İHYÂ-İ ULÛMİ'D-DÎN | HACC

 Giriş

Giriş

Tevhîd kelimesini kullarına sığmak, Beyt-i Atik'i (Kâbeyi) müracaat merkezi yapan Allah'a hamdolsun!O Allah ki, fazl ve şeref yönünden Beyt-i Atik'i kendi zatına nisbet etmiştirO Beyt-i Atik'i ziyaret etmeyi, kulu ile azap arasına bir perde olarak germiş ve kalkan yapmıştır.

Rahmet peygamberi ve ümmetin efendisi Hazret-i Muhammed'e, halkın efendileri, hakkın öncüleri olan âline ve ashâbına salât ve selâm olsun!

Hac, İslâm'ın rükûn ve esaslarından biri, ömrün ibadeti, işlerin sonu ve İslâm'ın tamamı, dinin kemâlidir.

Bugün sizin için dininizi kemâle erdirdimÜzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslâm'ı seçtim. (Mâide/3)

Hac hakkında Hazret-i Peygamber de şöyle buyurmaktadır:

İmkânı olduğu halde hac etmeyerek ölen bir kimse ister yahûdî, isterse hıristiyan olarak ölsün1

Ne büyüktür o ibadet ki, onun olmamasiyle din kemâlini kaybeder ve imkânı olduğu halde onu terkeden bir kimse, dalâlet yönünden hristiyan ve yahudilerle eşit olurBöyle bir ibadete beşeri takatî yöneltip izahını yapmak, rükûn, sünnet, âdâb, fazilet ve sırlarını teker teker saymak en uygun harekettirBütün bunların sayılması Allah'ın tevfîkiyle üç bölümde yapılacaktır.

Birinci bölüm: Haccın, Mekke'nin, Beyt-i Atik'in (Kâbe'nin) fazileti, haccın rükûnleri ve vücûbunun şartları

İkinci bölüm: Seferin başlangıcından dönüşe kadar olan zâhirî amellerin tertibi

Üçüncü bölüm: Bu ibâdetin ince âdâbları, sırları ve bâtınî amelleri

1) İbn Adiyy, (Ebû Hüreyre'den)

7-1

Haccın Fazileti

Bütün insanlara haccı ilan etGerek yaya olarak, gerek her uzak yollardan gelen yorgun develer üzerinde sana gelsinler. (Hac/27)

Katâde şöyle der: Allahü teâlâ, kulu ve peygamberi Hazret-i İbrahim'e, bütün insanlara haccı ilân etmesi emrini verdiğinde, Hazret-i İbrahim (aleyhisselâm) şöyle bir çağrıya başladı: 'Ey İnsanlar! Allahü teâlâ bir beyt binâ ettirdiOnu ziyaret edin!'

Allahü teâlâ hacca gelmenin hikmetini ise şöyle beyan etmektedir:

(Gelsinler) ki kendileri için birtakım faydaları görsünler. . . (Hac/28)

Bazı âlimler bu ibareden hac mevsimindeki ticaret ile âhiretteki ecrin kastedildiğini söylemişlerdir.

Seleften bir âlim, bu yorumu işittiğinde, şöyle demiştir: 'Kâbe'nin rabbine yemin ederim ki haccedenler affolunmuşlardır'.

Bazı âlimler 'İblis şöyle dedi: O halde beni azdırmana karşılık yemin ederim ki, insanoğullarını saptırmak için muhakkak senin doğru yoluna oturacağım, vesvese verip pusu kuracağım' (Âraf/16) ayetinin tefsirinde bu yolun Mekke yolu olduğunu, şeytanın bu yolun üzerine oturup, insanları bu yoldan menetmeye çalıştığını söylemişlerdir.

Hazret-i Peygamber (sallâllahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

Kim fahiş konuşmaksızın, fısk-u fücurda bulunmaksızın Beyti ziyaret ederse, annesinin kendisini doğurduğu gün gibi günahlardan sıyrılmış olur2

Şeytan, Arefe gününde olduğu gibi, hiçbir günde küçülmüş, zelil olmuş, hakir olmuş ve kızmış görünmez3

Şeytanın bu şekilde görünmesinin hikmeti muhakkak Allah'ın hacılar için, indirdiği rahmeti görmesinden ve Allah'ın büyük günahları affetmesinden dolayıdır.

Bazı günahlara sadece Arafat dağında vakfeye durmak bile kefaret olur4

Cafer bMuhammed, bu sözü Hazret-i Peygamber'e isnâd etmiştir.

Mukarriblerden biri şöyle anlatır: Arafat'ta İblis, bana bir insan sûretinde göründüBir de ne göreyim, cismi gayet zayıf, rengi soluk, gözü yaşlı ve beli büküktüKendisine sordum:

- Ey İblis! Seni ağlatan nedir?

- Ticaret niyeti olmaksızın hacılar mevlâlarına doğru çıkıp gidiyorlarOnların Mevlâ'ya yönelmelerinden, Mevlâ'nın da onları mahrum etmeyeceğinden korkarımBu durum beni mahzun edip ağlatmaktadır.

- Seni bu kadar zayıf düşüren nedir?

- Allah yolunda atların kişnemesi eğer benim yolumda olsaydı, daha hoşuma giderdi.

- Rengini solduran nedir?

- Cemaatin ibâdet konusunda yardımlaşmasıdırEğer onlar günâh konusunda yardımlaşsaydılar, bana daha sevimli gelirdi.

- Peki, belini kamburlaştıran nedir?

- Kulun, Allah'a 'Yâ rabbi! Ben senden güzel sonuç istiyorum' demesidirBen daima bir kulun amelini iyi görüp de mağrur olacağı zamanı bekler ve onun benim bu hilemi sezip de mağrur olmaktan kaçınmasından korkarım.

Hazret-i Peygamber haccın fazileti hakkında şöyle buyurmuştur:

Evinden hac veya umre için çıkıp yolda vefât eden bir kimse için, kıyâmete kadar (her sene) hac ve umre yapan kimsenin ecri defterine kaydedilirMekke veya Medine'de ölen bir kimse, ne arasat meydanına getirilir ve ne de hesaba mâruz kalırKendisine 'Haydi cennete gir' denilir5

Mebrur (kabul edilmiş) bir hac, dünya ve dünyadaki şeylerin hepsinden daha hayırlıdırMebrur (kabul edilen) haccın karşılığı cennettir6

Hac ve umre niyetiyle (Mekke'ye) gidenler, Allah'ın halkı ve ziyaretçileridirEğer onlar, Allah'tan isterlerse, Allah kendilerine isteklerini verirEğer dua ederlerse, dualarını kabul ederEğer şefaatta bulunurlarsa, şefaatları kabul olunur7

Ehl-i Beyt yoluyla gelen bir müsned hadîste şöyle buyurulur:

Günahça insanların en büyüğü, Arafat dağında vakfeye durduğu halde Allahü teâlâ'nın kendisini affetmediği zannına kapılan kimsedir,8

İbn-i Abbâs (radıyallahü anh) Hazret-i Peygamber'den şöyle rivâyet eder:

Bu Beyt'in üzerine Allah'ın her gününde yüzyirmi rahmet inmektedirBunların altmışı ziyaretçilere, kırkı namaz kılanlara ve yirmisi de bakanlara taksim olunur9

Beyti çokça tavâf (ziyaret) edinizÇünkü kıyâmet gününde hasenât sahifelerinizde göreceğiniz en büyük hasene tavâf'dırKıyâmet gününde göreceğiniz en kârlı amel de budur10

İşte bu sırra binâen hacsız ve umresiz Kâbe'yi ziyaret etmek müstehabdır.

Başka bir haberde de şöyle denilmiştir:

Kim yalın ayak, başı kabak yedi defa peşipeşine tavaf yaparsa, bir köleyi âzâd etmiş kadar sevap alırKim, yağmurlu bir havada Kâbe'yi yedi defa ziyâret ederse, onun geçmiş günahları affolunur11

Deniliyor ki, Allahü teâlâ Arafat'ta herhangi bir kulun bir günâhını affederse, aynı günâhı işleyen diğerlerinin de o günâhını affeder.

Seleften biri şöyle buyurmuştur: 'Arefe günü, cumaya tesâdüf ederse, Arafat'ta bulunan herkesi Allahü teâlâ affederDünyanın en faziletli günü o gündürO günde Hazret-i Peygamber vedâ haccını yapmıştır12

Hazret-i Peygamber, vedâ haccında vakfe yaparken şu ayet nâzil olmuştur.

Bugün sizin için dininizi kemâle erdirdimÜzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslâm'ı seçtim. (Mâide/3)

Kitap ehli şöyle demiştir: 'Eğer bu ayet, bizler için nâzil olsaydı, bu ayetin nâzil olduğu günü bayram olarak kabul ederdik'Bunun üzerine Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) şöyle buyurmuştur: 'Ben Allah için şehadet ederim ki, bu ayet iki bayramın bir arada olduğu bir günde nâzil olmuşturYani Arefe ve Cuma gününün bir arada olduğu bir günde Arafat'ta vakfeye durmuşken Hazret-i Peygamber'e nâzil olmuştur'.

Hazret-i Peygamber (sallâllahü aleyhi ve sellem) bir defasında şöyle dua etmişti:

Rivâyet ediliyor ki, Ali bMuvaffak Hazret-i Peygamber'in yerine birkaç defa hacca gitmiştiKendisi şöyle anlatır: Hazret-i , Peygamber'i rüyamda gördümBana şöyle dedi:

- Ey Muvaffak'ın oğlu! Sen mi benim için birkaç defa haccettin?

- Evet yâ Rasûlüllah! Senin yerine haccettim.

- Sen mi benim yerime Lebbeyk dedin?

- Evet yâ Rasülallah! Senin yerine Lebbeyk dedim,

- Ben bunun karşılığını kıyâmet gününde sana vereceğim.

Mahşer yerinde senin elinden tutup mahlûkat hesabın şiddeti içindeyken seni götürüp cennete sokacağım.

Mücâhid ve başka âlimler şöyle demişlerdir: 'Hacılar Mekke'ye geldikleri zaman, melekler deve süvarilerine selâm verirlerMerkeblere binenlerin ellerini sıkarlar, yaya gelenlerin de boyunlarına sarılırlar'.

Hasan-ı Basrî şöyle buyurmuştur: 'Ramazan ayının sonunda veya herhangi bir savaşta veya haccın sonunda ölen bir kişi şehid olarak ölmüştür'.

Hazret-i Ömer şöyle buyurmuştur: 'Hacceden bir kimse affolunmuşturO hacceden Zilhicce, Muharrem, Safer aylarının tamamında ve Rebiülevvel ayının yirmi gününde kimler için istiğfar etmişse, onlar da affolunur'.

Selef-i salihînin sünnetindendir ki, savaşa gidenleri yolcu ederlerdiHacdan gelenleri de karşılaşırlar ve iki gözünün ortasından öper, kendilerinden dua isterlerdiHacılar günahlarla kirlenmezden evvel bütün bunları yaparlardı.

Ali bMuvaffak şöyle anlatır: "Bir sene hacca gittimArefe gününün gecesi Minâ'da Mescid-i Hayf'ta uyudumRüyamda sırtlarında yemyeşil elbiseler olan iki meleğin gökten indiklerini gördümBiri diğerine şöyle diyordu:

- Ey Allah'ın kulu!

- Buyur ey Allah'ın kulu!

- Bu sene rabbimizin beytini ziyaret edenlerden kaç kişinin haccının kabul edildiğini biliyor musun?

- Hayır, bilmiyorum!

Altı kişinin haccı kabul olundu.

Sonra ikisi de göğe doğru yükseldiler ve kayboldularBen korkular içerisinde uyandımNeredeyse üzüntümden bayılacaktımBu durum beni çok müteessir etmiştiKendi kendime dedim ki: 'ınadem ki altı kişinin haccı kabul edilmiş, ben bu altı kişiden birisi nasıl olabilirim?' Arafat'tan inerken Müzdelife'de, Meş'ar'il-Haramın yanında hacıların çokluğunu ve haccı kabul edilenlerin azlığını düşünürken uyuya kalmışımBaktım ki, iki kişi yine aynı şekilde tekrar geldilerDaha önce yaptıkları gibi birbirlerine soru sorup, cevap verdilerBiri arkadaşına şöyle dedi

- Rabbimizin bu gece nasıl bir hüküm verdiğini biliyor musun?

- Hayır, bilmiyorum.

- Rabbimiz bu gecede, o altı kişinin herbiri için yüzbin kişiyi bağışladı.

Birdenbire uykumdan uyandımİfade edilmesi güç bir ferah ve sürûra kavuşmuştum".

Yine Ali bMuvaffak şöyle anlatmaktadır: Bir sene hacca gitmiştimHac menâsikleri bittikten sonra, haccı kabul edilmeyenler hakkında düşünüp şöyle dedim: 'Yâ rabbi! Ben haccımın sevabını, haccını kabul etmediğin kimselere hibe ettim'. Sonra rabbimi rüyamda gördümBana dedi ki: 'Ey Ali! Cömertlik ile cömertleri yaratan ben olduğum halde sen bana karşı cömertlik mi taslıyorsun? Ben cömertlerin en cömerdi, ikram edenlerin ikram edicisi ve bütün âlemlerden daha fazla ikram ve cömertlik yapmaya müstahak olan AllahımHaccını kabul etmediğim kimseleri, haccını kabul ettiğim kimselere bağışladım'.

2) Buharî ve Müslim, (Ebû Hüreyre'den)

3) İmâm-ı Mâlik, (İbrahim b. Ebî Able'den)

4) İmâm Irâkî böyle bir hadîse rastlamadığını söylemektedir.

5) Beyhakî, (Ebû Hüreyre'den birinci şıkkını) ; Beyhakî, Dârekutnî, (Hazret-i Aişe'den ikinci şıkkını) ; hadisin iki versiyonu da zayıf hadîslerdendir.

