Hazreti Meryem'in babası İmran olup Süleyman aleyhisselam neslindendir. Anasının adı da Hanne'dir. Hanne'nin kız kardeşi Işa da Zekeriyya aleyhisselamın zevcesi ve Hazreti Yahya'nın annesidir.
Meryem'in babası Imran henüz Meryem, ana karnında iken vefat ettiği için, anası Hanne, doğuracağı çocuğunu Beyt-i Makdis'e hizmetçi yapacağını nezretmişti. Bu itibarla Meryem Beyt-i Makdis'in imamı ve kendisinin en yakın akrabası olan Hazreti Zekeriyya'ya teslim edilmiş, o da Beyt-i Makdis'in ayette «mihrab» olarak yad edilen yüksekte bir hücresini Meryem'in ikametine,ayırmıştı, işte böyle kudsi bir makamda ve yüce bir peygamberin maiyyetinde feyizlenen Meryem'in mucizelerle dolu hayatını Allahü Teala Kitabında mealen şöyle bildiriyor:
«Habibim! Kur'an'da, Meryem kıssasını ailesinden ayrılıp Beyt-i Makdis'in doğu tarafında bir yere çekildiği zamanı da an!»
«O zaman Melekler şöyle demişlerdi:
— Ey Meryem! Allah sana kendi tarafından bir kelime ile «Ol!» demesiyle vücud bulacak bir çocuk müjdeler! imran'ın hanımı Hanne:
— Ey Rabbim! Ben karnımdaki yükü, kendimden alakasını keserek Sana adadım. Hemen adağımı benden kabul et! Beyt-i Makdis'ine hizmet etsin. Sen Rabbim sözümü muhakkak iyi işitir, niyetimi çok iyi bilirsin! demişti.
Kadın vakta ki hamlini doğurdu:
— Rabbim hamlimi dişi doğurdum, bununla beraber Allahü Teala onun ne doğduğunu ve erkeğin dişi gibi olmadığını daha iyi bilir. Rabbim! Ben ona Meryem diye de ad koydum. Şimdi ben, onu ve zürriyetini huzurundan kovulmuş şeytanın şerrinden Sana havale ediyorum! dedi.
Bunun üzerine kadının bu dileğini Rabbi, güzel bir suretle kabul buyurdu. Ve Meryem'i güzel bir surette yetiştirdi. Zekeriyya'yı onu idare etme hususunda kefil kıldı. Zekeriyya mahfele Meryem'in yanına her girdiğinde onun yanında taze bir rızık, kah yazın kış meyvesi, kah kışın yaz meyvesi bulurdu. Ona:
— Ey Meryem! Bu rızık sana nereden geldi? diye sorardı. O da:
— Allah tarafından! diye cevap verirdi.
Şüphe yok ki, Allah dilediği kişiyi hesapsız rızıklandırır.
Habibim! Meleklerin, hususiyle Cibril'in:
— Ey Meryem! Allah senin hayatını, terbiyeni, rızkını kendi üzerine aldı, seni kadınları kirleten hallerden tamamiyle temiz kıldı. Bu husus için seni zamanının bütün kadınları üzerine yükselterek seçti. Ey Meryem! Rabbine divan dur da secde ederek, rüku edenlerle beraber eğilerek cemaatle namaz kıl! dediği vakti an!, işte Habibim! Bu Zekeriyya ve Meryem kıssası senin ve kavminin idrakinden uzak olan haberlerdendir. Şimdi onu, tarihin bu uzak haberini biz sana vahyedip bildiriyoruz. Yoksa Habibim! imran oğulları Meryem'i hangisi himayesi altına alacak diye aralarında fal oklarıyla kur'a attıkları sırada sen yanlarında değildin!. Onlar Meryem'i himaye hususunda biribirlerine karşı gayret gösterirken de yanlarında bulunmadın.
Habibim! Kur'an'da Meryem kıssasını da an! Hani Meryem ailesinden ayrılıp Beyt-i Makdis'in doğu tarafında bir yere ibadet için çekilmişti ve onlardan beri bir yer de edinmişti, işte bu inziva halinde Meryem'e biz, Cibril'imizi gönderdik de Cibril ona düzgün bir insan suretine girerek göründü. Meryem iffetinden ona:
— Ben bütün safvetimle senden Rahman'a sığınırım!. Eğer sen Allah'dan korkar isen benden uzaklaşırsın! dedi.
