İslam Tarihi | 10. Bi'set Yılı


 

Hüzün Yılı

Ebu Talib'in Hastalanışı ve Müşriklerin Onunla Konuşmaya Gelişi

Ebu Talib nübüvvetin onuncu yılında, 1 Şı'b'dan çıktıktan sonra. 2 hastalanıp3 ölüm döşeğine düşünce, 4 günden güne ağırlaştığını haber alan Kureyş müşrikleri, birbirlerine:

" Hamza, Ömer, Müslüman oldu. Muhammed'in işi bütün Kureyş kabileleri arasında yayıldı.

Vallahi, onun işimizi elimizden zorla almayacağından emin değiliz!

Ebu Talib'e gidelim. O, bizim için, kardeşinin oğlundan bir söz alsın! Bizden de, ona bir söz versin! " dediler ve:

1. Utbe b. Rebia,

2. Şeybe b. Rebia,

3. Ebu Cehil Amr b. Hişam,

4. Ümeyye b. Halef,

5. Ebu Süfyan Sahr b. Harb ve Kureyş eşrafından daha bazı adamlarla gidip Ebu Talib'le konuştular.

" Ey Ebu Talib! Biliyorsun ki, sen bizdensin!

Gördüğün gibi, ölüm döşeğine de düşmüş, ölüme yaklaşmış bulunuyorsun! Biz senin ansızın ölüvereceğinden korkuyoruz! Bizim aramızla kardeşinin oğlu arasındaki durumu pekâlâ biliyorsun. Kendisini çağır!

Bizden onun için alacağın sözü al; ondan da bizim için alacağın sözü al da, o artık bizimle uğraşmaktan vazgeçsin! Biz de onunla uğraşmaktan vazgeçelim!

O, bizimle ve dinimizle uğraşmayı bıraksın! Biz de, onunla ve onun dini ile uğraşmayı bırakalım! " dediler.

Bunun üzerine, Ebu Talib, Peygamberimiz aleyhisselâma haber saldı. Gelince:

" Ey kardeşimin oğlu! Bunlar senin kavminin eşrafıdırlar!

Sana söz vermek ve senden de söz almak için toplanıp gelmişlerdir" dedi. 5

" Ey kardeşimin oğlu! Senin kavminden istediğin nedir?" diye sordu. 6

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Ey amcam! 7 Ben onların bir tek kelimeyi söylemelerini istiyorum ki, onlar onunla bütün Araplara hakim olurlar, Arap olmayanlar da kendilerine cizye [vergi] öderler! " buyurdu. 8

Müşrikler, o kelimeden korktular. 9

" Evet! Nedir o kelime?!

Babam sana feda olsun. Sen onu bize söyle de, biz onu bir tek yerine on defa söyleyelim! " dediler. 10

Ebu Cehil de aynı sözleri tekrarladı. 11

Ebu Talib:

" Ey kardeşimin oğlu! Hangi kelimedir o?" diye sordu. 12

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" 'Lâ ilahe illallah=Allah'tan başka ilah yoktur" derseniz; Allah'tan başka tapmakta olduğunuz şeyleri de söker atarsanız! " buyurunca, 13 müşrikler hemen kalkıp14 ellerini, 15 elbiselerini16 çırptılar. 17

" Ey Muhammedi Sen bunca ilahları bir tek ilah mı yapmak istiyorsun? Senin işin şaşılacak şey doğrusu! " dediler.

Birbirlerine de:

" Vallahi, bu adam istediğiniz şeylerden size birşey verici değildir! Gidiniz! Allah sizinle onun arasında hükmünü verinceye kadar atalarınızın dini üzerinde sebat ediniz! " diyerek dağıldılar. 18

Ebu Talib, Peygamberimiz aleyhisselâma:

" Vallahi, ey kardeşimin oğlu! Ben senin hiç de haktan uzak birşey istediğini görmedim" dedi. 19

Peygamberimiz aleyhisselâm, Ebu Talib'in bu sözünden, kendisinin Müslüman olacağını umdu. 20

Ebu Talib'in yanına vardığı zaman, Ebu Cehil ile Abdullah b. Ebi Ümeyye orada bulunuyordu.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Ey amca! 'Lâ ilahe illallah = Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur' kelime-i tevhidini söyle de, ben Allah katında senin imanına bununla şehadet edebilirim" buyurdu.

Ebu Cehil ile Abdullah b. Ebi Ümeyye:

" Ey Ebu Talib! Sen Abdulmuttalib'in milletinden (dininden) yüz mü çevireceksin?" dediler.

Peygamberimiz aleyhisselâm kelime-i tevhidi Ebu Talib'e teklife devam ettiği müddetçe, Ebu Cehil ile Abdullah b. Ebi Ümeyye, sözlerini tekrarlayıp durdular.

Ebu Talib'in onlara son sözü:

" Ben, Abdulmuttalib'in milleti (dini) üzereyim" demek oldu. 21

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Ey amca! Sen o kelime-i tevhidi söyle ki, Kıyamet gününde, sana onunla şefaat etmek helalleşir" buy urdu. 22

Ebu Talib:

" Vallahi, ey kardeşimin oğlu! Benden sonra, sana ve senin atanın oğullarına sövülmesi ve Kureyşîlerin bunu benim ölümden korkarak söylediğimi sanmaları korkusu olmasaydı, senin gözünü aydın etmek için, söylerdim! " dedi. 23

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Vallahi, ben de, Yüce Allah tarafından men olununcaya kadar, senin için muhakkak istiğfarda bulunmaya, yarlıganmanı dilemeye devam edeceğim" buyurdu. 24

Bunun üzerine, inen âyette şöyle buyuruldu:

" Gerçekten, sen her istediğini hidayete erdiremezsin.

Fakat, Allahtır ki, kimi dilerse, ona hidayet verir ve O, hidayete erecekleri daha iyi bilendir." 25

-------------------------------------

1. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 236, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 90, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 130.

2. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 236, İbn Seyyid, Uyun, c. 1, s. 129.

3. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 58, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 227, İbn Seyyid, Uyun, c. 1 , s. 130, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 123.

4. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 58.

5. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 58-59, İbn Seyyid, c. 1 , s. 130, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 123.

6. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 345.

7. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 362, Taberî, Târih, c. 2, s. 219, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 345.

8. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 362, Taberî, c. 2, s. 219, Beyhakî, c. 2, s. 346, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 130-131.

9. Taberî, Târih, c. 2, s. 219.

10. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 362.

11. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 59.

12. Taberî, Târîh. c. 2, s. 220.

13. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 59, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 362.

14. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 362.

15. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 59.

16. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 362.

17. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 59, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 362.

18. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 59, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 130-131, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 123.

19. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 59, Taberî, c. 2, s. 219, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 131, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 123.

20. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 59, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 131, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 123.

21. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 122, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 233, Buhârî, Sahîh, c. 2, s. 98, Müslim , Sahîh, c. 1, s. 54, Nesâî, Sünen, c. 4, s. 90-91, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 342-343, Vâhidî, Esbâbü’n-nüzûl, s. 228, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 131-132, Zehebî, Târîhu'l-islâm, s. 230, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 124.

22. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 59, Beyhakî, c. 2, s. 346, İbn Seyyid, c. 1, s. 131, Zehebî, s. 236, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 123.

23. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 59, İbn Sa'd, c. 1, s. 122-123, Beyhakî, c. 2, s. 346, İbn Seyyid, 11, s. 131, Zehebî, s. 236, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 123.

24. Buhârî, Sahîh, c. 6, s. 18, Müslim, Sahîh, c. 1, s. 54, Vâhidî, Esbâbü’n-nüzûl, s. 228, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1 , s. 132.

25. Kasas: 56.

Ebu Talib'in Peygamberimiz aleyhisselâma Önemli Bir Tavsiyesi

Ebu Talib, öleceği sırada, Peygamberimiz aleyhisselâmı yanına çağırdı ve:

" Ey kardeşimin oğlu! Ben öldüğüm zaman, sen Neccar oğullarından olan dayılarının yanına git!

Çünkü, onlar evlerinde, yurtlarında bulunanı koruma gücüne, insanların en çok malik olanlarıdırlar" dedi. 26

-------------------------------------

26. İbn Sa'd. Tabakât. c. 3. s. 543. Zehebî. Târîhu'l-islâm. s. 233.

Ebu Talib'in Vefâtı

Ebu Talib, nübüvvetin onuncu yılında, 27 Şı'b'dan çıktıktan sonra, 28 Peygamberimiz aleyhisselâmın Medine'ye hicretinden üç yıl önce, 29  Şevval ayının ortasında vefât etti. 30

Vefât ettiği zaman, kendisinin yaşı sekseni aşmış; 31 seksenyediyi, 32 doksanı bulmuştu. 33

Hazret-i Ali derki:

" Babam Vefât ettiği zaman, Resûlullah aleyhisselâmın yanına gidip: 'Amcan, 34 dalâlet içindeki ihtiyar amcan35 müşrik olarak öldü! ' dedim. 36

Resûlullah aleyhisselâm ağladı. 37

'Git! Onu yıka! Kefenle ve göm! 33 Allah onu yarlıgasın! Ona rahmet etsin! ' buyurdu. 39

'Onu kim gömecek?' diye tekrar sordum. 40

Peygamberimiz aleyhisselâm:

'Sen git, babanı göm! Dönüp yanıma gelinceye kadar da, hiçbir şey yapma! ' buyurdu. 41

Dediğini yaptım. 42

Babamı gömüp gelince emretti, yıkandım; bana dua etti. 43

Resûlullah aleyhisselâm günlerce evinden dışan çıkmadı, onun yariıganmasını diledi durdu.

'Allah sana rahmet etsin! Seni yarlıgasın!

Allah beni men edinceye kadar, senin için mağfiret dilemeye devam edeceğim' buyurdu." 44

-------------------------------------

27. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 236, İbn EsiY, Kâmil, c. 2, s. 90, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1 , s. 130.

28. Belâzurî, c. 1, 5. 236, İbn Seyyid, c. 1, s. 129.

29. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 2, s. 57, İbn Esîr, c. 2, s. 90, İbn Seyyid, c. 1, s. 130, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 10, Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 71.

30. Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 236, İbn Esîr, c. 2, s. 90.

31. Belâzurî, c. 1, s. 236, İbn Esîr, c. 2, s. 90. Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 299.

32. Kastalânî, Mevahib, c. 1, s. 71, Diyarbekrî, c. l. s. 299.

33. Yâkubî, Târih, c. 2, s. 35.

34. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 124, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 349, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 2, s. 47.

35. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 124, Ebu Davud, Sünen, c. 3, s. 214, Nesâî, Sünen, c. 4, s. 79, Beyhakî, c. 2, s. 349, Ebu'l-Ferec İbn Ceraf, el-Vefâ, c. 1, s. 208, Zehebî, Târîhu'l-islâm, s. 234, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 125, Halebî, c. 2, s. 47.

36. Beyhakî, c. 2, s. 349, İbn Seyyid, c. 1, s. 132, Zehebî, s. 234, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 125.

37. İbn Sa'd, c. 1, s. 123, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 208, Diyarbekrî, c. 1. S. 301. Halebî, c. 2, s. 47.

38. İbn Sa'd, c. 1, s. 123, Beyhakî, c. 2, s. 349, Ebu’l-Ferec, c. 1, s. 208, İbn Seyyid, c. 1, s. 132, Zehebî, s. 234, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 125, Halebî, c. 2, s. 47.

39. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 123.

40. Nesâî, Sünen, c. 4, s. 79 Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 125.

41. İbn Sa'd, c. 1, s. 124, Ebu Davud, Sünen, c. 3, s. 214, Mesâf, Sünen, c. 4, s. 79, Beyhakî, c. 2, s. 349, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 125.

42. İbn Sa'd, c. 1, s. 123, Beyhakî, c. 2, s. 349, Ebu’l-Ferec, c. 1 , s. 208, Zehebî, s. 234, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 125.

43. İbn Sa'd, c. 1, s. 124, Ebu Davud, c. 3, s. 214, Mesâf, c. 4, s. 79, Beyhakî, c. 2, s. 349, Ebu’l-Ferec, c. 1, s. 208, Zehebî, s. 234, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 125.

44. İbn Sa'd. Tabakât. c. 1. s. 123-124.

Hazret-i Hatice'nin Vefâtı

Peygamberimiz aleyhisselâmın zevcesi Hazret-i Hatice de; nübüvvetin onuncu yılında, 45 Peygamberimiz aleyhisselâmın Medine'ye hicretinden üç yıl önce, 46 Şı'b'dan çıktıktan sonra, 47 Ramazan ayında Vefât etti. 48

Ebu Talib'in Vefâtından üç gün sonra Vefât ettiği de rivayet edilir. 49 Hazret-i Hatice, Vefât ettiği zaman altmış beş yaşında idi. 50

Mekke'nin Hacun kabristanına götürülüp gömüldü. 51 Hazret-i Hatice gömülürken, Peygamberimiz aleyhisselâm onun kabrinin içine indi. 52 O zaman, cenaze namazı teşri kılınmamıştı. 53

Hazret-i Hatice İslâm dâvasında Peygamberimiz aleyhisselâm için sadık bir müşavir ve dert ortağı, sükunet kaynağı idi.

Ebu Talib de, Peygamberimiz aleyhisselâmın kolu, kanadı, sığınağı, müşriklere karşı savunucusu ve yardımcısı idi. 54

İki musibetin böyle birbiri ardınca gelip Peygamberimiz aleyhisselâmın üzerinde toplanması, 55 Peygamberimiz aleyhisselâma:

" Şu ümmet üzerinde şu günlerde toplanan iki musibetten hangisine en çok yanacağımı bilemiyorum" dedirtecek kadar56 ağır geldi. 57

Peygamberimiz aleyhisselâm, bu yıla " Hüzün Yılı" adını taktı. 58

-------------------------------------

45. İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 8, s. 18, Belâzuri, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 236, İbn Seyyid, Uyünu'l-eser, c. 1, s. 130, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 283, Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1 , s. 73, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 301.

46. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 57, İbn Sa'd, c. 8, s. 18, Belâzurî, c. 1, s. 406, Yâkubî, Târîh, c. 2, s. 35, Taberî, Târih, c. 2, s. 229, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 182, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1825, İbn Seyyid, c. 1, s. 129-130, Zehebî, Târîhu'l-islâm , s. 237, İbn Hacer, c. 4, s. 1825, İbn Seyyid, c. 1, s. 129-130, Zehebî, Târîhu'l-islâm, s. 237, İbn Hacer, c. 4, s. 283, Diyarbekrî, c. 1 , s. 301.

47. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 18, Belâzurî, c. 1, s. 236, İbn Esir, Kâmil, c. 2 s. 90, Zehebî, s. 236, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye, c. 3, s. 127, İbn Hacer, c. 4, s. 283.

48. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 18, Belâzurî, c. 1, s. 406, Yâkubî, c. 2, s. 35, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1825, Zehebî, s. 237, İbn Hacer, c. 4, s. 283, Kastalânî, c. 1 , s. 73, Diyarbekrî, c. 1, s. 301.

49. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 182, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1825, Beyhakî, c. 2, s. 352-353, İbn Esîr, c. 2, s. 90, İbn Seyyid, c. 1, s. 130, Zehebî, s. 237, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 127, Kastalânî, c. 1, s. 73,

50. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 57, İbn Sa'd, c. 8, s. 18, Belâzurî, c. 1, s. 406, Yâkubî, c. 2, s. 35, Taberi, c. 2, s. 229, Hâkim , c. 3, s. 182, İbn Abdilberr c. 4, s. 1825, İbn Seyyid, c. 1 , s. 129-130, Zehebî, s. 237, Diyarbekrî, c. 1 , s. 301.

51. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 18, Belâzurî, c. 1, s. 237, 406, Hâkim, c. 3, s. 182, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1825, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 7, s. 85, Zehebî, s. 237, İbn Hacer, c. 4, s. 283, Diyarbekrî, c. 1, s. 301 , Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 40, Zürkânî, Mevâhibu'l-ledünniye Şerhi, c. 1, s. 294.

52. İbn Sa'd, c. 8, s. 18, Hâkim, c. 3, s. 182, İbn Hacer, c. 4, s. 283, Diyarbekrî, c. 1, s. 301, Zürkânî, c. 1, s. 294.

53. İbn Sa'd, c. 8, s. 18, Belâzurî, c. 1, s. 237, 406, İbn Hacer, c. 4, s. 283, Diyarbekrî, c. 1, s. 301, Halebî, c. 2, s. 40, Zürkânî, c. 1, s. 294.

54. İbn İshak, İbn Hişam, c. 57, İbn Seyyid, c. 1, s. 130, Zehebî, s. 237, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 122, Zürkânî, c. 1, s. 293.

55. İbn Sa'd, c. 1, s. 211, Taberî, c. 2, s. 229, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 91, İbn Seyyid, c. 1, s. 130, Zehebî, s. 237, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 122, Diyarbekrî, c. 1, s. 302.

56. Yâkubî, Târih, c. 2, s. 35.

57. Taberî, Târih, c. 2, s: . 229, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 91, İbn Haldun, Târih, c. 2, s. ks. 2, s. 10.

58. Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 73, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 301.

Müşriklerin Peygamberimiz aleyhisselâma İşkenceye Başlamaları ve Ebu Leheb'in Peygamberimiz aleyhisselâmı Himayesine Alışı

Peygamberimiz aleyhisselâm, amcası Ebu Talib'in Vefâtından sonra, günlerce evinden dışarı çıkmadı. 59 Hep evinde oturdu. Pek az dışarı çıktı. 60 Dışarı çıktığı zaman da, Kureyş müşrikleri, 61 Ebu Talib'in sağlığında62 yapmak isteyip de yapamadıkları hakaret ve işkenceleri, 63 istediklerini yapmaya başladılar. 64

Nitekim, Kureyş müşriklerinin beyinsizlerinden bir beyinsiz Peygamberimiz aleyhisselâmın önünü kesip başına toprak saçmış, Peygamberimiz aleyhisselâm başı toza toprağa bulanmış olarak evine girmişti.

Kızlarından birisi hemen kalkıp Peygamberimiz aleyhisselâmın başındaki tozu toprağı ağlaya ağlaya giderirken, Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Kızcağızım! Ağlama! Muhakkak ki, Allah senin babanı koruyacak, savunacaktır! " demişti.

Peygamberimiz aleyhisselâmın kendi kendine de:

" Ebu Talib ölünceye kadar, Kureyşlilerden, böyle birşey başıma gelmemişti! 65 Ey amca! Senin yokluğunda, imdadıma senden daha çabuk koşanı bulamadım" buyurduğunu işittiği; ve müşriklerin Peygamberimiz aleyhisselâmı himayesiz bularak işkenceye uğratmaya kalktıklarını gördüğü zaman, Ebu Leheb Peygamberimiz aleyhisselâmın yanına geldi ve:

" Ey Muhammedi Git! Ne istiyorsan, Ebu Talib'in sağlığında ne yapıyor idiysen, yine yap! Lâfa andol-sun ki, ben ölünceye kadar sana hiç kimse dokunamayacaktır! " dedi.

Bir gün, Gaytala'nın oğlu Peygamberimiz aleyhisselâma sövüp sayarken, Ebu Leheb çıkageldi. Onu yüzünün üzerine düşürdü.

Gaytala'nın oğlu:

" Ey Kureyş cemaatı! Ebu Utbe dininden çıkmış! " diyerek bağırmaya ve yaygaraya başladı.

Kureyş müşrikleri gelip Ebu Leheb'in üzerine dikildiler.

Ebu Leheb onlara:

" Ben Abdulmuttalib'in dininden ayrılmış değilim.

Fakat, ben kardeşimin oğlunu yapmak istediği şeyi yapıncaya kadar koruyorum" dedi.

Müşrikler:

" Güzel ve iyi etmişsin! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselâm, böylece, bir müddet, Ebu Leheb'in korkusundan hiç kimse sataşmaz olduğu halde, gider gelir oldu.

Bir gün; Ukbe b. Ebi Muayt ile Ebu Cehil Amr b. Hişam Ebu Leheb'in yanına giderek, ona:

" Kardeşinin oğlu sana babanın nereye girdiğini haber verdi mi?" diye sordular.

Bunun üzerine, Ebu Leheb:

" Ey Muhammedi Abdulmuttalib'in girdiği yer neresidir?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" O, kavmi ile birliktedir! " buyurdu.

Ebu Leheb, Ukbe b. Ebi Muayt ile Ebu Cehil'e:

" Ona babamın girdiği yeri sordum.

'Kavmi ile birliktedir' diye cevap verdi" dedi.

Ukbe ile Ebu Cehil:

" 'O ateş (Cehennem) içindedir! ' demek istemiştir" dediler.

Ebu Leheb tekrar Peygamberimiz aleyhisselâmın yanına varıp:

" Ey Muhammedi Abdulmuttalib, ateşe (Cehenneme) mi girdi?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Evet! Abdulmuttalib de, putlara tapa tapa onun gibi ölüp gitmiş olan herkes de, ateşe (Cehenneme) girmiştir" buyurdu.

Bunun üzerine, Ebu Leheb:

" Vallahi, artık sana işkenceden nefes aldırmayacak, temelli düşmanlık edeceğim! Sen Abdulmuttalib'in Cehennemde olduğunu söylersin ha?! " dedi.

Ebu Leheb de, başka müşrikler de, Peygamberimiz aleyhisselâma düşmanlıklarını ve zulümlerini şiddetlendirdiler. 66

-------------------------------------

59. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 123, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 208.

60. İbn Sa'd, c. 1, s. 211, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 210, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 134, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 302.

61. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 2, s. 57, İbn Sa'd, c. 1 , s. 211, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 210, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 134.

62. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 58, Taberî, Târih, c. 2, s. 229, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 91, İbn Seyyid, c. 1, s. 130, 134, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 50.

63. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 57-58, İbn Sa'd, c. 1, s. 211, Taberî, c. 2, s. 229.

64. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 134, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 10.

65. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 58, Taberî, c. 2, s. 229, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 350, İbn Seyyid, c. 1, s. 130, Zehebî, Târîhu'l-islâm, s. 234, Halebî, c. 2, s. 50.

66. İbn S a'd, Tabakâtü’l -kübrâ, c. 1, s. 211, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 210-211, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 134, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 302, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 50-51.

Müşriklerin Peygamberimiz aleyhisselâma Yaptıkları Düşmanlık ve Kötülüklerden Bazıları

1) Übeyy b. Halefle Ukbe b. Ebi Muayt, birbirlerinin sıkı dostu idiler.

Ukbe b. Ebi Muayt'ın, bazan Peygamberimiz aleyhisselâmın yanına gelip, konuştuklarını dinlediği olurdu. Ukbe'nin bu hareketi Übeyy b. Halefe anlatılınca, Übeyy b. Halef Ukbe'ye:

" İşittim ki; sen Muhammed'le birlikte oturup, konuşmasını dinliyormuşsunl?

Bir daha onunla oturur, söylediklerini dinlersen; gidip onun yüzüne tükürmezsen, yüzüm senin yüzüne haram olsun! Seninle hiç konuşmayacağım da! " dedi ve ağır yemin etti.

Bunun üzerine, Ukbe b. Ebi Muayt, Peygamberimiz aleyhisselâmın yanına vanp Übeyy b. Halefin istediğini yerine getirdi. 67

Ukbe b. Ebi Muayt'ın o gün attığı murdar tükrük ve salyası yüzünden Peygamberimiz aleyhisselâmın nâzik yanakları kavrulmuş, ve onun izleri hayatının sonuna kadar kaybolmamıştır. 68

Yüce Allah, bu hususta indirdiği âyetlerde şöyle buyurdu:

" O gün (Kıyamet günü), (her) zâlim, (nedametle) iki elini ısırarak:

'Ne olurdu, ' diyecek, 'ben o peygamberin yanında (bulunup, Allah'a) bir yol edineydim!

