle bir çare öğrettik..» (Yusuf, 76.), ***** «...nerdeyse onu gizleyeceğim.» (Tâhâ, 15.) âyetleri buna misaldir. Bazan da ***** fiili ***** mânasına gelir. ***** «...yıkılmak isteyen bir duvar (yıkılmak üzere olan)..» (Kehf, 77.) âyeti buna misaldir.

63- ***** Kelimesi

Çekimi yapılan nakıs fiildir, ismini ref, haberini nasbeden Asıl mânası; hâl ve istikbalden munkatı' olarak, geçmiş zamanı ifade etmesidir. ***** «..onlar kuvvetçe sizden daha yaman, mal ve evlatça sizden daha çok idiler..» (Tevbe, 69.) âyeti buna misaldir. Bazan da devamlılık ve süreklilik mânasında kullanılır. ***** «..Allah bağışlayıcı, esirgeyicidir.» (Nisâ, 96.) ***** «Biz her şeyi (yapmasını) biliriz.» (Enbiya, 81.) âyeti buna misaldir. Yani; 'halen de böyleyiz' demektir. Bu mâya göre Allah'ın bütün zati sıfatları ile birlikte gelen ***** devamlılık ve süreklilik ifade eder.

Ebû Bekr er-Râzi; Kur'an'da mevcut ***** fiilinin beş mânaya geldiğini söyler

***** «..Allah bilendir, hikmet sahibidir.» (Nisa, 17.) âyetinde olduğu gibi ezel ve ebed, ***** «Şehirde dokuz kişi vardı ki..» (Neml, 48.) âyetinde olduğu gibi sadece geçmiş zaman mânasındadır, ki asl olan da budur,

***** «Siz, insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmet oldunuz.» (Âl-i imrân, 110.) ***** «..Çünkü namaz, Mü’minlere vakitli olarak farz kılınmıştır.» (Nisa, 103.) âyetlerinde olduğu gibi sadece hal mânasında,

***** «..şerri salgın olan bir günden korkarlar.» (İnsan, 7.) âyetinde olduğu gibi, sadece istikbal mânasında, ***** «...inkârcılardan oldu.» (Bakara, 34.) âyetinde olduğu gibi ***** oldu mânasında kullanılır.

İbn-i Ebî Hâtim, Suddî tarikiyle Ömer b. Hattab'ın şöyle dediğini rivâyet eder: Âl-i imrân sûresinin 110. âyetinde Allah (celle celalüh) dileseydi ***** derdi, hepimiz muhatap olurduk. Fakat Cenâb-ı Hak, Eshâbın özelliğini göstermek için ***** şeklinde hitap buyurmuştur.

***** fiili bazan ***** gerekir mânasında kullanılır. *****

«..bir ağacını dahi bitiremeyeceğiniz..» (Neml, 60.) ***** «..bunu konuşmamız bize yakışmaz..» (Nur, 16.) âyetleri buna misaldir.

***** fiili bazan da ***** hazır olmak veya ***** bulmak mânasında kullanılır. ***** «Eğer (borçlu) darlık içindeyse..» (Bakara, 280.), ***** ****** «..peşin ticaret olursa..» (Bakara, 282.) ****** «..zerre miktar bir iyilik olsa..» (Nisa, 40.) âyetleri buna misaldir. Bazan da ziyade olarak te'kid için gelir. ****** «Dedi ki: 'Ben onların yaptıklalarının (iç yüzünü) bilmem.» (Şuarâ, 112.) âyeti buna misaldir.

64- ****** Kelimesi

Nun'un şeddesiyle okunan bu kelime, te'kid ve teşbih için kullanılan bir harftir. Çoğu Ulemaya göre bu kelime, teşbih edatı olan ****** ile, te'kid edatı olan ****** den meydana gelmiştir. ****** 'Zeyd aslan gibidir' cümlesinin aslı, ****** 'muhakkak Zeyd aslan gibidir.' şeklindedir, önemine binaen teşbih harfi başa alınmış, önüne harfi cer geldiği için ****** nin hemzesi fetha kılınmıştır.

Hâzim: Bu kelime, benzeme kuvvetli olduğunda kullanılır. Şöyle ki benzeyen ile kendisine benzetilene bakan kimse, aradaki farkı ayırt edilemiyecek kadar şüpheye düşer. Bu yüzden Belkıs, Süleyman (aleyhisselâm) için ****** «..tıpkı o..» (Neml, 42.) sözünü kullanmıştır, der.

Haberi camid kelime olmadığı zaman ****** nin, zan ve şek ifade ettiği söylenir. ****** «.. .kendisine dokunan bir darlıktan ötürü hiç yal varmamış gibi (hareket eder).» (Yunus, 12.) âyetinde olduğu gibi bazan da, nun'u şeddesiz okunur.

65- ****** Kelimesi

Bu kelime, teşbih edatı ****** ile, sayıda çokluk ifade eden tenvinli ****** kelimesinden meydana gelmiştir. ****** «Nice peygamber var ki, kendileriyle beraber bir çok mücahidler çarpıştılar.»(Âl-i İmrân, 146.) âyeti buna misaldir.

Bu kelime değişik şekillerde kullanılır. ****** vezninde ***** şeklinde okunuşu bunlardan biridir. İbn-i Kesir bunu daima böyle okumuştur. Bazan da ****** vezninde ****** şeklinde okunur. Yukarıdaki âyet; ****** şeklinde de okunmuştur. Bu kelime; devamlı cümle başında bulunan, temyize muhtaç olarak müphem halde gelen, temyizi çoğunlukla ****** harfi cerri ile yapılan, mebni bir kelimedir. İbn-i Usfûr; temyizin ****** harfi cerri ile yapılması zaruridir, der.

66- ***** Kelimesi

Kur'anda sadece işaret mânasında kullanılır. ***** (Neml, 42.) âyeti buna misaldir.

67- ***** Kelimesi

Kendisine muzaf olan ismin bütün fertlerini içine alan bir isimdir. ***** «Her nefis ölümü tadacaktır.» (Âl-i İmrân, 185.) âyeti buna misaldir.

Aynca cemi olarak muarref olan isme muzaftır. ***** «Onların hepsi, kıyamet günü O'na tek başına gelecektir.» (Meryem, 95.) ***** «..bütün yiyecekler helaldi..» (Âl-i İmrân, 93.) âyetleri buna misaldir. Bir de, muarraf olan müfredin parçalarına muzaftır. *****

«..İşte Allah, her kibirli zorbanın kalbini böyle mühürler.» (Gâfir, 35.) âyeti buna misaldir. Bu âyetteki ***** kelimesi ***** kelimesine izafe edilmiştir. Buna göre mâna 'kalbin her tarafı' demektir. ***** ve ***** kelimelerinin tenvinle okunması, kalbin tamamını ifade etmek içindir.

Makabli (kendinden öncekine) ve maba'dine (kendinden sonrakine) nazaran bu kelime üç şekilde kullanılır.

a- Nekre veya marife bir isme sıfat olarak gelir, bunun kemâline işaret eder. Bu durumda lafız ve mâna bakımından kendisine benzeyen zâhir bir isme izafesi gerekir. ***** (İsra, 29.) ayeti buna misaldir, «tam olarak açıp saçma» yine ***** «...tamamen yönelip te ötekini muallakta (kocasız gibi) bırakmayın..» (Nisa, 129.) âyeti de buna bir başka misaldir.

b- Marife bir kelimeyi te'kid için kullanılır, umumilik ifade eder. Bu durumda, te'kid edilen kelimeye dönen bir zamire izafe edilmesi gerekir. ***** «Meleklerin hepsi topluca secde ettiler.» (Hicr, 30.) âyeti buna misaldir. Ferrâ ve Zemahşerî, bu durumda ***** kelimesinin lâfzan izafetten kesilmesine cevaz verirler. Bazılarının kıraatına göre; ***** «Şüphesiz Rabbin, hepsinin işlerini(n karşılığını) tam verecektir.» (Hud, 111.) âyeti, buna misaldir.

c- Bu kelime, tabi olarak gelmez, aksine, amilin tesirinde kalır. Buna göre, ism-i zahire muzaf olduğu gibi, olmayabilir. ***** «Her can kazandığıyla (Allah katında) rehin alınmıştır.» (Müddessir, 38.), ***** «Hepsine de (uyarmak için) misaller anlattık..» (Furkan, 39.) âyetleri buna misaldir. Nekre bir isme muzaf olduğunda, kendisine dönen zamirde, mânanın dikkate alınması gerekir.***** «işledikleri her şey..» (Kamer, 52.) ***** «Her insanın (amel) kuşunu boynuna doladık..» (İsra, 13.) ***** «Her nefis ölümü tadacaktır...» (Âli İmrân, 135.) ***** «Her can kazandığıyla (Allah katında) rehin alınmıştır.» (Müddessir, 38.), ***** «..gerek uzak yollardan gelen yorgun develer üzerinde..» (Hac, 27.) âyetleri buna misaldir. Veya marife bir isme muzaf olduğunda, müfred ve müzekkerlikte lâfzın mânasına rivâyeti caiz olur. Her ikisi de şu âyette bir arada bulunur. ***** «Göklerde ve yerde bulunan herkes Rahmâna kul olarak gelecektir, Onların hepsini kuşatmış ve onları saymıştır.' Onların hepsi, kıyamet günü ona tek başına gelecektir.» (Meryem, 93-95.) Veya izafet terkibine girmeden gelir. ***** «..herkes kendi (hali)ne uygun hareket eder..» (İsra, 84.) ***** «Hepsini günahlarıyla yakaladık..» (Ankebût, 40.) ***** «..hepsi boyun bükerek ona gelir.» (Neml, 87.), ***** «..Hepsi de zulmedicilerdi.» (Enfâl, 54.) âyetleri buna misaldir.

***** kelimesinin önüne nefiy edatı veya menfi bir fiil geldiğinde, menfilik özellikle umum mânaya yönelir, mefhumundan, bazı fertleri için fiilin, müsbet mânaya geldiği anlaşılır. Şayet menfilik kendisinden sonra gelirse, bu defa, hüküm bütün fertlere yönelik olur. İlmi beyân ulemasının ifadesi, aynen böyledir. Bu kaideye göre ***** «..Zira Allah kendini beğenip övünen kimseyi sevmez..» (Lokman, 18.) âyetinin mânasını anlamak güçleşir. Zira, âyetteki bu iki vasıftan birine sahip olan kimsede Allah'ın sevgisi mevcuttur mânası ortaya çıkar. Bu görüşe şöyle cevap verilir: Mefhumun delaleti ile çıkarılan mâna, ancak engel bulunmadığı takdirde gerçekleşir. Oysa ki bu engel, burada mevcuttur. Zira, âyetteki kibir ve övünmenin, mutlak surette haram olduğuna dair deliller mevcuttur.

***** «Onlardaki her hangi bir rızıktan rızıklandırıldıklarında:..» (Bakara, 25.) âyetinde olduğu gibi ***** kelimesine ***** harfi bitişebilir. Bu harf, masdariyet ifade eder, gerçek masdarın yerini tuttuğu gibi, sılasıyla birlikte zaman zarfının yerini tutar. Buna göre âyetin mânası; 'her zaman' şeklinde anlaşılır. Bu yüzden adı geçen. ***** harfine, zarfın yerini tutan zarf masdarı adı verilir. Gerçekte bu, bizatihi değildir. Her ***** kelimesi, kendi yerine kaim olduğu kelimeye izafetinden dolayı, zarfiyet üzere mansûb olur. Kendisini nasbeden fiil, mânada cevabı olan fiildir.

Fukaha ve usûlcüler, ***** kelimesinin tekrar mânası ifade ettiğini söylerler. Ebû Hayyân; tekrar mânasına gelmesi, ***** nın umumilik ifade etmesindendir. Çünkü zarfiyetten murad, umumiliktir. ***** kelimesi de bunu tekid eder.

68- ***** ve ***** Kelimeleri

Bu kelilmeler; lâfzan müfred, manen tesniye olan birer isimdir. Tesniye ifade eden, marife olan her kelimeye lâfzan ve manen daima muzaftırlar Râgıb el-İsfahanî: Bu iki kelimenin tesniyelerde kullanılması aynen, cemi mânasında ***** kelimesi gibidir. ***** «Her bağ, yemişini vermiş...» (Kehf, 33.) ***** «..ikisinden birisi, yahut her ikisi..» (İsra, 23.) âyetleri buna misaldir.

69- ***** Kelimesi

Sa'lebe göre bu kelime; teşbih edatı olan ***** ile, nefiy edatı olan ***** dan meydana gelmiştir. Mânayı takviye, her iki edatın asıl mânalarını taşıdığı vehmini kaldırmak için ***** edatı, şeddelenmiştir. Diğer Ulemaya göre, mürekkeb değildir. Sibeveyh ve çoğu Ulemaya göre bu kelime, harftir, azarlama ve tehdid mânasındadır. Bunun dışında başka mânası yoktur. Sibeveyh ve onun görüşünde olanlar, ***** üzerinde daima vakf edilmesini, kendisinden sonraki kelime ile ibtidayı, caiz görürler. Bunlardan Bazıları; bir sûrede ***** mevcutsa o sûrenin Mekkî olduğuna hükmedilir, çünkü bu kelimede tehdid ve vaid mevcuttur, bu kelimenin bulunduğu âyetler ekseriyetle Mekke'de nâzil olmuştur, azgınlık ve sapıklık daha ziyade Mekke'de zuhur etmiştir, derler.

İbn-i Hişam; bu görüşe katılmayarak, üzerinde durulması gerektiğini söyler. Zira; ***** «..Seni terkib etti, hayır siz yalanlıyorsunuz...» (İnfitar, 8-9.) ***** «O gün insanlar, alemlerin Rabbi huzurunda dururlar, hayır...» (Mutaffifîn, 6.) ***** «Sonra onu açıklamak bize düşer.. Hayır...» (Kıyame, 19-20.) âyetlerinde zecr mânası açıkca görülmemektedir. İnsanların Allah'ın istediği şekilde yarattığı surette öldükten sonra dirilmeye, imanı bırakma, Kur'anı okurken acele etme! şeklindeki sözleri zecr değil, doğru olanı kabul etmemektir. Zira ilk iki âyette sözü edilen bu hususlar, kimseye yasaklanmamıştır. Üçüncü âyette ise, acele kelimesiyle ***** arasında uzun bir fasıla mevcuttur. Aynı zamanda Alak sûresinin ilk beş âyeti önce nâzil olmuş, sonra da ***** «Hayır (muhakkak okumaz ise) insan azar.» (Alak, 6.) âyeti inmiştir. Böylece ***** kelimesi, ayn bir âyet grubunun başında yer almıştır, der.

