Nuh aleyhisselam, Hazreti idris'den sonra yer yüzündeki insanlara, kendilerini irşad etmek üzere Allahü Teala'nın gönderdiği büyük bir peygamberdir. Hazreti Nuh'a ait haberler Kur'an-ı Kerim'in yirmi sekiz yerinde zikredilmiştir ki, bunlardan birisi müstakil bir suredir.
Allahü Teala, bir hakikat olarak Nuh aleyhisselamı kavmine bir Peygamber olarak gönderdiği vakit o, kavmine:
— Ey kavmim! Allah'a ibadet edin!. O Allah ki, sizin için O'ndan başka kendisine ibadet edecek, kullukta bulunacak hiç bir ilah yoktur. Emin olunuz ki, Allah'ı tanımadığınız takdirde üzerinize büyük bir günün azabının gelmesinden korkuyorum, dedi.
Allah'ın Resulünün bu davetine karşılık, kavmin ileri gelenlerinden bir güruh:
— Ey Nuh, her halde biz, seni çok açık bir sapıklık içinde görüyoruz, dediler.
Hazreti Nuh da kendilerine:
— Ey kavmim! Bende bir sapıldık yoktur. Ancak ben alemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim. Size Rabbimin haberlerini, emirlerini tebliğ ediyorum. Size öğüt veririm ve sizin bilmediğiniz şeyleri Allah'dan ilham olunduğu gibi bildiriyorum.
— Ey kavmim! Beni niçin yalanlarsınız? Yoksa içinizden sizi korkunç bir akibetten korumak, sizin de korunup rahmete erişmeniz için Rabbiniz tarafından bir kimseye vahiy, peygamberlik gelmesine şaşar ve inanmaz mısınız?.
Bu sözleri üzerine Nuh aleyhisselamı yine yalanlamaya devam ettiler ve dediler ki:
— Ey Nuh! Biz seni, ancak bizim gibi bir beşer görüyoruz. Sana uyanları da ilk bakışta en rezillerimiz olan kimselerden ibaret görüyoruz. Sizin bize fazla bir meziyet ve üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Belki biz sizi yalancı sayıyoruz.
Nuh aleyhisselam irşadına devam ederek:
— Ey kavmim! Açıkça söyleyin, eğer ben Rabbim tarafından verilmiş bir delili haiz isem ve bana, Rabbim kendisinden bir rahmet vermişti, size onu görecek göz vermeyip kör olarak bırakmış ise, biz size onu görmek istemediğiniz halde zorla kabul mü ettireceğiz zannediyorsunuz?. Hem ey kavmim, ben bu irşadıma karşılık sizden bir mal da istemiyorum. Benim ücretim ancak Allahü Teala'ya aiddir. Ve ben, o iman edenleri kovucu da değilim. Elbette onlar Rablerine kavuşacaklar. Fakat sizi de ben, cahillik eden bir topluluk olarak görüyorum. Hem ey kavmim, ben bunları kovarsam, bana kim yardım edip Allah'tan beni kurtarabilir? Bunu bir defa düşünmez misiniz?. Ben size, ne Allah'ın hazineleri yanımdadır, ne de gaybi bilirim demiyorum. Ben muhakkak meleğim de diyemem. Yine ben, gözlerinizin hor gördüğü o kimseler hakkında «Allah onlara hiç bir hayır vermez» de diyemem. Zira onların vicdanlarındaki imanı en iyi bilen Allahü Teala'dır. Böyle halde bulunmuş olsam ben, şüphesiz haddini aşanlardan olurum!, dedi.
Buna karşılık Nuh aleyhisselamın kavmi:
— Ey Nuh! Sen bize karşı hakikaten husumette bulundun. Bize husumetini fazlalaştırdın. Eğer sözünde doğru isen, bizi tehdid ededurduğun azabı hemen bize getir, dediler.
Hazreti Nuh:
— Onu size, ben değil, dilerse Allahü Teala getirecektir. Siz onu aciz bırakacak değilsiniz. Ben size ne kadar öğüt vermek istedimse de, Allahü Teala sizi helak etmeyi murad etmişse benim nasihatim size hiç fayda vermez, iyi biliniz ki, Allah Rabbinizdir, en sonunda çaresiz ona döneceksiniz!, dedi.
Kafirler:
— Ey Nuh! Yoksa o azabı sen mi uydurdun? diyorlardı. Hazreti Nuh da:
— Eğer ben uydurdumsa günahı bana aittir. Halbuki ben, sizin yüklemek istediğiniz suçtan her halde uzak bulunuyorum, dedi.