Ne yazık bana! Keşke filanı dost tutmayaydım!

Andolsun ki, beni zikirden-o bana geldikten sonra-saptıran odur. '

Şeytan, insanı-başına bir bela gelince-yapayalnız ve yardımsız bırakandır." 69

2) Hazret-i Osman'ın gözlerinden yaşlar akarak anlattığına göre; Peygamberimiz aleyhisselâm, bir gün, Kabe'yi tavaf ediyor, o sırada Kabe'nin Hicr mevkiinde de, Ukbe b. Ebi Muayt, Ebu Cehil Amr b. Hişam ve Ümeyye b. Halef oturuyordu.

Peygamberimiz aleyhisselâm onların hizasından geçerken, Peygamberimize, hoşlanmayacağı bazı laflar attılar.

Bu laflardan Peygamberimiz aleyhisselâmın hoşlanmadığı, yüzünden belli olmakta idi.

Hazret-i Osman Peygamberimiz aleyhisselâmın yanına vardı.

Peygamberimiz aleyhisselâmı, Hazret-i Ebu Bekir'le, aralarına aldılar.

Peygamberimiz aleyhisselâm parmağını onun parmakları arasına geçirdi.

Bütün tavafları böylece, el tutuşarak yaptılar.

Ebu Cehil ve arkadaşlarının hizasına geldikleri zaman, Ebu Cehil, Peygamberimiz aleyhisselâma:

" Vallahi, deniz bir kıl parçasını ıslatacak suya malik bulundukça, sen atalarımızın tapageldikleri tanrılara tapmaktan men ettiğin müddetçe, seninle barışmayacağız! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm da:

" Ben de öyle! " buyurdu.

Sonra, tavafın üçüncü bölümünü de öylece yapıp dördüncü bölümünü yapmaya geldiği zaman, Ebu Cehil yerinden sıçradı ve Peygamberimiz aleyhisselâmın yakasını tutmak istedi. Bu işe kalkışınca, itilip kıçının üzerine düşürüldü.

Hazret-i Ebu Bekir Ümeyye b Halefi, Peygamberimiz aleyhisselâm da Ukbe b. Ebi Muayt'ı defetti.

Onlar Peygamberimiz aleyhisselâmın başından dağılınca, Peygamberimiz aleyhisselâm ayakta durarak, onlara:

" Vallahi, size âcil azab mubah oluncaya kadar siz bundan vazgeçmeyeceksiniz! Sizler, Peygamberiniz için, ne kötü kavimsiniz! " buyurduktan sonra, evine döndü.

Hazret-i Ebu Bekir'le Hazret-i Osman da, kendisini evine kadar takip ettiler, arkasından gittiler.

Peygamberimiz aleyhisselâm, kapısının önünde durarak, onlara yönelip:

" Sevinin ki, hiç şüphesiz, Yüce Allah dinini açıklayacak, üstün kılacak; Peygamberine yardım edecektir.

Şu gördüğünüz kişiler, Yüce Allah'ın sizin ellerinizle tez vakitte boğazlayacağı kimselerdendir! " buyurdu.

Hazret-i Osman:

" Vallahi, ben onları Yüce Allah'ın bizim ellerimizle boğazladığını gördüm! " demiştir. 70

3) Peygamberimiz aleyhisselâm bir gün bazı müşrikler tarafından dövülüp kana boyandığı, üzgün bir halde oturduğu sırada, Cebrail aleyhisselâm geldi ve:

" Sana ne oldu?" diye sordu. Peygamberimiz aleyhisselâm: " Bana şu müşrikler yapacaklarını yaptılar" buyurdu. Cebrail aleyhisselâm:

" Sana bir mucize göstermemi ister misin?" diye sordu. Peygamberimiz aleyhisselâm: " Evet! Göster! " buyurdu.

Cebrail aleyhisselâm, vadinin gerisindeki ağaca bakarak: " O ağacı çağır! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm çağırınca, ağaç yürüyerek Peygamberimiz aleyhisselâmın önüne kadar gelip durdu.

Cebrail aleyhisselâm:

" Ona söyle, geri dönsün! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm geri dönmesini söyleyince, ağaç eski yerine varıncaya kadar geri gitti.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Yeter! " buyurdu. 71

4) Mahzum oğullarından Ebu Cehil ile Velid b. Mugîre ve üçüncü bir arkadaşları, 72 Peygamberimiz aleyhisselâmı öldürmeyi aralarında tasarladılar. 73

Ebu Cehil; Peygamberimiz aleyhisselâmı namaz kılarken görürse, Peygamberimiz aleyhisselâmın başını taşla ezeceğine yemin etti: 74

" Muhammed'i görecek olursam, şöyle şöyle yapacağım" dedi. 75

Bir gün, Peygamberimiz aleyhisselâmın Kabe'de namaz kıldığı bir sırada, Ebu Cehil'e:

" İşte, Muhammed orada! " dediler.

Ebu Cehil ise:

" Nerede o?" diye sorup durdu. Peygamberimiz aleyhisselâmı göremedi. 76

Peygamberimiz aleyhisselâm Kabe'de namaz kılmaya durup kıraatına başladığı ve Mahzum oğullarının da Peygamberimiz aleyhisselâmın kıraatim işittikleri, 77 Ebu Cehil'in de eli boşa çıktığı sıra-da;78 Peygamberimiz aleyhisselâmı öldürmesi için, Velid b. Mugîre'yi gönderdiler.

Velid Peygamberimiz aleyhisselâmın namaz kıldığı yere kadar ilerledi.

O da, Peygamberimiz aleyhisselâmın kıraatini işitiyor, fakat kendisini göremiyordu!

Arkadaşlarının yanına dönüp, bunu onlara bildirdi: 79

" Vallahi, sesini duyduğum halde, kendisini göremiyordum! " dedi.

Bunun üzerine, arkadaşlarından üçüncüsü:

" Vallahi, gidip onun başını ben ezeceğim! " dedi, eline bir taş alıp gitti.

İzi sıra geri döndü ve kafasının üzerine, baygın halde düştü.

Kendisine:

" Sana ne hal oldu?! " diye sordular.

" Benim başımda büyük bir hal var. Bir adam gördüm. Onun yanına yaklaşınca birpuğur deve ile karşılaştım ki, kulaklarını sallıyordu!

Ben, bu ana kadar, ondan daha iri bir puğur görmemi simdir!

O Muhammed'le benim arama gerilmiş, duruyordu!

Lât ve Uzzâya yemin ederim ki; eğer ona biraz daha yaklaşsa idim, o beni muhakkak yerdi! " dedi. 80

Bunun üzerine, Mahzum oğulları, Peygamberimiz aleyhisselâmın namaz kıldığı ve kıraatini işittikleri yere kadar hep birlikte ilerlediler.

Sese yaklaştıkları zaman, ses arkadan gelmeye başladı!

Arkadan geldiğini işittikleri yere doğru gidince de, bu sefer, ses arkalarından gelmeye başladı!

Döndüler, Peygamberimiz aleyhisselâma yapmak istedikleri için bir yol bulamadılar! 81

" İşte, Biz, onların önlerinden bir set, arkalarından da bir set çektik. Böylece, onlar görmezler! " mealindeki âyetin, 82 Ebu Cehil ve arkadaşlarınca Peygamberimiz aleyhisselâma karşı girişilen bu suikast üzerine nazil olduğu rivayet edilir. 83

5) Kureyş müşriklerinin ileri gelenlerinden bir cemaat, Kabe'nin Hicrinde toplanıp: " Muhammed'i görür görmez, hep birden, tek bir adamın kalkışı gibi kalkacak, onun üzerine yürüyeceğiz; öldürmedikçe de kendisinden ayrılmayacağız! " diyerek Lât ve Uzzâ, Menât, İsaf ve Naile putları üzerine antlaştılar.

Hazret-i Fâtıma ağlayarak Peygamberimiz aleyhisselâmın yanına geldi ve:

" Şu Kureyşlilerin ileri gelenleri senin aleyhinde antlaştılar: Seni görünce, üzerine yürüyüp seni öldürecekler! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Ey kızcağızım! Bana abdest suyu getir! " buyurdu.

Abdest aldı. Sonra da, Mescid-i Haram'a, onların yanına vardı.

Müşrikler Peygamberimiz aleyhisselâmı görünce:

" İşte, o orada! " dediler. Gözlerini önlerine indirdiler, çeneleri göğüslerinin üzerine düştü.

Oturdukları yerlerden ne ilerleyebildiler, ne gerileyebildiler!

Başlarını kaldırıp Peygamberimiz aleyhisselâma bakamadılar!

İçlerinden hiçbirisi, kalkıp Peygamberimizin üzerine yürüyemedi!

Peygamberimiz aleyhisselâm vanp tepelerine dikildi. Yerden bir avuç toprak aldı ve:

" Yüzleriniz kara olsun! " diyerek, onların üzerlerine saçtı.

Onlardan hiçbir kimse yoktu ki, bu topraktan kendisine isabet etsin de, Bedir savaşında kâfir olarak öldürülmemiş olsun! 84

-------------------------------------

67. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre. c. 1, s. 387.

68. Kurtubî, Tefsir, c. 13, s. 26, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1 , s. 292, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 508.

69. Furkan: 27-29, İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 387.

70. Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 188-189, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 103-104, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 472.

71. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 113, Dârimî, Sünen, c. 1, s. 26, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 1336, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 154, Suyûtî, Hasâisü'l-kübrâ, c. 1, s. 301.

72. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, 0. 2, 5. 197, Kurtubî, Tefsir, c. 15, s. 7, H âzin, Tefsir, c. 4, s. 3, Suyûtî, Dürru'l-mensür, c. 5, s. 258.

73. Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 197, Suyûtî, Dürru'l-mensur, c. 5, s. 258.

74. Zemahşerî, Keşşaf, c. 3, s. 316, Nesefî, Medârik, c. 2, s. 3, Kurtubî, Tefsîr, c. 15, s. 7, Hâzin, Tefsir, c. 3, s. 3.

75. Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 564, Suyûtî, Dürru'l-mensûr, c. 5, s. 258.

76. Taberî, Tefsîr, c. 22, s. 152, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 564, Suyûtî, c. 5, s. 258.

77. Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 197, Suyûtî, c. 5, s. 258.

78. Kurtubî, Tefsîr, c. 15, s. 7, Hâzin, c. 3, s. 3.

79. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 197, Suyûtî, Dürru'l-mensûr, c. 5, s. 258.

80. Kurtubî, Tefsîr, c. 15, s. 7.

81. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 197, Suyûtî, Dürru'l-mensûr, c. 5, s. 258.

82. Yâsfn: 9.

83. Taberî, Tefsîr, c. 22, s. 152, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 197, Zemahşerî, Keşşaf, c. 3, s. 316, Nesefî, Medârik, c. 3, s. 3, Kurtubî, Tefsîr, c. 15, s. Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 564, Suyûtî, Dürru'l-mensûr, c. 5, s. 258.

84. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 303, Hâkim, Müstedrek, c. 1, s. 163, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 192-193, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 6, s. 240, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 8, s. 228.

Peygamberimiz aleyhisselâmın Taif Eşrafını İmana Davet Etmeye, Kendisine Yardımcı Olmalarını İstemeye Gidişi ve Oradan Mekke'ye Dönüşü

Peygamberimiz aleyhisselâm; amcası Ebu Talib'in Vefâtından sonra. 85 nübüvvetin onuncu yılında, Şaban ayının bitmesine86 üç gece kala87, yanına azadlı kölesi ve oğulluğu Zeyd b. Hâriseyi alıp, 88 yürüyerek89 Taife gitti. 90

Taif şehrine Mekke'den yaya yürüyüşle bir günde çıkılır, Taif'ten Mekke'ye de yarım günde inilir. 91 Peygamberimiz aleyhisselâmın Taife gitmekten maksadı, Taif eşraflyla görüşüp konuşarak, onları:

1. Bir ve tek olan Allah'a imana, 92 İslâmiyete davet etmek, 93

2. Allah katından getirip tebliğ etmiş olduğu şeyleri kabul etmelerini istemek, 94

3. Kavmi olan Kureyş müşriklerine karşı95 kendisini barındırmalarını, 96 korumalarını, 97 kendisine yardımcı olmalarını istemek idi. 98

Peygamberimiz aleyhisselâm, Taife varınca, orada Sakif kabilesinin ulu kişilerinden ve eşrafından bazı kimselerle buluştu ki, onlar:

1. Abdi Yalil b. Amr b. Umeyr,

2. Mes'ud b. Amr b. Umeyr,

3. Habib b. Amr b. Umeyr adlarındaki üç kardeş idiler. 99

Bunlardan birisi, Cumah oğulları ailesinden bir kadınla evli bulunuyordu. 100

Peygamberimiz aleyhisselâm onlarla oturup konuştu. 101

Kendisinin Allah tarafından gönderilen bir peygamber olduğunu bildirdi. Kureyş müşriklerinin uğrattıkları bela ve musibetlerden şikâyetlendi. 102 Kendilerini Allah'a imana davet etti. İslâmiyeti yaymasına yardımcı olmalarını ve kavmi olan Kureyş'ten muhalefet edenlere karşı kendisiyle birlikte hareket etmelerini istemek üzere yanlarına gelmiş olduğunu söyledi. 103

Onlardan birisi:

" Eğer Allah seni peygamber gönderdi ise, Kabe'nin örtüsünü üzerinden çıkartıp atmış olayım! 104

Eğer Allah seni peygamber gönderdi ise, Kabe'nin örtüsünü çalmış, 105 yırtıp atmış olayım! " dedi (Beyhakî, c. 2, s. 415).

Onlardan ikincisi de:

" Allah, senden başka, peygamber gönderecek kimse bulamadı mı?! 106 Allah senden başkasını peygamber göndermekten âciz midir?" dedi. 107

Üçüncüsü ise:

" Vallahi, ben seninle hiçbir zaman konuşmayacağım. 108 Çünkü, sen dediğin gibi 109 Allah tarafından gönderilmişsen, elbette ki, benim sana cevap vermemden müstağnisin, çok yüksek bir mevkide bulunuyorsun demektir.

Eğer sen Allah'a karşı yalan söylüyorsan, zaten seninle konuşmam bana yaraşmaz! " dedi. 110

Taifliler:

" Yurdunun halkı, kavmin seni istememiş, kabul etmemişler! Sen de kalkmış, bize gelmişsin! ?

Biz, vallahi, senin gelişine razı değiliz. Senden ürküyor, seni reddediyoruz! " dediler. 111

Taiflilerden, ne barındıracak, ne de yardım edecek bir kimse görülmedim 2

Peygamberimiz aleyhisselâm Sakif kabilesinden hayır geleceğinden ümidini kesmiş olarak yanlarından kalkarken, 113 onlara:

" Bari bana karşı yaptığınız şeyleri gizli tutun! " buyurdu. 114

Peygamberimiz aleyhisselâm kavminin kendisine karşı cüretlerini arttıracak olan bu Taife geliş haberini duymalarını istemiyordu. 115

Taifliler Peygamberimiz aleyhisselâmın bu isteğini de yerine getirmediler. 116

Halidü'l-Advânî der ki:

" Resûlullah aleyhisselâmı, Sakif kabilesinin yardımını istemek üzere yanlarına geldiği zaman, Taif'in doğusunda, kavse veya asaya dayanmış olduğu halde gördüm.

Başından sonuna kadar okuduğu Târik sûresini, ben Cahiliye devrinde, bir müşrik iken dinleyip ezberledim.

Taifliler, beni çağırıp:

'Şu adamdan dinlediğin şey ne idi?' diye sordular.

Ezberlediğim sûreyi onlara okudum.

Yanlarında bulunan, Kureyşîlerden bir adam:

'Biz, adamımızı daha iyi biliriz. Onun dedikleri şeyin hak ve gerçek olduğunu bilseydik, kendisine tâbi olurduk' dedi." 117 Peygamberimiz aleyhisselâm Taif'te on gün kaldı. 118

Sakif kabilesi eşrafından, yanına varıp konuşmadığı bir kimse bırakmadı.

Taifliler Peygamberimiz aleyhisselâmın teklifini kabul etmediler. Gençlerinin Müslüman olmalarından korktular. Peygamberimiz aleyhisselâma:

" Sen hemen yurdumuzdan çık, git! Seni kurtaracak yerlere iltica et! " dediler. 119 Peygamberimiz aleyhisselâmı en çirkin red ile reddettiler 120

Peygamberimiz aleyhisselâmla alay ettiler. 121

Bununla da kalmayıp, aralarından birtakım hafif akıllıları, beyinsizleri122 ve köleleri 123 kışkırt-tılar. 124 bağırttılar, Peygamberimiz aleyhisselâma sövdürdüler!

Halkı Peygamberimiz aleyhisselâmın başına toplattılar.

Halkın serseri, ayaktakımı güruhunu, 125 Peygamberimiz aleyhisselâmın geçip gideceği yolun iki yanına oturttular.

Peygamberimiz aleyhisselâm onların aralarından geçerken, ayaklarını kaldırıp indirdikçe, 126 attıkları taşlarla yaraladılar, kanattı lan 127 ayakkabıları kana boyandı! 128

Peygamberimiz aleyhisselâm ayaklarının acısına dayanamayarak yere oturdukça, kollarından tutup kaldırdılar!

Yürüdüğü zaman, taşa tuttular, gülüştüler!

Zeyd b. Harise, atılan taşlara kendi vücudunu siper ederek, Peygamberimiz aleyhisselâmı korumaya çalışmakta idi.

Atılan taşlarla, onun da başı ağır şekilde yarılmıştı. 129

Taif eşrafından üç kardeşin birisiyle evli bulunan Safiyye binti Ma'meru'l-Cumahî130 ile karşılaşınca, Peygamberimiz aleyhisselâm ona:

" Kocan tarafından hısımlarının nedir bize şu yaptıkları işkenceler?! " diyerek şikâyetiendi. 131

Taiflilerin beyinsizleri, Peygamberimiz aleyhisselâmı, Utbe ve Şeybe b. Rebia'nın Taif teki bostanına sığınıncaya kadar takip ettikten ve taşladıktan sonra, dönüp gittiler. 132

Onların aralarından ve ellerinden kurtulduğu zaman, Peygamberimiz aleyhisselâmın ayaklarından kanlar akıyordun33

Peygamberimiz aleyhisselâm, sığındığı bostandaki bir asmanın gölgesi altına oturdu.

Utbe ve Şeybe b. Rebia, Peygamberimiz aleyhisselâma yapılanları seyretmekte idiler. 134

Peygamberimiz aleyhisselâm, ayaklarından akan kanlardanl 35 çok muztarip bir halde idi.

Bakınca, bostanın içinde Utbe b. Rebia ile Şeybe b. Rebia'yı gördü. 136

Onların Allah'a ve Resûlullaha olan137 düşmanlıklarını bildiği için, 138 bostanlarında bulunmaktan hoşlanmadı. 139 Yanlarına varmak da istemedi. 140

Peygamberimiz aleyhisselâm, biraz dinlenip sükûnet bulduktan141 ve iki rekat namaz kıldıktan sonra, 142 ellerini semaya kaldırdı, 143 Yüce Allah'a halini şöyle arzetti:

" Ey Allah! Gücümün zayıflığını, tedbirimin azlığını, halk nazarında hakîr görülüşümü, Sana arz ve şikâyet ediyorum!

Ey merhametlilerin en merhametlisi!

Sensin, zayıf düşenlerin Rabbi!

Sensin, benim Rabbim!

Sen, beni kime; Senden uzak olan ve beni gördükçe süratini asan kimselere mi bırakıyorsun? İşimi eline verdiğim düşmana mı bırakıyorsun?

Eğer Sende bana karşı bir azab yoksa, hiç gam çekmem!

Senin af ve mağfiretin, benim için, gazabından daha geniştir.

Senin üzerime gazab indirmenden, yahut gazabının üzerimde yerleşmesinden Senin karanlıkları aydınlatan, dünya ve âhiret işlerini düzenine koyan Yüzünün (Zâtının) Nuruna sığınırım!

Herşey Senin rızan içindir ve bütün güç, kuvvet de Sende, Senin Elindedir! " 144

-------------------------------------

85. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 60.

86. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 211 , Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 237, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 211 , İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 134, Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 73, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 302.

87. Belâzurî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 73, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 302.

88. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1 , s. 211, Belâzurî c. 1, s. 237, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 211, İbn Esir, Kâmil, c. 2, s. 91 , İbn Kayyım , Zâdü'l-mead, c. 2, s. 52, İbn Seyyid, Uyun, c. 1, s. 134, Kastalânî, c. 1, s. 73, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 51.

89. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 35, Kastalânî, c. 1, s. 75.

90. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 60, İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 211, Belâzurî, c. 1, s. 237, Taberî, Târih, c. 2, s. 229, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 211, İbn Kayyım, c. 2, s. 52, İbn Seyyid, Uyun, c. 1 , s. 134, Zehebî, Târîhu'l-islâm , s. 282, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 135, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 10, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 35, Kastalânî, Mevâhib, c. 1, s. 73, Diyarbekrî, c. 1 , s. 302, Halebî, c. 2, s. 52.

91. Yakut, Mu'cemu'l-büldân, c. 4, s. 8.

92. İbn Kayyım, Zâd, c. 2, s. 52, Kastalânî, c. 1, s. 73, Diyarbekrî, c. 1, s. 302.

93. İbn Haldun, c. 2, ks. 2, s. 10, Halebî, c. 2, s. 51.

94. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 60, İbn Seyyid, Uyun, c. 1, s. 134, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 135.

95. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 60, Taberî, c. 2, s. 229, İbn Kayyım, c. 2, s. 52, İbn Seyyid, c. 1, s. 134, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 135, Halebî, c. 2, s. 52.

96. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 295, İbn Kayyım, c. 2, s. 52, Zehebî, s. 282.

97. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 60, Taberî, c. 2, s. 229, İbn Kayyım, c. 2, s. 52, İbn Seyyid, c. 1, s. 134, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 135.

98. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 60, Taberî, c. 2, s. 229, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 91 , İbn Kayyım, c. 2, s. 52, İbn Seyyid, c. 1 , s. 134, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 135.

99. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s 60, Yâkubî, Târîh, c. 2, s. 36, Taberî, Târîh, c. 2, s. 229-230, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve , c. 1, s. 295, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 415, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 212, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 91 , İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 134, Zehebî, Târîhu'l-islâm, s. 282, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 135, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 10, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 302, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 52.

100. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 60, Taberî, c. 2, s. 230, İbn Seyyid, Uyun, c. 1 , s. 134, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 135, Diyarbekrî, c. 1, 5. 302.

101. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 60, Taberî, c. 2, s. 230, İbn Esîr, c. 2, s. 91, İbn Kayyım, c. 2, s. 52, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 135, Diyarbekrî, c. 1 , s. 302.

102. Yâkubî, Târîh, c. 2, s. 36, Ebu Nuaym, Delâil, c. 1, s. 295, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 416, Zehebî, s. 282, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 15, s. 142, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 6, s. 224.

103. İbn İshak, İbn Hişam , c. 2, s. 60-61, Taberî, c. 2, s. 230, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 212, İbn Seyyid, c. 1, s. 134, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 135, Diyarbekrî, c. 1, s. 302, Halebî, c. 2, s. 52.

104. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 61, Taberî, c. 2, s. 230, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 212. İbn Esîr, c. 2, s. 91, İbn Seyyid, c. 1, s. 1234, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 135, Diyarbekrî, c. 1, s. 302, Halebî, c. 2, s. 52.

105. Ebu Nuaym, c. 1, s. 295, Zehebî, s. 283.

106. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 61, Taberî, c. 2, s. 230, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 415, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 212. İbn Esîr, c. 2, s. 91, İbn Seyyid, c. 1, s. 134, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 135, Diyarbekrî, c. 1, s. 302, Halebî, c. 2, s. 52.

107. Yâkubî, Târîh, c. 2, s. 36, Ebu Nuaym, c. 1, s. 295, Zehebî, s. 283.

108. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 61, Yâkubî, c. 2, s. 36, Taberî, c. 2, s. 230, Ebu Nuaym, c. 1, s. 295, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 415, Zehebî, s. 283, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 415.

109. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 61, Yâkubî, Târîh, c. 2, s. 36, Taberî, Târîh, c. 2, s. 230, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 212, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 134, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 135.

110. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 61, Yâkubî, c. 2, s. 36, Taberî, c. 2, s. 230, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 295, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 415, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 212, İbn Seyyid, c. 1, s. 134, Zehebî, s. 283, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 135.

111. Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 237.

112. İbn Kayyım , Zâdü'l-mead, c. 2, s. 52.

113. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 61, Taberî, c. 2, s. 230, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 212, İbn Esîr, c. 2, s. 91, İbn Seyyid, c. 1, s. 134, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 135, Diyarbekrî, Hamîs, c. 2, s. 61, Taberî, c. 2, s. 230, İbn Esîr, c. 2, s. 91, İbn Seyyid, c. 1, s. 134, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 135, Diyarbekrî, c. 1 , s. 302, Halebî, c. 2, s. 52.

114. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 61, Taberî, c. 2, s. 230, İbn Esîr, c. 2, s. 91, İbn Seyyid, c. 1 , s. 134, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 135, Diyarbekrî, c. 1 , s. 302, Halebî, c. 2, s. 52.

115. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 61, Taberî, c. 22, s. 230, İbn Esîr, c. 2, s. 91, İbn Seyyid, c. 1 , s. 134, Diyarbekrî, c. 1, s. 302, Halebî, c. 2, s. 52.

116. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 61, Taberî, c. 2, s. 230, İbn Esîr, c. 2, s. 91, İbn Seyyid, c. 1 , s. 134, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 135, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 10, Diyarbekrî, c. 1, s. 302.

117. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 235, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 91-92, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 136-137.

118. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 212, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 212, İbn Kayyım, Zâdü'l-mead, c. 2, s. 52, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 4, s. 275, Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 74, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 302.

119. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 212, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 212, İbn Kayyım, c. 2, s. 52, Diyarbekrî, c. 1, s. 302.

120. Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 15, s. 142, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 6, s. 224.

121. Yâkubî, Târîh, c. 2, s. 36, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 295, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 415, Zehebî, Târîhu'l-islâm , s. 283.

122. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 61, İbn Sa'd, c. 1, s. 212, Taberî, Târîh, c. 2, s. 230, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 212, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 91, İbn Kayyım, c. 2, s. 52, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 134, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 135, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 10, Kastalânî, Mevâhib, c. 1, s. 73, Diyarbekrî, c. 1, s. 302, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 52.

123. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 61, Taberî, c. 2, s. 230, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 212, İbn Seyyid, c. 1, s. 134, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 135, Kastalânî, c. 1, s. 73, Diyarbekrî, c. 1 , s. 302, Halebî, c. 2, s. 52.

124. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 61, İbn Sa'd, c. 1 , s. 212, Taberî, c. 2, s. 230, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 212, İbn Esîr, c. 2, s. 91 , İbn Kayyım, c. 2, s. 52, İbn Seyyid, c. 1, s. 134, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 135, Kastalânî, c. 1, s. 73, Diyarbekrî, c. 1, s. 302, Halebî, c. 2, s. 52.

125. İbn İshak, İbn Hişam , c. 2, s. 61, Taberî, c. 2, s. 230, Ebu’l-Ferec, c. 1, s. 212, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 135, Diyarbekrî, c. 1, s. 302.

126. Yâkubî, Târîh, c. 2, s. 36, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1 , s. 295, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 416, İbn Seyyid, c. 1, s. 134, Zehebî, s. 283, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 136.

127. Yâkubî, c. 2, s. 36, Ebu Nuaym, c. 1, s. 295, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 282, İbn Kayyım, c. 2, s. 52, İbn Seyyid, c. 1, s. 134, Zehebî, s. 283, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 136, Kastalânî, c. 1, s. 73, Diyarbekrî, c. 1, s. 302.

128. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 4, s. 46, Kastalânî, c. 1, s. 73, Diyarbekrî, c. 1, s. 302, Halebî, c. 2, s. 52.

129. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 4, s. 46, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 134, Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 73, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 302, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 52.

130. Zürkânî, Mevâhibu'l-ledünniye Şerhi, c. 1, s. 297.

131. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 61, Taberî, Târih, c. 2, s. 230, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 136.

132. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 61, Taberî, Târih, c. 2, s. 230, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 213, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 91 , Zehebî, Târîhu'l-islâm, s. 283, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 136, Halebî, c. 2, s. 53.

133. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 295, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 415, İbn Seyyid, c. 1, s. 134, Zehebî, s. 283, Halebî, c. 2, s. 52.

134. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 61, Taberî, c. 2, s. 230, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 415, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 213, İbn Esîr, c. 2, s. 91, Zehebî, s. 283, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 136, Halebî, c. 2, s. 53.

135. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 295.

136. Ebu Nuaym, c. 1, s. 295, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 415, İbn Seyyid, c. 1, s. 135, Zehebî, s. 283, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 136, Halebî, c. 2, s. 53.

137. Ebu Nuaym, c. 1, s. 295, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 415, İbn Seyyid, c. 1, s. 135, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 136, Halebî, c. 2, s. 53.

138. Ebu Nuaym, c. 1, s. 295, Beyhakî, Delâil, c. 2 , s. 415, İbn Seyyid, c. 1, s. 135, Zehebî, s. 283, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 136, Halebî, c. 2, s. 53.

139. Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 415, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 135, Zehebî, s. 283, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 136, Halebî, c. 2, s. 53.

140. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 295, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 415.

141. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 61, Taberî, c. 2, s. 230, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 213, Zehebî, s. 283, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 136, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 10.

142. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 35, Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 73.

143. İbn Haldun, Târîh, c. 3, ks. 2, s. 10.

144. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 2, s. 61-62, Taberî, Târîh, c. 2, s. 230, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 213, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 91 -92, İbn Kayyım, Zâdü'l-mead, c. 2, s. 52, Zehebî, Târîhu'l-islâm, s. 285, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 136, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 10, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 35, Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 75.

Hıristiyan Köle Addas'ın Müslüman Oluşu

Utbe ve Şeybe b. Rebia; Peygamberimiz aleyhisselâmı o halde gördükleri zaman, aradaki akrabalık, kendilerini Peygamberimiz aleyhisselâma karşı gayrete getirdi:

Addas adındaki Hıristiyan kölelerini yanlarına çağırdılar. Ona:

" Şuradan birkaç salkım üzüm al! Şu tabağın içine koy! Sonra da, onu şu adama götür! Kendisine, ondan yemesini söyle! " dediler.

Addas da öyle yaptı. Üzümü tabakla götürüp önüne koyduktan sonra, Peygamberimiz aleyhisselâma:

" Buyurye! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Sen hangi beldeler halkındansın? Dinin nedir?" diye sordu.

Addas:

" Hıristiyanım ve Ninova halkından bir kimseyim! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Demek, sen salih kişi Yunus b. Metta'nın köyündensin ha?" buyurdu. 145

Addas:

" Yunus b. Metta'nın kim olduğunu sana kim bildirdi?! 146

Vallahi, o Ninova'dan çıkıp gitmiştir.

Ninova'da, Metta'nın ne olduğunu bilen on kişi bile bulunmaz!

Sen Metta'nın ne olduğunu nereden biliyorsun?!

Sen ümmîsin ve ümmî ümmet içerisinde bulunuyorsun! ?" dedi. 147

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Ben Allah'ın Resûlüyüm! Allah bana Yunus'un haberini haber verdi. 148 O benim kardeşimdir. Kendisi bir peygamberdi. Ben de bir peygamberim! " buyurdu. 149

Addas:

" Yâ Rasûlallah! Bana Yunus b. Metta'nın haberini ver! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm ona Yunus b. Metta'nın hal ve şanı hakkında Yüce Allah tarafından kendisine vahyolunanları haber verince, 150 Addas:

" Ben şehadet ederim ki: Sen, Allah'ın kulu ve resûlüsün! " dedi, 151 Müslüman oldu. 152 Yüce Allah ondan razı olsun!

Addas; Peygamberimiz aleyhisselâmın üzerine kapanıp, başını, ellerini, ayaklarını öptü!

Rebia'nın oğullarından biri öbürüne:

" O, sana karşı köleni de bozdu, yoldan çıkardı! " dedi.

Yanlarına gelince, Addas'a:

" Yazıklar olsun sana ey Addas! Sen ne için o adamın başını, ellerini ve ayaklarını öptün?! " dediler.

Addas:

" Ey efendim! Bütün yeryüzünde, ondan daha hayırlısı yoktur! 153

O, muhakkak Resûlullah'tir! " dedi.

Utbe ve Şeybe, gülüştüler: 154

" Yazıklar olsun sana ey Addas! O, seni de dili ile sihirlemiş! 155

Sakın, o seni Hıristiyanlığından döndürmesin!

Çünkü, o aldatır bir kimsedir" dediler. 156

Addas:

" O bana öyle birisi haber verdi ki, onu peygamberden başkası bilemez! " dedi. 157

Utbe ve Şeybe b. Rebia:

" Yazıklar olsun sana ey Addas! O seni sakın dininden döndürmesin! 158 Çünkü, senin dinin onun dininden daha hayırlıdır" dediler. 159

-------------------------------------

145. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 62, Taberî, c. 2, s. 230, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 213, İbn Esir, c. 2, s. 92, İbn Seyyid, c. 1, s. 1135, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 136, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1 , s. 302, Halebî, c. 2, s. 53.

146. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 62, Taberî, c. 2, s. 230, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 295, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 416, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 4, s. 56, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 213, İbn Esîr. c. 2, s. 92, İbn Seyyid, c. 1, s. 135, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 136, Diyarbekrî, c. 1 , s. 303, Halebî, c. 2, s. 53.

147. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 4, s. 56, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 54.

148. Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 416, Zehebî, Târîhu'l-islâm, s. 283, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 54.

149. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 2, s. 62, Taberî, Târîh, c. 2, s. 230, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 295, Süheylî, Ravd, c. 4, s. 56, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1 , s. 213, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 92, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 135, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 136. Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 303, Halebî, c. 2, s. 54.

150. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 295.

151. İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 466.

152. Yâkubî, Târîh, c. 2, s. 36, Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 74, Diyarbekrî, c. 1, s. 303.

153. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 62-63, Taberî, c. 2, s. 230-231, Ebu'l-Ferec, c. 1 , s. 213-214, İbn Esîr, c. 2, s. 92, İbn Seyyid, c. 1, s. 135, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 136, Diyarbekrî, c. 1, s. 303, Halebî, c. 2, s. 56.

154. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 295, Zehebî, s. 223.

155. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 4, s. 56.

156. Ebu Nuaym, c. 1, s. 295, Zehebî, s. 283, Halebî, c. 2, s. 56.

157. İbn İshak, İbn Hişam , c. 2, s. 63, Taberî, Târîh, c. 2, s. 230-231 , Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1 , s. 214, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 135, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 136, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 303, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 2, s. 56.

158. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 63, Taberî, c. 2, s. 231, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 92, İbn Seyyid, c. 1, s. 135, Halebî, c. 2, s. 56.

159. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 63, Taberî, c. 2, s. 231, İbn Esîr, c. 2, s. 91, İbn Seyyid, c. 1, s. 135, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 136.

Peygamberimiz aleyhisselâmın Üstün Rahmet ve Şefkati

Peygamberimiz aleyhisselâm Sakif kabilesinden hayır gelmeyeceğini anlamış, 160 ne bir erkeğe, ne de bir kadına İslâmiyeti kabul etti nem em iş olmaktan üzgün161 ve me'yus162 bir halde, Taiften aynlarak Mekke'ye yönelmişti. 163

Hazret-i Âişe, bir gün, Peygamberimiz aleyhisselâma: 164

" Yâ Rasûlallah! Senin başına, Uhud gününden daha çetin bir gün geldi mi?" diye sormuş, Peygamberimiz aleyhisselâm da:

" Senin kavminden neler çektim neler! Hele onların yüzünden Akabe günü çektiğim ise, çektiklerimin en çetini idi:

(Taife gidip) kendimi Abdi Yal illere arz ve bana yardımcı olmalarını niyaz ettiğim zaman, isteğimi kabul etmemiş, reddetmişlerdi.

Ben de, üzgün bir halde Mekke'ye yönelip, yüzümün doğrusuna gittim durdum.

Ancak Kamu's-Seâlib'de* kendime gelebildim.

Başımı kaldırıp baktığım zaman, bir bulutun beni gölgelemekte olduğunu gördüm.

Tekrar baktığımda, bir de ne göreyim?

Bulutun içinde Cebrail var! Hemen bana seslendi:

'Şüphe yok ki, Allah, kavminin sana söylediklerini ve sana verdikleri red cevaplarını işitti de, onlar hakkında dilediğini kendisine emredesin diye sana Dağlar Meleğini gönderdi! ' dedi.

Dağlar Meleği bana seslendi ve selam verdi. Sonra da:

'Yâ Muhammedi Şüphe yok ki, Allah, kavminin sana söylediklerini işitti.

Ben Dağlar Meleğiyim!

Rabbin, dilediğini bana emredesin diye beni sana gönderdi.

Şimdi, ne dilersen, dile!

Eğer onların üzerlerine iki ahşabı (dağı) kapamamı dilersen dile! (Hemen kap ayı ve reyi m! ) ' dedi.

Ben:

'Hayır! Ben onların helak olmalarını istemem.

Bilakis, Allah'ın, onların sulblerinden, yalnız Allah'a ibadet edecek, O'na hiçbir şeyi şerik koşmayacak kimseler çıkarmasını dilerim' dedim" buyurmuştur. 165

-------------------------------------

160. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 63, Taberî, c. 2, s. 231, İbn Seyyid. c. 1 , s. 136, Diyarbekrî, c. 1, s. 303.

161. İbn Sa’d, Tabakatü'l-kübrâ, c. 1, s. 212.

162. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 63, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 237, Taberî, c. 2, s. 231, İbn Seyyid. c. 1, s. 136.

163. İbn İshak, İbn Hişam , c. 2, s. 63, İbn Sa'd, c. 1, s. 212, Belâzurî, c. 1, s. 237, Taberî, c. 2, s. 231, Diyarbekrî, c. 1, s. 303.

164. Buhârî, Sahih, c. 4, s. 83, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1420.

* Kamu's-Seâlib, Mekke'ye iki merhalelik veya bir gün bir gecelik bir yerdir (Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 15, s. 142, İbn Hacer, Fethu'l-bârî, c. 6, s. 224).

165. Buhârî, Sahîh, c. 4, s. 83, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1420-1421, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1 , s. 281-282, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 417, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 135, Zehebî, Târîhu'l-islâm, s. 284, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 137, Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 73, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 56-58.

Peygamberimiz aleyhisselâmdan Kur'an Dinleyen Cinlerin İman Etmeleri

Peygamberimiz aleyhisselâm Taif'ten Mekke'ye dönerken, Nahle'de** geceleyin kalıp namaz kıldığı sırada, Nasibîn*** cinlerinden yedisi oradan geçiyorlardı. Durdular, Peygamberimiz aleyhisselâmın okuduğu Kur'ân'ı dinlediler. 166

Peygamberimiz aleyhisselâm namazını bitirince, cinler iman, ve dinlediklerini kabul ettiler.

Kavimlerinin yanına, inzar edici, uyarıcı olarak döndüler. 167

Bu hadise, Kur'ân-ı Kerîm'de de açıklanmıştır. 168

-------------------------------------

** Mahle, Mekke'ye bir geceliktir (Kastalanı, Mevahibu'l-ledünniye, c. 1, s. 74, Diyarbekrı, Hamıs, c. 1, s. 363).

*** Nasibin (Nusaybin), M usul'dan Şam'a giden kafile yolu üzerinde, Cezire beldelerinden, bostanları, suları bol bir belde olup Sencar ile aralan dokuz fersah, Musul ile altı günlüktür. Sur içinde bulunan küçük bir dağdan şehre akreb yayılır (Yakut, Mu'cemu'l-büldân, c. 5, s. 288).

166. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 63, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 212, Taberî, Târih, c. 2, s. 231, Ebu Nuaym , Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 363, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 92, İbn Kayyım, Zâdü'l-mead, c. 2, s. 52. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 136, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 137, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 10, Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 74, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 303, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 60.

167. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 63, Taberî, c. 2, s. 231, Ebu Nuaym, c. 2, s. 363, İbn Esîr, c. 2, s. 92.

168. Ahkâf 29-32, Cinn: 1-15, İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 63, İbn Sa'd. c. 1, s. 212.

Peygamberimiz aleyhisselâmın Mekke'ye Girmek İçin Bazı Müşriklerden Himaye Talebinde Bulunuşu

Peygamberimiz aleyhisselâm; Nahle'de günlerce kaldıktan sonra, 169 Mekke'ye girmek istey-ince, 170 Zeyd b. Harise:

" Kureyş müşrikleri seni tedirgin edip Mekke'den çıkardıkları halde, şimdi onların yanına nasıl girebileceksin?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Ey Zeyd! Hiç şüphesiz, Allah, senin göremediğin yerden bir kapı, bir çıkış yolu açacaktır! Şüphe yok ki, Allah, dininin ve peygamberinin yardı maşıdır! " buyurdu. 171

Peygamberimiz aleyhisselâm, Hira dağına varıp ulaştığı zaman, Huzâa'lardan172 veya Mekkelilerden, rastladığı bir adama, 173 Uraykıt'a: 174

" Ben, seni, tarafımdan birşeyi tebliğ etmek üzere göndersem, gider misin?" diye sordu.

Uraykıt:

" Evet! Giderim" deyince, Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Sen, Ahnes b. Şerîk'e git! Kendisine: 175

'Muhammed 'Rabbimin bana verdiği peygamberlik görevini tebliğ edip yerine getirinceye kadar, sen beni himayene alırmısın?" l76 diyor' de! " buyurdu.

Elçi gitti. Bunu ona söyledi. 177

Ahnes:

" Halîf, Sarîh'ı* himayeye alamaz! " dedi. 178

Elçi, Ahnes'in bu sözünü gelip Peygamber aleyhisselâma haber verdi.

Peygamberimiz aleyhisselâm, elçiye:

" Sen, bir kez daha Mekke'ye gidip elçilik yapar mısın?" diye sordu.

Elçi:

" Evet! Yaparım" dedi. 179

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Süheyl b. Amr'a git! Kendisine:

'Muhammed 'Rabbimin bana verdiği peygamberlik görevlerini tebliğ edip yerine getirinceye kadar, sen beni himayene alır mısın?' diyor' de! " buyurdu.

Elçi Süheyl b. Amr'a gitti ve bunu ona söyledi. 180

Süheyl b. Amr:

" Âmir b. Lüeyy oğulları, Ka'b oğullarını himayelerine alamazlar! " dedi. 181

Elçi dönüp bunu da Peygamberimiz aleyhisselâm haber verdi. 182

Peygamberimiz aleyhisselâm, elçiye:

" Sen Mekke'ye bir daha döner misin?" diye sordu.

Elçi:

" Evet! Dönerim" dedi. 183

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Sen Mut'im b. Adiyy'e de git ve kendisine:

'Muhammed 'Rabbimin bana verdiği peygamberlik görevlerini tebliğ edip yerine getirinceye kadar, sen beni himayene alır mısın?' diyor' de! " buyurdu. 134

Elçi, Mutim b. Adiyy'e gitti ve bunu kendisine söyledi. 185

Mut'im b. Adiyy:

" Olur! 186 Kendisine söyle! Gelsin, himayeme girsin! " dedi.

Elçi dönüp bunu da Peygamberimiz aleyhisselâma haber verdi. 187 Peygamberimiz aleyhisselâm gelip o gece Mut'im'in evinde yattı. 188

Mut'im b. Adiyy, sabaha çıkınca, 189 oğullarını* 190 kardeşinin oğullarımı 91 ve kavminil 92 yanına çağırdı. 193 Onlara:

" Silahlarınızı kuşanınız ve Beytullahın Rükünleri yanında bulununuz! " dedi. 194

Öyle yaptılar. 195

Hepsi, kılıçlarını sıyırmış olarak, Mescid-i Haram'a girdiler. 196

Ebu Cehil, onları görünce, Mut'im b. Adiyy'e:

" Himayeci misin? Yoksa tâbi misin?" diye sordu.

Mut'im b. Adiyy: " Evet! Himayeciyim" dedi.

Ebu Cehil: " Senin himayene aldığını, biz de himayemize aldık! " dedi. 197 O sırada, Peygamberimiz aleyhisselâm da, 198 yanında Zeyd b. Harise bulunduğu halde. 199 Mescid-i Harama girmişti. 200

Mut'im b. Adiyy, kavminin üzerinde doğrulup:

" Ey Kureyş cemaatı! Ben Muhammed'i himayeme aldım!

Ona sizlerden hiçbiri dokunmasın! " diyerek seslendi. 201

Peygamberimiz aleyhisselâm Kabe'yi tavaf ettikten, 202 Hacerü'l-Esved'i istilamdan sonra, iki rekat namaz kılıp evine dönünceye kadar, Mut'im b. Adiyy ile oğulları, Peygamberimiz aleyhisselâmın çevresinde dönüp dolaşmaktan geri durmadılar. 203

Peygamberimiz aleyhisselâm yıllarca sonra bile Mut'im b. Adiyy'in bu iyiliğini unutmamış, Bediide esir düşen müşrikler hakkında, Mut'im b. Adiyy'in oğlu Cübeyr'e:

" Mut'im b. Adiyy sağ olsaydı, şu kokmuşlar hakkında bana söyleseydi, onları onun hatırı için (kurtuluş akçesi alınmaksızın) bağışlar, serbest bırakırdım! " buyurmuştur. 204

-------------------------------------

169. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 212, İbn Kayyım, Zâdü'l-mead, c. 2, s. 52, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 303, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 61.

170. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 61.

171. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 212, İbn Kayyım, Zad, c. 2, s. 52, Halebî, c. 2, s. 61.

172. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 212, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 237, İbn Kayyım , Zâd, c. 2, s. 52, Halebî, c. 2, s. 52.

173. Taberî, Târîh, c. 2, s. 231.

174. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 137.

175. Taberî, Târîh, c. 2, s. 231.

176. Taberî, Târîh, c. 2, s. 231, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 214.

177. Taberî, Târîh, c. 2, s. 231.

* İsmail aleyhisselâmın, halis ve saf soyundan gelen oğullarına Sarfh (İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 26, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 20); Abduddar, Cuman, Manzum, Adiyy, Ka'bveSehm oğullarına da, Halff'in çoğulu olarak Ahiâf denir (İbn Esîr, Nihâye, c. 1, s. 425).

178. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 20, Taberî, Târih, c. 2, s. 231 , Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 214, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 137.

179. Taberî, Tarih, c. 2, s. 231.

180. Taberî, Târîh, c. 2, s. 231, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 214.

181. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 20, Taberî, Târîh, c. 2, s. 231, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 214, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 137.

182. Taberî, Târîh, c. 2, s. 231, Ebu'l-Ferec, c. 1, 5. 215.

183. Taberî, Târîh, c. 2, s. 231.

184. Taberî, Târîh, c. 2, s. 231, Ebu'l-Ferec, c. 1. S. 215.

185. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 212, Taberî, c. 2, s. 231, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 215, İbn Kayyım, Zâdü'l-mead, c. 2, s. 52.

186. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 212, Taberî, c. 2, s. 231, Ebu'l-Ferec, c. 1 , s. 215, İbn Kayyım, c. 2, s. 52, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 137.

187. Taberî, c. 2, s. 231, Ebu’l-Ferec, c. 1 , s. 215, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 137, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 62.

188. Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 137, Halebî, c. 2, s. 62.

189. Taberî, c. 2, s. 231, Ebu’l-Ferec, c. 1 , s. 215, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 137, Halebî, c. 2, s. 62.

* Altı veya yedi kişi idiler (Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 137, Halebî, c. 2, s. 62).

190. İbn Sa'd, c. 1, s. 212, Taberî, c. 2, s. 231, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 137, İbn Kayyım, c. 2, s. 52.

191. Taberî, c. 2, s. 231, Ebu’l-Ferec, c. 1 , s. 215.

192. İbn Sa'd, c. 1, s. 212, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 215, İbn Kayyım, c. 2, s. 52.

193. İbn Sa'd, c. 1, s. 212, İbn Kayyım, c. 2, s. 52.

194. İbn Sa'd, Tabakât, 11, s. 212.

195. Taberî, c. 2, s. 231, Ebu’l-Ferec, c. 1 , s. 215.

196. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 137.

197. Taberî, Târîh, c. 2, s. 231, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 215, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 93.

198. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 212, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 215, İbn Kayyım , Zâdü'l-mead, c. 2, s. 52.

199. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 212, İbn Kayyım, Zâdü'l-mead, c. 2, s. 52.

200. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 212, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 215, İbn Kayyım, c. 2, s. 52.

201. İbn Sa'd, Tabakât, 11, s. 212, İbn Kayyım, c. 2, s. 52, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 62.

202. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 21, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 137.

203. İbn Sa'd, c. 1, s. 212, Ebu’l-Ferec, c. 1, s. 215, İbn Kayyım, Zâd, c. 2, s. 52.

204. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 80, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 20, Ebu Davud, Sünen, c. 2, s. 56, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 67, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 233, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 136.

Tufeyl b. Amr'ın Müslüman Oluşu

Tufeyl b. Amru'd-Devsî;2ü5 şerefli, akıllı, şair. 206 konuklan çok bulunur hanedan bir zâttı. Kendisinin, Kureyşîlerden, müttefikleri de vardı. 207

Peygamberimiz aleyhisselâm; kavminden kendisine her kötülüğün yapılıp durduğunu görüyor, yine de, onları öğütlemekten, içinde bulundukları dalâletten kurtuluşa davet etmekten geri durmuyordu.

Yüce Allah Peygamberimiz aleyhisselâmı Kureyş müşriklerinden koruduğu zaman; onlar, Araplardan, 208 hac veya umre ya da başka bir maksatla209 Mekke'ye, yanlarına gelenleri, 210 Peygamberimiz aleyhisselâma delilik, sihir, kehânet. , gibi birtakım iftiralarda bulunmak suretiyle Peygamberimiz aleyhisselâmdan sakındırmaya çalıştılar. 211

Tufeyl b. Amr Mekke'ye gelince de, Kureyşlilerin ileri gelenlerinden birtakım kimseler onun yanına vardılar. 212 Ona:

" Ey Tufeyl! Sen şair, kavminin içinde seyyid, sözü dinlenir bir adamsın. 213

Ey Tufeyl! Sen bizim memleketimize geldin ama, aramızda çıkan şu adamın işi bizi sıkıntıya soktu. Topluluğumuzu ve işimizi darmadağın etti.

Kendisinin sözü, sihir gibi, tesir ediyor İnsanın babasıyla arasını açıyor. İnsanın kardeşiyle arasını açıyor. İnsanın karısıyla arasını açıyor. Bizim başımıza gelen bu halin, senin ile kavminin başına da gelmesinden korkanz! 214 Sen sakın onunla hiç konuşma ve kendisinden de hiçbir şey dinleme! " dedil-er. 215

Tufeyl b. Amr der ki:

" Vallahi, onlar bunu bana o kadar çok söylediler ki, kendi kendime, ondan birşey dinlememeye ve kendisiyle hiç konuşmamaya karar verdim.

Hatta, Mescid-i Haram'a vardığım zaman, onun söylediklerinden birşey erişmesin diye, kulaklarıma pamuk tıkıyor ve onu dinlemek istemiyordum!

Allah beni onun sözlerinden bazısını işitmeye elverişli kılmış olmalı ki, çok güzel bir kelam olarak işittim. Kendi kendime:

'Hay bana, anam ağlasın!

Vallahi, ben akıllı, şair bir adamım.

Bana, sözün güzel olanı da, çirkin olanı da gizli değildir.

Şu adamın söylediğini dinlememe, benim için ne sakınca var?

Onun bana getirdiği şey güzel ise, onu kabul ederim. Çirkin ise, onu bırakırım' dedim.

Orada bekledim.

Nihayet, Resûlullah aleyhisselâm oradan ayrıldı.

Ben de, evine girinceye kadar, arkasından gittim.

Kendisi eve girince, arkasından ben de içeri girdim, ve:

'Yâ Muhammedi Kavmin bana senin hakkında şöyle şöyle söylediler.

Vallahi, senin işinden beni o kadar korkuttular ki, sözünü işitmeyeyim diye, kulaklarıma pamuk bile tıkadım!

Sonra, Allah beni senin gözünü işitmeye elverişli kılmış olmalı ki, onu çok güzel bir kelam olarak işittim.

Sen şu işini bana bir arzet bakayım! ' dedim.

Resûlullah aleyhisselâm bana İslâmiyeti arzetti, Kur'ân okudu.

Vallahi, ben hiçbir zaman, ondan (Kur'ân'dan) daha güzel bir söz, ondan (İslâm'dan) da daha güzel bir iş işitmemişimdir!

Hemen Müslüman oldum. Cenab-ı Hak'tan başka hiçbir ilah bulunmadığına şehadet getirdim. Resûlullah aleyhisselâma:

'Ey Allah'ın Peygamberi! Ben kavminin içinde sözü dinlenir bir kimseyim. Onların yanına dönecek ve kendilerini İslâmiyete davet edeceğim.

Allah'a dua et de, davetimde bana yardımcı olacak bir âyet, bir keramet yaratsın! ' dedim.

Resûlullah aleyhisselâm:

'Ey Allah! Ona bir âyet, bir keramet ihsan et! ' diyerek dua etti.

Kavmimin yanına dönerken, karanlık bir gecede, kavmimin oturduğu su başına bakan yokuşta bulunduğum sırada, iki gözümün arasında kandil gibi bir nur peyda oldu!

'Allah'ım! Bunu yüzümden, başka yere değiştir!

Çünkü ben, dinlerinden ayrıldığım için, kabilem halkının onu bende ilahî bir ezanın eseri imiş gibi sanmalarından korkuyorum' dedim.

Bunun üzerine, nur, yüzümden ayrılıp değneğimin başına geçti!

Kabilemin kondukları su başına, yokuştan inmeye başladığım sırada idi ki, orada bulunanlar, değneğimin başındaki, asılı kandili andıran bu nura bakışıyorlardı.

Yanlarına vardım ve içlerinde sabahladım.

Yurduma indiğim zaman, babam yanıma geldi. Kendisi çok yaşlı bir ihtiyardı. Ona:

'Babacığım! Sen benden uzak dur! Artk ben senden değilim. Sen de benden değilsin' dedim.

Babam:

'Oğulcağızım! Ben senden niçin uzak durayım?' diye sordu.

Ona:

'Ben Müslüman oldum ve Muhammed aleyhisselâmın dinine uydum' dedim.

Babam:

'Ey oğulcağızım! Senin dinin, benim de dinimdir' dedi. Ona:

'Öyle ise, git! Hemen guslet ve elbiseni de temizle! Sonra da, benim yanıma gel! Bana öğretilen şeyi, ben de sana öğreteyim' dedim.

Babam gidip gusletti ve elbisesini temizledi.

Gelince, kendisine İslâmiyeti arz ve teklif ettim. Hemen Müslüman oldu.

Bundan sonra, yanıma zevcem geldi.

Ona da:

'Sen benden uzak dur! Artık ben senden değilim. Sen de benden değilsin' dedim.

Zevcem:

'Babam, anam sana feda olsun! Ben niçin senden uzak durayım?! ' dedi. Ona:

'İslâmiyet, benimle senin aranı ayırdı. Ben Müslüman oldum. Muhammed aleyhisselâmın dinine tâbi oldum' dedim.

O da:

'Senin dinin, benim de dinimdir' dedi. Kendisine:

'Öyle ise, git! Züşşerâ putundan temizlen! ' dedim. Zevcem:

'Babam, anam sana feda olsun! Züşşerâ putundan çocuklara bir zarar geleceğinden korkuyorum' dedi. Kendisine:

'Hiç korkma! Ben ondan hiçbir şey gelmeyeceğine kefilim' dedim.

Bunun üzerine, zevcem gidip guslettikten sonra yanıma geldi.

Kendisine İslâmiyeti arz ve teklif ettim, hemen Müslüman oldu.

Bundan sonra, Devs kabilesini İslâmiyete davet ettim.

Onlar, davetime icabette, ağırdan aldılar.

Bunun üzerine, Mekke'ye, Resûlullah aleyhisselâmın yanına varıp:

'Ey Allah'ın Peygamberi! Devs kabilesi bana galebe çaldılar, 216 İslâmiyetten kaçındılar, asi oldu-lar. 217 Onlar aleyhinde Allah'a dua et! ' dedim.

Resûlullah aleyhisselâm:

'Ey Allah! Devs'e hidayet et! ' diyerek dua etti. Bana da:

'Kavminin yanına dön, git! Onları İslâmiyete davete devam et ve kendilerine yumuşak davran! ' buyurdu. 218

Kavmimin yanına döndüm.

Resûlullah aleyhisselâm Medine'ye hicret edinceye kadar, Devs toprağından ayrılmaksızın, onları İslâmiyete davet edip durdum." 219

-------------------------------------

205. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 237, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 759, İbn Esir, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 78, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 225.

206. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 22, İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 237, Ebu Nuaym , Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 238, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 204, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 79, İbn Seyyid, Uyünu'l-eser, c. 1, s. 139, Suyûtî, Hasâisü'l-kübrâ, c. 1, s. 336, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 69.

207. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 237, İbn Seyyid, Uyun, c. 1, s. 139.

208. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 22, Ebu Nuaym , Delâil, c. 1, s. 238, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 204.

209. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 98.

210. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 22, Ebu Nuaym , c. 1, s. 238, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 204.

211. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 98.

212. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 22, İbn Sa'd, c. 4, s. 237, Ebu Nuaym, c. 1 , s. 238, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 759, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 204, İbn Esîr, c. 3, s. 78-79, İbn Seyyid, c. 1, s. 139, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 248, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 99.

213. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 759, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 248-249.

214. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 22, İbn Sa'd, c. 4, s. 237, Ebu Nuaym, c. 1 , s. 239, İbn Abdilberr, c. 2, s. 759, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 204, İbn Esir, c. 3, s. 79, İbn Seyyid, c. 1, s. 139, Zehebi" , c. 1, s. 249, Suyûtî, c. 1, s. 336.

215. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 22, İbn Sa'd, c. 4, s. 237, Ebu Nuaym, c. 1, s. 239, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 204, İbn Esîr, c. 3, s. 79, Suyûtî, c. 1, s. 336, Halebî, c. 2, s. 69.

216. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 22-24, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 237-239, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 239, İbn Abdi Iberr, İstiâb, c. 2, s. 760-761, Ebu’l -Ferec İbn Cevzî, el- Vefâ, c. 1, s. 204-206, İbn Esîr, Usdu'l -g âbe, c. 3, s. 79-80, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 139-140, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 249-250, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 99-100, Suyûtî, Hasâisü'l-kübrâ, c. 1, s. 336-337, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 2, s. 69-70.

217. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 243, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 123, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1957, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 758, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 1, s. 249, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 225.

218. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 24, İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 239, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 259, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 239-240, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1 , s. 206, İbn Esîr. Usdu'l-gâbe. c. 3, s. 80, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 100, Suyûtî, Hasâisü'l-kübrâ, c. 1, s. 337.

219. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 239, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 140

Müşriklerin Peygamberimiz aleyhisselâm Yüzünden Birbirleriyle Tartışmaları

Peygamberimiz aleyhisselâm, bir gün, Mescid-i Haram'a girmişti. O sırada, Kureyş müşrikleri Kabe'nin yanında bulunuyorlardı.

Peygamberimiz aleyhisselâmın Mescid-i Haram'a geldiğini gören Ebu Cehil, Abdi Menaf oğullarına:

" Ey Abdi Menaf oğulları! İşte, bu sizin peygamberinizdir" diyerek alay etmek isteyince, Utbe b. Rebia:

" Bizden bir peygamber veya bir hükümdar olmasını, sen ne diye beğenmiyor, çirkin görüyorsun?! " dedi.

Bu konuşmalarya Peygamberimiz aleyhisselâma haber verildi, ya da Peygamberimiz aleyhisselâm konuşmaları duyup yanlarına vardı ve:

" Ey Utbe b. Rebia! Vallahi, senin gayretin ne Allah, ne de Allah'ın Resûlü içindir; ancak burun onurun içindir!

Sen de, ey Ebu Cehil Amrb. Hişam! Vallahi, çok geçmeden başına öyle bir felâket gelecek ki, sen pek az gülecek, pek çok ağlayacaksın.

Sizler de, ey Kureyş ileri gelenleri! Vallahi, çok geçmeden, hoşlanmadığınız şeye (İslâmiyete)-istemediğiniz halde-gireceksiniz! " buyurdu. 220

Yine, bir gün de, Ebu Cehil ile Ebu Süfyan oturup konuşuyorlar, Peygamberimiz aleyhisselâm da onların yanlarından geçiyordu.

Ebu Cehil, Ebu Süfyan'a:

" Ey Abduşşems oğulları! İşte, sizin peygamberiniz! " diyerek alay etmek isteyince, Ebu Süfyan kızdı ve:

" Bizden bir peygamber olmasına sen ne diye şaşıyorsun?! Bizim içimizde bir peygamber bulunur da karşımızdakinde bulunmazsa; bu, onun bizden daha az ve daha zelil olduğunu ifade eder! " dedi.

Bunun üzerine, Ebu Cehil:

" Yaşlılar dururken, onların arasından bir gencin peygamber olmasına şaşarım! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm, onların bu konuşmalarını işitince, yanlarına vardı ve:

" Sen ey Ebu Süfyan! Allah ve O'nun Resûlü için değil, fakat soy yakınlığı gayretinden dolayı kızdın!

EyHakem'in babası! Sen de pek az gülecek, pek çok ağlayacaksın! " buyurdu. 221

-------------------------------------

220. Taberî, Târîh, c. 2, s. 231, İbn EsiY, Kâmil, c. 2, s. 93.

221. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 284, Ebu'l-Fidâ, el-Bidaye ve'n-nihâye, c. 3, s. 65.

Âs b. Vâil'in Peygamberimiz aleyhisselâm Aleyhindeki Konuşmaları

Peygamberimiz aleyhisselâm bir gün Kâbe Mescidinden çıkarken, Mescidin Benî Sehm kapısı yanında, Kureyş müşriklerinden Âs b. Vâil ile karşılaştılar ve ayakta biraz konuştular. O sırada, Kureyş müşriklerinin ulularından bazıları, Mescidde topluca oturmakta idiler.

Yanlarına varınca, Âs b. Vâil'e:

" Kiminle durup konuşuyordun?" diye sordular.

Âs b. Vâil:

" Şu Ebterle konuşuyordum 1222

Onun oğulları ölüp gitti, nesli kesildi! 223

Erkek çocuğu yaşamı yor. 224

Artık onun kendisinin adı sanı anılmaz olur. 225

Ondan sonra, siz de rahata erersiniz. 226

Bırakın onu! 227 Artık o bir ebter kişidir" dedi. 228

Peygamberimiz aleyhisselâmın İslâm devrinde Hazret-i Hatice'den doğan ve Abdullah ismi verilen ikinci erkek çocuğu229 da, dört yaşında bulunduğu sırada230 Vefât etmişti. 231

Araplar; oğulları ve kızları bulunanlardan, oğulları ölüp kızları kalanlara " Ebter" adını takarlardı. 232

Yüce Allah, indirdiği Kevser sûresinde şöyle buyurdu:

" Şüphe yok ki, Biz sana Kevser'i verdik!

Sen de, Rabbin için namaz kıl ve kurban kes!

Sana buğzeden, kin besleyen (yok mu?) İşte asıl güdük (nesil ve zürriyeti kesik, her hayırdan uzak, adı sanı hayırla anılmayacak) olan, şüphesiz ki odur! " 233

Kevser; Cennette bir nehrin adı olduğu gibi, Kur'ân, peygamberlik ve pek çok hayır. , diye de tefsir edilmişti r. 234

-------------------------------------

222. Vahidi, Esbâbü'n-nüzûl, s. 306-307, Fahru'r-Râzî, Tefsir, c. 32, s. 132, Kurtubî, Tefsir, c. 20, s. 222, Hâzin, Tefsir, c. 4, s. 417.

223. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 133, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 655, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 288, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 307.

224. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 405.

225. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 34, Vahidi" , Esbâbü'n-nüzûl, s. 307, Fahru'r-Râzî, c. 32, s. 132, Hâzin, c. 4, s. 417.

226. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 34, Vahidi, s. 307, Fahru'r-Râzî, c. 32, s. 132.

227. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 34, Vahidî, s. 307, Hâzin, c. 4, s. 417.

228. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 34, İbn Sa'd, c. 1, s. 133, Belâzurî, c. 1, s. 405, Vâhidî, s. 307, Ebu'l-Ferec, c. 2, s. 655, İbn Seyyid, c. 2, s. 288, Hâzin, c. 4, s. 417.

229. İbn Sa'd, c. 1, s. 133, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 50, c. 4, s. 1818-19, İbn Asalar, Târih, c. 1, s. 293, Ebu'l-Ferec, c. 2, s. 655, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1 , s. 23, İbn Seyyid, c. 2, s. 288,

230. İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 39.

231. İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 39, Vâhidî, Esbâbü'n-nüzûl, s. 307.

232. Kurtubî, Tefsir, c. 20, s. 222.

233. Kevser 1-3.

234. İbn Esîr, Nihâye, c. 4, s. 208.

Peygamberimiz aleyhisselâmın Arap Kabilelerine Başvuruşu

Peygamberimiz aleyhisselâm Taiften Mekke'ye geldikten sonra Kureyş müşrikleri ona karşı büsbütün sert ve katı davranmaya başlayınca, 235 Yüce Allah Peygamberimiz aleyhisselâma Arap kabilelerine başvurmasını emretti. 236

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselâm her yıl hac mevsiminde 237 Ukâz, Mecenne ve Zülmecaz panayırlarına giderdi. 238

Arapların, Cahiliye devrinde, Mekke çevresinde kurulan ve:

Ukâz,

Mecenne,

Zülmecaz, diye anılan üç büyük panayırı vardı. 239 Bunlardan Ukâz panayırı, Arap panayırlarının en büyüğü idi. 240 Her yıl Kureyş kabileleri, 241

Hevazinler,

Gatafanlar,

Eşlemler,

Benî Harisler,

Adaller,

Dişler (Kareler),

Mustalıklar.. hep oraya konariar, 242 her yerin eşrafı orada hazır bulunur, 243

Kabileler şairlerini orada bulundururlar, karşılıklı şiirler okutturur, övünür, dağılırlardı. 244

Ukâz; Necd'in yukarısında, Arafat yakı nında. 245 Taife bir, Mekke'ye iki gecelik bir mesafede idi. 246

Ukâz panayırı Zilkade hilali doğunca kurulur, yirmi gün devam ederdi. 247

Mecenne panayırı; Merruz-Zahran nahiyesinde, Esfardağı yakınında, Mekke'nin aşağı tarafında olup, Mekke'ye birberid (oniki mil) uzaklıkta idi. 243

Mecenne panayırı on gün kurulur, Zilhicce hilali görününceye kadar devam ederdi. Oradan ayrılarak Zülmecaz panayırına gidilirdi. 249

Zülmecaz; Ukâz'ın yakınında, 250 Arafat'ın arkasında olup, 251 Arafat'a uzaklığı bir fersah (oniki bin adım) idi. 252

Zülmecaz panayın253 Zilhicce'nin birinci gününden, Ten/iye (Zilhicce'nin sekizinci) gününe kadar, 254 sekiz gün kurulur; sonra, oradan kalkılıp hac için Minaya doğru gidilir. 255 o gün Mina'da bulunulurdu. 256

Peygamberimiz aleyhisselâm, bu panayırlarda toplanmış bulunan:

1. BenîÂmir b. Sa'saa,

2. Muharib b. Hasafa,

3. Fezâra,

4. Gassan,

5. Mürre,

6. Hanife,

7. S ül eym, S. Abs,

9. Benî Nasr,

10. BenîBekkâ',

11. Kinde,

12. Kelb,

13. Harise b. Ka'b,

14. Uzre,

15. Hudârime... 257 gibi Arap kabilelerinin konak yerlerine kadar vanp, 258 onlara kendisini arz ve takdim eder;259 onları Allah'a, 260 Allah'ın birliğini ikrara, 261 yalnız O'na ibadet etmeye, 262 İslâmiyete263 davet eder; kendisinin onlara Allah tarafından peygamber olarak gönderildiğini haber verir;264 kendisini tasdik etmelerini;265 Rabbinin elçilik vazifelerini açıklayıncaya ve yerine getirinceye kadar266 kendisine yardım etmelerini;267 kendisini barındırmalarını268 ve korumalarını onlardan isterdi. 269

Dilediğini yerine getirdikleri takdirde kendilerine Cennet verileceğini bildirerek: 270

" Kureyş müşrikleri beni Rabbimin Kelamını tebliğden men ettiler! Beni alıp kavimlerinin yanına götürecek adam yok mu?" diye sorarlardı. 271

Fakat, ne yazık ki, onlardan ne davetini kabul edecek, 272 ne kendisini barındıracak, 273 ne de kendisine yardım edecek bir kimse çıkmaz;274 aksine, kimisi Peygamberimiz aleyhisselâma suratını asar, kaba ve kat davranır;275 kimisi " Onu kendi kavmi daha iyi bilir, " 276 kimisi de, " İçinde bulunduğun cemaatin, kavmin seni daha iyi bilir! Onlar sana ne diye tâbi olmuyor?! " der, Peygamberimiz aleyhisselâmla tartışmaya kalkardı.