Diğer ulema ise; azarlama ve zecr mânasının bu âyetlerde devam etmediğini söyler buna, kendinden önceki kelimede vakf, kendisiyle de ibtidanın câiz olabileceği ikinci bir mâna ilâve etmişlerdir. Fakat bu mânanın tayininde görüş birliğine varamamışlardır, der. Kisâî, kelimenin ***** gerçekten, Ebû Hâtim ise başlangıç için kullanılan ***** mânasında olduğunu söyler. Ebû Hayyân: Ebû Hâtim'den önce, kimse bu hususa temas etmemiştir. Aralarında Zeccâc'ın bulunduğu Bazı ulema bunu, sonradan ele almışlardır, der. Nadr b. Şumeyl;***** nın, ***** ve ***** mânasında cevap harfi olduğunu söyler, ***** «Hayır, andolsun aya.» (Müddessir, 32.) âyetini buna misal getirir.

Ferrâ ve İbn-i Sa'dân; kelimenin *****mânasında olduğunu söylerler. Bunları, «e t - T e z k i r a» adlı eserinde Ebû Hayyân zikretmiştir.

Mekki'nin belirttiğine göre ***** kelimesi ***** mânasında kullanıldığında isim olur. ***** «Hayır, bunların tapmalarını inkâr edecekler...» (Meryem, 82.) âyetindeki *****, tenvinle okunmuştur. Bu kelime ile ilgili bir husus da, 'yorulmak ve bıkmak' mânasında kullanılan ***** fiilinin masdarından geldiği, 'davalarında bıkıp usandıkları' mânasında olduğu veya 'ağırlık' mânasında ***** masdarından geldiği, 'ağır yük yüklendiler' mânasında olduğudur.

Zemahşerî bu kelimenin 'tehdîd' ifade ettiğini ***** «demir halkalar» (İnsan, 4.) âyeti gibi, tenvinlenmesinin caiz olduğunu söyler. Ebû Hayyân bu görüşü reddeder. ***** kelimesinin tenvin alması doğrudur. Zira aslı tenvinli olan bir isimdir. Bu yüzden uygunluk sağlamak için aslına dönülmüştür, der. İbn-i Hişam da; Zemahşerî, ***** kelimesinin tenvin alması caizdir demekle kalmamış, ayrıca bu tenvinin, âyetin önünde, ziyade mutlak bir harfin yerine geldiğini, sonra da vakf kasdiyle birleştirildiğini söylemiştir, der.

70- ***** Kelimesi

Mebni bir isimdir, daima cümle başında bulunur. Müphemdir, temyize muhtaçtır, istifham mânasını taşır, fakat Kur'an'da bu mânada kullanılmamıştır. 'Pek çok' mânasında, haber olarak gelir, ekseriyetle 'iftihar' makamında kullanılır. ***** «Göklerde nice melek vardır ki...» (Necm, 26.) ***** ***** «Nice kentler helak ettik...» (Araf, 4.), ***** «(Halkı) zulmeden nice şehirleri kırıp geçirdik.» (Enbiya, 11.) âyetleri buna misaldir.

Kisâî'nin ifadesine göre ***** in aslı, ***** dir, ***** ve ***** gibi elifi hazfedilmiştir. Bunu Zeccâc rivâyet etmiştir, ancak kendisi bu görüşe katılmayarak, eğer böyle olsaydı kelimenin ***** in mimi, meftuh olurdu, demiştir.

71- ***** Kelimesi

Harftir, iki mânası vardır.

a- ***** «Ta ki (o mallar) içinizden.. zenginler arasında dolaşan bir şey olmasın.» (Haşr, 7.) âyetinde olduğu gibi sebep mânasında kullanılır

b- ***** «(Allah bunu) elinizden çıkana üzülmeyesiniz...» (Hadid, 23.) âyetinde olduğu gibi, masdariyet ifade eden ***** mânasında kullanılır. Çünkü âyetteki ***** yerine ***** in gelmesi doğrudur. Şayet sebebiyet bildirmiş olsaydı, önüne sebep bildiren ***** harfi gelmezdi.

72- ***** Kelimesi

İsimdir, iki mânada kullanılır.

a- Şart mânasını taşır. ***** «..dilediği gibi verir..» (Mâide, 64.), ***** «Rahimlerde sizi dilediği gibi şekillendiren O dur..» (Âl-i İmrân, 6.) ***** «..onu gökte dilediği gibi yayar...» (Rum, 48.) âyetleri buna misaldir. Bu âyetlerdeki şartın cevabı, makablinin delaletinden dolayı mahzuftur.

b- İstifham mânasını taşır. Ekseriyetle kullanılan da budur. Bununla bir şeyin zatından değil, durumundan sual edilir. Râgıb şöyle der: ***** ile sorulan sual ancak, kendisinde benzeri vardır, veya yoktur denilebilecek hususlarda yapılır. Bu yüzden Allah'ın zatı hakkında ***** ile soru sorulmaz. Cenab-ı Hak, kendi zatından ***** lâfzıyla ifade buyurduğunda, muhatabı uyarmak veya onu azabla korkutmak istemiştir. ***** «Allah'ı nasıl inkâr edersiniz ki..» (Bakara, 28.), ***** «inkâr eden kavme Allah nasıl yol gösterir.» (Âl-i İmrân, 86.) âyetleri buna misaldir.

73- ***** Kelimesi

Cer, nasb, cezm etmek ve amelsiz olmak üzere, dört kısma ayrılır.

Cer eden *****, zâhir isimle meksur olarak gelir. Bazı kurrânın ***** şeklindeki kıraatında bu harfin zamme ile okunuşu, önceki kelimenin harekesine uyarak, arızîdir. ***** nın dışında, zamirle birlikte fetha ile okunur. Cer durumuna göre bu harf, çeşitli mânalar alır.

a- İstihkak içindir. Mâna ile zat arasında vaki olur. . ***** (Rum, 4.), ***** «Ölçü ve tartıda hile yapanların vay haline.» (Mutaffifîn, 1.) ***** «..bunlar için dünyada rezillik ..(vardır)» (Bakara, 114.) âyetleri buna misaldir.

b- İhtisas içindir. ***** «..onun yaşlı bir babası var..», (Yusûf, 78.), ***** «..eğer onun kardeşleri varsa..» (Nisa, 11.) âyetleri buna misaldir. .

c- Mülkiyet içindir. ***** «...Göklerde ve yerde olanların hepsi onundur..» (Bakara, 255.) âyeti buna misaldir.

 d- Sebep içindir. ***** «Mal sevgisinden dolayı cimridir.» (Âdiyat, 8.) âyeti buna misaldir. ***** «Allah Peygamberlerden söz almıştı: 'Bakın size kitap ve hikmet verdim..» (Âl-i imrân, 81.) âyeti de Hamza'nın kıraatına göre, buna misaldir. Yani,'size Kitap ve Hikmetin bir kısmını verdiğim, kendisine inanasınız diye nezdinizdeki Kitabı tasdik eden Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)i gönderdiğim için' demektir. Ayetteki *****, masdariyet, ***** da sebebiyet içindir. ***** «Kureyş'in (güvenini sağlayıp) onları alıştırdığı için.» (Kureyş, 1.) âyetinde geçen ***** ın mütealliki ise ***** fiilidir. Ya da kendisinden önceki bir kelimedir. Yani ***** şeklinde takdir edilir. Zaten Ubeyy b. Kâb'ın Mushaf'ında fil sûresinin son âyeti Kureyş sûresinin ilk âyeti olarak tercih edilmiştir.

e- ***** mânasındadır, ***** «Çünkü Rabbin ona vahyetmiştir.» (Zilzâl, 5.) ***** «..Hepsi belli bir süre için akıp gitmektedir..» (Ra'd, 2.) âyetleri buna misaldir.

f- ***** mânasındadır. ***** «Ağlıyarak çeneleri üstüne kapanırlar..» (İsra, 109.), ***** «..yanı üstü yatarken..» (Yunus, 12.) ***** ***** «..onu alnı üzerine yıktı..» (Saffât, 103.) ***** «..kötülük ederseniz o da kendi aleyhinizedir..» (İsra, 7.) ***** «..işte lanet onlara..» (Ra'd, 25.) âyetleri buna misaldir. Şafiî'ye göre son âyet, ***** 'onlara lanet olsun..' şeklindedir.

g- ***** mânasındadır. ***** «Kıyamet günü için adalet terazileri kurarız...» (Enbiya, 47.) ***** «..onu tam zamanında açığa çıkaracak olan, yalnız O'dur...» (Araf, l87.) ***** «..Ah keşke ben bu hayatım için (iyi şeyler) gönderseydim...» (Fecr, 24.) âyetleri buna misaldir. Bu âyetteki ***** kelimesinin ***** ı sebebiyet bildirdiği, 'ahiretteki hayatım için' mânasına geldiği söylenir.

h- ***** mânasındadır. Cuhterî'nin kıraatına göre; ***** «Doğrusu onlar, hak kendilerine gelince onu yalanladılar...» (Kâf, 5.) âyeti buna misaldir.

ı- ***** mânasındadır. ***** «Güneşin kaymasından gecenin kararmasına kadar namaz kıl...» (İsra, 78.) âyeti buna misaldir.

i- ***** mânasındadır. ***** «inkâr edenler inananlar için dediler ki: 'iyi bir şey olsaydı, onlar ona gitmede bizi geçmezlerdi...» (Ahkâf, 11.) âyeti buna misaldir. Bu âyetteki ***** mânasındadır. Çünkü Kâfirler mü'minlere hitab etmemektedir, şayet hitab etmiş olsalardı ***** denilirdi.

j- Tebliğ mânasındadır. Kulak gibi, söz veya sesleri duyan aza ismini cer eder.

k- Sayrûret mânasındadır. Buna akıbet lâmı da denilir. ***** «Nihayet onu Firavun ailesi aldı ki kendilerine bir düşman ve başlarına derd olsun..» (Kasas, 8.) âyeti buna misaldir.

Bu âyetteki ***** 'olsun' nin ***** ı, evlad edinme sebebini bildirmek için değil, ileride vukû bulacak akıbeti bildirmek içindir. Bazı ulema, harfin bu mânaya geldiğini kabul etmezler, mecâzî olarak sebep bildirmek için geldiğini söylerler. Çünkü Hazret-i Musa'nın onlara düşman oluşu, kendisini evlad edinmelerinden dolayı değildir. Her ne kadar gayeleri bu olmasa bile, mecâz yoluyla gaye kabul edilmiştir, Ebû Hayyân şöyle der: Bana göre bu harf, gerçekten sebep mânasındadır. Firavun ailesi onu, kendilerine düşman olması için yanlarına aldılar. Bu durumda, muzaf hazfedilmiş, takdiri: ***** 'onlara korku sebebi olsun diye..» şeklinde yapılmıştır. Bu tıpkı; ***** «..Allah, sapıklığa düşmemeniz için size bunları açıklar..» (Nisâ, 176.) âyetinde olduğu gibidir.

J- Te'kid mânasındadır. Ya ziyade bir harftir, ya zayıflığından veya te'hirinden dolayı amilini takviye için kullanılır, ***** «..bir kısmı ardınıza takılmıştır..» (Neml, 72.), ***** «..Allah size açıklamak istiyor ki..» (Nisa, 26.), ***** «..teslim olmanız emredildi..» (Enâm, 71.) ***** «..istediğini yapandır.» (Hud, 107.) ***** «..rüyamın tabirini bana anlatın.» (Yusuf, 42.) ***** «..biz de onların hükümlerine şahit idik.» (Enbiya, 78.) âyetleri buna misaldir.

m- Fâil veya mefulü beyan mânasındadır. ***** «..yıkım onlara!...» (Muhammed, 8.), ***** «Heyhat, o size vaadolunan şey ne kadar uzak!...» (Mü'minûn, 36.) ***** «..haydi gelsene..» (Yusuf, 23.) âyetleri buna misaldir.

Nasbetmesi halinde, sebep bildiren ***** dır. Kûfe ulemasına göre fiilin nasbi ***** iledir. Fakat başkaları, fiil mukadder ***** ile mansubtur, takdir edilen ***** ile mahallen mecrurdur, derler.

Cezmetmesi halinde, talep bildiren ***** dir, harekesi kesredir. Suleym, harekesinin fetha olduğunu söyler. Vav ve fâ harflerinden sonra umumiyetle hareke almadan, sakin olarak gelir. ***** «..bana karşılık versinler, bana inansınlar ki..» (Bakara, 186.) âyeti buna misaldir. Bazan; ***** den sonra sakin olarak gelir. ***** «Sonra kirlerini gidersinler..» (Hac, 29.) âyeti buna misaldir. Taleb,.***** «Eli geniş olan genişliğine göre nafaka versin..» (Talak, 7.) âyetinde olduğu gibi ya emir şeklindedir, ***** «..Rabbin işimizi bitirsin..» (Zuhruf, 77.) âyetinde olduğu gibi ya dua şeklinde gelir, ***** «..Rahmân ona mühlet versin..» (Meryem, 75.) ***** «..sizin hatalarınızı biz taşırız..» (Ankebût, 12.) âyetlerinde olduğu gibi emir sigası ile haber cümlesi durumunda olursa, ***** «..dileyen inkâr etsin.» (Kehf, 29.) âyetinde olduğu gibi, tehdid şeklinde gelirse, ***** sakin olur.