6) Müslim ve Buharî, (Ebû Hüreyre'den)

7) Buharî, (Ebû Hüreyre'den)

8) Hatib, el- Muttefek ve'l-Mufterek, Deylemî, Müsned'ül-Firdev s, zayıf bir senedle

9) İbn Hıbbân ve Beyhaki, (İbn-i Abbâs'dan hasen birsenedle)

10) İbn Hıbbân ve Hâkim, (İbn Ömer'den)

Beyt'in (kâbe'nin) ve Mekke'nin fazileti

Hazret-i Peygamber (sallâllahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

Allahü teâlâ bu Beyt' e öyle bir va'dde bulunmuştur ki, her sene bu Beyt'i altıyüzbin kişi ziyaret ederEğer altıyüzbin kişiden az gelirse meleklerle tamamlarKâbe, mahşer gününde telli duvaklı gelin gibi haşr olunurKendisini dünyada ziyaret edenlerin hepsi perdelerine yapışmış bir halde beraberinde yürürlerKâbe kendisi cennete girip onları da beraber cennete sokuncaya kadar yürür14

Hacer'ul-Esved, cennetin yâkut taşlarından bir yâkutturKıyâmet gününde haşrolunurGörür iki gözü ve konuşur dili vardırHak ve doğrulukla kendisini dünyada istilâm (öpmek veya el sürmek) edenlerin lehinde şehadet eder15

Hazret-i Peygamber (sallâllahü aleyhi ve sellem) Hacer'ul-Esved'i çokça öperdi16 Yine rivâyet edildiğine göre, Hazret-i Peygamber (sallâllahü aleyhi ve sellem) Hacer'ul-Esved'in üzerine secde etmiştir17

Hazret-i Peygamber, devesinin sırtına binerek Kâbe'yi ziyaret ederdiHacer'ul-Esved'in hizasına gelince, elindeki asâsının bir ucunu taşın üzerine bırakır, diğer ucunu öperdi18

Hazret-i Ömer'de, Hacer'ul-Esved'i öptükten sonra şöyle demiştir:

Biliyorum ki sen bir taşsınNe kimseye zarar ve ne de kimseye fayda verebilirsinEğer Allah'ın Rasûlü'nü seni öperken görmeseydim, seni asla öpmezdimBu sözden sonra hüngür hüngür ağlayıp figan etti. Sonra arkasına dönerek baktı ki, Hazret-i Ali orada bulunmaktadırHazret-i Ali'ye hitaben 'Ey Ebû Hasan! İşte burada gözyaşı dökülür ve duâlar kabul olunur' dediHazret-i AliHazret-i Ömer'e (radıyallahü anh) şu cevabı verdi: 'Ey Mü'minlerin emiri! Hacer'ul-Esved'in ne zarar ve ne de fayda vermediğini söyledinizHalbuki Hacer'ul-Esved hem zarar hem de yarar verir'Ömer 'Nasıl olur?' deyince, Hazret-i Ali şöyle cevap verdi: Allahü teâlâ, Âdem'in zürriyetini bir araya getirip onlardan söz aldığı zaman, onların vermiş oldukları söze dair bir senet yazdı ve o senedi bu taşın içine koyduBu nedenle bu taş, sözüne sâdık kalıp ahdine vefa gösteren Mü'minler için lehde şehadet ederKâfirlerinde aleyhlerine şehâdet eder'19

Bazı alimler tarafından denildi ki, Hazret-i Ali'nin bu sözü, halkın Hacer'ul-Esved'i istilâm ederken söyledikleri şu sözün mânâsını içerir:

Yâ rab! Sana îman ederek, senin kitabına inanarak ve senin sözünü yerine getirmek için bunu yapıyorum!

Hasan-ı Basrî şöyle demiştir: 'Mekke'de bir gün oruç, diğer yerlerdeki yüzbin oruca bedeldirOrada verilen bir dirhem sadaka, başka yerlerde verilen yüzbin dirheme eşittirMekke'de yapılan her hasene yüzbine bedeldir'.

Deniliyor ki, 'Kâbe'yi yedi defa tavâf etmek, bir umreye eşittir. Üç umre de bir hacca eşittir'.

Sahih bir haberde şöyle denilmiştir:

Ramazan ayında yapılan bir umre, benimle birlikte yapılan bir hac gibidir20

Kıyâmet gününde ilk önce kabrinden kalkan ben olacağım. Sonra ben Medin-i Münevvere'nin mezarlığı Cennet'ul-Bakiye gelirimOnlar da kabirlerinden kalkıp benimle beraber gelirler. Sonra Mekke ehline gelirim, Mekke ile Medine arasında haşrolunurum21

Âdem (aleyhisselâm) hac yapıp menâsik-i haccı bitirdikten sonra, melekler kendisiyle karşılaştı ve melekler kendisine şöyle dediler: 'Ey Âdem! Haccın kabul edildi (kabul olsun) Biz senden iki bin sene önceden beri bu beyti ziyaret etmekteyiz'22

Allahü teâlâ her gece yeryüzündeki insanlara bakarİlk baktığı kimseler harem-i şerifin halkıdırHarem-i Şerif halkı arasında da ilk önce Mescid-i Haram ehline bakarKimi Kâbe'yi ziyaret ederken görürse, onu affederKimi namaz kılarken görürse, onu da affederKimi Kâbe 'ye doğru ayakta durup bakarken görürse, onu da affeder.

Evliyaullah'tan biri keşif âleminde şöyle görmüştür: 'Ben gördüm ki, İslâm'ın bütün sınırları (Basra körfezinin yakınında bulunan) Abadan adasına secde ediyorlardı ve yine gördüm ki, Abadan adası da Cidde'ye secde ediyordu'.

Anlatıldığına göre, hiçbir günün güneşi batmaz ki, o günde bu Beyti (Kâbe'yi) Allah'ın abdal kullarından biri ziyaret etmesinHiçbir günün fecri doğmaz ki, o günde Allah'ın evtad kullarından biri Kâbeyi ziyaret etmesinAbdal ve evtadların ziyaretlerinin kesilmesi, Kâbe'nin yeryüzünden kalkmasına vesile olurHalk sabahladığı zaman bakar ki Kâbe kaldırılmış ve eseri dahi kalmamıştırBu hâdise Kâbe yedi sene hiçbir ferd tarafından ziyaret edilmedikten sonra olacaktır, Kâbenin kaldırılışından sonra mushafların yapraklarından Kur'ân'ın bütün ayetleri silinir ve o yapraklarda bir harf dahi görünmez olurBundan sonra Kur'ân göğüslerden kaldırılırHafızlar Kur'ân'ın bir kelimesini dahi hatırlayamazlarBundan sonra halk şiirler, nağmeler ve câhiliyye devrinin haberlerine başvurur, onu aralarında hakem yaparlarBundan sonra Deccal ortaya çıkarİsâ iner ve Deccal'ı öldürürO zamanlarda kıyâmet, doğum zamanı yaklaşmış bir devenin doğumu gibi, yakın olur.

Bir haberde şöyle denilmiştir:

Bu beyt, (Kâbe) kaldırılmazdan önce onu çokça ziyaret edinizÇünkü bu Kâbe iki defa yıkıldıÜçüncü yıkılışında kaldıracaktır23

Hazret-i Ali'nin, Rasûlüllah'tan şu hadîsi naklettiği rivâyet olunmaktadır: Hazret-i PeygamberAllahü teâlâ'nın şöyle buyurmuş olduğunu rivâyet etti:

Dünyayı yıkmak istediğim zaman ilk önce beytimden başlıyacağımOnu tahrib edecek, onun arkasından da dünyayı tahrib edeceğim24

14) .

15) Tirmizî ve Nesâî, (İbn-i Abbâs'tan)

16) Müslim ve Buharî, (Hazret-i Ömer'den)

17) Bezzâr ve Hâkim, (Hazret-i Ömer'den)

18) Müslim ve Buharî, (Ebû Tufeyl ve Câbir'den)

19) Müslim ve Buharî. Fakat Hazret-i Ali'nin bu sözü onların rivâyetlerinde yoktur.

20) Müslim ve Buharî, (İbn-i Abbâs'dan)

21) Tirmizî ve İbn Hıbbân, (İbn Ömer'den)

22) el-Mufaddal, el-Cundî ve İbn Cevzî, (İbn-i Abbâs'tan)

23) Bezzâr, İbn Hıbbân ve Hakim, (İbn Ömer'den)

24) Irakî aslına rastlamadığını kaydeder.

Mekke'de Oturmanın Fazileti ve Kerâheti

İhtiyatlı davranan ve Mekke-i Mükerreme'deki ikameti mahzurlu gören âlimler, bunu üç sebepten mahzurlu görürler:

1Usanç gelme korkusu ve beyte karşı olan aşkın azalmasıdır.

Zira her ikisi de Kâbe-i Muazzama'ya karşı olan kalp sevgisinin azalmasına vesile olabilirHazret-i Ömer (radıyallahü anh) , hac mevsimi bittikten sonra hacılara şöyle derdi:'Ey Yemenliler! Yemeninize, Ey Şamlılar! Şamınıza, Ey Iraklılar! Irakınıza gidin'.

Yine bu hikmete binaen, halkı çokça tavâf etmekten menetmeyi düşünüyor ve diyordu ki: 'Çok tavâf etmek sûretiyle bu Kâbe'nin hürmetine halel getirmelerinden korkuyorum'.

2İnsan Mekke'den ayrılınca, Kâbe'ye karşı olan iştiyakı kabarır ve ikinci bir defa ziyaret etmesine vesile teşkil ederÇünkü Allahü teâlâ, Kâbe'yi insanlar için dönüş yeri ve emniyet merkezi kılmıştırYani insanlar zaman zaman ona gelerek ziyarette bulunurlar ve onunla olan ilgilerini kesmezler.

Âlimlerden bâzıları şöyle buyurmuşlardır: 'Başka bir beldede bulunup da kalbin Mekke'ye iştiyak duyar ve Kâbe'ye bağlı olursa, haremde olup oranın yerlisi olmak hasebiyle kalbine usanç gelmiş olmaktan daha hayırlıdırMekke'de olup kalbin başka bir memlekete bağlı olmasından, başka memlekette olup kalbinin Mekke'ye bağlı olması daha hayırlıdır'.

Seleften biri şöyle buyurmuştur: 'Horasan memleketinde nice kişiler vardır ki, bu Kâbeyi bilfiil ziyaret edenlerden Kâbe'ye daha yakındırlar'.

Deniliyor ki, Allahü teâlâ'nın birtakım kulları vardır ki Kâbe, Allah'a yakın olmak için onları ziyarete gider.

3Hata işlemek ve günah yapmak korkusundan Mekke'de oturmayı kerih görmüşlerdirZira Mekke'de hata yapmak ve günah işlemek büyük bir tehlike teşkil etmektedirBu yerin şerefi için, böyle bir hareketin insan üzerine Allah'ın gazabının celbedilmesine vesile olması gerektir.

Vüheyb bVerd el-Mekkî'den rivâyet ediliyor: Bir gece İsmail'in (aleyhisselâm) , hücresinde namaz kılıyordumKâbe ile örtüsü arasından gelen bir ses duydumŞöyle diyordu: 'Etrafımda ziyaret edenlerin dünya hâdiselerine dalmasından, bâtıl konuşmalar yapmasından ve gâfil bulunmalarından, önce Allah'a sonra sana şikâyet ediyorum ey Cebrâil! Eğer beni ziyaret edenler bu gafletlerinden men olunmasalar, yemin ederim ki, ben öyle bir patlayacağım ki, bende bulunan her taş, hangi dağdan getirilmişse oraya fırlayacaktır'.

İbn Mes'ûd şöyle demiştir: 'Mekke hariç, Allah'ın hiçbir beldesinde kul niyetini fiiliyat sahasına dökmedikçe hesaba çekilmezAncak Mekke'de insan, niyetinden ötürü hesaba çekilir'. Sonra şu ayeti delil olarak getirmiştir:

Kim Mescid-i Haram'da, haktan meyletmeye niyet ederek zulüm yapmaya kalkışırsa, ona acıklı bir azap tattırırız. (Hac/25)

Yani bu azap, sadece kötü niyetinden ve mücerred iradesinden ötürü kendisine verilir.

Deniliyor ki: 'Mekke-i Mükerreme'de sevabların biri yüzbine bedel olduğu gibi günahlar da katmerleşir'.

İbn-i Abbâs (radıyallahü anh) şöyle buyuruyor:

Mekke'de ihtikâr (karaborsacılık) yapmak, haremde zulüm yapmaya niyetlenmektendir.

Yalan söylemenin de böyle olduğu söylenilmiştir. .

İbn-i Abbâs şöyle buyurmuştur: 'Rükye'de yetmiş günâh işlesem, Mekke-i Mükerreme'de tek bir günâh işlemekten daha kolay gelir bana. . . '

Rükye, Mekke İle Tâif arasında bir yerdirBu korkudandır ki, Mekke'de ikamet eden bazı kimseler, harem sınırları dahilinde def-i hacet yapmaz, bu sınırları geçtikten sonra ihtiyaçlarını görüp dönerlerdi. Bazıları da Mekke'de bir ay durduğu halde yanını yere koyarak yatmamışlardırMekke'de ikamet etmeyi menetmek için alimlerin bazısı Mekke evlerinin kiralanmasını bile kerih görmüştür.

Sakın Mekke'de ikamet etmenin kerahetinin, Mekke bölgesinin faziletiyle tezad teşkil ettiği zannına kapılmaÇünkü ikametteki kerahetin illeti halkın dince zayıf olması, o mübarek makamların hak ve hukukuna riâyet etmek hususunda kusurlu bir halde bulunmasıdırBu bakımdan bizim 'Mekke'de ikamet etmemek daha efdaldir' sözümüzün mânâsı, yani kusurlu ve Mekke'den usanç getirecek kadar durmaktan durmamak daha efdaldir demektirFakat mübarek makamların hakkına hukukuna tam riâyet ederek ikamet etmenin efdaliyyeti ise, hiçbir zaman sözkonusu bile değildirDurum nasıl böyle olmasın?

Hazret-i Peygamber (sallâllahü aleyhi ve sellem) , Medine'den Mekke'ye geldiği zaman, Kâbe-i Muazzama'nın karşısında durarak şöyle buyurmuştur:

Senin, Allahü teâlâ'nın en hayırlı arazisi olduğun ve Allah'ın beldelerinin bence en sevimlisi bulunduğun muhakkaktırEğer ben senden çıkartılmış olmasaydım, kesinlikle kendi arzumla buradan ayrılmazdım25

Yine hakkına hukukuna riayet ederek Mekke'de ikamet etmek, ikamet etmemekten nasıl üstün olmasın? Halbuki Kâbe-i Muazzama'ya bakmak, ibâdettir ve Mekke'de yapılan iyilikler birkaç misliyle Allah nezdinde kabul olunur. (Nitekim daha önce de bu keyfiyyeti zikretmiştik) .

25) Tirmizî ve Nesâî, İbn Mâce ve İbn Hıbbân, (Abdullah b. Adiyy b. el-Hamra'dan)

Medine-i Münevvere'nin Fazileti

Mekke'den sonra Medine'den daha üstün bir belde yokturMedine'de yapılan ibâdetler de kat kat olarak kabul olunur.

Çünkü Hazret-i Peygamber (sallâllahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

Benim bu mescidimde bir namaz, Mescid-i Haram hâriç, diğer mescidlerde kılınan bin namazdan daha efdaldir26

İşte böylece Medine'de yapılan her hayırlı iş başka yerlerde yapılan bin hayırlı işe bedeldir, Hazret-i Peygamberin Medine'sinden sonra fazilet bakımından Kudüs-i Şerîf gelirKudüs-i Şerifte kılınan bir namaz, Mescid-i Haram ve Medine hâriç, diğer yerlerde kılınan beşyüz namaza bedeldirDiğer amellerde de durum böyledir.