Bunıın üzerine Nuh aleyhisselama Hazreti Allah tarafından vahyolundu ki:
—- Kavminden şimdiye kadar iman edenlerden başka hiç birisi iman etmeyecektir. Binaenaleyh işlemekte oldukları fenalıklardan dolayi sen endişelenme de, bizim nezaretimiz altında ve vahyettiğimiz talimat dairesinde gemi yap!. O zulmedenler hakkında şefaatçi de olma! Çünkü o zalimler muhakkak batırılacaklardır.
Bu ilahi emir üzerine Nuh aleyhisselam gemiyi yapmaya başlamıştı. O bu işle meşgul olurken kavminden her hangi bir imansızlar güruhu yanından geçtikçe, kendisiyle alay ederler, «Hani peygamberim diyordun, işi marangozluğa bozdun» diye eğlenirlerdi.
Hazreti Nuh da kendilerine:
— Siz benimle eğleniyorsunuz; sizin şimdi eğlendiğiniz gibi biz de ilerde sizinle eğleneceğiz!. Kime perişan eden bir azab gelecek ve daimi bir azab kimin başına inecektir, ilerde, görürsünüz! diye cevap verirdi.
Nihayet Allahu Teala'nın emri geldi ve gemi hareket edip yer yüzünden su kaynayıp fışkırmaya başladığı zaman Allahu Teala Nuh aleyhisselama:
— Şimdi geminin içine her çift erkek ve dişiden iki tane, bir de aleyhinde hüküm geçmiş bulunan oğlundan başka aileni ve iman edenleri yükle! buyurdu. Bununla beraber Hazreti Nuh'a insanların pek azından başka kısmı iman etmemişti.
O zaman Nuh aleyhisselam gemiye binecek olanlara:
— Haydi mecrasında da, mersasında da, Allah'ın ismini anarak gemiye bininiz! Rabbim muhakkak Gafur'dur, Rahim'dir, dedi.,
Artık gemi, içindekilerle beraber dağlar gibi dalgalar içinde akıp gidiyordu.
O sırada Hazreti Nuh, ayrı bir yere çekilmiş olan oğluna da:
— Ey oğulcağızım, gel benimle bin! Kafirlerle beraber olma! diye seslendi. Oğlu:
— Beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım! diye cevap verdi. Hazreti Nuh:
— Bugün Allah'ın emrinden koruyacak bir şey, rahmetinden baş-'ka yoktur! dedi ve derhal asi oğul dalga aralarına giriverdi. Böylece o da boğulanlardan oldu.
Tufan tamam olunca Allahü Teala tarafından:
— (Yere:) Ey arz suyunu yut!, (Göğe de: ) Ey sema suyunu kes! emri verildi. Ve su çekildi, emir de yerine getirildi. Gemi de Cudi dağı üzerine oturdu. O zalim kavme de «uzaklaşın!» denildi.
Nuh aleyhisselam Rabbine nida ederek:
— Ey Rabbim! Oğlum tabii benim ailemdendir. Hiç şüphesiz Senin va'din de haktır. Ve sen hakimlerin üzerinde isabetle hükmedersin! dedi.
Allahü Teala:
— Ey Nuh! Kafir oğlun senin ehlinden değildir. O, salih olmayan kötü iş sahibidir. Binaenaleyh hakikatine ilmin erişmediği şeyi benden isteme!. Ben seni cahillerden olmaktan men'ederim! buyurdu. Nuh aleyhisselam:
— Rabbim! Hakikatini bilmediğim şeyi istemekten sana sığınırım!. Allah'ım! Yoksa sen beni mağfiret etmez ve bana merhamet etmezsen, ben dalalete düşenlerden olurum! diye niyazda bulundu.
Bunun üzerine Allahü Teala tarafından:
— Ey Nuh, bizden sana ve maiyetindekilerden üreyecek bir çok Ümmetlere selam ve bir çok bereket ile gemiden in!.. Bir çok ümmetleri de ilerde dünya malıyla faydalandıracağız da sonra küfürleri sebebiyle onlara tarafımızdan elem verici bir azab dokunacaktır! buyuruldu.
Kırk yaşında Allah Elçiliği vazifesini yüklenen Nuh aleyhisselam, kavmi içerisinde bu mukaddes vazifesini tufan hadisesine kadar tam dokuz yüz elli sene devam ettirdi.
(Hud, Nuh ve A'raf Sureleri)