***** , ekseriyetle gaib fiilleri cezmeder.***** «...Silahlarını da yanlarına alsınlar. (Namazdakiler,) secdeye vardıklarında arkanıza geçsinler, bu kez namaz kılmayan öteki bölük gelsin, seninle beraber namaz kılsınlar..» «Nisâ, 102.) âyeti buna misaldir. Muhatab fiilini cezmetmesi, nadiren vukubulur. Bir kıraata göre ***** ***** «..onunla ferahlansınlar.» (Yûnus, 58.) âyeti, buna misaldir.

Amel etmeyen ***** ise dörde ayrılır;

a- İbtida lâmıdır, iki faydası vardır. Cümlenin mânasını kuvvetlendirir. Bu yüzden iki te'kid edatının arka arkaya gelmesinden kaçınmak için, ***** ile te'kid edilen cümlelerde, cümle başında kullanılmamıştır. Diğer faydası ise: muzari filini zaman bakımından hale bağlar. ***** «Onların kalblerinde sizin korkunuz, Allah'ınkinden fazladır...» (Haşr, 13.) âyetinde olduğu gibi mübtedanın başına, ***** «..şüphesiz Rabbim duayı işitendir.» (ibrahim, 39.) *****«...Rabbim elbette aralarında hükmünü verecektir..» (Nahl, 124.), ***** «Ve sen, büyük bir ahlâk üzerindesin.» (Kalem, 4.) âyetlerinde olduğu gibi ***** nin haberi başına ***** «Doğru yola iletmek bize aittir. Son da ilk de elbette bizimdir. (Leyl, 12-13.) âyetinde olduğu gibi ***** nin muahhar isminin başına gelir.

b- Ziyade olarak gelen lamdır. Said b. Cubeyr'in kıraatına göre ***** «Ey Muhammed, biz senden önce hiç bir peygamber göndermedik ki, yemek yememiş..» (Furkan, 20.) âyetinde olduğu gibi hemzenin fethasıyla ***** nin haberi başına gelir. ***** «Zararı, faydasından yakın olana yalvarır...» (Hacc, 13.) âyetinde olduğu gibi, mefulün başına gelir.

c- Cevap olarak gelen lamdır. Bu; kasemin, ***** in veya ***** nın cevabı başına gelir. ***** «'vallahi, dediler Allah seni bizden üstün kıldı...» (Yusuf, 91.) ***** «Allah'a and içerim putlarınıza bir tuzak kuracağım...» (Enbiya, 57.), ***** «...şayet ayrılsalardı azaplandırırdık...» (Fetih, 25.) ***** «..Eğer Allah, insanların bir kısmıyla diğerlerini savmasaydı, dünya bozulurdu..» (Bakara, 251.) âyetleri buna misaldir.

d- Muvattıe olarak gelen lâmdır. Buna lâm-ı müezzine adı da verilir. Lâmı müezzine; şart cümlesinin edatına ***** e dahil olup cümlenin şarta değil, kasem bina edilmiş olduğunu açıklayan lamdır. ***** «Andolsun, eğer onlar çıkarılsalar, (bunlar) onlarla beraber çıkmazlar, eğer onlarla savaşılsa onlara yardım etmezler, yardım etseler bile arkalarını dönüp kaçarlar..» (Haşr, 12.) âyeti buna misaldir. ***** «..Bakın size kitap ve hikmet verdim..» (Âli İmrân, 81.) âyeti de bu kabildendir.

74- ***** Kelimesi

Bu kelimenin çeşitli mânalan vardır, a- Nefiy ifade eder. Bu da çeşitli neviler ayrılır. b-Tahsis olmak üzere, cinsin nefyi murad edildiğinde ***** gibi amel eder.

Bu durumda kendisine tebrie lâ'sı adı verilir. Ancak nasbi, ismi muzaf veya şibh-i muzaf olduğunda ortaya çıkar, aksi halde ismiyle birlikte mürekkeb olur. ***** «..Ondan başka ilâh yok.» (Bakara, 255.), ***** «..kendisinde hiç şüphe yoktur.» (Bakara, 2.), ***** «..hacda kadına yaklaşmak, günaha sapmak kavga etmek yoktur..» (Bakara, 197.), ***** «..ne dostluğun, ne de iltimasın olmadığı..» (Bakara, 254.) ***** ***** «..orada ne saçmalama var, ne de günaha sokma..» (Tûr, 23.) âyetlerinde olduğu gibi, caizdir.

2- ***** gibi amel eder. ***** «Ne bundan küçük, ne de büyük hiç bir şey yoktur ki, hepsi apaçık bir kitapta olmasın.» (Yunus, 61.) âyeti, buna misaldir.

3-4- Atıf veya cevap edatıdır. Fakat Kur'an'da bunun misali yoktur.

5- Yukarıdaki özellikler dışında kullanılır. Şayet kendisinden sonra gelen cümle isim cümlesi olur, cümle başında marife veya nekre isim bulunur ve amel etmezse, lâfzan veya takdiren mazi fiil gelirse, lâ'nın tekrarı vacip olur. ***** «Onda ne sersemletme var, ne de onunla sarhoş olurlar..» (Saffât, 47.) ***** «ne doğruladı, ne de namaz kıldı.» (Kıyame, 31.) âyetleri buna misaldir. Veya kendisinden sonra muzari fiil gelirse, tekrarı vacib olmaz. ***** «Allah kötü sözün açıkça söylenmesini sevmez..» (Nisa, 148.) ***** «..De ki: Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum.» (Şura, 23.) âyetleri buna misaldir.

Lâ harfi bazan ***** «Allah'a karşı bahaneleri kalmasın» (Nisâ, 165.) âyetinde olduğu gibi, nasb edatı ile mensubu arasında, bazan da ***** «..eğer bunu yapamazsanız..» (Enfâl, 73.) âyetinde olduğu gibi, cezm edatı ile meczûm arasına girer.

b- Bir şeyi terketme talebi için kullanılır, sadece muzari fiilin önüne gelir. ***** «..benim de düşmanım (olanı dost) edinmeyin..» (Mümtehine, 1) ***** «Mü'minler Kâfirleri dost edinmesin..» (Âl-i İmrân 28.) ***** «...aranızda birbirinize iyilik etmeyi unutmayın..» (Bakara, 237.) âyetlerinde olduğu gibi gerek nehiy, ***** «..bizi sorumlu tutma..» (Bakara, 286.) âyetinde olduğu gibi gerek dua olsun, fiilin cezmini ve istikbal mânasını gerektirir.

c- Ziyade olarak te'kid için kullanılır. ***** «..Sana emrettiğim zaman seni secde etmekten alıkoyan nedir?..» (Araf, 12.) ***** «..onların sapıklıklarını gördüğün zaman sana ne engel oldu. Neden bana uymadın?..» (Tâhâ, 92-93.) ***** «Böylece kitap ehli bilsin ki.» (Hadid, 29.) âyetleri buna misaldir. Son âyetin takdiri ***** şeklindedir. İbn-i Cinnî; bu âyetteki la, tekid lâ'sıdır, cümlenin takrarı yerindedir, der.

 ***** «Yoo, kıyamet gününe and içerim.» (Kıyame, 1.) âyetindeki lâ'da ihtilaf edilmiştir. Bir rivâyete göre, ziyade olduğu söylenir. Te'kidle birlikte faydası, cevabın nefyedileceğini göstermektedir. Âyetin takdiri; ***** ***** «Kıyamet gününe and, içerim ki başıboş bırakılmazlar.» şeklindedir. ***** «Hayır, Rabbin hakkı için onlar, seni hakem yapıp..» (Nisa, 65.) âyeti de aynen bunun gibidir. ***** kıraati da bunu doğrulamaktadır. Bir rivâyete göre de, nefiy mânasındadır. Önceden nâzil olan âyetlerde, tekrar dirilmeyi inkâr ettiklerinden dolayı kendilerine: Gerçek böyle değildir, denilir. Bundan dolayı âyetteki kasem tekrar edilmiştir. Bunu kabul edenler şöyle demiştir: Bu izah doğrudur. Çünkü Kur'anı Kerim'in tamamı bir tek sûre gibidir. Bu yüzden, bir sûrede zikredilen bir hususun cevabı, diğer bir sûrede bulunur. ***** «Dediler ki: 'Ey kendisine zikir indirilmiş olan, sen mutlaka cinlenmişsin.» (Hicr, 6.), ***** «Sen Rabbin nimetiyle cinlenmiş değilsin.» (Kalem, 2.) âyetleri buna misaldir.

Cümlenin inşâî olmayıp haberi olmasından dolayı, ***** deki lâ'nın menfiliği, 'iddia ettiğiniz gibi olmadığına yemin ederim' şeklinden gelmektedir. Zemahşerî bu görüşe katılarak şöyle der: Bunun mânası; 'Allahu Tealâ bir şeye ancak, büyüklüğünden dolayı yemin eder' demektir. ***** «Yoo, yıldızların yerlerine yemin ederim. Bilirseniz, bu, büyük bir yemindir.» (Vâkıa, 75-76.) âyeti bunun delilidir. Bu âyette şu denilmek istenmiştin Allah'ın bunu yeminle tazimi, tazimin yokluğu gibidir. Çünkü Cenabı Hak, yeminin ifade ettiği ta'zimin fevkinde bir tazime lâyıktır. ***** «De ki: Gelin, Rabbinizin size (neleri) haram kıldığını okuyayım; Ona hiç bir şeyi ortak koşmayın..» (Enâm, 151.) âyetindeki lâ'nın nefiy nehiy yeya ziyade olup olmadığı hususunda ihtilaf edilmiştir, ***** «Helak ettiğimiz bir ülkeye, artık (dünya hayatı) haramdır. Onlar bir daha hayata dönemezler.» (Enbiya, 95.) âyetindeki lâ'nın, ziyade yahud nefiy lâ'sı olup olmadığı hususunda ihtilâf edilmiştir. Nefiy kabul edildiği takdirde mânası; 'âhirete dönmeleri imkânsızdır' şeklindedir.

Lâ, gayr mânasında isim olarak gelir, irabı, önünde bulunduğu kelimede görülür. ***** «Gazab edilmiş olanların ve sapıkların yoluna değil.» (Fâtiha, 7.) ***** «Tükenmeyen ve yasaklanmayan.» (Vâkıa, 33.), ***** «..ne yaşlı ne de körpe..» (Bakara, 68.) âyetleri buna misaldir. Bazan bu harfteki elif hazfedilir. İbn-i Cinnî; ***** «..(Öyle) bir fitneden sakının ki, aranızdan yalnız haksızlık edenlere erişmekle kalmaz..» (Enfâl, 25.) âyetini buna misal gösterir.

75- ***** Kelimesi

Bu kelimenin aslı hakkında ihtilaf edilmiştir. Bir görüşe göre;***** mânasında mazi fiildir. Bir görüşe göre de aslı, ***** dir. Yâ harfine hareke verilmiş, makabli meftûh olduğundan elife kalbolunmuştur. Sin harfi de te harfine ibdal edilmiştir. Bir görüşe göre, iki kelimeden meydana gelmiştir. Nefiy lâ'sına müenneslik te'si ilâve edilmiş, iki sakin bir araya geldiğinden, ilâve edilen te harfi harekelenmiştir. Cumhur bu görüştedir. Bir görüşe göre de, lâ nefiy edatı, te harfi de ***** kelimesinden önce ziyade olarak gelmiştir. Ebû Ubeyde; Hazret-i Osman'ın Mushafında te harfinin ***** kelimesiyle yazıda birleşmiş olarak gördüğünü, buna delil getirir.

Bu kelimenin ameli hususunda ihtilaf edilmiştir. Ahfeş: ameli yoktur, kendisinden sonraki kelime merfu olursa, mübteda ya da haber olur. Mansûb olursa, mahzuf bir fiilin mefulüdür. ***** «..fakat artık kurtuluş zamanı değildi.» (Sâd, 3.) âyetindeki ***** merfu okunursa, takdiri; ***** olur Eğer mansûb okunursa takdiri; ***** «kurtuluş zamanını göremiyorum.» şeklindedir, der.

***** gibi amel ettiği de söylenir.

Cumhurun ifadesine göre, ***** gibi amel eder.

Bütün bu görüşlere rağmen, kendisinden sonra ancak, iki mamulden biri zikredilir. Sadece ***** lâfzında amel eder. Ayrıca, buna müradif olan kelimelerde de amel ettiği söylenir. Ferrâ şöyle der: Özellikle ism-i zamanı cer eden harf olarak kullanılır. ***** kelimesinin cerri ile ***** âyetini buna misal getirir.

76- ***** Kelimesi

Bu kelime Kur'anı Kerimde ***** ve ismiyle birlikte beş yerde geçer. Kendisinden sonra fiil gelmez. Kelimenin aslı hakkında ihtilaf edilmiştir.

Bir görüşe göre yukarıda geçtiği gibi, kelimedeki lâ'nın nefiy için olduğu; cümlesiyle birlikte fâili mahallen merfu olduğu söylenir. Bir görüşe göre; lâ'nın ziyade harf, ***** nin de ***** mânasında olduğu, yaptıkları iş kendilerine pişmanlık kazandırdı, mânasını taşıdığı, ***** nin cümlesiyle birlikte nâsb mevkiinde olduğu söylenir. Bir diğer görüşe göre, iki ayrı kelimeden meydana geldiği, gerçekten mânasını taşıdığı söylenir: Bir diğer görüşe göre de, elbette mânasında olduğu, kendisinden sonraki cümlenin, harfi ceninin düşmesiyle mahallen mansûb olduğu söylenir.

77- ***** Kelimesi

Nun'un şeddesiyle okunan bu kelime, ismini nasb, haberini raf eden bir harftir, istidrak mânasında kullanılır. Kendisinden sonra gelen cümleye, önceki cümlenin hükmüne muhalif bir hüküm kazandırır. Bu yüzden kendisinden önce, sonradan gelecek cümleye muhalif veya mütenakız bir sözün geçmesi lazımdır. ***** (Bakara, 102.) âyeti buna misaldir

«e l - B a s i t» adlı eserin müellifi, kelimenin bazan istidrak mânasını taşımaksızın te'kid için kullanıldığını söyler, (stidrakin, bir şeyin vuku bulacağı vehmini ortadan kaldıran bir mâna ifade ettiğini açıklar. Buna, ***** ***** 'Zeyd cesaretli değildir, ama kerimdir.' cümlesini misal getirir, şecaat ve keremin birbirine yakın sıfatlar olduğunu, birini nefyetmekle, diğerinin de nefyi anlaşılacağını belirtir. Te'kide misal olarak şu cümleyi verir: ***** 'Şâyet o bana gelseydi kendisine ikramda bulunurdum, ama gelmedi.' Bu cümlede ***** in ifade ettiği imtina mânasını te'kid etmiştir, der.

