KUR'AN'DAN KISSALAR | HAZRETİ ŞUAYB VE MEDYENLİLER


Şuayb aleyhisselam da Medyen kavmine peygamber olar-ak gönderilmiştir. Medyen, İbrahim aleyhisselamın amcası oğludur. Medyen'in nesebinden gelen kavme de Ehl-i Medyen denilmiştir. Hazreti Şuayb da İbrahim aleyhisselam'ın evladından ve Medyen ehlindendir. Medyen daha sonra Kızıldeniz civarında Hazreti Şuayb'ın tesis ettiği kasabaya itlak edilmiştir.

Medyen ehli puta tapıyordu, ölçüleriyle, tartılariyle ve silik, kesik, vezni bozuk paralariyle halkı aldatıyorlardı. Bunları tevhide davet ve bu fena hareketlerinden men' ve hazer ettirmek için Hazreti Şuayb gönderilmiştir. Hatibü'l - Enbiya namiyle maruf olan bu aziz peygamberin Medyen ehlini hakka daveti ve onların kendisine muhalefeti ve sonra da helak olmaları Kur'an-ı Kerim'de mealen şöyle bildirilmiştir:

«Medyen halkına da onların kardeşi olan Şuayb'i Peygamber olarak gönderdik. Şuayb onlara:

— Ey kavmim, Allah'a kulluk ediniz!. Sizin için O'ndan başka ibadet edecek hiç bir ilah yoktur. Kile ve teraziyi de eksik tutmayınız!. Muhakkak surette ben sizi bir servet içerisinde görüyorum. Bu servete şükretmezseniz üzerinize çöküp sizi kaplayacak bir günün azabından elbette korkarım. Ey kavmim, kileyi ve teraziyi denk olarak ölçüp, tartınız!. Ve halkın eşyasına haksızlık' etmeyiniz! Yeryüzünde yaramazlık yaparak halkın dirliğini bozmayınız! Allah'ın helalından bıraktığı kar, eğer mü'minseniz, sizin için daha hayırlıdır. Bununla beraber ben üzerinizde bir muhafız da değilim, demişti.

Medyenliler kendisiyle alay ederek:

— Ey Şuayb! Atalarımızın taptıkları şeyleri bırakmamızı, yahut mallarımızda dilediğimiz gibi tasarruf etmeyeceğimizi sana namazın mı emrediyor? Şüphesiz ki sen çok çok uslu ve akıllısın! dediler,

Şuayb aleyhisselam:

— Ey kavmim! Bana söyler misiniz? Eğer ben Rabbim tarafından verilen bir delil üzerine gönderilmiş bulunuyorsam ve Rabbim kendisinden bana güzel bir rızk ihsan ettiyse, bu temiz nimeti haram ile kirletmem yakışır mı? Ben size yasak ettiğim kötü kazançları size muhalefet ederek kendim kazanmak istemiyorum. Ben yalnız gücüm yettiği kadar sizi islah etmek istiyorum. Muvaffak olmam ise ancak Allah'ın tevfiki iledir. Ben yalnız Ö'na dayandım. Ve her halde O'na yönelirim. Ey kavmim, bana muhalif olmanız Nuh kavmine, Hud kavmine, yahut Salih kavmine isabet eden bela gibi sakın sizi bir felakete uğratmasın!. Lut'un kavmi de günahkarlıkta sizden uzak değildi. Rabbinize istiğfar ediniz! Sonra O'na tevbe ediniz! Muhakkak ki, Rabbim çok merhametlidir, mü'minleri çok sever, dedi.

Medyenliler ise:

— Ey Şuayb, biz senin söylediğin sözlerden çoğunu iyi anlamıyoruz! Ve seni içimizde zayıf görüyoruz. Taallukatından beş - on kişinin hatırı olmasaydı, muhakkak seni taşlardık. Senin bizim yanımızda ehemmiyetin yoktur, diye cevap verdiler.

Hazreti Şuayb : .