İbn-i Abbâs (radıyallahü anh) Hazret-i Peygamber'den şu hadîsi rivâyet etmektedir:

Medine mescidinde kılınan bir namaz, onbin namaza, Mescid-i Aksâ'da kılınan bir namaz bin namaza, Mescid-i Haram'da kılınan bir namaz da yüzbin namaza bedeldir27

Medine'nin şiddetine ve sıkıntısına tahammül eden bir kimse için, ben kıyâmet gününde şefaatçı olurum28

Medine'de ölmeye gücü yeten (yani ikamet etmek isteyen) Medine'de ölsünÇünkü Medine'de ölen herkes için kıyâmet gününde şefaatçiyim ben. . . 29

Bu üç bölgeden başka bütün yeryüzü ikamet için eşittirAncak İslâm devletinin sınırlarında ikamet etmek, bu hükmün dışında kalırHududları beklemek için, sınırlarda ikamet etmekte de büyük bir fazilet vardır.

Nitekim Hazret-i Peygamber (sallâllahü aleyhi ve sellem) bu hükmü belirtmek gayesiyle şöyle buyurmaktadır:

Ziyâret amacıyla ancak üç mescide kafileler tertib edilebilir: 1) Mescid-i Haram, 2) Şu (Medine'deki) mescidim, 3) Mescid i Aksâ30

26) Müslim ve Buharî, (Ebû Hüreyre'den)

27) İmâm Irâkî, bu hadîsin 'garib' olduğunu kaydeder.

28) Müslim, (Ebû Hüreyre, İbn Ömer ve Ebû Said'den)

29) Tirmizî ve İbn Mâce, (İbn Ömer'den) Tirmizî'ye göre 'hadîs-i hasen'dir.

30) Müslim ve Buharî, (Ebû Hüreyre ve Ebû Said'den)

Velilerin Kabirlerini (Meşhedleri) Ziyaret

Bazı alimler, bu hadîs-i şerifle istidlâl ederek meşhedlerin, âlim ve sâlihlerin kabirlerini ziyaret etmeyi menetmeye taraftar görünmüşlerdirFakat bana göre bu hadîsten böyle bir anlam çıkmamaktadırAksine âlimlerin ve sâlihlerin kabirlerini ziyaret etmek emredilmiştir.

Nitekim Hazret-i Peygamber (sallâllahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır:

Sizi kabir ziyaretinden daha önce menetmiştimFakat kabirleri ziyaret edinizYalnız hecr (dine aykırı) konuşmayınız31

Yukarıdaki hadîs, sadece mescidler hakkında söylenmiştirMeşhed kelimesi, hiçbir zaman mescid mânâsında değildirÇünkü bu üç mescid (Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevî ve Mescid-i Aksâ) dışında yeryüzünde bulunan diğer bütün mescidler fazilet hususunda eşittirHiçbir İslâm beldesi yoktur ki, orada bir mescid bulunmasınBu bakımdan memleketinde mescid bulunan bir kimsenin başka bir memleketteki mescidi ziyaret etmesinde hiçbir mânâ yokturMeşhedlere gelince, onlar, hiçbir zaman eşit olmazlarOnların ziyaretinden elde edilen bereket, kabir sahiplerinin derecelerine göredir.

Evet, bir yerde mescid yoksa, mescidi olan bir yerin ziyaretine gitmek gayesiyle kervan tertip edilebileceği gibi tamamen oraya göç de edilebilirKeşke bir bilseydim, kabir ziyaretini meneden bir kişi, peygamberlerden Hazret-i İbrahimHazret-i Mûsa, Hazret-i Yahya ve diğer zevâtın kabirlerini ziyaret etmeyi de meneder mi? Bu zevât-ı kirâmın kabirlerinin ziyaret edilmesini menetmek son derece muhâl ve çirkin bir harekettirEğer peygamberlerin kabirlerini ziyaret etmeyi caiz görürse, o zaman velilerin, alimlerin ve sâlihlerin kabirlerini ziyaret etmek de aynı mânâda değil midir? Bu zevât-ı kirâmın kabirlerini ziyaret etmek, herhangi bir beldeye ziyaret amacıyla tertip edilen kafilenin hedefleri içindedirNitekim, hayatta bulunan âlimleri ziyaret de bu yolculuğun hedeflerindendir ve olabilir.

Allah'ı arayan bir kimseye en uygun hareket, eğer seferinden ilmî istifadeler kasdetmezse, bulunduğu memleketten ayrılmamasıdırVatanında durumu normal olduğu müddetçe ikamet etmelidirEğer vatanında ikamet etmek kendisi için zorlaşmışsa o vakit daha sakin ve dini için daha elverişli ve ibâdetlerini kolayca yapmaya daha müsait bir yere gitmelidirYerleştiği o yer onun için, en faziletli yerlerden olur.

Nitekim Hazret-i Peygamber (sallâllahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

Yeryüzü Allah'ındırİnsanlar da Allah'ın kullarıdırBu bakımdan nerede şefkat görürsen, orada oturup Allah'a hamd ü senâ et!32

'Kim bir şeyde bereket bulursa, ona yapışıp elden kaçırmasınKim geçimini bir şeyden temin ederse, o durumu bozulmadıkça orayı bırakıp başka bir yere gitmesin'33

Ebû Nuaym şöyle arılatır: Süfyân eş-Sevrî'yi heybesini omuzuna koymuş, ayakkabılarını eline almış bir halde gördüm ve kendisine sordum:

- Ey Ebû Abdullah! Nereye gidiyorsun böyle?

- Bir memlekete gidiyorum ki orada bu heybemi bir dirhem ile doldurabileyimİşittim ki bir köy varmış ve orada herşey ucuzmuşOraya gidip yerleşmek istiyorum.

- Ey Ebû Abdullah! Sen de mi böyle şeyler düşünüyorsun?

- Evet! Bir memlekette ucuzluk olduğunu işittiğin zaman, hemen oraya hicret etÇünkü orası senin dinin için daha selâmetli ve arzularını daha fazla azaltıcı bir memleket olur.

Yine Süfyân es-Sevrî şöyle derdi: 'Bu kötülük zamanıdırBu zamanda nâm ve nişanı olmayanlardan dahi korkulurAcaba şöhret sahiplerinin hâli ne olur? Şimdi bir yerden diğer bir yere gitmek zamanıdırKişi, bu zamanda fitneden kaçmak gayesiyle köyden köye, memleketten memlekete hicret etmek mecburiyetindedir'.

Yine Süfyân es-Sevrî bir defasında 'Yemin ederim, hangi beldenin daha sâkin olduğunu farkedemiyorum' derBu sözü üzerine kendisine sorulur:

- Horasan nasıldır?

- Horasan'da çeşitli mezhepler ve bozuk fikirler mevcuttur.

- Şam nasıldır?

- Şam'da parmakla gösterilirsin orada şöhret düşkünlüğü vardır.

- Irak nasıldır?

- Diktatörlerin ve zalimlerin diyarıdır.

- Mekke nasıldır?

- Keseyi ve bedeni eritir/pahalıdır, sıcaktır.

Süfyân'a garip bir kişi şöyle bir suâl sorar: 'Mekke'de mücavir olarak ikamet etmek istiyorumBana gerekli tavsiyelerde bulun!' Süfyân da ona şöyle der: 'Sana üç şeyi tavsiye ederim: 1) Birinci safta namaz kılma, 2) Kureyş neslinden gelen biriyle ahbaplık edip yüz göz olma, 3) Verdiğin sadakayı açıktan verme'.

Süfyânbirinci safta namaz kılmayı, şöhreti celbettiği için kerih görmüştürÇünkü devamlı birinci safta namaz kılan bir kimse, görülmediği zaman hâli sorulurO vakit kalbine riyâ kokusu girmesi muhtemel olduğu için ameline de mürâilik ve yapmacıklık karışır.

30) Müslim ve Buharî, (Ebû Hüreyre ve Ebû Said'den)

31) Müslim, (Bureyde b. el-Asld'den)

32) İmâm-ı Ahmed, Taberâni, (Zübeyr b. Avvam'dan zayıf bir senedle)

33) İbn Mâce, (Enes ve Hazret-i Âişe'den birinci cümlesini hasen bir senedle)

Haccın farz olmasının şartları, rükûn ve farzlarının sıhhati ve mahzurları

7-2

Haccın Şartları

Haccın sahih olması için, iki şart lâzımdır:

a) Vakit (hac mevsimi)

b) İslâmiyet (hacca gidenin müslüman olması)

Bu bakımdan, bülûğ çağma gelmemiş çocuğun haccı sahihtirEğer aklı eriyorsa, bizzat ihrama girebilirEğer aklı ermiyorsa, velisi onun yerine ihrama girer ve haccın tavâf (ziyaret) , sa'y ve sâir menâsiklerini normal olarak kendisine yaptırır.

Haccın vakti ise, Şevval, Zilkade ve Zilhicce 'nin onuna kadardırDokuzuncu gün, kurban bayramının şafağına kadar devam ederBu bakımdan kim ki, bu müddetin haricinde hac için ihrama girerse onun yaptığı, hac değil umre sayılırSenenin bütün ayları umre vaktidirFakat Minâ günlerinde haccın ibâdetiyle meşgul olan bir kimsenin umre için ihrama girmesi uygun değildirÇünkü böyle bir kimse umre için ihrama girdiği takdirde Minâ'dahi haccın cemreleriyle meşgul olduğundan umrenin işleriyle meşgul olma imkânından mahrumdur.

Haccın 'Haccetu'l-İslâm' (farz hac) yerine geçmesi ise, beş şarta bağlıdır:

1Müslüman olmak

2Hür olmak

3Bâliğ olmak

4Akıllı olmak

5Vakit bulmak

Eğer çocuk ile köle hac için ihrama girer, fakat Arefe'de veya Müzdelife' de iken köle âzâd edilir, çocuk da bülûğ çağına ererse, bayram gününün fecri doğmazdan önce yeniden Arafat'a, dönüp gelirse, ikisinin de haccı (Haccetu'l-İslâm) yerine geçerÇünkü hac, Arefe demektirBöyle yapan köle ve çocuğa kan akıtmak ve kurban kesmek gerekmezFarz olan umrenin yapılmasında da, vakit hâriç, bütün bu şartların varlığı lâzımdır, (Umre'nin farz oluşu, Şafiîler ile Hanbelîlere göredir) .

Bâliğ ve hür bir kimsenin yaptığı haccın nafile hac yerine geçmesinin şartlarına gelince, farz haccı edâ ettikten sonra yapılan hactırÇünkü farz olan hac, önde gelen bir ibâdettir.

Sonra Arafat'da vakfe halindeyken ifsâd edilen haccın kaza edilmesi gelir. Sonra adanmış hac, sonra vekâlet hac, daha sonra da nafile hac gelmektedirBu tertip lâzımdırBaşka haccı niyet etse dahi yine bu şekilde kabul edilir.

Haccın bir müslümana farz olmasının şartları da beştir:

1Bâliğ olmak

2Müslüman olmak

3Akıllı olmak

4Hür olmak

5Haccetmeye gücü yetmek

Kime hac farz olursa, o kimseye umre de farz olur. (Hanefîlere ve Mâlikîlere göre umre sünnettir) .

Mekke-i Mükerreme'ye ziyaret veya ticaret maksadıyla giden bir kimse, eğer odun taşıyıcısı değilse, bir kavle göre, muhakkak ihrama girip, öylece Mekke'ye girmesi gerekirİhramlı olarak Mekke'ye girdikten sonra hac veya umre amellerini yapmak sûretiyle ihramdan çıkabilir.

Haccetmeye gücü yetmek meselesine gelince, bu iki çeşittir:

A) Bilfiil yapmakBunun da birçok sebepleri vardır,

1Kişinin sağlıklı olması gerekir.

2Yolun ise, kolay ve emin olması gerekirTehlikeli deniz ve saldırgan bir düşmanın bulunmaması lâzımdır.

3Mal hususunda ise, gidip vatanına dönünceye kadar nafakası bulunmalıdırİster vatanında aile efradı olsun, ister olmasınÇünkü vatandan uzak yaşamak çok zor bir şeydirBir de hac müddeti boyunca kendisine yetecek kadar nafakaya sahip olması lâzımdırBorçlarını ödeyebilecek servete sahip olması gerekirBineğe sahip olmalı veya kiralamaya gücü yetmelidirKiraladığı bineğe, hevdecinde oturmak sûretiyle veya nöbetleşmek sûretiyle binmeye muktedir bulunması gerekir.

B) Hacca gitmeye gücü yetmeyen kötürüm, malıyla başkasını kendi yerine gönderebilirYani kendisi için farz haccı yapmış bir kimseyi ücretle tutup, kendi yerine göndermelidirBöyle bir kimseyi gönderirken sadece nöbetleşe binecek kadar gidiş nafakasını vermek kâfi gelir. (Talep etmedikçe geliş nafakası vermek gerekmez) .

Oğul, kötürüm babasına 'senin yerine ben hacca gideceğim' dediği zaman, babasının haccetmeye gücü yetiyor sayılırEğer oğlu 'malımı verip de yerine haccettiririm' derse, o zaman haccetmeye gücü yetiyor sayılmazÇünkü bedenle babaya hizmet etmek de evlât için şeref vardırFakat malını vermesi ise, babaya bir minnet yüklemiş olur.

Gücü haccetmeye yeten bir kimseye hac lâzım gelirFakat tehir edebilirAncak tehirde tehlike vardırEğer hayatının sonunda olsa dahi, hacca gitmeye muvaffak olursa, farziyet kendisinden düşerEğer hac etmeye gücü yettiği halde gitmeyip tehir eder ve haccetmeden ölür giderse, haccı terkettiği için âsi olarak Allah'ın huzuruna giderGeride bıraktığı servetinden hac bedeli çıkarılır ve haccı yaptırılır ve hatta haccın yapılmasını vasiyet etmezse dahiHac meselesi de tıpkı diğer borçlar gibidirYani vasiyet olmazsa dahi yapılması mecburîdir.

Eğer bir senede hacca gitmeye gücü yeter de, hacca gidenlerle beraber yola çıkmazsa, halk daha hacca varmazdan önce malı ve serveti yok olduktan sonra ölüp Allah'ın huzuruna giderse, boynunda hac bulunmazZengin olduğu halde haccetmeyip ölen bir kimsenin durumu Allah nezdinde çok tehlikelidirHazret-i Ömer (radıyallahü anh) şöyle buyurmaktadır: İstedim ki, bütün valiliklere emirnâme yazayım da, gücü yettiği halde hacca gitmeyen kimselerden harac alsınlar'.

