(( اَلْحَمْدُ ِللهِ الَّذِي أَحْيَانَا بَعْدَ مَا أَمَاتَنَا وَإِلَيْهِ النُّشُورُ.))
1. (4/1) "Bizi öldürdükten (uykudan) sonra
dirilten Allah’a hamd olsun. Dönüş (Kıyâmet günü yeniden diriliş),
yalnızca O’nadır."[1]
(( لاَ إِلَهَ
إِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَشَرِيكَ لَهُ، لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ، وَ هُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ، سُبْحَانَ اللهِ،
وَالْحَمْدُ ِللهِ، وَلاَ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ، وَاللهُ أَكْبَرُ، وَلاَحَوْلَ
وَلاَ قُوَّةَ إِلاَّ بِاللهِ الْعَلِيِّ الْعَظِيمِ، رَبِّ اغْفِرْ ليِ.))
2. (4/2) "Allah’tan başka hak ilah yoktur. O birdir ve ortağı yoktur.
Mülk O’nundur ve Hamd da O’nadır. O, her şeye gücü
yetendir. Allah’ı tüm noksanlıklardan tenzih ederim. Hamd Allah'adır. Allah’tan başka hak
ilah yoktur ve Allah en büyüktür. Güç
ve kuvvet, ancak yüce ve büyük olan Allah’a âittir. Rabbim! Bana mağfiret
eyle (günahlarımı ört)!"[2]
(( اَلْحَمْدُ ِللهِ الَّذِي عَافَانِي
فيِ جَسَدِي، وَرَدَّ عَلَيَّ رُوحِي، وَأَذِنَ ليِ بِذِكْرِهِ.))
3- (4/3) "Bedenime âfiyet veren, ruhumu bana geri veren ve bana
kendisini zikretme fırsatı veren Allah’a hamd olsun."[3]
4- (4/4)
﴿ إِنَّ فِي
خَلۡقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَٱخۡتِلَٰفِ ٱلَّيۡلِ وَٱلنَّهَارِ لَأٓيَٰتٖ
لِّأُوْلِي ٱلۡأَلۡبَٰبِ ١٩٠ ٱلَّذِينَ يَذۡكُرُونَ ٱللَّهَ قِيَٰمٗا وَقُعُودٗا
وَعَلَىٰ جُنُوبِهِمۡ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلۡقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ
رَبَّنَا مَا خَلَقۡتَ هَٰذَا بَٰطِلٗا سُبۡحَٰنَكَ فَقِنَا عَذَابَ ٱلنَّارِ ١٩١
رَبَّنَآ إِنَّكَ مَن تُدۡخِلِ ٱلنَّارَ فَقَدۡ أَخۡزَيۡتَهُۥۖ وَمَا
لِلظَّٰلِمِينَ مِنۡ أَنصَارٖ ١٩٢ رَّبَّنَآ إِنَّنَا سَمِعۡنَا مُنَادِيٗا
يُنَادِي لِلۡإِيمَٰنِ أَنۡ ءَامِنُواْ بِرَبِّكُمۡ فََٔامَنَّاۚ رَبَّنَا
فَٱغۡفِرۡ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرۡ عَنَّا سَئَِّاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ
ٱلۡأَبۡرَارِ ١٩٣ رَبَّنَا وَءَاتِنَا مَا وَعَدتَّنَا عَلَىٰ رُسُلِكَ وَلَا
تُخۡزِنَا يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِۖ إِنَّكَ لَا تُخۡلِفُ ٱلۡمِيعَادَ ١٩٤
فَٱسۡتَجَابَ لَهُمۡ رَبُّهُمۡ أَنِّي لَآ أُضِيعُ عَمَلَ عَٰمِلٖ مِّنكُم مِّن
ذَكَرٍ أَوۡ أُنثَىٰۖ بَعۡضُكُم مِّنۢ بَعۡضٖۖ فَٱلَّذِينَ هَاجَرُواْ
وَأُخۡرِجُواْ مِن دِيَٰرِهِمۡ وَأُوذُواْ فِي سَبِيلِي وَقَٰتَلُواْ وَقُتِلُواْ
لَأُكَفِّرَنَّ عَنۡهُمۡ سَئَِّاتِهِمۡ وَلَأُدۡخِلَنَّهُمۡ جَنَّٰتٖ تَجۡرِي
مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُ ثَوَابٗا مِّنۡ عِندِ ٱللَّهِۚ وَٱللَّهُ عِندَهُۥ
حُسۡنُ ٱلثَّوَابِ ١٩٥ لَا يَغُرَّنَّكَ تَقَلُّبُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ فِي
ٱلۡبِلَٰدِ ١٩٦ مَتَٰعٞ قَلِيلٞ ثُمَّ مَأۡوَىٰهُمۡ جَهَنَّمُۖ وَبِئۡسَ
ٱلۡمِهَادُ ١٩٧ لَٰكِنِ ٱلَّذِينَ ٱتَّقَوۡاْ رَبَّهُمۡ لَهُمۡ جَنَّٰتٞ تَجۡرِي
مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَا نُزُلٗا مِّنۡ عِندِ ٱللَّهِۗ وَمَا