İbn-i Usfûr'a göre bu kelimede her iki mâna mevcuttur. ***** kelimesinin teşbihi te'kid ettiği gibi, bu kelimede de muhtar olan bu görüştür. Bu yüzden Bazı ulema ***** kelimesini ***** ve ***** den meydana geldiğini, tahfif için hemzenin, iki sakinden dolayı da ***** deki nun'un hazfedildiğini söyler.

78- ***** Kelimesi

Nun'un sükunu ile okunan bu kelime, iki kısma ayrılır.

a- Şeddeden muhaffeftir, ibtida harfidir, amel etmez. Sadece istidrak ifade eder. ***** «..fakat onlar kendileri zalim idiler.» (Zuhruf, 76.) âyetinde olduğu gibi, kendisinden önce atıf edatı geldiğinden, atıf harfi olamaz.

b- Kendisinden sonra müfred kelime geldiğinde, atıf edatı olmakla beraber, istidrak mânasını da korur. ***** «..Allah'ın şahitliğini..» (Nisa, 166.), ***** «Fakat resûl...» (Tevbe, 88.), ***** «Fakat Rablerinden korkanlar için...» (Âli İmrân, 198.) âyetleri buna misaldir.

79- ***** ve *****Kelimeleri

Bu iki kelime ***** bahsinde anlatılmıştır.

80- ***** Kelimesi

İsmini nâsb, haberini raf eder. Çeşitli mânaları vardır.

a- Bunların en meşhuru, temennide bulunarak, arzu edilen bir şeyi beklemek mânâsıdır, ***** «...umduğunuzu bulaşınız.» (Bakara, 189.) âyeti buna misaldir. Vukuu kerih görülen bir şeyde şefkat ifade eder. ***** «...ne bitirsin, belki (kıyamet) saati yakındır.» (Şura, 17.) âyeti buna misaldir. et-Tenûhi; ***** nin, vukuu umulan bir şeyi te'kid ettiğini söyler.

b- Sebebiyet mânası taşır, ***** «Ona yumuşak söz söyleyin, belki öğüt alır veya korkar..» (Tâhâ, 44.) âyeti buna misaldir.

c- istifham mânası taşır; ***** «Bilmezsin belki Allah, bundan sonra yeni bir iş ortaya çıkarır.» (Talâk, 1.), ***** «Ne bilirsin belki o arınacak?» (Abese, 3.) âyetleri buna misaldir. Bu yüzden iki âyette de müteallakı ***** fiili olmuştur.

Zerkeşî «e l - B u r h â n»ında şöyle der: Beğavî, Vâkidî'den; Kur'anda mevcut bütün ***** kelimeleri ***** «..belki ebedî yaşarsınız..» (Şuarâ, 129.) âyeti dışında sebebiyet ifade ettiğini, bu âyet ise, teşbih olarak kullanıldığını naklederek teşbih mânasında kullanmanın garib olduğunu, nahiv ulemasının böyle bir şey zikretmediğini söyler. Sahihu'l-Buhârî; ***** âyetindeki ***** nin, teşbih mânasında vaki olduğunu, bir başka kaynakta da kelimenin kendilerine nisbetle yalnız recâ mânasını taşıdığını zikreder.

Burada şunu ilâve etmek isterim: İbn-i Ebî Hâtim, Suddî tarikiyle Ebû Mâlik'in şöyle dediğini rivâyet eder: Şuarâ sûresindeki ***** âyeti hariç, Kur'andaki bütün ***** kelimeleri, ***** mânasındadır. Hariç tutulan bu âyetteki ***** kelimesi, ***** mânasındadır. İbn-i Ebî Hâtim'in Katâde'den yaptığı rivâyette, bazı kıraatlara göre bu âyet, ***** 'Sanki ebedî yaşayacakmış gibi sağlam köşkler ediniyorsunuz.' şeklinde okunmuştur.

81- ***** Kelimesi

Muzari fiili nefyeden, mânasını mazi fiile çeviren, cezm harfidir. ***** «Ne doğurmuş ve ne de doğmuştur.» (İhlâs, 3.) âyeti buna misaldir. Lihyani'nin rivâyet ettiğine göre, muzari fiili nasbettiğine dair bir görüş mevcuttur,

***** kıraati buna misaldir.

82- ***** Kelimesi

Bu kelime birkaç şekilde kullanılır.

a- Cezim harfi olur. Sadece muzari fiilin önüne gelerek ***** gibi nefyeden mânasını maziye çevirir. Fakat aralarındâ su yönlerden fark vardır, ***** kelimesi, şart edatıyla gelmez, taşıdığı menfilik hale yakın bir zamana kadar devam eder, sübutu beklenir. İbn-i Mâlik; ***** «...Hayır, onlar henüz azabımı tatmadılar...» (Sâd, 8.) âyetine 'azabı tatmadılar, fakat tatmaları beklenir.' şeklinde mâna verir. Zemahşerî; ***** «...fakat henüz îman kalbinize girmedi...» (Hucurât, 1 4.) âyetinin tefsirinde şöyle der: ***** kelimesinde tevakku mânasının bulunması, bu kimselerin daha sonra îman ettiklerini gösterir. ***** ile yapılan nefiy, ***** ile yapılan nefiyden daha kuvvetlidir.

***** harfi 'yaptı' mânasını, ***** de 'yapıldı' mânasını nefyetmek için kullanılır. Bu yüzden Zemahşerî «e l - F a i k» adlı eserinde İbn-i Cinnî'nin görüşüne katılarak ***** kelimesi, ***** ve ***** dan mürekkep olduğunu müsbet cümleleri te'kid için ***** getirdikleri gibi, menfi cümleleri te'kid için de ***** yı getirmişlerdir, der.

***** harfi ile nefyedilen kelimenin hazfi, caizdir. ***** in nefyettiği kelimenin hazfi ise, bunun hilafınadır. ***** (Hud, 111.) âyeti bunun en canlı misalidir. Âyetin takdiri ***** şeklindedir. Bu, İbn-i Hacib'in sözüdür.

İbn-i Hişam şöyle der: Her ne kadar Kur'an'da benzeri bulunmadığından Bazıları bu ihtimali uzak görseler bile, bu âyette, bu görüşten daha uygununu düşünemedim. Doğru olan, bu ihtimalin uzak tutulmasıdır. Âyette, yerinde olan takdir; ***** takdiridir. Mânası: 'Onlar bu ana kadar görevlerini yerine getirmediler fakat, ilerde yerine getireceklerdir' şeklindedir.

b- Mazi fiile dahil olur, iki ayn cümlenin varlığını gerektirir. Birinci cümlenin bulunması, ikinci cümlenin bulunmasını gerektirir. ***** «..fakat sizi kurtarıp karaya çıkarınca yine yüz çevirirsiniz..» (İsra, 67.) âyeti buna misaldir. ***** harfi var olan bir şeyden dolayı, var olmayı gerektiren harftir. Bazı ulema, bu takdirde ***** nın, ***** mânasında zarf olduğunu kabul eder.

İbn-i Mâlik şöyle der: ***** harfi, il mânasındadır. Mazi fiilinin önüne gelir ve cümleye izafe edilir. Cevabı da önceden geçtiği gibi ya mazi fiili ya fâ harfi veya ***** yı fücaiyye ile başlayan isim cümlesi olur. ***** «..onları kurtarıp karaya çıkarınca..» (Lokman, 32.), ***** «..onları salimen karaya çıkarınca ortak koşmaya başlarlar.» (Ankebût, 65.) âyetleri buna misaldir.

İbn-i Usfûr; cevap cümlesinin muzari fiille başlamasını caiz görür, ***** «...İbrahim'den korku gidip, kendisine müjde gelince...» (Hûd, ,74.) âyetini buna misal getirir. İbn-i Usfûr dışındakiler ***** kelimesini, ***** mazi olarak tevil etmişlerdir.

c- istisna harfi mânasını taşır. Bu durumda isim cümlesi veya mazi fiille başlayan cümleye dahil olur. ***** nın şeddesi ile okunan; ***** «Hiçbir can yok ki başında bir koruyucu olmasın..» (Tarık, 4.), ***** ***** «Bütün bunlar, sadece dünya metandan ibarettir...» (Zuhruf, 35.) âyetleri bunun, ***** mânasına geldiğine misal teşkil eder.

83- ***** Kelimesi

. Bu kelime; nefiy, nâsb ve istikbal ifade eden bir harftir. Bununla yapılan nefiy lâ ile yapılan nefiyden daha kuvvetlidir. Zemahşerî İbnu'l-Habbâz'ın ifade ettiğine göre bu harf, nefyi te'kid için kullanılır, öyle ki Bazı ulema; bu harfin nefyedişi, mükabere içindir, ***** harfi,***** gibi müekked cümleyi nefyeder. Halbuki ***** ve ***** harfleri ***** leri ***** ile, şüphe mânası taşıyan cümleleri de lâ harfi ile nefyederler.

Zemahşerî bu harfin; ***** «...bir sinek dahi yaratamazlar...» (Hacc, 73.) ***** «..yapamazsınız...» (Bakara, 24.) âyetlerinde olduğu gibi, nefyin devamlılığını göstermek için kullanıldığını iddia eder.

İbn-i Mâlik; Zemahşerî'nin harfi bu mânaya hamli, ***** «...göremezsin.» (Araf, 143.) âyetindeki, Allah'ın görülemeyeceği itikadına dayanır, der. Başkaları bunu şöyle reddeder Şayet, âyet bu mânaya gelseydi ***** «...hiçbir insanla konuşmayacağım.» (Meryem, 26.) âyetinde olduğu gibi nefyetmesi bugün kelimesi ile kayıtlanamaz, ***** «..Musa bize dönünceye kadar buna tapmaktan vazgeçmeyeceğiz..» (Tâhâ, 91.) âyetinde olduğu gibi, vakit tayin etmek de doğru olmazdı. Aynca; ***** «...(ölümü) asla istemezler.» (Bakara, 95.) âyetindeki ***** kelimesinin zikri, tekrar kabul edilirdi. Halbuki gerçek, bunun aksinedir. ***** «..bir sinek dahi yaratamazlar...» âyeti ile benzerlerindeki ebedîlik, harfin kendisinden gelmemiştir.

İbn-i Atiyye, Zemahşerî'nin ***** âyetindeki ***** nin ebedilik ifade ettiği görüşüne katılır ve ***** (Araf, 143.) âyetinin tefsirinde şöyle der Şayet bu âyetteki menfiliği aynı mânada kabul edecek olursak, Hazret-i Musa'nın Cenâb-ı Hak'kı, ne dünyada, ne de ahirette göremeyeceği anlaşılır. Fakat mütevatir bir hadisde sabit olduğuna göre cennet ehli, Allah'ı görecektir.

İbnu'z-Zemlekâni, Zemahşerî'nin görüşünü reddederek, aksini söyler. ***** harfi, yakın mânayı nefyettiği halde, uzak mânayı nefyetmez. ***** ile yapılan nefiyde ise, menfilik uzar. Bunun sırrı şudur. Mânalar lafızlara uygun olur. Halbuki ***** nın sonunda elif vardır. Elifle sesi uzatmak mümkün olduğu halde, nûn harfiyle uzatılmaz. Böylece her lafız, mânasına uygun düşmüş olur. Bu yüzden Cenâb-ı Hak mutlak nefyi murad etmediğinden, nefyin sadece dünyada olmasından dolayı ***** göremezsin âyetinde *****idrakin mutlak olarak nefyi murad edildiğinden ***** «...gözler onu görmez...» (Enâm, 103.) âyetinde ***** harfi gelmiştir, idrak, ru'yete mugayirdir.

 ***** harfinin ***** «...Rabbim bana lütfettiğin nimetler hakkı için..» (Kasas, 17.) âyetinde olduğu gibi dua için kullanıldığı dâ söylenir.

84- ***** Kelimesi

Bu kelime; mazi mânasında, şart harfidir. Şart edatı olan ***** nin aksine, muzari fiili maziye çevirir.

imtina mânası ifade etmesi ye bu mânayı taşımasında, şu noktalarda ihtilaf edilmiştir.

a- Bu harf, hiçbir surette imtina mânası ifade etmediği gibi ne şart, ne de cevabın imtinaını ifade eder. İcmâen; imtina ve sübut ifade etmeyen***** harfinin, mânayı müstakbele çevirdiği gibi, ***** harfi de mânayı maziye çevirerek cevap cümlesini şart cümlesine bağlar.