Said b. Cübeyrİbrahim en-NehaîMücâhid ve Tâvus'dan şöyle dedikleri rivâyet edilir: 'Kendisine hac farz olmuş zengin bir kimsenin haccetmeden önce öldüğünü bilirsem, cenaze namazını kılmam'Nitekim bir âlimin zengin bir komşusu vardıHaccetmeden önce ölünce, o âlim onun cenaze namazını kılmadı.

İbn-i Abbâs 'Kim zekât vermeden ve hac yapmadan ölürse, ikinci bir defa dünyaya gelmeyi temenni eder' demiş ve şu ayeti okumuştur:

Diyecekler: 'Rabbim! Beni dünyaya geri çevir ki, ben terkettiğim îmanı yerine getirip sâlih bir amelde bulunayım'. (Mü'minûn/99)

Bunun ardından da 'Salih amelden maksat hacdır' diye ilâve etmiştir.

Haccın Rükûnları

Şu rükûnlar olmadan hac sahîh olamazBu rükûnlar beş tanedir:

1İhrama girmek

2Bayram gününden itibaren Kâbeyi yedi defa ziyaret etmek

3Bu ziyaretten sonra Safa ile Merve arasında yedi defa sa'y yapmak

4Arafat'da vakfeye durmak

5Arafat vakfesinden sonra traş olmak Arafat'ta vakfeye durmak hâriç bütün bu rükûnler, Umre'de de lâzımdırlar.

Terkedildiğinde kurban kesmeyi gerektiren vacibler altı tanedir:

1Mîkatta (belirli yerlerde) ihrama girmekİhrama girmeden o belirli yerleri geçenin bir koyun kesmesi gerekir.

2Cemrelere taş atmakBuraya taş atmayı terketmek bir kavle göre kan akıtmayı (kurban kesmeyi) icab ettirir.

3) Arafat 'da güneş batıncaya kadar vakfeye durmak.

4) Müzdelife'de gecelemek.

5) Minâ'da gecelemek.

6) Vedâ ziyaretini yapmak

Bu vaciblerin son dört tanesi, İmâm-ı Şâfiî'nin bir kavline göre terkedildiği takdirde kurban kesmekle giderilirİkinci kavline göre ise, bunların terkinde ancak kan akıtmak müstehabdır, vâcib değildir.

7-3

Hac ve Umre'nin Eda Şekilleri

Hac ve Umrenin edâ şekilleri üç tanedir.

1. Hacc-ı İfrad

Hacc-ı İfrad, hacların en faziletlisidirKeyfiyeti şöyledir: Sadece hacca niyet eder ve umreden evvel haccı yaparNe zaman ki haccı bitirirse, harem sınırının dışına çıkarak Hıll arazisinde ikinci kez ihrama girip umreye başlarUmre ihramına girmek için Hıll arazisinin en faziletlisi Cir'ane mevkiidir. Sonra Tenîm'dirDaha sonra Hudeybiye'dirHacc-ı İfrad'a niyet eden bir kişinin kurban kesmesi farz değildirAncak sünnet kurbanı kesebilir.

2. Hacc-ı Kıran

Hacc-ı Kıran'ın keyfiyeti şöyledir: Kişi Hac ile Umre'yi bir araya getirip şöyle der: 'Ey Allahım! Hac ve umreye birden başlamak sûretiyle senin hizmetine giriyorum'.

Böylece hac ve umre için ihrama girerSadece hacda yapılması gereken amelleri yapmak kâfidirAbdest almak, gusle girdiği gibi, umre de bu şekilde hacca girmiş olurYani ayrıca bir umreye lüzum kalmazFakat Arafat'da vakfeye durmadan evvel Kâbe-i Muazzama'yı tavâf edip Safâ ile Merve arasında, tavâftan sonra sa'y etmişse, o sa'y hem hac ve hem de umre sa'yı olarak kabul olunurTavaf ise, haccın tavâfı olarak kabul olunmazÇünkü hacda farz olan tavâfın Arafat vakfesinden sonra yapılması şarttır.

Hacc-ı Kıran'a niyet eden kişiye kurban kesmek gerekirAncak Mekke ahalisinden olursa o zaman, kurban kesmek lâzım değildirÇünkü Mekke'de oturan kimsenin ihram yeri Mekke olduğu için ihramdan çıkmış sayılmaz.

3. Hacc-ı Temettû

Hacc-ı Temettû'nun keyfiyeti şöyledir: Umre'ye ihram bağlayarak Mîkatı geçip Mekke'ye varırOrada umrenin amellerini yaptıktan sonra ihramını çözer, hac zamanı gelinceye kadar ihramda mahzurlu olan bütün lezzetlerden istifade ederHac zamanı geldi mi, Mekke'de hacı ihramını bağlayarak Arafat'a doğru yola çıkar.

Kişi ancak beş şartla mütemettî sayılabilir:

1Mescid-i Haramın hazır bulunan ahalisinden olmamaktır.

Mescid-i Haramın hâzır bulunan ahalisi, namaz kısalmayacak mesafede bulunan kimseler demektir.

2Umreyi hactan önce yapmak

3Umreyi hac aylarında yapmak

4Hac mîkatma veya o kadar mesafeye dönüp yeniden hac ihramı bağlamamak

5Haccı ve umresi aynı şahıs için olmak

Bu vasıflar mevcut olduğu zaman kişi mütemetti (hacc-ı temettü'ya ihram bağlamış bir kimse) olur ve böyle bir kişiye bir koyun kurban kesmek lâzımdırEğer koyun kesmeye gücü yetmiyorsa, Kurban bayramından önce üç gün oruç tutarİster bu üç günü peşipeşine tutsun, isterse ayrı ayrı tutsun. Yedi gün de memleketine döndüğü zaman oruç tutarToplam on gün olmaktadırEğer hacda iken üç gün oruç tutmayıp, memleketine dönünceye kadar tehir ederse, memleketinde peşipeşine veya ayrı ayrı olarak on gün oruç tutarHacc-ı Kıran ile Hacc-ı Temettû'da kesilmesi gereken kurbanların bedeli eşittir.

Hac çeşitlerinin en faziletlisi İfrad'tır. Sonra Temettû, sonra Kırandır. (Hanefî mezhebine göre en faziletlisi Hacc-ı Kırandır) .

7-4

Hac ve Umrenin Mahzurları

Hac ve Umre'nin mahzurları altıdır.

1İç gömlek ve don giymek, mesti ayağına geçirmek ve başına sarık sarmaktırİhrama giren bir kişiye en uygun gelen şey, bir peştamalı göbekten aşağı kısma bağlamak, diğerini de sırtına atmak ve ayaklarına nalın giymektirEğer nalınlar yoksa topuklarını kapatmamak şartıyla ökçeli ayakkabı giyebilirEğer göbekten aşağı bağlanan peştamalı bulamazsa, setr-i avret olacak kadar uzun bir don giymelidirKemer bağlamak, mahfelin gölgesinde gölgelenmekte hiçbir sakınca yokturFakat başının açık kalması gerekirZira erkeğin ihramı başındadırKadın da istediği dikişli elbiseyi giyebilirAncak yüzünü yüz derisine temas edecek bir peçe veya benzeriyle kapatmamak şartıylaZira kadının ihramı da yüzündedir.

2Koku sürünmektirAkıllı insanlarca güzel koku sayılan her şeyden kaçınmalıdırEğer bedenine koku sürer veya dikişli elbise giyerse, bir koyun kurban etmesi gerekir.

3Traş olmak ve tırnak kesmektirTraş olmak ve tırnak kesmekte fidye vardırFidyeden gayem, bir koyunun kurban edilmesidirGözüne sürme çekmek, hamama girmek, bedeninden kan aldırmak, hacamat yaptırmak ve saç-sakalını taramakta sakınca yoktur34

4Cinsel birleşmede bulunmakEğer birinci tahallülden (birinci ve ikinci tahallüllerin ne olduğu hususu ileride gelecektir) önce cinsî münasebette bulunursa haccı fâsid olur ve aynı zamanda bir deve veya bir sığır yahut da yedi koyunu ceza kurbanı olarak kesmek mecburiyetindedirEğer birinci tahallülden sonra cinsî münâsebette bulunursa, haccı fâsid olmaz, sadece bir deve kurban etmek gerekir.

5Abdestini bozan kadına el sürmek ve öpmek gibi cimanın mukaddime ve öncüleridirBöyle bir hareket, birinci tahallülden sonra ise, haram olup olmaması hususunda ihtilâf vardırBöyle bir harekette bulunan kişiye ceza olarak bir koyun kesmek gerekirEliyle istimna yapmak da böyledirİhramdayken nikâh kıymak haramdırFakat böyle bir hareket, kan akıtmasını gerektirmezÇünkü esasında böyle bir nikâh kıyılmamış sayılır.

6Kara hayvanını av olarak öldürmektirYani eti yenen veya eti yenen ile eti yenmeyen hayvanların birleşmesinden doğan hayvanları öldürmemelidirEğer bir av hayvanı öldürülürse, onun benzerini eti yenen hayvanlardan ceza olarak kurban etmesi gerekmektedirÖldürdüğü hayvan ile kurban olarak kestiği hayvan arasında cüsse bakımından yakınlık gözetilmelidirDeniz avı ise helâldir ve herhangi bir cezayı gerektirmez.

34) Eğer tarayınca kılları düşmezse, sakınca yoktur. Fakat mekruhtur. Eğer düşerse haramdır. ( Bkz. el-Fıkıh alâ'l-Mezâhib'il-Erbaa)

Hac Seferinin Başlangıcından Memlekete Geri Dönûnceye Kadar Yapılması Gereken ameller

Hac Seferinin Başlangıcından Memlekete Geri Dönûnceye Kadar Yapılması Gereken Zâhirî Amellerin Tertibi

Bütün bunlar on maddede toplanır:

IEvden çıkıştan başlayıp ihrama girişe kadar devam eden durumları kapsar.

Bu da sekiz kısma ayrılır:

1Hacca giden bir insan öncelikle tevbe etmeliZulmen aldığı malları sahiplerine iâde edip, borçlarının tamamını ödemelidirÜzerine nafakası vâcib olanların dönünceye kadar ki nafakalarını vermelidirYanındaki emanetleri sahiplerine iâde etmelidirCimrilik etmemek sûretiyle gidiş ve gelişine yetecek derecede helâl ve temiz maldan beraberinde bulundurmalıdırYiyeceğinde fakir fukaraya yardım edeceğinden kendisine yetecek derecede yanında para bulundurmalıdır.

Evinden çıkmadan önce biraz sadaka vermelidirYolda binmek için yük taşımaya el verişli bir hayvanı ya satın almalı veya böyle bir hayvan kiralamalıdırEğer bineği kiralarsa, binek sahibine az veya çok bineğe neler yükleyeceğini söylemeli ve rızasını almalıdır.

2Sâlih, hayırsever ve kendisine yardımcı olacak bir arkadaş araması uygundurÖyle bir arkadaş aramalıdır ki, unuttuğu zaman kendisine hatırlatsın, hatırladığı zaman, kendisine yardımcı olsun, korktuğunda kendisine cesaret versin, acizliğinde kuvvet, sıkıntı anında sabır tavsiye etsinHacca gitmeyen arkadaşlarıyla vedâlaşmalı, din kardeşleri ve komşularıyla helâllaşmalıdır.

Onlarla vedâlaşıp dualarını almalıdırÇünkü Allahü teâlâ onların da dualarında büyük faydalar ve hayırlar kılmıştır.

Vedâ'da sünnet-i seniyye şöyledir:

Dinini, emanetini ve amelinin sonuçlarını Allah'a ısmarlarım35

Hazret-i Peygamber (sallâllahü aleyhi ve sellem) sefere giden bir kimseye şöyle derdi:

Allah'ın koruması ve himayesinde olAllah sana takvâyı azık olarak versinSenin günahını bağışlasınNerede olursan ol, seni hayra muvaffak kılsın36

3Evinden çıkmak istediği zaman, iki rek'at namaz kılıp birinci rek'atta Fâtiha'dan sonra Kâfirûn sûresini, ikinci rek'atta da İhlâs sûresini okuması uygundurNamazı bitirdikten sonra ellerini kaldırıp saf bir ihlâs ve sâdık bir niyetle Allahü teâlâ'ya duâ ederek şöyle demelidir:

Allahım! Seferde arkadaşım sensinGeride bıraktığım aile efradımın, malımın, çoluk çocuğumun ve arkadaşlarımın benim yerime bakıcısı sensinBizi ve onları her çeşit âfet ve felâketten koru.

Ey Allahım! Bu seferimizde senden takvâ ve seni razı edecek amelleri isteriz.

Ey Allahım! Senden yolu bize kısaltmanı, seferi bize kolaylaştırmanı isterizBu seferimizde beden, din ve mal selâmetini bize ihsân etBizi beytinin ziyaretine, habîbi edibin Muhammed Mustafa'nın kabr-i şerifini ziyaret etmeye vâsıl eyle.

Ey Allahım! Seferin şiddetinden, dönüşün üzüntü verecek durumlarından, aile efradı, mal, evlât ve arkadaşlarımızın kötü görünmelerinden sana sığınıyoruz.

Yâ rabbî! Bizi ve onları himayene alNimetini bizden ve onlardan almaÂfiyetini bizden ve onlardan esirgeme!

4Evinden çıkınca şöyle demelidir:

Allah'ın ismiyle başlarım, Allah'a tevekkül ettimGünahtan dönüş ve ibadete başlayış ancak Allah'ın yardımıyladır.

Ey rabbim! Dalâlete gitmekten ve götürmekten, zelil olmaktan ve zelil etmekten, sapmaktan ve saptırmaktan, zulmetmekten ve zulme uğramaktan, cahillik etmekten ve bana cahillik edilmesinden sana sığınıyorum.

Allahım! Ben zâlim, mütecâviz, riyâkâr ve şöhretperest olarak bu sefere çıkmadımBu sefere çıkışımın sebebi senin gazabından korunmak, rızanı elde etmek, farz ibâdetimi yerine getirmek, peygamberinin sünnetine uymak ve seninle mânen bir araya gelmenin şevkini tatmaktır.

Yoluna devam ettiği zaman da şöyle demelidir:

Yâ rabbî! Senin kuvvetinle yürüyorumSana tevekkül ettimSenin kopmaz ipine tutundumKalbimi sana yönelttimGüvenim için ümidim sensinBenim için önemli olan ve olmayan herşeyden bana lûtufda bulunSenin benden daha iyi bildiğin konularda bana lûtufta bulunSenin komşuluğun elde edilmez bir komşulukturSenin senân azametlidirSenden başka ilâh yokturYârabbi! Azık olarak bana takvâyı ihsân etGünâhımı bağışlaNereye yönelirsem yöneleyim, beni hayra yönelt!