Peygamberimiz aleyhisselâm da, onlara gereken cevaplan verir ve kendilerini Allah'a imana davet etmeye devam eder, bir yandan da:

" Ey Allah! Sen dilemesen, herhalde, böyle olmazlardı! " diyerek şikâyetlenirdi. 277

Onlardan kimisi de:

" Bakınız hele! Kavmini bozup dağıtmış olan bir adam bizi ıslah edecek, düzeltecekmiş ha?! " diyerek laf atardı. 278

Yemen'den veya Mudarlardan, panayırlara gelmek üzere yola çıkacak olan bir kimseye, kavmi veya akrabası gelip:

" Sakın ha! Kureyşîlerin genci seni dininden döndürmesin! " diye uyarıda bulunurlardı. 279

Hazret-i Ali derki:

" Yüce Allah Arap kabilelerine kendisini arzetmesini Peygamberi aleyhisselâma emrettiği zaman, Resûlullah aleyhisselâm Minaya gitti.

Ben ve Ebu Bekir de kendisinin yanında bulunuyorduk. 280

Dönüp dol aşa dolaşa bir meclise vardık ki, o mecliste sükûnet ve ağırbaşlılık vardı.

Bakılınca, yaşlılarında usluluk, şekil ve şemaillerinde güzellik göze çarpıyordu.

Ebu Bekir onların yanlarına varıp selam verdi281 ve onlara:

'Siz hangi kavimdensiniz?' diye sordu.

'Biz, ' dediler, 'Şeyban b. Salebe oğullarıyız. '282

Ebu Bekir, Resûlûllah aleyhisselâma dönüp:

'Babam, anam sana feda olsun! ' dedi ve kavimleri içinde bulunan Mefrûk b. Amr, Hâni' b. Kabîsa, Müsenna b. Harise, Numan b. Şerik hakkında da:

'Bunlar Şeyban b. Salebe oğullarının izzet ve şeref sahibi kişileridir' dedi. 283

Bunlardan, Ebu Bekir'e en yakını da, Mefrûk b. Amr idi.

Mefrûk; yakışıklılığı, dilinin düzgünlüğü ve iki yandan göğsüne dökülen örgülü saçlarıyla, diğerlerine karşı üstünlük arzediyordu. 284

Ebu Bekir, ona:

'Sizde askerî hazırlık sayısı nasıldır ve kaçtır?' diye sordu.

Mefrûk:

'Biz binden fazlayız! Bin ise, azlığından dolayı yenilebilecek bir sayı değildir' dedi.

Ebu Bekir

'Size sığınanları koruma geleneği nasıldır?' diye sordu.

Mefrûk:

'Korumaya, olanca gücümüzü sarfetmemiz gerekir. Her kavim için, bir nasip ve saadet vardır' dedi.

Ebu Bekir

'Düşmanlarınızla aranızda savaş nasıldır?' diye sordu.

Mefrûk:

'Biz, düşmanla karşılaştığımızda, kızgın olmadıkça, çok sert ve sağlamız. Kızgın iken, düşmanla karşılaşmadıkça da, çok sert ve sağlamız.

Biz atlan evlatlara, silahları da sütlü sağmal develere üstün tutarız.

Yardımı da Allahtan bekleriz!

Allah bazan bize, bazan da karşımızdakine yardım eder.

Herhalde sen Kureyşli kardeşsin?' dedi.

Ebu Bekir

'Eğer size birzâtın Resûlullah olarak kendisini halka arz ve takdim ettiği haberi erişmişse, işte o, şu zâttır! ' diyerek Resûlullahı gösterdi.

Mefrûk:

'Bize bu hususta bazı haberler erişmişti' dedikten sonra, Resûlullah aleyhisselâma dönüp:

'Ey Kureyşî kardeş! Sen insanlan nelere davet ediyorsun?' diye sorunca, Resûlullah aleyhisselâm gelip yanlarına oturdu.

Ebu Bekir de, ayağa kalkarak, Resûlullah aleyhisselâmı elbisesiyle gölgeledi.

Resûlullah aleyhisselâm, Mefrûk'a:

'Ben sizi Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına, Allah'ın şeriksiz bir olduğuna, benim de Allah'ın Resûlü bulunduğuma şehadet etmeye;

Yüce Allah tarafından bana emrolunan şeyleri yerine getirinceye kadar beni barındırmaya, korumaya;

Bana yardımcı olmaya. , davet ediyorum.

Çünkü, Kureyşliler Allah'ın emrine karşı koymuş, Allah'ın Resûlünü yalanlamış, bâtılı tutup haktan yüz çevirmiş bulunuyorlar.

Allah ki, herşeyden müstağnî, her türlü övülmeye lâyık olandır! ' buyurdu.

Mefrûk:

'Ey Kuneyşî kardeş! Sen daha nelere davet ediyorsun?' diye sordu.

Resûlullah aleyhisselâm, En'am sûresinin:

'De ki: 'Gelin! Üzerinize Rabbinizin neleri haram kıldığını ben okuyayım:

O'na hiçbir şeyi şerik koşmayın!

Babanıza, ananıza iyilikten aynlmayın!

Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin!

Sizin de, onların da rızkını, Biz vereceğiz.

Kötülüklerin açığına da, gizlisine de yaklaşmayın!

(Meşru) bir hak terettüp etmedikçe, Allah'ın haram kıldığı cana kıymayın!

İşte, Allah size, aklınızı başınıza alasınız diye, bunları emretti.

Yetimin malına, rüşdüne erişinceye kadar, o en güzel olandan başka bir suretle yaklaşmayın!

Ölçüyü, tartıyı tam ve doğru tartın!

Biz, bir kimseye, gücünün yettiğinden başkasını teklif etmeyiz.

Söz söylediğiniz zaman (leh ve aleyhinde söyleyeceğiniz kimse) hısım bile olsa, adaleti gözetin!

Allah'ın ahdini (verdiğiniz sözü) yerine getirin!

İşte, Allah size, iyice düşünesiniz diye, bunları emretti.

Şüphe yok ki, (emrettiğim) bu (yol), benim dosdoğru yol umdur.

O halde, ona uyun!

Başka (aykırı) yollara tâbi olup gitmeyin!

(Aykırı yollar) sizi O'nun (Allah'ın) yolundan ayınr.

İşte, Allah size bunları emretti ki, (kötülüklerden) sakınasınız! " [mealindeki 151-153. ] âyetlerini okudu.

Mefrûk:

'Ey Kuneyşî kardeş! Sen daha nelere davet ediyorsun?

Vallahi, bunlar yeryüzü halkının kelamlarından değildir!

Eğer onların kelamlarından olsaydı, biz onu çok iyi tanırdık' dedi.

Resûlullah aleyhisselâm, Nahl sûresinin:

'Şüphesiz ki, Allah; adaleti, iyiliği, akrabaya (muhtaç oldukları şeyleri) vermeyi emreder.

Taşkın kötülüklerden, münkerden (akıl ve şeriatın kötülüğüne hükmettiği şeylerden), zulüm ve tecebbürden nehyeder.

Size (bu suretle) öğüt verir ki, iyice dinleyip ve anlayıp tutasınız! ' [mealindeki 90. ] âyetini okuyunca da, Mefrûk:

'Vallahi, ey Kureyşî kardeş! Sen beni ahlâkın en üstünlerine ve amellerin en güzellerine davet ettin!

Seni yalanlayan kavim sana iftira etmiş ve karşı koymuştur! ' dedi.

Hâni' b. Kabîsa'nın da kendisinin sözüne ve görüşüne katılmasını istercesine:

'Bu Hâni' b. Kabîsa, bizim büyüğümüz ve din işleri başkanımızdır' dedi.

Bunun üzerine, Hâni' b. Kabîsa, Resûlullah aleyhisselâma:

'Ey Kuneyşî kardeş! Söylediklerini dinlemiş ve sözünü doğrulamış bulunuyorum.

Benim görüşüme göre; bizi davet ettiğin şeyin sonucunu iyice düşünmeden bizim için başı ve sonu olmayan bir mecliste dinimizi terkedip senin dinine uymamız, görüşte kayma, sürçme, akılda hafiflik, sonuçta kısa görüşlülük olur!

Görüş kayma ve sürçmesi ise, ancak acele ile birlikte bulunur.

Bununla beraber, arkamızda bulunan kavmimizin gıyabında herhangi bir akit yapmayı da uygun bulmuyoruz.

Fakat, şimdi sen de dön git! Biz de dönüp gidelim.

Biz de iyice düşünelim, sen de iyice düşün! ' dedi.

Mefrûk, Müsenna b. Hârise'nin de kendi görüşüne katılmasını istercesine:

'Bu, Müsenna'dır! Bizim büyüğümüz ve savaş işleri başkanımızdır' dedi.

Bunun üzerine, Müsenna, Resûlullah aleyhisselâma:

'Ey Kureyşî kardeş! Ben de, söylediklerini dinlemiş ve güzel bulmuşumdur.

Söylediğin şeyler hoşuma gitmiştir.

Sana tarafımdan verilecek cevap, Hâni' b. Kabîsa'nın verdiği cevaptır.

Biz iki bulanık su arasında konaklamış bulunuyoruz ki, onlardan biri Yemame, diğeri de Semâve'dir' dedi.

Resûlullah aleyhisselâm:

'Bu iki su, nelerdir?' diye sordu.

Müsenna:

'Onlardan birisi, karadan Irak'ın kasabalarına kadar bakan yüksek Arap toprakları, diğeri de Farşların ırmak ağızları ve Kisra'nın ırmaklarıdır.

Kisra; herhangi bir hadise çıkarmayacağımıza, bir hadise çıkarıcıyı barındırmayacağımıza dair bizden ahd almıştır ve orada ancak bu şartla konaklamış bulunuyoruz.

Senin bizi kabule davet ettiğin şu iş ise, hükümdarların hoşuna gitmeyebilir.

Arap beldeleri yakınında işlenen suçtan sahibi bağışlanabilir ve özrü kabul edilebilir, ama Fars beldeleri yakınında işlenen suçta sahibi bağışlanmaz ve özrü kabul edilmez.

Eğer sen Arap beldelerine yakın olan yerde Araplara karşı sana yardım etmemizi istiyorsan, bunu üzerimize alabiliriz' dedi.

Bunun üzerine, Resûlullah aleyhisselâm:

'Siz fena bir cevap vermediniz. Doğruyu açıkça dile getirdiniz.

Şüphe yok ki, her tarafından emin olmayan kimseler, Allah'ın dinine yardım etmeye kalkamazlar! ' buyurdu.

Ayağa kalktı. Ebu Bekir'in elinden tutup, onların yanlarından ayrıldı." 285

Rebia b. Abbâdü'd-Dilî der ki:

" Peygamber aleyhisselâmı Zülmecaz panayırında görmüştüm. 286 'Ey insanlar! 'Lâ ilahe illallah = Allah'tan başka ilah yok! ' deyiniz de, kurtulunuz! ' buyuruyor; 287 kendisi hangi caddeye girse halk da oraya gidiyor, 288 onun başına toplanıyor. 289 birbiri üzerine yığılıyorlardı. Orada, ne bir kimsenin birşey söylediğini, ne de onun sustuğunu gördüm. 290 O, hep:

'Ey insanlar! 'Lâ ilahe illallah=Allah'tan başka ilah yok! ' deyiniz de, kurtulunuz! ' buyurup duruyor-du. 291

Akik (şaşı) gözlü, 292 güzel, 293 yumru294 yüzlü, iki bölük halinde örgülü saçlı bir adam da, o nereye giderse arkasından gidiyor: 295

'Ey insanlar! 296 Bu, sizi aldatıp da, dininizden, baba ve atalarınızın dininden vazgeçirmesin! 297 Bu, dinden çıkmış bir yalancıdır! ' diyordu. 298

'Kimdir bu zât?' diye sordum.

'Muhammed b. Abdullah'tır. Kendisi, peygamber olduğunu söylüyor' dediler.

'Ya onun arkasında giden, onu yalanlayan, şu akik (şaşı) gözlü adam da kimdir?' diye sordum.

'O da, onun amcası Ebu Leheb'dir! ' dediler." 299

Rebia b. Abbâd, diğer rivayetinde de, şöyle der:

" Ben, yeni yetişmiş bir genç iken, babamla birlikte Mina'da bulunuyordum.

Resûlullah aleyhisselâm da, Arap kabilelerinin konak yerlerinde durup:

'Ey filan oğulları! Allah'tan başka, tapmış olduğunuz şu putları atarak, Allah'a hiçbir şeyi şerik koş-maksızın ibadet etmenizi; bana inanmanızı; beni doğrulamanızı; Allah tarafından gönderilmiş olduğum vazifeyi açıklayıp yerine getirinceye kadar beni korumanızı size emreden Allah'ın Resûlüyüm ben' buyuruyor; arkasında da, akik, şaşı gözlü, güzel yüzlü, iki bölük halinde örgülü saçlı, üzerinde Aden işi elbise bulunan bir adam da, Resûlullah aleyhisselâm sözlerini bitirince:

'Ey filan oğulları! Bu, sizi, ancak Lât ve Uzzâ ile müttefikleriniz Malik b. Ukayş oğullarının cinlerini boynunuzdan soyup atmaya ve kendisinin getirdiği bid'atve dalâletlere sarılmaya davet ediyor! Sakın hâ! Siz ona itaat etmeyin ve onu dinlemeyin! ' diyordu.

'Babacığım! Şu zâtı takip eden kimdir?' diye sordum.

Babam: 'Bu. onun amcası Ebu Leheb Abduluzzâ b. Abdulmuttalib'dir' dedi." 300

Tank b. Abdullahi'l-Muharibî de, bu husustaki bir müşahedesini şöyle anlatır:

" Resûlullah aleyhisselâmı Zülmecaz panayırında görmüştüm:

Kendisinin üzerinde kırmızı bir cübbe bulunuyor, en yüksek sesiyle:

'Ey insanlar! 'Lâ ilahe illallah=Allahtan başka hiçbir ilah yok! ' deyiniz de, kurtulunuz! ' buyurarak sesleniyordu.

Bir adam da, elindeki taşla, onu takip ediyor ve:

'Ey insanlar! Sakın ona itaat etmeyiniz! Çünkü, o yalancıdır! ' diyerek bağırıyordu.

Attığı taşlarla, Resûlullah aleyhisselâmın ayak bileklerini kanaünıştı.

Oradakilere, Resûlullah aleyhisselâm hakkında:

'Kimdir bu zât?' diye sordum.

'Bu, Abdulmuttalib oğullarından bir gençtir! ' dediler.

'Ya onun ardına düşen ve ona taş atan da kimdir?' diye sordum.

'O da, onun amcası Ebu Leheb Abduluzzâ'dır! ' dediler." 301

Peygamberimiz aleyhisselâm, Zülmecaz panayırında:

" Ey insanlar! 'Lâ ilahe illallah=Allah'tan başka hiçbir ilah yok! ' deyiniz de, kurtulunuz! " buyurarak seslendiği sırada bir adamın da Peygamberimiz aleyhisselâmın üzerine toprak saçtığı, ve bakılınca, onun Ebu Cehil olduğu görüldü ki, o da;

" Ey insanlar! Sakın, bu sizi dininiz hakkında aldatmasın!

O, muhakkak, sizin Lât ve Uzzâ'ya tapmayı bırakmanızı istiyordur" diyordu. 302

Peygamberimiz aleyhisselâm her hakarete, her işkenceye katlanarak, vazifesini yerine getirmeye çalışmaktan geri durmuyordu.

Müdriku'l-Ezdîder ki:

" Babamla birlikte hac yapıyordum. Mina'ya gelip konaklayınca, bir toplulukla karşalaştım.

Babama:

'Bu cemaat ne için toplanmış?' diye sordum.

Babam:

'Şu, kavminin dinini terketmiş olan kişi için' dedi. 303

Bakınca, Resûlullah aleyhisselâmı gördüm:

'Ey insanlar! Lâ ilahe illallah=Allahtan başka hiçbir ilah yoktur! ' deyiniz de, kurtulunuz! ' buyuruyor-du.

İnsanlardan kimisi onun yüzüne tükürüyor;

Kimisi başına toprak saçıyor;

Kimisi de ona sövüp sayıyordu! 304

Gün yarılanıncaya kadar, bu hal devam etti.

O sırada, göğsü açılmış bir kız, içinde su bulunan bir kapla geldi. 305 Ağlıyordu. 306

Resûlullah aleyhisselâm, su kabını alıp sudan içti.

Elini, yüzünü yıkadı. Başını kaldırıp:

'Kızcağızım! 307 Göğsünü başörtünle ört!

Baban hakkında, tuzağa düşürülüp öldürülecek, zillete uğrayacak diye korkma! ' buyurdu. 308

'Kimdir bu kız?' diye sorduk.

'Kendisinin kızı, Zeyneb'dir! ' dediler. 309

Peygamberimiz aleyhisselâm, Kinde'lerin310 Ukâz panayırındaki311 konak yerlerine gitti.

Onların seyyid ve ulu kişileri olan Müleyh de, o sırada, onların içlerinde bulunuyordu. 312

Peygamberimiz aleyhisselâm, onlara:

" Sizler, hangi kavimdensiniz?" diye sordu.

" BenîAmrb. Muaviye'lerden" dediler. 313

Arap kabileleri içinde, Kinde'lerden daha mülayimi yoktu.

Peygamberimiz aleyhisselâm, onları yumuşak bulunca, oturup kendileriyle konuştu. 314

Kendisini onlara, Allah tarafından gönderilen bir peygamber olarak arz ve takdim; kendilerini Allah'a imana davet etti. 315

" Sizi, bir olan, şeriki olmayan Allah'a imana;

Kendinizi koruduğunuz şeylerden, beni de korumaya davet ediyorum!

Muvaffak olursam, o zaman, siz bana yardıma devam edip etmemekte serbestsiniz! " buyurdu.

Onların hemen hepsi:

" Bundan daha güzel söz olmaz! Amma, biz atalarımızın tapageldiklerine tapmaya devam edeceğiz! " dediler.

Kinde'lerin en küçük yaşlısı:

" Ey kavmim! Şu zâtın davetini kabule başkaları koşmadan önce, siz koşun! Vallahi, Kitab ehli olanlar (Yahudiler ve Hıristiyanlar), 'Harem'den bir peygamber çıkacaktır! Onun çıkacağı zamanın gölgesi de, düşmüştür! ' diyorlar" dedi.

Kinde'lerin içinde, bir gözü kör bir adam da bulunuyordu.

" Geri durun da, bir de ben konuşayım:

Kavim ve kabilesi onu yurtlarından çıkarmış iken, siz onu barındıracaksınız ki, bu, bütün Araplarla savaşmayı üzerinize almak demektir!

Hayır! Hayır! Olamaz! " dedi. 316

Peygamberimiz aleyhisselâmın teklifini kabulden kaçındılar. 317

Peygamberimiz aleyhisselâm, onların yanından da üzgün olarak ayrıldı.

Kinde'ler, yurtlarına dönünce, durumu kavimlerine haber verdiler.

Yahudilerden bir adam, onlara:

" Vallahi, siz nasibinizi elde etmekte yanılmışsınız!

Eğer o zâta tâbi olmaya koşsaydınız, Araplara üstün olurdunuz!

Biz, onun sıfatını Kitabımızda yazılı bulmuşuzdur! " dedi ve sıfatlarını anlatmaya başladı.

O anlattıkça, Peygamberimiz aleyhisselâmı görmüş olanlar, onun anlattıklarını doğruladılar.

Bundan sonra, Yahudi:

" Biz, onun çıkacağı yerin Mekke, ve hicret edeceği yerin Yesrib (Medine) olacağını da Kitabımızda yazılı bulduk! " dedi.

Kinde'ler, gelecek hac mevsiminde Peygamberimiz aleyhisselâmla buluşmaya, aralarında karar verdiler. Fakat, o yıl seyyid ve ulu kişileri onları alıkoyduğu için, hiçbirisi, gidip Peygamberimiz aleyhisselâmla buluşamadı.

Yahudi de, öldü. Ölürken, kendisinin Peygamberimiz aleyhisselâmı tasdik ve ona iman ettiği, ağzından işitildi. 318

Yüce Allah, ondan razı olsun!

Peygamberimiz aleyhisselâm; Kelb kabilesinin konak yerlerine uğrayıp, orada, onlardan bir oymak olan Benî Abdullah'ların yanına vardı. Kendisini onlara, Allah tarafından gönderilen peygamber olarak arz ve takdim, kendilerini Yüce Allah'a imana davet etti:

" Ey Abdullah oğulları! Bakınız: Yüce Allah, babanıza da pek güzel isim vermiş! " buyurdu. 319 Fakat, Benî Abdullah'lar, Peygamberimiz aleyhisselâmın yaptığı tekliflerden hiçbirini kabul etmedil-er. 320

İçlerinden bir şeyh ise:

" Şu olgun genç, ne güzel şeye davet ediyor!

Ne yazık ki, kavmi onu uzaklaştırın iş bulunuyor!

O keşke kavmi ile anlaşsaydı! Bütün Araplar kendisine tâbi olurdu" demişti. 321

Peygamberimiz aleyhisselâm Benî Hanife kabilesinin konak yerlerine gitti. Kendisini onlara, Allah tarafından gönderilen peygamber olarak arz ve takdim, kendilerini Yüce Allah'a imana davet etti.

Ne yazık ki, Peygamberimiz aleyhisselâmı, Araplar içinde, Benî Hanife kabilesi kadar çirkin birred ile reddeden olmamıştır. 322

Peygamberimiz aleyhisselâm, Benî Âmir b. Sa'saa'ların, 323 Ukâz panayırındaki konak yerlerine vardı. Onlara:

" Siz hangi kavimdensiniz?" diye sordu.

" BenîÂmir b. Sa'saa'lardan" dediler.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" BenîÂmirlerin hangi ailesindensiniz?" diye sordu.

" Benî Ka'b b. Rebia'lardan" dediler. 324

Peygamberimiz aleyhisselâm, onlara kendisini Allah tarafından gönderilen peygamber olarak arz ve takdim, kendilerini Yüce Allah'a imana davet etti. 325

" Sizde, mün'a [sığınan kimseleri koruma] nasıldır?" diye sordu.

" Bizim tarafımıza ne laf atılabilir, ne de habersiz ateşimizle ısınılabilir! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" O halde, ben Allah'ın Resûlüyüm! Sizin yanınıza geldiğimde, Rabbimin elçilik vazifelerini halka ulaştırıncaya, yerine getirinceye kadar beni korur musunuz? İçinizde hiçbir kimseyi zorlamayacağım! " buyurdu.

" Sen, Kureyşlilerden kimlerdensin?" diye sordular.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Abdulmuttalib oğullarından! " buyurdu.

" Sen Abdi Menaf oğullarından olduğuna göre, onlar neredeler? (Seni ne diye korumuyorlar?! )" dediler.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Onlar beni yalanlayan ve tardedenlerin ilki oldular! " buyurdu.

Benî Ka'b b. Rebia'l ar:

" Biz, seni ne tard, ne de sana iman ederiz! Şu kadar ki, Rabbinin elçiliğini insanlara ulaştırıncaya, yerine getirinceye kadar seni koruruz! " dediler.

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselâm, onların yanına indi. O sırada, Benî Ka'b b. Rebia halkı, pazarda alışverişle uğraşıyorlardı. 326

Onlardan bir adam , 327 Beyhara b. Firas328 çıkageldi:

" Kimdir şu yanınızda gördüğüm ve tanıyamadığım kişi?" diye sordu.

" Muhammed b. Abdullahi'l-Kureyşî'dir! " dediler,

Beyhara:

" Sizin onunla ne işiniz var?" diye sordu.