İbn-i Hişam; Bu görüş, zaruri olanı inkâr etmek gibidir. Çünkü bu harften imtina mânasını anlamak, gayet basittir. ***** sözünü duyan herkes, tereddütsüz bu fiilin henüz gerçekleşmediğini anlar. Bu yüzden önüne ***** gelen cümleye istidrak caiz olur. ***** 'Şâyet Zeyd bana gelseydi, kendisine ikramda bulunurdum, ama gelmedi.' cümlesi, buna misaldir, der.

b- Sibeveyh'e göre bu harf, başka bir işin vukuuna bağlı olarak, ileride vukuu bulacak bir işde kullanılan harftir. Yani; bir başka işin geçmişte vukû bulmasıyle, vukû bulması gerekli olan fakat vukû bulmayan bir iş demektir. Sibevyh şunu demek ister: Sübutu başka bir şeye bağlı olanın imtina edilmesine bağlı olarak, bir işi meneden harftir.

c- Nahiv ulemasınca meşhur olan, aynı zamanda İrab ulemasınca benimsenen görüşe göre ***** kelimesi, imtinadan dolayı imtinadır. Yani; şartın imtinasından dolayı cevabın imtinasına delalet eden harftir. Meselâ; ***** cümlesi, gelme işi gerçekleşmediğinden, ikramın da gerçekleşmediğini gösterir. Gelme işinin gerçekleşmemesi ile, pek çok cümlede cevabın şarta bağlı olarak gelmesine itiraz edilmiştir. Meselâ; ***** «Yer yüzünde bulunan ağaçlar kalem olsa denizler de (mürekkeb) arkasından yedi deniz ona yardım etse de yine Allah'ın kelimeleri tükenmez.» (Lokman, 27.) ve ***** «..onlara işittirseydi de yine aldırış etmezlerdi..» (Enfâl, 23.) âyetlerinde, zikri geçen deniz ve kalemlerin tükenmesiyle, Allah kelamının tükenmemesi; kendilerine haber verilmeden önce dönmeleri mânası, âyetlerin ihtiva ettiği en uygun mânadır.

d- İbn-i Mâlik'e göre ***** kelimesi, önünde bulunduğu cümlenin imtinaına ve cevap cümlesinin nefyine taarruz etmeksizin bu cümleyi kendine bağlayan harftir. Meselâ;***** Zeyd ayağa kalksaydı, Amr da kalkardı, cümlesinde Zeyd'in ayağa kalkması, Zeyd'in henüz ayağa kalkmadığını, Zeyd'in ayağa kalkmasiyle Amr'ın da ayağa kalkması gerekeceğini gösterir. Acaba Amr, Zeyde bağlı olarak ayağa kalkmanın dışında, kendiliğinden ayağa kalkmış mıdır? Cümleden kastedilen bu değildir. İbn-i Hişam, ***** ile ilgili ifadenin en sağlamı budur, der.

İbn-i Ebî Hâtim, Dahhâk tarikiyle İbn-i Abbâs'ın şöyle dediğini rivâyet eder Kur'anda ***** harfiyle başlayan her cümlenin mânasında, gerçekleşme ihtimali yoktur.

***** harfi, daima fiilin önüne gelir, ***** «Eğer siz sahib olsaydınız..» (isrâ, 100.) âyetinde fiil takdiridir. Zemahşerî; ***** den sonra ***** gelirse, mahzuf olan fiilin yerini tutması için haberin fiili olması gerektiğini söyler. İbnu'l-Hâcib bunu ***** «yeryüzünde bulunan ne varsa..» (Lokman, 27.) âyetiyle reddederek, bu sadece camid isimler dışında, müştak isim olduğunda gerçekleşir, der. İbn-i Mâlik de şu beytiyle Zemahşerî'nin görüşünü reddeder.

*****

İbn-i Hişam şöyle der: Kur'anı Kerim'de ***** den sonra ***** nin haberi müştak isim olarak gelen bir âyet gördüm. Zemahşerî, Lokman sûresindeki âyeti görmediği gibi, bu âyeti de görmemiştir. İbn-i Hacib de görmemiştir. Şayet görseydi bunu menetmezdi. Aynı şekilde İbn-i Mâlik'de görmemiş olacak ki, şiirle delil getirmiştir. Gördüğüm âyet şudur; ***** «..İsterlerdi ki.. kendileri çölde bedevi Araplar arasında olsunlar...» (Ahzâb, 20.). Gördüğüm bir başka âyette ***** nin haberi zarf olarak gelmiştir. Bu ***** «Eğer yanımızda evvelkilerden bir kitab olsaydı.» (Sâffât, 168.) âyetidir.

ed-Demâmînî gibi Zerkeşî de «e l - B u r h â n»ında bu görüşü reddederek şöyle der: Birinci âyetteki ***** temenni içindir, imtina mânası taşır. Zemahşerî'den önce bu sözü Sirafî'nin söylemiş olması daha garibtir. Sonradan söylenen bu söz, İbn-i Habbaz'ın Şerhi'l-izah'ında daha önce nakledilmiş, fakat başka bir mevzu içinde söylenmiş bir sözdür. İbn-i Habbaz, Sîrafi'nin ***** ve benzerleri babında şöyle dediğini nakleder. ***** 'Keşke Zeyd hazır bulunsaydı kendisine ikramda bulunurdum.' sözü doğru olduğu halde, ***** 'Şâyet Zeyd ikamet etseydi kendisine ikramda bulunurdum.' sözü doğru değildir. Çünkü bu cümlede mukadder fiilin yerini tutacak bir fiil gelmemiştir. Halbuki Cenâb-ı Hak şöyle buyurur: ***** (Ahzâb, 20.) Bu âyette ***** nin haberi, müştak isim olarak gel­miştir. Bu konuda görüş beyan edenler bilmelidirler ki, âyetteki ***** temenni içindir.***** 'keşke onlar çölde bedeviler içinde olsalardı' sözünde olduğu gibi, ***** mevkiinde kullanılmıştır.

***** harfinin cevabı; ya ***** ile menfi muzari olur, ya müsbet mazi veya ***** ile menfi mazi olur. Müsbet mazi olduğunda ekseriyetle önüne ***** gelir. ***** ***** «Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık...» (Vakıa, 65.) âyeti buna misaldir. Bazan da ***** almadan gelir;***** «Dileseydik onu tuzlu yapardık...» (Vakıa, 70.) âyeti buna misaldir. Menfi mazide umumiyetle ***** sız gelir. ***** «Rabbin dileseydi onu yapamazlardı...» (Enâm, 112.) âyeti de buna misaldir.

Zemahşerî şöyle der: ***** 'Zeyd bana gelseydi, onu giydirip kuşandırırdırm ve ***** 'Bana Zeyd gelseydi, onu giydirirdim' sözleri ile ***** sözü arasındaki fark şudur. Birinci cümlede ***** in vazifesi, iki fiili birbirine bağlamak, birinin gerçekleşmesini başka bir mâna aramadan diğerine hamletmektir. İkinci cümlede ***** in vazifesi, iki fiili birbirine bağlamanın dışında ya, elbise giydirme söz konusu olduğunda şek ***** şüpheyi nefyeder, ya da giydirilecek olanın sadece Zeyd olduğunu beyan eder. ***** «De ki: Eğer Rabbimin rahmet hazinelerine siz sahip olsaydınız» (İsra, 100.) âyeti buna misal getirilmiştir. Üçüncü cümle, ikinci cümlede mevcut özelliklerle birlikte ***** nin sağladığı te'kid mânasını, Zeyd'in gelmesini, gelmediği takdirde hakkını kaybedeceğini ifade eder. ***** «Onlar, sen kendilerinin yanına çıkıncaya kadar bekleselerdi» (Hucurât, 5.) âyeti ve benzerî âyetler buna misal getirilmiştir. Bu hususları gözönünde tutarak her üç misale dair Kur'andan âyetler bulmaya çalış.

***** harfi, müstakbel mânasında şart olarak gelir. Yerine şart edatı ***** nin de gelmesi mümkündür.***** «...müşrikler istemeseler de...» (Tevbe, 33.) ***** «...onların güzelliği senin hoşuna gitse bile...» (Ahzâb, 52.) âyetleri buna misaldir.

Bu harf, masdariyet mânası taşır, yerine, hemzenin fethası ile, masdariyet ***** nin gelmesi de mümkündür. Bu mânadaki *****en çok ***** ve benzeri fiillerden sonra kullanılır. *****

«Sırf içlerindeki kıskançlıktan ötürü sizi imanınızdan sonra küfre döndürmek isterler...» (Bakara, 109.) ***** «...her biri ister ki bin yıl yaşatılsın...» (Bakara, 96.) ***** (Meâric, 11.) âyetleri buna misaldir.

Ayrıca temenni mânası da taşır, yerine, ***** nin gelmesi mümkündür, ***** «Ah keşke bir kere daha olsa da...» (Şuarâ, 102.) âyeti buna misaldir. Bu yüzden cevabı, mansub olarak gelmiştir.

Bir de sebebiyet mânası taşır.***** «...nefsinize de olsa...» (Nisa, 135.) âyeti buna misaldir.

85- ***** Kelimesi

Bu kelimenin çeşitli mânaları vardır;

a- Bir şeyin mevcudiyetinden dolayı, imtina harfi olur. İsim cümlesine dahil olur. Şayet müsbet mâna taşıyorsa cevabı önünde ***** bulunan fiil olarak gelir. ***** «Eğer tesbih edenlerden olmasaydı, yeniden dirilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı.» (Saffât, 143-144.) âyetleri buna misaldir. Şayet fiil menfi mâna taşıyorsa cevabı ***** sız gelir.

***** «Siz olmasaydınız elbette biz inananlar olurduk...» (Sebe, 31.) âyeti buna misaldir.

b- Muzari ve muzariye te'vil edilmiş fiillerde, arz ve tahdid için kullanılan ***** mânasını taşır. ***** «...Allah'dan mağfiret dilemelisiniz...» (Neml, 46.), ***** «...yakîn bir süreye kadar erteleseydin de...» (Münafikun, 10.) âyetleri buna misaldir. Azarlama ve nedamet mânasında kullanılır. ***** «...ona dört şahit getirmeleri gerekmez miydi?..» (Nur, 13.), ***** «Allah'tan başka, kendilerine yakınlık sağlamak için tanrı edindikleri şeyler...» (Ahkâf, 28.), ***** «Onu işittiğiniz zaman demeliydiniz ki...» (Nûr, 16.) ***** ***** «Hiç olmazsa kendilerine böyle baskınımız geldiği zaman.» (Enâm, 43.), ***** «Eğer cezalandırılmayacak iseniz o canı geri döndürsenize!» (Vâkıa, 86-87.) âyetleri buna misaldir.

c- Herevi'nin zikrettiğine göre, istifham mânasında kullanılır. ***** «..erteleseydiniz ya..» (Münafikûn, 10.) ......***** «O'na bir melek indirilmeli değil miydi?» (Enâm, 8.) âyetlerini buna misal getirir. Bu iki âyette ***** mânası mevcuttur.

d- Gene Herevî'nin zikrettiğine göre, nefiy mânasında kullanılır. ***** «...Keşke îman eden bir belde olsaydı...» (Yûnus, 98.) âyetini buna misal getirir. Yani, 'azab geldiğinde şehir halkı îman etmedi' demektir, îman etselerdi, menfaatlarına olurdu. Fakat cumhur bu mânayı uygun bulmayarak âyette, azabın gelişinden önce îman etmeyişlerine ihtar olduğunu belirtir. Ubey, b. Kâb'ın ***** kıraati da, bunu doğrulamaktadır. Bu durumda âyetteki istisna, munkatıdır.

el-Halil'den nakledildiğine göre, Kur'anda mevcut bütün ***** kelimeleri ***** mânasındadır. Ancak ***** «eğer tesbih edenlerden olmasaydı..» (Saffât, 143.) âyeti, müstesnadır. Yukarıda geçen âyetlerden dolayı, üzerinde düşünmek gerekir. Aynı şekilde ***** «...eğer Rabbinin doğruyu gösteren delilini görmeseydi..» (Yusuf, 24.) âyeti de bu istisnalar arasındadır. Burada ***** imtina mânasındadır, ***** «O da onu istemiş gitmişti...» veya ***** takdiri ile cevabı mahzuftur. ***** «...Allah bize lütfetmemiş olsaydı, bizi yere batırırdı...» (Kasas, 82.) ***** «.Onun kalbini iyice pekiştirmemiş olsaydık...» (Kasas, 10.) âyetleri de bu kabildendir. Âyetin takdiri; ***** şeklindedir.

İbn-i Ebî Hâtim; bize Musa el-Hutami, ona Harun b. Ebî Hâtimona AbdurRahmân b. Hammâd, o Esbat'dan, o da Suddi'den naklen Ebû Mâlik'in şöyle dediğini rivâyet eden Yûnus sûresindeki; *****

«Keşke inanıp da, inanması kendisine fayda veren bir belde olsaydı.» (98.) âyeti hariç, Kur'anda mevcut bütün ***** harfleri ***** mânasındadır. Ancak bu âyetteki ***** «Hiç bir belde halkı olmadı:» mânasındadır. İstisna edilen diğer âyet de ***** âyetidir. Bu açıklamalarla, el-Halil'in, önünde ***** bulunan ***** yı murad ettiği ortaya çıkar.

86- ***** Kelimesi

Bu kelime, ***** «Bize melekler getirmeli değil miydin?» (Hicr, 7.) âyetinde olduğu gibi ***** mânasındadır. el-Mâlikî'nin ifadesine göre ancak tahdîd mânasına gelir.

87- ***** Kelimesi

İsmini nâsb, haberini ref eden bir harftir, temenni mânasını taşır. Tenûrâ, cümleyi te'kid ettiğini söyler.

88- ***** Kelimesi

Camid fiildir. Bu yüzden Bazı ulema harf olduğunu iddia eder. Mânası; şimdiki zamanda cümlenin mefhumunu nefyetmektir. Diğer zamanlardaki nefyi karine ile anlaşılır. Hal'i nefyettiği gibi, başka zamanlan da nefyeder. İbnu'l-Hâcib bunu, ***** «..o başlarına geldiği gün, bir daha onlardan geri çevrilmez..» (Hûd, 8.) âyetiyle doğrular. Zira, buradaki *****, gelecek zamanı nefiy içindir.

İbn-i Mâlik; tebrie ***** sında olduğu gibi, bu kelimenin bazan cins murad edilen umumî mânayı nefy için kullanıldığını, çoklarının bu mânaya dikkat etmediğini söyler. Buna; ***** «Onlar için kuru dikenden başka yiyecek de yoktur.» (Gâşiye, 6.) âyetini misal getirir.

89- ***** Kelimesi

Bu kelime; hem isim, hem de harftir.

