İslam Tarihi'nin en acıklı
olaylarından birisi de Taif yolculuğudur. Hz. Peygamber, amcası Ebu Talib'in
ölümünden sonra Kureyşlilerin adice saldırılarına uğramıştır. Taif halkını
Hak dine davet etmek için ilk Müslüman olanlardan sadık kölesi Zeyd'i yanına
alarak Taife gitti. Taif'de birçok nüfuzlu reisler, itibarlı aileler vardı.
Bunlar Müslüman olurlarsa, İslamiyet'in yayılması ko- laylaşırdı. Bu ümitle
oraya gitti. Taifliler, İslam'a daveti kabul etmediler. Yalnız bununla
kalmadılar, kendilerine gelen bir Allah misafirine, insanlık kaidelerini çiğneyerek
hakaret ettiler; ayak takımını, kopuk alayını kışkırtarak Hz. Peygamber'e
saldırttılar. Bunlar, O'nun geçeceği yolun iki tarafına dizilerek taş attılar.
Atılan taşlardan ayakları yaralandı, kan içinde kaldı. Takatsiz kalarak bir
yere otursa bile zorla kaldırarak taşlamağa devam ettiler. Bir aralık yol
kenarında Utbe ve Şeybe adındaki kardeşlerin bağına girip sığındı.
Baldırıçıplak alayı Peygamberimizin bu acıklı haliyle alay ediyor, gülüp eğleniyorlardı.
Kölesi Zeyd ise, vücudunu atılan taşlara siper etmeğe çalışıyordu. Hz.
Peygamber bağda biraz dinlendi, ellerini göğe açarak Cenab-ı Hakk'a şöyle
yalvardı.
"İlahi! Kuvvetimizin za'fa uğradığım, çaresizliğimi,
halk nazarında hor görüldüğümü ancak Sana arz ederim! Niyazım ancak Sanadır. Ey
merhametlilerin en merhametlisi! Herkesin hor görüp de dalına bindiği
biçarelerin Rabbi Şensin. Allahım! Huysuz ve yüzsüz düşman eline beni
düşürmeyecek kadar esirgersin, hayatımın dizginlerini eline verdiğin akrabadan
bir dosta bile bırakmayacak kadar beni korursun. Ya Rab! Gazabına uğramıyayım
da çektiğim bu mihnetlere, belalara aldırmam. Fakat Senin af ve himayen bana,
bunları da göstermeyecek kadar geniştir. Ya Rabbi! Gazabına uğramaktan,
rızandan mahrum kalmaktan, Senin, karanlıkları parlatan, dünya ve ahiret
işlerinin dengesi olan yüzünün nuruna sığınırım! Senin affını dilerim! Her
kuvvet, her kudret Seninle durur."
Rabiaoğulları söylenenleri dinliyor, olanları,
dikkatle gözlüyorlardı. İçlerinde bir merhamet duygusu uyandı. Hıristiyan bir
köle olan Addas ile O'na biraz üzüm gönderdiler. Hz. Peygamber: "Bismillah" diyerek
üzümü yemeğe başladı. Addas şaşırdı:
- Bu sözü ülke halkı söylemezler, Onlar Allah adını
anmazlar, dedi.
Hz. Peygamber Addas'a nereli olduğunu sordu. Ninovalı bir Hıristiyan olduğunu anlayınca:
-Demek
sen iyi bir insan olan Yunus Peygamber'in diyarındansın! dedi.
Addas:
-Sen
Yunus Peygamber'i nereden biliyorsun? diye sordu. O da:
-O
benim kardeşim demektir. O Peygamberdi, ben de Peygamberim; Peygamberler
kardeştirler, dedi.
Bunun üzerine Addas, Hz. Peygamber'in
elini öptü.
b)MEKKE'YE
DÖNÜŞ
Hz. Peygamber Taif'den dönüşte Mekke kenarına
geldiğinde Mut'im b. Adiyy'e haber salarak onun himayesini istedi. Mut'im,
müşrik olduğu halde O'nu himayesine aldı. Hz. Peygamber böylece Mekke'ye
girdi. Kâ- be'yi tavaf edip Harem-i Şerifte namaz kılarken Ebu Cehil O'nu
görünce Mut'im'e sordu:
-Himayende
mi, yoksa tesadüfen mi arkana düştü?
Mut'im kendi himayesinde olduğunu söyleyince Ebu Cehil
ses çıkarmadı.
Mut'im'in bu iyiliğini Müslümanlar
hiçbir zaman unutmadılar. Mut'im Bedir Harbinde müşriklerle beraberdi ve orada
öldü. O zaman Peygamber'in şairi Hassan onun hakkında güzel bir mersiye yazdı,
onun bu iyiliklerini sayıp döktü. Bu, Müslümanların ahlâkını gösterme
bakımından dikkate değer. Müslümanlar yapılan iyiliği unutmazlar, bunu yapan
kim olursa olsun, bizzat Hz. Peygamber, Mut'im'in bu iyiliğini unutmadığını zafer
kazandığı günlerde göstermiştir. Bedir esirleri hakkında konuşmak için
Mut'im'in oğlu Cübeyr Medine'ye gelmişti. Hz. Peygamber onu kabul etti ve
arzusunu dinledikten sonra şöyle dedi:
- Eğer baban Mut'im sağ olup da o
gelseydi, şu kokmuş herifleri ona bağışlardım!...
c)KABİLELERİ
İSLAM'A DAVET
Taif
yolculuğundan dönüşte Hz. Peygamber Mekke'ye gelen kabilelerle buluşur, onları
İslam'a davet ederdi. Ukaz, Mecenne, Zulmecaz panayırlarına gider, oralarda
gördüğü kimselere Kur'an okur, İslam'ı yaymağa çalışırdı. Yalnız bununla da
yetinmez, çöle gider, kabileleri dolaşırdı. Kinde, Kelb, Hanifeoğulları,
Amiroğulları kabilelerine gitti, onları dine davet etti. Bunlar çeşitli nedenlerle
bu Hak davete katılmadılar. Mesela: Taif bağlık, bahçelik bir yerdi, havası
güzeldi. Mekkelilerin sayfiye yeriydi. Müslüman olurlarsa Mek- keliler oraya
gelmezdi. Bir de Lat putu oradaydı. Müslüman olunca put ortadan kalkacak, onun
ziyaretçileri gelmez olacak, maddi istifade bozulacaktı.