Her inip konakladığı yerde bu duayı okumalıdır.

5Bir bineğe binerken de şöyle demelidir:

Bismillâh ve billâhAllah herşeyden daha büyüktürAllah'a tevekkül ettimGünahtan dönüş ve ibâdete varış, ancak yüce olan Allah'ın kudretiyle olurAllah neyi dilerse o olurDilemeyince olmazBize bu vasıtayı musahhar kılan mutî yapan Allah, her çeşit eksiklikten yücedirYoksa biz bunlara güç yetiremezdikMuhakkak biz dönüp rabbimize varacağızYârab! Yüzümü sana yönelttimBütün işlerimi sana tefviz eyledimBütün işlerimde sana tevekkül ettimSen bana kâfisin ve ne güzel vekilsin! Bineğin sırtına yerleştiği ve binek de altında karar kıldığı zaman, yedi defa şöyle demelidir:

Allah her noksandan münezzehtirHamd, Allah'a mahsusturAllah'tan başka ilâh yoktur, Allah herşeyden yücedir!

Daha sonra şu duâyı okumalıdır:

Hamd, bizi bu doğru yola ileten Allah'a mahsusturEğer Allah bizi bu doğru yola iletmeseydi, biz kendiliğimizden bunu bulamazdıkEy Allahım! Bineğin sırtına bindiren sensinHer işte yardım eden sensin!

6Sünnet-i seniyye odur ki, güneş kızışmadıkça yoluna devam edip istirahat için inmemelidirYolculuğun ekserisi, geceleyin olmalıdır.

Çünkü Hazret-i Peygamber (sallâllahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

Geceleyin yolculuk yapmaya gayret gösterinizÇünkü yer yüzü, gündüzden daha fazla geceleyin kısalır37

Gece az uyumalıdır ki yürümek sûretiyle mesafe katedebilsin.

Herhangi bir konak yerine vardığında şöyle dua etmelidir:

Ey Allahım! Yedi kat göğün ve o göklerin gölgesinde bulunanın, yedi kat yerin ve o yerin üstünde bulunanların, şeytanların ve dalâlete götürdüklerinin, rüzgârların ve bıraktıklarının, denizlerin ve süpürüp götürdüklerinin Rabbi! Bu konağın ve bu konaktakilerin hayrını senden talep ediyorumOnun ve ondakilerin şerrinden sana sığınıyorumBunların şerlilerinin şerrini benden uzaklaştır!

Konağa indikten sonra orada iki rek'at namaz kılmalı ve namazdan sonra şöyle demelidir: 'Ne doğrunun, ne de yalancının geçemediği ve tam olan ilâhî kelimelerle yarattıklarının şerrinden sana sığınıyorum'.

Gece olduğu zaman şunu söylemelidir:

Ey kürre-i arz! Senin de benim de rabbimiz Allah'tırSenin ve sendekilerin şerrinden ve senin üzerinde yürüyenlerin şerrinden Allah'a sığınırımArslanların, yılanların ve akreblerin şerrinden, bu memlekette bulunanların şerrinden, baba ve evlâdının şerrinden Allah'a sığınırım!

Sonra da şu ayeti okumalıdır:

Halbuki gecede ve gündüzde yerleşen ve hareket eden ne varsa O'nundurO herkesin sözlerini işiten, bütün hallerini bilendir. (En'am/13)

7Gündüzleri ihtiyatlı hareket etmek uygundurBu bakımdan kafilenin haricinde tek başına yürümemelidirÇünkü çok zaman hileye uğrar veya yolunu şaşırabilirGeceleyin de uyku zamanında tedbirli bulunmalıdırEğer gecenin başlangıcında uyursa, kolunu yayarak uyumalıdırEğer gecenin sonunda uyursa, kolunu yastık yaparak başını elinin ayasına alarak uyumalıdır.

Çünkü Hazret-i Peygamber (sallâllahü aleyhi ve sellem) seferde böyle uyurduZira uykunun ağır gelip, güneş doğuncaya kadar uykuda kalma ihtimali mevcutturO zaman hacdan elde ettiği faziletten daha üstün olan namaz faziletini elden kaçırmış olurEn sevimlisi, geceleyin iki arkadaş nöbet tutmakta yardımlaşmalıdırlar38

Birisi uyuduğu zaman diğerlerinin nöbet tutması, sünnettir.

Gece veya gündüzde hacca giden bir kimseye herhangi bir düşman veya yırtıcı bir hayvan saldırırsa Âyet'el-Kürsî'yi, Şehidallahü'yü, İhlâs ve Muavvizeteyn'i okuyarak şöyle demelidir: Allah'ın ismiyle korunurumAllah neyi dilemişse, o olacaktırKuvvet ancak Allah'tandırAllah bana kâfidirO'na tevekkül ettimAllah neyi dilerse o olurHayır ancak Allah'tan gelirAllah neyi dilerse, o olurKötülüğü ancak Allah defederAllah benim için kâfidirAllah dua edenin duâsını kabul ederAllah'tan sonra hedef yokAllah'tan başka sığmak yokAllah şöyle hüküm vermiştir:

Celâlim hakkı için, hem ben galip geleceğim, hem de peygamberimŞüphe yok ki, Allah çok kuvvetlidir ve herşeye galibdir.

Azim olan Allah'ın kalesine sığındımYârab! Uyku tutmayan gözünle bizi gözetHiçbir düşmanın eli yetişmeyen himayene al bizi. . . Sen bizim ümid, güven kaynağımız olduğun halde kudretinle bize rahmet eyle ki, helâk olmayalımYârab! Erkek ve dişi kullarının kalplerini bize karşı merhametli kılO kalplere bize karşı rahmet ve şefkat doldurRahmet edenlerin rahmet edicisi ancak sensin.

8- Ne zaman ki, bir tepeciğe çıkarsa orada üç defa tekbir getirmesi müstehabdırTekbir getirdikten sonra şöyle demelidir: 'Ey Allahım! Her yükseğin üzerindeki yükseklik, sana mahsusturHer hâl ve durumda hamd sana mahsustur'.

Dereye indiğinde tesbih etmelidirSefer esnasında herhangi bir vahşetten korktuğu zaman şöyle demelidir:

Ruh ve meleklerin rabbi olan, Kuddûs ve Melik bulunan Allah her noksandan münezzehtirGökler onun izzet ve ceberutunu iclâl (celâlini kabul) etmektedirler.

IIMîkat'tan Mekke'ye girinceye kadar ihramın âdâbları beş tanedir:

1İhrama girmek niyetiyle gusletmekYani kişi, meşhur mîkata ki herkes orada ihrama girmektedir vardığında gusletmelidirGuslünü temizlik yapmak, saç ve sakalını taramak, tırnaklarını kesmek, bıyıklarının önünü almak sûretiyle tamamlamalıdırTaharet bölümünde zikrettiğimiz temizliğin şartlarını burada tam mânâsıyla yerine getirmelidir.

2Dikişli elbiseleri çıkarıp, ihram denilen iki peştemalı bağlamalıdırBirisi omuzlarına atmak sûretiyle ridâ, diğerini de belden aşağı bağlamak sûretiyle izâr yapacaktırBu iki peştemalın beyaz olması daha iyidirÇünkü Allah'ın nezdinde en sevimlisi beyaz olanıdır, İhrama girmezden evvel gerek elbisesine, gerek bedenine koku sürmelidirİhramdan sonra kalıntısı devam edebilecek kokuyu sürmekte de sakınca yokturÇünkü ihramdan sonra Hazret-i Peygamberin saçları arasında ihramdan evvel sürünen miskin kalıntıları görülmüştür39

3İhram elbiselerini giydikten sonra hemen niyet getirmemelidirBineği hareket edinceye veya yaya ise kendisi sefere başlayıncaya kadar sabretmelidirİşte o an haccın ihramına veya umrenin ihramına istediği gibi hacc-ı kıran veya ifradın ihramına niyet etmelidirİhramın başlaması için mücerred niyet kâfi gelirse de Sünnet-i seniyye şudur ki, niyetle beraber telbiye lâfzına başlayarak şöyle demelidir:

Ey Allahım! Hizmetine geldimHizmetine geldimHizmetine geldimSenin ortağın yokturHizmetine geldimHamd ve nimet senindirMülk de seninSenin ortağın yoktur.

Eğer bu ibâreden fazla söylemek istiyorsa, şunları da ekleyebilir: Hizmetine geldimSenin dinine yardım ederim, senin dilline yardım ederimHayrın tamamı senin kudretindedirİstekler ancak sendedirHak, kulluk ve kölelik yönünden hacca niyet ederek senin hizmetindeyim, senin hizmetinde Yârab! Muhammed'e ve onun âl'ine rahmet deryâlarını coştur.

İhrama girip Lebbeyk okumayı bitirince şöyle demesi müstahabdır: Yâ rabbi! Ben haccetmeyi irâde ediyorumOnu bana kolaylaştırHaccın farzını edâ etmekte bana yardım et ve edâ ettiğim hac farizasını benden kabul eyleYâ rab! Hacdaki farizayı edâ etmeye niyet ettimBeni senin dâvetine icâbet eden, va'dine îman eden ve emrine tâbi olan kullarından kılKendilerinden razı olduğun, huzuruna kabul ettiğin ve amellerini makbul kıldığın cemaatinden eyle beniNiyyet ettiğim haccın edâsını bana kolaylaştır ey rabbim!. . . Yârab! Senin için etim, saçım, kanım, damarım, iliğim ve kemiklerim ihram bağladıNefsime kadını, güzel kokuyu haram kıldımDikişli elbiseyi yasakladımBütün bunları senin cemalinle müşerref olmak ve âhiret evini elde etmek gayesiyle yapıyorum.

İhrama girdikten sonra daha önce zikrettiğimiz altı mahzur kendisine haram olurBu bakımdan onlardan şiddetle korunmalı ve kaçınmalıdır.

5İhramın devamı müddetince Lebbeyk'i zaman zaman söylemek müstehabdırHele arkadaşlarla birleştiği toplulukların bulunduğu yere vardığı, iniş ve çıkışları yaptığı, bineğine bindiği ve ondan indiği zamanlarda Lebbeyk'i tekrarlamak daha da müstahabdırHançeresini tahriş etmeyecek ve usanç vermeyecek derecede Lebbeyk'i söylerken sesini yükseltmelidir.

Çünkü haddinden fazla sesi yükseltmenin hiçbir mânâsı yokturZira ne sağır ve ne de gâib bir kimseyi çağırıyoruzNitekim bu keyfiyet, bir hadîste de böyle vârid olmuştur.

Zira o, ne sağırı ve ne de gâibi çağırmıyor40

Üç mescidde sesli olarak Lebbeyk'i okumakta sakınca yokturÇünkü bunlar hac menâsikinin icrâ edilen yerleridir. Üç mescidden gayem Mescid-i Haram, Mescid-i Hıf ve Mîkat Mescidi'dirDiğer mescidlerde ise, sessiz olarak telbiye okumakta sakınca yokturÇünkü Hazret-i Peygamber (sallâllahü aleyhi ve sellem) hoşuna giden birşey gördüğü zaman şöyle derdi:

Senin hizmetindeyimHayat ancak âhiret hayatıdır41

IIIMekke'ye girişinden tavâfa kadar olan âdâb hakkındadırBu âdâb da altı tanedir:

1) Mekke'ye giriş için Zi Tuva denilen yerde gusletmektirHacda müstahab ve sünnet olan gusüller dokuzdur:

a) Mîkatta ihrama girmek için,

b) Mekke'ye girişte,

c) Kudûm (varış) tavâfı için,

d) Arafat'ta vakfe için

e) Müzdelife'deki vakfe için,

f, g, h) Üç cemreye taş atmak için yapılan üç gusül. (Cemret'ul-Akabe'ye atılan taşlar için gusül yoktur) .

i) Vedâ tavâfı için gusüldür.

İmâm-ı Şâfiî (radıyallahü anh) , sonraki görüşünde, ziyaret ve vedâ tavâfları için guslün gerekmediğini ileri sürmektedirBu bakımdan bu duruma göre, hacda sünnet ve müstehab olan gusuller yediye düşmüş olur.

2Mekke'nin haricinde bulunan Harem sınırına ilk girişinde şöyle demelidir: Ey Allahım! Bu senin haremin, emniyetli bölgendirO halde buraya giren etimi, kanımı, tüylerimi ve derimi ateşe haram kılBeni kullarını diriltip haşrettiğin günde azabından emin kılBeni velîlerinden ve ibadetini yapan kullarından eyle.

3Mekke'ye el-Ebtah tarafından Seniyet'ul-Kedâ yolundan girmelidirÇünkü Hazret-i Peygamber (sallâllahü aleyhi ve sellem) ,Mekke'ye varınca, yolu değiştirerek Seniyet'ul-Kedâ'ya giderek oradan Mekke'ye girmiştir42

Bu bakımdan Rasûlüllah'a uymak daha evlâdır.

Mekke'den çıktığı zamanda ise, Seniyet'ul-Kudâ denilen aşağı yoldan çıkmalıdırGiriş yolu ise, Mekke'nin üst kısmında kalmaktadır43

4Mekke'ye girdiği zaman, Ra's'ur Redm denilen yere varınca, kendisine Kâbe-i Muazzama görünür. (Müellifin zamanında böyle ise de, şimdi böyle değildir) .

Kâbe görünür görünmez durarak derhal şu duâyı okumalıdır:

Allah'tan başka ilâh yokturAllah herşeyden yücedir.

Ey Allahım! Selâm sensin ve sendedirSenin evin selâm evidirSen her çeşit eksiklikten münezzehsin, ey celâl ve ikram sâhibi. . .

Ey Allahım! Şu beyti (Kâbe'yi) yücelten, kemâl ve şerefe nâil kılan sensin.

Yâ rabbi! Şu beyti daha da büyüt, Şeref ve keremini daha da artırAzametini insanların kalbinde daha da fazlalaştırOnu ziyaret edenleri de iyilik ve kerem yolunda geliştir.

Ey Allahım! Bana rahmet kapılarını aç ve beni cennetine dahil eyleBeni şeytanın şerrinden koru!

5Mescid-i Haram'a girdiği zaman, Benî Şeybe kapısından girmeli ve şöyle demelidir: Allah'ın ismiyle başlarımAllah'tan yardım talep eder, iyiliklerin Allah'tan geldiğine inanır ve Allah'a dönerimAllah yolunda ve Rasûlüllah'ın milleti (dini) üzere bu hayırlı fiillerime devam ederim.