عِندَ ٱللَّهِ خَيۡرٞ لِّلۡأَبۡرَارِ ١٩٨ وَإِنَّ مِنۡ أَهۡلِ ٱلۡكِتَٰبِ لَمَن
يُؤۡمِنُ بِٱللَّهِ وَمَآ أُنزِلَ إِلَيۡكُمۡ وَمَآ أُنزِلَ إِلَيۡهِمۡ خَٰشِعِينَ
لِلَّهِ لَا يَشۡتَرُونَ بَِٔايَٰتِ ٱللَّهِ ثَمَنٗا قَلِيلًاۚ أُوْلَٰٓئِكَ
لَهُمۡ أَجۡرُهُمۡ عِندَ رَبِّهِمۡۗ إِنَّ ٱللَّهَ سَرِيعُ ٱلۡحِسَابِ ١٩٩
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ ٱصۡبِرُواْ وَصَابِرُواْ وَرَابِطُواْ
وَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ لَعَلَّكُمۡ تُفۡلِحُونَ ٢٠٠ ﴾ [ سورة آل عمران
:190- 200 ]
"Şüphesiz ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün
birbiri ardınca gelmesinde akıl sahipleri için deliller vardır.Onlar
ayaktayken, otururken ve yan yatarken Allah'ı zikrederler; göklerin ve yerin yaratılışını
düşünürler: Rabbimiz!Sen bunları boşuna yaratmadın, Sen (noksan sıfatlardan) münezzehsin.Bizi ateşin azabından koru,
derler. Rabbimiz! Sen kimi ateşe sokarsan, onu şüphesiz zelil etmiş olursun,
zâlimlerin hiç yardımcıları yoktur. Rabbimiz! Biz, Rabbinize îmân edin, diye
çağıran bir dâvetçi işittik de îmân ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla,
kötülüklerimizi ört ve canımızı iyilerle birlikte al. Rabbimiz! Elçilerine
vadettiklerini bize ver, kıyâmet günü bizi zelil etme.Şüphesiz sen, sözünden asla
dönmezsin.Nitekim Rableri onlara (duâlarını kabul ederek şöyle) cevap
verdi: Şüphesiz Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden hiçbir çalışanın amelini
boşa çıkarmam. (Zira kadın ve erkek olarak siz), birbirinizden
(olma) siniz. Hicret edenlerin, ülkelerinden sürülüp çıkarılanların, benim
yolumda eziyet çekenlerin, savaşanların ve (savaşta şehîd
olarak) öldürülenlerin, Allah katından (yaptıklarının) sevabı
olarak, kusurlarını mutlaka örteceğim ve onları,(ağaçlarının) altından
ırmaklar akan cennetlere sokacağım. Mükâfatın en güzeli Allah katındadır. İnkâr
edenlerin diyar diyar gezip refah içinde dolaşması, seni aldatmasın; az bir
faydalanmadan sonra onların varacakları yer cehennemdir.O ne kötü duraktır!Fakat
Rablerinden sakınanlara, Allah katından konukluklar bulunan,içlerinden ırmaklar
akan, içinde devamlı kalacakları cennetler vardır.Allah katındaki şeyler, iyi
olanlar için daha hayırlıdır.Kitap
ehlinden Allah'a huşu duyarak inanıp Allah'ın âyetlerini az bir
değere değişmeyenler vardır.İşte onların ecirleri Rablerinin katındadır.
Şüphesiz Allah hesabı çabuk görendir. Ey îmân edenler! Sabredin, (düşman
karşısında) sebat gösterin ve cihada hazırlıklı bulunun, Allah'a karşı
gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz."[4]
[1] Buhârî, Bkz. Fethu’l-Bârî, 11/113, Müslim, 4/2083.
[2] "Kim bunu derse bağışlanır, duâ ederse, duâsı kabul olunur. Eğer
kalkıp abdest alır, sonra da namaz kılarsa, namazı kabul olunur." Buhârî,
Bkz. Fethu’l-Bârî, 3/39 ve başkası. Lafız, İbn-i Mâce'ye âittir. Bkz. Sahih-i
İbn-i Mâce, 2/335.
[3] Tirmizî, 5/473. Bkz. Sahih-i Tirmizî, 3/144.
[4] Âl-i İmrân Sûresi:190-200. Buhârî,Bkz. Fethu’l-Bârî, 8/237, Müslim,
1/530.