a. MÜŞRİKLERİN ANDLAŞMAYI BOZMALARI:
Mute’den Halid’in İslam Ordusunu
yenilmeden çekmesi, Arap kabileleri arasında bir zafer havası yaratmıştı.
Şimalde İslamiyet yayılmağa başlamıştı. Mekkeli- ler, Hudeybiye Andlaşmasmı
bozuyorlardı. Bizans ile Harbe girmeden döndükleri için Müslümanları küçüm-
süyorlardı. Bu arada Müslümanların müttefiki olan Hu- zaa’ya müşrikler
saldırdılar. Huzza reisi Medine’ye gelerek Müslümanlardan yardım istedi ve
sözlerini şu mealdeki mısralarla bitirdi.
“Kureyş, sana verdiği sözden döndü, o
bağlandığı ahdi bozdu. Bizi rükû ve secde halinde iken, namaz kılarken bile
vuruyorlar. Allah aşkına, bize yardım et, imdadımıza yetiş!”
Hz. Peygamber Kureyş’e haber göndererek ölülerin diyetini ödemelerini,
yoksa Hudeybiye Andlaşmasmm hükümsüz sayılacağını bildirdi.
b.EBU SÜFYAN’IN MEDİNE’DEN
BOŞ DÖNÜŞÜ:
Kureyş, durumu görüşmek üzere Ebu Süfyan’ı Medine’ye gönderdi. Ebu Süfyan,
doğrudan Hz. Peygamber’i görmeğe cesaret edemedi. Kızı olan Hz. Peygamber’in
zevcesi ümmü Habibe’yi gördü. Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer’den netice alamadı,
ümitsiz olarak geri dönmek zorunda kaldı. Mekke’yi bir sözle oturtup kaldıran
bu adam, Medine’de kimseye söz geçirememişti. Öz kızına bile meram anlatamadı.
c. FETİH HAZIRLIĞI:
Hz. Peygamber, orduya sefer hazırlığı yapılması emrini verdi. 10.000
kişilik bir ordu topladı. Medine şimdiye kadar bu kadar kalabalık bir ordu
çıkarmamıştı. Çölü yararak Mekke’ye doğru ilerlediler. Kan dökülmeden Mekke’ye
girmek için bu harekat gizli tutuldu. Mekke’ye yaklaştıkları zaman amcası
Abbas’a rastladı. Abbas Müslüman olmuş, Medine’ye yollanmıştı. Ailesini
göndererek kendisi tslam ordusuna katıldı. Müslümanlar Mekkeye dört fersah
mesafeye geldiler. Ordunun kalabalık olduğunu müşriklere göstermek için her
tarafa ateş yaktılar.
d. EBU SÜFYAN’IN İSLAM
KARARGAHINDA İSLAM’I KABULÜ:
Ebu Süfyan, durumdan şüphelenmişti. Gece
etrafta olup bitenleri öğrenmeğe çıktı. Abbas’a rastladı. Abbas ona İslam
ordusunu göstererek:
· Bu ordu yarın Mekke’ye
zorla girecek olursa, Ku- reyş’in çekeceği var, dedi.
Ebu Süfyan:
· Öyleyse çaresi ne?
dedi.
· Hz. Peygamber’e
giderek, O’ndan eman dilemektir.
Ebu Süfyan’ı Hz. Peygamber’in huzuruna
götürdü. Ebu Süfyan orada Müslümanlığı kabul ettiğini söyledi. Artık Mekke kan
dökülmeden fetholundu demekti. Abbas, Hz. Peygamber’den şu ricada bulundu:
· Ebu Süfyan öğünmeyi
seven bir adamdır, ona bir lütufta bulun! Peygamberimiz bunu kabul etti ve:
· Her kim Ebu Süfyan’ın
evine girerse o emniyettedir, ona kimse dokunamaz, kim evine kapanırsa
emniyettedir, kim Mescid-i Haram’a girerse emniyettedir.
Ebu Süfyan Mekke’ye dönerek Kureyşlilere
durumu anlattı. Müslüman olduğunu açıkladı. Bunun üzerine Mekkeliler teslim
oldu.