— Ey kavmim! Nazarınızda benim kabilemin ferdleri Allahü Teala'-dan daha aziz midir de Allah'a hiç iltifat etmiyorsunuz? Muhakkak ki Rabbim sizin bu hareketlerinizi tamamiyle bilir. Ey kavmim, siz dilediğinizi bütün kuvvetinizle yapın! Ben de şüphesiz vazifemi yapıyorum. Kişiyi rezil edecek azab kime gelecektir ve kim yalancıdır? Yakında görürsünüz! Şimdi sonunu gözleyiniz, ben de sizinle beraber o günü muhakkak gözlüyorum, dedi.

Vakta ki Allahü Teala'nın emrinin tecelli etme zamanı geldi. Hazreti Şuayb'e ve onunla beraber iman edenlere Allahü Teala tarafından bir rahmet olarak kurtuluş verildi. O zalimleri ise müthiş bir azab fırtınası ve sarsıntısı yakaladı da oldukları yerde çökekalmış bir vaziyette sabaha erdiler. Ve böyle bir azabla yok edildiler. Sanki onlar bu ilde yaşamamışlardı. Semud nasıl bir fırtına ile hayattan uzaklaştıysa, varsın Medyen de öyle yıkılsın gitsin! diye ilahi emir tecelli etti.

Şuayb aleyhisselamın irşad ettiği bir de Eyke ahalisi vardır. Eyke, sık ve ağaçları birbirine girift olan ormanlığa denilirdi. Hazreti Şuayb'in bu mıntıkadaki ümmeti sık bir ormanlığa sahip bulunduklarından dolayı Ashab-ı Eyke denilmiştir. Eyke eshabı Medyen halkının başkası-dır.

Şuayb aleyhisselam Eyke ahalisinden değildir, ancak onlara da hakkı tebliğ ile memur olmuştur.

Eyke'liler de Medyen'liler gibi, kendilerine gönderilen Allah'ın Resulu Şuayb aleyhisselamı yalanladılar ve asi oldular. Hazreti Şuayb onlara :

— Siz Allah'dan korkmaz mısınız? iyi biliniz ki, ben size gönderilen emin bir peygamberim. Şu halde Allah'dan korkunuz ve bana itaat ediniz! Ben bu irşadın karşılığı olarak sizden bir ücret istemem. Benim ecrim yalnız alemlerin Rabbine aittir. Kileyi tam ölçünüz de hak geçirenlerden olmayınız! Ayarı doğru olan terazi ile tartı yapınız! Ve halkın eşyalarını değerinden aşağı düşürmeyiniz. Hem yeryüzünde fesadçı kimselerle ortalığın nizamını bozmayınız! Sizi ve sizden önceki ümmetleri o yaratan Allah'dan korkunuz! dedi.

Eyke ahalisi ise :

— Ey Şuayb! Muhakkak sen sihirlenmişlerdensin. Sen de ancak bizim gibi bir beşerden başka bir şey değilsin. Hem biz, muhakkak seni yalancılardan sanıyoruz. Eğer doğrulardan isen haydi gökten bir tabakayı üzerimize düşürüver de bizi öldür, dediler.

Şuayb aleyhisselam :

— Rabbim yaptıklarınızı çok iyi bilir, dedi

Hülasa olarak Eyke eshabı Allah'ın elçisi Hazreti Şuayb'ı yalanladılar. Onları da Zulle gününün azabı yakaladı. Zulle, bulutun ve ağacın gölgesine denir ki, Eyke eshabı, helak edildiği sırada müthiş bir sıcaklık ortalığı kaplamış ve halk oldukça bunalmış idi. Bu sırada gökyüzünde bir bulut belirmiş, ve onun vesilesiyle serin bir rüzgar esmeğe başlamıştı. Halk bu bulutun gölgesine sığındığı sırada bulut, bunları ateş halinde bastırarak helak etmişti, işte bu gökten gelen Zulle, büyük bir günün azabı idi. Bu hadisede şuur sahipleri için muhakkak bir ibret vardı. Fakat Eyke eshabının çoğu gafletten uyanıp da iman etmediler.


(A'raf, Hud, Ankebut ve Şuara Sureleri)