a) HZ. PEYGAMBERİN DOĞUMU
Ebrehe'nin olayı Miladın 571 inci
yılında olmuştu. Bundan 50 gün sonra Nisan ayında Rebiülevvel ayının 12'nci
gecesi Hz. Muhammed Aleyhisselam dünyaya geldi. O'nun doğduğu sabah, âlem başka
bir âlem oldu. Cihan nurla doldu. Babası Abdullah, az zaman önce vefat etmiş
olduğundan biricik oğlunu göremedi. Anası, Âmine, nur topu gibi bir oğlan
doğurunca dedesi Abdulmuttalib, büyük bir ziyafet verdi. Kureyş ulularını davet
etti. Sevgili torununa ne ad koyduğunu soranlara:
- Muhammed
ismini verdim, dedi.
Onlar:
- Ataların
arasında bu adı taşıyan yoktur, bu adı koymaktan maksadın nedir? diye
sordular.
- Umarım
ki, O'nu gökte Hak, yerde halk pek çok medhedip övecektir, diye cevap verdi.
Peygamber Efendimiz’in doğduğu gece birçok olağanüstü
haller meydana geldi. Tarihçiler şunları kaydederler: “O gece İran’da
Kisra’nm sarayında sütunlar yıkıldı. Mecusiler’in tapınmak için yanan ateş
ocakları söndü, Sava gölü battı...” Gerçekten. Herde İran’ın
saltanatı yıkılacak, Bizans’ın İmparatorluğu dağılacak, putperestlik
sönecektir.
b) HZ.
PEYGAMBERİN SOYU (NESEBİ)
Hz. Muhammed, Kureyş’in köklü ailesindendir. Soyu,
Hz. İbrahim’e dayanır. Babası Abdullah, Hâşim-oğul- larından olup
Abdülmuttalib’in en sevgili oğlu idi. Annesi Âmine, Zühreoğullarındandır. Her
ikisi de Mek- ke’li olup birkaç gömlek sonra soyları birleşir.
c) HZ.
PEYGAMBER SÜT ANNESİ YANINDA
Mekke ulularının bir adeti vardı. Çocuklarını etraflardaki
kabilelerden süt annelere verip baktırırlardı. Çünkü Mekke’nin havası sıcak
olduğundan küçüklere pek yaramazdı. Mekke civarında yaşayan kabileler zaman
zaman gelip emzirmek için çocuk alırlardı. Sa’d kabilesinden Halime adında bir
kadın, emzirmek için Mu- hammed’i almak istedi. Fakat yetim olduğunu öğrenince
tereddüt etti. Çünkü bir yetimi emzirmenin pek o kadar kârlı bir iş
olmayacağını düşündü. Fakat sonradan bu yetimi aldığına çok sevindi. Çünkü bu
yetim çocuk ona çok uğur getirdi. Halime O’nu öz evladından çok sevdi. Şeyma
adındaki kızı da, Hz. Muhammed’i çok severdi. O’nunla kardeş kardeş geçinirdi.
Daima beraber oynarlardı. Bütün aile halkı bu yetim çocuktan memnundu.
Halime'nin kocası Haris bir defa şöyle dedi:
- Halime, bu çocuğun ayağı çok uğurlu geldi bize. O
evimize ayak basalıberi davarımızın sütü, sütümüzün yağı çoğaldı. Evimize
betbereket geldi. Elimiz genişledi. Ben bu çocukta bir başkalık seziyorum.
Peygamberimiz çölde bu aile yanında beş yıl kadar
kalmıştı.
Hz. Peygamber süt annesini çok sayardı. Halime
kendisini ziyaret ettiği zaman, onu “Anacığım” diyerek
karşılar, çok hürmet gösterirdi. Bu aileye daima yardım etmiştir. Hz. Peygamber,
Hatice ile evlendikten sonra Mekke civarında kıtlık olmuştu. Halime, Mekke'ye
gelerek Hz. Peygamber'i buldu. Yanında bir deve, 40 baş koyun olduğu halde
çöle, kabilesine döndü. Bunları ona Peygamberimiz bağışlamıştı.
Hz. Muhammed Aleyhisselam, süt annesini bırakıp
Mekke'ye ailesi yanına geldi. Annesi Âmine ile sadık hizmetçileri Ümmü Eymen
O'nun üstüne titriyorlardı. O'nu esen rüzgardan bile sakınıyorlardı.
d) MEDİNE’Yİ
ZİYARET
Peygamber Efendimiz'in annesinin Medine'de akrabaları
vardı. Hem onları ziyaret etmek, hem de yetim yavrusuna, yüzünü görmek nasib
olmadığı babasının mezarını ziyaret ettirmek maksadıyla yavrusunu yanına alarak
Medine'ye gitti. Peygamberimiz o zaman altı yaşında idi. Dayıları yanında bir
ay kadar misafir kaldılar. Babasının mezarını ziyaret ederken, öksüz kalmanın
acısı tazelendi.
Misafirlik bitince annesiyle çocuğu, yanlarında sadık
hizmetçileri Ümmü Eymen olduğu halde Mekke'ye dönmek üzere yola çıktılar.
Kızgın çölleri aşarak ata yurduna döneceklerdi. Bir akşam yine ufuktan güneş
batarken Medine'nin 23 mil cenubuna düşen Ebva köyüne geldiler. Geceyi orada
geçirdiler. Burada anne hastalandı. Son dakikalarını yaşadığını anladı.
Biricik yavrusunu şefkat dolu gözlerle süzdükten sonra öptü, öptü; parçalanan
bağrına basarak analığın bütün duygularıyla O'nu okşadı. Bütün duygularını O'na
vermek istiyordu. Daha ana karnında iken babasını kaybeden bu yavrucak, şimdi
de anneden mahrum kalacaktı. Bu acıyı bütün varlığıyla hisseden anne, oğlunun
masum yüzüne baka baka şu anlamda bir şiir söyledi.
“Her yeni eskiyecek ve her şey yok olup gidecektir.
Ben de öleceğim, fakat buna gam yemem, çünkü temiz bir çocuk doğurdum, dünyaya bir büyük hayırlı varlık bırakıyorum.”
Bu sözlerden sonra gözlerini yumdu. Ümmü Eymen,
çocuğu alarak Mekke'ye döndü.