Beyte yaklaştığı zaman ise şöyle demelidir:

Hamd Allah'a mahsusturSelâm Allah'ın seçkin kullarına olsun!

Ey Allahım! Kulun ve rasûlün Muhammed, dostun İbrahim ve bütün peygamber ve resûllerin üzerine rahmet deryâlarını coştur.

Böyle dedikten sonra iki elini kaldırıp sunu da demelidir:

Ey Allahım! Şu makamında amellerimin başlangıcında senden dileğim benim tevbemi kabul etmen, günahlarımdan vazgeçmen ve belimi büken yüklerimi sırtımdan atmandırBeni insanlar için dönüş ve emniyet yeri kılınmış Beyt-i Harâmına vardıran Allah'a hamdolsunO Allah ki, bu beyti âlemlere hidâyet rehberi ve mübarek kılmıştırEy Allahım! Ben kölenimBu belde ise senin beldenHarem senin haremin, beyt senin beytinSana geldim, rahmetini talep ediyorumSenin azabından korkan ihtiyat sâhibinin girişiyle dergâh-ı izzetine giriyorumRahmetini umar ve rızana tâlip olan bir kimsenin yalvarışıyla yalvarırım.

6Bunları yaptıktan sonra Hacer'ul-Esved'e gider, sağ eliyle ona dokunup öptükten sonra şu duayı okur:

Ey Allahım! Bende bulunan emaneti yerine getirdim, verdiğim söze sadakat gösterdimSen de böyle yaptığıma dair benim için şahidlik yap.

Eğer Hacer'ul-Esved'i öpmeye imkân bulamazsa onun karşısında durup bu duâyı okumalıdır. Sonra tavâftan (Kâbe'yi yedi defa ziyaretten) başka herhangi bir şeyle meşgul olmamalıdırBu tavâfa Tavâf'ul-Kudûm adı verilmektedirBu tavâftan ancak cemaatla farz namaz edâ ediliyorsa vazgeçilirNamaz edâ edildikten sonra tavâfa başlanır.

IVİster Tavâf-ı Kudûm, isterse başka tavâf olsun, tavâfa başlamak istediği zaman şu gelecek altı şeye riayet etmesi uygun olur:

1Setr-i avret, mekân, beden ve elbise temizliğiyle abdestli bulunmak gibi namazın şartlarına riâyet etmektirBu bakımdan Kâbe-i Muazzama'yi tavâf etmek namaz demektirAncak Allahü teâlâ burada konuşmayı helâl kılmıştırTavâfa başlamazdan önce üst havlusunun ortasını sağ koltuğunun altına getirmek sûretiyle iki tarafını sol omuzuna atmalı, bir ucu sırtında, diğer ucu ise göğsüne sarkmalıdırO zaman Lebbeyk'i kesip gelecekte zikredeceğimiz tavâf duâlarıyla meşgul olmalıdır.

2Omuzundaki peştemali böyle yerleştirdikten sonra Kâbe-i

Muazzama'yı soluna alarakHacer'ul-Esved'in yanında durmalıdırFakat azıcık aralıklı bir şekilde durmalı ki Hacer 'ul-Esved tam mânâsıyle kendisinin karşısında olsun. Sonra bütün bedeniyle

Hacer 'ul-Esved'in önünden geçmiş sayılsınTavâf ederken Kâbe ile arasında üç adımlık bir mesafe olmalıdırDaha fazla mesafe bırakmamaya dikkat etmelidir ki Kâbe'ye yakın bir yerde bulunsun ve Şazırevan denilen eski temelin üzerinde yürüyerek tavâf yapmamış olsunÇünkü Şazırevan, Kâbe'den sayılırHacer'ul- Esved'in yanında Şazırevan belirtecek taşlar yokturAncak orada Şazırevan yeri ile birleşmekte ve orada karıştırma sözkonusu olmaktadırŞazırevan üzerinde yürüyerek tavâf etmek sahih (doğru) değildirÇünkü o zaman kişi, Kâbe'nin içinde tavâf etmiş sayılırHalbuki tavâfın Kâbe dışında ve etrafında olması gerekir.

Şazırevan Duvarlar üstten daraldıktan sonra Kâbe duvarının eninden dışarıda fazla olarak kalan kısmına denirKişi Hacer'ul-Esved'in karşısındaki vaziyetini tam aldıktan sonra oradan tavâfa başlar.

3Tavâfın başlangıcında ve daha Hacer'ul-Esved'i geçmezden önce şöyle demelidir: Allah'ın ismiyle tavâfa başlarımAllah herşeyden daha yücedirEy Allahım! Bu tavâfımı sana îman ettiğimden, kitabına inandığımdan, ahdine vefâ gösterdiğimden ve nebiyy-i zişânın Muhammed Mustafa'nın sünnetine uyduğumdan yapıyorum.

Bunu söyledikten sonra tavâfa başlarHace'ul-Esved'i iyice geçtikten sonra Kâbe'nin kapısına gelir ve orada şu duâyı okur:

Ey Allahım! Bu beyt, senin beytindirBu harem, senin haremindirBu emin yer, senin emin kıldığın yerdirBu makam ateşten sana sığınan kimselerin makamıdır.

Makam-ı İbrâhim'e vardığında gözüyle Hazret-i İbrahim'in makamına işaret ederek şöyle der: Ey Allahım! Muhakkak senin beytin büyüktürSenin vechin kerimdir ve sen rahmet edenlerin rahmet edicisisinBu bakımdan beni ateşten ve dergâhından kovulmuş şeytandan koruBenim etimi ve kanımı ateşe haram kılBeni kıyâmet gününün şiddetlerinden emin kılDünya ve âhiret nafakasında bana yardımcı ol.

Bu duâyı okuduktan sonra Rükn-i Irâkî'ye (Kâbe'nin Irak cephesine bakan köşesine) varıncaya kadar Allah'ı tesbih eder, hamdeder. Sonra Rükn-i Irâkî yanında durup şöyle demelidir:

Ey Allahım! Ben şirk, şek, küfür, nifak, kötü ahlâk, aile efradı, mal ve evlâtta beliren kötü manzaradan sana sığınıyorum.

Mizabirahme'ye (Altın Oluk) vardığı zaman şöyle demelidir:

Ey Allahım! Arşının gölgesinden başka gölge bulunmadığı bir günde bizi arşının altında gölgelendirEy Allahım! Bana Muhammed'in (sallâllahü aleyhi ve sellem) kadehiyle öyle bir su içir ki, ebediyyen ondan sonra artık susamayayım.

Rükn-i Şâmî'ye (Şam cephesine bakan köşeye) vardığında şöyle demelidir: Ey Allahım! Haccımı kabul olunmuş bir hac saySa'yimi sahibine teşekkür edilen bir sa'y kabul etGünâhımı bağışlanmış günah et ve ticaretimi zarar etmeyen ticaretlerden kılEy Azîz, ey Gafûr Allah. . . Yârab! Affeyle, rahmet eyle, bildiğin günahların karşılığını vermekten vazgeçÇünkü en azîz ve en kerîm sensin.

Rükn-i Yemânıye (Yemen tarafına düşen köşeye) vardığı zaman şöyle demelidir: Ey Allahım! Küfürden sana sığınıyorumFakirlikten sana sığınıyorumKabir azâbından, hayat ve ölüm fitnesinden sana sığınıyorumDünya ve âhirette rezil olmaktan senin izzetine iltica ediyorum.

Rükn-i Yemânî ile Hacer'ul-Esved'in arasında şu duayı okumalıdır: Ey Allahım! Ey rabbimiz! Dünyada ve âhirette bize iyilik verBizleri rahmetinle kabrin fitnesinden ve ateşin azâbından koru.

Hacer'ul-Esved'e vardığı zaman şöyle demelidir:

Ey Allahım! Rahmetinle beni affeyleBen borçtan ve fakirlikten, sıkıntıdan ve kabir azâbından şu taşın rabbine sığınırım! İşte o zaman, şavt diye tâbir edilen yedi turluk ziyaretin birinci turu bitmiş olurBu bakımdan kişi, bu şekilde ve bu duaları okumak sûretiyle böylece yedi tur ziyaret yapmalıdır.

4İlk üç turda Remel yaparSon dört turda ise, normal olarak yürürRemel'in mânâsı; sık adımlar atmak sûretiyle koşar gibi yürümektirFakat tam koşmak olmadığı gibi normal yürüyüşün de biraz üstünde bir yürüyüştürGerek Remelden ve gerek Izdıba'dan gaye şetâretini, celâdet ve kuvvetini göstermektir, İslâm'ın başlangıcında bu hareketleri yapmaktaki gaye buydu ki, din düşmanlarının emelleri kırılsınİşte bu Sünnet-i seniyye daimî bir sünnet olarak ümmete kalmış oldu44

Remel yaparken Kâbe'ye yakın olmak daha efdaldirEğer izdihamdan dolayı yaklaşmak mümkün değilse, uzaktan dolaşmak sûretiyle Remel yapmak daha efdaldirİzdihamlı zamanlarda kişi metaf (tavâf yeri) 'nin kenarına çıkıp üç defa remel yapmalı, sonra Kâbe'ye yaklaşarak dört defa turlarını tamamlamalıdırEğer mümkün ise her turun sonunda Hacer'ul-Esved'i istilâm etmelidirEğer zahmetten dolayı onun yanına sokulması mümkün değilse, eliyle Hacer'ul-Esved'e işaret etmeli ve onun yerine elini öpmelidirBütün rükûnler arasında ancak Rükn-i Yemânıyi istilâm etmek müstehabdır.

Hazret-i Peygamber Rükn-i Yemânıyi istilâm eder, öper ve ya naklarını üzerine koyardı.

Hacer'ul-Esved sadece öpüp, Rükn-i Yemânîye el sürmekle yetinmek etmek daha evlâdır.

5. Yedi defa tavâf yapıldıktan sonra Mültezim denilen Hacer'ul-Esved ile Kâbe kapısının arasına düşen yere gelmelidirBurası duaların kabul edildiği bir yerdirBurada göğsünü Kâbe'nin duvarına dayamalı, perdelerine asılmalı, sağ yanağını taşların üzerine koymalı, ellerini ve kollarını duvarların üzerine uzatmalı ve şöyle demelidir:

Ey Allahım! Ey bu Beyti Atik'in sahibi! Benim boynumu ateşten azâd eyleBeni koğulmuş şeytandan koruBeni her kötülükten de koruBana rızık olarak verdiklerinle beni kanaat sâhibi kıl ve o verdiklerine bereket bahşetEy Allahım! Bu beyt senin beytin, bu kul senin kulundurBu makam ateşten sana sığınanların makamıdırEy Allahım! Beni nezdinde en makbul olanlardan kıl.

Bunları söyledikten sonra aynı yerde çokça Allah'a hamd etmelidirOrada özel ihtiyaçlarını Allah'a arzetmeli ve günahlarından Allah'a sığınarak af dilemelidir.

Selef-i sâlihînden bazıları Mültezim'de yakınlarını uzaklaştırırlar, onlara 'Benden uzaklaşınız ki, ben rabbime günahlarımı itiraf edeyim' derlerdi.

6Mültezim'deki dua faslı bittikten sonra en uygunu Makam-ı İbrâhim'in arkasına geçip iki rek'at namaz kılmaktırBirinci rek'atın Fâtihasından sonra Kâfirûn sûresini, ikinci rek'atta da İhlâs sûresini okumalıdırBu namaza tavâf namazı denir.

Zührî şöyle buyurmuştur: Sünnet-i seniyye olarak devam edegelen, yedi tur tavâftan sonra iki rek'at namaz kılmaktır45

Eğer birkaç defa üst üste tavâf ederse hepsinin sonunda iki rek'at namaz kılarsa caizdir46

Her yedi tur bir tavâftırTavaftan sonra kılınan iki rek'at namazı müteâkip şöyle demelidir:

Ey Allahım! En kolay yolu müyesser eyleBeni en zor yoldan uzaklaştırDünya ve âhirette beni bağışlaLûtuflarınla beni koru ki, sana isyan etmeyeyimİbadetlerimi yapmakta tevfîkinle bana yardım etBeni sana karşı isyan sayılan hareketlerden koruSeni, meleklerini, râsûllerini ve sâlih kullarını sevenlerden eyle.

Ey Allahım! Beni meleklerine, resûllerine ve sâlih kullarına sevdir.

Ey Allahım! Beni İslâm dinine hidâyet ettiğin gibi, lüftunla ve himayenle beni İslâm dini üzerinde sabit kılBeni Allah ve Rasûlünün tâatinde çalışmaya muvaffak kılBeni fitnelerin saptırmasından koru.

Bundan sonra Hacer'ul-Esved'e dönmeli, onu yemden istilâm etmeli ve böylece tavâfını Hacer'ul-Esved'i istilâm ederek sonuçlandırmalıdır.

Çünkü Hazret-i Peygamber (sallâllahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

Kim Kâbe-i Muazzama'yı yedi tur tavâf eder, sonunda iki rek'at namaz kılarsa onun için bir köle âzâd etmiş gibi ecir vardır47

İşte tavâfın keyfiyeti böyledirBu yapılanların içinde namaz şartlarından başka, turları yediye tamamlamak, Hacer'ul-Esved'den başlamak, Kâbe'yi soluna alarak turlara devam etmek, mescidin içinde ve Kâbe'nin dışında tavâfa devam etmek de vaciblerdendirŞazırevan denilen temelin üzerinde yürüyerek veya Hicr-i İsmâil'den geçerek tavâf etmek tavâf sayılmaz.

Turlara normal denmeyecek kadar uzun aralık vermemelidirZira turları normal olarak arka arkaya yapmak da vâcibtirBunların dışında kalan hareketlerin ise kimisi sünnet, kimisi de haccın âdetlerindendir.

VTavafı bitirdikten sonra, Rükn-i Yemânî ile Hacer'ul-Esved'in tam ortasındaki duvarın hizasına düşen Safâ kapısından çıkmalıdırO kapıdan çıkıp Safâ dağına vardığı zaman, bir insan boyu kadar Safâ dağına tırmanmalıdır.

