a. MÜŞRİKLER VE YAHUDİLER BİRLEŞİYOR:
Müslümanlar geniş bir nefes alma devrine
girmişlerdi. Mekkeliler yılmış, kabileler sinmiş, Yahudiler temizlenmişti. Tam
sükun içinde tatlı bir hayat geçirecekleri zaman gelmişti.
Araplar kan davası gütmekten
vazgeçmezler. Yahudi- lerin de Müslümanlara hıncı vardı. Bu ikisi aralarında
anlaşarak çöldeki kabilelerin bazılarını kandırdılar. Mesela, Hayber’in yarı
gelirini Gatafan Araplarına vadetti- ler. Kureyş 4.000 asker, 300 süvari, 1.000
deve verdi. Fezareoğulları birçok piyade ve 1.000 develi gönderdi. Diğer
kabileler de ellerinden geleni yaptılar. Böylece 10.000 kişilik bir ordu
toplandı ve Ebu Süfyan’ın kumandasında Medine’ye yürüdü.
Müslümanlar, bunu haber aldılar. Hz.
Peygamber, adeti üzere ashabı toplayıp durumu istişare etti. Medine’yi içeriden
müdafaa etmeğe karar verildi. Fakat bu kafi değildi. Selman Farisi’nin teklifi
üzere şehrin etrafına hendek kazılarak düşmanın geçmesine engel olunması uygun
görüldü. Başta Peygamberimiz olmak üzere ashab, canla başla çalışarak altı
günde hendek kazıldı.
Hendek kazılırken büyük bir kaya çıktı.
Kayayı kimse parçalayamadı. Hz. Peygamber, taşa bir vurdu, büyük bir parça
koptu, “Allah-u Ekber, Şam’ın köşklerini görüyorum” dedi. Bir kere daha
vurdu. “İran’ın beyaz saraylarını görüyorum” dedi. Bir defa daha vurdu, “Sana’nın
kapılarını görüyorum” dedi. Bunlar geleceği aydınlatan müjdelerdi ve
böylece gerçekleşti.
Kureyş ordusu, Medine önüne geldiğinde
hendekle karşılaşınca şaşırdı. Bu, onların tanımadığı bir müdafaa tarzı idi.
Karargah kuruldu, beklemeye başladılar. Müs- lümanlar 3.000 mücahitle müdafaaya
koyuldular. Muhasara uzayıp gidiyordu. Araplar böyle şeylere alışmış değildi.
Onlar baskın yapıp ne bulurlarsa yağma yaparak götürmeğe alışkındırlar. Düşman
arasında sızılda- malar başladı. Bu sırada Nadir Yahudilerinin reisi ve bu
harbin baş kundakçısı olan Heyey, Kurayza Yahudi- lerini kandırarak onları
kendi taraflarına çekti: Deniz gibi bir ordumuz var, Müslümanların işini
bitireceğiz bu defa dedi. Durum gerçekten kötü oluyordu. Medine’yi her taraftan
vuracaklardı.
Kur’an-ı Kerim bu olayı mealen şöyle
anlatır:
“Hani düşmanlar, üst tarafınızdan ve alt
tarafınızdan gelerek hücum etmişlerdi. O hengâmede gözler dönüp kalmış,
yürekler gırtlağa (can boğaza) dayanmıştı. Çeşitli zanlara kapılmışlar. İşte o zaman
müminler denenmiş ve şiddetli bir sarsıntıya uğramıştı.” (Ahzab Sû re si, Ayet: 10-11)
b. MUHASARA UZAYINCA:
Muhasara 20 gündür devam ediyor, düşman bir netice alamıyordu. Kurayza
Yahudilerinin düşman tarafına geçmesi de bir netice vermedi. Hava soğuktu,
yiyecekleri kalmamıştı. Ne olursa olsun hendeği geçmek için hücuma geçtiler.
Birkaç kişi atlarıyla hendeği atladılar. Abdivedoğlu adındaki pehlivanın
karşısına Hz. Ali çıktı ve bir şahin gibi dalarak, elindeki kalkanını
parçalamasına rağmen, onu yere serdi. Diğerleri geri çekilmek zorunda kaldılar.
Ebu Cehil’in oğlu İkrime kaçarken mızrağını bile düşürdü... Ertesi gün aynı
şiddetli hücum yapılmış ise de, netice alınamadı.
c.DÜŞMANLARI YERE SEREN
KUVVET:
Harbde her çareye başvurulur. Düşman
çenberini kırmak için Kurayza ile müttefiklerini birbirinden ayırmak kafi idi.
İki taraf birbirinden kuşkulanmağa başlamıştı. Nuaym Sekafi adındaki itibarlı
bir zat, henüz Müslüman değilken, iyilik yapmak maksadıyla Kurayza ile
müşrikler arasında şüphe düşürerek onların arasını açtı, birbirlerine güvenleri
kalmadı. Ebu Süfyan’ın kafasında bir korku fırtınası kopmuştu. İşte o gece dışarda
kopan müthiş bir fırtına düşmanı perişan etmeğe kafi geldi. Korkunç bir kasırga
ağaçları koparıyor, tozu toprağı düşmanın yüzüne gözüne çarpıyor, çadırları
söküp atıyordu. Gök gürültüsü bu hale korkunç bir dehşet veriyor bardaktan
dökülürcesine yağan yağmur selleri her şeyi silip süpürüyordu. Düşmanın içine
öyle bir korku sinmişti ki, her şey onlara saldırıyor sanıyorlardı. Allah
tarafindan verilen bu afet düşmanı bozguna uğrattı. Allah’ın nice orduları
vardır. Kur’an-ı Kerim bunu mealen şöyle açıklar:
“Ey İman edenler! Allah’ın o nimetini
anınız ki, hani size karşı askerler geldiği zaman biz onların üzerine rüzgar ve
sizin görmediğiniz askerler göndermiştik” (Ahzab
Sûresi, Ayet-9)
Bu durum karşısında düşman daha fazla
dayanamadı, o gece çekilip gitti hem o kadar telaşlı gitti ki, başkumandan Ebu
Süfyan devesinin dizinin bağını çözmeğe bile vakit bulamamıştı!
Sabahleyin fırtına dinmiş, düşman
kaçmıştı. Müslü- manlar kendilerini bu felaketten kurtaran Allah’a sonsuz
hamd-ü senalar ettiler. Hz. Peygamber müminlere şu müjdeyi verdi:
- Artık nöbet bizdedir, bundan sonra Kureyş bize saldıramaz.
d.KURAYZAOĞULLARININ
HIYANETİNE VERİLEN CEZA:
Kurayza Yahudileri, en nazik zamanda
ahitlerini bozarak düşmanla işbirliği yapmışlardı. Allah’ın yardımı orada
yetişmese, müşriklerle birleşip Medine’yi kılıçtan geçireceklerdi. Şimdi
onların hesabını görme sırası gelmişti. Hz. Peygamber, Hz. Ali’ye sancağı verip
Kureyza Yahudileri üzerine yürüdü. Yahudiler kalelerine çekildiler. 25 gün
muhasara altında kaldılar. Nihayet teslim oldular. Hakem olarak Sa’d İbn-i
Muaz’ı gösterdiler. O da: “Harbe katılanların idam edilmesi, kadınların,
çocukların esir alınması, malların ganimet sayılması” hükmünü verdi.
Yahudiler, Tevrat’a da uygun bulduklarından bunu kabul ettiler.