" O bize kendisinin Resûlullah olduğunu söylüyor ve Rabbinin elçilik vazifesini tebliğ edinceye kadar, kendisini korumamızı bizden istiyor" dediler.

Beyhara:

" Ona ne cevap verdiniz?" diye sordu.

" Kendisine 'Hoşgeldin! Seni yurdumuza götüreceğiz. Kendimizi nelerden korursak, seni de onlardan koruyacağız' dedik, " dediler. 329

Beyhara, kendi kendine:

" Vallahi, şu adamı Kureyşîlerden alabilsem, onun sayesinde bütün Arapları yerdim (sömürürdüm! )" diye mırıldandıktan sonra, Peygamberimiz aleyhisselâma:

" Eğer biz sana işin hakkında bey'at edersek, Allah da seni muhaliflerine galip kılarsa, senden sonra işin bizim olur, bize kalır mı?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" İş Allah'a aittir! Allah onu dilediğine verir! " buyurdu.

Beyhara:

" Demek, göğüslerim senin önünde bütün Arapların okuna hedef olacak, Allah seni muzaffer kıldığı zaman iş bizden başkasına geçecek ha?! Senin işin bize gerekmez! " dedikten sonra, 330 kavmine dönüp:

" Şu panayır halkından, yurtlarına birşeyle dönerlerken, sizinkinden daha kötü birşeyle dönen bir kimse bilemiyorum.

Demek, siz bütün halkla savaşmaya başlayacak, kendinizi bütün Arapların tek yaydan oklarına tutturacaksınız ha?!

Onu kendi kavmi sizden daha iyi bilir.

Eğer kavmi onda bir hayır, bir iyilik görmüş olsalardı, onunla herkesten çok mutlu olurlardı.

Siz, kendi kavminin içlerinden sürüp çıkardığı, yalanladığı bir kimseye yakınlık gösteriyor, yardım etmeye, kendisini barındırmaya kalkıyorsunuz.

Ne kötü görüştür sizin görüşünüz! " dedikten sonra, Peygamberimiz aleyhisselâma dönüp:

" Hemen kalk, kavminin yanına git!

Vallahi, sen şimdi kavmimin yanında olmasaydın, muhakkak senin boynunu vururdum! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm kalkıp devesinin üzerine oturunca, 331 kötü adam Beyhara, devenin böğrünü ansızın dürttü. Deve, sıçrayıp kalkarken, Peygamberimiz aleyhisselâmı yere düşürdü!

Mekke'de Müslüman olan kadınlardan Dubâa binti Âmirb. Kurt da, o gün, Benî Âmirlerden olan amcalarının oğullarını ziyaret için gelmişti ve o sırada Benî Âmirlerin yanında bulunuyordu.

Dubâa Hatun Peygamberimiz aleyhisselâma yapılan hakareti görür görmez:

" Ey Âmir hanedanı! Gözünüzün önünde şu Allah'ın Resûlüne yapılanı görüp de, içinizden benim için onu koruyacak hiçbir kimse yok mu?! " dedi.

Amcalarının oğullarından üç kişi, hemen kalkıp Beyhara'nın üzerine yürüdüler. 332 Hazn b. Abdullah ile Muaviye b. Ubâde de, Beyhara'ya yardım etti. 333

Âmir oğullarından her biri, Beyhara ve yardımcılarından birini tutup yere yıktılar. Göğüslerinin üzerine oturup, yüzlerini tokatladılar.

Allah onlardan razı olsun!

Peygamberimiz aleyhisselâm, kendisini kayıranlar hakkında:

" Ey Allah! Şunlara bereketini ihsan et! " 334

Beyhara ve yardımcıları aleyhinde de:

" Ey Allah! Onları da rahmetinden uzaklaştır! " diyerek dua etti.

Peygamberimiz aleyhisselâmı kayıran üç kişiden ikisi Sehl'in oğulları Gıtrîf (Gatîf)ve Gatafan, birisi de Urve (Uzne) b. Abdullah olup, 335 bunlar sonradan Müslüman oldular ve Allah yolunda şehit olarak öldüler. 336 Ötekiler ise küfür ve şirk üzere ölüp gittiler. 337

Benî Âmirlerin, çok yaşlı olması dolayısıyla hac mevsimlerine katılamayan ihtiyar bir adamları vardı.

BenîÂmiHer, yurtlarına döndükçe, olan bitenleri ona anlatırlardı.

Bu yıl da, hac mevsiminden dönüp yurtlarına geldikleri zaman, ihtiyar adam onlara yine mevsimde olan bitenleri sormuştu.

Benî Âmirler de:

" Kureyşîlerden, Abdulmuttalib oğullarından, yanımıza bir genç gelmişti. Kendisinin peygamber olduğunu söylüyor, işinin üzerinde kendisiyle birlikte durmaya, kendisini korumaya, yurdumuza getirmeye bizi davet ediyordu" dediler.

İhtiyar, hemen ellerini başının üzerine koydu. 333 Sonra da:

" Ey Âmir oğulları! Kaçırılan bu fırsat telâfi edilebilecek mi?!

Ağdan kurtulan, yakalanmaya çalışılan av yakalanabilecek mi?!

Filanın varlığı Kudret Elinde bulunan Allah'a andolsun ki; İsmail oğullarından hiçbirisi şimdiye kadar yalan yere peygamber olduğunu söylememiştir!

Elbette ki, onun söylediği hak ve gerçekti ! 339

Sizin o isabetli görüşünüz o sırada nerede idi?! 340

Siz, herhalde, o sıradaki görüşünüzde hazır bulunmamışsınızdır! " diyerek onları kınadı. 341

Peygamberimiz aleyhisselâm Benî Muharib b. Hasafa'ların bulundukları yere kadar gitti.

Onların içinde bulunan yüzyirmi yaşındaki bir şeyhle konuştu.

Onu İslâmiyete, ve Rabbinin elçilik vazifesini tebliğ edinceye, yerine getirinceye kadar da kendisini korumaya davet etti.

BenîMuharib'lerin şeyhi:

" Ey adam! Senin haberini kendi kavmin daha iyi bilir! 342

Vallahi, seni alıp yurduna götüren bir kimse, şu mevsim halkının götürmediği kötülüğü götürmüş olur!

Sen kendini bizden uzak tut! " dedi. 343

O sırada Ebu Leheb gelmiş, ihtiyar Muhariblinin söylediklerini dinlemişti.

Onun başına dikilerek:

" Eğer şu mevsim halkının hepsi senin gibi cevap verseydi, o, üzerinde durduğu dini bırakırdı.

Kendisi, dinini bırakmış bir yalancıdır! " dedi.

İhtiyar da:

" Sen, vallahi, onu daha iyi bilirsin:

O senin kardeşinin oğludur ve senin etindendir.

Ey Ebu Uttıe! Belki de onda bir delilik vardır. Bizim yanımızda, bu hastalığı tedavi eden bir adam var! " dedi.

Ebu Leheb ihtiyarın bu sözüne bir cevap vermedi.

Ebu Leheb, Peygamberimiz aleyhisselâmı kabilelerden hangi kabilenin yanında görse, hemen orada durup:

" Bu, dinini terketmiş biryalancıdır! " diyerek bağırmakta idi.

Peygamberimiz aleyhisselâmı, yanlarından ayrılırken arkasından taşlamayan bir kabile kalmadı ! 344

Abdullah b. Vâbısatu'l-Absî'nin babasından, babasının da dedesinden rivayetine göre, dedesi demiştir ki:

" Mina'daki konak yerlerimizde bulunduğumuz sırada, Resûlullah aleyhisselâm bize geldi.

Biz, o sırada, Hayf mescidinin yanındaki Cemretü'l-ûlâ'da konaklamış bulunuyorduk.

Resûlullah aleyhisselâm devesinin üzerinde, Zeyd b. Harise de terkisinde idi.

Bizi İslâmiyete davet etti, ama vallahi biz onun davetini kabul etmedik!

Davetini kabul etmeyişimiz, bizim için, hiç de hayırlı olmadı.

Halbuki, kendisinin peygamber olarak ortaya çıktığını ve hac mevsimlerinde halkı İslâmiyete davet ettiğini de işitmiş bulunuyorduk.

Başımıza dikilip bizi Müslümanlığa davet edince, kabul etmedik!

O sırada yanımızda bulunan Meysere b. Mesrûku'l-Absî:

'Vallahi, şu zâtı tasdik etmiş, kendisini bindirip yurdumuzun ortasına götürmüş olsak, muhakkak ki, yerinde bir görüş olur.

Vallahi, onun işi muvaffak olacak, ve hatta, her ulaşılacak yere ulaşacaktır! ' dedi.

Abs kavmi, ona:

'Bırak, bizi üstesinden gelemeyeceğimiz birşeyle karşılaştırma! ' dediler.

Resûlullah aleyhisselâm, Meysere hakkında ümide düşüp kendisiyle konuştu.

Meysere:

'Senin sözünden daha güzeli, daha nurlusu yoktur.

Fakat, ne yapayım ki, kavmim bana muhalefet ediyorlar.

Kişi ise, kavmiyle birlikte hareket etmek zorundadır.

Kavmi ona destek ve yardımcı olursa, düşmanlar ondan daha uzak durur, ona hiç yanaşmazlar! ' dedi.

Bunun üzerine, Resûlullah aleyhisselâm oradan ayrıldı.

Abs kavmi de, yurtlarına dönmek üzere, konak yerlerinden ayrıldılar.

Meysere, onlara:

'Bizi götürürken, Fedek'e yönelin! Orada Yahudiler vardır.

Onlara bu zâtı bir soralım bakalım?' dedi.

Yahudilerin yurduna yönelip yanlarına vardılar.

Yahudiler, Benî Abs'lere birKitab çıkartıp ortaya koydular. Onda, Resûlullah aleyhisselamın anıldığı yeri okudular:

'O Peygamber, ümmîdir ve Arabdır. Deveye, merkebe biner, ekmek kırıntılarını yemekle yetinir. Ne uzun, ne de kısa boyludur. Ne kıvırcık, ne de düz saçlıdır. Kendisinin gözlerinde hafif kırmızılık vardır. Teni pembedir. '

[Kitab'dan bunu okuduktan sonra, Yahudiler]:

'Eğer o sizi getirdiği dine davet ederse, onun davetini kabul edin ve onun dinine girin!

Bizler ise, onu kıskanırız ve ona tâbi olmayız.

Onun eliyle, bize, birtakım savaşlarda büyük belalar gelecektir.

Araplardan da, ona tâbi olmayan, onunla çarpışmayan hiç kimse kalmayacaktır!

Siz, ona tâbi olanlardan olun! ' dediler.

Bunun üzerine, Meysere, Benî Abs'lere:

'Ey kavmim! İşte, iş apaçık meydana çıktı! ' dedi.

BenîAbs'ler:

'Önümüzdeki yıl, hac mevsiminde döner, onunla buluşuruz' dediler, yurtlarına döndüler.

Fakat, Benî Abslerin ileri gelenleri hac mevsiminde buna razı olmadıkları için, onlardan hiçbirisi Resûlullah aleyhisselâma tâbi olamadı.

Resûlullah aleyhisselâm, Medine'ye hicret ettikten sonra, Mekke'ye gelerek Veda Haccını yaptığı zaman, Meysere Resûlullah aleyhisselâmla karşılaştı ve hemen onu tanıdı:

'Yâ Rasûlallah! Vallahi, senin bize geldiğin günden beri, sana tâbi olmayı özlemekten geri durmadım.

Bildiğin gibi, Allah, Müslümanlığımı geciktirmemden başkasına razı olmadı.

O gün benim yanımda bulunmuş olan kimselerin hepsi ölüp gitmiş bulunuyorlar.

Ey Allah'ın Peygamberi! Onların girdikleri yer neresidir?' diye sordu.

Resûlullah aleyhisselâm:

'Her kim İslâmiyetten başka din üzerinde ölmüş ise, o, ateş (Cehennem) içindedir! ' buyurdu. 345

Meysere:

'Hamdolsun o Allah'a ki, beni346 senin sayende ateşten (Cehennemden)347 kurtardı' deyip hemen Müslüman oldu. Ve iyi birMüslüman oldu." 348

Allah ondan razı olsun!

-------------------------------------

235. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 63, Taberî, Târih, c. 2, s. 231, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 138.

236. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 282, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 422, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye, c. 3, s. 142.

237. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 63-64, İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 216, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 36, Taberî, Târîh, c. 2, s. 231.

238. İbn Sa’d, Tabakât, c. 1, s. 216, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 322, Ebu Nuaym, c. 1, s. 292, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 306, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 153.

239. Zübeyr b. Bekkâr, Cem hene, c. 1, s. 367-368, Buhârî, Sahih, c. 2, s. 197, c. 3, s. 15.

240. İbn Habib, Kitâbu'l-muhabber, s. 267, Yakut, Mu'cemu'l-büldân, c. 4, s. 142, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 3, s. 473.

241. İbn Habib, Kitâbu'l-muhabber, s. 267, Yakut, Mu'cemu'l-büldân, c. 4, s. 142.

242. İbn Habib, Kitâbu'l-muhabber, s. 267.

243. İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 3, s. 473.

244. Yakut, Mu'cemu'l-büldân, c. 4, s. 142.

245. İbn Habib, Kitâbu'l-muhabber, s. 267, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 10, s. 103.

246. Yakut, Mu'cemu'l-büldân, c. 4, s. 142.

247. Zübeyr b. Bekkâr, Cem here, c. 1, s. 367, B. Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 10, s. 103, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 3, s. 473.

248. Yakut, Mu'cemu'l-büldân, c. 5, s. 58-59.

249. Zübeyr b. Bekkâr, Cemhere, c. 1, s. 368, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 10, s. 104, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 3, s. 473.

250. İbn Habib, Kitâbu'l-muhabber, s. 267.

251. Yakut, Mu'cemu'l-büldân, c. 4, s. 142.

252. Yakut, Mu'cemu'l-büldân, c. 5, s. 55.

253. Zübeyr b. Bekkâr, Cem here, c. 1, s. 368, İbn Habib, Kitâbu'l-muhabber, s. 267.

254. İbn Habib, Kitâbu'l-muhabber, s. 267.

255. Zübeyr b. Bekkâr, Cemhere, c. 1, s. 368, B. Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 10, s. 104, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 3, s. 473.

256. İbn Habib, Kitâbu'l-muhabber, s. 267.

257. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 216-217, Ebu Nuaym , Delâilü'n-nübüvve, c. 1 , s. 292, İbn Kayyım, Zâdü'l-mead, c. 2, s. 56, Ebu’l -Fidâ, el -Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 146, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 306.

258. İbn Sa'd, c. 1, s. 216, 217, Ebu Nuaym , c. 1, s. 292, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 11, Diyarbekrî, c. 1, s. 306.

259. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 63-64, İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 216, Yâkubî, Târîh, c. 2, s. 36, Taberî, Târih, c. 2, s. 231, Ebu Nuaym , Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 282, S üheylf, Ra vdu'l -ünüf, c. 4, s. 59, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 216, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 93, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 152-53, Zehebî, Târîhu'l-islâm, s. 282, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 138.

260. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 2, s. 63-64, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1 , s. 216, Taberî, Târih, c. 2, s. 231, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 185, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 94, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 439.

261. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 1, s. 216, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 492, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 186, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 138.

262. İbn İshak, İbn Hişam , c. 2, s. 64, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 492, Taberî, Târîh, c. 2, s. 232, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 215, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 135, Zehebî, Târîhu'l-islâm, s. 285, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 138.

263. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 67, Ahmed b. Hanbel, 3, s. 492, İbn Esîr, c. 2, s. 94, İbn Haldun, Târîh, c. 2, s. ks. 2, s. 11.

264. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 64, Taberî, c. 2, s. 232, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 138, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 154.

265. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 64, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 492, Taberî, c. 2, s. 232, İbn Kayyım, Zâdü'l-mead, c. 2, s. 56, Zehebî, s. 285, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 138, Halebî, c. 2, s. 154.

266. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 64, İbn Sa'd, c. 1, s. 216, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 492, Taberî, c. 2, s. 232, İbn Kayyım, c. 2, s. 56, Zehebî, s. 285, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 138-139, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 46.

267. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 322, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 237, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 4, s. 59, Ebu’l-Ferec, c. 1 , s. 216, İbn Kayyım , c. 2, s. 56, Zehebî, s. 285, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 138, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 46, İbn Haldun, c. 2, ks. 2, s. 11.

268. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 322, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 36, Ebu'l-Ferec, c. 1, s. 216. İbn Kayyım, c. 2, s. 56, Zehebî, s. 285, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 138, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 46.

269. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 64, İbn Sa'd, c. 1, s. 216, Belâzurî, c. 1, s. 237, Yâkubî, c. 2, s. 36, Taberî, c. 2, s. 232, Ebu'l-Ferec, c. 1 , s. 216, İbn Kayyım, c. 2, s. 56, Zehebî, s. 285, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 138.

270. İbn Sa'd, c. 1, s. 216, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 322. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 292, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 442, İbn Kayyım, c. 2, s. 56, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 159, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 46.

271. Ebu Nuaym, Delâil, c. 1, s. 292, Ebu’l-Ferec, c. 1. S. 216, İbn Seyyid, c. 1, s. 152, Zehebî, s. 282, Halebî, c. 2, s. 153.

272. İbn Sa'd, c. 1, s. 216, İbn Kayyım, c. 2, s. 56, Diyarbekrî, c. 1, s. 306.

273. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 322, Beyhakî, c. 2, s. 442, Zehebî, s. 282, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 159, Heysemî, c. 6, s. 46.

274. İbn Sa'd, c. 1, s. 216, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 322, Beyhakî, c. 2, s. 442, İbn Kayyım, c. 2, s. 56, Zehebî, s. 282, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 159, Heysemî, c. 6, s. 46, Diyarbekrî, c. 1, s. 306.

275. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 237.

276. Yâku bf, Târîh, c. 2, s. 36, Zehebî, Târîhu’l-islâm, s. 282, Ebu’l -Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 140, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 306.

277. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 216, İbn Kayyım, Zâdü'l-mead, c. 2, s. 56.

278. Zehebî, s. 282, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 140, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 158.

279. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 322, Hâkim, Müstedrek, c. 2, s. 6624, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 442, Zehebî, s. 298, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 159, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 46.

280. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1 , s. 282, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 422, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 142-143, Zürkânî, Mevâhibu'l-ledünniye Şerhi, c. 1, s. 309-310.

281. Ebu Nuaym, c. 1, s. 285, Beyhakî, c. 2, s. 424, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 143.

282. Ebu Nuaym, c. 1, s. 285, Beyhakî, c. 2, s. 424, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 153, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 143, Halebî, c. 2, s. 156.

283. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 285, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 424, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 251 , İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 153, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 143, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 156.

284. Ebu Nuaym, c. 1, s. 285, Beyhakî, c. 2, s. 424, İbn Seyyid, c. 1, s. 153, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 143, Halebî, c. 2, s. 156.

285. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 285-288, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 424 426, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 250-251, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 153-155, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 143-144, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 2, s. 156-157.

286. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 492, Hâkim, Müstedrek, c. 1, s. 15, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 185, Zehebî, Târîhu'l-islâm , s. 151, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 41, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 22.

287. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 492, Hâkim, c. 1, s. 15, Beyhakî, c. 2, s. 185, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 492, Hâkim, c. 1, s. 15, Beyhakî, c. 2, s. 185, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 492, Zehebî, s. 151, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 41, Heysemî, c. 6, s. 22.

288. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 492.

289. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 492, Hâkim, c. 1, s. 15, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 41, Heysemî, c. 6, s. 22.

290. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 492, Heysemî, c. 6, s. 22.

291. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 492, Hâkim, c. 1, s. 15.

292. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 492, Hâkim, Müstedrek, c. 1, s. 15, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 185, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 492 493, Zehebî, Târîhu'l-islâm, s. 285, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 41, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 22.

293. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 492, Hâkim, c. 1, s. 15, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 41, Heysemî, c. 6, s. 22.

294. Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 185, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 41.

295. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 492, Beyhakî, c. 2, s. 185, Zehebî, Târîhu'l-islâm, s. 151, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 41, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 22.

296. Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c. 2, s. 185.

297. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 492, Beyhakî, c. 2, s. 185, Zehebî, s. 151 , Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 41.

298. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 492, Hâkim, Müstedrek, c. 1 , s. 15, Beyhakî, c. 2, s. 185, İbn Abdilberr, c. 2, s. 483, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 41 , Heysemî, c. 6, s. 22.

299. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 492, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 41.

300. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 64-65, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 492 493, Taberî, Târih, c. 2, s. 231-232, Zehebî, Tâ rihu' l-islâm, s. 285, Ebu’l -Fidâ, c. 3, s. 138-139, Halebî, İ n sânu' l-uyûn, c. 2, s. 154.

301. Dârekutnî, Sünen, c. 3, s. 44-45, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 182, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 71, Alâüddin Ali, Kenzu'l-ummâl, c. 12, s. 49, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 153-154.

302. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 185, Zehebî, Târîhu'l-islâm, s. 151, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 41 , Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 21.

303. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 130, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 21, Alâüddin Ali, Kenzu'l-ummâl, c. 12, s. 450.

304. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 21, Alâüddin Ali, Kenzu'l-ummâl, c. 12, s. 450.

305. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 130, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 21, Alâüddin Ali, Kenzu'l-ummâl, c. 12, s. 450.

306. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 130.

307. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 21, Alâüddin Ali, Kenzu'l-ummâl, c. 12, s. 450.

308. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe. c. 5, s. 130, Heysemî, Mecma, c. 6, s. 21, Alâüddin Ali, Kenzu'l-ummâl, c. 12, s. 450.

309. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 21, Alâüddin Ali, Kenzu'l-ummâl, c. 12, s. 450.

310. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 65, Taberî, Târîh, c. 2, s. 232, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 297, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 93.

311. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 297.

312. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 65, Taberî, c. 2, s. 232, Ebu Nuaym , c. 1, s. 297, İbn Esîr, c. 2, s. 93, Zehebî, Târîhu'l-islâm , s. 285, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 139.

313. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 140.

314. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 297.

315. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 65, Taberî, Târîh, c. 2, s. 232, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 93, Zehebî, Târîhu'l-islâm, s. 285, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 139.

316. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 297.

317. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 65, Taberî, c. 2, s. 232, İbn Esîr, c. 2, s. 93, Zehebî, s. 285, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 139.

318. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 297.

319. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 65, Taberî, Târîh, c. 2, s. 232, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 93, Zehebî, Târîhu'l-islâm, s. 285, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 139, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 154.

320. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 65, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 238, Taberî, c. 2, s. 232, İbn Esîr, c. 2, s. 93, Zehebî, s. 285, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 139, Halebî, c. 2, s. 154.

321. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 238.

322. İbn İshak, İbn Hişam , c. 2, s. 65-66, Taberî, c. 2, s. 232, İbn Esîr, c. 2, s. 93, Zehebî, s. 285, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 139, Halebî, c. 2, s. 155.

323. İbn İshak, İbn Hişam , c. 2, s. 66, Taberî, c. 232, Ebu Nuaym, c. 1, s. 289, İbn Esîr, c. 2, s. 93, Zehebî, s. 285, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 140.

324. Ebu Nuaym, Delâil, c. 1, s. 289, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 140.

325. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 66, Taberî, c. 2, s. 232, İbn Esîr, c. 2, s. 93.

326. Ebu Nuaym, c. 1, s. 297, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 141.

327. İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 93, Zehebî, s. 285, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 139.

328. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 66, Taberî, c. 2, s. 232, Zehebî, s. 285, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 139.

329. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 297, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 141.

330. İbn İshak, İbn H işam, Sîre, c. 2, s. 66, Taberî, Tâ rıh, c. 2, s. 232, Zehebî, Tâ rfhu' l-islâm, s. 285-286, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 139-140.

331. Ebu Nuaym, Delâil, c. 1, s. 297, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 141.

332. Ebu Nuaym, c. 1, s. 297, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 7, s. 179, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 141, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 353.

333. Ebu Nuaym, Delâil, c. 1, s. 297, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 141.

334. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 297, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 7, s. 179, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye c. 3, s. 141, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 353.

335. Ebu Nuaym, Delâil, c. 1, s. 297, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 141.

336. Ebu Nuaym, c. 1, s. 297, İbn Esîr, c. 7, s. 179, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 141, İbn Hacer, c. 4, s. 353.

337. Ebu Nuaym, c. 1, s. 297, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 141.

338. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 66, Taberî, Târîh, c. 2, s. 232, Ebu Nuaym, c. 1, s. 297, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 140.

339. İbn İshak, İbn Hişam , c. 2, s. 66, Taberî, c. 2, s. 232, Ebu Nuaym, c. 1 , s. 297, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 93, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 140, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 154.

340. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 66, Taberî, c. 2, s. 232, Ebu Nuaym, c. 1, s. 297, İbn Esîr, c. 2, s. 93, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 140.

341. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 154.

342. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 293.

343. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 237, Ebu Nuaym, Delâil, c. 1, s. 293.

344. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 293.

345. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 293-294, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 145-146.

346. Ebu Nuaym, Delâil, c. 1, s. 294, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 285, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 146.

347. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 285.

348. Ebu Nuaym, Delâil, c. 1, s. 294, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe. c. 5, s. 285, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 146.

eygamberimiz aleyhisselâmın Hazret-i Sevde ile Evlenişi

Nübüvvetin onuncu yılı, Ramazan ayında, 349 Osman b. Maz'un'un zevcesi Havle Hatun, Peygamberimiz aleyhisselâmın evine gelip: 350

" Yâ Rasûlallan! Evine girince, sanki Hatice'nin yokluğunu görür gibi oldum! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Evet, öyledir. O, çocukların anası, evin sahibesi, görüp gözeticisi idi" buyurdu. 351

Havle Hatun:

" Yâ Rasûl ali ah! Evlenmez misin?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Kiminle?" diye sordu.

Havle Hatun:

" Kız istersen kızla, dul istersen dulla! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Dul olan, kimdir?" diye sordu.

Havle Hatun:

" Zem'a'nın kızı Sevde'dir! Sana iman etmiş, söylediklerine tâbi olmuştur" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Haydi, git! Benim için dünürlük et! " buyurdu.

Havle Hatun, Hazret-i Sevde'nin yanına vardı. Ona:

" Yüce Allah, senin üzerine, hayır ve bereketten neyi indirdi, biliyor musun? dedi.

Hazret-i Şevde:

" Nedir o hayr ve bereket?" diye sordu.

Havle Hatun:

" Resûlullah aleyhisselâm, seni kendisine istemek üzere, beni gönderdi" dedi.

Hazret-i Şevde:

" Sen, bunun olmasını istiyorsan, babamın yanına git! Bunu ona söyle! " dedi.

Zem'a; çok yaşlı ve yaşlılığı sebebiyle hacdan geri kalmış bir ihtiyardı.

Havle Hatun, onun yanına girip, kendisini Cahiliye devri selamıyla selamladı.

Zem'a:

" Kim bu?" diye sordu.

Havle Hatun:

" Hakîm'in kızı Havle! " dedi.

Zem'a:

" Başında ne hal var?" diye sordu.

Havle Hatun:

" Muhammed b. Abdullah, kendisine Sevde'yi istemek üzere, beni gönderdi" dedi.

Zem'a:

" Doğrusu, çok şerefli bir eşittir! Arkadaşın (Şevde), buna ne diyor?" dedi.

Havle Hatun:

" Bunu senin arzuna bıraktı" dedi.

Zem'a:

" Öyle ise, onu benim yanıma çağır! " dedi.

Havle Hatun, Hazret-i Sevde'yi çağırdı.

Zem'a:

" Kızcağızım! Bu Havle, Muhammed b. Abdullah b. Abdulmuttalib'in, kendisini, seni kendisine istemek üzere gönderdiğini söylüyor. O, gerçekten, şerefli bir eşittir. Seni ona nikahlamamı istiyor musun?" diye sordu.

Hazret-i Şevde:

" Evet! " dedi. 352

Fakat, Hazret-i Şevde, Vefât eden kocasından beş-altı küçük çocuğu bulunduğu için, Peygamberimiz aleyhisselâmla evlenmeye cesaret edemiyordu.

Peygamberimiz aleyhisselâm, onun tereddüt ettiğini görünce:

" Senin benimle evlenmene engel olan nedir?" diye sordu.

Hazret-i Şevde:

" Vallahi, ey Allah'ın Peygamberi! Yaratılmışlardan, bana, senden daha sevgilisi olamazken, benim seninle evlenmeme ne engel olabilir?

Fakat, şu küçük çocukların, sabah akşam senin başında bağırıp çağırmaları olmasa; ben bu işi seni memnun ve mesrur etmek için seve seve yaparım" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Senin benimle evlenmene, bundan başka, engel olan birşey var mı?" diye sordu.

Hazret-i Şevde:

" Yoktur vallahi! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Allah sana rahmet etsin! 353

Develere binen Arap kadınlarının hayıriısı354 Kureyş kadınlarının yararlısı olup, 355 onlar küçük çocuğuna karşı en çok şefkat gösterir, kocasına da elindeki işi hususunda en çok riayet eder" buyurdu. 356

Hazret-i Şevde:

" Yâ Rasûl ali ah! Ne yapmamı bana emir buyurursun?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Seni bana nikahlaması için, kavminden bir adama emret! " buyurdu.

Hazret-i Şevde de, Hâtıb b. Amr'a emretti.

Hazret-i Şevde, Hazret-i Hatice'den sonra, Peygamberimiz aleyhisselâmın ilk evlendiği hatundu.

Bu evlilik, nübüvvetin onuncu yılı Ramazan ayının içinde vuku buldu. 357

-------------------------------------

349. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 53.

350. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 57.

351. İbn Sa'd, Tabakât, c. 8, s. 57, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 282.

352. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 211 , Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 132.

353. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 318-319, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 132-133, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 4, s. 270.

354. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 319, Buhârî, Sahih, c. 6, s. 120, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1958, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 133, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 4, s. 270.

355. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 319, Buhârî, Sahîh, c. 6, s. 120, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 133, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 4, s. 270-271.

356. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 319, Buhârî, Sahîh, c. 6, s. 120, Müslim, Sahîh, c. 4, s. 1959, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 4, s. 271.

357. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 53.

Kureyş Müşriklerinin Peygamberimiz aleyhisselâmdan Safâ Tepeciğini Altına Çevirmesini İstemeleri

Kureyş müşrikleri, bir gün, Peygamberimiz aleyhisselâmdan bir mucize getirmesini istediler.

Peygamberimiz aleyhisselâm, onlara:

" Size hangi şeyi getirmemi istiyorsunuz?" diye sordu.

Müşrikler:

" Safa tepeciğini bizim için altın yap! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Ben bunu yaparsam, beni tasdik eder, doğrular mısınız?" diye sordu.

Müşrikler:

" Evet! Tasdik ederiz! Vallahi, sen bunu yaparsan, muhakkak, topyekün sana tâbi oluruz! 358

Eğer senin söylediklerin hak ve gerçekse ve bizim iman etmemiz seni sevindirecekse, haydi, Safa tepeciğini bizim için altına çevir! 359

Safa tepeciğini bize altın yapması için Rabbine dua et! Biz de sana iman edelim! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselâm, onlara:

" Dediğinizi yapar mısınız?" diye sordu.

Kureyş müşrikleri:

" Evet! Yaparız! " dediler. 360 Yemin de ettiler. 361

Bunu isteyenler, Kureyş müşriklerinden:

Nadr b. Haris,

Ümeyye b. Halef,

Ebu Cehil Amr b. Hişam idi. 362

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselâm Yüce Allah'a dua etti. 363

Cebrail aleyhisselâm gelip: 364

" Yâ Muhammed! 365 Yüce Rabbin sana selam ediyor ve:

'İstersen, onlar için, Safa tepeciğini altın yapayım.

Fakat, bundan sonra onlardan kim küfre kalkışırsa, işte o zaman, Ben onları muhakkak ki âlemlerden hiçbirisini azaplandırmadığım bir azapla azaba uğratırım! 366

İstersen, istediklerini yerine getirmeyeyim de, 367 kendilerine tevbe ve rahmet kapısını açık tutayım?' buyuruyor" dedi. 363

Rahmetenli'l-âlemîn olan Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Hayır! Safâyı altın yapıp da, onları azaba çarpma! 369

Bilakis, onlara tevbe ve rahmet kapısını açıktut! 370 Tevbekâr oluncaya kadar, onları bırak! " diyerek dua etti. 371

Süheylî'nin İbn İshak'tan nakline göre; müşrikler de, korkarak, bu yoldaki isteklerinden vazgeçtil-er. 372

Peygamberimiz aleyhisselâmdan istemiş oldukları şey için, " İstemiyoruz! " dediler. 373

İşte:

" Bizi, (Kureyşflere) âyetler (mucizeler) göndermemizden alıkoyan, ancak, öncekilerin onları yalanlamış olduklarıdır.

Biz, Semûd'a, gözleri göre göre o dişi deveyi verdik de, (onu öldürdüler ve) bu yüzden kendilerine yazık ettiler!

Halbuki, Biz âyetleri (azab ve helak etmek için değil), ancak (âhiret azabından) korkutmak için göndeririz" (İsrâ: 59) mealindeki âyetin bunun üzerine nazil olduğu rivayet edildiği gibi;374

" Allah'a, yeminlerinin bütün hızıyla and ettiler ki, eğer kendilerine bir âyet (bir mucize) gelirse, her halde iman edecekler! De ki: 'Âyetler, ancak Allah'ın nezdindedir. ' O geldiği zaman da, onların, muhakkak, yine iman etmeyeceklerinin farkında değil misiniz?" (En'am: 109) mealindeki âyetin de bunun üzerine nazil olduğu rivayet edilir. 375

-------------------------------------

358. İbn İshak, Kitâbu'l-mübtedâ ve'l-meb'as, c. 5, s. 255, Taberî, Tefsir, c. 7, s. 312, Vâhidî, Esbâbü'n-nüzûl, s. 150

359. Taberî, Tefsîr, c. 15, s. 108, Suyûtî, Dürru'l-mensur, c. 4, s. 190

360. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 242, Hâkim, Müstedrek, c. 2, s. 314, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 53, Suyûtî, D ürru'l-mensur, c. 4, s. 190.

361. Taberî, Tefsîr, c. 7, s. 312, Halebî, İnsânu’l -Uyûn, c. 1, s. 497

362. Belâzurî, Ensâbu'l-esrâf, c. 1, s. 142

363. İbn İshak, Kitâbu'l-mübtedâ ve'l-meb'as, c. 5, s. 255, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 242, Taberî, Tefsîr, c. 7, s. 312, Hâkim , Müstedrek, c. 2, s. 314, Vâhidî, Esbâbü'n-nüzûl, s. 150, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 52, Suyûtî, c. 4, s. 190, Halebî, c. 1, s. 496

364. İbn İshak, c. 5, s. 255, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 242, Taberî, c. 7, s. 312, c. 15, s. 108, Hâkim, c. 2, s. 314, Vâhidî, s. 150, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 272 Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 52, Suyûtî, c. 4, s. 190.

365. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 272

366. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 242, Hâkim, Müstedrek, c. 2, s. 314, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 52, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 7, s. 50, Suyûtî, Dürru'l-mensûr, c. 4, s. 190, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 1, s. 497

367. Halebî, İnsânu’l-uyun, c. 1, s. 497.

368. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 242, Hâkim, c. 2, s. 314, Vâhidî, Esbâbü'n-nüzûl, s. 150, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 272, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 52, Suyûtî, c. 4, s. 190, Halebî, c. 1, s. 497.

369. Halebî, İnsânu’l-uyun, c. 1, s. 497.

370. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 242, Hâkim, c. 2, s. 314, Beyhakî, c. 2, s. 272, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 52, Suyûtî, c. 4, s. 190, Halebî, c. 1, s. 497.

371. İbn İshak, c. 5, s. 255, Taberî, Tefsîr, c. 7, s. 312, Vâhidî, Esbâbü'n-nüzûl, s. 150.

372. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 3, s. 153-154.

373. Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 272.

374. Taberî, Tefsîr, c. 15, s. 108, Hâkim , c. 2, s. 362, Fahru'r-Râzî, Tefsîr, c. 20, s. 234, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 47, Hâzin, Tefsîr, c. 3, s. 169, Suyûtî, c. 4, s. 190.

375. Taberî. c. 7. s. 312. Vâhidî. Esbâbü'n-nüzûl. s. 150.

Peygamberimiz aleyhisselâmla Alay Eden Müşrikler ve Akıbetleri

Peygamberimiz aleyhisselâm, bir gün, Kureyş müşriklerinden

Velid b. Mugîreye,

Ümeyye b. Halef'e,

Ebu Cehil Amr b. Hişam'a rastlamıştı.

Bunlar; kaşlarını göllerini oynatarak, Peygamberimiz aleyhisselâmla alay ettiler. 376

Başlarıyla Peygamberimiz aleyhisselâma işaret ederek:

" Bu da, kendisinin peygamber olduğunu ve yanında Cebrail bulunduğunu sanıyor! ?" dediler. 377

Onların bu tutum ve davranışları Peygamberimiz aleyhisselâmın çok ağırına gitti.

Bunun üzerine, Yüce Allah, indirdiği âyetlerde mealen şöyle buyurdu:

" Andolsun ki, senden önceki peygamberlerle de alay edildi de, eğlenmekte oldukları şey, içlerinden o maskaralık edenleri, çepeçevre kuşatıverdi!

De ki: 'Yeryüzünde gezip dolaşın! Sonra da, bakın ki, (peygamberleri) yalanlayanların sonu nice olmuştur! '" 378

Peygamberimiz aleyhisselâm; karşılaştığı her türlü eza, cefa, istihza ve yalanlamaya katlanarak ve âhirette sevabını umarak, Yüce Allah'ın emriyle, kavmine öğüt vermeye devam etti. 379

Peygamberimiz aleyhisselâmla alay eden müşrik ulularından:

Esved b. Muttalib,

Esved b. Abdi Yağus,

Velid b. Mugîre,

Âsb. Vâil,

Haris b. Tulaytıla kötülüklerini sürdürdükleri ve Peygamberimiz aleyhisselâmla alaylarını çoğalttıkları zaman, Yüce Allah, Peygamberimiz aleyhisselâma âyetler indirdi330ve indirdiği âyetlerde meal olarak şöyle buyurdu:

" Allah'ın yanında başka bir ilah daha tanıyan o alaycılara karşı, muhakkak, Biz sana yeteriz! (Onların hakkından, geliriz! )

Onlar, yakında (uğrayacakları akıbetleri) bileceklerdir!

Andolsun; biliyoruz ki, onların söyleyip durduklarından göğsün daralıyor! " (Hicr: 95-97)

Cebrail aleyhisselâm, bir gün, gelip, Kabe'de Peygamberimiz aleyhisselâmın yanına dikilmişti.

Kureyş müşriklerinin Peygamberimiz aleyhisselâmla alay edenlerinden:

Esved b. Muttalib,

Esved b. Abdi Yağus,

Velid b. Mugîre,

Âs b. Vâil,

Haris b. Tulaytıla, o sırada, Kabe'yi tavaf ediyorlardı. 381

Esved b. Abdi Yağus, Peygamberimiz aleyhisselâmın yanına gelince, Cebrail aleyhisselâm:

" Sen bunu nasıl buldun?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Benim dayım olmakla beraber, Allah'ın kötü bir kuludur! " buyurdu.

Cebrail aleyhisselâm:

" Biz, senin için onun hakkından geliriz! " dedi.

Ondan sonra, Peygamberimiz aleyhisselâmın yanına, Âs b. Vâil geldi.

Cebrail aleyhisselâm:

" Bunu nasıl buldun?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Bu da Allah'ın kötü bir kuludur! " buyurdu.

Cebrail aleyhisselâm:

" Biz, senin için onun hakkından geliriz! " dedi.

Ondan sonra, Peygamberimiz aleyhisselâmın yanına, Velid b. Mugîre geldi.

Cebrail aleyhisselâm:

" Bunu nasıl buldun?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Bu da Allah'ın kötü bir kuludur! " buyurdu.

Cebrail aleyhisselâm:

" Biz, senin için onun hakkından geliriz! " dedi.

Sonra, Esved b. Muttalib geldi.

Cebrail aleyhisselâm:

" Bunu nasıl buldun?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Bu da Allah'ın kötü bir kuludur! " buyurdu.

Cebrail aleyhisselâm:

" Biz, senin için onun hakkından da geliriz! " dedi. 382

Bunların hepsi de, birer musibete uğrayarak, Bedir savaşından önce ölüp gittiler. 383

-------------------------------------

376. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 36.

377. Şu-yutP, Dürru'l-m ensûr, c. 4, s. 108.

378. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 36.

379. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 50.

380. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 50-51, Taberî, Tefsir, c. 14, s. 69-70 Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 268, Kurtubî, Tefsir, c. 10, s. 62, Meseff, Medârik, c. 2, s. 279, Beyzâvî, Tefsîr, c. 1, s. 547, Ebussuud, Tefsir, c. 5, s. 92.

381. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 2, s. 51, Taberî, Tefsîr, c. 14, s. 70, Kurtubî, Tefsîr, c. 10, s. 62, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 106.

382. Taberî, Tefsîr, c. 14, s. 72.

383. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 51-52, Taberî, c. 14, s. 70-72, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 268, Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c. 2, s. 316-318, Kurtubî, Tefsîr, c. 10, s. 62, İbn Seyyid, Uyûnu 'l-eser, c. 1, s. 113, Zehebî, Târihu’l -İslâm, s. 224-225, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 105-106.

Ebu Cehil'in Peygamberimiz aleyhisselâmın Secdede Boynunu Çiğnemeye Yemin Edişi

Ebu Cehil, 384 bir gün, Kureyş azgınlarından bir topluluğun içinde: 385

" Vallahi, 386 Muhammed'i387 Kabe'nin yanında388 namaz kılarken görecek olursam, muhakkak, onun boynunu çiğnerim! " demişti. 389

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Eğer o bunu yapmaya kalkacak olursa, 390 muhakkak, zebanilerden, başları gökte, ayakları yerde oniki melek iner, 391 açıktan392 kendisini yakalayıverirler! " buyurdu. 393

Peygamberimiz aleyhisselâm namaz kıldığı sırada, 394 Ebu Cehil haber alıp acele395 geldi. 396

" Yâ Muhammed! 397 Ben seni398 bundan399 men etmedim mi?400

Ben seni bundan men etmedim mi?

Ben seni bundan men etmedim mi?" dedi. 401

Peygamberimiz aleyhisselâm, namazdan dönünce, 402 onu azarladı. 403

Ebu Cehil:

" Yâ Muhammed! 404 Sen beni nasıl azariarsın?405

Sen de bilirsin ki, 406 şu vadide benim meclisimden daha kalabalık bir meclis yoktur! 407

Vallahi, istersem, şu vadiyi sana karşı süvariler ve piyadelerle doldururum! " dedi. 408

Ebu Cehil, Kureyş müşriklerinden bir topluluğa:

" Muhammed sizin aranızda hâlâ yüzünü toprağa sürüyor mu?! " diye sormuştu.

" Evet! Sürüyor! " denilince, Ebu Cehil:

" Lâtve Uzzâ'ya andolsun ki; ben onu böyle yaparken görürsem, ya onun boynuna basarım, ya da yüzünü toprağa sürerim! " dedi. 409

Namaz kıldığı sırada, Peygamberimiz aleyhisselâmın yanına vardı.

Kendisinin birdenbire Peygamberimiz aleyhisselâmı bırakıp geri döndüğü ve elleriyle korunduğu görüldü! Kendisine:

" Sana ne oldu?" diye sorulunca:

" Onunla benim aramda ateşten bir hendek! Korkunç birşeyler, birtakım kanatlar! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm da:

" Eğer bana yaklaşmış olsaydı, melekler kendisinin uzuvlarını birer birer koparırlardı! " buyurdu. 410

Hazret-i Abbas da, bu husustaki bir müşahedesini şöyle anlatmıştır " Bir gün Mescid-i Haram'da idim. Oraya Ebu Cehil geldi: 'Andolsun ki; secdede görürsem, Muhammed'in boynuna basacağım! ' dedi. O sırada, Resûlullah aleyhisselâm geldi. Ebu Cehil'in söylediği sözü kendisine haber verdim.

Son derecede kızdı, ve Mescid-i Haram'a kapısından girmeyi beklemeyerek, hemen duvarından aşarak girdi.

Kendi kendime:

'Bu, kötü ve uğursuz bir gündür! ' dedim. Hemen, izarımı toplayıp, ben de arkasından gittim.

Resûlullah aleyhisselâm, Alak sûresini başından sonuna kadar okudu ve secde etti.

Ebu Cehil'e:

'Ey Ebu'l-Hakem! İşte, Muhammed secdede! ' dediler.

Ebu Cehil:

'Siz benim gördüğümü görmüyor musunuz?!

Vallahi, gök ufku gerilip önümü kapattı! ' dedi." 411

-------------------------------------

384. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 368, Buhârî, Sahih, c. 6, s. 81, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 444, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 126, Taberî, Tefsir, c. 30, s. 254.

385. Ebussuud, Tefsir, c. 9, s. 179.

386. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 126

387. Ahmed b. Hanbel, c. 1 , s. 368, Buhârî, c. 6, s. 81, Tirmizî, c. 5, s. 444, Belâzurî, c. 1, s. 126, Taberî, Tefsîr, c. 30, s. 254.

388. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 368, Buhârî, c. 6, s. 81, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 4, s. 529, Hâzin, Tefsîr, c. 4, s. 394

389. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 248, 368, Buhârî, c. 6, s. 81, Tirmizî, c. 5, s. 444, Belâzurî, c. 1, s. 125, Taberî, c. 30, s. 254, Kurtubî, Tefsîr, c. 20, s. 124, Hâzin, c. 4, s. 394, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 529, Ebussuud, c. 9, s. 179.

 , c. 4, s. 529, Ebussuud, c. 9,

390. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 248, 368, Buhârî, c. 6, s. 81, 89, Tirmizî, c. 5, s. 444, Belâzurî, c. 1, s. 126, Taberî, c. 30, s. 257, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 529.

391. Belâzurî, c. 1, s. 126, Bedrüddin Ayrıt, Umdetu'l-kân, c. 19, s. 308, İbn Hacer, Fethu'l-bârî, c. 8, s. 557.

392. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 368, Tirmizî, c. 5, s. 444, Belâzurî, c. 1, s. 126.

393. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 248, 368, Buhârî, c. 6, s. 81 , 89, Tirmizî, c. 5, s. 444, Belâzurî, c. 1, s. 126, Taberî, c. 30, s. 257, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 529, Bedrüddin Aynî, c. 19, s. 308, Hâzin, c. 4, s. 194.