İsim olduğunda ***** mânasında mevsûldür. ***** «Sizin yanınızdakiler tükenir, Allah'ın yanındakiler bakidir..» (Nahl, 96.) âyeti buna misaldir. Bu mânada kullanılan ***** da; müzekkerlik - müenneslik, müfret, tesniye ve Cemilik müsavidir. Ekseriyetle, bilinmeyen şeylerde kullanılır. Bazan da ***** «Göğe ve onu yapana andolsun.» (Şems, 5.) ***** «Siz de benim taptığıma tapıcılar değilsiniz.» (Kâfirûn, 3.) âyetlerinde olduğu gibi, bilinen şeylerde kullanılır. Kendisine dönen zamirde, lafız ve mâna uygunluğu caizdir. Şu âyette ikisi de beraberce bulunur, ***** «Allah'ı bırakıp göklerden ve yerden kendileri için hiç bir rızık vermeyecek ve bunu asla yapamayacak olan şeylere mi tapıyorlar?» (Nahl, 73.). İsm-i mevsûl mânasındaki ***** , marifedir.

***** mânasında, istifham edatı olarak kullanılır. Bu edatla gayrı âkillerin cinsleri ve sıfatları, âkillerin de nevileri, cinsleri ve sıfatlan sorulur. ***** «...ne olduğunu...» (Bakara, 68.),***** «...renginin ne olduğunu...» (Bakara, 69.) ***** «...çeviren nedir?» (Bakara, 142.), ***** «sağ elindeki nedir?...» (Tâhâ, 17.) ***** «..Rahmân nedir?..» (Furkan, 60.) âyetleri buna misaldir.

Bu harfle, bilinen şeylerden sual edilmez. Fakat bunu caiz görenler vardır. Firavn'ın ***** «..âlemlerin Rabbi nedir?» (Şuarâ, 23.) sözü, ce­haletinden dolayı söylediği bir sözdür. Bu yüzden Hazret-i Musa, kendisine sıfatlar­la cevap vermiştir.

Önüne harfi cer geldiğinde, ism-i mevsûl mânasında olan ***** ile, istifham mânasındaki ***** yı, birbirinden ayırmak için elifi hazfedilir, buna delil olarak fetha kalır. ***** «Birbirlerine hangi şeyden soruyorlar?» (Nebe, 1.) ***** ***** «Sen nerede onun vaktini söylemek nerede?» (Nâziât, 43.) ***** «...niçin yapamıyacağınız şeyi söylüyorsunuz?» (Saf, 2.) ***** «...elçiler ne ile dönecekler...» (Neml, 35.) âyetleri buna misaldir. Bu isim, şart mânasında da kullanılır. ***** «Yürürlükten kaldırmaz veya onu unutturmayız ki...» (Bakara, 106.),***** «..siz ne iyilik ederseniz Allah onu bilir...» (Bakara, 197.) ***** ***** «...onlar size dürüst davrandıkça siz de onlara dürüst davranın.»(Tevbe, 7.) âyetleri buna misaldir. Şart mânasında olan bu *****, kendisinden sonraki fiille mansûbtur.

Bu isim, taaccüb mânasında kullanılır. ***** «..onlar ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar!» (Bakara, 175.), ***** (Abese, 17.) âyetleri buna misaldir. Kur'an'da bu iki misalin dışında, bir üçüncüsü yoktur. Ancak, Said b. Cubeyr'in kıraatına göre ***** «..seni engin ke­rem sahibi Rabbine karşı ne aldatıp isyana sürükledi?..» (İnfitar, 6.) âyeti bundan müstesnadır. Bu âyetteki ***** mübteda olduğundan mahallen merfu, ken­disinden sonra gelen de haberidir. Bu mânadaki ***** tâm nekredir.

***** «..hatta onun da üstünde olan..» (Bakara, 26.), ***** «...ne güzel öğüt veriyor.» (Nisâ, 58.) âyetlerindeki ***** ise, mevsûf nekredir. Yani; "size verdiği öğüt, ne güzel öğüttür" demektir.

***** «..o ne güzel..» (Bakara, 271.) âyetindeki ***** ise, gayr-i mevsûf nekredir. Harf olarak kullanılan *****.masdariyet için kullanılır. Bu da ya; ***** ***** «O halde gücünüz yettiği kadar Allah'dan korkun..» (Teğâbûn, 16.) âyetinde olduğu gibi zaman ifade eder. Buna göre âyetin mânası: "gücünüz yettiği müddetçe" demektir. Ya da zaman ifade etmez. ***** (Secde, 14.) âyeti buna misaldir. Âyetin mânası: 'nisyanınızdan dolayı' demektir.

Harf olarak kullanılan *****, nefiy mânasında da kullanılır. Bu; ***** «...bu insan değildir!..» (Yusuf, 31.), ***** «..onların anaları değildirler..» (Mücadele, 2.), ***** «Sizden hiç kimse buna engel olamazdı.» (Hâkka, 47.) âyetlerinde olduğu gibi, ya *****gibi amel eder (ki Kur'an'da bir dördüncü misali yoktur), ya da ***** «..yalnız Allah'ın rızasını kazınmak maksadiyle verirseniz..» (Bakara, 272.) ***** «ticaretleri kâr etmedi..» (Bakara, 16.) âyetlerinde olduğu gibi, amel etmez.

İbnu'l-Hâcib; bu kelime, şimdiki zamanı nefiy için kullanılır. Sibeveyhin ifadesine göre, bunda te'kid mânası mevcuttur. Çünkü Sibeveyh bu kelimeyi müsbet cümlelerdeki ***** e, menfilikte cevap olarak getirmiştir. Müsbet cümlede ***** te'kid ifade ettiğine göre, kendisine cevap olarak gelen ***** da, aynı şekilde te'kid ifade eder, der.

Bu kelime, te'kid mânasında, ziyade kelime olarak Kullanılır. Bu; ***** «O ancak tek bir tanrıdır.» (Enâm, 19.), ***** «Tanrının bir tek tanrı olduğu bana vahyediliyor.» (Kehf, 110.), ***** «sanki yüzleri karanlık geceden parçalara bürünmüştür..» (Yunus, 27.), ***** «bir zaman gelir, Kâfirler arzu ederler ki..» (Hicr, 2.) âyetlerinde olduğu gibi, ya amele engel olur, ya da ***** «gözün aydın» (Meryem, 26.), ***** «hangisiyle çağırırsanız.» (İsra, 110.), ***** «..demek hangi süreyi yerine getirsem» (Kasas, 28.) ***** «Allah'ın rahmeti sebebiyledir ki.» (Âl-i imrân, 159.) ***** «..hatalarından dolayı...» (Nuh, 25.) ***** «..başka misali vermekten..» (Bakara, 26.) âyetlerinde olduğu gibi, amele engel olmaz.

el-Farisî şöyle der: Kur'an-ı Kerimde ***** (dan sonra gelen bütün şartlar, nûni te'kid alır. Bunun sebebi, ***** nın kasemde ***** gibi te'kid ifade etmesi ve kasem cümlesinin önüne gelmesiyle, şart. fiiline benzemesidir. Ebû'l-Bekâ da şöyle der: *****nın ziyade olarak gelmesi, şiddetli bir te'kid istenildiğini gösterir.

***** harfi;***** ve ***** dan önce veya ***** dan sonra gelirse, mevsûl olur. ***** «..hak olmayan bir şeyi..» (Maide, 116.), ***** «..bilmediği bir şeyi..» (Alak, 5.) ***** «..bilmediklerinizi..» (Bakara, 30.), ***** «..başka bir bilgimiz yoktur...» (Bakara, 32.) âyetleri buna misaldir. Şayet teşbih ***** dan sonra gelirse, masdariyet ifade eder. ***** den sonra gelirse, hem masdariyet, hem de teşbih ifade eder. ***** «zulmetmeleri sebebiyle...» âyeti buna misaldir. Şayet iki fiil arasına gelir, birinci fiil ilim, dirayet veya nazar ifade ederse, ***** nın mevsul ve istifham ifade etmesi muhtemeldir. ***** «..sizin açıkladığınızı ve içinizde gizlediğinizi bilirim..» (Bakara, 33.), ***** «...Bana ve size ne yapılacağını da bilmem.» (Ahkâf, 9.) ***** «ve kişi, yarın için ne "yapıp' gönderdiğine baksın..» (Haşr, 18.) âyetleri buna misaldir. Kur'anda ***** dan önce gelen bütün ***** lar, aşağıdaki on üç âyet hariç, nefyedici ***** dır.

***** «Onlara verdiklerinizden bir şeyi geri almanız size helal değildir.»(Bakara, 229.)

***** «..kestiğinizin yarısını (verin). Ancak kadınlar vazgeçerlerse başka..» (Bakara, 237.)

***** «Onlara verdiklerinizin bir kısmını 'onlardan' alıp götürmek için onları sıkıştırmayın. Şayet açık bir edepsizlikle gelirlerse başka..» (Nisâ, 19.)

***** «Geçmişte olanlar hariç, 'bundan böyle' babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin.» (Nisa, 22.)

***** «..ve canavar parçalayarak ölmüş olan hayvanlar (henüz canları çıkmadan kesmeniz hariç)..» (Maide, 3.)

***** «..Ben, sizin ortak koştuğunuz şeylerden korkmam» (Enâm, 80.)

***** «Çaresiz yemek zorunda kaldıklarınız dışında, size haram kıldığı şeyleri, (Allah) size açıklamıştır.» (Enâm, 119.)

***** «Gökler ve yer durdukça orada sürekli kalacaklardır.» (Hud, 107-108.)

***** «...Biçtiğinizi başında bırakırsınız...» (Yusuf, 47.)

***** «..sakladığınız az miktar dışında., önceden biriktirdiklerinizi yiyip bitirecek.» (Yusûf, 48.)

***** «Biz gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları hak olarak yarattık. (Hicr. 85)

***** «Madem ki siz onlardan ve Allah'dan başka taptıkları şeylerden ayrıldınız.» (Kehf, 16.)

90- ***** Kelimesi

Bu kelime, değişik mânalara gelir.

a- *****harfi istifhamı, ***** da ismi mevsulü bildirir. ***** «ve sana Allah yolunda ne vereceklerini. soruyorlar. De ki, af...» (Bakara, 219.) âyetinde, iki kıraattan biri olan ***** kelimesindeki merfû kıraat, ***** kelimesinin bu mânada kullanılışının müraccah olduğunu gösterir. Bu durumda âyetin mânası; ***** şeklindedir. Zira isim cümlesine karşılık isimle, fiil cümlesine karşılık fiille verilir.

b- ***** harfi istifhamı, 13 da işaret zamirini belirtir.

c- ***** kelimesi terkib olarak istifham harfidir. ***** (Bakara, 219.) âyetinde ***** kelimesini mansûb okuyan kıraata göre iki vecihten tercih edileni budur.

d- ***** kelimesi 'şey' mânasında cins isim veya ***** mânasında ismi mevsuldür.

e- ***** harfi ziyade, 13 da işaret zamiridir, f- ***** harfi, istifham, ***** da ziyade harftir.

91- ***** Kelimesi

Zaman tayininde istifham olarak gelir ***** «Allah'ın yardımı ne zaman?» (Bakara, 214.) âyeti buna misaldir. Aynı zamanda şart olarak da gelir.

92- ***** Kelimesi

Bu kelimenin ***** harfi ile cerr edilmesi, isim olduğunu gösterir. Bazı kurrânın kıraatına göre ***** «..işte benimle olanların öğütü..» (Enbiya, 24.) âyeti buna misaldir. Âyetteki ***** kelimesi ***** mânasındadır. Kelimenin aslı, toplantı yeri veya vakti mânasındadır. ***** «Onunla beraber iki delikanlı daha zindana girdi...» (Yusuf, 36.) ***** «...onu da bizimle beraber gönder..» (Yusuf, 12.), ***** «...onu asla sizinle gönderemem...» (Yusûf, 66.) âyetleri buna misaldir.

Mekân ve zaman düşünülmeden, sadece içtima ve iştirak mânasına gelir. ***** «...doğrularla beraber olun...» (Tevbe, 119.) ***** «...rükû edenlerle beraber rüku edin...»(Bakara, 43.) âyetleri buna mi­saldir. Fakat; ***** «...Ben sizinle beraberim...» (Maide, ***** «...çünkü Allah korunanlarla beraberdir...» (Nahl, 128.) ***** «...nerede olsanız o sizinle beraberdir...» (Hadid, 4.) ***** «...Rabbim benimle beraberdir. Bana yol gösterecektir.» (Şuarâ, 62.) âyetlerinde mecâzî olarak ilim, hıfz ve yardım murad edilir.

Râgıb şöyle der: Mezkûr âyetlerde olduğu gibi, ****** kelimesi, bulunduğu cümlede, kendisine yardım edilenlerle ilgili kelimeye muzaf olur.

93- ***** Kelimesi

Harfi cer'dir, çeşitli mânaları vardır.

a- En meşhur olan; mekân ve zaman bakımından olduğu gibi, bunların dışında da ibtida-i gaye mânası taşımasıdır. ***** «..Mescidi Haramdan...» (İsra, 1.), ***** «...ilk gününde...» (Tevbe, 108.), ***** «O, Süleyman'dan (geliyor)..» (Neml, 30.) âyetleri buna misaldir.

b- ***** mânasında olmak üzere kısmiyet mânası taşır, ***** «sevdiğiniz şeylerden harcamadıkça asla iyiliğe eremezsiniz.» (Âl-i imrân, 92.) âyeti buna misaldir. İbn-i Mesûd bu âyeti ***** şeklinde okumuştur.

c- Ekseriyetle ***** ve ***** kelimelerinden sonra gelerek tebyîn mânasını taşır. ***** «Allah insanlara bir rahmet açtı mı..» (Fatır, 2.) ***** «Bir âyeti yürürlükten kaldırmaz...» (Bakara, 106.) ***** «..ne kadar mucize getirirsen getir» (Araf, 132.) âyetleri buna misaldir. Ayrıca bu iki kelime dışında başka bir kelimeden sonra da gelebilir, ***** «...artık o pis putlardan kaçının...» (Hac, 30.) ***** «...altın bileziklerle bezenirler...» (Kehf, 31.) âyetleri buna misaldir.

d- ***** «Hatalarından dolayı boğuldular...» (Nuh, 25.) ***** «...yıldırımlardan ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar...» (Bakara, 19.) âyetlerinde olduğu gibi sebep mânası taşır.

e- ***** «...bozanı düzeltenden ayırır.» (Bakara, 220.) ***** «...pisi temizden ayıklayacaktır...» (Âl-i İmrân, 179.) âyetlerinde olduğu gibi, birbirine zıt iki şeyden ikincisine dahil olur, fasl (ayırmak)

mânasını taşır.

f- ***** «..ahirettense dünya hayatına mı razı oldunuz?...» (Tevbe, 38.), ***** «Eğer dileseydik, sizden melekler yapardık, sizden sonra dünyada yerinize geçerlerdi.» (Zuhruf, 60.) âyetlerinde olduğu gibi yerine mânasını taşır. Yani; 'ahiret yerine', 'sizin yerinize' mânasına gelir.

g- ***** «Allah'dan başka tanrı yoktur.» (Âl-i İmrân, 62.) âyetinde olduğu gibi umumî manayı tahsis için kullanılır. Zemahşerî «e l - K e ş ş â f»ında ***** sözünde, istiğrak mânasını ifade etme bakımından fetha üzere mebni olma mesabesindedir, der.

h- ***** «...göz ucuyla gizli gizli bakarlar...» (Şûra, 45.) âyetinde olduğu gibi, ***** harfi cer'ri mânasındadır.