Çünkü Hazret-i Peygamber (sallâllahü aleyhi ve sellem) , kendisine Kâbe görünecek derecede Safâ dağına tırmanmış ve yukarı doğru çıkmıştır48

Sa'yin başlangıcı, dağın tam eteğinden yapılırsa yine kâfidirFakat bir insan boyu kadar dağa tırmanmak müstehabdırAncak unutulmamalıdır ki, dağda yapılan merdivenlerin bazıları sonradan icat edilmiştirBu bakımdan dağı arkasında bırakmamalıdırZira böyle yaptığı takdirde sa'yi tamamlanmış sayılmazSafâ dağından başladığı zamanSafâ ile Merve arasında yedi defa sa'y etmelidirSafa'ya bir insan boyu kadar çıkınca yüzünü Kâbe'ye doğru çevirip şu duâyı okuması uygundur. Allah herşeyden daha yücedirAllah herşeyden daha yücedirBizi hidâyete ulaştırdığından dolayı hamd Allah'a mahsusturBütün nimetine karşılık bütün hamdleriyle hamdetmek Allah'a mahsusturAllah'tan başka ilâh yokturUlûhiyette Allah birdirOnun ortağı yokturMülk onundur, hamd onundurO, diriltir ve öldürürHayır, O'nun kudretindedirO herşeye kâdirdirOndan başka ilâh yokturO biricik Allah'tırVa'dinde doğrudurKuluna yardım ettiOrdusunu galip kıldıTek başına düşmanları püskürttü ve mağlup ettiOndan başka ilâh yokturİhlâs ile O'na itâat ederiz, kâfirler bizim bu itâatimizi hoş görmeseler deOndan başka ilâh yokturBiz ihlâs ile O'na itâat ederizHamd âlemlerin rabbi olan Allah'a mahsusturAkşamladığınızda ve sabahladığınızda Allah'ı her türlü eksikliklerden tenzih ediniz (ve ederiz) "Yerde ve göklerde, akşam ve sabah (ikindi ve öğle namazları vaktinde) Allah'ı tesbih edinO, ölüden diriyi çıkarır ve diriden de ölüyü çıkarırToprağa ölümden sonra hayat verirSiz de kabirlerinizden böyle çıkarılacaksınızSizi topraktan yaratması onun varlığının delillerindendirOndan sonra ansızın sizler beşer olarak yeryüzüne yayılıp haşrolursunuz".

Daha sonra şu duayı okur:

Ey Allahım! Senden daimî îman, dosdoğru yakîn, yararlı ilim, korkan kalp ve zikredici bir dil isterim! Senin affını, âfiyetini, dünya ve âhiretteki daimî mükâfâtını dilerim!

Bu duâdan sonraHazret-i Muhammed Mustafa'ya salât ü selâm okur, istediği ihtiyaçları Allah'tan dilerBunlardan sonra Safâ dağından iner, sa'ya başlar.

Sa'ya başlarken şu duâyı okumalıdır:

Yârab! Affeyle, rahmet eyle, sence malûm olan günahlarımın cezasından vazgeçÇünkü en aziz ve en güçlü sadece sensinYârab! Dünya ve âhirette bize iyilik ihsân eyleBizi ateş azâbından koru.

Normal olarak yürüyüşe devam etmelidir, tâ ki yeşil Mil'e varıncaya kadarSafâ 'dan inince ilk rastladığı mildir bu. . . Bu mil, mescid-i harâmın bir zâviyesine düşerMil ile arasında altı zira'lık bir mesafe kalınca remel yapıp süratle yürümelidir, tâ ki, ikinci yeşil mil'e varıncaya kadarOraya vardı mı, normal yürüyüşüne dönüp devam etmelidirNe zaman ki, Merve tepesine varırsa, Safâ'ya çıktığı gibi, oraya da çıkmalıdırYüzünü Safa'ya çevirip, Safa'da yaptığı duâyı orada da yapmalıdırİşte böylece bir defa sa'yetmiş sayılırMerve 'den Safa'ya varınca iki sa'y yapmış sayılır.

Bu sa'yları yediye kadar devam ettirmeli her defasında remel yeri bulunan yeşil direkler arasında koşar adımlarla yürümelidirDaha önce geçtiği gibi normal yerlerde de normal şekilde yürümelidirHer defasında gerek Safâ ve gerek Merve tepelerine çıkmalıdırNe zaman ki bu şekilde sa'yı bitirirse işte o zaman Tavâf-ı Kudûm ve sa'yı bitirmiş olurGerek Tavâfı Kudûm, gerek sa'y ikisi de sünnettirSa'y yaparken abdestli olması müstehabdırVâcib değildirFakat tavâf tam bunun aksinedir.

Tavâf-ı Kudûm'dan sonra sa'y yapmışsa Arefe vakfesinden sonra ikinci bir defa sa'yın tekrarı uygun değildirAncak Tavâf-ı Kudûm'den sonra yapılan sa'y rükün olan sa'yin yerine geçer ve yeterlidirZira rükûn olan sa'yin Arefe vakfesinden sonra yapılması şart değildirVakfeden sonra yapmak ancak farz olan tavâfta şarttırEvet, sa'yın hangisi olursa olsun, tavâftan sonra yapılması şarttır.

VIHacı, ancak Arefe gününde Arafat'a varırsa, artık ondan Mekke'ye gidip Arafat vakfesinden evvel Tavâf-ı Kudûm yapması mümkün değildir.

Ancak Arafat'a çıkmazdan birkaç gün önce, Mekke'ye varırsa, o zaman Tavâf-ı Kudûm yapar, eğer Hacc-ı İfrad'a niyet etmişse ihramlı olarak Zilhicce'nin yedinci gününe kadar Mekke'de dururO gün öğle namazından sonra İmâm (devlet başkanı) Kâbe'nin yanında durarak bir hutbe okurHalka Terviye (Zilhicce'nin sekizinci) gününde Minâ'ya gitmek ve Arefe gecesi Minâ'da yatmak için hazırlanmayı emrederMinâ'da yatanlar arefe sabahı öğleden sonraki arefe vakfe'sinin farziyetini yerine getirmek için Minâ'dan Arafat'a doğru yola çıkarlarZira Arafat'ta vakfe zevalden başlar, tâ Kurban Bayramı gününün fecri doğuncaya kadar devam ederBu bakımdan Minâ'ya giderken Lebbeyk'i okuması uygundur.

Müstahab odur ki, Mekke'den hac bitinceye kadar eğer kudreti varsa her ibadet yerine yaya gitmelidirİbrahim Mescidi diye bilinen (nâm-ı diğer Mescid-i Nemre) den Arafat vakfesinin yerine kadar yaya gitmek en efdal ve en uygun şekildir.

Kişi Minâ ya vardığı gün şöyle duâ etmelidir:

Yârabbi! Şurası Minâ'dırTâat ve ibâdet ehline ve velî kullarına neyi minnet edip ihsan etmişsen bana da onu ihsân eyleO gece Minâ da sabahlamalıdırBu sadece bir konaklama gecesi olmaktadırHacc'ın ibâdet kısmıyla ilgisi yokturArefe günü sabahladığı zaman Minâ'da sabah namazını kılar, güneş Sabir denilen Minâ dağında görülür görülmez Arafat'a doğru yola çıkar ve şu duâyı okur:

Ey Allahım! Bu sabahı gördüğüm sabahların hepsinden daha hayırlı, rızâna daha yakın ve öfkenden daha uzak kıl.

Ey Allahım! Senin kapında sabahlarımSenden umar, sana güvenir ve senin cemâlini isterimBugün beni, benden daha hayırlı ve üstün bulunan kimselerin yanında iftihar edeceğin kullarından eyle.

Arafat'a vardığı zaman çadırını mescide yakın Nemre muhitinde kurmalıdırÇünkü Hazret-i Peygamber (sallâllahü aleyhi ve sellem) , çadırını orda kurmuştur49

Nemre, Ürene denilen vâdinin iç kısmıdırNe Mevkıftan, ne de Arafat'tandırVakfesini yapmak için gusletmelidirGüneş zevale geldiği zaman İmâm kısa ve veciz bir hutbe okurBirinci hutbenin sonunda İmâm oturur, müezzin kalkar ezana başlarİmâm da müezzin ezana devam ederken ikinci hutbeyi okurMüezzin, hemen ezanın arkasından kamet getirirMüezzin, kameti bitirince İmâm da ikinci hutbeyi bitirmelidirHutbeden sonra İmâm öğle ve ikindi namazlarını bir ezan ve iki kametle kasr yaparak (kısaltarak) bir arada edâ etmelidirNamazdan sonra vakfe yerine gitmelidirİmâm, Arafat sınırları dahilinde vakfe yapmalı Ürene vâdisinde vakfeye durmamalıdır.

Hazret-i İbrâhim'in (aleyhisselâm) mescidi ise, onun kıble tarafı Ürene vâdisine, son kısımları ise, Arafat sınırlarına dahildirBu bakımdan adı geçen mescidin ön kısımlarında vakfeye duran kimsenin, Arafat vakfesi yapılmış sayılmazArafat sınırları, mescidden büyükçe ve döşenmiş taşlarla belirtilmiştir.

Arafat'ta vakfeye durmak için, en faziletli yer, (Rahmet dağının eteğinde bulunan büyük) taşların yanında ve imama ayrılan yerin yakınında bulunan yerdir, Orada kıbleye yönelerek bineğin sırtında vakfeye durmak en güzeldirVakfeye durduğu zaman, çokça, hamd, tesbih, tehlil, Allah'a senâ, dua ve tevbe etmelidirArefe gününde yapılan duâların daha canlı bir şekilde yapılması için, o günde oruç tutmaması daha evlâdırArefe gününde Lebbeyk duasının kesilmesi evlâ değildirBelki aralıklı olarak Lebbeyk ile, Arafat'ta, okunması gereken duayı okumak daha uygun olur.

En uygunu, güneş battıktan sonra Arafat'tan, ayrılmaktır ki Arafat'ta gündüz ile geceyi bir araya getirmiş olsunEğer Zilhicce'nin sekizinci gününde bir saatlik Arafe vakfesine gitme imkânına sahipse gitmelidirÇünkü zilhiccenin hilâlinde yanlışlık olabilirBöylece haccı şüpheden kurtarmış olur ve Arefe vakfesinin fevtinden emin olurKim bayram gününün fecrine kadar Arafat'ta vakfe yapmaya muvaffak olmazsa onun haccı fevt olunup kazaya kalmış olurBöylece bir kimsenin umre amellerini yapıp ihramdan çıktıktan sonra fevtolunan Arefe vakfesi için kan akıtması, sonra gelecek senede o haccı kaza etmesi lâzımdır.

Arefe vakfesine çıkan bir kimsenin o günde en önemli vazifesi; çokça dua ile meşgul olmaktırZira böyle bir bölgede ve müslümanların içtima yerinde duaların kabul olunmasının ümidi daha da artar.

Hazret-i Peygamber (sallâllahü aleyhi ve sellem) ve selef-i sâlihinden vârid olan duâyı okumak daha evlâ ve daha efdaldirBu bakımdan Arefe vakfesinde duran bir kimse şöyle demelidir:

Allah'tan başka ilâh yokO biricik Allah'tırO'nun ortağı yokturMülk ve hamd O'na mahsusturDirilten ve öldüren O'durÖlümsüz ve bütün hayırları kudret elinde tutan O'durO herşeye kâdirdirEy Allahım! Kalbime, kulağıma, gözüme ve dilime nur ihsan eyleEy Allahım! Göğsümü hakîkatleri kavramaya âmâde kılEmrini bana kolaylaştır.

Bu duadan sonra şöyle demelidir:

Ey Allahım! Ey hamdin yaradanı! Dediğimiz ve dilediğimizden daha hayırlı olarak yapılan hamd sana mahsusturNamazım, ibadetim, ölümüm ve hayatım senindirDönüşüm sanadırSevabım senin dergâh-ı izzetinde kıymetlendirilir.

Ey Allahım! Göğsümün vesveselerinden, işlerimin dağınıklığından ve kabir azâbından sana sığınıyorum.

Ey Allahım! Gecede ve gündüzde olan hâdiselerin şerrinden, esen rüzgârların getirdiği hâdiselerin şerrinden ve zamanın helâk edici şeylerinin şerrinden sana sığınıyorum.

Ey Allahım! Verdiğin sıhhatin hastalığa dönüşmesinden, âni olarak gelen azâbından ve öfkenin tamamından sana sığınıyorum.

Yâ rabbî! Hidâyetinle beni doğru yola iletDünya ve âhirette affına mazhar olan kullarından eyleEy hedeflerin en hayırlısı ve kendisine başvurulanların en iyisi! İstekleri en cömertçe veren Allahım! Halkının herhangi birisine vermiş olduğun nimetin veya maişetin en faziletlisini bana da ihsân eyle.

Ey erhamerrâhîmin! Beytinin ziyaretçilerinden herhangi birisine verdiğin nimetlerin en âlâsını ben âciz kuluna da ihsân eyle.

Ey Allahım! Ey yüce derecelerin ihsân edicisi ve bereketlerin göndericisi! Ey yerler ve gökleri yoktan vareden! Bugün sesler çeşitli dillerle sana yükselmekte ve senden çeşitli ihtiyaçlar talep edilmektedirBenim de senden ihtiyaç ve dileğim, beni belâlar evi bulunan bu dünyada, dünya ehli beni unuttuğu zaman unutma.

Ey Allahım! Konuşmamı dinler, beni görür, gizli yanlarımı bilir, açık yanlarıma vâkıf olur bir zâtsınİşlerimin hiçbir yanı senden gizli değildirBen azâbından rahmetine, kahrından şefkatine sığınan ümitsiz, fakir bir kulunumKorkan, şefkat dileyen veya günahını itiraf eden bir kulunum.

Fakir bir kulun isteğiyle senden rahmet diliyorumZelil ve günahkâr bir kulun yalvarmasıyla sana yalvarıyorumZarar görmüş, hâdiseler karşısında eğilmiş bir kulun sesi gibi sesimi yükseltiyorumBoynumu rahmetinin karşısında bükerek merhametini dileyen bir kulun merhamet dilemesi gibi merhamet diliyorumDergâh-ı izzetinden coşan deryâlar gibi gözyaşları döken, iskeleti rahmetinin önünde ezilip bükülen, burnu kahrının önünde yerlere sürünen bir kulunun edâsıyla sana yalvarıyorum.

Ey Allahım! Beni duamla şakî kılmaBana şefkatli ve merhametli olEy yalvarılanların iyisi ve verenlerin en cömerdi Allahım!. . .

Yâ ilâhî! Kim sana karşı nefsini medh ü senâ ederse etsin ben kulumSana karşı nefsimi hor görür onu kınarımYârab! Günahlar benim dilimi konuşmaz kılmıştırRahmetine varmam için bana vesile olan herhangi bir amelim de yokturRahmetini ummaktan başka şefaatçim de mevcut değildir.

Yâ ilâhî! Muhakkak biliyorum ki, benim günahlarım senin nezdinde bana herhangi bir güvenilir mertebe bırakmamıştırÖzür dilemeye yüzüm kalmamıştırFakat sen keremde bulunanların en kerîmisin. . .

Yâ ilâhi! Eğer ben rahmetine müstahak değilsem, senin rahmetin de bana ulaşmaya lâyık değil midir? Senin rahmetin herşeyi içine alır genişliktedirBen de o herşeyin içinde olan bir şeyimBeni de ihâta etsin.