394. Tirmizî, c. 5, s. 444, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 192, Zehebî, Târîhu'Nslâm, s. 151-152, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 4, s. 529, Hâzin, c. 4, s. 394.

395. Belâzurî, Ensâbu'l-esrâf, c. 1, s. 126.

396. Tirmizî, c. 5, s. 444, Belâzurî, c. 1, s. 1266, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 529, Hâzin, c. 4, s. 394.

397. Belâzurî, c. 1, s. 126, Taberî, c. 30, s. 256, Beyhakî, c. 2, s. 192, Zehebî, s. 154, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 529.

398. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 368, Tirmizî, c. 5, s. 444, Belâzurî, c. 1, s. 126, Beyhakî, c. 2, s. 192, Zehebî, s. 154, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 529, Hâzin, c. 4, s. 394.

399. Tirmizî, c. 5, s. 444, Taberî, c. 30, s. 256, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 529, Hâzin, c. 4, s. 394.

400. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 368, Tirmizî, c. 5, s. 444, Belâzurî, c. 1, s. 126, Taberî, c. 30, s. 256, Beyhakî, c. 2, s. 192, Zehebî, s. 154, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 529, Hâzin, c. 44, s. 394.

401. Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 444.

402. Tirmizî, c. 5, s. 444, Hâzin, c. 4, s. 394.

403. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 368, Tirmizî, c. 5, s. 444, Belâzurî, c. 1, s. 126, Taberî, c. 30, s. 256, Beyhakî, c. 2, s. 192, Kurtubî, c. 20, s. 127, Zehebî, s. 154, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 259, Hâzin, c. 4, s. 394.

404. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 256, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 126, Taberî, Tefsîr, c. 30, s. 256, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 192, Kurtubî, Tefsîr, c. 20, s. 127.

405. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 256, Belâzurî, c. 1, s. 126, Taberî, c. 30, s. 256, Kurtubî, c. 20, s. 127, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 529, Hâzin, c. 4, s. 394.

406. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 256, Tirmizî, c. 5, s. 444, Taberî, c. 30, s. 256, Beyhakî, c. 2, s. 192, Zehebî, s. 154, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 529, Hâzin, c. 4, s. 394.

407. Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 256, Tirmizî, c. 5, s. 444, Taberî, c. 30, s. 256, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 208, Beyhakî, c. 2, s. 189, Zehebî, s. 151-152, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 529, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 19, s. 308.

408. Hâzin, Tefsîr, c. 4, s. 394.

409. Müslim, Sahîh, c. 4, s. 2154, Taberî, Tefsîr, c. 30, s. 256, Ebu Nuaym, Delâil, c. 1, s. 208, Beyhakî, Delâil, c. 2 , s. 189, Zehebî, s. 151-152, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 529, Bedrüddin Aynî, c. 19, s. 308.

410. Müslim, c. 4, s. 2154, Taberî, c. 30, s. 256, Ebu Nuaym, c. 1, s. 208, Beyhakî, c. 2, s. 189, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 3, s. 154, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 529, Hâzin, c. 4, s. 394.

411. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 2, s. 191, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 102, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 43, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 463-464.

Peygamberimiz aleyhisselâmın Ebu Cehil'e, İraş'a Olan Borcunu Ödettirişi

İraş b. Amr diye anılan412 bir adam devesine binip Mekke'ye gelmiş, Ebu Cehil de ondan devesini satın almıştı.

Fakat, ona devesinin bedelini ödemeyi geciktirmiş, uzatmış durmuştu.

Adamcağız, Kureyşîlerin toplandıkları yere vardığı sırada, Peygamberimiz aleyhisselâm, Mescid-i Haram'ın bir köşesinde oturuyordu.

İraş b. Amr:

" Ey Kureyş cemaatı! Ben garib, yolcu bir adamım!

Ebu'l-Hakem Amr b. Hişam'daki hakkımı almak için, bana kim yardım eder?" diye sordu.

Orada oturanlar, Ebu Cehil'in Peygamberimiz aleyhisselâma olan düşmanlığını bile bile, alay için, Peygamberimiz aleyhisselâmı göstererek:

" Şu oturan adamı görüyor musun?

Sen ona git! O, senin ondaki hakkını almakta sana yardım eder! " dediler.

Adamcağız, varıp Peygamberimiz aleyhisselâmın başucuna dikildi:

" Ey Allah'ın kulu! Ebu'l-Hakem Amrb. Hişam, bana hakkımı ödememekte baskın çıktı.

Ben garib ve yolcu bir adamım!

Şu cemaattan, ondaki hakkımı almakta bana yardım edecek bir adam sormuştum.

Onlarda, bana seni gösterdiler.

Sen ondan benim hakkımı alıver! Allah sena rahmet eylesin! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm, hemen kalkıp, onunla birlikte Ebu Cehil'e gitti.

Kureyş cemaatı Peygamberimiz aleyhisselâmın kalkıp adamla birlikte gittiğini görünce, yanlarındaki adamlardan birine:

" Onu takip et; bak, gör ne yapacak?! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselâm Ebu Cehil'in evine kadar gitti, kapısını çaldı. Ebu Cehil, içeriden:

" Kim o?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Ben Muhammed'im! Hemen yanıma çık! " buyurdu.

Ebu Cehil Peygamberimiz aleyhisselâmın yanına çıktı. Kendisinin yüzü sararmış, benzi değişmişti.

Peygamberimiz aleyhisselâm, ona:

" Ver şu adamın hakkını! " buyurdu.

Ebu Cehil:

" Olur! " dedi. Hemen içeri girdi. Hiç güçlük çıkarmadan, adamcağızın hakkını getirip kendisine verdi.

Peygamberimiz aleyhisselâm, İraş'a:

" Git artık işinin başına! " buyurdu. Kendisi de oradan ayrıldı.

Kureyş cemaatının gönderdikleri adam yanlarına gelince, ona:

" Ne gördün?" diye sordular.

Adam:

" Şaşılacak şeylerden şaşılacak şey gördüm!

Vallahi, o Ebu'l-Hakem'in kapısını çalar çalmaz, Ebu'l-Hakem hemen onun yanına çıktı ve benzi sarardı. Ebu'l-Hakem'e:

'Ver şu adamın hakkını! ' dedi. Ebu'l-Hakem de:

'Olur! ' dedi. Hemen içeri girdi. Hiç güçlük çıkarmadan, adamın hakkını getirip ödedi" dedi.

İraş da, Kureyşîlerin meclislerine gelip:

" Allah o zât hayırla mükâfatlandırsın!

Vallahi, o benim hakkımı Ebu'l-Hakem'den alıverdi! " dedi. 413

Çok geçmeden, oraya Ebu Cehil de geldi.

Mecliste bulunanlar, ona:

" Ne oldu sana? Vallahi, biz, şimdiye kadar, senin yaptığın şeyin bir benzeri daha görmedik! " dediler. Ebu Cehil:

" Vallahi, o kapımı çalar çalmaz, onun sesini duyar duymaz, içime bir korku doldu!

Kendisinin yanına çıktığım zaman, başının üzerinde, develerden öyle bir puğur gördüm ki, şimdiye kadar ben onun gibi büyük başlısını, boyunlusunu ve dişlisini hiç görmemişimdir!

Vallahi, adamın hakkını ödemekten kaçınsaydım, muhakkak o puğur beni yiyiverir, yutuverirdi! 414 Hemen adamın hakkını verdim! " dedi.

Orada bulunan cemaat:

" Bu da onun sihirlerinden biridir! " dediler. 415

-------------------------------------

412. İbn Hazm, Cemhere, c. 2, s. 387, Süheylî, Ravıdu'l-ünüf, c. 3, s. 387.

413. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 29-30, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 128-129, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1 , s. 210-212, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 193-194, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 45, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 506-507.

414. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 30, Ebu Nuaym, Delâil, c. 1, s. 212, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 193-194, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 112, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 45.

415. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 129.

Âs b. Vâil'in Habbab'a Olan Borcunu Ahirette Ödeyeceğini Söylemesi

Ashabdan Habbab b. Eret, Cahiliye devrinde, 416 Mekke'de demirci idi. 417 Kılıç yapandı.

Yaptığı ve sattığı kılıçlardan, 418 Âs b. Vâil'in üzerinde toplanmış bir hayli dirhem419 alacağı vardı.

Alacağını istemek üzere, onun yanına gitti. 420

Âs b. Vâil:

" Sen Muhammed'i inkâr etmedikçe, sana birşey ödemem! " dedi.

Habbab b. Eret:

" Vallahi, sen ölünceye ve öldükten sonra dirilinceye kadar, ben onu inkâr etmem! " dedi. 421

Âsb. Vâil:

" Ben öldükten sonra dirilecek miyim?" diye sordu.

Habbab b. Eret:

" Evet! Dirileceksin! " dedi. 422

Âs b. Vâil:

" Siz, Cennette gümüş, altın, ipek ve her çeşit meyveler bulunduğunu söylüyorsunuz, değil mi?" diye sordu.

Habbab b. Eret:

" Evet! " dedi. 423

Âs b. Vâil:

" Ey Habbab! Dinine tâbi olduğunuz sahibiniz şu Muhammed de, Cennetliklerin Cennette altından, gümüşten, giyileceklerden ve hizmetçilerden istediklerini hazır bulacaklarını söylemiyor mu?" diye sordu.

Habbab b. Eret:

" Evet! " dedi.

Âsb. Vâil:

" O halde, ey Habbab! Sen bana Kıyamet gününe kadar mühlet ver! Ben Cennet yurduna döneceğime, 424 bana o zaman mal ve evlat verilecek olduğuna, 425 mal ve evladıma döneceğime göre, 426 bendeki hakkını da sana o zaman orada öderim! " 427 diyerek, Kufâm Kerîm'in Cennette mü'minlere verilecek nimetler hakkındaki âyetleriyle alay etmek istedi. 428

" Vallahi, ey Habbab! Ne sen, ne de sahibin ve sahiplerin, Allah katında benden daha iyi ve bu hususta daha nasipli olamazsınız! 429

Vallahi, senin söylediğin gerçekleşecek olsaydı, orada ben muhakkak senden daha üstün olurdum! " dedi. 430

Yüce Allah, Âs b. Vâil hakkında âyetler indirdi. 431 İndirdiği âyetlerde, meal olarak şöyle buyurdu:

" Şu âyetlerimizi tanımayan ve 'Bana elbette mal ve evlat verilecek! ' diyen adamı gördün mü?

O gayba mı vâkıf olmuş?

Yoksa, çok Esirgeyen (Allah) katından, bir ahid mi almış?

Hayır! Öyle değil!

Biz, onun söylemekte olduğu (sözü) yazar, azabını da uzattıkça uzatırız!

Onun söyleyegeldiğine, Biz mirasçı olacağız ve o, Bize tek başına gelecektir! " 432

-------------------------------------

416. Buhârî, Sahih, c. 5ı s. 238, Müslim, Sahih, c. 4, s. 2153, Kurtubî, Tefsir, c. 11, s. 145.

417. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 383, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 164, Buhârî , Sahih, c. 5, s. 238, Müslim, Sahih, c. 4, s. 2153, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 176, Taberî, Tefsîr, c. 16, s. 120, Vâhidî, Esbâbü'n-nüzûl, s. 204, Kurtubî, Tefsîr, c. 11, s. 145, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 135.

418. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 383.

419. Taberî, Tefsîr, c. 16, s. 120, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 135.

420. İbn İshak, İbn Hişam, Sire. c. 1 , s. 383, İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 164, Buhârî. c. 5, s. 238, Müslim, c. 4, s. 2153, Belâzurî, c. 1, s. 176, Taberî, c. 16, s. 120, Vâhidî, s. 204, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 135.

421. İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 164, Buhârî, c. 5, s. 237-238, Müslim, c. 4, s. 2153, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 318, Belâzurî, c. 1, s. 177, Taberî, c. 16, s. 120, Vâhidî, s. 204, Fahru’r-Râzî, Tefsîr, c. 22, s. 249, Kurtubî, c. 11, s. 145-146, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 135, Ebussuud, Tefsîr, c. 5, s. 279.

422. İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 164, Buhârî, c. 5, s. 237, Müslim , c. 4, s. 2153, Tirmizî, c. 5, s. 318, Belâzurî, c. 1, s. 177, Taberî, c. 16, s. 121, Fahru'r-Râzî, c. 22, s. 249, Kurtubî, c. 11, s. 146, Ebussuud, c. 5, s. 279.

423. Taberî, c. 16, s. 121, Vâhidî, s. 205, Fahru'r-Râzî, c. 22, s. 249, Kurtubî, c. 11, s. 145-146, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 135.

424. İbn İshak, İbn Hişam, c. 1, s. 383.

425. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 237, 238, Taberî, Tefsîr, c. 16, s. 121, Vâhidî, Esbâbü'n-nüzûl, s. 204, Zemahşerî, Keşşaf, c. 2, s. 523, Fahru'r-Râzî, Tefsîr, c. 22, s. 249.

426. Buhârî, c. 5, s. 238, Müslim, Sahih, c. 4, s. 2153, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 177, Vâhidî, s. 204, Kurtubî, Tefsîr, c. 11, s. 145.

427. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 383, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 164, Buhârî, c. 5, s. 237, Belâzurî, c. 1, s. 177, Vâhidî, s. 204, Kurtubî, c. 11 , s. 145.

428. Taberî, c. 16, s. 121, Vâhidî, s. 205, Kurtubî, c. 11, s. 146.

429. İbn İshak, İbn Hişam, c. 1, s. 383, Kurtubî, c. 11, s. 146.

430. Vâhidî, Esbâbü'n-nüzûl, s. 205.

431. İbn İshak, İbn Hişam, c. 1, s. 383, İbn Sa'd, c. 3, s. 164, Buhârî, c. 5, s. 238, Müslim, c. 4, s. 2153, Belâzurî, c. 1, s. 177, Taberî, c. 16, s. 121, Vâhidî, s. 204-205, Kurtubî, c. 11, s. 145, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 136.

432. Meryem: 77-80.

Peygamberimiz aleyhisselâmın Süveyd b. Sâmit'le Görüşüp Kendisini İslamiyete Davet Edişi

Medineli Evs kabilesinden Amr b. Avf oğullarının kardeşi Süveyd b. Sâmit, hac veya umre için, Mekke'ye gelmişti. 433

Kendisine, kabilesi içinde, cesareti, şiirleri, yaşlılığı, 434 soyu ve şerefliliği ile, 435 " Kâmil" ismi verilmişti.

Peygamberimiz aleyhisselâm, Süveyd'in Mekke'ye geldiğini işitince, gidip436 onu Yüce Allah'a imana, 437 -Kur'ârvı Kerîm okuyup-kendisini İslâmiyete davet etti. 438

Süveyd İslâmiyeti ne kabul etti, 439 ne de ondan uzaklaştı. 440

Kur'ân-ı Kerîm hakkında da:

" Hiç şüphesiz, bu, güzel bir sözdür! 441

Belki de, sende olan, benim yanımdakinin benzeridir! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Senin yanındaki nedir?" diye sordu.

Süveyd:

" İçinde Lokman'ın hikmetli sözleri yazılı Mecelle (Mecmua)! " dedi. 442

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Onu bana okusana?" buyurdu.

Süveyd onu Peygamberimiz aleyhisselâma okudu. 443

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Şüphesiz ki, bu, güzel bir sözdür.

Fakat, benim yanımdaki, Allah'ın bana indirdiği. 444 Allah'ın Kelamı olan445 Kur'ân 446 bundan daha güzel, 447 daha üstündür!

O, hidayet ve nurdur! " buyurdu. 448

Süveyd, dönüp Medine'ye, kavminin yanına gitti.

Çok geçmeden de, Hazrecîler tarafından öldürüldü. 449

Kabilesi halkından bazı kimseler:

" Biz onun Müslüman olduğu halde öldürüldüğünü gördük! " demişlerdir. 450

Böyle ise, Allah ona rahmet etsin!

-------------------------------------

433. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 2, s. 67, Yâkubî, Tarih, c. 2, s. 37, Taberî, Târih, c. 2, s. 233, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 419, İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 69, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 94, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1 , s. 155, Zehebî, Târîhu'l-islâm, s. 287, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 147, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 160.

434. Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 419, Zehebî, s. 287.

435. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 67, Taberî, c. 2, s. 233, İbn Esîr, c. 2, s. 94, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 147.

436. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 67-68, Taberî, c. 2, s. 233, Beyhakî, c. 2, s. 419, İbn Esîr, c. 2, s. 94, Zehebî, s. 287, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 147, Halebî, c. 2, s. 160.

437. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 68, Yâkubî, c. 2, s. 37, Beyhakî, c. 2, s. 419, Zehebî, s. 287, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 147, Halebî, c. 2, s. 160.

438. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 69, Belâzurî, c. 1, s. 238, Taberî, c. 2, s. 233, Beyhakî, c. 2, s. 419, İbn Esîr, c. 2, s. 94-95, Zehebî, s. 287, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 147, Halebî, c. 2, s. 160.

439. İbn Hazm, Cevâmiu's-are, s. 69, İbn Kayyım, Zâdü'l-mead, c. 2, s. 56, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 155,

440. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 69, Yâkubî, c. 2, s. 37, Taberî, c. 2, s. 233, Beyhakî, c. 2, s. 419, İbn Esîr, c. 2, s. 95, Zehebî, s. 287, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 147, Halebî, c. 2, 5. 160.

441. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 69, Yâkubî, c. 2, s. 37, Taberî, c. 2, s. 233, Beyhakî, c. 2, s. 419, İbn Esîr, c. 2, s. 95, Zehebî, s. 287, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 147, Halebî, c. 2, s. 160.

442. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 68, Taberî, c. 2, s. 233, Beyhakî, c. 2, s. 419, Zehebî, s. 287, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 147, Halebî, c. 2, s. 160.

443. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 68, Belâzurî, c. 1, s. 238, Yâkubî, c. 2, s. 37, Taberî, c. 2, s. 233, Beyhakî, c. 2, s. 419, Zehebî, s. 287, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 147, Halebî, c. 2, s. 160.

444. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 2, s. 68, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 238, Taberî, Târih, c. 2, s. 233, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 419, Zehebî, Târîhu'l-islâm, s. 287, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 147, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 160.

445. Yâkubî, Târih, c. 2, s. 37.

446. İbn İshak, İbn Hişam , c. 2, s. 68, Taberî, c. 2, s. 233, Beyhakî, c. 2, s. 419, Zehebî, s. 287, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 147, Halebî, c. 2, s. 160.

447. Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 238, Yâkubî, c. 2, s. 37.

448. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 68 Belâzurî, c. 1 , s. 238, Taberî, c. 2, s. 233, Beyhakî, c. 2, s. 419, Zehebî, s. 287, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 147, Halebî, c. 2, s. 160.

449. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 69, Yâkubî, c. 2, s. 37, Taberî, c. 2, s. 233, Beyhakî, c. 2, s. 419, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 95, Zehebî, s. 287, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 147, Halebî, c. 2, s. 160.

450. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 69, Taberî, c. 2, s. 233, Beyhakî, c. 2, s. 419, İbn Esîr, c. 2, s. 95, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 155, Zehebî, s. 287, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 147, Halebî, c. 2, s. 160

Kureyş Müşrikleriyle İttifak Kurmaya Gelen Medinelilerin İslamiyete Davet Edilişi

Ebu'l-Hayser Enes b. Rafi', kavmi olan Abduleşhel oğullarından, içlerinde İyas b. Muaz'ın da bulunduğu bazı gençlerle Mekke'ye gelmişti.

Maksatları; Hazrecîlere karşı, Kureyşîlerle bir ittifak antlaşması yapma çareleri aramakü.

Peygamberimiz aleyhisselâm, onların geldiğini işitince, gidip yanlarına oturdu ve onlara:

" Sabahlamak üzere geldiğiniz şeyden, sizin için daha hayırlısı yok mudur?" diye sordu.

" Nedir o daha hayırlı olan şey?" dediler.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Ben Allah'ın Resûlüyüm! Allah beni, hiçbir şeyi şerik koşmaksızın Allah'a ibadet etmeye davet edeyim diye kullara gönderdi ve bana Kitab da indirdi" buyurduktan sonra, onlara İslâmiyeti anlattı ve Kur'ân-ı Kerîm okudu.

Henüz pek genç yaşta olan İyas b. Muaz:

" Ey kavmim! Bu, vallahi, sağlamaya geldiğiniz şeyden daha hayırlıdır! " dedi.

Ebu'l-Hayser Enes b. Râfi', hemen yerden bir avuç toprak alıp İyas b. Muaz'ın yüzüne atıp, onu:

" Sen bizi kendi halimize bırak! Hayatım üzerine yemin ederim, biz buraya ondan başkası için gelmiş bulunuyoruz! " diyerek451 azarlayınca, 452 İyas b. Muaz sustu. 453 Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselâm, kalkıp onların yanlarından ayrıldı. 454

Ebu'l-Hayser ve arkadaşları da, Medine'ye döndüler. 455

İyas b. Muaz, çok geçmeden Vefât etti.

Vefât ederken yanında bulunanlar, onun ruhunu teslim edinceye kadar Yüce Allah'ı tevhid, tekbir ve O'na hamd edip durduğunu işitmişler, Müslüman olarak öldüğünde şüphe etmemişlerdir. 456

Yüce Allah ona rahmet eylesin!

Ebu'l-Hayser Enes b. Rafi' ve arkadaşları Mekke'den Medine'ye döndükten sonra, Kays b. Hâtım da Mekke'ye geldi.

Peygamberimiz aleyhisselâm onu da İslâmiyete davet etti.

Kays:

" Sen beni bu yıl bırak da, işimin üzerinde bir düşüneyim, sonra senin yanına yine gelirim! " dedi.

Fakat, gelecek yıldan önce öldü, gelemedi. 457

-------------------------------------

451. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 69, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 427, Taberî, Târîh, c. 2, s. 233, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 181, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 1, s. 186, Zehebî, Târîhu'l-islâm, s. 288, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 148, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6. s. 36.

452. İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 69, İbn Kayyım, Zâdü'l-mead, c. 2, s. 56, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 155, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks, 2, s. 11, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 161.

453. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 69, Taberî, c. 2, s. 233, Hâkim, c. 3, s. 181. Beyhakî, c. 2, s. 420, İbn Hazm, s. 69, İbn Esîr, c. 1, s. 186, İbn Kayyım, c. 2, s. 56, İbn Seyyid, c. 1, s. 155, Zehebî, s. 288, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 148, İbn Haldun, c. 2, ks. 2, s. 11.

454. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 69, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 427, Taberî, c. 2, s. 233, Hâkim, c. 3, s. 181, Beyhakî, c. 2, s. 420, İbn Esîr, c. 1, s. 186, Zehebî, s. 288, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 148, Heysemî, c. 6, s. 36, Halebî, c. 2, s. 161.

455. İbn Hazm, s. 69, İbn Kayyım, c. 2, s. 56, İbn Seyyid, c. 1, s. 155, İbn Haldun, c. 2, ks, 2, s. 11.

456. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 69, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 427, Taberî, c. 2, s. 233, Hâkim, c. 3, s. 181, Beyhakî, c. 2, s. 420, İbn Hazm, s. 69, İbn Esîr, c. 1, s. 186, İbn Kayyım, c. 2, s. 56, Zehebî, s. 288, İbn Seyyid, c. 1, s. 155, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 148, İbn Haldun, c. 2, ks. 2, s. 11, Halebî, c. 2, s. 161.

457. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 238.