Müslümanlar, dört koldan Mekke’ye girdiler. Hz. Peygamber askerlere sıkı
sıkı tenbih etti: “Kat’iyyen
kan dökmeyiniz, silahlı çatışmaya girmeyiniz.” Kutsal şehre kan
dökmeden girmek en büyük emeliydi ve böylece de oldu. Ancak Halid’in girdiği
güney semtinde müşrikler saldırıya geçti ise de, bu büyümeden bastırıldı.
e. FETİH HUTBESİ,
İSLAM’DA EŞİTLİK:
Hz. Peygamber, Harem-i Şerif te bir
hutbe irad etti. Burada Allah’ın birliğini, Hak Dinin esaslarını anlattı. Sonra
insanlar arasında eşitlik ve Müminler arasında kardeşlik olduğunu ilan etti ve
Hucurat Sûresinin 13’üncü ayet-i kerimesini okudu.
İnsanların yakalandıkları en büyük
hastalık birbirine düşmanlık yapmak, kan davası gütmek, eşitliği tanımamaktır.
İslam’a göre herkes Allah’ın kuludur ve insanlar eşittir. Kur’an-ı Kerim ve
hadis-i şerif bu gerçeği daima hatırlatır. Arab’ın Arap olmayana, Araplardan
başkasının da Araplara bir üstünlüğü olmadığını Hz. Peygamber beyan etmiştir.
İslam’da ırk, renk, soy, boy farkları yoktur, insanlık vardır. Meziyet ve şeref
de takva sahibi, iyi ve olgun insan olmaktadır. En hayırlı insan, insanlara
yararlı işler yapandır. İslam’ın getirdiği temel prensip budur.
İşte Fetih günü Peygamberimiz, bu
gerçeği bir defa daha Kâbe’den ilan etmiştir.
Hz. Peygamber, bunları söylerken Mekkeliler mağrur başlarını eğmişler,
dinliyorlardı. Bu adamların Mekke’de astıkları astık, kestikleri kestikti.
Müslümanlara neler yapmamışlardı. Şimdi acaba ne olacaktı? O büyük Peygamber
sordu:
· Ey Kureyş, Benden ne
umarsanız, hakkınızda ne yapacağımı zannedersiniz?
Cevap verdiler:
· Sen kerim ve civanmert
bir kardeşsin!
Hz. Peygamber burada da beşerin en büyük
mürşidi, tarihin en büyük adamıdır.
· Bugün sizi kınamak
yok. Gidiniz, hepiniz serbestsiniz!
O, hem Mekke’yi, hem de gönülleri
fethetti.
Hz. Muhammed, Kâbe’yi putlardan temizledi. Hz. İbrahim’in kurduğu gibi,
Allah’a ibadet edenler için hazırlattı. Bilal, Kâbe’nin üzerine çıkarak o yanık
sesiyle ezan okudu. Müminler saf saf olarak namazlarını kıldılar.
f. KADINLARIN BİATI:
Yeni Müslüman olanlar Hz. Peygamber’e biat ettiler. Erkeklerden sonra kadınlar da biat ettiler. Bunların önünde Hz. Ali’nin kız kardeşi Ümmü Hani, Halid’in kız kardeşi Fahite vardı. Kadınlar biat ederken şöyle diyorlardı. “Allah’a ortak koşmayacağız, hırsızlık ve zina etmeyeceğiz, çocuklarımızı öldürmeyeceğiz, iftira ve bühtandan sakınacağız. Hak olan her şeyde Hz. Peygamber’e itaat edeceğiz. Darlık ve varlık zamanında Peygamber’e sadık kalacağız.”
g. UMUMİ AF:
Hz. Peygamber, başta Hz. Hamza’nın
ölüsüne bile hakaret eden Hind olmak üzere bütün düşmanları affetti. Ebu
Cehil’in oğlu tkrime’yi-Safvan’ı, Hz. Hamza’nın katili Vahşi’yi bile affetti.
Yalnız, “Vahşi gözüme görünmesin, sevgili amcamı hatırlayınca içim
parçalanıyor” dedi.
Hz. Peygamber 15 gün Mekke’de kaldı. Bu müddet içinde O’nun yüksek ahlâkını
temiz kalbliliğini görenler hemen Müslüman oluyorlardı.
h. HUNEYN VE EVTAS
SAVAŞI:
Mekke’nin fethinden sonra Müslümanlar,
büyük bir sevinç içinde idiler. Allah’ın yardımıyla Kâbe putlardan
temizlenmişti. İslam Dini, etrafa yayılıyordu. Ancak Mekke yakınında oturan
Hevazin kabilesi vardı. Bunlar kalabalıktı, putperestliğe bağlı idiler. Onun
için İslamiyet’in Arabistan’a yayılmasını istemezlerdi. Reisleri olan Malik 20
bin kişilik büyük bir ordu topladı. Düreyd isminde bir ihtiyar vardı,
tecrübesinden yararlanmak için onuda harb meydanına getirdi. Askerler, Huneyn
vadisinde toplandılar. İhtiyar, burada hayvan sesleri ve çocuk ağlayışları
duyunca, “Bunlar ne?” diye sordu. Malik askerlerin dönüp kaçmaması için
karılarını, mallarını da beraber getirdiğini söyledi. İhtiyar kurt:
· Bozulan orduyu böyle
şeyler tutamaz. Eğer yenilirseniz kadınlarınızı kendi elinizle esir vermek
şerefsizliğine düşersiniz, dedi.