ı- ***** «Âyetlerimizi yalanlayan kavme karşı biz ona yardım etmiştik...» (Enbiya, 77.) âyetinde olduğu gibi, ***** harfi cerri mânasındadır.

i- ***** «..cuma günü namaz için çağrıldığınız zaman...» (Cuma, 9.) âyetinde olduğu gibi ***** harfi cerri mânasın taşıdığı zikredilir, j- ***** «...biz bunda gaflet içinde idik...» (Enbiya, 97.) âyetinde olduğu gibi, ***** mânasındadır

k- ***** «..ne malları, ne çocukları onlara Allah'a karşı hiç bir fayda sağlamaz...» (Âli İmrân, 10.) âyetinde olduğu gibi, ***** mânası taşır.

l- Nefiy, nehiy veya istifham cümlelerinde, ziyade harf olarak te'kid mânasını taşır. ***** «...düşen bir yaprakki ancak mutlaka onu bilir...» (Enâm, 59.), ***** «...Rahmân'ın yaratmasında bir aykırılık (göremezsin)..» (Mülk, 3.), ***** «...gözünü döndür de bak, bir bozukluk görüyor musun?» (Mülk, 3.) âyetleri buna misaldir.

Bazı ulema bunun müsbet cümlelerde de ziyade olarak geldiğine cevaz vermiş, ***** «..Sana da Resullerin haberinden bir parça geldi.» (Enâm, 34.) ***** «...orada altın bileziklerle bezenirler...» (Kehf, 31.) ***** «...oradaki dağlardan bir dolu (indirir)..» (Nur, 43.), ***** «...gözlerini (haramdan) sakınsınlar...» (Nur, 30.) âyetlerini buna misal getirmiştir.

İbn-i Ebî Hâtim, Suddî tarikiyle İbn-i Abbâs'ın şöyle dediğini rivâyet eden Şayet Hazret-i ibrahim dua ederken ***** 'Ya Rabbi, insanların kalplerini onlara meylettir' şeklinde bir ifade kullansaydı, Yahudi ve Hıristiyanlar akın akın Kâbe'ye dolarlardı. Fakat O, ***** «...insanlardan bir kısmının kalplerini...» (İbrahim, 37.) şeklinde dua ettiğinden bunu sadece Mü'minlere tahsis etmiş oldu.

İbn-i Ebî Hâtim, Mücahid'in şöyle dediğini rivâyet eden Şayet Hazret-i ibrahim, insanların kalplerini onlara meylettir, diye dua etmiş olsaydı, Rumlar ve iranlılar sizi, ziyarette sıkışık duruma sokarlardı. Bu rivâyetler, sahâbe ve tâbi'ûnun ***** harfini tebîz mânasında kullandıklarına dair, açık bir misal teşkil eder.

Bazı ulema şöyle den Mü'minlere hitaben *****ifadesi bulunduğunda, ***** harfi zikredilmez. *****«...Ey îman edenler, Allah'dan korkun ve doğru söz söyleyin ki, Allah işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın...» (Ahzâb, 70-71.), ***** «Ey îman edenler, size, sizi acı azabdan kurtaracak bir ticaret göstereyim mi? .... sizi bağışlar...» (Saf, 10 ve 12.) âyetleri buna misaldir. Küffara hitaben ise,***** «...günahlardan sizi bağışlar...» (Nun, 4.) âyetiyle, İbrahim ve Ahkâf sûrelerinde geçen âyetlerde olduğu gibi, ***** harfi zikredilir. Zemahşerî'nin «e l - K e ş ş â f»da belirttiğine göre; bu durum ancak vaadde, her iki zümreyi eşit tutmayıp birbirinden ayırt etmek için âyetlerde yer almıştır.

94- ***** Kelimesi

Bu kelime cümlede ancak isim olarak vaki olur.

***** «...O'nun yanında büyüklenmezler...» (Enbiya, 19.) âyetinde olduğu gibi ismi mevsul,***** «...kötülük yapan cezasını çeker...» (Nisâ, 123.) âyetinde olduğu gibi şart edatı, ***** «...bizi yattığımız yerden kim kaldırdı?" (Yâsin, 52.) âyetinde olduğu gibi istifham edatı, ***** «insanlardan kimi derler ki...» (Bakara, 8.) âyetinde olduğu gibi mevsûf nekre olarak gelir.

Bu kelime, müfred - müzekkerlik ve diğer hallerde müsavi olduğu gibi, ***** nın aksine, çoğunlukla âkiller için kullanılır. Bunun sırrı; ***** harfinin cümlede ***** harfinden daha çok kullanılması, gayr-ı âkillerin âkillerden daha çok olmasıdır. Bu yüzden daha çok yerde kullanılan, sayıca daha çok olana, az kullanılan da sayıca az olana verilmiştir.

İbnu'l-Enbari şöyle der; ***** in âkillere, ***** nın gayr-i âkillere tahsisi, şart mânası dışında ismi mevsul olmasına bağlıdır. Çünkü şart, isme değil, fiile dahil olur.

95- ***** Kelimesi

***** «...ne kadar getirirsen getir...» (Araf, 132.) âyetinde olduğu gibi, zamir kendisine döndüğünde isimdir. Zemahşerî şöyle der Lafız ve mâna dikkate alınarak kendisine, hem müzekker hem de müennes zamir döner. Mezkûr âyette olduğu gibi, zaman dışında gayr-ı âkiller için şart edatı olur.

***** kelimesinde ayrıca, te'kid mânası vardır. Bu yüzden Bazı ulema aslının, şart edatı olan ***** ile, ziyade harf olan *****dir. Birinci elif tekrarı kaldırmak için ***** ya ibdal edilmiştir, der.

96- ***** Kelimesi

Cümlede çeşitli şekillerde gelir. ***** «...Onu görünce, onu (gözlerinde) büyüttüler, ellerini kestiler ve dediler ki:...» (Yûsuf, 31.) âyetinde olduğu gibi, nûn-i nisve zamiridir. Aynca harf de olur, hafife ve sakile olmak üzere nûn-i tekîd'dir. ***** «...zindana atılacak...» (Yusuf, 32.) ***** «...perçeminden yakalarız...» (Alak, 15.) âyetleri buna misaldir. Kur'anda bu iki âyet dışında hafife olarak başka misali mevcut değildir. Şâz kıraat olarak bir üçüncü misal, ***** «...sonuncunuzun zamanı gelince yüzlerinizi kötü duruma soksunlar...» (İsra, 7.) âyetidir. el-Hasan'ın kıraatına göre bir dördüncüsü***** «Haydi ikiniz atın cehenneme her inatçı nankörü...» (Kâf, 24.) âyetidir. Bunu İbn-i Cinnî «e l - M u h t e s i b» adlı eserinde zikretmiştir.

Harf olarak bir diğer şekli de nûn-i vikayedir. Ya fiile, mansûb olan mütekellim ya'sına bitişir, ***** «...bana kulluk et...» (Tâhâ, 14.) ***** «...beni üzer...» (Yusûf, 13.) âyetleri buna misaldir. Ya harfe bitişir. ***** «...keşke onlarla beraber olsaydım...» (Nisa, 73.),***** «...muhakkak ben Allahım...» (Tâhâ, 14.) âyetleri buna misaldir. Veya ***** kelimesiyle mecrûr olan zamire bitişir. ***** «...tarafımdan sana özür ulaşmıştır...» (Kehf, 76.) âyeti buna misaldir. Veyahut ***** veya *****harfleriyle mecrûr olan zamire bitişir. ***** «Malım bana fayda vermedi...» (Hâkka, 28.) ***** «...Senin üzerine benden bir sevgi koydum.» (Tâhâ, 39.) âyetleri buna misaldir.

97- Tenvin

Yazıda değil, telaffuzda sabit olan nûn harfidir. Çeşitli kısımları vardır.

a- Mu'reb isimlerin sonuna gelen, İrab tenvinidir. ***** (Enâm, 154.) ***** «Ad (kavmin)e de kardeşleri Hud'u gönderdik...» (Hud, 50.), ***** «Biz Nuh'u kavmine gönderdik» (Nuh, 1.) âyetleri buna misaldir.

b- Marifeliği ve nekreliğini ayırmak için, isim - fiillerin sonuna gelen nekre tenvinidir. Tenvinli okuyan kıraata göre ***** kelimesindeki tenvin ile, tenvinli okuyan kıraata göre ***** kelimesindeki tenvin buna misaldir.

c- Cemi müennes salimlerin sonuna gelen mukabele tenvinidir. ***** ***** «Kendisini (Allah'a) teslim eden, inanan, gönülden itaat eden, tevbe eden, ibadet eden...» (Tahrim, 5.) âyeti buna misaldir.

d- İvaz tenvinidir. Bu, ya ***** «Andolsun fecre on geceye.» (Fecr, 1.), *****«...üstlerinde (ateş) örtüler vardır...» (Araf, 41.) âyetlerinde olduğu gibi, illetli fiillerden ***** vezninde gelen kelimelerin sonundan hazfedilen illetli harfin yerine gelen tenvindir. Ya da ***** kelimelerine muzafun ileyh olup da hazfedilen ismin yerine geçen tenvindir. ***** «...hepsi bir felekde yüzerler.» (Yasin, 40.) ***** «...bazısını bazısına efdal kıldık...» (Bakara, 253.), ***** «...hangisiyle çağırırsanız...» (İsra, 110.) âyetleri buna misaldir. Veya ***** in muzaf olduğu cümlenin yerine gelen tenvindir. ***** «Ki o zaman siz bakar durursunuz...» (Vakıa, 84.) âyeti buna misaldir. Yani; ***** 'can boğaza dayandığında' demektir. Veyahut, hocamız Kâfiyeci ve onun görüşünde olanlardan, yukarıda naklettiğimiz üzere ***** daki tenvindir. ***** «...siz yakınlarımdan olacaksınız...» (Şuara, 42.) âyeti buna misaldir yani, ***** ***** 'eğer galip gelirlerse' demektir.

e- Kur'anı Kerim dışında, terennüm diye adlandırılan âyetlerin sonuna gelen, fasıla tenvinidir. Bu tenvin; isim, fiil ve harflerde olur. Zemahşerî ve başkalarının belirttiğine göre ***** «..gümüşten..» (İnsan, 15.) ***** «Yürüyüp gitmeye yüz tutan geceye.» (Fecr, 4.) ***** «Hayır inkâr edecekler...» (Meryem, 82.) âyetleri, her üçüne misaldir.

98- ***** Kelimesi

Cevap harfidir. Söyleneni tasdik, istekde bulunana vaad, bir şey sorana müsbet cevap verme halinde kullanılır. Kelimenin aynel fiili (ortadaki harfi) ***** ya ibdal edilerek kesre okunması, nun'un da buna bağlı olarak kesre olması, ***** in bir başka lehçede okunuş şeklidir.

99- ***** Kelimesi

Medih etme (övme) ifade eden fiildir, çekimi yapılmaz.

100- ***** Harfi

Gaib zamirin ismidir. Cer ve nâsb halinde kullanılır. ***** ***** «...Arkadaşıyla konuşurken dedi ki...» (Kehf, 34.) âyeti buna misaldir, ***** ya bitişen ve sekte için kelime sonuna gelen harftir. ***** «...onun ne olduğunu...» (Kâria, 10.) ***** «..kitabımı okurmusunuz?» (Hakka, 19.) ***** ***** «Şu hesabımı hiç görmemiş olsaydım.» (Hakka, 26.) ***** «Gücüm benden yok olup gitti...» (Hakka, 29.) ***** «...bozulmamış...» (Bakara, 259.) ***** «Malım bana hiç fayda vermedi.» (Hâkka, 28.) âyetleri buna misaldir. Daha önceden geçtiği gibi vakf halinde cem' âyetlerinin sonunda okunur.

101- ***** Harfi

***** 'al' mânasına gelen isim - fiildir. Elifini med ile okumak caizdir. Bu durumda tesniye ve cemi sigaları yapılır. ***** «...alın kitabımı okuyun.» (Hâkka, 19.) âyeti buna misaldir. Müennes zamirin ismi olur. ***** «Ona bozukluğunu, korunmasını ilham edene andolsun ki.» (Şems, 8.) âyeti buna misaldir. ***** ve ***** kelimelerinde olduğu gibi, tenbih harfi olarak ismi işaretin önüne gelir. ***** misalinde olduğu gibi kendisinden söz edilen merfû zamirin önüne işaret olarak gelir. ***** misalinde olduğu gibi nidada ***** nin sıfatına dahil olur.

Benî Esed lûgatında bu harfteki elifi hazfetmek, ***** (Rahmân, 31.) âyetindeki kıraatta olduğu gibi, ***** nin zammesine uyarak ötre okunmak caizdir.

102- ***** Kelimesi

Emir fiilidir, çekimi yoktur. Bu yüzden Bazı ulema, isim - fiil olduğunu iddia eder.

103-***** Kelimesi

Tasavvur yapılmadan tasdiki arzulanan bir cümlede istifham harfi olur.