Yâ ilâhi! Günahlarım gerçi büyüktürFakat senin affına nisbeten hiçbir şey değildirYâ kerîm! O küçücük günahlarımı bana bağışla.

Yâ ilâhi! Sen sensin, ben de benimBen günahlara dönecek tipte yaratılmışımSana ise affa başvurmak yakışırYâ ilâhi! Eğer sen itaat ehlinden başka kimseyi affetmek istemiyorsan günahkârlar kime sığınsınlar?

Yâ İlâhi! Kasten senin itaatından yüz çevirerek isyana yöneldimSen her türlü eksiklikten münezzehsin ve beniazaba çarptırmak için elindeki delil çok büyüktürFakat beni affetmek için de kereminin sınırı yoktur.

Yâ ilâh'el-âlemîn! Beni azaba dûçar etmemek için senin en büyük olan delilinle, beni affeyleSana olan ihtiyacımın, senin de benden müstağni oluşunun hürmetine beni affetmekten başka bir muameleyi bana reva görmeEy çağrılanların en hayırlısı ve umulanın en faziletlisi! İslâmın hürmetine, Muhammed aleyhisselâmın zimmetine yapışarak sana tevessül ediyorumBütün günahlarımı affeyleBeni şuracıkta bütün ihtiyaçlarımı verdiğin halde memleketime döndürSenden ne istiyorsam bana hibe eyleTemenni ettiğim konularda ümidimi boşa çıkarma.

İlâhi! Bana öğrettiğin duâ ile seni çağırıyorumYine bana bildirdiğin ümitten beni mahrum eyleme.

Yâ ilâhi! Günahını önünde itiraf eden bir kuluna ne gibi bir muameleyi reva göreceksin? Zilletinden ötürü senden korkan, cürmünden ötürü önünde baş eğen kulun, amelinden ötürü sana yalvarıyorGünahından ötürü senin dergâhına başvuruyorZulmünden senin affına sığınıyorKendisini affetmen hususunda kapında ısrar ediyor, yalvarıyorİhtiyaçlarının giderilmesi hususunda rahmetinden ümitvâr oluyorBirçok günahlarıyla beraber Arafat vakfesine durmuş, rahmetini ümid ediyorEy her canlının sığınağı, her Mü'minin velîsi, ihsan eden, kulun ancak senin rahmetinle zafere ulaşırGünah işleyen kulun da günahıyla helâk olur. (Veya helâk mı olsun) .

Ey Allahım! Senin kapına ulaşmayı isteyerek yola çıktıkSenin evinin geniş sahasında konakladıkSeni arıyoruzSenin nezdindeki rahmetini talep ediyoruz, senin ihsanını elde etmeye çıktıkSenin rahmetini umuyor, azâbından tirtir titriyoruzGünahlarımızın ağır yükleriyle senin kapına kaçtıkSenin Beyt-i Haramına koştuk.

Ey dileyenlerin bütün ihtiyaçlarını elinde (kudretinde) tutan Allah! Sükût eden kullarının kalbim bilen Allah! Ey beraberinde çağrılacak bir yaratıcı bulunmayan Allah (veya rüşvetle insanı geçirecek bir kapıcısı bulunmayan Allah) ! Ey fazla istemekten usanmayıp belki daha cömertlik ve keremde bulunan (mevlâm!) ihtiyaçların çokluğu karşısında daha fazla fazilet ve ihsanda bulunan Allah!. . .

Ey Allahım! Sen her misafir için bir ziyafeti âdet etmişsinBiz ise senin misafirlerinizBizim ziyafetimiz de senin nezdinde cennetin olsun.

Ey Allahım! (Padişahların dergâhına) gelen her heyete ve ziyaretçiye bir ikram vardırHer dileyene ihtiyacı veriliyorHer umana sevap verilmektedirSenin nezdindeki rahmeti talep eden herkese bir mükâfat ihsan ediliyorRahmet dileğinde bulunan herkese bir rahmet varSana yaklaşmak isteyen herkese bir yaklaşma derecesi veriliyorSenin rahmet eteğine yapışan herkese af ihsan ediliyorİşte bizler de senin Beyt-i Haramına geldikİşte bu büyük Meş'arlarda vakfeye durdukBu şerefli mevkileri gözümüzle gördük, müşahede ettikBütün bunları yapmaktaki gayemiz senin nezdinde lûtfa nail olmaktır.

Ey ilâhî! Bizim gayretimizi boşa çıkarmaNefisleri itminana kavuşturacak kadar nimetlerin oluk gibi akmaktadırSenin varlığını ilân etmek için cansız nesneleri dahi konuşturacak kadar ibretleri belirttin, velîlerin dahi sana karşı vazifelerini bihakkın yerine getirmekten âciz olduklarını itiraf edecek derecede onlara nimetlerde bulundunGöklere ve yere açık ve seçik bir şekilde senin varlığının ve birliğinin delillerini haykıracak derecede âyetlerini izhâr eyledinKudretinle, herşeyi izzetine karşı başeğecek derecede tecellî ettirdinBütün yüzler senin azametinin önünde secdeye vardılarKulların kötülük yaparsa onlara halîm davranıp cezalarını tehir etmektesin, iyilik yaparlarsa kabul eder fazilette bulunursunİsyân ettikleri takdirde günahlarını örter, günah işledikleri takdirde de affedersinSeni çağırdığımız zaman icabet edersinŞikayetlerimizi dinlersinSana yöneldiğimiz zaman yaklaşırsınSenden kaçtığımız zaman bizi çağırırsın.

Yâ ilâhî! Sen Kitâb-ı Mübîn'inde enbiyânın hâtemi Hazret-i Muhammed Mustafâ'ya şöyle buyurmuştun:

Ey rasûlüm! O küfredenlere de ki, eğer peygambere düşmanlıktan vazgeçerlerse geçmişteki günahları bağışlanır. (Enfal/38)

İnkârdan sonra kelime-i Tevhîd getirmeleri seni onlardan razı kıldıBiz ise itaat ederek senin birliğine şahitlik etmekteyizMuhammed Mustafa'nın risâletini ihlâs ile ilan ediyoruzBu bakımdan bu şehadetin (yüzü suyu) hürmetine geçmiş günahlarımızı affeyleHiç olmazsa bu kelimeyle İslâm dinine yeni girenlerin nasibinden az kılma nasibimizi. .

Yâ rabbenâ! Sen savaş neticesinde elde etmiş olduğumuz köleleri azad etmek suretiyle sana yakınlaşmamızı seversinİşte biz de senin kölelerinizBizi azad etmekle fazilette bulunman, elbette bizim başka köleleri affetmemizden daha ehven ve güzel olurBize, fakirlerimize sadaka vermeyi emrettinİşte bizler de senin fakirlerinizSen bize sadaka vermek hususunda daha yetkili ve daha fazilet sahibisinBizlere, bize zulüm edenleri affetmeyi tavsiye ettinİşte bizler de nefislerimize zulmettikSen kerem ve fazilete herkesten daha lâyık ve bizi affetmek hususunda daha yetkilisin.

Ey rabbimiz! Bizi affeyle, bize rahmet eyleÇünkü mevlâmız sensin.

Ey rabbimiz! Dünya ve âhirette bize iyilik ihsan eyleRahmetinle bizi ateş azabından koru!

Arafat vakfesinde Hızır aleyhisselâmın duasını çokca okumalıdırO dua şudur:

Ey hiçbir durum kendisini diğer bir durumdan, hiçbir ses, kendisini başka bir sesi dinlemekten meşgul etmeyen Allah!

Ey seslerin çeşitliliği kendisini şüpheye düşürmeyen Allah! Ey çeşitli suallerin sorulması kendisini yanıltmayan Allah! Ey aynı anda çeşitli lûgatlerin mânâsını bilen Allah!

Ey ısrar eden ve ısrarla isteyenlerin istekleri kendisini herhangi bir müşkilâtta bırakmayan, istekçilerin çeşitli isteklerinden kırılmayan Allah! Göğsümüzü affının serinliğiyle serinlet! Affının serinliğini bize tattırMünacaatının lezzetini bize nasib eyle!

Bundan sonra kişi istediği duaları yapmalıKendi nefsine, anne-babasına, bütün müslüman erkek ve kadınlara istiğfar ve af talebinde bulunmalıdırDuasında çok ısrar etmelidir.

İstediğini Allah'tan (meşrû olduktan sonra) talep etmelidir.

Çünkü Allahü teâlâ'dan istenilen hiçbir şey O'nun hazinesi karşısında büyük sayılamaz.

Mutarrıf bAbdullah50 Arafat vakfesinde şu duayı okudu: 'Ey Allahım! Bu vakfede bulunan hacıları benim yüzümden mahrum eyleme!',

Bekri el-Müzenî şöyle der: 'Arafat ehline baktım ve zannettim ki, eğer ben aralarında bulunmasaydım Allahü teâlâ hepsini affedecekti'.

VIIArafat vakfesinden sonra Minâ 'da yatmak, cemreleri taşlamak, kurban kesmek, traş olmak ve tavaf etmekten ibaret olan haccın diğer menasıkı beyan olunacaktır.

Kişi güneş battıktan sonra Arafat'tan Müzdelife ye doğru dönerken sükûnet ve vekar ile yürümelidirAtını seğirtmek ve devesini şiddetle sürmekten sakınmalıdırNitekim cahiller böyle yapıyorlarBöyle yapılmamalıdır.

Hazret-i Peygamber atın seğirtilmesinden ve devenin koşturulmasından nehy ederek şöyle buyurmuştur: 'Arafat'tan inerken Allahü teâlâ'dan korkunuzGüzelce yürüyünüz, zayıfları çiğnemeyinizHerhangi bir müslümânâ da eziyet etmeyiniz'51

Müzdelife'ye vardığı zaman, Müzdelife vakfesi için gusletmelidirÇünkü Müzdelife Harem'den sayılırBu bakımdan Müzdelife'ye gusül ederek girmelidirEğer yürüyerek Müzdelife'ye varmaya kudreti varsa, vasıtaya binmekten daha efdaldir ve harem'e hürmet etmeye de daha yakındırYolda Lebbeyk'i sesli okumalıdırMüzdelife'ye vardığı zaman şu duayı yapmalıdır:

Ey Allahım! Şurası Müzdelife'dirBurada çeşitli dillerde konuşan insanlar bir araya gelmiştirYeni yeni ihtiyaçlar dergâh-ı izzetine arzolunmaktadır, Beni, senden isteyip de duası kabul olunanlardan eyleSana tevekkül eden ve her çeşit felâketten koruduğun kullarından eyle beni. . .

Sonra Müzdelif'de akşam ile yatsı namazını bir arada ve yatsı vaktinde, yatsı namazını kısaltmak sûretiyle bir ezan iki kamet getirerek kılmalıdırİki namazın arasında herhangi bir nafile kılmamalıdırAncak akşam namazının nafilesiyle yatsı namazının nafilesini ve vitir namazını, iki farzı kıldıktan sonra bir arada sırayla kılmalıdırÇünkü seferde nafile namazlarını terketmek açık bir zarardırO nafileleri vakitlere ayırma zorluğu ise, o da ayrı bir zahmettirOnlarla farzların arasındaki bağı kesmektirMadem ki bir teyemmümle farz namazlarla beraber nafilelerin de edâ edilmesi, bu bağdan dolayı câizdirBu bakımdan tebaiyyet hükmüyle cem-u takdim veya cem-u tehirle kılınan farz namazların arkasına nafilelerin kılınması da hem caiz hem de evlâdırNafilenin binek üzerinde eda edilmesinin câiz olması hususunda farzdan ayrılması, burada (Müzdelife'de veya seferde) nafilenin farzdan sonra kılınmasına mâni teşkil etmezÇünkü biz böylece nafile namazın kılınmasının ihtiyaçtan ileri geldiğine işaret ettik.

Müzdelife'de namazı kıldıktan sonra, o gece Müzdelife'de kalmalıdırO gece orada kalmak ibadete dahildirKim gecenin birinci yarısında Müzdelife'den çıkıp orada gecelemezse, kan akıtması (ceza kurbanı kesmesi) gerekirKudreti olan bir kimse için bu geceyi ihya etmek ibadetlerin en güzellerindendir.

Geceyarısı olduktan sonra gitmeye hazırlanmalıdırCemreleri taşlamak için gereken yetmiş taşı Müzdelife'den toplamalıdırÇünkü Müzdelife'de yumuşak taşlar vardırOnlardan ihtiyacı kadar olan yetmiş taşı almalıdırFazla taş almakta zarar yokturBelki bir tedbir olarak fazla taş alınabilirZira (cemrelere taş atarken) çoğu zaman elinden taşlar düşebilirYeniden taş atmaya ihtiyacı olabilirBu bakımdan ihtiyat olarak yanında fazla taş bulundurması gerekirTaşlar parmak uçlarının arasına sığacak kadar hafif ve küçük olmalıdırTaşları topladıktan sonra namazını erken saatlerde ve alaca karanlıkta kılmalıOndan sonra yoluna devam etmelidirMüzdelife'nin sonunda bulunan Meş'aril Harâm'a vardığı zaman, orada sabah güzelce aydınlanıncaya kadar vakfede durmalı ve şu duayı okumalıdır: Ey Allahım! Meş'ar-il-Harâm'ın hakkına, Beyt-i Harâm'ın, bu haram ayın, rüknün ve makamın hakkına, Muhammed'in ruhuna bizlerden tahiyye ve selâm tebliğ etEy celâl ve ikram sâhibi! Bizi dar'üs-selâm'a dahil et.

Sonra Müzdelife'den güneş doğmazdan evvel ayrılırTâ ki Muhasser vâdisi denilen yere varıncaya kadar, orada bineğini hızlandırarak ve koşturarak vadiyi geçmek müstahabtırEğer yaya ise yürüyüşünü hızlandırmalıdır.

Sonra kurban bayramının sabahına girdiği zaman Lebbeyk ile tekbiri karışık söylemelidirBazen Lebbeyk, bazen tekbir getirmelidirBöylece Minâ'ya ve cemrelerin yerine varır.

Bunlar üç cemredirBirinci cemreyi geçer, ikinci cemreyi de geçer; zira Kurban Bayramı gününde oralara atılacak taş yokturCemret'ul-Akabe'ye (Akabe adlı vâdide bulunan en büyük cemreye) varıncaya kadar yürüyüşüne devam ederCemret'ul-Akabe kıbleye doğru giden kimsenin sağına düşerTaş atılacak yer dağın eteğinde azıcık yüksektedirTaş atılan yer cemrelerin bulunduğu mıntıkada belli bir yerdirGüneş çıkıp bir mızrak kadar yükseldikten sonra Cemret'ül-Akabe'ye taşlar atılır.


HAC KONUSU DEVAMI;