Fakat gençler, “Bu adam bunamış” dediler.
Askerler vadinin dar bir boğazını iki taraftan tutmuştu.
Müslümanlar, 12.000 kişilik bir ordu ile
buraya geldiler. Başında Ebu Süfyan olmak üzere yeni Müslüman olanlar da
beraberdiler. Hatta müşriklerden 70 kadar kişi katılmıştı. Çünkü Kureyş’ten
ayrılmak istemiyorlardı. Sabahın alacakaranlığında düşmanın pusuda olduğundan
habersiz darboğazdan geçerken iki taraftan hücuma uğradılar. Boğaz dar
olduğundar serbest askeri harekata müsait değildi. Müslümanlar neye
uğradıklarını anlayamadılar ve şaşırdılar. Bir bozgun başladı. Bunun sebebi bir
de şudur: Ordu mütecanis değildi. Yeni Müslüman olanlar, hatta müşrikler vardı.
Bunlar beşinci kol gibiydi; nasıl ki, o durumda söyledikleri sözler bunu
göstermektedir. Ebu Süfyan manalı bir gülümseme ile:
· Bu bozgunun denize
kadar önü alınmaz, demişti.
Talha oğlu Osman:
· Bugün Muhammed’den öç
alıyoruz, demişti.
Diğer biri:
· Bugün sihir bozuldu,
diye haykırmıştı.
Safvan ise buna karşılık olarak:
· Sus, ağzın kurusun,
bana Hevazin’den bir adam hakim olacağına varsın Kureyş’den bir adam hakim
olsun, cevabını vererek, kabile gayreti gütmüştü.
Bu karışık durumda Hz. Peygamber kaçanları durdurmağa çalışıyor;
“Ben Peygamberim, bundan şüphe yok, ben Abdülmuttalib oğullarmdamm” diyor, Ensar ve
Muhacirleri, etrafına toplamağa uğraşıyordu. Amcası Ab- bas’ın gür sesi
dağılanları Muhammed’in etrafına toplamağa çağırıyordu. Müslümanlar yine
kendilerini topladılar ve düşmana şiddetle saldırdılar. Düşman bozguna uğrayıp
kaçmağa başladı. Müslümanlar, baştan biraz
mağlubiyet acısını tattıktan sonra kazandıkları bu zafere çok sevindiler.
Kur’an-ı Kerim Tevbe Sûresinin 25-28. ayetleride bunu anlatmaktadır.
Bu harbde, şimdiye kadar hiçbir harbde ele geçmeyen ganimet alınmıştır: 22
bin deve, 40 bin koyun, 4 bin okka gümüş, 6 bin esir harb meydanında kaldı.
İhtiyarın dediği gibi bunlar askerin kaçmasına mani olamadı. Düşmanı Evtas’a
kadar kovaladılar ve ilerde bir daha belini doğrultamayacak şekilde yere
serdiler.
ı) TAİF MUHASARASI:
Hevazin reisi Malik, Taife kaçıp sığınmıştı. Yılanı kovuğundan, tilkiyi
ininden çıkarmak gerekti. Burası şirkin son yuvası halinde kalamazdı. Onun için
Taifi sardılar. Taifliler kalelerine kapandılar. Muhasara uzun sürdü. Selman
Farisi’nin tarifi üzerine Müslümanlar mancınık kullandılar, ağaçtan yapılmış
tanklarla kaleye saldırdılar. Fakat kale sağlam olduğundan yıkılmadı. Bir ay
kadar süren muhasaradan sonra Müslümanlar vazgeçtiler, geri döndüler. Taifliler
daha sonra Müslümanlığı kabul ettiler ve putlarını parçaladılar.
i. BİR VEFAKARLIK ÖRNEĞİ:
Hevazin’den alınan ganimet taksim
olunurken, esirler arasından bir kadın:
· Ben Muhammed’in süt
kardeşiyim, dedi. Beni O’na götürün.