Cibril:
— Emin ol, ben sığındığın Rabbin elçisiyim. Ben sade sana tertemiz bir oğlan vermeye sebep olmak üzere gönderildim, dedi. Meryem:
— Benim için oğlan nasıl olabilir ki, hala bana nikah ile bir insan dokunmamıştır. Ben bir fahişe de değilim, dedi. Cibril:
— Hakikat dediğin gibidir. Fakat Rabbin: O, bana çok kolaydır. Bu çocuğu biz halka kudretimizden bir delil, tarafımızdan insanlara bir rahmet kılmak için vereceğiz. Artık o, ezelde kaza edilmiş bir emir bulunuyor, buyurdu, dedi.
Bunun üzerine Cibril, Meryem'in gömleği içerisine bir hayat nefhası üfleyerek Meryem İsa'ya hamile oldu. Ve hamli ile ailesinden uzak bir yere çekildi. Doğum başlayınca ağrı onu dayanmak için kuru bir hurma ağacına götürdü. Meryem haya ve teessür içerisinde:
— Ah, keşki ben bundan önce öleydim, unutulmuş, adı anılmaz olaydım, dedi.
Bunun üzerine Meryem'e onun altından yeni doğmuş yavru İsa:
— Sakın mahzun olma!. Rabbin senin altında küçük bir ırmak yarattı. Şu canlanan hurma ağacının dalını da kendine doğru çekip silkele! Üzerine taze hurmalar dökülsün!. Artık ye, iç, gözün aydın!. Şimdi ey Meryem! Kavmine gideceksin, tabii onlardan birini görürsen: «Ben Rahman'a sükut orucu nezrettim. Bu adağımı bildirdikten sonra bugün hiç bir insana söz söylemeyeceğim!» dersin, dedi.
Bunun üzerine Meryem çocuğunu yüklenerek onunla kavmine geldi. Onlar:
— Ey Meryem! Sen çok acayip bir şey getirdin. Ey Harun'un hazır olan neslindeki hemşiresi! Senin baban kötü bir kişi değildi. Anan da bir fahişe değildi, dediler.
Bunun üzerine Meryem, İsa'ya işaret etti, buna sorunuz demek istedi. Onlar:
— Beşikteki çocukla nasıl konuşuruz? dediler. İsa onlara karşı dedi ki:
— Ben Allah'ın kuluyum. O bana kitap verdi, beni Peygamber yaptı, insanlara hayırlı kıldı, ben hayatta olduğum sürece bana namaz ve zekat tavsiye ve emretti. Anama da hürmetkar kıldı. Beni bir kibirli, bir yaramaz kılmadı. Artık selam bana hem doğduğum gün, hem öleceğim gün, hem diri olarak ba's olunacağım gün. İşte şu vasıfları sayılan Meryem oğlu İsa'dır. Hakkında Yahudilerin sihirbaz, Hıristiyanların Allah'ın oğlu diye çekiştikleri «Kelimetullah»dır, Oğul edinmek hiç bir zaman Allah'a gerekmez. Allah bu ithamlardan münezzehtir. O, bir şeyi murad edince ona yalnız «Ol!» der de o şey hemen vücud buluverir. Hem iyi biliniz ki, Allah benim Rabbimdir, sizin de Rabbinizdir. Şu halde yalnız O'na ibadet ediniz!. Bu yol doğru bir yoldur. Ancak mületler, fırkalar daha sonra kendi aralarında ihtilafa düştüler. Şimdi artık büyük bir günün görülecek hesap ve dehşetinden azab ve helak o küfredenlere. Onlar kıyamette bizim divanımıza gelecekleri gün neler işitecekler, neler görecekler? Ancak şaşılır ki kıyamette gören ve işiten o zalimlerin bu hisleri bugün dünyada açık bir dalalettir. Şimdi onlar gaflet içinde olup iman etmezlerken o hasret ve kıyamet gününün, cennetlik, cehennemlik emri hükme yaklaştığı saatin dehşeti ile o gaafilleri korkut habibim!. Her halde şu arza ve üzerindeki her ferde biz varis ve sahip olacağız. Zalimler ise hep bize geri döndürüleceklerdir.»
(Meryem ve Al-i Imran Sureleri)