Menfi ve şart cümlelerine, ***** ye, kendisinden sonra ekseriyetle fiil gelen isme ve atıf edatı önüne gelmez. İbn-i Side şöyle der: Kendisinden sonra gelen fiil ancak müstakbel fiil olur. Fakat bu ***** «...siz de Rabbinizin size vaadettiğini gerçek buldunuz mu?..» (Araf, 44.) âyetiyle reddedilmiştir, ***** mânasında kullanılır, ***** «Uzun süre geçmedi mi insan üzerinden ki...» (İnsan, 1.) âyetindeki ***** bununla tefsir edilir. ***** ***** «iyiliğin karşılığı yalnız iyilik değil midir?.» (Rahmân, 60.) âyetinde olduğu gibi, nefiy mânasında kullanılır. Bu harfin diğer mânalan, istifham bahsinde verilecektir.

104- ***** Kelimesi

Bir işe çağırmada kullanılır, hakkında iki görüş vardır;

a- Aslı; ***** dir, 'düzelttim, lslah ettim' mânasına gelen ***** cümlesinden alınarak ***** nın elifi hazfedilmiş, ***** ile terkib haline getirilmiştir.

b- Aslı; ***** olduğu söylenir. Bu sanki; bu konuda bir diyeceğin var mı? cümlesi gibidir. Bu cümle, ***** mânasındadır. Bu da 'kasdetti' demektir. Bu yüzden ***** ile ***** kelimesi tertib edilmiştir. Hîcâz lügatına göre, tesniye ve cemi kelimelerde terkib edilmeden kendi haline bırakılmıştır. Kur'anda, bu şekilde nâzil olmuştur. Temim lügatına göre bu kelimeye, bazı alâmetler ilhak edilir.

105- *****Kelimesi

Yakın bir yer işaret eden isimdir, ***** «...biz burada oturuyoruz.» (Maide, 24.) âyeti buna misaldir, ***** «işte orada Mü'minler denenmiş...» (Ahzâb, 11.) âyetinde olduğu gibi kendisine ***** ve ***** harfleri ilâve edilerek uzaklık ifade eder. ***** «işte orada her can, geçmişte (yaptıklarını) dener...» (Yunus, 30.) ***** «Orada Zekeriyya Rabbine dua etmişti...» (Âli İmrân, 38.) âyetlerinde olduğu gibi umumi mânada zamana işaret eder.

106- ***** Kelimesi

Acele et, mânasında isim - fiildir, «e l - M u h t e s i b» adlı eserin müellifi şöyle der Bu kelimenin değişik okunuşları vardır. Bunlar; ***** ve ***** nın fethiyle ***** nın kesri ***** nın fethiyle ***** nın fethi ***** nın kesri ile ***** nın zammı ile ***** okunuşlarıdır. Ayrıca; ***** vezninde ***** şeklinde okunur, ***** mânasına gelir. Bir başka kıraatta da ***** (Yusuf, 23.) şeklinde okunur, lslah edildim mânasını taşır.

107- ***** Kelimesi

Uzak oldu, mânasında isim - fiildir. ***** «Heyhat, o size vaadedilen ne kadar uzak!» (Mü'minûn, 36.) âyeti buna misaldir. Zeccâc bu âyeti ***** O size vaadedilen ne kadar uzaktır! şeklinde tefsir eder. Bu tefsirin yanlış olduğu, ***** kelimesine lâm-ı tarif getirdiği söylenir. Zira âyetin takdiri; ***** 'size vaad olunan ne kadar uzaktır.' şeklindedir. ***** daki ***** sebep mânasındadır. Bunun daha güzeli, bu ***** ın fâili beyan eden ***** olmasıdır. ***** kelimesinde, tenvinli tenvinsiz olarak fetha, zamme ve kesre kıraatları mevcuttur.

108- ***** Harfi

Cer ve nâsb etmesi yanında, amel etmeyen bir harf olarak üç özelliği vardır.

Cerri, kasem vavında olur. ***** «...Rabbimiz Allah'a andolsun ki biz ortak koşanlardan değildik...» (Enâm, 23.) âyeti buna misaldir.

Nasbi, ***** mânasındaki vav'la olur. Bazı Ulemaya göre bu harf, mefulü maa'yı nasbeden ***** «...siz de ortaklarınızla beraber toplanınız da...» (Yunus, 71.) âyeti buna misaldir. Kur'anda bir ikinci misali yoktur. Kûfe ulemasına göre, nefiy veya talebden sonra cevap olarak gelen muzari fili nasbeden ***** «...Allah içinizden cihad edenleri (sınayıp) bilmeden, sabredenleri (sınayıp) bilmeden...» (Âli imrân, 142.) ***** «...keşke biz dünyaya geri çevrilseydik de Rabbimizin âyetlerini yalanlamasaydık..» (Enâm, 27.) âyetleri buna misaldir. Yine Kûfe ulemasına göre sarf vav'ıdır. Bu harf, fiilin başka bir İrab alması gerekirken onu mansûb hale çevirmiştir. Mansûb okunan kıraata göre; ***** ***** «...orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek...» (Bakara, 30.) âyeti buna misaldir.

Amel etmeyen vav da bölümlere ayrılır.

a- Mutlak cem' için gelen atıf vav'ıdır. ***** «onu ve gemi halkını kurtardık...» (Ankebût, 15.) âyetinde olduğu gibi, beraber olanların birbirine affedilmesini sağlar. (Hadid, 26.),***** «Andolsun Nuh'u ve İbrahim'i elçi gönderdik...» âyetinde olduğu gibi, sonrakini öncekine atfeder. ***** «...Sana ve senden öncekilere böyle vahyeder..» (Şûra, 3.) âyetinde olduğu gibi öncekini sonrakine atfeder.

Bu harf, diğer atıf harflerinden ***** «...ister şükredici, ister Kâfir...» (insan, 3.) âyetinde olduğu gibi, kendisinden sonra ***** nın gelmesi ile, ***** «Ne mallarınız, ne de evlatlarınız, size huzurumuzda bir yakınlık sağlamaz...» (Sebe', 37.) âyetinde olduğu gibi nefiyden sonra gelen ***** ile, ***** «...fakat Allah'ın Resulüdür...» (Ahzâb, 40.) âyetinde olduğu gibi ***** ile, ***** «...meleklerine, peygamberlerine, Cebrâîle ve Mikaile...» (Bakara, 98.) ***** «Rabbim, beni, anamı, babamı, inanarak evime gireni, îman eden erkek ve kadınları bağışla...» (Nuh, 28.) âyetlerinde olduğu gibi tam sayıyı küsura, umumu hususa veya bunun aksine atıfla, ***** ***** «İşte Rabblerinden bağışlanmalar ve rahmet hep onlaradır...» (Bakara, 157) ***** «Ben üzüntümü ve tasamı yalnız Allaha şikayet ederim. (Yusuf, 86.) âyetlerinde olduğu gibi, bir şeyin müradifine atıfla, ***** «...başlarınızı meshedin ve ayaklarınızı da topuklara kadar...» (Maide,.6.) âyetinde olduğu gibi, mecruru yakınına atıfla ayrılır.

Vav harfinin ***** mânasına geldiği söylenir. İbn-i Mâlik; ***** ***** «...fakirlere ve miskinlere...» (Tevbe, 60.) âyetini buna misal getirir.

Talîl için geldiği de söylenir. Harzencî, mansûb fiillerin önüne gelen vâvın sebep bildirdiğini ifade eder.

b- İsti'naf vavıdır. ***** «...sonra (da hayatınıza) belli bir süre koymuştur. Belli bir (kıyamet süresi) de kendi katında vardır..» (Enâm, 2.) ***** «Dilediğimizi belirtilmiş bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz...» (Hacc, 5.) ***** «Allah'tan korkun Allah size öğretiyor...» (Bakara, 282.) ***** ***** «Allah kimi saptırırsa artık onun için yol gösteren olmaz. Ve bırakır onları, azgınlıkları içinde bocalayıp dururlar...» (Araf, 186.) âyetleri buna misaldir. Bu misallerde vavdan sonra gelen fiiller, merfu olarak okunmuştur. Şayet bu harf atıf edatı olsaydı, '***** fiili mansûb, sonraki fiiller meczûm, ***** kelimesi de mansub olurdu.

c- İsim cümlesine dahil olan hâl vavıdır. ***** «Dediler ki: 'Bizler topluluk olduğumuz halde onu kurt yerse...» (Yusuf, 14.) âyeti buna misaldir. .

Zemahşerî'ye göre bu harf, hal cümlesine dahil olduğu gibi sıfatla mevsûf arasındaki bazı te'kid etmek için sıfat olan cümlelere dahil olur.***** ***** «yedidir, sekizincileri köpekleridir, diyecekler...» (Kehf, 22.) âyetini buna misal getirir.

d- Sekiz sayısından önce gelen vavdır. Aralarında Hariri, İbn-i Hâleveyh ve Sa’lebî'nin bulunduğu Bazı Ulemaya göre, Araplar, sayı sayarken adedin tamamlandığını belirtmek üzere yedi sayısından sonra vav harfi getirirler. Bundan sonraki sayıyı isti'naf sayar ***** Buna, ***** «Onlar üç (kişidir) dördüncüleri köpekleridir... (Hayır) yedidir, sekizincileri köpekleridir, diyecekler..» (Kehf, 22.) ***** «Tevbe eden, ibadet eden... kötülükten men eden...»(Tevbe, 112.) *****

«Müslüman... bakire kadınlar...» (Tahrim, 5.) âyetlerini buna misal getirirler.

Doğru olan bu değildir, âyetlerdeki bütün vavlar, atıf vavıdır.

e- Ziyade vavıdır. Kur'anda mevcut bir tek misali ***** «..ve (İbrahim, kurban etmek için) onu alnı üzerine yıktı. Biz ona: 'İbrahim' diye seslendik.» (Saffât, 103-104.) âyetleridir.

f- ***** «Boş söz işittikleri zaman ondan yüz çevirirler...» (Kasas, 55.) ***** «Mü'min kullarıma söyle: Namazı kılsınlar...» (İbrahim, 31.) âyetlerinde olduğu gibi, isim veya fiillerde bulunan cemi mûzekkerlik vavıdır.

g- ***** «O zulmedenler, aralarında şu konuşmayı gizlediler...» (Enbiya, 3.) ***** «...sonra yine çokları kör, sağır kesildiler...» (Maide, 71.) âyetlerinde olduğu gibi Tayy lügatında sözü edilenlere alâmet olarak gelen vavdır.

h- Makabli (kendinden önceki) mazmum olan istifham hemzesinden ibdal edilen vavdır. Kunbul'un kıraatına göre ***** (Mülk, 15.) ***** (Araf, 123.) âyetleri buna misaldir.

109-***** Kelimesi

Kisâî; nedamet ve taaccüb ifade ettiğini, aslının ***** olduğunu, ***** ın da mecrur zamir olarak bulunduğunu söyler. Ahfeş; ***** in, ***** mânasında isim - fiil, ***** ın da hitap harfi olduğunu ve ***** den önce mukadder bir lâm bulunduğunu, ***** mânasına geldiğini söyler. el-Halil; ***** in ayn, ***** nin de teşbih için değil, tahkik mânasında müstakil bir kelime olduğunu söyler. İbnu'l Enbari ise şunu belirtir: ***** kelimesinde üç vecih vardır. Bunlar; ***** bir harf ***** başka bir harftir. Mânası 'görmedin mi' demektir, ikincisi; birincinin aynıdır, fakat mânası 'yazıklar olsun sana' demektir. Üçüncüsü; ***** in taaccüp mânasında bir harf, ***** nin de başka bir harf olmasıdır. Bu iki harf ***** misalinde olduğu gibi fazla kullanıldığında yazıda birleştirilmiştir.

110-***** Kelimesi

el-Asma'î, kelimenin takbih mânasına geldiğini,***** «...Allah'a yakıştırdığınız niteliklerden ötürü de vay siz(in haliniz)e (Enbiya, 18.) âyetinin buna misal olduğunu söyler.

***** «...yazık bana...» (Kehf, 49.) ***** «...yazık bana acizmiyim (ben)...» (Maide, 31.) âyetlerinde olduğu gibi, keder ve üzüntü ifade eden cümlelerde kullanılır.

el-Harbî «F e v a i d» adlı eserinde İsmail b. Ayyaş tarikiyle Hişam b. Urve'den, o da babasından rivâyet ettiğine göre Hazret-i Âişe şöyle demiştir Resulullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana ***** 'yazıklar olsun' demişti. Bu sözden ürperdiğimi görünce, Ya Hümeyrâ,***** veya ***** kelimeleri rahmet ifade eder. Bunlar seni ürkütmesin; fakat, ***** kelimesinden kork

111- ***** Harfi

Hakiki veya hükmi olarak uzaktakini seslemek için kullanılan nida harfidir. Nidada en çok bu harf kullanılır. Bu yüzden hazfedilecek olursa, yerine bir başka nida harfi takdir edilmez. ***** «...Rabbim beni bağışla...» (Nuh, 28.) ***** (Yusuf, 29.) âyetleri buna misaldir. Lâfzatullah, ***** ve ***** kelimeleri, ancak bu harfle nida edilir.

Zemahşerî şöyle der: Bu harf, hitaptan sonra gelen sözün, gerçekten önemli olduğunu belirtmek üzere te'kid olarak kullanılır. Veya tenbih mânasında gelir. Bu durumda fiil veya harfe dahil olur.***** «..Allah'a secde etmeleri gerekmez miydi?...» (Neml, 25.) ***** «Ne olurdu, kavmim bilseydi...» (Yâsin, 26.) âyetleri buna misaldir.

Buraya kadar Kur'an'da bulunan bazı edatların mânalarını, gayeye cevap verecek şekilde, kısa ve özlü olarak şerhe çalıştım. Bu konuda genişlikten kaçındım. Çünkü teferruatlı bilgiyi Arap dili ve Nahivle ilgili eserlerimizde verdik Bu kitapta geçen konulardaki gayemiz, fer'î ve cüz'î meseleleri ele almaktan çok, kaide ve usûle ait meseleleri zikretmekten ibarettir.