Getirdiler Hz. Peygamber onu görünce
tanıdı. Bu, süt kardeşi Şeyma idi. Onunla geçirdiği çocukluk günlerini
hatırladı ve gözlerinden yaşlarını tutamadı. Hırka- sini yere serdi. Şeyma’yı
onun üstüne oturttu. Ona i’zaz ve ikramda bulundu. Onu serbest bıraktı ve ona
bir köle, bir cariye, iki deve, bir miktar koyun vererek ailesi yanına
gönderdi.
Hevazin’den bir hey’et ricacı gelmişti.
Onlara sordu:
· Malınızı mı
istersiniz, yoksa karılarınızı, çocuklarınızı mı?
Onlar da:
· Tabii karılarımızı ve
çocuklarımızı, dediler.
Bunun üzerine: Kendisine ve
Abdülmuttaliboğullan- na ait olan esirlerin hepsini serbest bıraktığını
söyledi. Diğer ashab da bunu görünce, Peygamberlerinin yaptığına uydular ve
onlar da ellerindeki esirleri serbest bıraktılar. Böylece 6.000 insan hürriyetine
kavuşmuş oldu. Müslümanlar daima böyle büyüklük göstermiştir.
Hz. Peygamber, Hevazin reisi Malik’e haber gönderdi. Eğer gelip Müslüman
olursa, onun da ailesi ve malları kendisine verilecektir. Malık bunu duyunca
geldi ve Müslüman oldu. Hz. Peygamber ailesini serbest bıraktı, mallarını iade
etti. Üstelik 100 deve de verdi. O, insanları böyle iyilikle kendine
bağlıyordu.
j. VİCDANLARA TAHAKKÜM
YOK:
Evtas harbindeydi. Muhallim adında bir
Müslüman, Amr adında birine rastladı. Amr, Müslüman olduğunu söylediği halde
onu öldürdü. Hz. Peygamber Muhal- lim’i sorguya çekerek:
- Müslüman olduğunu söylediği halde niye öldürdün? dedi.
O da:
· Onun Müslümanım
demesi, ölümden kurtulmak içindi, deyince:
· Ya sen onun kalbini
yardın mı ki, doğru mu, yalan mı söylediğini bilesin?
· Kalbi bir et parçası,
yarılsa sanki ne anlaşılır?
· Kalbini bilmezsin, söylediğine inanmazsın, ya ne yapmalı, dedi ve onu
lanete mahkum etti.
k. ŞAİR KAB’IN MÜSLÜMAN
OLUŞU:
Ka’b adındaki şair, Hz. Peygamber’i
hicvederdi. Bu yüzden korkusundan kaçmıştı. Müslümanlık her tarafta yayılınca
sığınacak bir yer bulamadı. Müslüman olan kardeşi Ka’b’a mektup yazarak Hz.
Peygamber’e gelip af dilemesini bildirdi. Ka’b gelip Müslüman olduğunu açıkladı
ve kurtuldu. Ka’b bu defa Hz. Peygamber’in huzurunda O’nu metheden meşhur
kasidesini okudu. Kasidenin bir yerinde:
“Peygamber dünyayı aydınlatan bir
şûledir.
Şirki kesip atmak için çekilmiş Allah kılıçlarından biridir” beyitini söyleyince bu
Hz. Peygamber’in hoşuna gitti ve yanında verecek birşey olmadığından sırtındaki
hırkasını çıkarıp ona hediye etmiştir. Bundan dolayı bu kasideye “Kaside-i
Bürde” denir.
l. HATEM-İ TAİ’NİN KIZI:
Bu sırada Tayy kabilesi müslümanlara karşı vaziyet almıştı. Hz. Ali bunların üzerine gönderildi. Reisleri kaçtı. Hz. Ali aldığı esirleri Medine’ye getirdi. Cömertliği ile meşhur Hatem’ın kızı da esirler arasında idi. Hz. Peygamber’e gelerek:
· Ya Resulallah! Babam
öldü. Tek akrabam olan kardeşim de kaçtı. Hürriyetimi satın alacak fidye param
yok. Senin mürüvvetine sığınırım. Babam cömert bir adamdı, esirleri kurtarır,
kadınları korur, fakirleri besler, düşmüşlere yardım ederdi dedi. Ben öyle bir
adamın kızıyım.
Hz. Peygamber:
· Senin baban, İslam
fazileti üzere bir adamdı, dedikten sonra etrafındakilere:
· Hatem’in kızı
serbesttir, babası insanlık sever bir adamdı. Allah merhametli olanları sever
ve mükafatlandırır, dedi. Kıza giyecek ve yol harçlığı vererek onu kardeşinin
yanına gönderdi.